Merhaba, ben Kemal Kaya, seyahat etmeyi ve keşfetmeyi seviyorum. Seyahat etmek benim tutkum! Dünyadaki kültürlerin farklı ritimlerini yakalamak, ilginç geleneklerine şahit olmak, farklı bakış açıları ve fikirleri anlamak, sonu gelmez bu kaynak karşısında heyecan duymak ve ilham almak hayatıma anlam katıyor.
Havalimanları, otobüs terminalleri, tren garları ve bilet gişelerini seviyorum. İnternetten araştırma yapmak, yeni bir seyahate hazırlanmak ve yeniden yolda olmak benim için aşk gibi.
Kırklı yaşların başında biri olarak, 2009’un sonlarında 14 yıllık profesyonel iş hayatımı geride bıraktım. Sürmekte olan marka yönetimi masterimi bitirip, tek yön bir bilet alarak 2010 Ağustos’unda kendimi Tayland’a attım. Tropikal bir iklimde, beyaz kumlu plajda şezlongumda uzanmış turkuaz denize doğru içkimi yudumlarken, stres içerisindeki iş yaşantımı düşündüm. Çok gerilerde kalmıştı sanki, hiç yaşanmamış gibi…
Yüzümde bir gülümsemeyle anın keyfini çıkarırken, tek başına çıktığım bu seyahatimde 11 ülke ve 250+ şehir ziyaret edeceğimi ve 70.000+ km’den fazla yol aşıp, 22 ay sonra memlekete döneceğimi bilmiyordum.
Tayland sonrasında, dil eğitimi için geçtiğim Yeni Zelanda’da, Noel tatilini fırsat bilip yaptığım sırt çantalı seyahat hayatımı tamamen değiştirdi. Japon bir arkadaşımla çıktığım bu 1 aylık Yeni Zelanda turu, akıllıca ekonomik seyahat konusunda bana çok şey öğretti. Geleceğe dair tüm planlarım ve hayata bakışım kökten değişti. 7 ay yaşadığım Yeni Zelanda’da da kalma planlarımı çöpe atıp, kendimi, göz kamaştırıcı manzarasına ancak kartpostallardan şahit olduğumuz bir ada ülkesine attım; Fiji’ye.
….ve macera başlamıştı.
Şeker beyazı kumları olan bir plajda, hindistan cevizi ağaçları arasında gerilmiş hamakta uzanmış, turkuaz denize bakıp tropik içkimi yudumlarken, bu defa hayatımın akışının tümden değişiyor olduğunun farkındaydım. Şık kıyafetler içinde plazalarda koşuşturup, lüks otomobil içerisinde trafikte ömür tüketip, şişkin bir cüzdana sahip olmaktansa; üzerimde sade bir şort ve yırtık bir t-shirtle bu adada olmak bana daha sahici geliyordu.
Masmavi gökyüzü, karşımda, içerisinde milyonlarca deniz canlısı barındıran mercan resifleriyle dolu deniz, sahile doğru eğilmiş hindistan cevizi ağaçları, ardımda tropik orman, bembeyaz kumlu kumsallar ve hamak… sanki bir başka gezegen… Asıl gerçeklik buydu, hayatın kendisi ve yaşamak bu olmalıydı. Tüm bunları yaşamak için binlerce dolar harcamak da gerekmiyordu. Günde 50TL ile keyifli bir dünya turu yapılabileceğini biliyordum.
Yeni Zelanda’nın Auckland şehrinden Fiji’ye uçarken, yolda -önce kendim için- yazmaya başladım ve odur budur hep yazıyorum. Tazmanya’da, karavanımla gezerken mola verdiğim bir 19. yüzyıl köyünde de, yoldaolmak.com sitemi açtım ve seyahatlerimde öğrendiklerimi paylaşmaya başladım. Uzun süreli bir seyahatin mümkün olduğunu, bunun akıllıca ekonomik bir şekilde nasıl yapılabileceğini göstermeye ve gezmeye tutku ile bağlı olanlara ilham vermeye, yol göstermeye çalışıyorum.
Uzun bir ömür olsa da keyif dolu değilse ne anlamı var ki yaşamanın. Böylesi keşiflerle dolu, anlamlı ve keyifli kısa bir yaşantıyı uzun bir ömre tercih ederim. Hayatımın bu 2 yıllık diliminde biriktirdiğim heyecan, keyif ve mutlulukları, seyahatimin 1. yıldönümü yazısı 365 Gündür Yolda Olmak!; 500. gün yazısı 500 Gündür Yolda Olmak! ile Güney Asya’da 303 Gün yazılarında özetledim.
Dijital bir nomad olarak gezdiğim yerler, kültürler, insanlar, gezilecek yerler ve yapılacak aktiviteler hakkında güncel bilgiler paylaşıyorum. Bu sayfalarda sadece bilgi değil, tutku var, macera var, heyecan var, duygular var… Fotoğraflarda, satırlarda kısaca gerçek bir yaşam var.
Seyahat edin, deneyimleyin ve ilham alın.
Merak Ettiğiniz Sorular ve Cevaplar
Seyahatini nasıl finanse ediyorsun?
Siteyi açtığımdan beri en sık sorulan soru bu! Ne kadar paran var? Ne kadar parayla yola çıktın? Geçmişte ne iş yapıyordun? Bu kadar parayı nerden buldun? Nasıl böyle gezebiliyorsun? Finansmanı nasıl sağlıyorsun?...diye uzayıp gidiyor sorular. Bir çok kişi beni zengin sanıyor sanırım. Kamboçya’da günde 1$’a çalışan Amara’ya göre zengin olduğum kesin. Başınız sokacak bir eviniz, temiz suyunuz ve yemeğeniz varsa zengin olduğunuzu bilin.
Toplamda 685 gün süren Okyanusya ve Asya’yı kapsayan yolculuğuma çıktığımda elimde işten ayrılırken almış olduğum bir miktar tazminat parası vardı. Evimi de eşyalarıyla beraber kiraya vermiştim. Ekonomik yaşamayı biliyorum ve gerçekten ihtiyacım dışında bir şeyler satın almıyorum. Benim yaşam tarzım belki herkes için uygun olmayabilir, ancak kesinlikle herkese tavsiye ederim!
Yalnız seyahat etmek sıkıcı değil mi?
Seyahat ederken yalnız olmaktan çok bir tek başınalık hali benimkisi. Kaldığım hostellerde yeni arkadaşlar ediniyorum. Bazen onlarla benzer rotaları paylaşıyorum. Okyanusya ve Uzak Doğu rotalarında, farklı ülkelerden sırtçantalı gezginlerle karşılamak ve tanışmak çok kolay. Couchsurfing sayesinde yeni dostlar edindim. Avustralya ve Tazmanya’da Help Exchange ile sıcak aile ortamını yaşama fırsatı buldum. Rotamı başkaları ile paylaşmaktan da keyif alıyorum, ancak yalnız seyahat etmek hiçbir zaman sıkıcı gelmedi. Tek sorun çektiğiniz fotoğraflarda siz yoksunuz veya olduğunuz fotoğraflarda ise komik görünüyorsunuz. Hayatta eline kamera almamış bir Borneo yerlisine fotoğraf nasıl çekiliri öğretme fırsatım olamayabiliyor!
Favori ülkelerin hangileri?
Cevap vermesi ne de zor bir soru! Ne dersem hem kendime hem de ülkelere haksızlık olur. Soruyu belki daha spesifik sorsak bile, bu soruları bile cevaplaması zor olabilir: En güzel lezzete sahip ülke? Hangi ülkenin adaları en güzeldi? Trekking için hangi ülke iyi bir tercih olabilir? Hangisi balayı için fena olmaz?… Tayland’ı birçok nedenden dolayı ilk sıraya koyabilirim. İster kültür, ister tatil, ister doğa, ister modern hayat… Bunların bir çoğuna İlginç ve etkileyici doğal güzellikleri ile hakkında az şeyler bildiğimiz Filipinler ve Endonezya beni en çok heyecanlandıran yerler oldu.
Bu ülkelerdeki seyahatlerim maceralarla dolu. Sırt çantalı seyyahların anayurdu koca kıta Avustralya ve hayatın ağır çekimde ilerlediği Yeni Zelanda ise sanki başka bir boyutta kalmış gibi. Geçmişe yolculuk yapılabilecek Laos ise henüz turizm endüstrisi ile bozulmamış dokusu ile görülmeye değer. Bali, Borneo ve Tazmanya ise kelimelere sığdırılmaz. Evet kesinlikle Türkiye Malezya olsun! Geçmişi derin acılarla dolu Kamboçya ise bizim emeklilerin hemen gidip yerleşmesi gereken bir ülke.
Seyahat ettiğiniz dönemde hiç çalıştınız mı?
Yeni Zelanda’da bulaşık yıkamak ve garson olmak için her ne kadar çok istekli olsam da ücretli bir işte çalışmadım. Ücretsiz yemek ve konaklama karşılığında, Avustralya ve Tazmanya’da Help Exchange işleri yaptım. Bahçe işleri, çit tamir etme, tavuk kümesi yapma, doğal ve organik gübre hazırlama, boya, zımpara, down sendromlu birine göz kulak olma, bulaşık yıkama gibi işler yaptım. Avustralya’da köpek gezdirmenin saat ücreti 20$’dı. Bir Veteriner hekim olarak aslında böylesi işleri çok isterdim, ama fırsatım olmadı. Sen deneyebilirsin!
Neden hep Asya’da geziyorsun, Güney Amerika?
Aslında hep Asya’da değildim; seyahatimin yarısı Okyanusya kıtasında Yeni Zelanda, Fiji ve Avustralya‘da geçti. Blogda buralar ile ilgili yazı az olduğundan böyle düşünüyorsun. Elimde buralarla ilgili yayınlanmayı bekleyen çok sayıda yazı var, zamanla… Bunun dışında 20’de fazla Avrupa ülkesinde bulundum. Göremediğim Avrupa ve bazı yeni dünya ülkelerini görmeyi uzunca süre erteleyebilirim belki, bunda sorun görmüyorum. Zira bundan 50 yıl sonra da Avrupa ülkelerine gitsen, göreceğiniz şeyler benzer olur. Biritsh Museum yerinde duracak, Eyfel Kulesi de, Red Ligt Distric de.
Diğer yanda dünyanın bir yanındaki ülkeler, globalleşme ve turizm endüstrisinin olumsuz etkileriyle hızlıca bozuluyor. Laos, Myanmar veya Kamboçya gibi kültürel dokusunu, modern dünyanın etkisinden kısmen korumuş ülkeler, bundan birkaç yıl sonra bambaşka ülkeler haline gelecek. Tercihimi bu coğrafyadan yapma nedenim bundan. Gönlümde Afrika ve Güney Amerika da var. Bu coğrafyalar da hızlı bir değişim içerisindeler ve her şeylerini yitirmeden gidip görmek lazım.
Bunların yanında Asya kıtası, uzun süreli seyahat düşünenler için ekonomik bir yer seyahat fırsatı sağlıyor. Sırt çantalı gezginlere ve bu seyahat kültürüne oldukça aşinalar. Bu nedenle turizm bu ülkeler de sırt çantalı gezginlerin hayatını kolaylaştıracak şekilde tasarlanmış. Tek başına seyahat edenler için de oldukça güvenli ülkeler. Dünya turuna başladığımda kafamda bir rota belirlemiştim, vize sorunlarına takılmadığım sürece sınırdan sınıra ülkelere geçerek rotamı takip ediyordum.
Gittiğin ülkelerde neden uzun süre kalıyorsun?
Sadece görmek için değil, deneyimleyip yaşayarak seyahat etmek benim tarzım. Gezgin ile turist arasındaki fark da bu zaten. Gittiğim yerlerin gündüzünü de gecesini de görmeyi seviyorum. Sokakların atmosferini ve kokusunu seviyorum. Sokak aralarında oynayan çocukların arasına karışmayı seviyorum. Kültürü ve yaşam tarzlarını derinlemesine izlemek ve anlamak ilgi alanım ve bu da zaman gerekiyor. Acelem yok.
Seyahate çıkmadan önce ne iş yapıyordun?
Hatırlamıyorum. Çok da önemli değil. Meraklıysanız CV ve LinkedIn sayfalarına bakabilirsiniz.
Şimdi ne yapıyorsun?
Başka normal (!) bir işim yok. Seyahate etmek, deneyimlemek, yazmak ve paylaşmak uzun süredir (5 yıldan fazladır) benim yaşam tarzım.
Hayatın boyunca hep böyle gezecek misin?
Benim bildiklerimi bilsen bu soruyu sormazdın sanırım. Yolda Olmak bana heyecan veriyor, yazmaya ve keşfetmeye tutkuyla bağlıyım. Başarabilirsem evet, ama kim bilebilir ki yarın ne olacağını. Carpe diem!
Hep böyle yollardasın, aşk var mı aşk?
Ben yola ve yolda olmaya aşığım zaten! Göçebe birinin aşkı yakalayacak kadar zamanı ve fırsatı bulması zor. Bu yolda romantizm yaşamıyorum anlamına gelmiyor tabi. (update: Nisan 2022’de evlendim, evet aşkımı yolda buldum, Azerbaycan’da)
Web siteni kim hazırladı? Web Sitesi açmak istiyorum?
Ben yaptım. Web sitesini Haziran 2011 tarihinden hayata geçirdim. Öncesinde hiçbir deneyimim yoktu ve süreç içerisinde uzmanlaştım. WordPress altyapısını kullanıyorum. Daha önce kendim için aldığım notları ve günlükleri aktararak yazmaya başladım. Eğer bir web siteniz olsun istiyor ve blog nasıl açılır bilmiyorsanız linke tıklayın.
Web sitendeki fotoğraflar senin mi?
Seyahat ederken yanımda ilk önce kompakt Kodak, sonra Canon PowerShot en son da Canon 60D camera vardı. Bir dönem fotoğrafları Samsung S20 ile çektim. 2022 sonrası Canon cameramı takipçileriden birine İnstagram @yoldaolmak hesabım üzerinden belirlediğim kriterlere göre birine bağışladım. Şu anda elimde sadece iPhone 11 ProMax cameram var. Fotoğrafların nerdeyse %90’ını ben çektim.
Özellikle bazı önce çıkan kapak fotoğraflar için 2023 yılından bu yana DepositPhotos ile işbirliği yapıyorum.
Web sitenizi Google’dan buldum, size sormak istediğim sorular var?
Elbette! Instagram @yoldaolmak üzerinden bana mesaj atabilirsin. Eğer sorularınız çok özel değilse bu sitede yer alan sorularınızla ilgili sayfaların altındaki yorum kısmından da sorabilirsin. Böylece benzer soruya sahip herkes vereceğim cevaplardan faydalanabilir. Eğer bu belirttiğim yerlerde daha önce sorulmuş ve zaten cevaplamışsam maile geri bile dönmeyebilirim. Biraz araştırmacı ol, emek göster. Sitenin sağ üst köşesindeki arama kutusunu kullan önce.
Web sitende neden reklamlar var, görmek istemiyorum?
Ben de koymak istemezdim doğrusu. Ancak site kurmak, aktif tutmak, güncellemek, hataları düzeltmek, hızlı ve sorunsuzca çalışmasını sağlamak ciddi bir masraf gerektiriyor, abartmıyorum. Sadece bu sitenin hızlı ve güvenli bir serverde barındırılmasına yılda 14,000 TL+ ödüyorum. Sitede yer alan her bir yazının hazırlanması ve yayına hazır hale getirilmesi ise bazen 1-2 günü bazen 1 haftayı alabiliyor. Seyahat ettiğim zamanlarda, gezip tozmak yerine, otel veya restoranın birine kapanıp, yazarak veya siteyle ilgilenerek geçirdiğim her gün para harcıyorum. Siteyi ve yaşamımı sürüdürülebilir kılmada reklamlar bana destek sağlıyor. Bugün internette girdiğiniz her portalda, okuduğunuz her magazinde, izlediğiniz her kanalda reklam var. National Geographic’te de var, bende neden olmasın!
İngilizceyi nasıl öğrendin?
İngilizce bilmek, yolculuğu daha keyifli geçirmek ve çevreyle iletişime geçmek için iyi olur, ancak unutulmaması gerek şey hiç ama hiç İngilizce bilmeden de seyahat edebilirsin. Dil öğrenmek için çok ama çok çalıştım, Yeni Zelanda’da kurs aldım ama asıl seyahat ederek İngilizce’yi öğrendim. Yabancı dil öğrenmeyi düşünüyorsan dil okuluna gitmenin dışında, mutlaka seyahat etmelisi. Gidip Avustralya’da Yeni Zelanda’da çiftliklerde çalış. Hem seyahatini bedavaya getirirsin hem de çok güzel yeni şeyler öğrenirsin. İlla ki okula gideceğim diyorsan Filipinler, Malezya, Fiji gibi alternatif yerler de aklınıza gelsin.
Seyahatlerinizde size eşlik etmek istiyorum?
Hay hay. Eğer benim takvimime uyan bir zamanın varsa veya aynı yerdeysek neden olmasın! Unutulmaması gereken şey, ben evdeyken ne zaman seyahate gideceğimi bilmiyorum. Seyahatlerimde de bir sonraki rotamın neresi olduğunu bilmiyorum. Eğer gün olur da birlikte keşif yolculuğuna çıkarsak, her şeye söylenen bir turist gibi değil, keşfetmeye ve farklılıklara açık bir gezgin gibi davranmanı isterim. Kısaca ne zaman nerede olacağım belli değilken bana eşlik etmeniz de pek mümkün değil.
Sevdim hikayeni, sana destek olmak istiyorum?
Eğer bu siteyi aktif ve güncel tutmamı istiyorsan ve beni motive vermek istiyorsan yapacağın birkaç şey var. Okuduğun makalelere yorum yaz ki okuduğunu bileyim. Ayrıca yorumlarla kendi deneyimlerini aktar, diğer okuyuculara yol göster, sadece peşinde olduğun bilginin sorusunu sorup cevabı aldıktan sonra kaçıp gitme. Seyahatini tamamladıktan sonra gel, sen de katkıda bulun. Sevdiğin yazılarımı sosyal medyada paylaş, Instagram @yoldaolmak hesabımdan takip et, beğen, yorum yaz, sevdiklerine bahset…
Ben de dünya turu yapmak istiyorum?
Bence de yap! Çıkar bir kağıt kalem ve her gün ne kadar para harcadığını yaz. Bu bir kahve, bir çiklet olsa dahi yaz. Bak bakalım yaptığın bu harcamaların ne kadarına gerçekten ihtiyacın var? Dışarıda yemek yemeyi, kahve içmeyi bırak, sigarayı da. 10 gömleğin varken 11.’yi alma. Tüm harcamalarını kredi kartı ile yap ve mil topla. Sonra da git Tayland’da günde 50TL’ye harika bir plajda içkini yudumla, kulağa hoş gelmiyor mu! (Edit: Kur farkı ve dünyada artan fiyatlar dolayısı ile benim yapabildiğim bu şeyleri 50TL ile yapmak pek kolay görünmüyor artık). Oturduğun yerden şikayet etmeyi bırak ve blogdaki yazıları okumaya başla hemen.
Dünya turu planlıyorum, sırt çantama neler koymalıyım?
Sırt çantamda neler var, Sırt Çantası Seçimi Nasıl Yapılır?, Seyahate Çıkarken Ne Tür Kıyafetler Almalı notlarına göz atarsan yardımcı olur. Yanına almayı düşündüğün zaten bir çok şey var aklında? Hah işte onların sadece yarısını al! Keyfine düşkün ve esnek olmayan biriysen harcamayı düşündüğün paranın da iki katını al! Dünya turu tavsiyeleri ve seyahat rehberi kategorisindeki yazıları okumadan gitme.
Seyahatinde olmazsa olmaz dediğin şeyler neler?
iPhone ve tırnak makası
İlginç şeyler anlat bana?
Olur.
- Gittiğim destinasyonlarda, verilen vize süresi kadar kalmaya çalışıyorum. Seyahatimde en kısa gezisi 15 gün (Fiji), en uzunu 7 ay (Yeni Zelanda) sürmüştü. (Sen bunu yapamadığından bu sana belki ilginç gelebilir!).
- Hayatımda ilk defa sarhoş oldum; Koh Phangan Full Moon Parti (Belki senin için değil ama benim için ilginç!).
- Filipinler’de tek başına keşfetmek istediğim 2 km uzunluğundaki bir mağara geçitinde boydan boya 5 saate geçtim; kayboldum ama ölmedim. Bunu dünyada yapan ilk ve tek kişiyim (Eşşeğim, ama o gün orada efsaneydim). Şimdi hatırlayınca bile tüylerim diken diken oluyor.
- Yeni Zelanda’da 47 metreden bungee jumping yaptım. Hangi pozisyonda atlasam diye hayal ediyordum öncesinde, itmeseydiler korkudan caymıştım.
- 15.000 feetten Skydiving yaparken hayatın anlamını sorgulama fırsatım oldu. Kuşların neler hissettiğini de biliyorum.
- Bali ve Lombok Adası arasındaki 40 km’lik deniz yolunu küçük bir balıkçı teknesiyle geçtim.
- Bir defasında ormanda kayboldum, hava kararmak üzereydi. Korktum mu? Evet. Panikledim mi? Hayır. Seyahat öğretir.
- Yeni Zelanda’da yaptığım bir dağ yolundaki trekking turu nehir yatağından süren bir tırmanışa dönüştü kendiliğinden. Kaybolduğumu biliyordum ama devam ettim. Öyle bir yere tırmanmıştım ki, artık ne ileriye gidebiliyordum ne de geriye. Dimdik yamaçta, çalılıklara maymun gibi asılarak öte yakaya geçip kurtulabildim. Bu seyahatimin ilk macerasıydı, son olmayacaktı.
- Sumatra Adasındaki yağmur ormanlarında Orangutanlarla yürüdüm. Bahasa Indonesia dilinde Orang-utan, Orman Adamı anlamına geliyor.
- Endonezya, Java adasının kuzeyindeki Madura Adasında geceyi köy şefinin evinde geçirdim. Gece evi polisler bastı, karakola düştüm.
- Doğu Java’da 10 gün boyunca motosikletle, turist rotalarının dışındaki yerlerde gezdim. Aktif yanardağlar, vahşi yaşamın olduğu milli parklar ve ıssız plajları keşfettim.
- Dünyanın en büyük krater göllerinden biri’nin etrafında, Batak İnsanları diyarında motosikletle gezdim.
- Tazmanya ve Avustralya’da, dünyanın en güzel yollarında lüks karavan turu yaptım, hem de bedava.
- Jawa Adasında, dumanları tüten Mount Bromo Aktif Yanardağı’nın ağzına kadar çıktım.
- Sen hayatında 3 gün üst üste tekne turu yaptın mı bilmem, ben dünyanın en güzel yerlerinden birinde yaptım. Olağanüstüydü.
- Fiji ve Bali’de köpekbalıkları ile yüzdüm, Gili Adaları ve Borneo‘da dev deniz kaplumbağalarla.
- On binlerce, yüzbinlerce defa sivrisinekler ve tahta kuruları tarafından ısırıldım, umursamadım.
- Gözlerini garip bir edayla bana dikip: “Biz eskiden insan yerdik” diyen bir Fiji yerlisinin evinde uyudum.
- Borneo Kinebatangan yağmur ormanlarında uyurken, yastığımın altındaki kıpırdamayı umursamadım. Bir süre sonra burnumun ucunda biri fareyle göz göze geldim. Cibinliğin içerisinde soğukkanlılıkla ellerimi tenis reketi olarak kullandım.
- Endonezya yağmur ormanlarında yaban köpekleri ve maymunlar arasında çadırda uyudum.
- Jawa Adası’nda dağlık bir köyünde, köylülerin yaptığı gibi, soğuk havada çırılçıplak soyunup, köy çeşmesinde yıkandım.
- Laos’ta kaldığım kabile köylerinde onlar gibi nehirde yıkandım.
- Melbourne’de daha ilk defa tanıştığım biri bana evinin anahtarını verip gece vardiyasındaki işine gitti. Couchsurfing güzel şey.
- Plansız gittiğim Jakarta yakınlarındaki Bin Adalar bölgesinde bir adada otel bulamadım, şahane günbatımı manzaralı bembeyaz bir kumsalda ateş yakıp, yanı başında açık havada uyudum.
- Borneo Mamutik Adası‘nda tek yabancı olarak çadırda kaldım. Geceleyin beni yaban domuzları ziyarete etti.
- Manila’da tüm geceyi bir Arap restoranında uyuyarak geçirdim.
- Tayland Krabi’de kurtçuk ve çekirge yedim, tuzsuz yağlı patates kızartması gibiydi. Farklı mutfaklara saygı duymak gerek değil mi?
- Bali’de dünyanın en pahalı kahvesi olan Kopi Luwak içtim. Evet bildin, bir tür kedigillerden olan civet kedisinin bokundan ayıklanıyor.
- Seyahatim süresince yediğim muzların ağırlığı 1 tonu geçmiştir.
- Endonezya’nın Madura Adası’nda köy yerlilerine sadece 4 Lira’ya 2 saat boyunca dünyanın en güzel masajlarından birini yaptırdım. Enfesti!
Yol hikayeleri daha da uzar gider… Bütün bunları günde 50 TL veya daha az harcayarak yapıyordum (bir zamanlar, artık çok zor bu bütçe ile benim gibi gezebilmek), bunu detayı göz ardı etme olur mu!
Demem odur ki, seyahat bir lüks değil bir ihtiyaç. Kendimizi ve içinde yaşadığımız dünyayı ve farklı kültürlerin farklılıklarını anlamak ve bize benzerliklerini görmek çok şey öğretir, geliştirir, ön yargılardan arındırır.
Sen de seyahat et ve bunun için para biriktirmeye başla! Benim gibi düşük bütçe ile gezmek zorunda değilsin, ancak paran olmadığı bahanesine sığınma!
Gerçekten cesaretinize hayran kaldım. Tukuyla yolculuk yapmak benim de hayalim sırf bu arzumdan dolayı evlenmekten kaçıyorum 🙂 Bana gerçekten ilham verdiniz. Hep kendime soruyordum sürekli akan bir finans kaynağım olmadan nasıl dünyayı dolaşırım? Siz gereken bilgileri zaten vermişsiniz 🙂 ve deneyimlemişsiniz. Aslında mümkündür tabi ki dili bilmek kaydıyla. Dilerim bir yolculukta karşılaşırız 🙂
“Toplamda yediğim muzların ağırlığı 1 ton” ne demektir yahu. 🙂 Yaşanılası bir hayat kesinlikle. Ben de 2 ton falan yiyebilirim.
Ben sizi aylardır takip ediyorum. Paylaştığınız yazılar ve gittiğiniz ülkeler çok heyecan verici. Benim de değişik kültürlere ilgim var ve sizin yazılarınızla bunu pekiştirmeye devam ediyorum. Ama okuyan mı gezen mi bilir? Bana göre gezen her zaman bir adım öndedir. Hayal etmek ile yaşamak arasında çok büyük fark vardır. Bu yüzden gezen insan her şeyin sahibidir.
Bu açıdan idolümsünüz ve en yakın zamanda harekete geçip sizin gibi olmak isterim. Paylaşımlarınız için teşekkürler.
Merhaba, çok cesur, becerikli bir insansınız, tebrik ediyorum. Hep mutlu, sağlıklı olun. Yolunuz hep açık, her şey gönlünüzce olsun.
Facebook’ta çok keyifle sizi takip etmekteyim. Yazınız muhteşem olmuş yaşadım resmen 🙂 Klişe belki ama ben de cok istiyorum sizin gibi gezebilmeyi. Umarım birgün ben de kendimi düşünüp başkalarını düşünmekten vaz gecer de size katilirim 🙂 Şimdilik yasadıklarınizla hayal kurmakla yetiniyorum…
Uzun zamandır sizinle aynı hayali paylaşıyorum, fakat henüz erken gibi hissediyorum. Her şeyi satıp yola çıkmak için var mıdır bu konuda bir yorumunuz? Takipteyim.:)
Selamlar Kemal bey, ben de sizin sitenizi başka bir sırtçantalı gezgin olan Güneş Akdoğan’ın sitesinden buldum. Sanırım yakın yaşlardayız ben de Kırklarımın ilk yırısındayım. Özellikle İngilizceyi ilerletebilme konusunda sıkıntım var hem iş, hem ev hem de vakit nakit anlamında. Ama temel düzeyde bir yere gitsem ölmeyecek kadar biliyorum tabii ki. Sizin de sanırım bu işin başında İngilizceniz pek iyi değilmiş, yukarıda yazdıklarınızdan doğru mu anladım bilmem. Ama zamanla kurs v.s. geliştirmişsiniz. Borç harç bittiği anda ben de özellikle konuşma pratiği yapabileceğim gerçekçi bir kurs niyetindeyim, yurt içinde olacak muhtemelen. sonrasında sizin gibi olamasa da eşimle birlikte ufak ufak dünyaya açılma planlarımız var, bir iki avrupa kenti gördük ama hepsi bu. Yurt içinde isi her fırsatta geziyoruz ama sizinki gibi gezmek için gemileri yakmak şart, bizim minik bir bebeğimiz de olduğu için şimdilik gemileri sağlam tutup ama her fırsatta da o gemilerle denize açılmak amacındayız.
Yalnız yazdıklarınızda tıpkı diğer sırt çantalılar gibi siz de bu dandik plaza işlerinden kurtulmadan bunun olamayacağından dem vurmuşsunuz ve çok haklısınız. Bu iş hayatı insani değil, hatta kapitalizmin dayattığı bu yaşam tarzı hiç değil. İnsan hareket etmesi için tasarlanmış ya da evrimleşmiş(neye inanırsanız artık) bir varlık ve bizler bedenlerimizi heba ediyoruz diye düşünüyorum.
Çok uzatmayayım, yakında her okuduğum yazınıza bi mesajla daha çokm rahatsız ederim. Yeni bir Türk gezginin sitesini daha bulmak güzel, bu arada insan gezginleri takip etmeye balayınca ne kadar çok türk7ün yollara düştüğünü fark ediyor, bizim memleketten dünyayı gezen çıkmaz diyorlardı ama bu son 10 yılda inanılmaz derecede armış benim gözlemlediğim.
Görüşmek dileğiyle selam ve saygılarımla…
Bu yaptığın ayıp. Biz de insanız. Her gün işe gidiyoruz.
İstifa etmeyi deneyebilirsin.
Merhaba Kemal bey,
Hakkinda bolumundeki yazinizi, basiniza gelen ilginc olaylarin bulundugu bolum de dahil olmak uzere keyif alarak okudum. Yazi diliniz sanki yasadiklarinizi,gorduklerinizi okuyuculara da yasatmak ister gibi… Acikcasi bende oyle oldu.Size gipta etmemek mumkun degil. Belirttiginiz sekilde size destek olmaya gayret edecegim. Paylasimlariniz icin tesekkurler. İyi yolculuklar…
Merhaba Kemal,
Öncelikle bu kadar gezini takip etmekten dolayı çok mutluyum ve her paylaşımında büyük zevkim olan gezmek ve seyahatleri senden yansıyarak hayatımda bir yer edinmesine çalışıyorum. Ben yolun daha başında olmama rağmen paylaşımlarından önemli notlar ve gerçekten kuvvetli olan cesaretime daha fazla cesaret katmaktan dolayı mutluyum.
Hayat yaşamın olan gezilerini eleştiren arkadaşlar maalesef daha gezmenin ruhunu taşıyamadıkları için kulak asmamanı isterim. Tabiki bu iş maddi ve önemlisi maneviyat istiyor ama gerçekten ben birkaç gezimde lüks harcamaları çıkararak onları daha başka kalemlerde kullanınca düşüncelerinin hakkındayım.
Kemal; Güneş hep seninle gezdiğin yerlerden arda kalanlar hep bizlerle olsun. Saygılarımla dostum.
Öncelikle güzel sözlerin için teşekkürler Cüneyt! Web sitesi çok büyüdü ve artık seyahat severlerin her türlüsü de giriyor, yorum yazıyor. Kimisi sırt çantalı gezi tutkunu, kimisi konforundan ödün vermeden dünyayı keşfetmek istiyor, kimisi sadece kendini doğaya atmak, çadırda kalıp kamp yapmak taraftarı… Bir de bunları sadece hayallerinde yaşayanlar var…
Dilim döndüğünce her kitleye de seyahat etmenin ipuçlarını anlatmaya çalışacağım. Ne tür geziyor olursak olalım, seyahat kültürümüzü geliştirmek için yapmamız gereken çok şey var. Bu biraz da hayat tarzımızı sorgulamamızı, beklentilerimizin ve hayallerimizin ne olduğunu sorgulamaktan ve o yolda tutkuyla ilerlemekten geçiyor. Bizler bunu yapmayınca, ve birileri de bunu başarınca o zaman farklı sesler yükselmeye başlıyor, ne de olsa eleştirmeyi seven milletiz. ve ben gerçekten dert etmiyorum. Çoğunlukla diğer okuyucular cevabı veriyor.
Gönül isterdi ki hepimiz gönlümüzce gezelim, bunu yapabileceğimizi ve sorunu parada ve zamanda armaktansa önce kendimizde aramamız gerektiğini hep anlatmaya gayret edeceğim.
Sevgiler.
Sitenizi yeni keşfettim ve yazınızı keyifle okudum. Çok gezen bir insan olduğum söylenemez ama, gezenlerin yazılarını merakla ve zevkle okurum. Bir de sizin gibi güzel yazan birilerini bulunca okumayı hiç bırakmam. Daha çok gezmeniz ve daha çok yazmanız dileğiyle :))
Umarım siz dünyanın her yerini gezerken yeni gezginler gezmeyi sevenler ve peşinizden gelmek isteyenler olarak biz sizden aldığımız ve alacağımız ilhamla yollara düşebilir ve hayallerimizin peşinden gidebiliriz.
Bu mesajı bir teşekkür vazifesi olarak içten bir hisle yazıyorum. Yakın bir zamanda sayfanıza dahil oldum ben gibi düşünen bi 10 arkadaşım çoktan sizi takip ediyormuş. Gezmeye karar verip çıktığınız yol herkese bir parça istersek bir gün bizde yollara düşebilir dünyayı gezebiliriz hissini uyandırıyordur muhakkak bende öyle oldu en azından. Hani insan bakar ve umutları tazelenir ya benim durumumda o..
Yolculuğunuz hiç bitmesin, Yolda kalmadan hep Yolda olmanız dileğiyle..Yolunuz açık olsun
Merhaba Kemal bey
Ozun zamandir New Zelanda’da egtimimi devam ettirmeyi dosuniyorum. Bu vasiteyli benim bir arkadasim (Alicem Aktas) sorularimin cevablarini burada bulacagimi soyedi bana.
Egtim vizesi almayi dosuniyorum. Nasil oradaki egtim merkezleriyle iletisim koracagimi sizin bir oneriniz var mi? Nasil orada economik olarak egtimimi devam ettirmeyi bana bilgi verirseniz memnoon olarim.
Iran dan saygilarla. Bu arada websitenizi de cok beyendim.
Merhaba Kemal bey, yazılarınızı arkadaş tavsiyesiyle okudum iletişime geçmek istedim. Bozcaada’nın tanıtımınıda ben kendim yapmaya başladım bozcaadagezgini.com adlı adresten yayınlamaya başladım daha yeniyim idolümsünüz 🙂 Kolay gelsin ve En kısa zamanda Bozcaada’ya beklerim saygılar 🙂
Sitenizde paylaştığınız yerlere gidemesekte yazılarınızı okdukça gitmiş kadar oluyoruz.. Teşekkürler..