Kepulauan Seribu (Thousand Islands), Jakarta’nın kuzey doğusunda serpişmiş adalar topluluğu. Kelimenin tam anlamıyla ‘Bin Adalar’ anlamına geliyor. Ancak adaların sayısı 1000 adet değil. Kum adası ve mercan resifleri dahil sadece 342 ada var. Adaların hepsinde yerleşim yok. Bölgedeki 78 ada, Kepulauan Seribu National Park olarak koruma altında.

Tidung Adası, şnorkelli yüzme, eğlenceli su aktiviteleri, el değmemiş plajları ve berrak mavi sular nedeniyle Cakartalılar için mükemmel bir tropikal kaçış noktası. Binlerce sakini olan Tidung Besar Adası ve yerleşim olmayan ıssız Tidung Kecil Adası olmak üzere iki adaya bölünmüş. İki ada arasında bağlantıyı ‘Aşk Köprüsü’ olarak adlandırılan bir köprü sağlıyor.

Tidung Island

Kepulauan Seribu National Park (Kepulauan Seribu Ulusal Parkı), tamamen veya çoğunlukla turizme adanmış 78 adadan oluşuyor. Jakarta’nın Özel Başkent Bölgesine bağlı bir idari bölge. Buranın ziyaretçi sayısı az olduğundan doğal güzellik korunmuş. Park, yeşil ve şahin gagalı deniz kaplumbağalarının üreme alanı.

Bin Adalar, Endonezya‘daki diğer birçok ada gibi, çoğu ıssız. Bin Adalar’ın ana sakinleri Müslüman. Genellikle Betawi, Bugis, Banten ve Madura kabilesinden geliyorlar. Bin Adalar içerisinde turistlerin en çok uğrak noktası haline gelen adalar:

Malta

Serbia

Pulau Kahyangan, Pulau Pabelokan, Pulau Bidadari, Pulau Onrust, Pulau Edam, Pulau Kelor, Pulau Rambut, Pulau Anyer, Pulau Puteri, Pulau Matahari, Pulau Sepa, Pulau Pantara Barat dan Pantara Timur, Pulau Bira Besar, Pulau Kotok, Pulau Pelangi, Pulau Papa Theo, Pulau Laki, Pulau Pamagaran, Pulau Sabira, Pulau Saktu ve Pulau Penike.

Pulau Bidadari, Kepulauan Seribu Ulusal Parkı’ndaki en kolay erişilebilir ada. Turistlerin sahilde yürüyüşe çıkabileceği veya bisiklet kiralayabileceği bir tatil adası. Adanın çevresini 10 dakikadan kısa sürede dolaşmak mümkün. Birkaç küçük plajı var.

Bu adada bir gece kalmak, Jakarta’daki 5 yıldızlı bir otel kadar pahalıya mal olabiliyor. Birkaç odalı geleneksel evler veya prefabrik yüzer kulübeler daha ucuz ama konfor yok. Akşam geç saatlerde ve sabahın erken saatlerinde Jakarta silüetinin güzel manzarasının keyfini çıkarabilirsiniz.

Adalara devlete ait oldukları için altyapı yatırımları çok eksik, çöp istilası altında kalmış pek çok ad. Hatta açık denizde kimi yerde çöp adalar oluşmuş. Yerleşim olan adalara olan aşırı turist ziyareti kırılgan çevreye verilen zararı artırmış.

Pramuka Adası ve Tidung Adası, şnorkelle dalış yapmayı tercih edenlerin ziyaret ettiği adalar. Pulau Tidung, başkent Jakarta’ya nispeten yakın bir konumda. Yerin kendisi güzel. Ancak iğrenç miktarda plastik torba ve çöp, burayı gitmek için tamamen nahoş bir yer haline getirmiş.

Tidung Island

Tidung Island, Jakarta’nın Bin Adalar bölgesinde yer alıyor. Endonezya’nın Hollanda sömürgesi olduğu döneminde iskan edilmeye başlanmış. İslamı bölgede yayan Demak Sultanlığının komutanı Fatahillah’ın Malacca’yı işgal ettiğinde, kendisinin ve birliklerinin strateji belirlemek için Cakarta Körfezindeki bu adaları kullandığı biliniyor. Adalardan birine sığınak adası anlamına gelen Tidung Adası adı verilmiş.

Pulau Tidung, Pulau Tidung Besar ve Pulau Tidung Kecil olmak üzere iki adaya bölünmüş. Büyük olanı Pulau Tidung Besar, yaklaşık 200 metre genişliğinde ve 5 kilometre uzunluğunda ve yaklaşık 4 bin nüfusa ev sahipliği yapıyor. Sakinlerinin çoğu balıkçı.

Adanın tüm kıyılarını çevreleyen güzel kumlu, beyaz kumsallar ve berrak mavi sular ile çevrili. Tidung suları oldukça sığ. Açıklar tropikal balıklar ve egzotik deniz canlılarına ev sahipliği yapan mercan resifleriyle dolu. Adadaki mercan kayalığı ekosistemleri hala bakir ve yeterince iyi.

Batı kıyısında günbatımı plajına yakın bir yerde tekne kiralayıp şnorkel dalışları yapılıyor. Küçük Tidung Adası, çoğunlukla mangrovlar ile kaplı, tenha. Herhangi bir yerleşim yok. Kuzey Cakarta’daki Muara Angke limanından kalkan ahşap tekne veya feribotla yaklaşık 3 saatlik bir yolculuk ile Tidung adalarına ulaşılıyor.

Tidung, bölgedeki diğer adalardan bazıları kadar gelişmiş değil. Turizm bir fırsata dönüştürülmemiş adada. Profesyonel oteller yok. Aileler evlerini homestay olarak kiraya veriyor.

Palau Tidung
Palau Tidung

Tidung Adası’nın görülesi bir yer olduğunu öğrendikten sonra Jakarta’dan kalkıp gitmeye karar verdik. Couchsurfer arkadaşımız Nanda da bizimle gelmeye karar verdi. Nanda 28 yaşında Jakarta’da bir insan kaynakları şirketinde direktör pozisyonunda çalışıyor. Ramazan Bayramı’nın yaklaşmasıyla birlikte haftasonu ve bayram tatilde.

Sabaha Nanda ve onun çok keyifli ve hoş sohbet arkadaşı ile gelip bizi evden aldılar. Sabahın altısında Jakarta sokakları boş, o hınca hınç trafiğin yerinde az sayıda arabanın geçtiği sokaklarda sessizlik var. Bir saatlik bir sürüşten sonra bizi Tidung Adasına götürecek iskeleye vardık.

Burası aynı zamanda balıkçı pazarı olduğundan kokudan nefes almak zor. Her taraf atıklarla, kirli ve pis su ve çöplerle dolu. Kediler, köpekler ve fareler etrafta dolaşıyor. Bu arada fare, sıçan gibi kemirgenler Endonezya’da bir nevi sokak hayvanı gibi. Her yerde görmeniz mümkün. Modern bir barın duvarından yukarıya doğru tırmandığını görebilirisiniz ya da bir tapınakta. Hemen hemen her restoranda ayaklarınızın yanından geçebilirler. Korkmayın, şaşırmayın.

Feribot hınca hınç dolu olduğundan bize yer kalmamıştı. Bir sonraki feribot için 2 saat vaktimiz olduğunu öğrenince yakınlardaki Dunkin’ Donuts cafesine geçtik. Kahvaltımızı orada yaptık ve vaktimizi doldurmaya çalıştık. Burada da gayet iri boyutta bir fare üst kattaki lavabonun orada beni görünce sıvışmıştı.

Nanda’nın arkadaşı bizi feribota bıraktıktan sonra şehre geri döndü. Feribota yerleştik. Can yeleklerini kendimize minder yapıp uyuduk. Teknede çok sayıda Çinli Malay var. Bize saat 10.00’da kalkacağı söylenen tekne ancak saat 11.00’de kalktı. Yaklaşık iki buçuk saatlik bir yolculuktan sonra Tidung adasına vardık.

İskeleden indik ve o çok sıcak olan havada konaklayacağımız bir yer aramaya başladık. Dar sokaklara dizilmiş sıra sıra evlerin bir çoğu homestay ve pansiyon olarak kullanılıyor. Kapıları çalmamıza rağmen bir çoğundan cevap alamadık, yanıt verenler de dolu olduklarını söylediler.

Yorulmuş ve acıkmış bir halde kendimizi bir yol üstü warunguna attık. Yağda sebze ile kızartılıp üzerine yine yağda kızartılmış yumurta ile servis yapılan nasi goreng sipariş ettik. O yorgunlukla ve sıcak havada warungda uzun süre oturduk. Hatta yol arkadaşım Farid bir el satranç bile oynadık.

Enerjimizi toparlayınca kalabalığın yürüdüğü yöne doğru yürümeye başladık. Güzelim ada ve adanın kıyıları çöp içerisinde. Evlerin bulunduğu yerin hemen karşısındaki kıyı çok sığ ve yaklaşık 20 metre ötesinde 1.5 metre yüksekliğinde bir duvarla denize set çekilmiş.

Deniz kenarındaki evlerinin önünün popüler olması beklenir, temiz ve de düzgün. Burada evler ve deniz arasındaki sahil sadece çöp atmak veya atık çöpleri yakma alanı olarak kullanılıyor.

Asya ülkelerinde beyaz ten güzellik ve yerine göre üstünlük olarak algılanıyor. Bu bakış açısına sahip olan Cakartalılar güneşten ve plajlardan uzak duruyorlar. Kimisi şemsiye ile dolaşıyor, kiminin başında kocaman şapkalardan var.

Plajda uzanma ve vakit geçirme kültürleri yok. Bu tür yerlerde ancak üstü kapalı mekanlarda bizim pikniklerde yaptığımız gibi yapıp ailecek oturup, bir şeyler yiyip vakit geçiriyorlar. Denize giren çok az, giren de elbiseleri ile giriyor, şort ve t-shirt.

Jembatan Cinta Köprüsü

Kalabalığı takip edince nihayet adanın popüler atraksiyonu olan Jembatan Cinta Köprüsüne vardık. Üzerinde bulunduğumuz Tidung Besar Adası ve onun karşısındaki Tidung Kecil Adası (Küçük Tidung) birbirine küçük bir köprü ve onun devamında da uzunca bir iskele ile bağlanmış.

Köprünün yüksekliği 7 metre civarında ve üzeri hınca hınç dolu neredeyse. Köprü üzerindeki kalabalık, köprüye çıkıp oradan kendini suya bırakanları izleyenler ve atlayanlarla dolu. Denizin rengi harika, yeşile çalan bir rengi var. Yine kıyıda jet-ski, su kayağı ve muz gibi su sporları aktiviteleri ile eğlenenler var.

Köprüyü geçtikten sonra iskeleyi de diğer adaya doğru yürümeye başladık. Ahşaptan yapılmış iskelenin bazı tahtaları çürümüş ve kırılmış. Dikkatli olmazsanız bir bacağınızı iskelenin altında suda bulabilirsiniz. İskelenin etrafındaki suda mercanları ve balıkları kolaylıkla seçebilirsiniz. Mercanların arasında ki deniz tabanı ise beyaz kumlarla kaplıydı.

Ramazan Bayramı arifesinde buraya gelmiş tatilcilerin yüzde doksanından fazlası Çinli Malaylar. Akşam yemeği için warungların (restoran) olduğu yerde yiyecek bir şeyler bakınırken gördüğümüz 4 kişi dışında yabancı başka turist görmedik.

Uzun ahşap iskelede ağır adımlarla insanları, denizi, balıkları izleyerek yürüyüp diğer adaya vardık. Artık hava yavaş yavaş kararmaya başladığından bu adanın gün batımına bakan plajında oturduk ve gün batımının o enfes görüntüsüne gözlerimizi kilitledik. O kızıllık ve güneşin hareketini görebilmeniz benzersiz bir haz veriyor.

Kokonat ve muz ağaçlarıyla dolu beyaz kum kumsalda oturarak havayı karartmıştık ve hala kalacak yerimiz yoktu. Adaya geldiğimizden beri söylediğim ‘Yer bulamazsak eğer plajda uyuruz’ önerimi hayata geçirmeye karar verdik.

Hava kararınca yerli turistlerin hepsi Pulau Tidung Besar geri dönmüştü ve üzerinde olduğumuz Tidung Kecil (küçük Tidung) artık bizim adamızdı. Dalgaların kıyıya sürüklediği çok sayıda kütük ve ağaç dallarını bir araya toparladık.

Ben Nanda ile yiyecek bir şeyler almak için Tidung Adasına geçerken yol arkadaşım Farid’de ateş yakma işiyle ilgilendi. Elimizde muz yapraklarına sarılı pirinç kızartmaları, tavuk ve bazı sebzelerde oluşan akşam yemeğimiz ve içeceklerimizle plaja döndük. Tam da içilecek yerdi ama adada alkol satılmıyor.

Ateşimizin başında oturup akşam yemeğimizi yerken hayatımda göremediğim bir şeye daha şahit oldum. Yarım saat gibi kısa sürede deniz seviyesi 1 metreden fazla yükseldi. Ateşimizle deniz arasında belki epeyce mesafe olarak yakmıştık. Şimdiyse neredeyse yaktığımız ateşimizin dibine kadar gelmişti deniz suyu.

Acaba daha fazla yükselir mi diye bekledik ama ateşimizin hemen yakınına kadar geldikten sonra med-cezir durdu. Ateşin yakınında durduğumuzda fena hissettiğimiz sıcaklığın yerini tatlı bir serinlik aldı. Üzerinde kimsenin yaşamadığı bir adada, yaktığımız ateşin başında, beyaz kumların üzerine sarongumu serip üzerine uzandım.

Uyandığımda gece 2 olmuştu. Uyuya kalmışım öylece. Ateşe yakın olan yanım rahat iken sol yanım üşüyordu. Hemen yanımda Farid ve onun yanında da Nanda kıvrılmış uyuyorlardı. Belli ki üşüyorlardı. Ateşin dumanı uyuduğumuz yerden ateşin diğer tarafına doğru esiyor.

Ateşi daha büyük kütüklerle besledim ve uyudum yine. Birkaç saat sonra bir ara gözümü yarım yamalak açtığımda Farid büyükçe birkaç kütüğü yerde sürüklüyordu. Nanda ise Farid’in ona verdiği ince ve hafif kumaştan oluşan uyku tulumunda uyuyordu. Sabah gün doğumunda uyandığımda ateşimiz hala güçlüydü.

Hava yavaş yavaş ısınmaya başlamıştı. Gün doğumu ile birlikte gökyüzü yine kızıl masmavi karışımı bir renk almıştı. İskelede erken saate kalkmış insanlar dolaşıyordu.

Hiçbir gelişmiş dünya ülkesinde plajda ateş yakamazsınız, yasaktır. Plajlar insanların dinlendikleri, güneşlendikleri, çocukların kumlarla oynadığı tatil yerleri. Dünyanın denize en fazla kıyısı olan ülke olan Endonezya’da plajlar sadece bir toprak parçası gibi ama. Beyaz kumlu plajları ülkenin her yerinde görebilirsiniz.

Fethiye Ölüdeniz, Kelebekler Vadisi, Kaputaş güzelliğinde plajlar burada her kıyıda var ve sahipsizler gibi. Bu sahillerin çoğu denizin sürüklediği ağaç kütükleri, dallar, bitkiler ve çöplerle dolu. Yağan yağmurlar külleri yıkar alır götürür. Biz insanlar havayı, doğayı ve çevreyi kirletirken doğa rüzgar, yağmur ve yağmur ormanlarıyla dengeyi yine sağlıyor.

Kahvaltı için dün yemek yediğimiz warunga geçip bir şeyler atıştırdıktan sonra bu defa sokak sokak her homestayin kapısını çalmaya ve karşılaştığımız her kişiye sormaya başladık. Bugün Ramazan arifesi ve tatilde olan Endonezyalıların bir kısmı da kendisini bu adaya atmış.

Her yer dolu, fiyatlar diğer uğradığımız yerlerdekileri konaklama fiyatının iki katı. Nanda biz marketten su alırken orada alışveriş yapan bir kıza öylesine sordu. O da bizi bir yere götürdü, ancak gittiğimiz yer doluydu. Sonra yine kendisini takip etmemizi söyledi ve kendi evine götürdü. Kızın eşiyle tanıştıktan sonra bize evi ve odalarını gösterdiler ve dilersek kalabileceğimizi söylediler.

Biz de heyecanla evet dedikten sonra bize meyve suyu ikram edip, dışarıda beklememizi rica ettiler ve hızlı bir şekilde evi hazırlayıp bize evin anahtarlarını verip çekip gittiler. Şaşırıp birbirimize baktık. İki odası bir salonu, kliması, televizyonu ve iki banyosu olan bir evimiz olmuştu.

Her birimiz bir odayı seçip duşumuzu alıp uyuduk. Ben bu gezimde nedense gündüzleri pek uyumuyorum ve uzun süre uyumayı da sevmiyorum. Çantamı alıp kendimi dışarı attım. Ada oldukça sıcak.

Her zaman kalabalık olan köprünün arkasındaki iskelenin karşısında hemen denizin kıyısındaki ağacın altına sarongu serip uzandım. Bu alan çok hareketli ve yüzlerce insan var. Bisikletler yüzünden sokakta yürümek biraz zordu. Kitabımı okuyup, müzik dinleyip, insanları izleyerek vakit geçirdim ve biraz da kestirdim.

Daha sonra bana katılan Farid ve Nanda ile köprüye çıkıp kendimizi o yükseklikten denize bıraktık. Çok yüksek değil ama nedense benim için korkutucu. Yeni Zelanda’da 47 metreden atlamıştım ve o andaki beynin yaşadığı çelişkiyi ifade etmek çok zor. Bu kısa mesafede bile aynı hissediş ilginç.

Hiç yükseklik korkum yok ama konu atlamak olunca işler değişiyor. Vaktimizi yüzerek, eğlenerek, yürüyerek ve sonra eve dönüp TV izleyerek geçirdik.

Day 391, ID:48, Tidung Island, Java. 30 Ağustos 2011, Salı


Bin Adalardan Jakarta’ya Dönüş

Endonezya’nın başkenti Jakarta’dan yola çıkarak gelip gezdiğimiz Tidung Adası’ndan ayrılmak için sabah iskeleye gidip botlara doluştuk. Botta oturduğunuzda ayağınızı bile uzatacağınız yer yok. Bugün Ramazan Bayramı’nın ilk günü ve çoğu tatilci evlerine döndüğünden çok kalabalık. Saat 07:30’da kalkacağı söylenen bot, diğer botların da dolması beklendiğinden ancak 08:15 gibi hareket etti.

Botun geçtiği deniz yolu üzeri ve yakınından geçtiğimiz güzelim adaların denizleri pet şişeler, ambalaj kağıt ve plastikleri ile dolu. Hani öyle tek tük değil, metrekarede 5-6 çöp görebilirisiniz. Yakınından geçtiğimiz adalarda lüks resortlar göze çarpıyor. Kaç tane böyle ada var bilmiyorum ama çok sayıda olduğu kesin.

İki buçuk saat sonra karaya çıktıktan sonra kokuşmuş bu balıkçı iskelesinden dolmuşlara doluşup Jakarta’ya doğru yola çıktık. Dolmuşlar ayrı bir hikaye. Her tarafı yıkık dökük ve 8 kişilik dolmuşta 15 kişi var. Jakarta’nın bu bayram trafiğinde egzoz soluya soluya bir saate yakın gittikten sonra araç değiştirip bu defa otobüs ile devam ettik.

Yine uzun bir yolculuktan sonra indiğimiz istasyondan Nanda’nın bizi önceki gün iskeleye bırakan arkadaşını bekledik. Trafik sıkışıklığından bir saat sonra ancak bize ulaşabildi. Nanda’nın arkadaşının evine gidip ev halkı ile bayramlaştık. Büyük ve zengin bir aileye sahipler. Düğün organizasyonu yapan annesi ve akrabaları bizimle oldukça ilgilendiler.

Evde bayram dolayısı ile hazırlanmış çok çeşitli yemekler, içecekler ve tatlılar var. Zaten uzun süren yolculuk ve kahvaltı yapmamışlığımızdan dolayı uzunca bir süre yemek masasında yerel lezzetleri tadarak vakit geçirdik. Sonra sağ olsun Nanda bizi kalacağımız Couchsurfing sitesinden tanıştığımız arkadaşlarımız olan Nando ve Elyas’ın evine bıraktı.

Elyas ve Nando’nun ablası olan Maria ve eşi bizi yemeğe davet etti ve Farid ve Nanda ile gidip onlara katıldık. Çok çeşitli Sundanese yemekleri vardı ama ben pirinç dışında bir şey yiyemedim. Restoranda yere yakın masalara oturuyorsunuz veya masanın altında olan boşluğa ayaklarınızı salabiliyorsunuz. İlginçti doğrusu.

Yemekleri seçip ödemeyi yaptıktan sonra tabağınız alınıyor ve ısıtıldıktan sonra masanıza getiriliyor. Açık büfe tarzında servis edilen yemek alanının üzerinde havalandırma olmadığından restoranda tüm kokular birbirine karışmış halde ve oldukça sıcaktı.

Nanda bizi tekrar eve bıraktıktan 3-4 saat sonra gelip bizi aldı ve Siriwajaya Havayollarının ofisine gidip Java adasındaki başkent Jakarta’dan, Sumatra Adası’ndaki Medan şehrine gitmek için biletlerimizi aldık. Kişi başı ücret 440.000 Rp. Akşam yemeği saati olduğundan benim ani düşen şekerimi hemen kazanmak için yol üstündeki warungları tek tek ziyaret ettik. Bayramdan önce bu warungların bir çoğu kapalı veya az sayıdayken, ramazan sonrası her yerde bu warungları görmek mümkün.

Hemen hemen ne ararsanız bulabilirsiniz. Elyas, Farid, Nanda ile orada yemeklerimizi yedik. Bu akşam bizim gibi Nando’ların misafiri olacak Polonya’dan pratisyen hekim olan bir couchsurfer bize katıldı. Gece kapı önünde oturup sohbet ettik, gelen geçen ve arada bize katılan insanlarla sohbet ettik.

Evin bitişiğindeki bir küçük meyhane tarzı warungda kadınlı erkekli bir masada gitarlar çalınıp yerel şarkılar söyleniyordu. Biz de marketten aldığımız biraları içerken, gecenin o saatinde kulağa oldukça hoş gelen, daha çok kiliselerde söylenen aryalara benzeyen şarkıları dinleyip sohbetimize devam ettik.

Day 393, ID:50, Jakarta, Java. 1 Eylül 2011, Perşembe

Serbia

Yanıt yaz

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz