Kinabatangan Nehri, Borneo Adasının Sabah Eyaletinin güneybatı bölgesinde doğup 560 km uzayarak doğuda Sulu Denizine dökülen, Malezya’nın en uzun ikinci nehri. Zengin biyolojik çeşitliliği ve muhteşem doğasıyla tanınan nehir ve çevresindeki orman dünyanın en zengin ekosistemlerinden birini besliyor. Kinabatangan Nehri, tropikal yağmur ormanlarından mangrov bataklıklarına, taşkın alanlarından kireçtaşı mağaralarına kadar çeşitli ekosistemleri barındırıyor. Bölgedeki vahşi yaşam için hayati bir yaşam alanı sunuyor.
Bu bölge Kinabatangan Wildlife Sanctuary adıyla koruma altına alınmış. Sabah’ın ilk ve Malezya’nın en büyük RAMSAR sitesi (Sulak Alanlara İlişkin Ramsar Sözleşmesi) olan Kinabatangan Wildlife Sanctuary, şafakta veya alacakaranlıkta vahşi yaşamı görmek için nehir boyunca yapılan tekne gezileriyle biliniyor. Borneo orangutanları ve proboscis maymununa ev sahipliği yapması dışında, dünyada 10 tür primatın bulunabileceği bilinen iki yerden birisi burası. Bu yüzden keşfetmeyi seven gezginlerle dolup taşıyor.
Kinabatangan, Malezya’nın Sabah eyaletinde yer alan bir şehir. Kinabatangan Nehri, Gomantong Mağaraları, Kinabatangan Wildlife Sanctuary gibi birçok popüler cazibe merkezine sahip. Sabah’taki en büyük nehir Kinabatangan Nehri boyunca uzanan ormanlar vahşi hayvanların yoğun bir yaşam alanı.
Borneo’nun doğal yaşamının zenginliğini gözler önüne seren koruma alanı bölgelerinden gerek Danum Vadisi gerekse de Tabin Wildlife gitmek için bütçemin çok üstünde olunca ben de tesadüfen kendimi Kinabatangan’ın ormanlarında buldum.
Sandakan kasabasının kurucusu ve aynı zamanda bölgedeki ilk İngiliz Sakini William Pryer, Kinabatangan nehrini ziyaret ettiğinde yıl 1881’di. Günlük kayıtlarına göre, parlak mavi yalıçapkını ve boynuzgagaları da görmüş. Aradan bir asırdan fazla zaman geçti ve ben de Kinabatangan Nehrinde yalıçapkını ve boynuzgagaların görmek için oradaydım.
Kinabatangan Wildlife Sanctuary
Kinabatangan Wildlife Sanctuary (Kinabatangan Yaban Hayatı Koruma), Malezya’nın Sabah Eyaleti sınırlarında uzayan Kinabatangan Nehri boyunca uzanan devasa bir vahşi bölgeyi kapsıyor. 1997 yılında toplam 27 bin hektarlık Kinabatangan Yaban Hayatı Koruma Alanı ilan edilmiş. Güneydoğu Asya’daki en iyi vahşi yaşam izleme noktalarından biri olarak haklı bir ün kazanmış. Taşkın nehir yatağındaki geniş ormanlık alan, dikkate değer bir yaban hayatı çeşitliliğini destekleyen zengin bir bitki örtüsüne sahip.
Nehri takip eden dar vahşi yaşam koridorunda Proboscis maymunları, orangutan, gibbons, Borneo cüce filleri, tarsiers, yavaş loris, makak maymunları, timsahlar, tatlı su köpekbalıkları, Irrawaddy yunusları, boynuzgaga ve diğer çeşitli kuşlar yaşıyor. Borneo’da bulunan sekiz Boynuzgaga türünün tamamı bu bölgede yaşadığından kuş gözlemcilerinin dünyada en çok ilgi gösterdiği yerlerden biri. Eşsiz flora ve faunanın bolluğunu görmenin harika bir yolu, Kinabatangan Nehri safarisine çıkmak.
Borneo vahşi yaşam turları, kesinlikle akıllara durgunluk veren, hayatta bir kez yapılması gereken bir macera. Kinabatangan Yaban Hayatı Koruma hizmeti sunan kamp alanlarında sadece bir gece (2D/1N) kalmak mümkün, ancak en iyi deneyimi elde etmek için en az iki veya üç gece kalmanızı tavsiye ederim.
Bir gecelik konaklama ile yine bir gece safarisi ve bir sabah safarisi yapabileceksiniz, ancak ertesi gün kamptan ayrılacağınız için ormanda rehberli trekking yapmak için yeterli zamanınız olmayacak. Kamp alanında rehberle, ne kadar uzun kalırsanız, farklı vahşi yaşamı görme şansınız o kadar artar.
Sandakan’a 132 km uzaklıkta bulunan Sukau, nehir boyunca yaban hayatı turizminin ana merkezi. Sandakan’dan Kinabatangan’a 1,5 ila 2 saatlik bir tekne yolculuğu veya çoğunlukla da karadan gitmek 1,5 saat sürüyor.
Sepilok’tan Kinabatangan’a
Ben Sepilok Orangutan Merkezini ziyaret etmeye giderken tesadüfen bulduğum Uncle Tan Wildlife Adventure ile gittim. Sepilok Orangutan Sanctuary ziyaretim sonra yarım saat yürüyerek bir önceki gün yerleştiğim Uncle Tan B&B otelime döndüm.
Öğlen yemeği sonrası 1 İngiliz, 1 Avustralyalı ve 1 İsveçli kızla birlikte organizasyonun jeepine atladık. Kızlar Malezya ana yarım adasının kuzey doğusundaki Perhentian Adasında tanışmışlar ve sonra 1 aydır birlikte yolculuk ediyorlarmış. Kinabatangan nehrindeki bizi kamp alanına götürecek köye iki saat sonra ulaştık. Yağmur çiselemeye başlamıştı. Tabi benim yağmurluğum geride Kota Kinabalu’da bıraktığım sırt çantamda kalmıştı.
Çantalarımız ıslanmasın diye bize verilen büyükçe naylon poşetlerden kendime bir tane yağmurluk yaptım. Poşetin alt ortasını ve alt 2 köşesinde delik açıp, kollarımı ve başımı geçirince dizime kadar inmiş bir yağmurluk oluşmuştu. Pratik, kolay ve komik.
Teknemize önce 8-10 bidon benzin yüklendi, meyveler ve yiyecekler. Sonra teknemizdeki yerimizi aldık. Nehrin suyu çamurla karışık akıyor. Yağış çok olduğundan Borneo’da berrak akarsu bulmak zor, bu tür büyük akarsuların hepsi kıvrıla kıvrıla cangıl içerisinde uzanıyor. Unutmadan içerisinde tatlı su timsahları yaşıyor.
Uncle Tan Wildlife Adventure
Uncle Tan Wildlife Adventure, Kinabatangan Nehri üzerinde yer alan bir orman kampı. Sandakan ve Sepilok’tan sadece birkaç saat uzaklıkta ve Malezya’daki en iyi kamp noktalarından biri. Kinabatangan’ın bir kolu olan Lokan Nehri yakınında bir toprak parçası üzerinde yer alıyor. Ödün vermeden uygun bir bütçeyle Borneo Kinabatangan turu yapmak için gerçekçi bir seçenek.
Uncle Tan’s Jungle Camp’te sadece bir gece (2D/1N) kalmak mümkün, ancak en iyi deneyimi elde etmek için Uncle Tan Sepilok üssüne dönmeden önce en az iki veya üç gece kalmanızı tavsiye ederim.
45 dakikalık, zaman zaman yağmur altında süren tekne yolculuğundan sonra kamp alanımıza vardık. Uncle Tan Wildlife Adventure hemen nehrin kenarına kurulmuş. Büyükçe bir oturma alanı ve restoran var, hemen onun önündeki toprak alan futbol ve basketbol oynamak için düzenlenmiş. Arkasında ise badminton oynamak için saha kurulmuş ve tabi ki etraftaki ağaçlar arasına hamaklar gerilmiş.
Jungılın içerisindeyiz. Çevremizdeki ağaçların bazılarının dibi gölet şeklinde, kulübelerin bazıları bu göletlerin üzerinde 1 metre yüksekliğe kurulmuş. Kulübelerden birine yerleştik. Yere kurulmuş sünger yatakların üstünde sinek koruyucu cibinlikler var, üzerimiz kapalı ancak kapı yok, sağlı sollu pencereler de tellerle kapatılmış.
Açık büfe şeklinde yemek var. Çok fazla çeşit yok ama bu ortama göre lüks bile sayılır. Tavuk, balık, sebze, pilav ve benzeri şekilde yemekler fena değildi. Çay, kahve var, bir de tatlı ve tuzlu bisküvi. Yemek sonrası brifing salonuna davet edildik. Programlar hakkında bilgi aldık.
Dolu dolu bir program sunuldu. Bu gece 9’da nehirde 1 saat night boat safaride vahşi hayvanları izleme turu yapacağız. Yarın sabah 6.30’de yine Kinabatangan nehrinde sabah tekne turu yapacağız.
Kamp alanına dönüp kahvaltı ve dinlenme sonrasında saat 10.30′da 2 saatlik gündüz cangıl turunda bitkiler, ağaçlar ve görebildiğimiz böcekler ve canlılar hakkında bilgi alacağız. Yine yarın akşam beşte bir tekne turumuz daha olacak nehirde. Yarın gece 9′da ise 1 saat sürecek jungılda gece trekkingde çok sayıda kuşu uyurken izleyeceğiz.
Eğer dilersem her gece dokuzda düzenlenen nehirdeki tekne turuna tekrar katılabilirmişim. Tabi yine ertesi günkü sabah tekne ile safariye de. Böylesi dolu dolu bir program için ödediğim fiyatın her kuruşunu fazlasıyla hak ettiğini düşünüyorum.
Kinabatangan Wildlife Boat Night Safari
Gece saat 10’da tekneye geçtik. Kılavuzumuz ise elinde güçlü bir fener hem tekneyi kullanıyor, hem çevreyi denetliyor hem de bize bilgi veriyor. İlk gördüğümüz ağaçların üzerinde yüzlerce beyaz nokta. Beyaz renkteki kuşlar uyuyorlardı. Kılavuzumuz nehrin sağını ve solunu feneriyle öyle hızlı tarıyordu ki takip etmekten yorulunca bıraktım.
Nehrin solunda durup, teknenin motorunu kapatıp sessizce yaklaştı. Ağacın üzerindeki uzun kuyruklu makak maymunlarını ve proboscis maymunlarına ışığı tutarak bize gösterdi. Detayları seçebilmeniz imkansız.
Kılavuzumuz gözleriyle radar gibi tarayıp kolayca görürken biz fark edinceye kadar epeyce bir vakit harcıyorduk. Hele bize belki 30 metreden bir şey gösterdi suda. Bakıp bakıp bir şey fark edemedik. İri bir kertenkele boyutunda, 3 haftalık timsah yavrusu olduğunu ancak 2 metre yakınına geldiğimizde biz fark edebildik. Hemen kıyıya yakın suyun içerisinde öylece asılı duruyor gibiydi. Görünen sadece bir çift göz ve arasından uzanan bir burundu.
Daha sonra feneri tuttuğu yerde hep birlikte bir çift hareket eden kıpkırmızı göz fark ettik. Gece hayvanları avlanırken veya uyurken gözlemleyebiliyoruz. Çünkü ışığı tuttuğunuzda kırmızı noktalar şeklinde parıldayan gözleri görebiliyorsunuz. Gördüğümüz vahşi bir kediydi. Çok nadir görülebilen bu hayvan biz yakınına gelince çalılıkların arasında kayboldu.
Biraz ötesinde ise dünyanın en pahalı kahvesini üretmekte Bali’de kullanılan civet kedisini gördük. Sonrasında baykuşlar ve ağaçta baş aşağı asılı yarasalar. Artık yorulmuştuk, otele dönerken de kıyıda kocaman hareket eden bir çift göz gördük.
Teknemizin motorunu kapatıp sessizce yaklaşınca fark ettik. Boyu 2 metreyi bulan kocaman erişkin, ışıkta karnı bembeyaz ve gözleri kıpkırmızı parıldayan timsah, bizi fark edince önce kıyıda biraz koşturmaya, sonrasında ise kendisini suya atmaya baktı.
Bizim şanslı olduğumuzu, bazen bu turlarda bu kadar çok hayvan göremeden döndüklerini söyledi. O yorgunluğun üzerine hepimiz kulübemize gidip uyuduk. Uyuduk ama benim başımın altında bir şeyler dolaşmaya başlıyordu daha yarım saat geçmeden.
Kulübenin altında bir şeyler geziniyordur diye çok da umursamadım. Öylece uyumuşum ve rüya görüyordum ki elime bir şeyin değdiğimi hissettim. Hani uykudan uyanıp gözlerinizi açtığınızda bir şeyle göz göze gelip öylece birbirinize bakışırsınız ya? Aynen işte öyle oldu.
Sol yanıma uzanmış uyurken sol avucumun üzerinde duran şeyi farkedince fırlatıp doğruldum. Fırlattım ama etrafıma sıkı sıkı gerdiğim cibinlik var. Ben onu üzerimden fırlatırken o şey zıplıyor üzerime geliyordu. Üçüncü fırlatışımdan sonra, hemen uzanıp cibinliği araladım.
O şaşkın anı bana yaşatan kocaman bir fare de en az ben kadar şaşkınlıkla o aralıktan sıvışıverdi. Şaka gibi, ben fırlatıyorum, o lastik gibi sekip kucağıma düşüyordu. Kaçmaya çalışıyordu ama cibinlik elastik olduğundan gerisin geri düşüyordu.
Yanımıza yiyecek almamamız gerektiğini söylemişlerdi ama benim aklıma fare değil de karınca veya maymunlar gelmişti. Çok da umursamamıştım. Çantamda bisküvi ve ay çekirdeği vardı. Kulübemizin kapısındaki kocaman kapaklı plastik kovaya çantamı koyup kapağı kapadım. Hani ne kadar soğukkanlı isem artık gıkım çıkmadı diyebilirim.
Benzer durumla yüzleştiğinizi hayal edin bakalım, ellinizde fare var. Bu macera sonrasında uyumaya çalıştım ama ne mümkün. Fare tarafından uyandırılmadan önce yarım saat kadar uyumuş ve uykumu almış haldeydim. Fareden çekinmek derdim yoktu. Herhalde bir daha gelmezdi. Ne kadar zaman geçti bilmiyorum ama sanırım 1-2 saat sonra uyumuşum. Gündüzün sıcaklığının yerinde çok hoş bir serinlik vardı. Kıvrılıp, saronguma sarıldım.
Day 441, Borneo:29. Kinabatangan, 19 Ekim 2011, Çarşamba
Kinabatangan Wildlife Day Boat Safari
Kinabatangan Wildlife Lodge‘da orman kampında sabah 6’da kulübemize gelip uyandırdıklarında ben çoktan uyanmıştım. Gece fareyle olan maceramdan sonra uykumu tam alamamış olsam da erken uyandım. Ne kadar geç yatarsam yatayım erken uyanıyorum. Her uyandığımda da dilim damağım kurumuş oluyor. Ne kadar su içersem içeyim bedenim susuz. Restorana geçip basit birkaç şey atıştırıp ve çayımızı içtikten sonra teknemize yerleştik.
Göl çevresinde dün gece yaptığımız turun aynısını gerçekleştirdik. Bir saat süren turumuzda yine çok sayıda uzun kuyruklu makak maymunları yanında uzun komik turuncu burunlu proboscis maymunları, kingfisher kuşları ve en çok görmeyi istediğim sadece Borneo’da yaşayan hornbill kuşlarından birkaç tane gördük.
Hele uçmaya başlayınca başındaki boynuz gibi renkli çıkıntısı ve kanatlarının görünüşü benim için unutulmaz bir andı. Nehrin çamurlu manzarasına yansıyan bulutların ve ağaçların görüntüsü de izlemeye değerdi.
Zaman zaman nehirden geçen köylülerin tekneleriyle selamlaştık. Otelimizi dönüp krepli, karpuzlu, tostlu güzel kahvaltımızı yaptık. Kampa birlikte geldiğim 3 kız vedalaşıp ayrıldı. Bense kulübeme geçtim. İlk işim çantalarımı kontrol etmek oldu. Olan olmuştu.
Uzun süredir bana yol arkadaşlığı eden eski sırt çantamı Kota Kinabalu’da yenisiyle değiştirmiştim. Bu yepyeni 20 litrelik sırt çantamın yan tarafındaki ağ şeklindeki ceplerinden biri fareler tarafından kemirilmişti. İçerisinde yiyecek yoktu ve sonra anladım ki o cepte bulunan naneli şeker tabletine ulaşmak için bayağı bir çabalamış.
Kokuyu almış, önce cibinliği kemirip kendisine yol açmış, sonra da çantamın cebinde iki delik açmış. Fakat plastik kutunun içerisindeki şekerleri tadamadan o kadar emekten sonra gitmiş. Uygun bir zamanda o cebi yamatmam gerekiyor.
Restoranın yanındaki ağaçların arasına kurulmuş hamaklardan birine geçip uyudum. Kamp alanında sadece ben varım, herkes gitti. 10.30’da beni gündüz cangıl safarisi için uyandırdılar. Restoranda, günlük tur satın almış olan Hollandalı çift ile tanıştım. Bize verilen çizmeleri ayağımıza geçirip hemen kamp alanının yakınındaki cangıl içerisinde rehberi izleyerek gezmeye başladık.
Kinabatangan Wildlife Day Safari
Bitkiler, ağaçlar, meyveler, zehirli bitkiler ve hayvanlar hakkında bilgi aldık. Birkaç farklı ilginç böcek gördük. Islak ve çamurlu zeminde zaman zaman çizmelerimiz yarıya kadar çamurda veya birikmiş suda dolaştık.
Kamp alanımıza geri dönüp öğlen yemeğimizi aldık. Bastıran çok ama çok şiddetli ve gök gürültülü yağmurla restoranda sıkışıp kaldık. Hava da serinlemişti, güdüp yağmurda bir duş alayım diye düşündüm ama vazgeçtim. Biz de her yanı açık olan üzeri kapalı restoranımızda oturup sohbet ettik. Son 1 yıllarını Myanmar’da emlak işiyle uğraşarak geçirmişler. Asya’dan ayrılıp memleketlerine dönmeden önce de 3 ay kadar bazı ülkelere seyahat planı koymuşlar.
Karşılıklı bulunduğumuz ülkeler hakkında epeyce bilgi edindik. Ben favori ülkem Endonezya hakkında bilgi verirken onlar da Myanmar hakkında bilgi verdiler. O arada yağmurla birlikte monitör lizardlar avlanmaya çıkmışlardı. Şimdiye kadar gördüklerim içerisinde en büyüğüydü. Kertenkelelerin en büyüklerinden biri olan monitor lizardların büyüklüğü iri bir köpek büyüklüğündeydi. Benden çok ilk defa gören çift şaşırmıştı.
Ben tekrar uyumak için koşa koşa kulübeme geçip uyudum. Birkaç saat sonra yine beni uyandırdılar. Restorana gittiğimde 5-6 kişinin olduğunu görünce şaşırdım. Yalnız olacağım söylenmişti. Bu grup rezervasyonsuz gelmiş.
Akşam saat beşte olan gün batımı sonrası tekne turu için sadece ben vardım. Kılavuzumla tekneye geçtik. Hava serindi. Orangutan görmeyi ümit ederek nehrin aktığı yönün zıtına epey bir gittik. Daha önce gördüklerim dışında farklı olarak sadece başka bir maymun türünü görebildim.
Kinabatangan Wildlife Night Safari
Akşam yemeği sonrası tüm gurup toparlanıp night safariye katıldık jungıl içerisinde. Karanlık ve çamur, ağaçlardan sular damlıyor. Alın lambam yok, iPhonumu fener olarak kullanıyorum, oldukça başarılı ancak ağaçlardan düşen yağmur, çamurda o botlarla yürümenin zorluğuyla elimden düşer diye korkmadım değil hani.
Yürüdüğümüz yerlerde bazen botlarımız çamura saplanıyordu, çekip çıkarmak için hem dengenizi korumanız hem de güçlü olmanız gerek. Öylesi bir balçık yani. Sivrisineklerin de sinek koruyucuyu pek taktıkları söylenemez. Milyonlarcası gece ortaya çıkmıştı. Ağaç dallarında vücutlarını pusmuş halde hem tetikte bekleyen hem de uyumaya çalışan kuşları görmek yine yeni bir inanılmaz deneyimdi.
Kingfisher kuşları ve diğer adını hatırlamadığım rengarenk kuşlar ince dalların uç kısımlarına tünmüşlerdi. Bu ince dalları seçmelerinin sebebi yılanlarmış. Kuşlar gece göremediklerinden ve uçamadıklarından geceyi kondukları bir yerde geçiriyorlar.
Gece saati avlanmaya çıkan yılanlar bu kuşların en büyük düşmanları. Yılanlar kuşlara yaklaşmak için dala tutunmaya çalıştıklarında titreşim ve dalın kıpırdanmasını hisseden kuşlar doru düzgün göremeseler de kaçıp kurtulmaya çalışıyorlarmış.
Kuşlardan bir türü ise akıllı olmalıydı. Kendisine hem ince bir dal hem de yağmurdan koruyan yaprak altını seçmişti. Kuş beyinli diyip geçmeyin. Kuşlara dokunacak kadar yakınına gidebiliyorsunuz. Şaşkın şaşkın duruyorlar. Kolayca avucunuza alabilirsiniz, tabi biz dokunmadık. Gece safaride birkaç kurbağa türü görebildik.
Gece safarisi sonrası restorana dönüp tablet bilgisayarımdan “Castle” dizisinden bir bölüm izledim sonra da doğruca yatağa. Hava gece serin olduğundan uykusu güzeldi. Uyumadan yeni gelen grup tekneyle nehir turuna geçtiler, davet edildim ama yeteri kadar görmüştüm. Uyku daha cazip geldi.
Ertesi sabah kahvaltı sonrası eşyalarımı toplayıp tekneye geçtim. Sepilok Uncle Tan Base Camp’a dönüş zamanıydı. Teknede yalnızdım. Beni alacak aracın olduğu iskeleye giderken rehberim tekneyi durdurdu. Parmağıyla gösterdiği yöne baktığımda kocaman bir tatlı su timsahı çamurun içerisinde uzanmıştı. Seçmek zordu. Yanına yaklaşınca hemen nehrin sularına kendisini atıp gözden kayboldu.
Minibüs ile Uncle Tan Sepilok üssüne vardım. Hayatımın en iyi vahşi yaşam deneyimlerinden birine Kinabatangan Wildlife Sanctuary‘de şahid olmanın mutluluğu vardı.
Day 443, Borneo:31. Kinabatangan, 21 Ekim 2011, Cuma
Sizin yerinizde olmak isterdim! Ne güzel yerleri gezdiniz Kemal Bey.
Bu fotoğrafları görünce, gerçekten keşke DSLR kameran olsaymış diyorum. 🙁