Baluran National Park, Endonezya’nın Java Adası’nın kuzeyinde, Banyuwangi ve Probolinggo arasındaki yol üzerinde yer alan bir ulusal park. Situbondo naipliğinde bulunan Baluran Ulusal Parkı, yabancı turistlerin uğrak bir noktası değil ama ben buradaki vahşi yaşamı izlemekten gerçekten zevk aldım.
Dürüst olmak gerekirse Baluran Ulusal Parkından fazla beklemiyordum ama gördükten sonra başka bir dünyaya adım atmak gibiydi. Ceylanların, maymunların, tavus kuşlarının dolaştığı savanalardan, mangrov ormanlarının olduğu çarpıcı plajlara kadar her şeye sahip. Savanadayken kendimi sanki bir Afrika savanasındaymış gibi hissettim.
Baluran Ulusal Parkı, Asya’nın Afrika’sı olarak bilinen Asya’daki en büyük savana. Endonezya’nın geri kalanından çok farklı eşsiz bir yer. Tropikal orman yok, sadece alana serpilmiş ağaçlar ve sönmüş yanardağın bulunduğu kuru düz otlaklardan oluşuyor. Buara zengin bir yaban hayatı gözlemleyebilirsiniz.
Baluran National Park
Baluran National Park (Taman Nasional Baluran), Java’nın kuzeydoğu ucunda, Bali ve Madura adalarına yakın bir konumda yer alıyor. Endonezya’nın Hollanda sömürgesi olduğu dönemde Hollandalı A.H.Loredeboer tarafından 1937’de keşfedildi. Baluran’ın bir bölümü Situbondo bölgesinde bir bölümü de Banyuwangi bölgesinde yer alıyor.
Hollanda sömürge hükümeti tarafından 1937’de vahşi yaşam sığınağı ilan edildi. 1980 yılında bölge milli park ilan edildi. Yaklaşık 25 bin hektarlık alanı kaplayan parkta çok sayıda vahşi doğal yaşamı barındırıyor.
Nesli tükenmekte olan java mandası banteng, Sumatra dhole, Hint munçağı, Java faresi, balıkçı kedi, Javan leoparı ve Javan lutung da dahil 26 memeli türüne ev sahipliği yapıyor. Ayrıca şimdiye kadar 196 kuş türü kaydedilmiş.
Ağırlıklı olarak vahşi yaşamın serbestçe dolaştığı açık savanlardan oluşan Baluran Ulusal Parkı, nispeten kuru bir iklime sahip. Ova ormanları, tepelikler ve mangrov ormanları ve otlaklar hayvanlar için bol miktarda yiyecek sağlıyor. En yüksek zirvesi Baluran Dağında 1,247 metreyi buluyor.
Baluran Ulusal Parkı, Java’nın en kurak köşesinde yer alıyor. Ortalama olarak sadece 3 ay yağmur alıyor. Kurak mevsim boyunca, arazi kavrulduğundan Java Adasının başka yerlerinde bulunan yemyeşil manzaranın tam tersine, burada hakim renk sarı.
Baluran’ı ziyaret etmek için en iyi zaman, otlayan hayvanların en görünür olduğu kurak mevsimler olan Haziran-Ekim arası. Yağmur mevsiminde atmosfer daha yeşil. Şiddetli yağmurların görüldüğü Ocak ve Şubat aylarında sel nedeniyle geçilmezse park kapanabiliyor.
Baluran National Park giriş bileti kişi başı hafta içi 165 000 Rupi, hafta sonu 240 000Rp. araba ise 500 000 Rupi. Doğu Java’nın başkenti Surabaya’dan Baluran’a karadan ulaşım yaklaşık 6 saat sürüyor. Baluran Ulusal Parkı, Banyuwangi şehrini Surabaya’ya bağlayan karayolu üzerinde yer alıyor. Banyuwangi’den arabayla yaklaşık 1,5 saat sürüyor. Yine Baluran, Bali’den de kolayca erişilebilir konumda.
Yerel halkın refahını artırabilecek sürdürülebilir turizmin projeleriyle gelişime oldukça açık olmasına rağmen kendi haline bırakılmış gibiydi. Zamanla belki mekanlar açılmıştır ama biz gittiğimizde nerdeyse hiçbir şey yoktu.
Sabah, ben Johny ile birlikte, Farid ise Johny’nin liseye giden oğluyla birlikte motosikletlerimize atladık. Banyuwangi’den 2 saatlik sürüş ile Baluran National Park’a vardık.
Girişte kaydımızı yapıp kişi başı 20.000 Rp ödedim (2011). Sadece turistlerden ücret alınıyor. Parkın girişinden kıyıya kadar olan uzaklık 15 km, ancak yol bozuk olduğundan 45 dakikada ancak izleme noktasına varabildik.
Baluran, Endonezya’da Afrika savanasına benzeyen tek yer. Yol üzerinde çok sayıda yabani kuş ve tavuk, tavus kuşları, ceylanlar ve geyikler ile maymunlar gördük. Bunun yanında kunduz, yaban domuzu, iri tarla fareleri de yol üzerinde hızlıca karşıya geçerken görebildik.
Bekol Savannah, Bekol ana kapıdan 12 km uzaklıkta yer alan bir bölge. Civardaki su birikintisinde su içmek için toplanan sürülerin en önemli seyir noktası. Arka planda Baluran Dağına karşı kuru savana bakarken Afrika’da olduğunuzu gerçekten hayal edebilirsiniz.
Parkın panoramik manzarasını sunan bir Gözetleme Kulesi de var. Önce kuleye çıkıp 360 derece tüm parkın manzarasını görebileceğimiz kulede biraz vakit geçirdik. Uçsuz bucaksız savana, akasya çalılıkları ve ova ormanlarından Bali’ye kadar bir manzara gözlerinizin önünde.
Savanada büyük Java mandaları, kancil olarak bilinen küçük Java faresi, rengarenk tüylerini sergileyen tavus kuşları, tepede uçan kartallar ve kuyruklarıyla yengeç avlayan makaklar izlenebiliyor. Dürbünsüz buradan hayvanları görmek ve gözetlemek çok zor.
Milli parkta sadece hayvan ve savana değil, güzel manzaralı bazı plajlar da var. Bama Plajı, Bekol Kulesinden 3 km uzaklıkta bulunan beyaz kumlu plaj bi paj. Hoş bir manzaraya sahip plajın beyaz bir kumsalı var, denizi sığ. Kıyıya yakın iyi canlı mercanlara sahip olduğundan şnorkelli yüzmek için muhteşem.
Plajın yanında patika yoldan ulaşabileceğiniz bir mangrov ormanı var. Kapalı olan birkaç sahil kulübesi vardı. Düşük sezonda ve hafta ortasında açık olduğunda dhi sınırlı yemek servisi var. Yaklaşık 10 kişi kadar, lokal gençlerden oluşan bir arkadaş grubu plajda gitar çalıp şarkı söylüyorlardı.
Meraklı gözlerle bize baktıklarından yanlarına gidip tanıştık. Hafta sonu olduğundan iki araba olarak yola çıkmışlar. Asya insanının öyle şortunu, bikinisini giyip plajda uzanıp, yüzmek ve dinlenmek gibi bir zevki yok, olanı da çok nadir.
Koyu ten rengi köylü ve aşağı tabakaymış gibi algılandığından plajda güneşlenmek yerine ağaç diplerinde, gölge yerlerde takılıyorlar. Denize girip yüzeni çok az. Ancak deniz ve nehir kenarlarında gölgede oturmayı seviyorlar.
Farid ile ben denize girip biraz oyalanırken, Johny her zamanki gibi bankta uyumaya başladı. Oğlu da salıncakların birine oturup uyumaya başlamıştı bile. Biz denizden döndüğümüzde Johny uyanmış ve çantalarımızı çalmaya yeltenen maymunları kovalıyordu.
Çocukluğundan beridir çantasında taşıdığı sapanıyla maymunlara taşlar atıp onları uzaklaştırdı. Etrafınızda maymunlar varken, onlardan uzak durun ve eşyalarınızı hep göz altında tutun. İftar saatinden evde olmak için gençler biz denize girmeden dönüş yoluna düşmüşlerdi.
Sabah biz de yola geç çıktığımızdan geri dönmeye karar verdik. Motosikletlerimize atlayıp dönüş yoluna koyulduğumuzda yol üstünde ve kenarında çok sayıda tavus kuşlarıyla karşılaştık.
Dönüş yolu iftar saatinin yaklaşmasıyla gittikçe kalabalıklaştığından evde olmayı planladığımız saatte eve varamadık. Johny ve oğlu oruçlu olduğundan yemeğimizi şehirde yiyip öyle eve geçtik.
Böylece uzun soluklu bir geziyi bitirmiş olduk. Geçen 10 günün yorgunluğunu atmak için bu defa Banyuwangi’de, Johny’nin evinde masaj yaptırdık. En son Madura adasında yaptırdığımız masaj hayatımızda yaptırdığımız en güzel masajdı.
Ancak Banyuwangi’de yaptırdığımız bu masaj ise hemen liste başına yerleşti. Diğer masajdan biraz daha sert ve ağrılı olan masaj sonrası ise hissettiğimiz şey resmen erimişlik ve yokluk gibi bir şeydi. Öyle ki masaj yaptırdığım yerden kalkamadım o gevşemişlikle.
Banyuwangi’den pazartesi sabahı ayrılıp Yogyakarta şehrine trenle geçtik.
Day 381, ID:38 Banyuwangi, Java. 20 Ağustos 2011, Cumartesi
Keşfet keşfet hala görülecek çok yer kaldı.
Nefisti nefis!
Bir defa yaptırdım perişan oldum
Oil Masaj yaptır. Yağlı olanı, harikuladedir.
Balide 10 tl ye yapıyorlar bu masaji. ayrica evinize geliyorlar.
Ama o kadar sıcak ve nemli bir ada ki kemiklerinize zaten harika gelecek çok da yorgun hissetmeyeceksiniz burda. 😉
Endonezya’nın Jawa adasına bağlı Madura Adasında 2 saatini 3 liraya yaptırmıştım. 🙂
Madura küçük biryer evet çok çok ucuza masaj bulmak mümkün endonezya da. 🙂
Ohhh hayat size güzel. ..
Bizim yerimize de gezin, keyifle…
Arındırıcı ve huzurlu
Ben ankarada bulamadım bali masaji; (( fotolar cok hos