Mount Rinjani, Endonezya‘nın 129 aktif volkanından birisi. Hem Hindular hem de Müslümanlar tarafından kutsal kabul ediliyor. 3726 metre yüksekliğiyle Güney Asya’nın en popüler dağ tırmanış rotalarından birine sahip. Lombok Adası’nın kuzey doğusunda bulunan bu aktif volkanik dağın zirvesinde 6 km genişliğinde bir krater bulunuyor.
Endonezya’nın bu ikinci en yüksek yanardağında, milyonlarca yıllık patlamalar ve zaman içerisindeki erozyonlarla birlikte şahane manzaralar ve krater gölleri oluşmuş. Zirvenin 700 metre kadar aşağısında, kraterde bulunan gölün hemen yanıbaşında Gunung Baru adında aktif yanardağ bulunuyor. Bölge 1997 yılında milli park alanı olarak ilan edilmiş.
Endonezya’nın Lombok adasında yapılması gereken en önemli aktivite olan, aktif volkanik Rinjani Dağı’nın zirvesine tırmanmak amacındayız. Yol arkadaşım Farid ile birlikte, Gili Adaları’ndan Senggigi kasabasına geldik. Burası dinlenmek, internet gerektiren işleri halletmek ve yüzüp dinlenmek için ekonomik bir yer.
Son bir kaç gündür Hollandalı arkadaşım Farid ile seyahat acenteleri ile pazarlık yapıp, 2 gece 3 gün veya 3 gece 4 gün şeklinde tırmanma turları fiyatları almıştık. Bize önerilen fiyatlar 2.000.000 Rupiah ile 900.000 Rupiah arasında değişiyor. Kaliteli ve güvenli hizmet vermenin yanında en uygun fiyatlı olanının arayışı içerisindeyiz. Gün içinde karar verip yarın tırmanış için gidebiliriz.
Profesyonel kılavuz ve kamp gereçlerini ve yiyecekleri taşıyacak taşıyıcılarla birlikte 3726 metre yüksekliğindeki dağa tırmanılıyor. Yürüyüş, tırmanma, kamp yapma, hem sıcak hem de soğuk krater gölünde yüzme, gündoğumu ve gün batımını izleme, maymunlarla bir arada olmak gibi heyecan verici aktiviteleri sunuyor (Day 360, Endonezya:18 Senggigi, Lombok. 30 Temmuz 2011.)
Popüler ada Bali’nin komşusu olan Lombok Adası’nda bulunan bu yarı aktif yanardağ, son yıllarda macera sever dağcıların önemli tırmanış destinasyonlarından biri haline gelmiş. Gunung Rinjani National Park içerisinde bulunan Mt.Rinjani Trekking Merkezi, Yeni Zelanda Hükümeti tarafından 1999 yılından bu yana, rotaların geliştirilmesi ve iyileştirilmesi konusunda destek görüyor.
Bu yarı aktif volkanı yöneten Mt Rinjani Trek Merkezi, 2004 yılında, rota yönetimi konusunda The World Legacy dünya mirası ödülünü kazanmış ve bir eko turizm destinasyonu olarak önemli uluslararası kabul görmüş. 2005 yılında, British Airways’in düzenlediği Tourism for Tomorrow Award finalist olarak yarışmış.
Mount Rinjani, Lombok Adası, Endonezya
Mount Rinjani (Rinjani Dağı), Lombok Adası’nın kuzey doğusunda yer alan, 3726 metre yüksekliğiyle Endonezya’nın en yüksek ikinci aktif volkanı. Kaydedilmiş ilk patlaması 1847’de olmuş. Rinjani Dağı krater alanı içerisinde yer alan küçük volkan Gunung Barujari (Gunung Baru), 27 Nisan 2009 yılında, 8000 metre yüksekliğe kadar uzanan küller püskürtmüş.
Son olarak, 2010 Şubat ayında aktif hale geçen Barujari Volkanı çevresindeki 4 km uzaklıktaki her türlü trekking aktivitesi durdurulmuş. Oldukça zengin bitki ve hayvan yaşamı olan, yağmur ormanları ve savana ile kaplı 41,330 hektarlık alan Gunung Rinjani National Park içerisinde yer alıyor.
Bu yarı aktif yanardağda yer alan krater gölü Segara Anak (Son of The Sea), Endonezya Hindularının en önemli kutsal mekanlarından biri. Bali kökenli Karangasem Krallığının, 18. yüzyılda Lombok’u ele geçirmesinden bu yana, beyaz giyinmiş yüzlerce hacı, yağmur sezonun öncesi buraya gelerek Mulang Pakelem adlı seremonilerini gerçekleştiriyor.
Doğa müthiş güzellikler sergiliyor burada; dağ, zirve, masmavi krater gölü, yarı aktif yanardağdan yükselen dumanlar, dinlenip, temizlenmek için sıcak su kaplıcaları, olağanüstü güzellikte gün doğumu ve gün batımı ve tüm bunları keyifle yapmak için ideal bir iklim.
Bu milli park alanı, uzun kuyruklu makak maymunu, Rusa geyiği (Sunda sambar geyiği ya da Timor geyiği), 55 cm boyunda olan ve havlar gibi ses çıkaran Munçak geyiği (Barking deer), yaban domuzları, Bengal Kedisi, papağanlar ve çok sayıda kuş ve böcek çeşitlerine ev sahipliği yapıyor. Endonezya hükümeti, UNESCO Jeolojik Park Listesine girmek için başvuruda bulunmuş.
Rinjani Dağı’nın 3,726 m yüksekliğindeki zirvesine tırmanmak için iyi bir kondisyon, ekipman ve hazırlık gerektiriyor. Maalesef bu yeterliliklere sahip olmayan kişilerin trajik ölümleri parkın tarihinde bulunuyor. 2700 metredede Senaru krateri kenarındaki kamp alanına kadar tırmanmak oldukça yorucu. Krater kenarından zirveye giden 1 kmlik dik yokuş ise en zor etaplardan biri.
Aktif volkana tırmanmak
Mount Rinjani’nin 600 metre yüksekliğindeki eteklerinde bulunan ormanın içerisinde küçük köy Senaru, çoğu turistin Rinjani tırmanışı veya doğa tatili için geldiği bir yer. Saat sabahın beşinde bizi almak için gelen eski model dört çeker bir araca atladık ve Senggigi merkezden de Isabelle adında Belçikalı bir kişi daha bize katıldı.
Uzaklığı 2 saat kadar olan Senggigi-Senaru yolunda uyumaya niyetliydik, ancak aracın için dolan egzoz gazı nedeniyle mümkün olmadı. Sabah erken olduğundan çok üşüdüğümüz gibi huzursuz, rahatsız ve yorulmuş halde Senaru’ya vardık.
Tur organizasyonunun yaptığı sunumu kahvaltılarımızı yaparak izledik. İngiltere, Belçika, Hollanda, İngiltere, Fransa ve Danimarka’dan gelen 17 kişilik bir tırmanış ekibiyle, bizi Mount Rinjani National Park ofisinin olduğu köy Sembulan‘a götürecek 2 ayrı kamyonetin arkasına atladık. Park girişinde deftere kayıt yapılıp giriş ücreti 150.000 Rupiah tahsil ediliyor. Sonrasında birkaç kilometre gerideki köye döndük.
8 portör (taşıyıcı), 2 kılavuz ve 17 kişi olarak sabah 10:30’da Sembulan köyünden yürüyüşümüze başladık. İlk 10 kmlik yürüyüş parkurunda pirinç tarlalarının, yeşil fasulye bahçelerinin ve yer yer ormanın ve kuru derelerin arasından geçtik, sonrasında ise tekrar orman içerisinde yürüdük.
Tüm güzelliklere tezat, burada doğaya oldukça insafsız davranılıyor. Tüm rota boyunca her taraf pet şişeler, plastik ambalaj kağıtları ve şişeler dolu. Her ne kadar bulunduğumuz Gunung Rinjani National Park’ı yöneten Mt.Rinjani Trek Merkezi ödül almış olsa da yönetimin parkı iyi yönettiği söylenemez.
Yürüyüş parkurlarının neredeyse tamamı patikadan oluşuyor, çok az yerlerde düzenlemeler yapılmış. Avustralya ve Yeni Zelanda’daki yürüyüş parkurları gözümün önünden geçince, buradaki görevlilerini eleştirmemek mümkün değil. Bu kilometrelerce trekking rotası üzerinde bir tane bile tuvalet yok.
Rota boyunca herhangi bir dinlenme barakası ve gölgelik bulunmuyor. İhtiyacınız olan bir şeyleri satın alabileceğiniz bir shop da yok. Yüklerimizi taşıyan portörlerin kamp yerinde, yere serdikleri saronglarının üzerinde sergiledikleri bisküvi ve kimi içecekler olması, muhtemelen aç kalan çok oluyordur. Zira kamp sırasında ikram edilen yemek ve içecekler, tırmanış için yeterli enerjiyi vermekten çok uzak.
Montong Satas adındaki 1500 m yükseklikteki dinlenme noktasında 3 saat sonra vardığımızda öğle yemeği molası verdik, artık bulutların seviyesindeydik. Hepimiz neredeyse perişan halde çayırlara yayıldık. Görünüşü hiç de temiz olmayan plastik tabakalara konmuş yerel bir yemek ve yanında pirinç lapası oldukça lezzetliydi.
Pirinç pilavı derken hatırlatmakta fayda var; Asya’da pirinç sade olarak haşlanarak servis ediliyor. Sadece Asya’da değil, Yeni Zelanda ve Avustralya’da da ekmeğin yerini alan pirinç bu şekilde servis ediliyor. Yemek sonrası plastik bardaklarla çay ikramından sonra tekrar yola koyulduk.
Dağın bulunduğumuz tarafı tamamen bulutların içerisinde olduğundan, etrafımızı sarmalayan ve sürekli hareket halinde olan sisin içerisinde yürüyorduk. Gayet güzel olan hava şartlarında yürüyorduk, ancak artık yürüyüş patikamız dikleşmeye başlamıştı.
Zorlanmaya başladık, verilen kısa molalar dinlenmeye yetmiyordu. Krater kıyısında geceyi geçireceğimiz kamp alanına, gün batımı öncesi ulaşmak için acele ediyorduk. 2 saatlik bir trekking sonrası 2000 m’de yer alan Mondokan Lokak dinlenme noktasında 5 dakika mola verdik.
Sabah 10.30’da başlayan tırmanış, yaklaşık 7 saat sonra, büyüleyici ve göz kamaştırıcı bir manzaraya sahip olan 2.641 metre yüksekliğinde Senaru Krateri kenarında son buldu. Gün batımının kızıl renginin her yanı boyamasıyla birlikte, ne yana baksak nefes kesici bir manzara ile karşılaşıyorduk. Fotoğraf çekmek ve manzaranın keyfini çıkarmak için, rüzgardan korunaklı bulduğumuz mevzilere yerleştik.
700 metre aşağıda, aktif yanardağ Gunung Barujari (Baby Volcano) ve onu çevreleyen Segara Anak krater gölünün maviliği, olağanüstü bir manzarayı oluşturuyordu. Diğer yanda popüler tatil mekanı Gili Adaları (Gili Air, Gili Meno, Gili Trawangan) ve Bali gözlerimizin önündeydi.
Kamp alanında diğer tur organizasyonlarının kurmuş olduğu elliden fazla çadır vardı. Hava sıcaklığı 4-5 derece civarında, artık parmaklarımı hissetmez halde olduğumda çadırıma geçip uyku tulumuma girdim. Bu organizasyonda uyku tulumu ve mat sizlere sağlanıyor, ancak kendi uyku tulumunuz var ise portörler bunu sizin yerinize taşıyorlar.
Yavaş yavaş ısınmaya başladım. Yolda arkadaşlık ettiğimiz Hollandalı Heleen ve Kirstin, Belçikalı Isabelle ve Farid ile birlikte benle aynı çadırı paylaşacak olan Fransız Douglas’da çadırımıza doluştular. Baş lambalarımızın ışığı altında tanıştık, sohbet ettik.
Akşam 18.00’de kamp alanına varmıştık, ancak akşam yemeğini gece 21.00’de yiyebildik. Yemek sonrası ikram edilecek çayı bile beklemeden herkes çadırlarına geçip uyumaya karar verdi. 5 saat sonra saat sabahın 3’ünde uyanıp, Mount Rinjani’nin 3726 metrede bulunan zirvesine tırmanmak için uyanmamız gerekiyor. Zorlu bir tırmanış ve şahane bir gün doğumu bizi bekliyor.
Day 361: Endonezya:19 Mount Rinjani, 2.641. metre, Lombok, 31 Temmuz 2011
Mount Rinjani zirvesinde bulutların üzerinde olmak
Dün 7 saatlik bir tırmanışla 600 metredeki Senaru köyünden, 2700 metredeki krater ağzına 7 saatlik oldukça yorucu bir tırmanışla ulaşmıştık. Sabahın 3’ünde zirve tırmanışına geçmek için uyandık. 2.700 metrelik bu yüksekliğin 4-5 derece olan gece sıcaklığı için uyku tulumumun konforu fazla geldi ve sıcaktan sık sık uyandım.
Kahvaltı yapmadan tırmanışa başladık. Hava rüzgarlı ve soğuk. Yürüdükçe terliyorsunuz ve rüzgarın soğuk etkisini daha şiddetli hissediyorsunuz. Mount Rinjani volkanik bir dağ ve yürüdüğümüz yerlerdeki kayalar ufalıp kum taneleri ve çakıla dönüştüğünden sanki dik bir çölde tırmanıyorsunuz gibi.
Attığınız her adımdan sonra yarım adım geriye kayıyorsunuz. Ekipman konusunda yetersizdim. Ne ayağımda uygun dağcı ayakkabısı, ne de rüzgardan koruyan hafif elbiselerim var, baş lambam bile yok.
Önümdeki ve arkamdakilerin başlarına bağladıkları ışık kaynaklarının ışıklarını takip etmek zorundaydım, yoksa bu karanlıkta önümü görmem mümkün değil. Zirveye giden tek yol oldukça dik ve patikanın sağı ve solu, 45 derecelik eğime sahip. Yanlış bir yola sapmak veya olası düşmeler kendinizi yüzlerce metre aşağıda bulabilmeniz mümkün, tabi eğer hala canlıysanız.
Gerekli önlemleri alıp, kılavuzu takip edip dikkatli yüründüğünde tehlike arz etmiyor. Neredeyse hiç kolay bir parkuru olmadığından bu zirve tırmanışımızda hepimiz nefes nefese kaldık. Sık sık mola veriyoruz ama bu defa da soğuğu tam içinizde hissediyorsunuz.
Yukarıya her yaklaşmanızda rüzgarın şiddeti de artıyor. 17 kişilik olan grubumuzla bir arada yürümemiz mümkün değil, kimisi çok geride kaldı, kimisi ise yolu yarıladı bile. Diğer tur organizasyonlarının tırmanıcıları ile yolda birbirimize karışıyoruz.
Tırmanışımızın son yarım saatinde gün artık ağarmaya başladığından alın lambalarına gerek kalmadan yol alabiliyorduk artık, ancak rüzgarın tesiri dayanılır gibi değildi. Nihayet 3,5 saat sonra tam gün doğumu esnasında zirvedeydik.
Şimdi otel yatağımızda mışıl mışıl uyuyor olabilirdik, ancak tüm bu katlandığımız zorlukların nedeni zirvede, en yüksekte olmanın verdiği o meydan okuyucu his ve şu gökyüzünü kan kırmızı kızıla boyayan gün doğumunun büyüleyici görüntüsü buna değer.
Daha önce Nemrut’ta harika bir gündoğumu görmüştüm ancak buradaki çok daha farklıydı. Bulutlar çizgi halinde ve kırmızı kalemle çizilmiş halde ve bu bulutların arkasından güneşin doğuşunu saniye saniye görebiliyorsunuz. Yuvarlak kızıl bir top bu pembe, turuncu ve kırmızı bulutların üzerinde yükseliyor.
Ayak ve el parmaklarımız artık hissedilmeyecek derecede uyuşmuştu. Yol arkadaşım Farid’in ruh hali pek fotoğraf çekmeye müsait değildi, oldukça yorulmuş ve üşümüştük. Kendi kameram olmadığından onun kamerasını alıp çekebildiğim kadar fotoğraf çektim.
Küçük bir ateş yakmış olan Fransız birinin yanına yanaşıp yaktığı ateşte parmaklarımı ısıttım. Karşılığında çantamdan bir elma çıkarıp verdim, ancak soğuktan elmayı parmaklarında tutamadı, ancak yarısını yiyebildi. Zirvede ancak 10 dakika gibi kısa bir vakit geçirip aşağı inmeye başladık. Attığımız her adımı birkaç adım ötesinde ancak sabitleyebiliyoruz, çünkü altımızdaki kumda sabit kalmak mümkün değil.
Dengemi sağlayıp, yarı koşar adımlarla aşağıya doğru yürümeye başladım. Her adımda ayak bileklerinizin üzerine kadar volkanik kumlara gömülüyor ayaklarınız ve ayakkabınızın içerisi kum ve çakıllarla doluşuyor. Zımpara gibi bu kumlar ayağınızı acıtsa da aşağıya bir an önce varmak ve ısınmak arzusuyla umursamıyordum.
Yolu yarılayıp, artık ısınmış olduktan sonra dinlenerek, fotoğraflar çekerek ağır adımlarla inmeye başladık. Hani tırmanmak çok zordu ve imkansız gibi geliyordu ama başarmıştık, ancak bu defa iniş yolu bir türlü bitmek bilmiyordu. Bedenimiz artık bitkin olduğundan, daha ağır adımlarla inmeye başladık.
Zirveden kamp alanına dönüş 4 saati buldu. Benden önce varanlar ellerinde pankek ve çaylarıyla kahvaltılarını yapıyorlarken etrafımızda da yüzlerce maymun vardı. Kimi dağcı elindeki pankekten bir parça atıyor ve maymunlar da gelip pankeki alıp hızlıca uzaklaşıyorlardı.
Krater kenarında, 2700 metrede bulunan, dün gece konakladığımız kamp alanında 1 saat kadar dinlendik. Sonraki rotamız, 700 metre aşağıda bulunan Segara Anak Krater Gölü ve onun yakınındaki sıcak su havuzları olacak.
Olağanüstü krater göllerinde yüzmek
Krater ağzında, 2700 metrede dün gece konakladığımız kamp alanında 1 saat dinlendikten sonra tekrar yola koyulduk. Bu defaki hedefimiz 700 metre aşağıda bulunan kutsal Segara Anak Krater Gölü ve onun yakınındaki sıcak su havuzları olacak. Aşağıya inen patika hem riskli, hem de çok dik.
Zikzaklar çizerek indiğimiz bu tür patikalar bana daha kolay geliyor. Çocukluktan kalma deneyimlerimden dolayı, kayaların üzerinde yürüyebilme ve denge becerim çok iyi. Bu inişteki sorun ise dizlerinize binen yük nedeniyle bacak kaslarınızın aşırı zorlanması. Daha önce tenis oynarken incitmiş olduğum sol dizimdeki bağlarda ağrılarım o zaman başladı.
Dik krater ağzından, kraterin merkezine inen zorlu yolu indikten sonra, kraterin içerisindeki vadide çayırların arasındaki patika yollardan yürüdük. Hava sıcaklığı 16°C derece civarında seyrediyor. Öğleden sonra 3 olduğunda, 200 metre derinliğindeki Segara Anak Krater Gölü’nün serin sularına kendimizi bıraktık.
Yemek hazırlanma işinin uzun süreceğini öğrenince krater gölünden 15 dakika yürüyüş mesafesindeki Aik Kalak sıcak su havuzlarına (hot springs) gittik. Kaplıca desek daha mı doğru olur acaba? Krater gölündeki soğuk su 20 dereceler civarındayken, yanardağ içerisinden ısınıp buraya ulaşan suyun sıcaklığı yer yer 37 dereceler civarı.
Havuzlardan bazısı çok sıcak ve yüzmek için aşırı sıcak. Uygun havuzlardan birine dalıp kaslarımızdaki krampları çözdük. İki gündür her yerimizde olan toz ve kumlardan, kirden arınıp rahatladık.
Pangkereman Jembangan, adındaki kaplıca suyu, yerel halk tarafından hindistan cevizi yağı ile karıştırılarak merhem yapımında kullanılıyor ve her derde deva olduğu söyleniyor.
Dün krater ağzının doğu zirvesinde 2 bin metrede kamp yapmıştık. Bu geceki kamp alanımız ise dışındaki yağmur ormanlarında olacak. Normalde konaklama yerimiz krater ağzının kuzey çıkışındaki zirve olacaktı, ancak yemek yapmak için kullanılması gereken tüm suyu neredeyse tüketmiş olduğumuzdan doğal su kaynağının olduğu yerde kamp yapacağız.
Yürüyüş göl kenarından başladık, fakat takip edeceğimiz herhangi bir kıyı veya patika yok. Göl kıyısı boyunca uzanan kayalıklara tutunarak bu dik ve tehlikeli olduğu kadar bir o kadar da güzel olan patikayı geçtik. Krater gölünde yüzen kocaman balıkları görebilecek kadar su berraktı. Rehberimiz dikkatli olmamızı, bu parkurda 2 İngiliz kızın fotoğraf çekme sevdasına öldüğünü söylüyordu.
Ormanın içerisinden dik yamaç ve kayalıkları aşarak, zaman zaman da tırmanarak zirveye vardığımızda bizi yine inanılmaz bir manzara bekliyordu. Kraterin tek çıkışı olan solumuzdaki vadiden rüzgarların sürüklemesiyle krater içerisine doluşan bulutları görebiliyorduk.
Diğer yandan da krater gölünün mavi rengi, bulutlar, orman seyrine doyum olmaz bir manzara sergiliyordu. Hemen arkamızda ise yağmur ormanlarının başı bulutlar ile kaplı. Uçak penceresinden bakıldığında, güneş altında parıldayan bulutların manzarası vardı. Bulutların belki de 1.000 metre üzerinde yürüyoruz.
Ulaştığımız bu zirvede de yine çok sayıda kamp çadırları vardı. Geçtiğimiz yol üzerinde de, göl kenarında da çadırlar kurulmuştu. Bu rotayı 2 gece 3 gün değil de 5 gün yapmak ve doğanın tüm güzelliklerini seyre dalmak ve yaşamak daha keyifli olurdu. Yol arkadaşım Farid’e çadır veya ekipmanları satın alıp, kendi rotamızı kendimiz organize edelim demiştim ama o bunu kabul etmemişti.
Aslında isteyen kendi portörünüzü ve kılavuzunuzu kiralayıp rahat bir şekilde dilediği gibi planlayabiliyor. Kılavuza da gerek yok, sadece bir portör kiralanması günlük 100.000 Rp ve bazı ekipmanlar köyden kiralanabiliyor. Kamp alanının 2 saat uzaklıkta olduğu söylendi ve biz tekrar oraya yürümeye başlarken bir yandan da gün batmak üzereydi.
Tabi oluşan manzara, Lombok adasının batısında bulunan Bali adasındaki Agung ve Batur dağlarının bulutların içerisinden yükseliyormuşçasına olan görüntüsü ve renkleri dillere destan olabilecek güzellikte. Gurubumuz hızlıca ilerleyip gitmişken, Belçikalı Isabelle, Hollandalı ekip arkadaşlarımız Farid, Heleen ve Kirsten ile geride kalıp hem yavaş yavaş yürüyüp hem de bolca fotoğraf çektik.
Bu yürüyüşümüz yine tam bir macera oldu. Farid de öndeki gruba yetişmek için hızlıca gidince, geride kalan bizler karanlığın içerisinde elimizdeki zayıf ışık kaynakları ile yokuş aşağı, kum veya toprak yollardan çok ağır küçük adımlar atarak iniyorduk.
Nihayet yağmur ormanlarına vardığımızda biraz daha rahatladık, çünkü patika yol ağaçlardan dolayı daha sıkı bir zemine sahip ve belirgindi. Yalnız bu defa da bizi yavaşlatan ağaç kökleri ve bazı yerlerde yağmurdan aşınan patika basamaklarına takılan kızlar birkaç defa düşmesine sebep oldu.
Dikkatli olmadığınızda bir yerinizi incitmeniz veya kırmanız çok kolay. Sırtlarında yüklerle portörlerin 1 saatte aştığı bu patikayı biz 3 saatte ancak aşabildik. Kamp alanına vardığımızda ekibimiz, yağmur ormanında, ağaçların arasına kurdukları çadırların önünde yaktıkları büyük bir ateşin çevresinde çay içiyorlardı. Biz de ateşin çevresinde yerimizi aldık, çok yorulmuş ve bitkindik.
Akşam yemeği ile birlikte çadırlarımıza geçtik. Ayakkabılarımızın çadırın içerisine bırakılması söylendi. Bu yağmur ormanında yaşayan yaban köpekleri bulunuyor. Meraklı maymunlar ve köpekler tarafından ayakkabılarımızın çalınabileceği iletildi. Yolda gelirken de ormanda yaşayan birkaç yabani köpek görmüştük.
Yarın 4,5 saat sürmesi beklenen bir iniş sonrasında, bu Mt. Rinjani tırmanış maceramızı bitirmiş olacağız.
Day 362: Endonezya:20 Mount Rinjani Rainforest, Lombok, 1 Ağustos 2011
Yağmur Ormanlarında Kamp
Mount Rinjani National Park, Lombok Adası’nın en gözde aktivite merkezlerinden birisi. Milli Park içerisinde yer alan Mount Rinjani yarı aktif yanardağı dağcılık meraklılarının tam bir gözdesi. Ada’nın doğusunda yer alan Senggigi kasabasında, Rinjani Volkanı’na düzenlenen 2 gece 3 gün sürecek tırmanış turunu satın almıştık.
Mount Rinjani Volkanına Tırmanışa başladığımız ilk günün akşamı, 2700 metredeki kraterin ağzında kamp yapmıştık. Bulutların üzerinde Mount Rinjani trekkinge ertesi gün sabahın 3’de başlamış ve 3726 metredeki zirveye ulaşmıştık.
Hinduların kutsal dağı Mount Rinjani krater gölü Segara Anak’ta yüzmüş ve sıcak suya sahip kaplıcasında kaslarımızı dinlendirmiştik. Toplamda 40 km süren bu tırmanışın bu son gününde yağmur ormanları içerisinden geçip Senaru köyüne geri döneceğiz.
Sabah uyandığımızda çadırlarımızın etrafında bizlerden yiyecek çalmak veya almak için bekleyen, oradan oraya zıplayan onlarca maymun vardı. Önceki gece kamp yaptığımız 2.700 metredeki ilk kamp yerimizdeki manzara ile aynıydı, ancak tek fark burası yağmur ormanıydı.
Bugünkü son 4,5 saatlik yürüyüşümüzü bu yağmur ormanlarının içerisinden geçerek tamamlayıp, Senaru köyüne dönmek için, sabah 6’da kahvaltı sonrasında yürüyüşümüze başladık. Belki de benim için hem en güzel hem de en zor yürüyüşlerden biri oldu.
Etrafınızda ağaçtan ağaca atlayan maymunları ve zaman zaman da yaban köpekleri orman içerisinde dolaşırken görmek mümkünken, diğer yandan basamaklar içeren ve patika üzerinde yer alan ağaç köklerine takılıp düşmemek için dikkat etmek gerekiyor. Tüm patikayı kaplayan ağaç kökleri arasına ayak veya parmakları sıkıştırıp kırmak bana gayet mümkün geldi.
Düzgün ve güvenli bir patika hazırlanmış olsa, çevrenizdeki güzellikleri izleyerek yürümek çok daha keyifli olurdu. Amaç sadece yürüyüş ve performansı artırmak değil aynı zamanda bu doğal güzelliklerin farkında olup hissederek yürümek olmalıydı. Patika da doğal yürüyüşle oluşmuş gibi, bol zikzak ve basamak içeriyor ve 2 günlük yorgunluk sonrasında zorlayıcı oldu.
Sol diz bağlarımdaki önceki yollardan kalan sorun nedeniyle ben zorlanarak yürüyordum. Bu defa en geride kalmıştım, yanımda 18 yaşındaki genç bir kılavuz ile birlikte. Dün de bu kılavuzumuz, grubun gerisinde kaldığımızda bize eşlik etmişti.
Aslında geride kalışımızın en büyük nedenlerinden biri de durup durup fotoğraf çekmemiz. Bu güzelim yağmur ormanlarındaki son 4-5 saatlik yolu sadece önümdeki engellere bakarak yürümek istemem. Dinlenme noktalarında guruba yetişiyor, sonra yine birlikte yola çıkıyorduk.
Sonrasındaki yürüyüş ise daha kolaydı. Köylerin içinden, muz ağaçlarının arasından geçen daha geniş ve düzgün yollardan salına salına, zorlu bir yürüyüş ve tırmanışı başarmış olmanın verdiği huzur ve rahatlıkla yürüdük. Çoğu zorlu parkurlardan oluşan 40 km uzunluğunda bir yürüyüşü tamamlamıştık. Sonunda Mount Rinjani National Park’ın Senaru köyü yakınlarındaki ofisindeydik.
İlk toplandığımız yer olan acentenin otelinde dinlendik. Gezginlerin kimisi Gili Adalarına giderken Hollandalı Farid, Heleen, Kirstin ve Belçikalı Isabelle ile birlikte servis aracımız bemo’ya (minibüs) atlayıp Senggigi’deki otellerimize geri döndük. Otel merdivenlerini ağrılarımızdan dolayı güçlükle çıkabildik.
Mount Rinjani‘nin 40 kilometrelik zorlu parkurlarında geçen yürüyüşümüzde 2 büyüleyici gün batımı, 1 muhteşem gün doğumu görmüş, krater gölünde yüzmüş, lavların ısıttığı sıcak su havuzlarında rahatlamış, bulutların üstünde ve içerisinde yürümüş, yağmur ormanlarında ve kraterin ağzında kamp yapmış, maymunlar, kuşlar ve yabani köpeklerle yürümüş, doğal su kaynaklarından sular içmiş, yorulmuş, terlemiş ve kirlenmiştik.
Artık kaslarımızdaki ağrıların dinlendirme, rahatlama ve kutlama zamanıydı.
Day 363: Endonezya:21 Senggigi, Lombok, 2 Ağustos 2011
Yazınızdan sonra ben de niyetlenmiştim ama sonra gözüm kesmedi 🙂
Hayalimdeki şeylerden birisini yapmışsınız. Bir gün ben de bir volkanın zirvesine çıkacağım inşallah.
2010 yılında faaliyete geçmiş bir volkana tırmanmak ? Gerçi 4 km uzaklıkta olmanız biraz olsun güvende hissettirmiştir. Doğa, biz insanoğlundan intikamını bir şekilde alıyor maalesef.
Yağmur ormanlarını oldum olası gezmek istiyorum. Anlattıklarınıza bakılınca yorucu tarafları var. Fakat böyle tatlı bir yorgunluğu kim yaşamak istemez ki?.. 🙂
Fena hem de çok fena yorulmuştum bu trekkingde. Hele özellikle ilk gün nefes nefese kalmıştım. Hiçbir ön hazırlığım ve uygun kıyafetlerim yoktu. Ancak 3 gün boyunca olağanüstü keyifli bir yürüyüş oldu. Aktif yanardağı seyretmek, zirveden gün doğumunu izlemek müthişti. Tabi trrekking sonrası kas ağrıları ancak 15 günde geçti, öyle ki merdiven bile çıkamıyordum. 🙂
O gün batımını seyredip, yorgunluktan bitkin düşünceye kadar yürüyüp, aynı kirli plastik tabaklarda pirinç lapası yemek isterdim. Ama ondan daha çok hiç tanımadığım insanlarla tanışıp önyargısız, çıkarsız, saf muhabbetler edip anın tadını çıkarmak…
Seyyahlık öyle bir şey işte. Hiç tanımadığın insanlarla aynı yolu paylaşıyorsun, hikayelerini dinliyorun, arkadaş oluyorsun. Bu trekkingde tanıştığım 2 Hollandalı kızla 3 gün boyunca Lombok Adasını motosikletle gezmiştik.
Çok keyifli bir deneyim. Son günlerde tüm gezi yazılarınızı tekrar okuyarak bir güzergah oluşturup seyahat planı yapmak istiyorum (yazılarınız şiddetli bir seyahat iştahı yaratıyor). Ama 40 kilometrelik parkuru sadece hayal edebilirim. Buna gücümün yetebileceğini sanmıyorum ve sizi birkez daha kutluyorum.
Bu tur paketini nereden satın aldınız?
Mount Rinjani trekking turunu Senggigi kasabasından bir acentadan aldık. Olukça sıkı pazarlık yaptık. Normal fiyatın üçte biri ucuza gittik biz. Endonezya’da hemen her konuda pazarlık yapmanızı tavsiye ederim.
Çok teşekkürler Uğur. Zorlu ama bir o kadar da keyifli bir deneyim oldu benim için bu tırmanış.
ilk başlarda biraz zor başlasa da sanırım sonunda güzel bitecek bir tırmanış olacağa benziyor. eminim çok yorucudur, bu az çok fotoğraflardan belli..
yalnız bütün bu yorgunluk o zirveye varıldığında bitecektir. buna eminim..
sorunsuz bir zirve olur umarım, iyi tırmanışlar..
umarım fiyatı minimum da tutup çok güzel bir tırmanış olur. olur da biz de o tırmanışın fotoğraflarını görür yazısını okuruz. okunuz açık olsun.. kazasız belasız inşallah..
unutmadan.. pazarlık sünnettir. edin ettirin 🙂
Good luck with your climb! The volcano I hope to see in Costa Rica is not climbable because it’s too active and dangerous, but I might get to see lava from a safe distance……