Ana Sayfa Hakkında

Hakkında

Merhaba, ben Kemal Kaya, seyahat etmeyi ve keşfetmeyi seviyorum. Seyahat etmek benim tutkum! Dünyadaki kültürlerin farklı ritimlerini yakalamak, ilginç geleneklerine şahit olmak, farklı bakış açıları ve fikirleri anlamak, sonu gelmez bu kaynak karşısında heyecan duymak ve ilham almak hayatıma anlam katıyor.

Havalimanları, otobüs terminalleri, tren garları ve bilet gişelerini seviyorum. İnternetten araştırma yapmak, yeni bir seyahate hazırlanmak ve yeniden yolda olmak benim için aşk gibi.

Kırklı yaşların başında biri olarak, 2009’un sonlarında 14 yıllık profesyonel iş hayatımı geride bıraktım. Sürmekte olan marka yönetimi masterimi bitirip, tek yön bir bilet alarak 2010 Ağustos’unda kendimi Tayland’a attım. Tropikal bir iklimde, beyaz kumlu plajda şezlongumda uzanmış turkuaz denize doğru içkimi yudumlarken, stres içerisindeki iş yaşantımı düşündüm. Çok gerilerde kalmıştı sanki, hiç yaşanmamış gibi…

Yüzümde bir gülümsemeyle anın keyfini çıkarırken, tek başına çıktığım bu seyahatimde 11 ülke ve 250+ şehir ziyaret edeceğimi ve 70.000+ km’den fazla yol aşıp, 22 ay sonra memlekete döneceğimi bilmiyordum.

Tayland sonrasında, dil eğitimi için geçtiğim Yeni Zelanda’da, Noel tatilini fırsat bilip yaptığım sırt çantalı seyahat hayatımı tamamen değiştirdi. Japon bir arkadaşımla çıktığım bu 1 aylık Yeni Zelanda turu, akıllıca ekonomik seyahat konusunda bana çok şey öğretti. Geleceğe dair tüm planlarım ve hayata bakışım kökten değişti. 7 ay yaşadığım Yeni Zelanda’da da kalma planlarımı çöpe atıp, kendimi, göz kamaştırıcı manzarasına ancak kartpostallardan şahit olduğumuz bir ada ülkesine attım; Fiji’ye.

….ve macera başlamıştı.

Şeker beyazı kumları olan bir plajda, hindistan cevizi ağaçları arasında gerilmiş hamakta uzanmış, turkuaz denize bakıp tropik içkimi yudumlarken, bu defa hayatımın akışının tümden değişiyor olduğunun farkındaydım. Şık kıyafetler içinde plazalarda koşuşturup, lüks otomobil içerisinde trafikte ömür tüketip, şişkin bir cüzdana sahip olmaktansa; üzerimde sade bir şort ve yırtık bir t-shirtle bu adada olmak bana daha sahici geliyordu.

Masmavi gökyüzü, karşımda, içerisinde milyonlarca deniz canlısı barındıran mercan resifleriyle dolu deniz, sahile doğru eğilmiş hindistan cevizi ağaçları, ardımda tropik orman, bembeyaz kumlu kumsallar ve hamak… sanki bir başka gezegen… Asıl gerçeklik buydu, hayatın kendisi ve yaşamak bu olmalıydı. Tüm bunları yaşamak için binlerce dolar harcamak da gerekmiyordu. Günde 50TL ile keyifli bir dünya turu yapılabileceğini biliyordum.

Yeni Zelanda’nın Auckland şehrinden Fiji’ye uçarken, yolda -önce kendim için- yazmaya başladım ve odur budur hep yazıyorum. Tazmanya’da, karavanımla gezerken mola verdiğim bir 19. yüzyıl köyünde de, yoldaolmak.com sitemi açtım ve seyahatlerimde öğrendiklerimi paylaşmaya başladım. Uzun süreli bir seyahatin mümkün olduğunu, bunun akıllıca ekonomik bir şekilde nasıl yapılabileceğini göstermeye ve gezmeye tutku ile bağlı olanlara ilham vermeye, yol göstermeye çalışıyorum.

Uzun bir ömür olsa da keyif dolu değilse ne anlamı var ki yaşamanın. Böylesi keşiflerle dolu, anlamlı ve keyifli kısa bir yaşantıyı uzun bir ömre tercih ederim. Hayatımın bu 2 yıllık diliminde biriktirdiğim heyecan, keyif ve mutlulukları, seyahatimin 1. yıldönümü yazısı 365 Gündür Yolda Olmak!; 500. gün yazısı 500 Gündür Yolda Olmak! ile Güney Asya’da 303 Gün yazılarında özetledim.

Dijital bir nomad olarak gezdiğim yerler, kültürler, insanlar, gezilecek yerler ve yapılacak aktiviteler hakkında güncel bilgiler paylaşıyorum. Bu sayfalarda sadece bilgi değil, tutku var, macera var, heyecan var, duygular var… Fotoğraflarda, satırlarda kısaca gerçek bir yaşam var.

Seyahat edin, deneyimleyin ve ilham alın.

Merak Ettiğiniz Sorular ve Cevaplar

Seyahatini nasıl finanse ediyorsun?

Siteyi açtığımdan beri en sık sorulan soru bu! Ne kadar paran var? Ne kadar parayla yola çıktın? Geçmişte ne iş yapıyordun? Bu kadar parayı nerden buldun? Nasıl böyle gezebiliyorsun? Finansmanı nasıl sağlıyorsun?...diye uzayıp gidiyor sorular. Bir çok kişi beni zengin sanıyor sanırım. Kamboçya’da günde 1$’a çalışan Amara’ya göre zengin olduğum kesin. Başınız sokacak bir eviniz, temiz suyunuz ve yemeğeniz varsa zengin olduğunuzu bilin.

Toplamda 685 gün süren Okyanusya ve Asya’yı kapsayan yolculuğuma çıktığımda elimde işten ayrılırken almış olduğum bir miktar tazminat parası vardı. Evimi de eşyalarıyla beraber kiraya vermiştim. Ekonomik yaşamayı biliyorum ve gerçekten ihtiyacım dışında bir şeyler satın almıyorum. Benim yaşam tarzım belki herkes için uygun olmayabilir, ancak kesinlikle herkese tavsiye ederim!

Yalnız seyahat etmek sıkıcı değil mi?

Seyahat ederken yalnız olmaktan çok bir tek başınalık hali benimkisi. Kaldığım hostellerde yeni arkadaşlar ediniyorum. Bazen onlarla benzer rotaları paylaşıyorum. Okyanusya ve Uzak Doğu rotalarında, farklı ülkelerden sırtçantalı gezginlerle karşılamak ve tanışmak çok kolay. Couchsurfing sayesinde yeni dostlar edindim. Avustralya ve Tazmanya’da Help Exchange ile sıcak aile ortamını yaşama fırsatı buldum. Rotamı başkaları ile paylaşmaktan da keyif alıyorum, ancak yalnız seyahat etmek hiçbir zaman sıkıcı gelmedi. Tek sorun çektiğiniz fotoğraflarda siz yoksunuz veya olduğunuz fotoğraflarda ise komik görünüyorsunuz. Hayatta eline kamera almamış bir Borneo yerlisine fotoğraf nasıl çekiliri öğretme fırsatım olamayabiliyor!

Favori ülkelerin hangileri?

Cevap vermesi ne de zor bir soru! Ne dersem hem kendime hem de ülkelere haksızlık olur. Soruyu belki daha spesifik sorsak bile, bu soruları bile cevaplaması zor olabilir: En güzel lezzete sahip ülke? Hangi ülkenin adaları en güzeldi? Trekking için hangi ülke iyi bir tercih olabilir? Hangisi balayı için fena olmaz?Tayland’ı birçok nedenden dolayı ilk sıraya koyabilirim. İster kültür, ister tatil, ister doğa, ister modern hayat… Bunların bir çoğuna İlginç ve etkileyici doğal güzellikleri ile hakkında az şeyler bildiğimiz Filipinler ve Endonezya beni en çok heyecanlandıran yerler oldu.

Bu ülkelerdeki seyahatlerim maceralarla dolu. Sırt çantalı seyyahların anayurdu koca kıta Avustralya ve hayatın ağır çekimde ilerlediği Yeni Zelanda ise sanki başka bir boyutta kalmış gibi. Geçmişe yolculuk yapılabilecek Laos ise henüz turizm endüstrisi ile bozulmamış dokusu ile görülmeye değer. Bali, Borneo ve Tazmanya ise kelimelere sığdırılmaz. Evet kesinlikle Türkiye Malezya olsun! Geçmişi derin acılarla dolu Kamboçya ise bizim emeklilerin hemen gidip yerleşmesi gereken bir ülke.

Seyahat ettiğiniz dönemde hiç çalıştınız mı?

Yeni Zelanda’da bulaşık yıkamak ve garson olmak için her ne kadar çok istekli olsam da ücretli bir işte çalışmadım. Ücretsiz yemek ve konaklama karşılığında, Avustralya ve Tazmanya’da Help Exchange işleri yaptım. Bahçe işleri, çit tamir etme, tavuk kümesi yapma, doğal ve organik gübre hazırlama, boya, zımpara, down sendromlu birine göz kulak olma, bulaşık yıkama gibi işler yaptım. Avustralya’da köpek gezdirmenin saat ücreti 20$’dı. Bir Veteriner hekim olarak aslında böylesi işleri çok isterdim, ama fırsatım olmadı. Sen deneyebilirsin!

Neden hep Asya’da geziyorsun, Güney Amerika?

Aslında hep Asya’da değildim; seyahatimin yarısı Okyanusya kıtasında Yeni Zelanda, Fiji ve Avustralya‘da geçti. Blogda buralar ile ilgili yazı az olduğundan böyle düşünüyorsun. Elimde buralarla ilgili yayınlanmayı bekleyen çok sayıda yazı var, zamanla… Bunun dışında 20’de fazla Avrupa ülkesinde bulundum. Göremediğim Avrupa ve bazı yeni dünya ülkelerini görmeyi uzunca süre erteleyebilirim belki, bunda sorun görmüyorum. Zira bundan 50 yıl sonra da Avrupa ülkelerine gitsen, göreceğiniz şeyler benzer olur. Biritsh Museum yerinde duracak, Eyfel Kulesi de, Red Ligt Distric de.

Diğer yanda dünyanın bir yanındaki ülkeler, globalleşme ve turizm endüstrisinin olumsuz etkileriyle hızlıca bozuluyor. Laos, Myanmar veya Kamboçya gibi kültürel dokusunu, modern dünyanın etkisinden kısmen korumuş ülkeler, bundan birkaç yıl sonra bambaşka ülkeler haline gelecek. Tercihimi bu coğrafyadan yapma nedenim bundan. Gönlümde Afrika ve Güney Amerika da var. Bu coğrafyalar da hızlı bir değişim içerisindeler ve her şeylerini yitirmeden gidip görmek lazım.

Bunların yanında Asya kıtası, uzun süreli seyahat düşünenler için ekonomik bir yer seyahat fırsatı sağlıyor. Sırt çantalı gezginlere ve bu seyahat kültürüne oldukça aşinalar. Bu nedenle turizm bu ülkeler de sırt çantalı gezginlerin hayatını kolaylaştıracak şekilde tasarlanmış. Tek başına seyahat edenler için de oldukça güvenli ülkeler. Dünya turuna başladığımda kafamda bir rota belirlemiştim, vize sorunlarına takılmadığım sürece sınırdan sınıra ülkelere geçerek rotamı takip ediyordum.

Gittiğin ülkelerde neden uzun süre kalıyorsun?

Sadece görmek için değil, deneyimleyip yaşayarak seyahat etmek benim tarzım. Gezgin ile turist arasındaki fark da bu zaten. Gittiğim yerlerin gündüzünü de gecesini de görmeyi seviyorum. Sokakların atmosferini ve kokusunu seviyorum. Sokak aralarında oynayan çocukların arasına karışmayı seviyorum. Kültürü ve yaşam tarzlarını derinlemesine izlemek ve anlamak ilgi alanım ve bu da zaman gerekiyor. Acelem yok.

Seyahate çıkmadan önce ne iş yapıyordun?

Hatırlamıyorum. Çok da önemli değil. Meraklıysanız CV ve LinkedIn sayfalarına bakabilirsiniz.

Şimdi ne yapıyorsun?

Başka normal (!) bir işim yok. Seyahate etmek, deneyimlemek, yazmak ve paylaşmak uzun süredir (5 yıldan fazladır) benim yaşam tarzım.

Hayatın boyunca hep böyle gezecek misin?

Benim bildiklerimi bilsen bu soruyu sormazdın sanırım. Yolda Olmak bana heyecan veriyor, yazmaya ve keşfetmeye tutkuyla bağlıyım. Başarabilirsem evet, ama kim bilebilir ki yarın ne olacağını. Carpe diem!

Hep böyle yollardasın, aşk var mı aşk?

Ben yola ve yolda olmaya aşığım zaten! Göçebe birinin aşkı yakalayacak kadar zamanı ve fırsatı bulması zor. Bu yolda romantizm yaşamıyorum anlamına gelmiyor tabi. (update: Nisan 2022’de evlendim, evet aşkımı yolda buldum, Azerbaycan’da)

Web siteni kim hazırladı? Web Sitesi açmak istiyorum?

Ben yaptım. Web sitesini Haziran 2011 tarihinden hayata geçirdim. Öncesinde hiçbir deneyimim yoktu ve süreç içerisinde uzmanlaştım. WordPress altyapısını kullanıyorum. Daha önce kendim için aldığım notları ve günlükleri aktararak yazmaya başladım. Eğer bir web siteniz olsun istiyor ve blog nasıl açılır bilmiyorsanız linke tıklayın.

Web sitendeki fotoğraflar senin mi?

Seyahat ederken yanımda ilk önce kompakt Kodak, sonra Canon PowerShot en son da Canon 60D camera vardı. Bir dönem fotoğrafları Samsung S20 ile çektim. 2022 sonrası Canon cameramı takipçileriden birine İnstagram @yoldaolmak hesabım üzerinden belirlediğim kriterlere göre birine bağışladım. Şu anda elimde sadece iPhone 11 ProMax cameram var. Fotoğrafların nerdeyse %90’ını ben çektim.

Özellikle bazı önce çıkan kapak fotoğraflar için 2023 yılından bu yana DepositPhotos ile işbirliği yapıyorum.

Web sitenizi Google’dan buldum, size sormak istediğim sorular var?

Elbette! Instagram @yoldaolmak üzerinden bana mesaj atabilirsin. Eğer sorularınız çok özel değilse bu sitede yer alan sorularınızla ilgili sayfaların altındaki yorum kısmından da sorabilirsin. Böylece benzer soruya sahip herkes vereceğim cevaplardan faydalanabilir. Eğer bu belirttiğim yerlerde daha önce sorulmuş ve zaten cevaplamışsam maile geri bile dönmeyebilirim. Biraz araştırmacı ol, emek göster. Sitenin sağ üst köşesindeki arama kutusunu kullan önce.

Web sitende neden reklamlar var, görmek istemiyorum?

Ben de koymak istemezdim doğrusu. Ancak site kurmak, aktif tutmak, güncellemek, hataları düzeltmek, hızlı ve sorunsuzca çalışmasını sağlamak ciddi bir masraf gerektiriyor, abartmıyorum. Sadece bu sitenin hızlı ve güvenli bir serverde barındırılmasına yılda 14,000 TL+ ödüyorum. Sitede yer alan her bir yazının hazırlanması ve yayına hazır hale getirilmesi ise bazen 1-2 günü bazen 1 haftayı alabiliyor. Seyahat ettiğim zamanlarda, gezip tozmak yerine, otel veya restoranın birine kapanıp, yazarak veya siteyle ilgilenerek geçirdiğim her gün para harcıyorum. Siteyi ve yaşamımı sürüdürülebilir kılmada reklamlar bana destek sağlıyor. Bugün internette girdiğiniz her portalda, okuduğunuz her magazinde, izlediğiniz her kanalda reklam var. National Geographic’te de var, bende neden olmasın!

İngilizceyi nasıl öğrendin?

İngilizce bilmek, yolculuğu daha keyifli geçirmek ve çevreyle iletişime geçmek için iyi olur, ancak unutulmaması gerek şey hiç ama hiç İngilizce bilmeden de seyahat edebilirsin. Dil öğrenmek için çok ama çok çalıştım, Yeni Zelanda’da kurs aldım ama asıl seyahat ederek İngilizce’yi öğrendim. Yabancı dil öğrenmeyi düşünüyorsan dil okuluna gitmenin dışında, mutlaka seyahat etmelisi. Gidip Avustralya’da Yeni Zelanda’da çiftliklerde çalış. Hem seyahatini bedavaya getirirsin hem de çok güzel yeni şeyler öğrenirsin. İlla ki okula gideceğim diyorsan Filipinler, Malezya, Fiji gibi alternatif yerler de aklınıza gelsin.

Seyahatlerinizde size eşlik etmek istiyorum?

Hay hay. Eğer benim takvimime uyan bir zamanın varsa veya aynı yerdeysek neden olmasın! Unutulmaması gereken şey, ben evdeyken ne zaman seyahate gideceğimi bilmiyorum. Seyahatlerimde de bir sonraki rotamın neresi olduğunu bilmiyorum. Eğer gün olur da birlikte keşif yolculuğuna çıkarsak, her şeye söylenen bir turist gibi değil, keşfetmeye ve farklılıklara açık bir gezgin gibi davranmanı isterim. Kısaca ne zaman nerede olacağım belli değilken bana eşlik etmeniz de pek mümkün değil.

Sevdim hikayeni, sana destek olmak istiyorum?

Eğer bu siteyi aktif ve güncel tutmamı istiyorsan ve beni motive vermek istiyorsan yapacağın birkaç şey var. Okuduğun makalelere yorum yaz ki okuduğunu bileyim. Ayrıca yorumlarla kendi deneyimlerini aktar, diğer okuyuculara yol göster, sadece peşinde olduğun bilginin sorusunu sorup cevabı aldıktan sonra kaçıp gitme. Seyahatini tamamladıktan sonra gel, sen de katkıda bulun. Sevdiğin yazılarımı sosyal medyada paylaş, Instagram @yoldaolmak hesabımdan takip et, beğen, yorum yaz, sevdiklerine bahset…

Ben de dünya turu yapmak istiyorum?

Bence de yap! Çıkar bir kağıt kalem ve her gün ne kadar para harcadığını yaz. Bu bir kahve, bir çiklet olsa dahi yaz. Bak bakalım yaptığın bu harcamaların ne kadarına gerçekten ihtiyacın var? Dışarıda yemek yemeyi, kahve içmeyi bırak, sigarayı da. 10 gömleğin varken 11.’yi alma. Tüm harcamalarını kredi kartı ile yap ve mil topla. Sonra da git Tayland’da günde 50TL’ye harika bir plajda içkini yudumla, kulağa hoş gelmiyor mu! (Edit: Kur farkı ve dünyada artan fiyatlar dolayısı ile benim yapabildiğim bu şeyleri 50TL ile yapmak pek kolay görünmüyor artık). Oturduğun yerden şikayet etmeyi bırak ve blogdaki yazıları okumaya başla hemen.

Dünya turu planlıyorum, sırt çantama neler koymalıyım?

Sırt çantamda neler var, Sırt Çantası Seçimi Nasıl Yapılır?, Seyahate Çıkarken Ne Tür Kıyafetler Almalı notlarına göz atarsan yardımcı olur. Yanına almayı düşündüğün zaten bir çok şey var aklında? Hah işte onların sadece yarısını al! Keyfine düşkün ve esnek olmayan biriysen harcamayı düşündüğün paranın da iki katını al! Dünya turu tavsiyeleri ve seyahat rehberi kategorisindeki yazıları okumadan gitme.

Seyahatinde olmazsa olmaz dediğin şeyler neler?

iPhone ve tırnak makası

İlginç şeyler anlat bana?

Olur.

  • Gittiğim destinasyonlarda, verilen vize süresi kadar kalmaya çalışıyorum. Seyahatimde en kısa gezisi 15 gün (Fiji), en uzunu 7 ay (Yeni Zelanda) sürmüştü. (Sen bunu yapamadığından bu sana belki ilginç gelebilir!).
  • Hayatımda ilk defa sarhoş oldum; Koh Phangan Full Moon Parti (Belki senin için değil ama benim için ilginç!).
  • Filipinler’de tek başına keşfetmek istediğim 2 km uzunluğundaki bir mağara geçitinde boydan boya 5 saate geçtim; kayboldum ama ölmedim. Bunu dünyada yapan ilk ve tek kişiyim (Eşşeğim, ama o gün orada efsaneydim). Şimdi hatırlayınca bile tüylerim diken diken oluyor.
  • Yeni Zelanda’da 47 metreden bungee jumping yaptım. Hangi pozisyonda atlasam diye hayal ediyordum öncesinde, itmeseydiler korkudan caymıştım.
  • 15.000 feetten Skydiving yaparken hayatın anlamını sorgulama fırsatım oldu. Kuşların neler hissettiğini de biliyorum.
  • Bali ve Lombok Adası arasındaki 40 km’lik deniz yolunu küçük bir balıkçı teknesiyle geçtim.
  • Bir defasında ormanda kayboldum, hava kararmak üzereydi. Korktum mu? Evet. Panikledim mi? Hayır. Seyahat öğretir.
  • Yeni Zelanda’da yaptığım bir dağ yolundaki trekking turu nehir yatağından süren bir tırmanışa dönüştü kendiliğinden. Kaybolduğumu biliyordum ama devam ettim. Öyle bir yere tırmanmıştım ki, artık ne ileriye gidebiliyordum ne de geriye. Dimdik yamaçta, çalılıklara maymun gibi asılarak öte yakaya geçip kurtulabildim. Bu seyahatimin ilk macerasıydı, son olmayacaktı.
  • Sumatra Adasındaki yağmur ormanlarında Orangutanlarla yürüdüm. Bahasa Indonesia dilinde Orang-utan, Orman Adamı anlamına geliyor.
  • Endonezya, Java adasının kuzeyindeki Madura Adasında geceyi köy şefinin evinde geçirdim. Gece evi polisler bastı, karakola düştüm.
  • Doğu Java’da 10 gün boyunca motosikletle, turist rotalarının dışındaki yerlerde gezdim. Aktif yanardağlar, vahşi yaşamın olduğu milli parklar ve ıssız plajları keşfettim.
  • Dünyanın en büyük krater göllerinden biri’nin etrafında, Batak İnsanları diyarında motosikletle gezdim.
  • Tazmanya ve Avustralya’da, dünyanın en güzel yollarında lüks karavan turu yaptım, hem de bedava.
  • Jawa Adasında, dumanları tüten Mount Bromo Aktif Yanardağı’nın ağzına kadar çıktım.
  • Sen hayatında 3 gün üst üste tekne turu yaptın mı bilmem, ben dünyanın en güzel yerlerinden birinde yaptım. Olağanüstüydü.
  • Fiji ve Bali’de köpekbalıkları ile yüzdüm, Gili Adaları ve Borneo‘da dev deniz kaplumbağalarla.
  • On binlerce, yüzbinlerce defa sivrisinekler ve tahta kuruları tarafından ısırıldım, umursamadım.
  • Gözlerini garip bir edayla bana dikip: “Biz eskiden insan yerdik” diyen bir Fiji yerlisinin evinde uyudum.
  • Borneo Kinebatangan yağmur ormanlarında uyurken, yastığımın altındaki kıpırdamayı umursamadım. Bir süre sonra burnumun ucunda biri fareyle göz göze geldim. Cibinliğin içerisinde soğukkanlılıkla ellerimi tenis reketi olarak kullandım.
  • Endonezya yağmur ormanlarında yaban köpekleri ve maymunlar arasında çadırda uyudum.
  • Jawa Adası’nda dağlık bir köyünde, köylülerin yaptığı gibi, soğuk havada çırılçıplak soyunup, köy çeşmesinde yıkandım.
  • Laos’ta kaldığım kabile köylerinde onlar gibi nehirde yıkandım.
  • Melbourne’de daha ilk defa tanıştığım biri bana evinin anahtarını verip gece vardiyasındaki işine gitti. Couchsurfing güzel şey.
  • Plansız gittiğim Jakarta yakınlarındaki Bin Adalar bölgesinde bir adada otel bulamadım, şahane günbatımı manzaralı bembeyaz bir kumsalda ateş yakıp, yanı başında açık havada uyudum.
  • Borneo Mamutik Adası‘nda tek yabancı olarak çadırda kaldım. Geceleyin beni yaban domuzları ziyarete etti.
  • Manila’da tüm geceyi bir Arap restoranında uyuyarak geçirdim.
  • Tayland Krabi’de kurtçuk ve çekirge yedim, tuzsuz yağlı patates kızartması gibiydi. Farklı mutfaklara saygı duymak gerek değil mi?
  • Bali’de dünyanın en pahalı kahvesi olan Kopi Luwak içtim. Evet bildin, bir tür kedigillerden olan civet kedisinin bokundan ayıklanıyor.
  • Seyahatim süresince yediğim muzların ağırlığı 1 tonu geçmiştir.
  • Endonezya’nın Madura Adası’nda köy yerlilerine sadece 4 Lira’ya 2 saat boyunca dünyanın en güzel masajlarından birini yaptırdım. Enfesti!

Yol hikayeleri daha da uzar gider… Bütün bunları günde 50 TL veya daha az harcayarak yapıyordum (bir zamanlar, artık çok zor bu bütçe ile benim gibi gezebilmek), bunu detayı göz ardı etme olur mu!

Demem odur ki, seyahat bir lüks değil bir ihtiyaç. Kendimizi ve içinde yaşadığımız dünyayı ve farklı kültürlerin farklılıklarını anlamak ve bize benzerliklerini görmek çok şey öğretir, geliştirir, ön yargılardan arındırır.

Sen de seyahat et ve bunun için para biriktirmeye başla! Benim gibi düşük bütçe ile gezmek zorunda değilsin, ancak paran olmadığı bahanesine sığınma!

229 Yorumlar

  1. Seni tanıdığım gün farklı olduğunu biliyordum majestic (şimdi max da gelmiş), arkadaşın detrol var iken benim adımı da tartarat koymuştunuz.

    İlk yazını şimdi tesadüfen okudum ve aklımdan geçen ilk şey sabah sırt çanta mı hazırlasam mı oldu? Eğer anımsadıysan kim olduğumu yolların açık olsun…

  2. Kemalcim blogunu merakla incelemeye basladim.Seni NZ den yolcu ettikten sonra goruyorumki tum hayatin yolda gecmeye baslamis.Seni Can babanin cumlelerinde goruyorum sanki.Yolun acik olsun.

    Bugünlerde herkes gitmek istiyor. küçük bir sahil kasabasina, bir baska ülkeye, daglara, uzaklara… hayatindan memnun olan yok. kiminle konussam ayni sey… her seyi, herkesi birakip gitme istegi. öyle “yanina almak istedigi üç sey” falan yok. bir kendisi. bu yeter zaten. her seyi, herkesi götürdün demektir. keske kendini birakip gidebilse insan. ama olmuyor. hadi kendimize raziyiz diyelim, öteki de olmuyor. yani her seyi yüzüstü birakmak göze alinamiyor. böyle gidiyor iste. bir yanimiz “kalk gidelim”, öbür yanimiz “otur” diyor. “otur” diyen kazaniyor. o yan kalabalik zira. is, güç, sorumluluk, çoluk çocuk, aile, güvende olma duygusu… en kötüsü aliskanlik. aliskanligin verdigi rahatlik, monotonlugun dogurdugu bikkinligi yeniyor. kaliyoruz. kus olup uçmak isterken agaç olup kök saliyoruz. evlenmeler… bir çocuk daha dogurmalar… borçlara girmeler…isi büyütmeler… bir köpek bile bizi uçmaktan alikoyabiliyor. misal, ben… kapidaki rex’i birakip gidemiyorum. degil bu sehirden gitmek, iki sokak öteye tasinamiyorum. alip götürsem gelmez ki… bütün sokagin köpegi oldugunun farkinda. herkes onu, o herkesi seviyor. hangi birimizle gitsin? “sirtinda yumurta küfesi olmak” diye bir deyim vardir; evet, sirtimizda yumurta küfesi var hepimizin. kendi imalatimiz küfeler. ama egreti de yasanmaz ki bu dünyada. ölüm var zira. ölüme inat tutunmak lazim. inadina kök salmak lazim. bari ufak kaçislar yapabilsek. var tabii yapanlar. ama az. sadece kaymak tabakasi. hepimiz kaçabilsek… bütçe, zaman, keyif…denk olsa. gün içinde mesela… küçücük gitmeler yapabilsek. ne mümkün. sabah 09.00, aksam 18.00. sonra baska mecburiyetler. sikisip kaldik. sirf yeme, içme, barinmanin bedeli bu kadar agir olmamali. hayatta kalabilmek için bir ömür veriyoruz. bir ömür karsiligi bir ömür yani. ne saçma. bahar midir bizi bu hale getiren? galiba. ben her bahar asik olmam ama her bahar gitmek isterim. gittigim olmadi hiç. ama olsun… istemek de güzel.

    Can Yücel

    • Her bahar alıp başımızı bir yerlere gitmek istemiyor muyuz? Her baha dağlara çıkardım ben, ot, kuş, çiçek, böcek, ağaç görmesem o baharı bahardan saymazdım. Şimdiyse her gün bana bahar.
      Teşekkürler Celalim, gün olur tekrar görüşmek üzere. Belki ziyaretine gelirim Auckland’a kim bilir! Selamlar ve sevgiler.

    • Cevaplaması zor bir soru, ancak günlüklerimde yaptığım masrafların büyük bir bölümünü yazmaya çalışıyorum. Yakında bütçe ile ilgili bir sayfa açıp oradan bilgileri paylaşmaya ve sorularınıza cevap vermeye başlayacağım.

  3. Web sitene bir gezi sitesine yazdığın yazıdan ulaştım. Veteriner hekim olmandan dolayı ayrı bir gurur duydum. Van’dan hatırlıyor gibiyim ama tam çıkaramadım. Selam ve sevgilerimle…

    • Selamlar meslektaş. Hiç veteriner hekimlik yapmadım, bir uktedir bende biraz. Bir cerrah olup da hiç bistirü kullanmamış olmak! Hepsi geride kaldı. Tanışmış mıyızdır Van’da kimbilir! Bir gün tanışalım veya karşılaşalım. Sevgiler.

      • Ben Van YYÜ Veteriner Fakültesinde 1992-2004 yılları arasında çalıştım. Farmakoloji ve Toksikoloji Anabilim dalı dersem belki hatırlamanıza yardımcı olur. İyi gezmeler…

  4. Merhaba, yazılarınızı ilgi ile takip ediyorum.
    Sizi çok daha farklı; bizler için “ekstrem” niteliğindeki yerlerde görebilmek dileği ile,
    Saygılar.

  5. Güzel iş çıkarmışsın Kemal, ayağına sağlık 🙂

    Özellkle Uluru (Ayers Rock) fotoğrafların çok detaylı/iyi, yerinde görmüş kadar oldum, teşekkürler.
    Dünyanın o tarafını göstermeye daha fazla devam edersen, gezin bitmeden yollarda 8/5 mesaisine son vermiş daha fazla Türkiyeli ile karşılaşacağını söylemek için Huntington olmaya gerek yok. 🙂

  6. İstanbul’da yaşayan, kendini 21. yüzyılın kölesi olarak tanımlayan bir anne ve çalışan kadın olarak yol hallerinizi kıskandığımı gayet açık yüreklilikle itiraf ediyorum. Yolunuz açık olsun…

    • Çok teşekkür ederim ilginize Leyla Hanım. Umarım sizler de günü gelince hayallerinizi yaşıyor olusunuzdur (Zincirleri kırınca). Siz de “anne olarak” büyük bir iş başarmışsınız.

  7. Yolda olmak için önce yoldan çıkmak gerek:)

    Ne kadar garip; bende ne kadar yerleşik hayatın hayalini kurmuşsam, o kadar yollarda buldum kendimi.. Annem beni tam iki ay doğduğum odadan çıkarmamış ve hiç ağlamamışım dışarı çıkmak için.. İki yaşımdan sonra da ne kadar kalmak istemişsem o şehirde, hep yolda buldum kendimi.. Yeni bir yerleşme sevimsizliği içinde:) Şimdi 33 yaşıma girdim ve İstanbul 11. şehir oldu, yani bir şehirde yaşam süremin ortalaması 3 yıl.. Ve aslında İstanbul yaşlanmak istediğim son şehirdi.. Yine de şimdi, İstanbul bile olsa bu şehir, tekrar gitmek istemiyorum. Ben sadece gezmek için bavul topluyum artık, sadece bir hafta yada bir aylığına.. Kitaplarımı tekrar kolilere doldurmadan, gardrobun vidalarını çözmeden, eski evimin manzarasını özlemeden seyahat edebiliyim artık. Biliyim ki, benim yolculuğum geçici ve döndüğüm yer benim yuvam, biliyim ki her gidişimde döneceğim yer aynı..

    Neyse, dediğin gibi yolda olmak için önce yoldan çıkmak gerek, ben de artık yola girmek isteyenim işte:))

    Sana uzun ve huzurlu yolculuklar…. iyi yolculuklar… burda okuyan herkes benim gibi seninle yolda hissediyor kendini… eline sağlık.. dilerim, bir kitap olduğunda kitaplığımdan alıp tekrar okuyacağım..
    öpüyorum..

    • Selda seninle sohbet etmeyi özledim güzel arkadaşım benim. Sen yola gir, hangi yol senin için güzelse, ben ise yoldan çıktığımda tekrar, gelip ziyaret edeceğim seni, her nerede olursan. Sevgiler, öpüyorum.

Yanıt yaz

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz