Roma, antik dönemden bu yana, sadece Avrupa’nın değil dünyanın merkezinde olmayı başarmış şehirlerden birisi. Roma İmparatorluğuna başkentlik yapmış bu şehir bugün Avrupa kültürünün merkezleri arasında yer alıyor. Rönesans başyapıtları, modern mimari ve yapıların her birinin ahenkle dağıldığı şehrin tarih kokan daracık sokaklarında herkese hitap edecek sürprizler bulabiliyorsunuz.
Eğer Avrupa şehirlerinden birine gidilecekse ilk Roma’ya gitmeli. Burası Batı medeniyetinin kalbi. Her gördüğümde ilk defaymışçasına bir heyecan duyuyorum. Avrupa’yı tanıyayım diyenlere Roma’ya gidin derim ilk önce. Roma’ya aşık olmamak imkansız. Zaten şehrin adını okuduğunuzda bir sürprizle karşılaşıyorsunuz; ‘Amor’ yani aşk.
Tiber Irmağı üzerinde yedi tepe üzerine kurulmuş Roma, şüphesiz dünyanın en özel şehirlerinden biri. 3000 yıllık tarihi, Ortaçağ, Barok ve Rönesans izleriyle yaşayan cıvıl cıvıl meydanları, ihtişamından ödün vermeyen dünyaca ünlü yapılarıyla hem Avrupa’nın hem de dünyanın en çok ziyaret edilen kentlerinden biri Roma.
Tarihi dokusuyla günlük hayatı buluşturan, turistik olmasına karşın Romalıların yaşama tutkuyla bağlı olduğu bir şehir Roma.
Tarihi, sanatı, estetiği, lezzetleri ve romantizmiyle insanı kendisine hayran bırakan muhteşem bir şehir. Eğer ilk kez yurt dışına çıkıyorsanız ve ilk tercihiniz Roma ise, hem çok güzel hem de çok riskli bir durum bu. Kentin büyüleyici atmosferi sizi öyle derinden etkiliyor ki sonrasında gittiğiniz tüm şehirleri ister istemez Roma ile karşılaştırıyorsunuz. Beğenmeme ihtimaliniz ise hayli yüksek.
Roma Gezi Rehberi
İlk yerleşimin MÖ 1000’lerde başladığı Roma, Tiber ve Aniane Nehirleri arasında yer alan bölgede, efsaneye göre MÖ 753’te kurulmuş. Adını ise kenti kuran iki kardeş olan Romulus ve Romus’tan aldığı söylenen Roma’nın kuruluşu bir efsaneye dayanıyor.
Efsaneye göre Romulus ve Remus adlı ikiz kardeşler, savaş tanrısı Mars’ın ve Rhea Silvia’nın çocukları. Silvia ise, kardeşi tarafından tahttan indirilen Albologna Kralı’nın kardeşi. Çocuğu olmasın diye bir tapınağa kapatılan Silvia, savaş tanrısı Mars’tan hamile kalır.
Bunun üzerine doğan çocuklar nehre bırakılır ve bu çocukları dişi bir kurt kurtarır ve onları emzirir. Sonrasında ise Romulus, kardeşi Remus’u öldürerek tek başına tahta geçer ve Roma kurulmuş olur. Roma’nın sembolü olarak şehrin hemen her yerinde iki küçük çocuğu emziren dişi kurt heykellerinin hikâyesi buradan geliyor.
Roma, refah dönemlerini MÖ 5. yüzyıl ile MS 5. yüzyıl arasında, Roma İmparatorluğu zamanında yaşadı. Roma’da göreceğiniz birçok önemli tarihi yapı da bu dönemler arasında inşa edildi. Kavimler Göçü sonunda, Batı Roma ve Doğu Roma (Bizans) olarak ikiye bölünen Roma İmparatorluğu ile birlikte gerileme dönemine girdi.
Roma’da, veba salgınları ve depremler gibi doğal felaketler baş gösterince kent için karanlık dönemler başladı. Koca bir harabe olarak neredeyse 11. yüzyıla dek kalan ketin tekrar canlanması Rönesans’ın gelmesi ile mümkün oldu. Bu canlanmada, giderek güçlenmeye başlayan Papalık makamının büyük rolü bulunuyor. Bu dönemde pek çok Rönesans sanatçısının yolu Roma’dan geçiyor. Kente birçok yeni yapı ekleniyor, restorasyonlar yapılıyor.
Kent, 15. yüzyıldan sonra savaş dönemine geçiyor. Hem İtalyan devletleri arasındaki savaşlar hem de Napolyon ve Habsburg işgalleri, kentin sürekli bir savaş ortamı yaşamasına neden oluyor. En sonunda İtalyan birliği kuruluyor ve 1871’de Roma, İtalya’nın başkenti seçiliyor.
İtalya Cumhuriyetinin başkenti olmadan önce bile Roma, İtalya’nın olduğu kadar Avrupa’nın da tarihinde çok önemli bir rol oynadı. Roma döneminde ‘Caput Mundi (Dünya’nın Başkenti)’, sonrasında papalığın evi ve İtalya Krallığı’nın başkenti olarak her zaman uluslararası seviyede politik, kültürel ve ruhani bir nüfuza sahipti.
Roma İmparatorluğundan çeşitli İtalyan şehir devletlerine ve günümüzün modern İtalya’sının başkentliğine uzanan yolda Roma, bu üç dönemin önemli izlerini taşıyor. İşin en hoş yanı da çoğu tarihi Avrupa kentinin aksine, tarihin hâlen gündelik yaşamın bir parçası oluşu. Vespa’sının üzerinde işe gitmekte olan bir kadının, tarihi bir takın altından geçip eski zamanlardan kalan kolonları arkasında bırakması, Roma’nın günlük yaşamında alışılmış bir an sadece.
İtalya genelinde, para birimi Euro (€) kullanılıyor. Türkiye’den TL’yi Euro yapıp seyahatinize çıkın. Roma’ya vardığınızda yanınızda hiç Euro yoksa havalimanındaki ATM’lerden direkt Euro olarak para çekebilirsiniz.
Roma Gezilecek Yerler
İtalya’nın en önemli şehri Roma’nın tüm Avrupa’yı etkileyen kültürel ve tarihi mirasını görmek için gezinize Antik Roma’dan başlamak iyi bir seçenek. Kolezyum, Forum ve Palatino Tepesi tek bölge şeklinde Antik Roma olarak gezilebiliyor. Roma Pass, ücretsiz müze hakkınızın ilkini burada kullandığınızda aynı bilet 24 saat süreyle Palatino Tepesi için de geçerli oluyor.
Şehri toplu taşıma sistemi oldukça kolay, metro tüm turistik bölgelere ulaşımı sağlıyor. Eğer 3 günden fazla kalıyorsanız 3 günlük Roma Pass kartı almanızı öneririm. Eğer daha kısa kalacaksanız gece yarısına kadar geçerliliği olan günlük bilet alın.
Antik dönemden bu yana dünyanın en önemli şehirlerinden biri olan Roma’yı gezmek için en iyi yollardan biri de Hop On-Hop Off otobüs turlarına katılmak.
Hop On – Hop Off Otobüs turları Antik Roma ve Genel Roma Turu olmak üzere iki bölge çalışıyor. Antik Roma Turu Kolezyum, Arch of Constantine, Palatine Hill, Roma Forumu, Circus Maximus, Domus Area, Trojan’s Market, Torajan’s Column ve Arch of Titus güzergahında hareket ediyor. Genel Roma Turu ise, S.Maria Maggiore, Colosseo, Circo Massimo, Piazza Venezia, Vaticano, Fontana di Trevi ve Piazza Barberini hattında kentin turistik noktalarını dolaşıyor.
İtalya’nın en önemli şehri olan Roma’nın tüm Avrupa’yı etkileyen kültürel ve tarihi mirasını görmek için gezinize Antik Roma’dan başlamak iyi bir seçenek olabilir. Roma Gezilecek Yerler blog yazımda listeyi çok daha geniş ve detaylı paylaştım.
1. Colleseum
Roma denince benim aklıma ilk olarak Colleseum geliyor, izlediğim filmlerin etkisi olsa gerek. Filmlerde izlememiş olsaydım da MS 80 yılında tamamlanmış ve 55 bin kişilik bu ihtişamlı yapıyı görünce aklımda Roma denince ilk burası gelecekti yine.
İtalya’nın en önemli tarihî miraslarından biri olan Kolezyum veya diğer adıyla Flavianus Amfi Tiyatrosu, Roma Dönemi’nde inşa edilen en büyük amfi tiyatro olma özelliğine sahip. Roma’nın tam ortasında MS 70-72 yılları arasında yapımına başlandı ve MS 80 yılında Vespasion’un oğlu İmparator Titus döneminde tamamlandı. 100 gün ve gece süren açılış oyunlarında 5 binin üzerinde hayvan ve yüzlerce insan kurban edildi.
Bir zamanlar içerisinde gladyatörlerin dövüştüğü mekân, günümüzde Roma’nın şehir sembolü ve en popüler gezi durağı. Binlerce yıl sonrasında bile ayakta olan eşsiz bir mimarinin ürünü.
Kolezyum, 1 Ocak – 15 Şubat döneminde 08.30-16.30, 16 Şubat – 15 Mart döneminde 08.30-17.00, 16 Mart’tan mart ayının son cumartesi gününe kadar 08.30-17.30, mart ayının son pazar gününden 31 Ağustos’a kadar 08.30-19.15, 1-30 Eylül tarihlerinde 08.30-19.00, 1 Ekim – 31 Aralık tarihlerinde ise 08.30-18.30 saatlerinde ziyarete açık. Kolezyum giriş ücreti 12€, sıra beklemeden girmeyi sağlayan fast track bileti ise 16€.
2. Constantine Takı
İkinci yüzyıl yapısı olan Constantine Takı (Arch of Constantine), ilk Hristiyan İmparator Konstantin’in zaferini kutlamak amacı ile inşa edilmiş. Kolezyum ile Palatino Tepesi arasında yer alan yapı Roma içerisinde ayakta kalan tek tak. Üzerindeki etkileyici kabartmalarda ise Roma askerlerinin zaferler betimleniyor ve önceki imparatorlar anlatılıyor.
3. Roma Forumu, Antik Roma
Roma’nın 7 tepesinden birin olan Palatino Tepesi üzerine kurulu Roma Forumu da Kolezyum’a yakın. Burayı görünce Roma neden açık hava müzesi olarak anılıyor kolayca anlaşılıyor. Orijinal ismi Forum Romanum olan bu yer antik Roma medeniyetinin yükseldiği yer.
Antik Roma döneminin şehir merkezi olan Roman Forum, adaletin sağlandığı ve ticari faaliyetlerin yürütüldüğü, siyasi, ekonomik ve dini işlerin karara bağlandığı, kısacası devlet işlerinin toplu olarak yerine getirildiği kompleks bir yapı. Roma Forumu’nun büyüyüp gelişmeye başlamasının hikayesi aslında 3000 yıl öncesine dayanıyor.
Bölgenin ihtişamlı dönemi MÖ 1. yüzyılda buradaki bataklığın kurutulmasıyla başlamış. General Jules Sezar’ın MÖ 46’da Roma Forumu’nu oluşturmaya başlaması ise o dönemin yöneticileri ve sonrasında gelen imparatorlara ilham vermiş. Forum en görkemli günlerini İmparator Agustus zamanında yaşamış.
Forum, imparatorluğun çöküşüne kadar da şehrin her anlamda merkezi olmayı sürdürmüş. Bir zamanlar komutanların, askerlerin, esnafın yaşadığı bu yerdeki anıtlar ve ondan geriye kalan 2000 yıllık kalıntılar Antik Roma’nın mirasını gözler önüne seriyor.
Septimius Severus Zafer Takı, Vesta Tapınağı ve Vesta Bakireleri Evi, Curia, Kastor ve Polluks Tapınağı, Titus Zafer Takı, Maxentius ve Constantinus Bazilikası, Vespasianus Tapınağı, Satürn Tapınağı, Antoninus ve Faustina Tapınağı, forumda yer alan önemli bölümler arasında.
Roma Forumu, kış döneminde 09.00-16.30, yaz döneminde ise 09.00-19.30 saatlerinde ücretsiz ziyaret edilebiliyor.
4. Palatino Tepesi, Antik Roma
Yedi tepe üzerine kurulu olan Roma’nın Forum manzaralı Palatino Tepesi (Palatino Hill) Roma mitolojisinde özel bir yere sahip. Roma’nın kurucusu olduğuna inanılan Romulus ve Remus kardeşlerin bir dişi kurt tarafından bu tepede yer alan bir mağarada bulunduklarına ve kurdun çocukları besleyerek onların hayatta kalmalarını sağladığına inanılıyor.
Romalı soyluların yanı sıra imparatorların da ikamet adresi olan Palatino Tepesi’nde, Augustus, Tiberius ve Domitian Saraylarının kalıntıları ile kitlesel eğlenceler için bir toplanma yeri ve 270 bin kişilik kapasiteye sahip bir antik hipodrom olan Circus Maximus yer alıyor.
Antik bir hipodrom olan Circus Maximus, Aventine ve Palatino Tepeleri arasındaki vadide yer alıyor. 600 m uzunluğunda, 80 metre genişliğinde ve 250 bin izleyici kapasitesine sahip olan arenaya, 81 yılında imparator Titus onuruna doğu ucuna üç gözlü bir zafer takı yapılmış.
Palatino Tepesi, kış döneminde 09.00-16.30, yaz döneminde ise 09.00-19.30 saatleri arasında ziyaret edilebiliyor. Palatino Tepesi giriş ücreti 18€, Kolezyum için Roma Pass kullandıysanız 24 saat için ücretsiz.
5. Domus Aurea
Latincesi ‘Altın Ev’ anlamına gelen Domus Aurea, 64 yılında Roma’da meydana gelen büyük Roma yangını sonucunda aristokratlara ait evlerin yanmasıyla ortaya çıkan geniş alan inşa edilen villa.
Esquiline Tepesi eteklerindeki büyük bir alana yayılan ev, Roma İmparatoru Nero tarafından yaptırılmış. Yalnızca cumartesi ve pazar günleri 09.15-16.15 saatlerinde ziyaret edilebiliyor. Giriş ücreti 14€, indirimli bilet 10€.
6. Trajan Forumu
Trajan Forumu, Colosseum karşısında, Via dei Fori Imperiali üzerinde, Antik kent kalıntıları üzerinde bulunan büyük bir kompleks. Trajan Forumu’nun ayrılmaz bir parçası olarak inşa edilen ve günümüze kadar gelen yapılar, imparatorluk döneminin yaşam modeli ve Antik Roma mimarisi hakkında ipuçları veriyor.
Trajan Forumu, haftanın 7 günü 09.30 19.30 saatlerinde ziyaret edilebiliyor.1 Ocak ve 25 Aralık’ta kapalı. 1 Mayıs, 24 ve 31 Aralık tarihlerinde 09.30-13.00 saatleri arasında açık. Bilet gişesi 18.30’da kapanıyor. Trajan Forumu giriş ücreti 15,50€. Giriş ücreti hızlı giriş bileti, İmparatorluk Forumları Müzesi ve Trajan Forumu kapsıyor.
7. Trajan Sütunu
Roma imparatoru Traianus’un, yine kendi adını taşıyan Traianus Forumu’nda yaptırdığı anıt olan Trajan Sütunu, Roma tarzı Dor düzeninde inşa edilmiş. Kaidesiyle birlikte yüksekliği 38 metreyi bulan ve kaidenin içinde Traianus’a ait bir mezar odası bulunan anıtın içi de oyulmuş durumda. Helezonik bir şekilde yukarı doğru, dönerek yükselen bir şerit içinde Traianus’un Daçya savaşını anlatan rölyeflerin bulunduğu anıt, mermerden yapılmış.
8. Titus Kemeri
Roma Forumu’nda Via Sacra’da bulunan Titus Kemeri, Titus Zafer Takı olarakda bilinen Roma’nın önemli taklarından biri. İmparator Domitianus tarafından Titus’un Yahuda’da kazandığı zaferin anısına inşa edilmiş.
Titus adıyla da bilinen ve MS. 70’teki Yahudi ayaklanmasını bastıran başarılı bir general olan Titus Flavius Vespasianus, Roma’nın kamusal alanlarında yaptığı düzenlemelerle, Vezüv yanardağının püskürmesi ve Roma yangını gibi iki büyük felaketin yaralarının sarmasıyla biliniyor.
9. Santa Maria Maggiore Bazilikası
Bakire Meryem’e adanan en büyük kilise olan Santa Maria Maggiore, 4. yüzyılda Bakire Meryem’in rüyasında kendisine görünmesinden sonra Papa Liberus tarafından yaptırılmış. Farklı mimari tarzların bir arada kullanıldığı, altın, mozaik ve mermerlerle süslü, ihtişamlı bir yapı olan Santa Maria Maggiore’un ince işçiliği de oldukça etkileyici.
Ancak en etkileyici yanı kilisenin tepesinde yer alan piramit şeklinde olan ve Romanesk çan kulesi. Bazilika, kışın her gün 07.00-18.00, yazın her gün 07.00-19.00, pazar günleri ise 09.30-12.00 saatleri arasında ziyarete açık. Santa Maria Maggiore Bazilikasına giriş ücretsiz.
10. Piazza Venezia
Venedik Meydanı anlamına gelen Piazza Venezia, şehrin en ünlü meydanlarından biri. Meydanın ortasındaki devasa bir anıt var. Çevresinde birçok restoran ve kafenin bulunduğu, oldukça kalabalık ve canlı olan meydanın sağındaki cadde üzerinde St. Maria Maggiore Bazilikası yer alıyor. Özellikle geceleri ışıklandırmalar eşliğinde ayrı bir cazibeye sahip olan meydana gece turlarıyla turist grupları geliyor.
11. Trevi Çeşmesi
İtalya’ya gidenler işin olmazsa olmaz bir yer var; meşhur mu meşhur barok tarzı çeşme Fontana Di Trevi veya bizim tarafından bilinen adıyla Aşk Çeşmesi. Halbuki adı Trevi Çeşmesi, sadece biz onu Aşk Çeşmesi adıyla çağırıyoruz.
Trevi, İtalyanca ‘üç yol’ anlamına geliyor. Papa 12. Clement, heykeltıraş Nicola Salvi’ye yaptırtmış. Çeşmenin ortasında Neptün’ün, solunda Ceres’in sağında ise Salus’un heykeli bulunuyor. Buraya gelen herkes Roma’ya yeniden gelmek için sırtını çeşmeye dönüp sağ eliyle sol omuzunun üstünden çeşmeye para atıyor.
Söylenene göre çeşmeye bir bozuk para atmanın bir gün Roma’ya dönüleceğine, iki tane bozuk para atmanın Romalı güzel bir kıza aşık olunacağına, üç tane bozuk para atmanın ise Roma’da birisi ile evleneceğine işaret ettiğine inanılıyor.
Trevi Çeşmesinin hemen yanındaki sokakta bulunan San Crispino’ya gidin ve hayatınızda yiyip yiyebileceğiniz en lezzetli gelato’nun tadına bakın. İtalya’nın en güzel gelatosu burada.
12. İspanyol Merdivenleri – Spagna Meydanı
Buradaki diğer durağım, Roma’ya gelen hemen her turistin gidip basamaklarında oturup dinlendiği ve meydanı izlediği İspanyol Merdivenleri oldu. Fransa Kralı himayesinde bulunan Trinita dei Monti Kilisesi ile İspanyol Meydanı’nı birbirine bağlamak amacıyla inşa edilmiş.
Trinita dei Monti olarak bilinin İspanyol Merdivenleri 1725’te açılmış. 300 yıldır sapasağlam bir şekilde yapıldığı günkü şekliyle halen ayakta. Tam 135 basamak var tırmanacak. Merdivenleri tam olarak çıktığınızda Villa Medici’ye ulaşıyorsunuz.
İspanyol Merdivenleri’nin alt kısmına ise Spagna Meydanı yer alıyor. Roma’nın ünlü çeşmelerinden diğer biri olan kayık şeklindeki Fontana della Barcaccia maydanı süslüyor. İspanyol Merdivenleri’nde bir şeyler yiyip içmenin yasak olduğunu da anımsatayım. Hatta son alınan kararla merdivenlerde oturmak dahi yasak artık.
13. Barberini Meydanı
Meşhur Via Veneto’ya yakın barok bir meydan olan Barberini Meydanı’nın tam ortasında Bernini’nin Tritone Çeşmesi bulunuyor. 17. yüzyılda Barberini ailesi adına yapılmış bu meydanda bulunan çeşmenin heykeline, papalık tacını çevrelemiş dört adet yunus üzerinde deniz tanrısı kuvvetli Triton yer alıyor. Meydanda bulunan Barberini Sarayı ise, önemli yağlıboya resim sergilerinden biri olan Galleria Nazionale’ye ev sahipliği yapıyor.
14. Pantheon
Roma döneminden Roma’ya miras kalan bir diğer görkemli mimari yapı ise Pantheon. Tanrıların Tapınağı olarak adlandırıyor. Tanrılara şükretmek için Augustus’un damadı Agrippa tarafından yaptırılmış. Tam 43 metrelik kubbesiyle bir mimari şaheser.
İlk zamanlarında Roma tanrılarına adanmış bir tapınak olarak inşa edilen Pantheon, MS 7. yüzyıldan itibaren ise kilise olarak kullanılmaya başlanmış. Pantheon, pazartesiden cumartesiye 09.00-19.00, pazar günleri ise 09.00-18.00 saatleri arasında ziyaret edilebiliyor. Resmi tatillerde kapalı. Pantheon’a giriş ücretsiz.
15. Piazza Del Popolo
Roma’nın en büyük meydanlarından biri olan Popolo Meydanı (Piazza del Popolo) şehrin kuzey girişinde bulunuyor. Orijinal şeklini Fransız asıllı Romalı mimar Giuseppe Valadier 1809–1816 arasında vermiş. Avrupa’nın da en güzel meydanları arasında sayılan meydan adını Santa Maria del Popolo Bazilikasından alıyor ve ‘Halk Meydanı’ anlamına geliyor. Meydanı Neptün Çeşmesi ve Obelisk Çeşmesi süslüyor.
16. Sant’Angelo Kalesi
Sant’Angelo Kalesi ya da Hadrianus Mozolesi, Adriano Parkı’nda yer alan silindirik bir yapı. Roma’nın önemli tarihi yapılarından biri olan Castel Sant Angelo (Kutsal Melek Kalesi), efsaneye göre baş melek Mikail kılıcını kınına sokarken mozolenin üzerinde görünerek ve o yıllardaki büyük veba salgınını sona erdirmiş.
Adının verildiği kalede Mikail’in iki heykeli bulunuyor. Tarihte hapishane, zindan ve bir işkence merkezi olarak da kullanılmış. Kale aynı zamanda Melekler ve Şeytanlar filminin de geçtiği mekân. Kaleden çıktıktan sonra Tevere Nehri kıyısından Campo de Fiori Meydanı istikametinde yürüyorsunuz, güzel manzaralı bu yürüyüş sizi Fiori Meydanına çıkaracak. Bu meydanda dinlenme molası verebilir ya da kurulan pazardan alışveriş yapabilirsiniz.
Kale, pazartesi hariç haftanın 6 günü 09.00-19.30 saatleri arasında ziyaret edilebiliyor. Castel Sant Angelo (Kutsal Melek Kalesi) giriş ücreti 15€, 18-24 yaş 7€.
17. Piazza Navona
Roma’da hayatının en canlı yaşandığı yerlerden Piazza Navona’da oturup sokak sanatçılarını ve etrafında çalıştıkları insanın ağzını açık bırakacak tasarımdaki çeşmeyi seyretmek, paha biçilemez. Aslında Meydanın tarihine baktığımızda ortaçağda at üzerinde mızrak dövüşlerinin yapıldığı bir yer olarak geçiyor ama günümüzde meydanda ressamlar, müzisyenler, karikatüristler yoğun olarak bulunuyor.
Meydanın ortasında dört farklı kıtada bulunan 4 nehri (Amerika’daki Rio de la Plata, Avrupa’da Tuna nehri, Asya’da Ganj ve Afrika’da Nil Nehri) simgeleyen Bernini eseri 4 Nehir Çeşmesi (Fontana dei Quattro Fiumi) yer alıyor. Bir de tabi harika Cafeler var. Sadece burada dinlenmek için bile uğrayabilirsiniz.
18. Trastevere
Tiber Nehrinin diğer tarafında bulunan Trastevere, Arnavut kaldırımları, yöresel yemek sunan restoranları, birbirinden şirin kafeleri ve yerel halkının sıcaklığıyla eski Roma yaşamını yansıtan; diğer yandan da kitap kafeleri, entelektüel ortamları ve butikleriyle son derece havalı ve turistik bir bölge. Pazar günü yolunuz düşerse bitpazarı tezgâhlarını karıştırmadan dönmeyin.
19. Borghese Bahçeleri
Adını Borghese Ailesi’nden alan ve kentin kuzeydoğusunda bulunan bir Roma semti olan Borghese, içerisinde yer alan Villa Borghese (Borghese Bahçeleri), huzurlu, rahatlatıcı, mutluluk verici devasa bir park. 1700 dönümlük devasa parkta görülmeye değer 87 yer var. Parkın içerisinde bir de tapınak var. Adı Asklepios Tapınağı. Sağlık ve şifa tanrısı için yapılmış. Yılanlı asası ile Yunan mitolojisinde Apollo’un oğlu olarak kabul ediliyor Asklepios.
Bunların 8’i müze ve Galeria Borghese en görkemlisi. Tüm gününüzü bir an bile sıkılmadan geçirebileceğiniz Villa Borghese’te gün batımını izlemek isterseniz de, Roma kent meydanını tepeden görebilir, manzaraya karşı güzel bir fotoğraf kareleri yakalayabilirsiniz.
Galleria Borghese için kısıtlı sayıda ve belirli saatlerde ziyaretçi kabul ediliyor. Tek seferde maksimum 360 kişinin girişine izin veriliyor. İçeride sınırlı sayıda kişinin gezmesine izin verilen müzeyi 09.00-11.00, 11.00-13.00, 15.00-17.00, 17.00-19.00 saatleri arasında gezebiliyorsunuz.
Gişeden bilet aldığınızda ancak birkaç gün sonraya bilet veriliyor. 1 hafta önceden online bilet almanızı tavsiye ederim. Sırt çantaları emanete bırakılıyor. Vaktin nasıl geçtiğini anlamıyorsunuz. Pazartesi günleri kapalı. Her ayın ilk pazar günü ücretsiz, ancak yine rezervasyon yaptırmanız lazım.
20. Vatikan
Sonra rotanızı Vatikan’a, San Pietro meydanına çevirin. Vatikan ya da resmi ismi ile Vatikan Şehir Devleti, İtalya’nın Roma şehrinde, Hristiyanlık dininin Katolik mezhebinin yönetim merkezi. Bir yandan da dünyanın metrekare başına en çok turist düşen kenti. Roma’nın içinde, yüksek duvarlarla çevrili Vatikan dünyanın en değerli müzelerine ve sanat eserlerine ev sahipliği yapıyor.
Katoliklerin dini merkezi olan Vatikan, Aziz Petrus Meydanı, Aziz Petrus Bazilikası her biri sanat eseri olan Vatikan Müzeleri ve Vatikan Bahçeleriyle her santimetre karesi sanatla, sanatçılarla yoğurulmuş özel bir bölge. İsviçreli Muhafızlar Kıtası olarak da bilinen geleneksel muhafızlardan oluşan 100 kişilik küçük bir orduyla korunuyor.
Aziz Petrus Meydanı: Gördüğüm en görkemli meydanlardan. Vatikan’ın ana meydanı olan San Pietro, 1656–1667 arasında Bernini tarafından tasarlanmış. 284 sütun ile çevrili. Burada Roma’nın o mistik dokusunu soluyorsunuz.
Meydanın ortasında Papa V. Sixtus tarafından diktirilen 25.5 metre yüksekliğinde bir Mısır obeliski var. Kiliselerin ihtişamı, süslemeleri, ilginç renkli kıyafetleri içerisindeki İsviçreli Vatikan Koruyucuları ile büyüleyici bir yer burası.
Aziz Petrus Bazilikası: Roma’nın en büyük 4 bazilikasından biri ve Katolik inancının merkezi olan Aziz Petrus Bazilikası, 60.000 kişilik kapasitesiyle de Hıristiyanlığın en büyük kilisesi. Roma gezilecek yerler listesindeki en önemli dini yapılardan biri.
Aziz Petrus Bazilikası, İsa’nın havarilerinden Petrus’un gömülü olduğuna inanılan yerde, 1506 ile 1626 yılları arasında inşa edilmiş ve onun adı verilmiş. Michelangelo’nun çarmıha gerilen İsa’nın cansız bedeninin annesi Meryem’in kollarında yatmakta olduğu önemli heykel ilk şapelde yer alıyor.
Bazilika 1 Ekim-31 Mart döneminde 07.00-18.30, 1 Nisan-30 Eylül döneminde ise 07.00-19.00 saatleri arasında ziyaret edilebiliyor. Aziz Petrus Bazilikası’nın ibadethane bölümüne girişte ücret alınmıyor. Hazine bölümü 19.00-18.15 (Ekim-Mart 17.15, giriş ücretli), Vatikan Grottoları 07.00-18.00 (Ekim-Mart 17.00), kubbe ise her gün 08.00-17.00 (Giriş 7€) saatlerinde ziyaret edilebiliyor.
Vatikan Müzeleri: Dünyanın en büyük müzelerinden biri olan Vatikan Müzeleri (Musei Vaticani), Roma Katolik Kilisesi tarafından Rönesans döneminde inşa edilen ve dünyanın önemli heykellerine ev sahipliği yapan önemli bir yapı.
Sistine Şapeli ile birlikte toplam 54 galeriden oluşan müze topluluğu, duvarlarında Vatikan’da papalar tarafından kullanılan tablo gibi halılarla, tavanlarında altın varaklı ve yüzyıllara göre ayrılmış her bölümünde farklı tablo ve heykellerin yer aldığı büyüleyici bir yer.
Sistine Şapeli: Dünyanın en değerli sanat eserlerinin bulunduğu bir şapel. Michelangelo’nun “Yaratılış” eseri gibi bir çok esere ev sahipliği yapıyor. Şapel içinde fotoğraf ve video çekmek, yüksek sesli konuşmak ve gürültü yapmak yasak. Görevliler ziyaretçilerin arasında dolaşarak sürekli uyarıyor. Sistine Chapel’e girmek için ise kısa şort giymemiş olmak gerekiyor.
Müze haftanın 6 günü pazartesiden cumartesiye 08.45-16.45 saatleri arasında ziyarete açık. Her ayın son pazar günü 09.00-14.00 saatleri arasında Vatikan Müzeleri ve Sistine Şapeli girişi ücretsiz. Şapele son giriş saati ise 12.30. Şapelin kapalı olduğu günler 1 ve 6 Ocak, 11 Şubat, 19 ve 31 Mart, 1 Nisan, 1 Mayıs, 29 Haziran, 14-15 Ağustos, 1 Kasım, 25-26 Aralık.
Sistine Şapeli giriş ücreti 16€. Aynı zamanda ayrıntılı bilgi veren 2 saatlik (34€) rehberli turlara artı 5€ ödeyerek San Pietro Bazilikası’nı da turunuza dâhil etmeniz mümkün. Bunların dışında farklı rehberlik seçenekleri olan pek çok turdan ve Roma Pass’tan da yararlanabilirsiniz.
Vatikan Bahçeleri: Vatikan’ın güneyi ve kuzeybatısında yer alan ve ülkenin yarısından fazlasını kaplayan Vatikan Bahçeleri’nin (Giardini Vaticani) içerisinde bahçe, park ve Vatikan Radyosu gibi yapılar yer alıyor. Papaların dinlenmek için kullandıkları bahçelerin bakımını tam yirmi yedi bahçıvan üstleniyor. Vatikan Bahçeleri genellikle rehbersiz gezilemiyor ve bunun için aldığınız tur bileti, aynı zamanda Sistine Şapeli ve Vatikan Müzeleri’ne de giriş imkânına sağlıyor.
Bahçe, pazar ve çarşamba günleri hariç haftanın 5 günü 09.00-18.00 saatleri arasında açık. Yalnızca rehberli turlarla gezilebiliyor. Rehberli turlar İtalyanca, İngilizce, Fransızca, Almanca ve İspanyolca gerçekleştiriliyor. Tamamı yürüyüşle gerçekleştirilen tur 2 saat sürüyor. Vatikan Bahçeleri rehberli tur fiyatı yetişkinler için 34€, indirimli bilet 25€.
Roma’nın dünyaca bilinen bir diğer ismi olan La Dolce Vita tatlı hayat anlamına geliyor. Hal böyle olunca Roma’nın kültürel havasından biraz sıyrılıp kafelerde espresso içmemek, alışveriş mekânlarını turlamamak ya da gece hayatına karışmamak olmaz… Roma ile özdeşleşen Fellini’nin Tatlı Hayat’ına bir gönderme de siz yapın.
Roma alışveriş
İtalya’nın ana alışveriş merkezi Milan olmasına rağmen, Roma’da terapi niteliğinde bir alışveriş keyfi sunuyor. Roma’da alışveriş deyince akla ilk gelen yerler Via del Corso, Piazza del Popolo ile Piazza Venezia arasındaki caddeler.
İspanyol Merdivenlerinden, Via Dei Condotti’ye doğru yürüdüğünüzde kişiye özel dikim yapan lüks butiklerden Gucci ve Prada’ya birçok ünlü markayı bulabileceğiniz mağazalar bulunuyor. Fiyatlar Londra ve Paris’e göre daha uygun ve hemen hepsini burada da bulabiliyorsunuz.
Özellikle sokak pazarlarında orijinal ürünler bulabileceğiniz gibi pazarlık imkânınız da oluyor. Rönesans ve Barok heykelcikleri, antika ürünler ve el yapımı seramikleri gayet uygun fiyata bulabiliyorsunuz. Roma ayrıca konsept mağazalarıyla da övünüyor.
Roma’dan satın alınabilecek arasında Vatikan’a özgü el yapımı tespihler, İtalyan makarnaları, zeytinyağı, Limoncello likörü ve birçok farklı aromaya sahip makarna sosları yer alıyor.
Antika alışverişi içinse sıklıkla tercih edilen Via del Governo Vecchio. Grand Magazini denen alışveriş merkezlerinden Euroma2, bit pazarlarından da Porta Portese iyi bir tercih olabilir. Geleneksel İtalyan yiyecekleri satan ve Alimentari denen dükkânlardan, Pecorino Romano peyniri, Parma janbonu, sızma zeytinyağı, kurutulmuş porçini mantarı ve İtalyan kahvesi alabilirsiniz. Şarabı unutmayın!
Diğer yandan Roma’da daha otantik ve uygun fiyatlı bir alışveriş deneyimi için Trastevere bölgesinde kurulan bitpazarı Porta Portese’yi ve Piazza Navona Meydanı üzerinde kurulan taze meyve sebze ve çiçek pazarı olan Campo dei’Fiori’yi ziyaret edebilirsiniz.
Roma yeme ve içme
Coğrafi konumu itibariyle Akdeniz iklimine sahip İtalyan mutfağı, dünyanın en zengin ve sağlıklı mutfaklarından biri, geçmişi ise MÖ 4. yüzyıla kadar uzanıyor. Roma sahip olduğu tüm yeme içme alternatifleri ile her türden gezgine hitap edebilecek yeterlilikte.
İtalyan mutfağının zenginliği üstüne bir metropol olmanın getirdiği çok kültürlü mutfak anlayışı, Roma’yı lezzetli yemeklerin buluştuğu bir kent haline getiriyor. İtalya’nın verimli toprakları sayesinde, en ucuzundan en pahalısına kadar, Roma’da her şey çok lezzetli.
İtalyan mutfağının dünyaca ünlü peynirleri gorgonzola, mozzarella, parmesan, ricotta; tatlıları tiramisu, gelato, Zuppa Inglese; pizzaları pizza marinara ve pizza margherita; makarnaları spaghetti, tagliatelle, penne, fettuccine, pappardelle, fusilli, lasagne, maccheroni, farfalle ve orecchiette, alfredo, pesto, bolognese…
Roma’da yeme içme deyince birçoğumuzun aklına pizza ve dondurma geliyor. Hakikaten de Roma’da pizza çok lezzetli. Pizza yemek için en iyi tercih Pizzeria Baffetto veya Pizzaria da Remo. Makarna yemek için ise Pastaficio.
Üstelik bu lezzeti tatmak için mutlaka bir restoranda gitmenize ve servet ödemenize de gerek yok. İtalya’nın hemen her kentinde olduğu gibi, Roma’da da dilimle pizza alabildiğiniz köşe başı büfeleri bulunuyor. Bu büfeler sayesinde 3-4 Euro vererek karnınızı doyurabilirsiniz.
Roma’ya kadar gelmişken dondurmanın tadına bakmamak olmaz. En iyi dondurmacıların Pantheon yakınlarında olduğunu unutmayın. Meşhur Roma dondurmasını tatmak için akılda bulundurulması gereken dondurmacı ise Giolitti. Trevi çeşmesinin hemen çaprazındaki Bar Gelateria dondurmacısı ıskalanmayacak bir yer.
Amarone, barolo ve chianti gibi yerel üretim İtalyan şarapları ve yemek öncesi içilen aperitivi adı verilen likör ve kokteyl çeşitleri tadılabilecek lezzetler arasında yer alıyor.
Roma pek çok güzel ve kaliteli restoranla dolu. Fakat en iyi yemeği çok şık bir yerde yiyebilirsiniz diye kesin bir kural yok. Mekan olarak çok umut verici görünmese de bazı lezzetler kıyıda köşede kalmış yerlerde tadılabilir. Rehberlerde yer alan mekanlar genellikle fiyat aralığı yüksek olan popüler yerler. Bu tarz mekanlarda yer bulmak da zor olabilir. Böyle bir yerde yemeyi düşünüyorsanız, önceden rezervasyon yaptırmayı unutmayın.
Roma’da genel olarak üç yemek çeşidi içeren bir menüyü fiyatlandırmak gerekirse 60 Euro ve üstü pahalı, 30-60 Euro arası ortalama, 30 Euro ve altı ucuz olarak gruplandırılmakta. Bu fiyatlar genel olarak üç yemek çeşidi ve bir şişe şarabı içermekte. Servis ücreti dahil değil.
Via del Pantheon Caddesi’ndeki Fortunato al Pantheon, Piazza della Cancelleria Meydanı üzerindeki Ditirambo, Via Nomentana Caddesi’ndeki Ristorante Le Mille E Una Notte ve Via del Monte di Casa Sokağı’nda yer alan Ristorante Bel Poggio, Roma’nın en popüler restoranlarından.
Roma gece hayatı
Roma, renkli ve canlı bir gece hayatı atmosferine sahip. Şehrin gece hayatı Testaccio ve Ostiense semtleri çevresinde oldukça aktif. Piazza Montevecchio Meydanı, Via Pietro Micca, Viale di Porta Ardeatina ve Via di Monte Testaccio sokakları şehrin popüler mekânlarına ev sahipliği yapıyor.
Şehrin en gözde eğlence mekânları arasında Goa, Freni e Frizioni, L’Alibi, La Casa del Jazz, Micca ve Villaggio Globale yer alıyor.
Roma genel olarak oldukça güvenlikli bir şehir ancak her turistik bölge gibi burada da özellikle kalabalık turistik gezi duraklarında yankesicilik ve kapkaç gibi suçlar gözlenebiliyor. Kentte gece vakti Termini ve etrafındaki bölgenin pek güvenli değil.
Eğer yolunuz Termini’ye geç bir saatte düşerse, dikkatli olmanızda fayda var. Mümkün olduğunca yalnız yürümeyin. Kapkaç ve yankesicilik olayları da Roma’da sıklıkla yaşanabiliyor. Fotoğraf makinesi ve kamera gibi eşyalarınızı da, kullanmadıkça boynunuzda gezdirmeyin.
Roma otelleri
Otellerin birçoğu Kolezyum ve Forum civarında ve Via Cavour’un üzeri ile bu caddenin ara sokaklarında sıralanmış durumda. Roma’da lüks bir konaklama deneyimi yaşamak için Piazza Trinita Dei Monti Meydanı, Bocca Di Leone, Boncompagni ve Sistina Caddeleri ile Largo Febo ve Della Penna bölgeleri üzerinde yer alan konaklama alternatiflerine göz atabilirsiniz.
Daha uygun fiyatlı seçenekler için ise Carlo Alberto, Marghera ve Via della Cisterna Caddeleri üzerindeki otel ve hostellere bakın. En çok tercih edilen bölge ise Termini ve çevresi. Havaalanı, metro, otobüslere yakınlığı ile görülecek yerlere olan mesafesi düşünüldüğünde gayet makul.
Roma’ya nasıl gidilir
Fiumicino havalimanından Roma’nın merkezine ulaşım her 30 dakikada bir Termini İstasyonuna giden ve yaklaşık 25 dakika süren Ekspres trenlerle yapılıyor. Oradan da şehirde istediğiniz yere metro ile gidebilirsiniz.
Eğer düşük bütçeli bir havayoluyla uçuyorsanız Ciampino Havalimanı’na ineceksiniz muhtemelen. Havalimanından kalkan bir otobüs metronun A hattına bağlanıyor ve o da sizi Termini İstasyonuna yaklaşık 30 dakikada götürüyor.
Roma metro hattının kenti kuzey-güney, batı-doğu ekseninde kesen, kırmızı-mavi rotası mevcut. Ayrıca görmeniz gereken pek çok noktada durakları bulunuyor. Aklınızda olsun metro Cuma-Cumartesi 02.00’ye kadar, diğer günler 23.30’a kadar açık.
Otobüs ve tramvay da kolaylığı ve ucuzluğu bakımından şehir içi ulaşımda tercih edilebilir fakat trafiğin yoğun olduğu saatler dikkate alınmalı. 40 numaralı otobüs ‘turist otobüsü’ diye geçer. Otobüsün geçtiği duraklar birçok gezilecek yeri kapsıyor. Bunların dışında hem keyifli hem de kolay olan hop on-hop off otobüsleriyle de istediğiniz yere ulaşım mümkün.
Roma’da tüm ulaşım araçlarında kullanabileceğiniz 75 dakika geçerli biletin fiyatı 1 Euro. Tüm gün geçerli sınırsız biletin fiyatı ise 4 Euro, 3 günlük sınırsız biletin fiyatı 11 Euro.
Roma Pass yani passkart ise tüm metro, otobüs ve tramvaylardan sınırsız faydalanmanızı ve bazı müzelere ücretsiz ya da indirimli girmenizi sağlıyor. Üç gün boyunca ücretsiz ulaşım ve iki tane müzeye giriş imkanı sunuyor. Fiyatı 30 Euro. Roma’ya nasıl gidilir blog yazımda Roma ulaşım hakkında daha geniş bilgilere yer verdim, göz atın👍
Roma, binlerce yıllık antik kalıntıları, anıtları, heykelleri, kiliselerinin olduğu tarihi dokusuyla; sanat ve estetiğin harmanlandığı sokaklarıyla ruhları besleyen romantizme sahip, beni kendisine derinden bağlayan muhteşem bir şehir. İlk defa yurt dışın turu yapacak olanların listenin başına kaydetmesi gereken bir yer. Gidin, görün, büyüleyici atmosferini hissedin.