Dresden, nefes kesici güzelliğiyle şehri çevreleyen Elbe Nehri‘ne nazır nefis bir Almanya şehri. Doğu Almanya’nın mücevheri Dresden’i her yıl kenti ziyaret eden binlerce turist tarafından Kuzeyin Floransa’sı olarak anılıyor. Çok sayıda sanat eseri koleksiyonları barındıran şehir adeta bir açık hava müzesi. Kadim geçmişi, her yüzyıldan taşıdığı mimari miras ve onun getirdiği zenginlikle mücevher gibi bir şehir.

II. Dünya Savaşının son günlerinde, savaş bitmiş olmasına rağmen, öyle bir bombalanmış ki 800 yıldan daha eski olan bu düklük ve kraliyet şehrinin dörtte birinden azı ancak ayakta kalabilmiş. Bu görkemli şehrinde dolaşırken, eğer geriye kalan buysa, acaba öncesinde Dresden nasıldı diye düşünmeden edemedim. Görkemli barok mimari her yerde göz alıcı heybetiyle karşınızda duruyor.

Dresden
Dresden, Almanya

Almanya’nın Floransa’sı olarak da anılan Dresden, Çekya sınırının hemen yanı başında bulunan bu müze kent. Almanya şehirleri arasında özel bir yere sahip Barok şehir, Elbe Nehri kıyısında, Eski Doğu Almanya toprakları içinde kurulmuş. II. Dünya Savaşında aldığı ağır bombardımanın ardından, eski görünümüne yeniden kavuşan Dresden, ülkenin kültür sanat hayatının önemli merkezlerinden biri.

Sanat galerileri, müzeler ve farklı koleksiyonlar ile sanat severleri görülmeye değer. Orta Avrupa turları arasında Dresden yerini yavaş yavaş almaya başlasa da bence Leipzig ile birlikte başlıbaşına bir rota olmayı hakkediyor. Dresden bir günlük tur ile keşfedilecek bir yer değil. Aksi halde aklınızda ağır barok mimarili gri bir şehir kalabilir, ki bu yanıltıcı olur.

Malta

Doğu Almanya’nın Mücevheri: Dresden Gezi Rehberi

Dresden, yüksek kültürel değerine 17. yüzyılda ulaşmış bir Alman şehri. Muhteşem barok mimari yapılarıyla Almanya’nın kültür-sanat denildiğinde akla gelen ilk kentlerinden. Dresden, kelimenin tam da anlamıyla küllerinde doğmuş bir şehir. II. Dünya Savaşının son günlerine kadar tek bir saldırı almayan Dresden, Almanya’nın teslim olmasına rağmen savaşının son günlerinde tarihin en acı savaş sahnelerinden birine maruz kalmış.

Müttefik devletler bombalanan İngiliz şehirlerinin intikamı için tarihte Dresden Bombardımanı olarak geçen saldırı sonucu Alman kaynaklarına göre 230 bin kişi öldüğü belirtilmiş. Bombardımanda eski şehrin tamamı yıkılmış ve bir masal şehri olarak isimlendirilen Dresden harabeye dönmüş. Bu sayının o zamanki gündemi sarsmak için bilerek bir sıfır fazladan yazılarak verildiği şu anda biliniyor.

Bu konuyla ilgili özellikle Berlin duvarının yıkılması sonrasında yapılan birkaç adet film de var. Şehir, bombardıman sonrası çabucak toparlanmış. Ağır hasa göre anıtlar ve binalar şaşırtıcı şekilde birer birer yeniden inşa edilmiş. Frauenkirche, Zwinger, Semper Operası, Elbe sarayları bunların en önemlileri. Şehirde halen süren bir çok restorasyon çalışması var.

Dresden’de şimdi nereye bakarsanız sizi heyecanlandıracak tarihi yapılarıyla Almanya’nın gözde şehirlerinden biri. Günümüzde Dresden’in başkentlik ettiği Saksonya Eyaleti ‘İsviçre Saksonyası’ olarak da biliniyor. Saksonya’nın Dresden – Leipzig – Chemnitz üçgenini oluşturan kentleri, çok sayıda gösterişli sarayları barındırıyor.

Şehrin yüksek okullarında ise sayıları 40 binin üzerinde olan öğrenci barınıyor. Bu üniversite şehri Doğu Almanya’nın ekonomi açısından en güçlü olan bölgesinin merkezini oluşturuyor. Dresden’de Almanya’nın resmi dili Almanca konuşuluyor. Ülkede eğitim kalitesi çok yüksek olduğundan hemen herkes İngilizce de konuşabiliyor. Almanya para birimi Euro. Dresden Türkiye’den 1 saat geri. Şehrin nüfusu 600 bin.

Augustus the Strong yani Güçlü Augustus, şehrin şu anki halini planlamasıyla bugün karşımıza görkemli ve kendine hayran eserlerle dolu bir kent ortaya çıkmış. Kent Altstadt (Eski şehir) ve Neustadt (yeni şehir) olmak üzere iki bölüme ayrılıyor.

DRESDEN NEREDE 📍
Dresden, Almanya’nın Saksonya eyaletinin merkezi olan bir şehir. Çek Cumhuriyeti sınırına yakın Elbe Nehri üzerindeki bir vadide yer alıyor. Almanya’nın başkenti Berlin’e 193, Leipzig’e 115, Prag’a 147 km uzaklıkta yer alıyor. Orta Avrupa’nın önemli bir kavşak noktası olduğundan diğer şehirlerle iyi bir ulaşım ağı var.

DRESDEN’E GİTMEK İÇİN NE GEREKİYOR
Dresden’e gitmek için ya Yeşil Pasaport sahibi olmanız ya da Schengen vizesi almanız gerekiyor. Henüz hiç vize deneyiminiz olmadıysa Vize Nasıl Alınır ve Vize Ücretleri Ne Kadar blog yazılarım size yol gösterir. Pasaportunuz yoksa Pasaport Çeşitleri ve Pasaport Başvurusu Nasıl Yapılır yazılarımı okuyun. Yurt dışına çıkarken yurtdışı çıkış harcı ödemeniz gerekiyor.

Daha uygun ve verimli bir Dresden tatili yapmanız için Seyahat Rehberi kategorisindeki uygun otel nasıl bulunur, vize/pasaport, hayat kurtaran akıllı telefon uygulamaları blog yazılarına göz atın.

DRESDEN’E NASIL GİDİLİR
✈️ Dresden, Leipzig’in yaklaşık 100 kilometre güneydoğusunda yer alıyor, ulaşım ise oldukça kolay. Leipzig/Halle Havalimanı (IATA: LEJ), Leipzig’in 18 km kuzey doğusunda yer alıyor. Türk Hava Yolları, Leipzig’e aktarmasız tarifeli seferlerle uçuyor. Önce Leipzig Havaalanından şehrin kalbinde yer alan tren istasyonu Leipzig Hauptbahnhof’a geçin.

Havalimanı ile şehir merkezi arasında her 30 dakikada bir tren çalışıyor (4€) ve şehre ulaşmak ortalama 15 dakika sürüyor. Leipzig Havalimanında iki tren platformu bulunuyor. Bahnhof/Rail Station tabelalarını takip ederek Platform 1’e geçin. Burası Leipzig şehir merkezinde yer alan Leipzig Hauptbahnhof’a gidiyor.

Fahrkarten olarak adlandırılan bilet makinelerinden Leipzig Hbf seçeneğini tıklayarak nakit veya kredi kartlı ile biletinizi alın (4.20€). Bilet makinesinin yakınındaki cihazdan biletinizi onaylatmayı da sakın ihmal etmeyin. Leipzig Hauptbahnhof’tan yine trenle Dresden şehrine geçin. Leipzig-Dresden arasındaki tren yolculuğu tarifeye göre yaklaşık bir veya bir buçuk saat sürüyor (15-20€).

İlki sabah 4.15, sonuncusu gece 23.07’de olmak üzere Leipzig-Dresden trenleri günde 36 sefer yapıyor. Leipzig Rehberinde Leipzig ulaşımı hakkında bilgiler bulabilirsiniz.

Berlin’den Dresden’e ulaşım: Berlin-Dresden arası ise trenle yaklaşık iki saat sürüyor. Trenin tipine göre fiyatlar 40-80$ arasında değişiyor. Ucuz olanı The Eurocity (EC) 2 saate, Intercity Express treni (ICE) ise Leipzig’e gidiyor, oradan aktarma yapmanız gerekiyor. Berlin’den Dresden’e gitmenin en ucuz yolu ise yaklaşık 2,5 saat süren otobüs yolculuğu yapmak (12$).

Prag-Dresden arasındaki tren yolculuğu yaklaşık 2 saat sürüyor (25€). Prag-Dresden arasında günde 8 tren seferi yapılıyor. Aktarmalı trenlerle ulaşım 3,5 saat sürebiliyor. Prag Hlavni Nadrazi tren istasyonundan kalkan trenler ile Dresden Hauptbahnhofta gidilebilir.

StudentAgency firması her gün Prag-Dresden arası otobüs hizmeti veriyor. Sabah 07.30da Prag Florenc Terminalinden kalkan otobüs 09.50de Dresden’e varıyor. Bir de Pazartesi ve Cuma günleri gece 23.55’te otobüs mevcut. Dönüşler ise 16.30’da. Fiyatlar tek yön 23€, gidiş-dönüş ise 40€.

DRESDEN’DE NEREDE KALINIR
Dresden’de her bütçeye uygun konaklama seçenekleri mevcut. Günlük 20 Avro’ya oda bulmanız mümkün. Ben şehir merkezindeki ibis Dresden Zentrum‘da kaldım. Steigenberger Hotel de Saxe, Star G Hotel Premium Dresden Altmarkt, Premier Inn Dresden City Zentrum ve Hilton Dresden beğendiğim, kalabileceğiniz, iyi konumda diğer oteller.

a&o Dresden Hauptbahnhof ve Hostel Mondpalast ise tercih edebileceğiniz uygun fiyatlı hosteller. Dresden’de 18 yaş üstü ziyaretçiler kalacakları gün başına 1.30 Avro vergi ödemek zorunda. Vergi, kalınan işletmeye ödeniyor. Neustadt tarafındaki hosteller daha uygun. Gençler ve sırt çantalılar için Elbe kıyısında kamp seçenekleri olduğunu da hatırlatayım.

Dresden Gezilecek Yerler 📌

Doğu Almanya’nın mücevheri Dresden, 800 senelik geçmişiyle tarihi eser açısından oldukça zengin. Çek Cumhuriyeti sınırına yakın konumdaki Dresden’in her bir köşesini etkileyici birçok anıt, tarihi bina ve önemli köprüler süslüyor. Şehrin göz kamaştırıcı başyapıtlarının bir çoğu 18. yüzyılda yaşamış Augustus ve oğlu II. Frederick Agustus zamanından kalma.

Kral August döneminden kalma Zwinger Müzesi, Frauenkirche, Porselen Müzesi (Meißner Porzellan) ve büyüleyici bir yapıya sahip olan Pillnitz sarayı şehrin en ünlü simgeleri. Dresden’de Kraliyet Sarayı Residenzschloss; ilginç ve oldukça zengin Osmanlı eserleri müzesi Türckische Cammer; Eski Meydan Altmarkt; şehir anlamanın en güzel yerlerinden hoş manzaralı Brühl Teras mutlaka listenizde olmalı.

Yağmur yağdığında müzik çaldığı söylenen Kunsthofpassage’daki Music House görülmesi gereken yerlerin başında geliyor. Ayrıca Botanik Bahçesi, Hayvanat Bahçesi, Büyük Bahçe, Elbe Vadisini de Dresden gezilecek yerler arasına ekleyebilirsiniz.

Alımlı bir Alman kenti olan Dresden’in sokakları, insanlarının samimiyeti, şehrin dinginliği size Almanya da bulunduğunuzu unutturuyor. Berlin ve Leipzig ile birleştirilerek harika bir rota olabilir.

1. Altmarkt

Altmarkt (Old Market Square), dev kare şekli ve onu çevreleyen sokaklar tam anlamıyla Dresden’in gerçek merkezi. Elbe Nehri ile şehir Alstadt ve Neustadt olmak üzere ikiye ayrılmış. Bu iki yakayı ihtişamlı Augustus Köprüsü birleştiriyor. Dresden’in tarihi merkezi zarif bir şekilde Elbe Nehrinin sol kıyısında yer alıyor. Rönesans, barok ve 19. yüzyıldan kalan binalar kentin karakterini belirliyor.

Tekrar yapılan Rathaus (Belediye Binası) burada bulunuyor. Altmarkt Meydanı ve Prager Caddesi mağazalar, restoranlar, kahveler ve sanat merkezleriyle çevrili. Hemen yanında bulunan ve hiç de çekici bir yer olmayan Kulturpalast’a (Kültür Sarayı) rağmen Altmarkt, dev kare şekli ve onu çevreleyen sokaklar tam anlamıyla Dresden’in gerçek merkezi dedirtiyor.

1950’lerin Stalinist döneminden etkilenmiş kolonlu yapıları şehir planlamacılarının amansız bir şekilde burayı otoparka dönüştürme çabalarından sağ olarak çıkmayı başarmış. Tekrar yapılan Rathaus (Belediye Binası) burada bulunuyor. Dresdenliler arabanızı buraya park etmemeniz konusunda çokça dalga geçmekteler. Çünkü sürekli bir inşaat halinde olduğundan dolayı döndüğünüzde arabanızı bulamayabilirsiniz.

2. Frauenkirche

Frauenkirche (Church of Our Lady), şehrin yine diğer bir barok mimari başyapıtı. ekonstrüksiyonun en ünlü sembolü Dresden Frauenkirche tüm kente hâkim barok kubbesiyle göz alıcı. Dresden’in eski kent merkezinin önemli bir bileşeni olarak 1743’te tamamlanmış. 1945’te acımasız Dresden’in bombalanmasından iki gün sonra, kilisenin dış kabuğu tamamen yanmış.

Sonraki 50 yıl sonrasında kilise tamamen moloz halde kalmış. Dresdenlilerin girişimleri ve Saksonya Lutheran Kilisesinin de desteğiyle, II. Dünya Savaşında yıkılmasından 60 yıl sonra, 1990’ların başlarında yeniden yapılarak 2005’te yeniden açılmış. Yerle bir olmuş Frauenkirche katedralinin, milyonlarca dolar harcanarak yeniden aslında uygun olarak yapılması tarihe ve mirasa verilen önemi gösteriyor.

Alman barok sanatının bu gözde şehrinin, savaşta zarar gören bir çok tarihi binası, geçmişteki orijinal haline göre yeniden onarılmış ve hatta yeniden yapılmış. Katedral, haftanın 7 günü 10.00-12.00, 13.00-18.00 saatleri arasında ziyaret edilebiliyor. Frauenkirche Katedrali girişi ücretsiz, ancak cüzi miktarda bağış yapılması bekleniyor.

3. Zwinger

Zwinger, Dresden’in olağanüstü barok başyaptı. Kale Avlusu olarak bilinen Zwinger’e görkemli kapı Kronentor’dan giriliyor. Augustus bu bölgeyi yaratmak için sanatçılardan ufak bir ordu kurmuş. Sanatçılar mimar Matthaus Daniel Pöppelmann’ın önderliğinde çalışmış ve 1707’de başlanan çalışma 1728’de bitmiş.

Devasa avlu içerisinde etkileyici bahçeler, nefis havuzlar, çeşmeler ve birbirine bağlı görkemli 5 köşk bulunuyor. Ülkenin sanat hazineleri Alman şehirlerine dağıtıldığında görünen o ki çok da adil olunmamış. Dresden’de toplanan kültür hazineleri o kadar çok ki bugün ziyaretçileri bu zengin kültür hazinelerinin ihtişam karşısında şaşırtabiliyor. Saksonya hazineleri ve mücevherlerinin sergilendiği Kraliyet Sarayı Residenzschloss ve Saray Müzesi gezilecek yerler arasında.

Gemaldegalerie Alte Meister; Bu müze kompleksin kuzeybatı köşesinde bulunuyor ve kraliyet sanat koleksiyonlarına ev sahipliği yapıyor. Porzellansammlung galerisinin en büyük özelliği Glockenspielpavillon’dan doğu yakasındaki galeriler arasında ve daha da önemlisi dünya çapında kendi türünün en iyi örneği olması.

Rüstkammer Semperbau ve Sakson düklerinin yüzyıllar boyunca topladıkları Osmanlı koleksiyonuna sahip Türckische Cammer olarak iki farklı bölüme sahip olan sergide Orta çağ ve Rönesans döneminin zırhları ve savaş silahları sergileniyor. Kale Avlusu, haftanın 7 günü 10.00-17.00 saatleri arasında ziyaret edilebiliyor. Zwinger giriş ücreti 3 € 18 yaş altı ziyaretçiler ücretsiz.

4. Residenzschloss

Residenzschloss (Royal Palace/Dresden Castle), 1709 ile 1722 arasında yapılmış. Rönesans döneminden kalma eski kraliyet sarayı. Saksonya’yı yöneten Wettin ailesine ev sahipliği yapmış. Sarayının ana girişi Georgentor’dan geçilerek Georgenbau binasına ulaşılıyor. Dresden’in bir çok tarihi binası gibi Georgenbau da 1945’de oldukça zarar görmüş. 1962-1969 arasında aslına uygun olarak yeniden yapılmış.

Georgenbau’da restorasyonu tamamlanan bazı odalar tarihi sergilere ev sahipliği yapıyor. Bu sergilerden ziyade odanın kendisi muhteşem bir restorasyondan geçmiş. Tam teçhizatlı şekilde silahla donanmış Sakson kontu George’un dev bir heykeli avluyu süslüyor. Dresden kalesinde beş müze bölümü bulunuyor



Historisches Grünes Gewölbe (Green Vault-Tarihi Yeşil Kasa), Augustus’un sanatı nasıl bir güç sembolü olarak gördüğüne şahit oluyorsunuz. İtina ile restore edilmiş barok yapı, sergilenen eserleri çok daha gerçekçi bir ortamda sunuyor. Müzenin son kısmı ise Kral Augustus ve oğlunun kraliyet ganimetlerinin tutulduğu Mücevher Odası. Bu odaya saat başı en fazla 100 kişi alınıyor. Önceden rezervasyon yaptırmanız gerek.

Neues Grünes Gewölbe (Tarihi Yeşil Kasa-Yeni Yeşil Kasa) bölümünde ise muhteşem koleksiyonların hepsi altın, gümüş, fildişi, kehribar gibi değerli ve yarı değerli materyallerden oluşuyor. Kraliyet mücevherleri arasında 41 karatlık büyüklüğüyle dünyanın en büyük elması da bulunuyor.

Bozuk Para Müzesi Münzkabinett (Numismatic Cabinet) ve Baskı ve Çizim Müzesi Kupferstichkabinett’i de ziyaret edin. Müzede sürekli değişen sergiler arasında en meşhur olanları Albrecht Dürer, Peter Paul, Rubens ve Jan van Eyck bulunuyor. 20. yüzyıl sanatçıları arasında ise Otto Dix, Edvard Munch ve Ernst Ludwig Kirchner gibi isimler yer alıyor.

Türckische Cammer (Türk Odası), bölümünde ise Sakson düklerinin yüzyıllar boyunca topladıkları Osmanlı eserlerinin oldukça geniş bir koleksiyonunu bulacaksınız. Bu odada birbirinden ilgin Osmanlı mirası eşyalar var.

Ayrıca, sanat tarihi üzerine yaklaşık 260.000 ciltlik özel literatürün yer aldığı bir sanat kütüphanesi (Kunstbibliothek) de erişilebilir durumda. Nisan’dan Ekim ayına kadar sarayın eski Hausmann Kulesi (Hausmannsturm), şehrin ve Elbe Nehrinin muhteşem bir manzarasını ziyaretçilerine sunuyor.

Saray, salı günleri hariç haftanın 6 günü 10.00-18.00 saatleri arasında ziyaret edilebiliyor. Historic Green Vault giriş ücreti 14,00 €. Hist. Gr. Vault/Royal Palace Kombine bilet 24.50 €. Saraylardan sonra biraz daha şehrin içine doğru sokulduğumuzda ilk olarak 1738’de yapılmış Barok-Roman stili Hofkirche çıkıyor karşınıza.

5. Katholische Hofkirche

Katholische Hofkirche (Dresden Katedrali), Saksonya’nın en büyük Katolik kilisesi. Aynı zamanda St. Trinitatis Katedrali olarak da bilinen yapı, Frederick Augustus II 1733-1763 yılları arasında hüküm sürerken İtalya’dan mimarları ve ustaları getirip şehirdeki ilk Katolik Lutheran Kilisesi olarak inşa ettirmiş.

İçerisinde muhteşem hazineler barındırıyor. Bir tanesi kraliyet heykeltraşı Balthasara Permoser’in eseri olan harika bir mermer kürsü. Bir diğeri ise çok büyük bir itina ile restore edilmiş olan 250 yıllık kilise piyanosu.

6. Augustusbrücke

Augustus Köprüsü, Katholische Hofkirche’in önündeki nehirde uzanıyor. II. Dünya savaşında SS subayları tarafından havaya uçurulan 17. yüzyıl barok köprü tekrar yapılmış. Restore edildiğinde adını Bulgar komünistlerden biri olan ve Nazilerin Reichstag ayaklanmasını başlatmakla suçladıkları Georgi Dimitroff’dan allmış ancak Komünizmin çökmesinin ardından tekrar Augustus’un ismini geri alarak bu günkü haline gelmiş.

7. Albertinum

Albertinum, aslında bir kraliyet cephaneliği. Adını 1884 ve 1887 arasında, kendisinin ve ailesinin topladığı ganimetleri saklamak için uygun bir yer haline dönüştüren Kral Albert’dan alıyor. İmparatorluk tarzı inşa edilmiş bu bina romantik periyottan modern periyoda kadar uzanan dünyanın en muhteşem galerilerinden birine ev sahipliği yapıyor.



Galerie Neue Meister, Caspar David Friedrich ve Gauguin’den Ernst kirchner ve Georg Baselitz’e kadar uzanan bir koleksiyona sahip. Albertinum, salı günleri hariç her gün 10.00-18.00 saatleri arasında ziyaret edilebiliyor. Albertinum giriş ücreti 12€, indirimli bilet 9€, 17 yaş altı ücretsiz.

8. Brühl Terrace

Brühl Terrace, kentin en ünlü manzara seyir noktası burası. Zarif Elbe Nehrinin tepesinde, nehri süsleyen köprülere bir bakış atabileceğiniz terasın arkasında Rönesans, Barok ve Klasisizm tarzlarındaki muhteşem binalarıyla Dresden’in merkezi yer alıyor.

Karşısındaki kıyıdan veya Elbe Nehrini süsleyen köprülerinden bu terasa baktığınızda Dresden’in, neden dünya çapında bir kültür şehrinin olduğunu anlıyorsunuz. Teras, 24 saat açık ve ücretsiz.

9. Semperoper

Semperoper (Semper Opera House), Almanya’nın en meşhur tiyatrolarından biri. Elbe Nehri kıyısında, Tiyatro Meydanında (Theatherplatz) yer alan bina R. Strauss’un pek çok eserinin prömiyerine sahne olmuş. Richard Strauss’un Salome, Elektra ve Der Rosenkavalier gibi eserlerin gösterildiği bina kültürel açıdan çok büyük bir öneme sahip.

Richard Wagner’in muhteşem operası Rienzi, Der Fliegende Hollander ve Tannhause’nin sahne aldığı opera, savaş sırasında yıkılsa da 1989’da tekrar açılmış. Dresden’i Almanya’nın müzik ve kültür merkezi yapmak için çok fazla uğraşan bir başka sanatçı Weber’in hemen operanın dışında Zwinger’in gölgesinde bir heykeli bulunuyor.

Opera seven biri olmasanız bile Semper’in o iç tasarımına hayran olacağınıza eminim. Muhteşem renkler, kusursuz işlenmiş mermer ve mobilyalar baştan çıkarıcı bir havaya sahip. Opera, pazartesiden cumaya 10.00-18.00, cumartesi 10.00-17.00 saatleri arasında ziyaret edilebiliyor. Binayı ziyaret etmek isteyenlerden ücret alınmıyor. Etkinlikler ve temsillere biletle giriliyor.

10. Johanneum

Bir zamanlar kraliyet ahırı olarak kullanılan bu 16. yüzyıl binası şimdilerde Verkehrsmuseum (Ulaşım Müzesi) olarak kullanılıyor. Tarihi arabaların ve çok eski araba motorlarının harika bir koleksiyonuna sahip. Eskiden atların eğitildiği açık arazi ise 16.yy’da açık hava festivallerinin yapıldığı bir bir bölge olarak da kullanılıyordu.

Avludan yukarıya doğru uzanan bir rampa sayesinde kraliyet ailesinden olanlara atlarından inmeden üst katlara ulaşmalarını sağlıyordu. O dönemlerde ki en popüler sporlardan biri at üzerinde mızraktı, ancak ondan da daha popüler bir oyun vardı, Ringelstechen.

At üzerinde son hızla giderek ufak halkaları mızraklarının ucuyla yakalamaya çalıştıkları çok tehlikeli bir oyun. Çoğu zaman felakete sebep olan kazalara da sebebiyet veriyordu. Müze, pazartesi hariç her gün 10.00-18.00 saatleri arasında ziyaret edilebiliyor. Verkehrsmuseum giriş ücreti 9€, indirimli bilet 4€.

11. Fürstenzug (Procession of Princes), Augustusstraße Caddesi

Fürstenzug (Prens Alayı), Saksonya hükümdarlarının atlı alayını gösteren büyük bir duvar resmi. Saksonya hanedanlığına hükümdarlık yapmış 35 Saksonya Kralı’nın hikayelerini betimleyen Dük Alayı isimli duvar resmi, Dresden’in en gösterişli eserleri arasında. Orijinal olarak 1871 ve 1876 yılları arasında, Saksonya’nın yönetici ailesi Wettin Hanedanlığının 800. yıldönümünü kutlamak için yapılmış.



Johanneum’un duvarının dış kısmında yer alan çalışmayı hava koşullarına dayanıklı hale getirmek için 1904 ile 1907 yılları arasında boyanmış. Saksonya kraliyetinden yüzden fazla üyenin ve yarısından çoğunun da at üzerindeki tasvirlerini betimleyen 102 metre uzunluğundaki bu devasa mozaik parçalarının her biri 1904-1907 yılları arasında Wilhelm Walther tarafından boyanmış. Eserdeki temsililer kronolojik olarak sıralanmış.

12. German Hygiene Museum

Bu eşsiz ve maalesef çok kötü bir ada sahip olan müze sağlık ve bilim müzesi olarak şehrin en ilginç destinasyonlarından biri. Katılıp kendiniz de aktif olarak rol alabileceğiniz sergilerde bir çok aktiviteler bulunuyor. Binanın kendisi Nazi eugenics programına ev sahipliği yapmış ve bu program için hazırlanmış olan özel sergiye 12 yaşından küçük çocukların girmesi tavsiye edilmiyor.

Müze, pazartesi hariç her gün 10.00-18.00 saatleri arasında ziyaret edilebiliyor. 1 Ocak, 24-25 Aralık tarihlerinde kapalı. German Hygiene Museum giriş ücreti 9€, indirimli bilet 4€, 16 yaş altı ücretsiz.

13. Kreuzkirche Kilisesi

Altmarkt’ın üzerinde süzülen, zengin barok sanatıyla dekore edilmiş kulesiyle Kreuzkirche’nin tarihi 1792 yılına dayanıyor. Şehrin ana Protestan kilisesi halen savaştan kalan izlerin silinmesi için restorasyonda ancak hem kilise hem de kule halkın ziyaretine açık. Meşhur erkek korosu, the Kreuzchor, düzenli olarak bu kilisede gösterisini sunuyor.

14. Dresden Panometer

Zamanda geçmişe bir yolculuk yapıp 1756’de Dresden’i görmenin nasıl bir duygu olduğunu 360 derecelik panoramik şehir portresiyle yaşayabilirsiniz. Sanatçı Yadegar Asisi’nin devasa 105’e 27 metre ölçülerindeki tablosu, Stadtschloss kulesinin tepesindeki görüntüyü almış. Tablo eski bir doğal gaz deposunda bulunuyor.

Dresden’den buraya ulaşmak için S1 yada S2 ile Dresden-Reick/Asisi Panometer’e gidin. Altmarkt’dan 1 yada 2 no’lu tramvaya binip Liebstadterstrasse durağında inin. Dresden Panometer, pazartesiden cumaya 10.00-17.00, cumartesi ve pazar günleri ise 10.00-18.00 saatleri arasında ziyaret edilebiliyor. Dresden Panometer giriş ücreti 11,50€, indirimli bilet ise 10€.

15. Stadtmuseum Dresden

Şehir küçük bu belediye müzesi Dresden’in inişli çıkışı tüm tarihini sergiliyor. Karanlık orta çağ dönemlerinden 1945 yılındaki bombardımana kadar. Çok garip sergiler de var, mesela 250 kiloluk Amerikan bombası ve bomba kasasından yapılan bir ocak gibi. Şehirde ki en ilginç yangın kaçış planı da burada bulunuyor.

Müze, pazartesi hariç haftanın her günü 10.00-18.00 saatleri arasında ziyaret edilebiliyor. Cuma günleri 19.00’da kapanıyor. Stadtmuseum Dresden giriş ücreti 5€, indirimli bilet 4€.

Hem Federal Almanya, hem de Demokratik Alman Cumhuriyeti için sınır bölgesi olduğundan bakir kalmış Elbe Vadisi, resmen Dünya Kültür Mirası Listesine alınmış. Ancak Dresden merkezde nehrin üzerine yapılan Waldschlößchen Köprüsü, 2009’da UNESCO’nun unvanı geri çekmesine neden olmuş. Böylece kültür kategorisinde ilk kez bir UNESCO unvanı geri çekilmiş.

Elbe Nehrinin romantik kıyısı, huzur verici Grosser Garten (Büyük Bahçe) ve yakında bulunan, sınırsız serbest zaman değerlendirme ve spor yapma olanakları sunan Sächsische Schweiz (Saksonya İsviçresi) diğer görülecek yerler arasında Almanya’nın on beş büyük şehri arasında yer alan şehrin sakinleri burada spor yaparken izlemek iyi fikir olabilir.

Pfund Molkerei (Pfund’un Mandırası ), 1880’ten bu yana Dresden için bir enstitü haline gelmiş, çok geniş peynir ve süt ürünleri yelpazesine sahip. Dükkan şaşırtıcı derecede karışık yer ve duvar mozaikleriyle meşhur. Pfund’un çok meşhur olduğu bir başka konu da pastörize sütü ilk olarak dünyaya tanıtmış olması. Ayrıca süt sabunu ve 1900’lü yılların başlarında çocuklar için üretilen sütlerin mucidi olmuş.

Kunsthofpassage, biribirinden ilginç ve renkli binalara ev sahipliği yapan bir pasaj. Avluda, birbirinden ilginç, renkli göreselliğe ve rengârenk dış tasarıma sahip 4-5 tane ev bulunuyor. Pasajda yer alan binalar müzisyenler ve mimarların ortak tasarımı. Pasajın, Elementler Avlusu olarak adlandırılmış bölümünde yer alan evlerin cephesinde bir elementi temsil eden figürler yer alıyor.

Almanya’nın yeniden birleşmesinin yirmi beşinci yılında açılan Elbe Bisiklet Yolu, 40 yıl boyunca Doğu ve Batı Almanya arasındaki sınırın bir parçası Elbe Nehri boyunca ilerliyor. Sürükleyici filmlere konu olmuş güzergah boyunca Dessau’daki Bauhaus gibi kült mekanların yanı sıra, çevrenin etkileyiciliği keşfedilebiliyor.

Kentin iyi düzenlenmiş, bakımlı parkları mola vermek için ideal. Avrupa’nın en güzel su saraylarından Moritzburg, Dresden’den 10 kilometre kuzeyinde yer alıyor.

Elbe Nehrinin iki yakasında kurulmuş şehir, etkileyici mimarisi ve dokusuyla kendisine hayran bıraktırıyor. Dresden ve Leipzig şehirleri, ikisi birden, birkaç günlük bir tatil için ideal bir rota.

14 Yorumlar

  1. Merhaba, ağustos ayında almanyada festival sebebiyle bulunmam gerek. Festival biletimde mevcut. Orada yaşayan işletme ve müstakil ev sahibi olan akrabalarım davetiye göndereceklerdi ancak o tarihte düğün sebebiyle Türkiyede bulunmaları gerekiyor. Bana şimdiden davetiye gönderseler kendileri orada olmadan Almanya’ya belirttiğim tarihte gidebilirmiyim? Ekstra olarak ne yapmam gerekiyor? Daha önce hiç böyle bir işlem yapmadım, yurt dışında da bulunmadım ilgili web sitelerinin çoğunda da farklı bilgiler mevcut bu da kafa karışıklığına sebep olmakta. Yardımınız için şimdiden teşekkür ederim.

    • Akrabalarinizin orada olmadiklari tarihler icin size davetiye yollamasi yalan beyandir. Eger pasaport memuru sizin almanyaya vardiginiz gun davetiye mektubundaki telefon numarasindan akarabanizi arasa ve onlara ulasamassa sizi ilk ucakla geri yollarlar.

      Nedenini bilmemekle birlikte , hep vize islemleri icin akraba ve arakadas davetiyesi istiyoruz. bu davetiyeler isleri kolaylastirmak yerine zorlastiriyor cunku konsolosluklar akrabasinin yanina gidecek ve gelemeyecek diye dusunuyor gecmisteki deneyimlerinden dolayi.

      Amaciniz akraba ziyareti degilse, nicin akraba davetiyesi gosteresiniz ki ? otel ve ucak rezervasyonu ile vize basvurunuzu yapin. Tur operatorleri size ayarlayabilir.Amacinizin festival gezmek oldugunu ve detaylarini belirten bir niyet mektubu yazin.Ilk kez yurt disina cikacaksaniz ve ilk Schengen vizeniz ise Almanya vize konusunda cok zorlayacaktir aklinizda bulunsun.

  2. Berlin’den 6-7 euro karşılığında flixbus ile ulaşılabilir ek olarak belirtmek istedim. Ayrıca günübirlik bir gezi yeterli olabilir. Ama tabi ki çok detaylı bir gezi için 1 gün yetmeyebilir. Gitmeden önce okumuştum yazıyı ve Dresden’de işime yaradı. Teşekkürler 🙂

  3. Çok Güzel bir yazı paylaşlamışsınız görmediğiniz yerleri görme fırsatımız oluyor. yoldaolmak ekibine can gönülden sevgilerle.

  4. Pek görkemli bir yer, ama yaşamak için değil bence. Yoksa bu ağır tarihi doku, barok mimari bir müddet sonra insana ağır geliyor. En azından bana. Hele kış ayları hava da gri olunca tüm şehir kasvetli. Ama gezmesi güzeldir. Bekleriz.

Yanıt yaz

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz