Likya, Köyceğiz’den Antalya’ya çekilecek bir çizginin güneyinde kalan ve Akdağ ve Beydağları ile çevrelenen bölgeye antik çağda verilen isim. Bugünkü adıyla Teke Yarımadası olarak bilinen bölge MÖ 7 ile 8. yüzyıl arasında Likya olarak adlandırılmış. Likya, batıda Karia, doğuda Pamphylia, kuzey doğuda Pisidia ve kuzeyde Frigya bölgesi ile çevrili.
Kaunos’tan başlayıp, Telmessos, Ksanthos, Patara, Phellos, Antiphellos, Myra, Limyra, Korydalla ve Phaselis üzerinden Attaleia’ya, yani Antalya’ya ulaşıyor. Antik çağda Likya’da 60’ın üzerinde kent olduğu biliniyor. Bu kentleri kuran Likyalılar, güçlü bir ulusal birlik anlayışıyla kendi aralarında siyasal birlik yapılanmaları oluşturmuşlar.
Aynı soydan halklar olarak ortak bir tarihi geçmişi ve kültürü olan Likyalılar, MÖ 1. yüzyılın ortalarında 23 kentten oluşan Likya Birliği kurulmuşlar. Bu birlik sayesinde, demokratik bir yasa çerçevesi içinde oylama esaslı seçimle yönetilmişler. Çağdaş batı yönetimlerine örnek olan bu birlik anayasası antik dünyadan tek örnek.
Bu federasyonun önemli kentleri Patara (başkent), Xanthos, Pinara, Olympos, Myra ve Tlos olmuş. Bunlara daha sonra Phaselis de eklenmiş. Engebeli yapısı sebebiyle, eski çağlarda yerleşim alanlarının kurulması, tarım alanlarının oluşturulması ve kara ulaşımının konusunda zor bir coğrafya olmasına rağmen, bu durum Likyalıların dışarıdan gelen tehlikeler karşısında kendini savunması için bir avantaj oluşturmuş.
Antik Çağda Likyalıların, antik kentler arasında ticaret rotası olarak kullandığı patikalar, günümüzde dünyanın en önemli trekking rotalarından birine dönüştü. Fethiye‘den Antalya‘ya kadar uzanan yaklaşık 535 km uzunluğundaki Antik Likya Yolu, dünyanın en iyi 10 uzun mesafe yürüyüş rotası listesinde yer alıyor.
Yer yer deniz yer yer muhteşem antik kentler arası boyunca uzayan 535 km’lik yol Türkiye’nin ilk uzun mesafeli yürüyüş yolu. Parkur üzerinde yer alan Gelidonya Feneri manzarası 2007’de Türkiye’nin en güzel manzarası seçildi. Tlos, Pınara, Xanthos Letoon, Patara, Olympos, Simena, Myra gibi çok antik kentten geçerken kendinizi zamanda bir yolculuğa çıkmış hissediyorsunuz.
Likya Uygarlığı Antik Kentleri
1. Pınara
Pınara Antik Kenti, Fethiye merkezden 45 km uzaklıkta, Minare Köyü yakınlarında bulunuyor. Antik Kent, yuvarlak bir tepeye kurulduğundan adını Likya dilinde yuvarlak anlamına gelen ‘Pinale’ veya ‘Pinara’ kelimelerinden alıyor.
Mitolojiye göre Pınara Antik Kenti, döneminin üç oy hakkına sahip altı önemli Likya Uygarlığı kentinden biri. Pınara, depremler nedeniyle zarar görmüş olsa da günümüze birçok kaya ve lahit mezarı, hamam, tiyatro, agora ve odeon gibi görülmeye değer yapıları ulaştırmayı başarmış.
2. Sidyma
Sidyma, Fethiye’nin Dodurga ve Boğaziçi köyleri yakınlarında, doğanın fethettiği antik kentlerden biri. Kent, girişindeki yüksek anıt mezarları ve Roma döneminde yapıldığı sanılan muhteşem sütun süslemeleriyle gezginleri karşılıyor.
Yakınlarında bulunan yerleşim yerlerine rağmen doğayla tamamen iç içe geçen Sidyma Antik Kenti, Likya’nın tanrılarına adanmış tapınakları, büyük kaya mezarları ve sarmaşıklarla birleşmiş surlarıyla görülmesi gereken yerler listesine girmeyi hak ediyor.
3. Xanthos
Xanthos Antik Kenti, Antik çağda Likya Uygarlığı’nın en büyük idari merkezi olarak biliniyor. Fethiye merkeze 46 km uzaklıkta bulunan Xanthos, birçok kanlı savaşa ve birbirinden önemli tarihi olaylara şahitlik ettiği için, ne yazık ki kentte günümüzde görülebilecek pek fazla yapı bulunmuyor.
1840’lı yıllarda yapılan kazılarda bulunan eserler British Museum’da sergileniyor. UNESCO Dünya Mirası Listesine 1988 yılında alınan Xanthos Antik Şehri, günümüze kadar korumayı başardığı kaya ve lahit mezarları, tiyatrosu ve kilisesiyle görülmesi gereken antik kentler arasında.
4. Pydnai
Pdynai, Fethiye yakınlarındaki dünyanın en güzel 10 doğal kumsalından biri olan Patara Plajının batısında bulunuyor. Plajı görmeye gelen gezginlerin rotasına girmeyi başaran Pydnai, kuşbakışı manzarasıyla macera sevenlerin de gözdesi. Kentin kale surları günümüze kadar ulaşmışsa da surlar içindeki kentten geriye pek fazla yapı kalmamış.
Batı kapısından Likya Yolu geçen Pydnai Antik Kenti, depremler ve savaşlar sonucunda coğrafi temeldeki bozulmalar nedeniyle günümüzde küçük bir tepede yer alıyor.
5. Letoon
Letoon, Fethiye’den 65 km uzaklıkta, Kumluova Köyü yakınlarında bulunan bir antik kent. Şair Ovidius’un anlattığı öyküye göre, Zeus’tan hamile kalan Leto’nun adına kurulan kent merkezinde, kuzeyde Leto, ortada Artemis ve güneyde Apollon’a adanan yan yana üç tapınak bulunuyor.
Xanthos Antik Kenti ile birlikte 1988’de UNESCO Listesine alınan kent, 7. yüzyılda tamamen terk edilerek sessizliğe bürünmüş. Şehirde tapınakların güneybatısında bir çeşme ile kuzeydeki Stoa ziyaretçiler tarafından görülebiliyor. Sırtını doğal yamaca dayayan, Helenistik Döneme ait tiyatro da günümüzde kadar ulaşabilen yapılar arasında yer alıyor.
6. Antiphellos
Antiphellos, Kaş bölgesinin Likya dönemindeki isimlerinden biri. Şehirde bulunan iki dilli bir yazıt sayesinde, Kaş’ın altındaki şehrin Anthiphellos olduğu kesin olarak anlaşılıyor. Kaş, Antiphellos Antik Kenti üzerine kurulduğundan şimdilerde görülebilecek fazla kalıntı bulunmuyor.
Antiphellos’taki en önemli anıt, Uzun Çarşı Caddesi üzerinde, halıcı dükkanlarının arasında kalan ve tek bloktan oluşan bir lahit. Günümüze sağlam bir şekilde ulaşabilen lahdin kime ait olduğu bilinmese de halk ona Kral Lahdi adını yakıştırıyor.
7. Phellos
Phellos, Kaş’ın Pınarbaşı Köyü’nde bulunan antik bir kent. Tarihi hakkında pek bilgi bulunmasa da Phellos Antik Kenti, günümüze ulaştırdığı kalıntılarıyla bir savunma kenti olduğunu anlatıyor. Antik şehirde akropolü çevreleyen surlar dışında fazla yapı kalıntısına rastlanmıyor. Akropolün batı kenarında yer alan ev tipi kaya mezarı, Likya’nın ahşap ev mimarisini kayaya yansıtan en özgün örneklerden biri.
8. Apollonia
Apollonia, Kaş’a 22 km mesafedeki Kılıçlı köyünde yer alan bir antik kent. Kekova yolu üzerinde Likya Birliğine bağlı olarak kurulan şehir, ‘L’ harfine benzeyen bir kayalığın tepesinde bulunuyor. Apollonia Antik Kentini çevreleyen ve günümüze bir kısmı ulaşan surların iç kısmında bir Bizans yapısı ve aynı döneme ait bir kilise bulunuyor.
En ilginç yapılardan biri olan 6 prizmalı gövdeli mezar anıtı, hamam ve kilisenin yanı sıra tahrip olmuş tiyatro, kentte görülebilecek kalıntılar arasında.
9. Aperlai
Aperlai, Kaş ile Kekova arasında, Sıçak Yarımadasının eteklerinde MÖ 400’lerde kurulan antik kent. Şehirde henüz kapsamlı bir kazı çalışması yapılmasa da Aperlai Antik Kentinin kalıntıları denize doğru inen tepenin eteklerinde yer alıyor.
Antik şehirdeki MÖ 4. ve 5. yüzyıla ait eserlerden, Likya diliyle yazılan gümüş sikkeler, Aperlai’nin Likya Birliği öncesi varlığını kanıtlıyor. Kentin rıhtımı ve buna bağlı yapılar şimdilerde su altında kalsa da deniz altındaki görüntüler yer yer izlenebiliyor.
10. Simena
Simena, Kaş ile Finike arasında, Demre’de yer alan, günümüzde Kaleköy olarak bilinen küçük bir Likya kıyı kenti. Antik kentin, MÖ 4. yüzyıldan günümüze kadar stratejik bir nokta olmasının en büyük kanıtı hala sapasağlam duran kalesi.
Sadece deniz yoluyla ulaşılabilen kentteki kaleden Kekova ve çevresinin en güzel manzaralarını görmek mümkün. Simena Antik Şehri, depremlerden dolayı yarısı suyun içinde, yarısı suyun dışında kalan haliyle tam anlamıyla bir sualtı arkeoloji müzesi.
11. Olympos
Olympos, Antalya’nın 80 km güneyindeki Antik Likya bölgesinde yer alıyor. Kentin kesin kuruluş tarihi bilinmese de MÖ 168-78 yıllarında basılan sikkeler Likya Birliğine işaret ediyor. Şehir, eski Anadolu dillerinde yüksek dağ ya da ulu dağ olarak da adlandırılıyor.
Doğudan Akdeniz’e açılan Olympos Antik Kenti, ortasından geçen Akçay (Olympos Çayı) ile ikiye bölünerek tarih boyunca liman kenti olma özelliği gösteriyor. Günümüzde özellikle gençlerin ilgi gösterdiği Olympos, yeşil ve mavinin eşsiz güzelliklerini bir arada barındırıyor.
12. Faselis
Faselis, Antalya’ya yaklaşık 55 km, Kemer’e 16 km uzaklıkta bulunan Antalya’nın en güzel tarihi yerleri arasında yer alan bir antik kent. Beydağları Sahil Milli Parkı sınırları içindeki çam ve sedir ormanları arasında yer alan kentin tarihi MÖ 7. yüzyıla kadar uzanıyor. Antik şehir, muhteşem kalıntıları arasında gezerken aynı zamanda güneşlenip denize girebileceğiniz nadir yerlerden.
Çakılsız sahiliyle Antalya’nın en güzel plajlarından birine sahip olan kent, Likya’nın önemli limanlarından olma özelliği de taşıyor. Şehirde Kuzey Limanı, Savaş Limanı veya Korunmuş Liman ve Güneş Limanı olmak üzere 3 önemli liman bulunuyor. Ayrıca kentin ortasındaki 20-25 metre genişliğindeki muhteşem cadde, görülmeye değer yerler arasında.
Doğal güzellikleri ile gezginlerin gözdesi olan Likya Yolu, Türkiye’nin en iyi manzaralarına sahip, görülmesi gereken yürüyüş rotaları arasında. Fethiye’den Antalya’ya kadar yayılan kaya ve lahit mezarları, Türkiye’nin en güzel manzaralarından biri olan Gelidonya Feneri ve daha birçok muhteşem deneyimi yaşamak isteyen gezginler, her yıl özellikle ilkbahar ve yaz döneminde Likya Yolunu ziyaret ediyor.
Gelecek hafta ordayım. Herkese bu yolu en azından hayatlarında bir defa yürümelerini öneriyorum. Hepsini herkes yürüyemez, ama ne azından doğasını ve koyları görün, aşık olursunuz.
Olimpos gittim çok bakımsız. Bu hazinelerimize niye sahip cikmiyoruz?!
Bu yazıyı okuduktan sonra gitmek istediğim yer.
Böyle bir tura nereden, nasıl katılım sağlayabiliyoruz? Bu yerleri Likya Yolu’nu karadan keşfetmek için tur düzenleyenler var mı teşekkürler;)
Buraları görmeden ölmek olmaz!
Temmuz-Ağustos sıcaklarında çıkılmasını tavsiye etmem. Partneriniz iyi oldu mu çok keyifli bir rota ✌️
Genç yaşlarımda buradaki antik kentlerin çoğunu gezmiştik, iyi ki.
Bu yolu bende bir gün muhakkak yürümem lazım.:)
Bu listeye Likya Feneri’nin yolunun geçtiği Karaöz’ü de eklemek gerekir.
Gerçekten çok güzel yerler fakat seneler geçtikçe buralar bozulmaya başlıyor. Birçok kere gittim her gittiğimde biraz daha bozulmuş oluyor. İnşallah bundan sonar güzelliklerimize daha çok sahip çıkarız.
Seneye yazın kız kardeşimle Likya turuna çıkacağız. İnşallah bu tarihi kentlerin hepsinde bol bol gezip fotoğraf çekiliriz artık.
Bayramda oradaydım. Harika ötesi bir yer, tam kafa dinlemelik 🙂
İyi yaptın. Nerelere gittin?
Olympos, Çıralı 5 gün kaldım.
Tekne turundada Porto Ceneviz, Çoban Limanı ve Sazak’a koylara gittim. Harika yerler, hatta Fotoğraflarımın arasında bazı koylarda çekilmiş resimlerimde var.
Var mı bu denli güzellik başka yerde?
Kelebekler Vadisi’nin girişinde bazı vatandaşlar, Deli Dumrul misali giriş parası topluyorlar; ama ne bir basılı bilet var ellerinde ne birşey…Vira para topluyorlar,küstahça tavırlarla …. Adamlara fiş kesin dedim; yok dediler..Ben de girmedim zaten bu mevsimde sular akmıyor,şelale kurumuş diye duymuştum..Böyle özel yerlerin ,böyle apaçi(!) vatandaşlara kalması ve ölüdeniz’den çıkışlı tekne turlarının sefaleti inanılmazdı!Kalitesiz hizmet verdikleri gibi,herkesi de yolunacak kaz gibi görüyorlar! Çok yazık…
O işgüzarlar Türkiye’nin dört bir yanına dağılmış durumdalar. Gerçekten çok kötü.
Bir türlü kısmet olmadı, bakalım bu sene yine belki.