Belgrad, Balkanlar’da yer alan Sırbistan‘ın başkenti ve Avrupa’nın en eski başkentlerinden biri. Her yaştan insanın, her saatte sokakları şenlendirdiği, dinç ve yüksek enerjili bir şehir. Sırpça’da beyaz şehir anlamına gelen Belgrad, Doğu ve Batı’nın kesişme noktasında, adı gibi ferah, aydınlık ve huzurlu bir kent.

Belgrad’ı biraz keşfedince aklımda ‘Ben burada yaşarım’ cümlesi belirmişti. Şahane doğası, güzel manzarası, yemyeşil parkları, muhteşem mekanları, bar ve restoranları ile insanı baştan çıkaran bir şehir. Şimdiye kadar 3 defa gitme fırsatı bulduğum şehir vizesiz ülkeler arasında. Yakın zamanda sadece kimlikle ziyaret edilebilen bir şehir olacak.

Nehir kenarına kurulmuş şehirlerin ortak özelliği olan hoş bir manzaraya sahip bir şehir Belgrad. Kent hayatının içerisine yerleşmiş bir yeşil alan kültürü Belgrad’a hakim. Şehrin her yanında parktan ziyade orman havası veren yeşil alanlar var. Önünde iki nehir akıyor ve bu şehre bir kıyı şehri havası katıyor.

Son yıllarda Avrupa’nın hızla yükselen şehirleri arasına girdi. Yemyeşil parkları, hareketli gece hayatı, güler yüzlü insanları, birbirinden şık bar ve restoranları ve vizesiz seyahat avantajı ile son yıllarda Türk gezginlerin önemli tatil rotalarından birine dönüşen Belgrad hakkında detaylı bilgileri bu rehberde bir araya getirdim.

Malta

Belgrad Gezi Rehberi

Belgrad, ya da Sırpça ismiyle beyaz şehir anlamına gelen Beograd, Tuna ve Sava Nehirlerinin birleştiği platoda kurulu. Çok eski zamanlardan beri insanlar stratejik bir savunma bölgesi olmasından dolayı Sava ve Danube nehirlerinin birleştiği bu bölgede yaşamışlar. Kelt kabileleri tarafından keşfedilen Belgrad, 878’den bu yana çok sayıda mücadeleye sahne olmuş.

MÖ 3. yüzyılda kurulan Belgrad, ‘Orta Avrupa’nın Kapısı’ olarak tanımlanıyor. İlk olarak İskoçlar, sonra Romalılar işgal etmiş. 44 kez yerle bir edilmiş ve yeniden inşa edilen şehir konumu sebebiyle çok savaş görmüş. Bizans, Bulgar ve Macarlar arasında el değiştirse de on dördüncü yüzyılda Sırp Krallığının başkenti olmuş.

Bugünün Belgrad’ı 1404 yılından beri Sırbistan’ın başkenti. II. Murat ve Fatih Sultan Mehmet döneminde kuşatılan Belgrad, 1521’de Kanuni Sultan Süleyman tarafından Osmanlı topraklarına katılmış. 1918’de Yugoslavya’nın başkenti olan ve 2006’da ülke tamamen dağılana dek bu görevini sürdürmüş.

Çok sayıda medeniyete ev sahipliği yaparak günümüzde kültür, eğitim, ekonomi ve bilim konusunda kendini geliştirmiş bir kent. Belgrad, yakın geçmişte sardığı savaş yaraları ile küllerinden yeniden doğan bir zümrüdü anka kuşu misali günümüzün en güzel Avrupa şehirlerinden.

Tarihi çekirdeğini Kalemegdan’ın oluşturduğu nefis bir konuma sahip. Belgrad’ın karşı yakasında ise 19. yüzyıldan itibaren Novi Beograd kurulmuş. I. Dünya Savaşından sonra da Zemun ve Krnjača ile Ovča gibi yerleşimlerle birleşerek büyümüş. Kent, doğal güzellikler, yeşil alanlar, farklı mimari örnekleri ve çok daha fazlasına sahip.

Tipik Orta Avrupa kenti mimarisine sahip Zemun kent merkezi, modern mimarideki Yeni Belgrad gibi birbirinden farklı mimarinin buluştuğu bir kent olma özelliği taşıyor. Göz alıcı Art Nouveau yapılarından, devasa sosyalist bloklara, Osmanlı eserlerinden Habsburg izlerine dek pek çok farklı mimari bu şehirde bir arada.

Koca plazalardan veya zamana yenik düşmeye başlamış, tarihi dokuya sahip asırlık bir binadan dışarı adımınızı attığınızda, en fazla birkaç dakika yürüyüş mesafesinde, sırtınızı çimlere yayıp, gökyüzünü seyre dalacağınız bir park bekliyor sizi.

BELGRAD NEREDE
Belgrad
, Panoniyen Ovasının Balkanlar ile buluştuğu, Sava ve Tuna nehirlerinin birleştiği noktada kurulmuş.

BELGRAD’A GİTMEK İÇİN NE GEREKİYOR
🛂 Sırbistan vizesiz ülkeler arasında yer alıyor. Bu da uçak bileti alıp, oteli ayırttınız mı uğraşacak başka bir şey yok demek. Avrupa ülkelerine seyahat, Schengen vizesi nedeniyle hep sorun. Evrak toplama, dünya kadar masrafa girme, zaman kaybetme derdi yok. Bu yüzden vizesiz Balkan ülkeleri arasında yer alan Sırbistan ve başkenti Belgrad ülkemizde çok ilgi görüyor.

Zemun, Belgrad
Zemun, Belgrad

BELGRAD NE ZAMAN GİDİLİR
Belgrad’da mayıs-eylül arası hava durumu 25 derecelerde seyrediyor. Gezmek için gayet güzel. Yağışlı ve karlı geçen kışın ise en düşük sıcaklık eksi on gibi değerlerle Ocak ayında görülüyor. Belgrad’ı Aralık-Şubat arası ziyaret etmeyi düşünürseniz yanınıza şemsiye, atkı, bere almayı unutmayın. Mayıs-Haziran en güzel zamanlar.

BELGRAD’A NASIL GİDİLİR
Belgrad Nikola Tesla Havalimanına, Türkiye‘den Türk Hava Yolları, Pegasus ve JAT Airways’in seferleri bulunuyor. Uçak bileti fiyatları artan taleplerden dolayı hızlar yükseliyor. Uygun uçak bileti kampanyalarını erken zamanda değerlendirmekte fayda var.

Nikola Tesla Havalimanı Belgrad merkeze arası 13 km. Taksi ile gitmek 1800 Dinar tutuyor. Havalimanında yer alan Taksi Information masalarına giderek ‘ön ödemeli’ taksileri kullanın. Rastgele taksiye binecekseniz de mutlaka fiyatı netleştirin.

🚌 Minibüs ile havalimanından şehir merkezindeki Slavija Meydanına kadar 300 Dinarı karşılığında gidebilirsiniz. Havalimanından A1 ve 1A Nolu Shuttle Bus veya Zeleni Venac’aya giden 72 Nolu halk otobüslerini de kullanabilirsiniz.

🚙 Balkan Holidays firması şöförlü Mercedes E Class ile 25€’ya havalimanından dilediğiniz yere transfer sağlıyor. 7 kişilik Mercedes Van ile gitmek ise 40€. Araçlarında ücretsiz wi-fi ve su ikramı da var. İletişim için transfers@balkanholidays.rs adresine yazın. Sahibi Bojan Türkiye’de okumuş ve Türkçe biliyor. Bojan Petkoviç +381642586244.

🚝 Belgrad’a gitmek için tren tercih ederseniz, İstanbul’dan sabah ve akşam olmak üzere günde iki kez hareket eden trenler, Bulgaristan üzerinden Belgrad’a ulaşıyor. Belgrad Merkezi Tren İstasyonu, Glavna Otobüs İstasyonunun hemen yanında yer alıyor. En son kontrol ettiğimde Sofya-Belgrad hattı tadilattaydı.

BELGRAD ŞEHİR İÇİ ULAŞIM NASIL
Çok büyük bir kent olmayan Belgrad’da gezilip görülecek yerlerin birbirine yakın. Çok az taksi veya toplu taşıma kullandım. Hemen her yere yürüyerek gittim. Belgrad BusPlus Kart aldığınızda tüm toplu taşıma araçlarında kullanabiliyorsunuz. Şehir içi ulaşım için otobüs, tramvay ve metro kullanılıyor. Turistler için en kullanışlı olan 2 Nolu Tram ile şehrin pek çok turistik yerine ulaşabileceğiniz bir hat. Hatta hiç inmeden bile geniş bir şehir turu atmış olursunuz.

BELGRAD’DA NEREDE KALINIR
ⓘ Konaklamanızı Stari Grad bölgesinde seçin. Konaklamanızı buraya yakın bir noktada seçin Savamala bölgesinde yer alan, üç gece kaldığım 4 yıldızlı Jump Inn oteli dizayn tasarımı ile tercih edilebilir ✔︎ Son gezimde kaldığım Kopernikus Hotel Prag (4*) de gayet iyi bir oteldi. Şehrin yürüyerek bir çok yerine ulaşmak mümkün.

Ünlülerin kaldığı tarihi bir otelde kalmak isterseniz Moskva Oteli tercihiniz olsun ✔︎ Belgrad merkezde hostelde kalmak isterseniz NapPARK Hostel ise Belgrad’ın en iyi hostellerinden biri. Tuna Nehri kenarında, nehir üstündeki ilginç hostellerde de kalabilirsiniz. ArkaBarka Floating Hostel, San Art Floating Hostel ve Green House Hostel bunların en iyileri.

Avrupa’nın büyük başkentlerine gidenler bilir, cehennem gibi pahalıdır, ancak Belgrad öyle değil. Orta sınıf bir restoranda akşam yemeğini 15€’ya yiyebilirsiniz. Pizza ve börek satan yerler çok daha ucuz. Bira 2-3€, ünlü Sırp Pljeskavica Hamburgeri 2€. Konaklama maliyeti de öyle. Hosteller 6-13€ civarında. 30€’dan başlayan otel bulabilmek de mümkün.

Belgrad Gezilecek Yerler 📌

Belgrad, zengin tarihi ve kültürel miras sunan bir başkent. Şehrin tarihi dokusunu Stari Grad, Savamala, Skadarlija ve Zemun bölgelerini gezerken hissetmek mümkün. Eski binaların sıralandığı sokaklar, kilise ve katedraller, anıtların ve çeşmelerin süslediği meydanlar, parklarla iç içe geçmiş gezmesi keyifli bir şehir.

Şehirde yürüyerek gezmek keyifli. Belgrad gezilecek yerler rotanızı iyi planlarsanız pek çoğuna yürüyerek gidebilirsiniz. Yorulduğunuzda en yakın cafede mola verip rotanıza sonra devam edin. Belgrad için en az 2 gününüzü ayırın. Çok yakında olan Novi Sad şehri, müzeler ve tarihi diğer noktaları görmek için 4 gün ayırabilirsiniz.

Stari Grad, Belgrad’ın en çok seveceğiniz merkezi. Trafige kapalı, Belgrad’ın en güzel caddesi Knez Mihajlova, pek çok görmeniz gereken yer ve Kalemegdan bu tarihi bölge içerisinde veya yakınında yer alıyor.

Skadarlija, gece hayatının ve restoranların kalbi olan, Belgrad’ın bohem köşesi. Bir zamanlar izbe meyhanelerin olduğu yıkık dökük yer sanatçıların ilgi görmesiyle yıldızı parlıyor. Bizdeki Alaçatı gibi hızla dönüşerek şehrin en nezih, en çekici bölgelerinden biri halini alıyor.

Zemun, Belgrad merkezin karşı yakasında, Orta Avrupa kenti görünümünü hâlâ korumuş bir şehir. Pek çok kişi burayı görmeden Belgrad’dan ayrılıyor. Nehir kıyısında uzayan nefis yürüyüş yolu ve hoş restoranları, güzel mimariye sahip evleriyle Belgrad gezilecek yerler listenize görmenizi öneririm. Sessiz, sakin, yeşil alanı ve tarihi sokakları bol bir bölge.

Savamala, bizim Karaköy tadında hızla gelişen, mekanları ve salaş binalarıyla özellikle hoş mekanları ile yıldızı yükselen bir semt. Kalemegdan’ın sur duvarlarının dışında inşa edilen ilk yerleşim yeri olmuş geçmişte. II. Dünya Savaşı döneminden kalma atölyelerin her biri şimdilerde cafeler, klüpler, sanat merkezleri, tasarım atölyeleri, seçkin restoran olarak hayat bulmuş. Belgrad gece hayatının yeni gözde yeri.

Nova Grad (Yeni Belgrad), Savamala’dan Savski Most Köprüsü aracılığıyla karşıya geçtiğinizde, düz alanda kurulmuş kentin yeni bölgesi. Burası yüksek katlı binaların, modern iş merkezlerinin ve AVM’lerin olduğu bir bölge. Gezmek açısından çekici bir yanı yok, ancak Sava Nehrine paralel uzayan yürüyüş caddesi hoşuma gitmişti.

Belgrad’ı keşfetmek için ücretsiz düzenlenen turlara katılabilirsiniz. Belgrad Turizm Ofisinin düzenlediği Belgrade Walking Tours, yaklaşık 2,5 saat süren 3 farklı ücretsiz tur seçeneği sunuyor. Birini seçip katılın, turlar ücretsiz olsa da bahşiş verin. Belgrade Talking adlı uygulamayı indirip kendiniz de Belgrad gezinizi planlayabilirsiniz.

1. Cumhuriyet Meydanı

Republic Square (Cumhuriyet Meydanı), şehrin ünlü yeri Knez Mihailova Caddesine oldukça yakın. Belgradlıların buluşmak için en çok kullandıkları yer. Belgrad gezisine başlamak için en uygun nokta. Bir zamanlar Belgrad Hisarının ana girişi meşhur Stambol Kapısının bulunduğu meydanda görebileceğiniz birkaç yer var.

İlk kez 1868’de kapılarını açmış Ulusal Tiyatro, çocuklar için kurulmuş ilk Sırp profesyonel tiyatrosu Boško Buha Tiyatrosu, Ulusal Müze bu meydanın çevresinde yer alıyor. Meydanın ortasında 1882’de dikilmiş, Osmanlının Sırbistan üzerindeki hakimiyetini sonlandıran Prens Miloš Obrenović’in bir eliyle ileriyi işaret ettiği bir heykel yer alıyor. Heykelin hemen ise Ulusal Müze bulunuyor.

Belgrad Ulusal Müze (National Museum in Belgrade), Sırbistan’ın en önemli müzesi. İlk kat Prehistorik dönemden başlıyor, oldukça başarılı. Antik Yunan ve Roma dönemlerinden kalma çok sayıda heykel, silah ve diğer parçalar sergileniyor. İkinci katta ağırlıklı olarak yağlı boya tablolar var. Giriş ücreti 300 RSD (50 TL). Pazar günleri ücretsiz.

Belgrad Ulusal Tiyatro (National Theatre in Belgrade), sahne ve müzik etkinliklerinin düzenlendiği bir bina. Cumhuriyet Meydanındaki taş binada, savaşlar ve yıkımlar nedeniyle kısa aralarla yaklaşık bir buçuk asır boyunca oyunlar oynanmış. Tiyatro turlarının dahil olduğu programlarla oditoryum, sahne, giyinme odaları ve kostüm alanları gezilebiliyor.

Terazi Meydanı (Terazije Meydanı), ismini kentin su dağıtımı için 1840’larda Osmanlıların inşa ettiği su kulesinden alıyor. Cumhuriyet Meydanından biraz devam ettiğinizde karşınıza çıkan meydan. 1906’da Maksim Gorki, Alfred Hitchcock, Brad Pitt gibi pek çok ünlü ismi ağırlayan Moskva Oteli ile ünlü meydan, Sremska Caddesinden Kralja Milana Caddesine kadar uzanan bir alanı kaplıyor.



2. Knez Mihailova Caddesi

Knez Mihailova Caddesi, Terazije’den başlayıp Kalemegdan’a kadar uzayan Belgrad’ın en ünlü ve hareketli caddesi. Republic Square’nin hemen yanıbaşından itibaren uzayıp giden cadde, şehir sakinlerinin ana buluşma noktalarından birisi. Araç trafiğine kapalı caddenin tarihi Osmanlı dönemine dek uzanıyor.

Şehrin büyük caddelerinden Terazije’den başlayıp Kalemegdan Parkına kadar 850 metre uzayan cadde, adını Prens Milos’un en genç oğlu ve modern Sırbistan’ın en aydın devlet büyüğü Knez Mihailova’dan almış. Doğru Avrupa’nın en güzel yaya caddesi olarak da listelerde adı sıkça geçen caddedeki yapıların çoğu 19. yüzyıl tarihli.

19. yüzyıla kadar büyük bir önemi olmayan bir cadde iken zenginlerin burada ev yapmaya başlamasıyla dikkatleri üzerine çekmeye başlamış. 1869’da yapılan Srpska Kruna Oteli, 1870’te yapılan göz alıcı 46, 48 ve 50 nolu evler ve 1835’te yapılan Greca Kraljica Kafe ile yıldızı iyice parlamış.

Cadde boyunca dallanıp budaklanan şirin sokaklarda sayısız kafe, restoran ve butikler sıralanıyor. Gece atmosferi bir başka güzel. Caddenin sonunda ise Belgrad’ın en güzel yerlerinden Kalemegdan Parkı başlıyor. Sıcakkanlı Belgradlılar ile tanışmak ve sohbet etmek için uygun bir yer.

3. Kalemegdan

Belgrad Gezi Rehberi

Kalemegdan (Belgrad Kalesi), Sava Nehrinin Tuna nehrine bağlandığı noktada, tepe bir noktada, Romalılar tarafından 1. yüzyılın sonlarında yapılmış bir kale. Tarih boyunca ele geçirilmesi en zor kalelerden biri olmuş hep. Yüzyıllar süren kuşatmalar, savaşlar ve fetihler sonucunda sayısız kez yıkılmış ve her seferinde yeniden inşa edilmiş.

Kale çok iyi bir durumda. Şu anki görüntüsü ise 18. yüzyıldan kalma. Osmanlı Avrupasında İstanbul ile birlikte yüz bin nüfusu aşan ikinci büyük şehir Belgrad’ın o dönemdeki kalbi burasıydı. Geniş yeşil alanları, meydanları, yürüyüş yerleri ile ayrılmak istemediğim ve her gittiğimde mutlaka ziyaret ettiğim yer oldu.

Askeri Müze, St. Petka ve Ruzia kiliseleri, İşkence Müzesi, Kula Nebojsa (Cesaret Kulesi), Damat Ali Paşa Türbesi, VI. Carl Kapısı, Roma Kuyuları ve Belgrad’ın sembolü olan Pobednik’de görülecek yerler arasında. Belgradlılar tarafından çok sevilen parkta gölgede dinlenebileceğiniz banklar, heykeller, sanat sergileri, hayvanat bahçesi, eğlence parkları, hediyelik eşya stantları gibi keyifli bölümler var.

Satranç oyuncularının, sincapların ve âşık çiftlerin en gözde mekânı. Şehir gezinizde yorulursanız gidip dinlenebileceğiniz bir yer olarak kaydedin. Hemen yakınında bir dinazor parkı ve hayvanat bahçesi var, çocuklu aileler sevebilir. Şehir gezisinden sonra asırlık ağaçların gölgesinde dinlenmek veya gün batımında şahane manzarayı izlemek için gidin.

Kalemegdan kış döneminde (15 Ekim – 15 Nisan) 10.00-17.00, yaz döneminde (15 Nisan – 15 Ekim) ise 11.00-19.00 saatleri arasında ziyarete açık. Park alanına giriş ücretsiz. Kalemegdan giriş ücreti yetişkinler için 300RSD, öğrenciler için ise 250RSD. Nebojša Kulesi, Saat Kulesi, Roma kuyuları ve Askeri Müze’ye giriş hakkı sunan en kapsamlı bilet ise yetişkinler için 450RSD, öğrenciler için ise 350RSD.

4. Aziz Mihail Katedrali

Aziz Mihail Katedrali

Aziz Mihail Katedrali (St. Michael’s Cathedral) baş melek Aziz Michael’e adanmış. Şehrin ana kilisesi olan ve içi altın kaplama oyma ikonostazlar ile süslü olan kilisenin yapımı 1845’te tamamlanmış. Kilise, 16. yüzyılda inşa edilen eski bir kilisenin üzerine kurulmuş.



Şu anda Sırp azizi, İmparator Uros’un kutsal sayılan bedeni ile yine Sırp tarihinin en önemli isimlerinden Vuk Karadzic, Dositej Obradovic; Sırp hükümdar Obrenovic hanedanlığından Milos, Mihailo ve Milan’ın lahitleri de bulunuyor.

🕘Aziz Mihail Katedrali haftanın 7 günü 09.00-17.00 saatleri arasında ziyarete açık. 💶Katedrali ziyaret için giriş ücreti alınmıyor ancak ziyaretçilerin kilisenin bağış kutularına uygun bir miktarda bağış yapmaları bekleniyor.

5. Etnografya Müzesi

Belgrad Etnografya Müzesi, Sırpların geleneksel kültürlerini yansıtan zengin sergiye sahip. Balkanların en eski müzelerinden biri olan müzeye Eski Osmanlı müzesi denebilir belki. Kostüm, kilim, el sanatları, araç gereç, mobilya ve mücevher koleksiyonlarına ev sahipliği yapıyor. Bünyesinde hediyelik eşya ve el sanatlarının eşyaların satışa sunuluyor. Müze severlerin ilgisini çekebilir belki.

Müze, pazartesi hariç haftanın 6 günü 10.00-17.00 saatleri arasında ziyaret edilebiliyor. 💶 Pazar günleri ücretsiz olan Belgrad Etnografya Müzesi giriş ücreti yetişkinler için 120RSD, çocuk ve öğrenciler için ise 60RSD.

6. Tasmajdan Park

Taş Meydan (Taşmajdan), şehirde pek çok görkemli ve görülmesi gereken anıta ve binaya sahip bir meydan. Oldukça geniş bir alana yayılan, şehrin en güzel parklarından. 1830’da Osmanlının tanıdığı ayrıcalıklarla birlikte Sırbistan’ın bağımsızlık bildirisi Tasmajdan Park’ta okunmuş. St. Mark Kilisesi ve Rus Kilisesi görülmesi gereken yerler.

Park çevresinde 1934’te yapılmış olan Postane, Taşmajdan Spor Merkezi, Dusko Radovic Çocuk Tiyatrosu, Taş ve Metropol Palace Otelleri ile Sırbistan Radyo-TV Binası ve çocuk parkı yer alıyor. Ailelerin ve çiftlerin sıkça geldikleri Belgrad’ın yeşil yüzünü en güzel gözler önüne seren ferah bir yer. Kış mevsiminde cazibesi maalesef pek yok.

St. Mark Katedrali, 1835 tarihli eski bir kilisenin yerine 1940 yılında yapılmış bir Sırp-Ortodoks kilisesi. Ülkedeki en büyük kiliselerden biri. Parlamento Binası’nın çok yakınında bulunuyor. Kilisenin girişi dış tarafında Aziz Mark’ın bir mozaiği var.

7. Nikola Tesla Müzesi

Nikola Tesla Müzesi, Belgrad’ın dünyaca ünlü müzesi. Belgrad’ın merkezinde, 1929’da inşa edilmiş bir villada yer alıyor. Nikola Tesla’nın kişisel mirasını koruyan dünyadaki tek müze. Sırpların yüz akı Tesla’nın, bugünkü hayatımıza pek çok etkisi olan kablosuz cihazlar, cep telefonları, radarlar, radyo, uzaktan kumanda dahil olmak üzere elektrikli motor kullanan birçok cihazın aslında gerçek mucidi.

Sırp mucit, bilim adamı ve elektrik mühendisi Nikola Tesla, elektrik ve manyetizma alanında devrim niteliğinde buluşlara imza atmış bir deha. Nikola Tesla Müzesinde mucide ait binlerce doküman, bilimsel notları, şahsi mirası, kitap, fotoğraf ve çizimler ve küllerinin bulunduğu vazo bulunuyor.

Ayrıca müzede buluşlarının bilgisayarla yapılmış modellerini de interaktif olarak deneyimleyebilirsiniz. Nikola Tesla Müzesinde elinize alacağınız floresanı hiçbir bağlantı olmadan yakabileceğiniz eşsiz bir deneyim yaşatıyor. Müze, pazartesi hariç haftanın 6 günü 09.45-20.00 saatleri arasında ziyaret edilebiliyor. Müze giriş ücreti 500RSD. 7 yaş altı ziyaretçilere ücretsiz.



8. Savamala

Savamala, yani ‘Sava Mahallesi’, Sava Nehri kenarından, Kalemegdan ve Kosancicev Venac arasında uzanıyor. Modern yapıların birbirine benzeyen yapısından uzak kişilikli bir bölge. Surların dışına yapılan ilk yerleşim bölgelerinden olan yer son yıllarda çok hızlı değişim içerisinde. Sanatçılar bölgeyi bizdeki Alaçatı misali kontrol altına alıp, yaratıcı girişimcilerle dönüştürdüler.

1830’lu yıllara tarihlenen bölge, bir zamanların tuğlalı depolarının, eski fabrikaların, yıkık dökük evlerin olduğu atmosferden çok hızlı bir değişimle yeniden doğuyor. Her gittiğimde insanı şaşkınlığa düşürecek şekilde değişmiş, gelişmiş buluyorum. Sokak sanatı, duvar resimleri, gri beton duvarlar mümkün olduğu kadar korunarak mahallenin eski mütevazı hali bozulmadan dönüşüm sağlanmış.

Geçtiğimiz yüzyılda seçkinlerin konakladığı Art Nouveau sanatını en iyi temsil eden binaların olduğu Savamala, uzun yıllar zamanın yıkıcı etkisine maruz kalmış. Terkedilmiş ve harap durumdaki evlerin temelleri üzerinde filizlenen binalar, tarihi, kültürel ve sanatsal açıdan Belgrad’ın eşsiz bir bölgesi olarak evriliyor.

Yine de şahane mekanların yanında, bölgenin özüne uymayan bazı yapılar biraz can sıkıcı olabiliyor. Muhteşem binaları art arda izlerken birden araya karışan savaş sonrası bir yapı tüm keyfi kaçırabiliyor. Ancak bu nostaljik bölgede insanı hayrette bırakacak çok sayıda mekan var.

Mikser House, geniş ahşap döşemeli eski bir ambar iken sonraları bir tasarım merkezi ve performans alanına dönüştürülmüş nefis bir yer. Diğer sevdiğim bir yer ise eski dokusu korunarak hizmet veren Jazz Basta. Ekolojik özellikleri, düzensiz tasarlanmış iç mekanları, samimi atmosferiyle çok beğendiğim bir cafe. Yaz aylarında bahçesi çok keyifli.

Sadece 8 masalı restoran Salon 1905; Club, Stand up komedisi ve bir bar birleşimi Ben Akiba; Sırp rock müziğinin efsanesi Bora Djordjevic’in açtığı mekan Corba Caffe; fıçı Çek biralarını bulabileceğiniz Gvozdjara ilginizi çekecek diğer mekanlar olabilir. Ayrıca Braće Krsmanović sokağını da mutlaka gezin.

9. Skadarlija

Skadarlija (Skadarska diye okunuyor), sadece 400 metre olmasına karşın Belgrad’ın en güzel sokağı. Bir zamanlar çingenelerin yaşadığı, şimdilerde bohem bir köşe olan Skadarlija, nefis akşam yemekleri için şahane bir yer. Şehir merkezinde Despot Stefan Bulvarı ile Dusanova Caddesinin buluştuğu bölgede yer alan cadde boyunca eski evleri görebilirsiniz.

Trafiğe kapalı, döküm demirden balkonlardan, teraslarından saksıların, çiçeklerin sarktığı evler şimdilerde en seçkin misafirlerini ağırlıyor. Ahşap fıçılar içerisindeki zakkum ağaçları, adını bilmediğim bir çok rengârenk çiçek sokağı süslüyor. Aslına bakarsanız 19. yüzyılda burası çingene meydanı olarak biliniyordu.

Şimdiyse şehrin ünlü simalarının toplanma yeri, abartarak söylersem Paris’in Montmartre bölgesi ile karşılaştırılacak kadar güzel. Oldukça canlı, 7/24 yaşayan Skadarlija’da, Kafana denilen, yerel lezzetleri ve Sırp şaraplarını sunan, çok sayıda restoranın sıralandığı bölge oldukça hoş bir atmosfere sahip.

Et oburların mutlu olabileceği bir şehir burası, özellikle ızgara sevenlerin. Belgrad’ı ziyaret ettiğinizde, eski şehir bölgesinde bulunan bir çok Kafanada cevapcici veya börek gibi nefis lezzetleri deneyin. Bizdeki meyhanelere benzer bu mekânlarda, sabahın erken saatlerine kadar geleneksel Sırp canlı müzikleriyle keyifli akşamlar geçirmek mümkün.

Skadarlija’da tercih edilebilecek kafanalar ise Šešir Moj (Eski şapka), Tri Sesira (Üç Şapka), Dva Jelena (İki Geyik). Sokağın en eski restoranlarından hangisine girseniz gerek atmosferi, gerek sundukları lezzeti gerekse de canlı müzikleriyle insanı baştan çıkarak mekanlar. Hepsi çok şık, fiyatlar makul.

10. Aziz Sava Katedrali

Aziz Sava Katedrali (Hram svetog Save), Sırbistan’ın ilk başpiskoposu olan St. Sava’nın adına idına inşa edilmiş. Katedral, azizin yakılan bedeninin bulunduğu yere yapılmış. Ülkenin en büyük Sırp Ortodoks kilisesinin hazırlıklarına 1894’te, yapımına 1936’da başlanmış. Arada epey bir boşluk var.

St. Sava Katedralinin inşası 1941’de Almanya’nın Yugoslavya’ya saldırmasıyla yarım kalsa da 1985’te tekrar devam edilmiş. İçeri girdiğinizde hala inşatın devam eden bölümlerini görüyorsunuz. Sırplar’ın en büyük dini tapınağı St. Sava Tapınağının 91×81 metre boyutlarında, kubbesi 70 metre yüksekliğinde ve toplam 4 bin ton ağırlığında. Mimari olarak Ayasofya’yı anımsatmıştı bana.

🕘 Katedral, haftanın 7 günü 09.00-18.00 saatleri arasında ziyarete açık. 💶 Aziz Sava Katedrali’ni ziyaret etmek isteyenler ücret ödemeden katedrali gezebiliyor. Ziyaretçilerin katedral içerisinde en fazla 30 dakika kalmalarına izin veriliyor.

11. Zemun

Zemun, Sava nehrinin sağ tarafında bir zamanlar bağımsız bir şehir ancak günümüzde Belgrad’a bağlı, hala eski ruhunu koruyan bir yer. Tuna nehri boyunca uzanan, Kalemegdan’ın tam karşısında uzanan bölgenin hem meydanı ve hem de sokakları pek bir güzel. Turist kalabalığı olmadan eğlenebileceğiniz yeni bir seyahat noktası arıyorsanız burası mis gibi bir kasaba.

Geçmişte iki güçlü imparatorluk olan Avusturya ve Osmanlı arasında bir sınır kasabasıydı. 1934’te Belgrad ile birleşti. Tuna nehri boyunca nefis bir yürüyüş alanına, köklü tarihe sahip kentlerin cazibesine ve muhteşem manzaraya sahip. Gün batımında nehir süzülen kuğuları görmek için dahi gidilebilir.

Holy Virgin Mary Kilisesi ve Gardos Kulesi görülmesi gereken yerleri. Macarlar’ın yaptırdığı Milenyum Kulesi (Gardos Tower) fotoğraf çekmek için şahane. Tuna boyunca sıralanan çok nefis restoranları var.

Gardoš Kulesi veya Millenium Kulesi, Zemun’da bulunan bir anıt kule. Pannonian ovasındaki Macaristan yerleşiminin bin yılını kutlamak için 20 Ağustos 1896’da inşa edilmiş. Merdivenler dik ve dar. Kulenin en tepesine çıkıldığında çok güzel bir manzara sizleri bekliyor olacak. Giriş 200 Dinar.

Belgrad’a yolunuz düşerse, şehrin en güzel gün batımı ve bisikletle gezi rotalarından birisine ev sahipliği yapan güzel köşesi Zemun’a uğramayı ihmal etmeyin. Nehre bakan Reka Restoran‘da bir akşam yemeği molası verin. Memnun kalmak garanti. Orijinal ve ilginç yerleri seviyorsanız Cafeteria Gardos’u ziyaret edin.

Skadarska’dan (Skadarlija) kalkan 95 numaralı otobüsü ile Sava Centar’ı gidin ve oradan sizi Zemun’un kalbine götürecek olan 88 numaralı otobüsü bekleyin. Pancevacki istasyonundan Zemun’a gitmek için treni de kullanabilirsiniz



Apartment La Bombonera, Hotel Theater Belgrade, Garni Hotel Jugoslavija ve Garni Hotel D10 Zemun’da konaklayabileceğiniz hoş otellerden bazıları. Villa Akacija, Zemun’un merkezinde ve Tuna kıyısına 300 metre uzaklıkta yer alan bir otel.

12. Ada Ciganlija

Ada Ciganlija (Savsko jezero), Tuna ve Sava nehirlerinin ortasında bulunan küçük bir ada. Şehrin en güzel yerlerinden olan Ada Ciganlija, Belgrad’ın Sava Nehri’ne bakan yakasında bir yol ile ana karaya bağlı, burası merkeze 5 km uzaklıkta. Belgrad’ın denizi olarak biliniyor. Üzerinde yapay Sava gölü ve gölün plajını yazın Sırplar güneşlenmek için kullanıyor.

Sava Nehrinde bulunan yapay bir yarımada olan Ciganlija, sahilleri ve spor etkinlikleri ile çok ilgi çeken bir yer. Sava nehrinde kano ile gezme, bisiklet kiralayıp etrafı dolaşma ve yürüyüşler yapmak mümkün. yarımadada, içerisinde ceylan, tavşan ve tilki bile görebileceğiniz kadar vahşi yaşama yakın, yoğun bir ormanlık arazi de bulunuyor. Yemyeşil, ferah, huzurlu.

Çok sayıda mekan var. Kışın kimsenin gitmediği yer yazın capcanlı. Plajları ve etkinlikleri öylesine keyifli ki yaz aylarında günde 100 bin kişi ağırlıyor. Yaz döneminde partiler, konserler, aktiviteler yapılıyor. Sonbaharda görmedim ama ağaçların renkleriyle çok fotojenik olduğuna eminim.

Ada Ciganlija nasıl gidilir konusunda yaptığım araştırmalarda net bilgiler olmasa da Nikola Tesla Müzesi’nin yakınlarındaki bir duraktan 23 nolu otobüsle gidilebildiğini öğrendim. Belgrad merkezden taksiyle gitmesi 15 dakika. Ada Ciganlija dışında Ada Huja ve Ada Medjica da dilerseniz doğanın ve yeşilin içine en iyi dalabileceğiniz yerlerlerden.

13. Novi Sad

Karlofça’ya 11 km uzaklıkta olan, Voyvodina Eyaleti’nin başkenti Novi Sad, Sırbistan’ın Belgrad’dan sonra ikinci büyük şehri. Eski Yugoslavya Cumhuriyeti’nden beri özerk olan Voyvodina’nın başkenti olan ve Sırbistan’ın Atina’sı olarak anılan Novi Sad, uzun yıllar Avusturya-Macaristan İmparatorluğu hâkimiyetinde kaldığından Macar etkisi ağır basan bir yerleşim.

Ülkenin kuzeyinde, Tuna Nehri kenarına kurulu Novi Sad’da ilk durağınız, muhteşem kent manzarasıyla kesinlikle Petrovaradin Kalesi olmalı. Ardından, Albert Einstein’ın da bir süre yaşadığı şehir turu yapabilir, Özgürlük Meydanı, Svetozar Miletiç Heykeli, Katolik Katedrali, Ortodoks Aya Yorgi Katedrali, Aya Nikola Kilisesi ve Sinagog’u ziyaret edebilirsiniz.

14. Karlofça

Karlofça Antlaşması’nın yapıldığı ve Sırbistan için de oldukça önemli, Vojvodina’nın en uğrak turistik kasabası olan Karlofça (Sremski Karlovci), Belgrad’a yaklaşık 1 saatlik bir mesafede bulunuyor. 170 yıl Osmanlı egemenliği atında kaldıktan sonra tekrar Avusturya-Macaristan Krallığı’na geçen Karlofça’nın merkezi olarak bilinen Karlofça Meydanı’nın her tarafındaki tarihi binalar dikkat çekiyor.

Tarihi MÖ. 7000’lere dek uzanan kasaba, ilk kurulan Sırp ortaokulu ve yüksekokuluna ev sahipliği yapmış, 18.yüzyıla kadar da Sırp Ortadoks Kilisesi’nin merkezi konumunda oldu. Karlofça’da, Şehir Meclisi, Katolik Kilisesi, Dört Aslan Çeşmesi’ni gezdikten sonra, 1699’da imzalanan Karlofça Anlaşması’nın imzalandığı tepede yer alan Barış Şapeli’ni de ziyaret edebilirsiniz. Kasabadan ayrılmadan Karlofça’ya özgü ‘Bermet’ şarapları ve balından satın alabilirsiniz.

Belgrad’da bunlar dışında görülmesi gereken yerler arasında Nikola Pasiç Meydanı, Belgrad Afrika Sanatı Müzesi, Teraziye Mahallesi, Öğrencilerin Meydanı, Sırbistan Parlamentosu binası sayılabilir. Ayrıca kentin iki yakasında birçok park, anıt, müze, kafe, restoran ve mağaza bulunuyor.



Avala Kulesi, ilk 1965’te yapılmış, ancak 1999’daki NATO bombardımanında yok olmuş bir kule. 2010’da tekrar yapılan kule Balkanlardaki en yüksek telekomünikasyon kulesi olma özelliğine sahip. Belgrad’ın dışındaki Avala Dağı’nda yer alan Avala, 206 metre yüksekliği ile Sırbistan’ın en yüksek beşinci yapısı.

Çiçek Evi (Kuća Cveća – House of Flowers), II. Dünya Savaşında Yugoslavlara önderlik eden ve sonra da Yugoslavya’nın başına geçen Josip Broz Tito’nun anıt mezarı. Aslında 1975’te Tito için bir kış bahçesi olarak yapılmış. Öldükten sonra buraya gömülmeyi de kendisi istemiş. 1980’de yaşamını yitiren Tito ve karısı burada yatıyor.

BELGRAD’DA NE YENİR
Belgrad oldukça köklü ve zengin bir mutfağa sahip. Et oburların mutlu olabileceği bir şehir burası, özellikle ızgara sevenlerin. Yerel lezzetler sunan ve Kafana olarak bilinen restoranlar, Sırp mutfağının lezzetli yemeklerini sunuyor. Geleneksel mekânlarıyla öne çıka Skadarlija Bölgesi ise en güzel restoranların olduğu bölge.

Canlı müzik yapan çoğu kafanada kulağa hoş gelen müzikler leziz Balkan yemekleri ile bir arda. Yemekler, geleneksel ahşap köz fırında ve kömür mangalında hazırlanıyor. Tüm eski Yugoslav ülkelerinde meşhur olan ćevapčići ya da ćevapi yemeği, doğranmış dana etinin parmak kalınlığında buzlara sarılıp ızgarada pişirilerek, küp şeklinde kesilmiş soğanlarla servis ediliyor.

Özellikle et yemeklerinin ağırlıkta olduğu Sırp mutfağında, daha fazla lezzet için neredeyse tüm yemekler kajmak adı verilen, kaymak benzeri bir çeşit krema ile servis ediliyor.

Bunların yanında özel salata ve tatlılar denemesi gereken lezzetler arasında. Rakija, shot şeklinde servis edilen ve farklı tatlara sahip Belgrad’ın yerel içkisi. Erik rakisi ya da brandy’si rakıjadan 3 shot içtiğinizde çakır keyif yapıyor.

BELGRAD GECE HAYATI
Belgradlılar sıcak kanlı, misafirperver, açık görüşlü ve oldukça saygılı insanlar. Belgradlıların %40’ı 15-45 yaşları arasında olduğundan şehir hareketli ve canlı. Spor yapmayı ve yürüyüşü çok seviyorlar. Akşamları nehir kenarları, cafeler, restoran ve sokaklar her zaman insanlarla dolu.

Belgrad’ın ortasından geçen Sava ve Danube Nehirlerini yakından tanımak için birebir olan nehir turlarına katılabilir, kıyılarında yürüyebilir ya da bisikletle gezebilirsiniz. Sava ve Danube Nehirleri üzerinde düzenlenen birkaç tur seçeneği bulunuyor. Sabah ya da akşam, yemekli ya da yemeksiz turlar sunan Yachting Club Kej, 70 kişilik katamaran kapasitesiyle, 350 Dinar karşılığında iki saat boyunca nehir keyfi yaşatıyor.

Karadordeva Caddesindeki Sava Yolcu Limanından hareket eden Sirona (Lüx Gemi), gece/gündüz Sava ve Danube’de tüm günlük veya brunch turları sunuyor. Tüm gün turlar ile Novi Sad ile Sremski Karlovci’ye seyahat düzenleyen Sirona’yı da tercih edebilirsiniz.

Şehrin dört bir yanında birbirinden güzel barlar, gece clubları bulunuyor. Nerede olduklarını öğrenmenin en kolay ve pratik yolu, kaldığın otelin resepsiyonuna sormak. Mayıs ve Eylül arasındaki dönemde Sava ve Danube nehirlerinde yüzen club tekneler çok rağbet görüyor. Sound, 20/44, The Tube ve KC Grad Belgrad’ın popüler mekanları arasında.

Yaz döneminde Ada Ciganlija’da düzenlenen partiler, nehir turları atan yüzen kulüpler, Savamala’da elit klüpler, jaz barları ve dahası. Heme güzel yemek yiyeyim hem canlı müzik dinleyeyim derseniz en güzel tercih Skadarlija.

Mr. Stephan Braun, şehrin en çok ismini duyduğum gece klübü. Türklerin çoğu da buraya gidiyor, çok da kaliteli bir yer olduğu söylenemez. Bir apartmanın 9. katındaki barda fiyatlar makul, gece yarısı sonra hareketlenip sabaha kadar süren bir eğlence vaad ediyor.

The Bank Club, Plastic, KST, Francuska Sobarica, Siprazje, Freestyler, Winter Stage, Hype ve Brankow gece kulüpleri göz atabileceğiniz diğer hareketli ve ilgi gören mekanlar.

Belgrad, Balkan coğrafyasının en eski ve en köklü şehirlerinden biri. Türkiye’den vizesiz seyahat edilebilen bu renkli kent, hareketli gece hayatı, leziz yemekleri, muhteşem manzaraları ve müzeleri ile görülmeye değer.

134 Yorumlar

  1. Ben ve kizim Belgrad’a gitmek icin hazilik yapiyoruz. Kizim bir yasinda; guzel bi otel ve ekonomik fiyata ucak biletleri, gezilecek guzel yerler hakinda bizi bilgilendirir misiniz?

    • Otel olarak şehir merkezine yakın bir otel seçin taksi parasından kurtulmak için. Eğer taksi kullanmanız gerekirse dikkatli olun. Mavi ve Sarı başlıklı taksilerde radyo butonunun sahtesini yapmışlar elle taksimetreyi değiştiriyolar. Beyaz veye pembe başlıklı taksilere binin ve muhakak binmeden önce pazarlık yapın yada yine beyaz ve pembe başlıklı taksilerden bir tanesinin telefonunu alın ve bi yere gideceğiniz zaman arayın gelip sizi alsın. Hiç sorun etmiyorlar her saatte geliyorlar. Son gittiğim Downtown Central Hostel’i özellikle tavsiye ederim eğer sizin için paylaımlı banyo tuvalet sorun olmayacaksa. Çok temiz ve zamanınızın çoğunun geçeceği Knez Mihailova caddesine çok yakın.

      Gezilecek Yerler: Kalemegdan (içinde çok güzel kiliseler var muhakkak görün), Knez Mihailova Caddesi ve çevresi, Belediye Binası, Trg. Republice (Atlı Meydan), Sava Kilisesi, St. Mark Kilisesi, Tesla Müzesi ve aman bulursanızda Zemun’a gidin.

      Yeme İçme: Yeme içme çok ucuz. Pizzlarını (Atlı Meydandaki Boutique de yiyin 4 peynirli pizzası çok başarılı), Böreklerini (Toma da yiyin), Cevapcici ve Pleskavitsayı muhakkak tadın. Tatlı olarak ta krepleri çok güzel.

      Uçak Bileti: Göreceli aslında oturduğunuz yakaya göre değişir tabiki Pegasus daha ucuz.

      Ama şunu rahatça söyleyebilirim çok keyif alacağınız bir şehir. Her daim yeni yerler keşfetmeniz dileğiyle…

  2. Belgrad. 2014 Aralık ayında ilk gittiğimde kesinlikle tekrar geleceğim diyerek ayrıldığım şehir. Sonuç bu hafta sonu tekrar gidiyorum. Ama sanırım sonu gelmeyecek bu gitmelerin.

    • 12-15 mart 2015 tarihli tura katıldım. SANDRA isimli rehberimiz çok ilgili ve yaklaşımı sıcak bir kızdı. Kesinlikle öneririm, yalnız 1000 RUZA isimli otelde kaldık. Otel temiz, ilgi güzeldi.

      Sabiha Gökçen’den Belgrad’a giderken 3 şişe parfüm aldık. Valizimizde poşet içindeydi. Otelden ayrılırken poşete bakmak aklımıza gelmedi. İstanbula döndüğüğmüzde parfümün biri poşette yoktu. Bunu kat görevlisi, temizlikçinin aldığını düşünüyoruz. Parfümleri de kasaya koymadığımıza pişman olduk. Tecrübemizi okuyanlara aktarıyorum.

  3. Belgrad’a gitmeden önce tren istasyonunda bulunan Belgrad City Hotel’den 3 geceliğine rezervasyon yaptırdım. Booking.com’daki fiyatı isteyince yardımcı oluyorlar, güler yüzlü bir ekip ve otelin de temiz olduğunu söyleyebilirim.

    Kale Meydan ve Titto’nun mezarı (Çiçekli Ev) olarak da anılıyor görülmesi gereken yerler arasında. Cumhuriyet Meydanında bulunan ulusal müze de giriş ücreti çok makul (200 dinar) girilmesi, görülmesi gereken bir müze. Aynı şekilde Balkan halklarının ayırt edici özelliklerini görmek istiyorsanız Etnografya Müzesini de görmenizi şiddetle tavsiye derim. 5 Euro 600 dinar olduğu için bol bol yemek yiyin ve de eğlenin!

    Sırbıstan, Türk vatandaşlarına vize istemiyor. Sadece yeşil pasaport için değil, normal pasaport için de vize gerekli değil. İyi eğlenceler!

  4. Sayılan bunca nedenin yanında ayrı bir başlıkta Belgrad’a tekrar gitme nedenleri ile ilgili olmalı kesinlikle. Belgrad’ta geçirdiğiniz günler ve saatler şüphesiz yetmeyecek ve daha dönüş yolunda tekrar gidebilmek için kendinizi planlara girişmiş olacak bulacaksınız.

    Her ne kadar kendi adıma İstanbul gibi büyük bir şehirde yaşıyor olsam da Belgrad’ın ruhu dünya üzerinde nadir bulanabilecek şeylerden biri.

  5. Belgrad’a gitmek için yazdığınız 7 neden den fazlasının olduğunu düşünüyorum. Geçen yıl kızımla son dakika karar verip biletimizi alıp sabahı kendimizi Belgrad’ta bulduğumuzu ve muhteşem 4 gün geçirdiğimizi hatırlıyorum. Öncelikle doğasına hayran kaldım, Ada Ciganlija’da her türlü spor etkinliğini yapabilirsiniz.

    Dil konusunda hiç problem yaşamadık çünkü İngilizce bilmeyen konuşmayan yok gibiydi. Vizesiz gidiliyor olması da büyük bir avantaj. Kesinlikle tekrar gidebileceğim şehirler arasındadır Belgrad 🙂

  6. Biz Türkler eşsiz bir milletiz ancak bu sefer iyi yönde söylenmiş bir şey değil bu. Yazılarınızı sürekli takip ediyorum, içimde beni sürekli yorum yapmaya iten ancak uzun zamandır sakin bir kafayla yazma niyetinde olduğum yazınız da budur.

    Belgrad’da kaldığım 3 gece 4 günlük sürecin bana öğrettiği en önemli şey önyargılarımızın bizleri esir ettiğidir. Sırplara karşı içten içe gereksiz bir negatif yaklaşımımız var millet olarak. Gitmeden önce kime gideceğimi söylediysem aldığım tepkiler genellikle ”Başka bir yer bulamadın mı?” ya da ”Sırbistan mı onlar bizden nefret eder hem çok karışık oralar” oldu. Hatta Yugoslavya’nın dağıldığından bihaber olanlar da vardı ki zaten kaale almadım.

    Daha öncesinde İtalya ve Yunanistan’da bulundum hatta yazın en keyifli dönemini Floransa’da geçirdim ama itiraf etmem gerekir ki hayatım boyunca görüp geçirdiğim en güzel geziydi Belgrad. Turla gitmedim son dakika alınan bir kararla iki kız aldık çantalarımızı ve çıktık yola, hem de Ekim ayının sonunda. Benim için tek can sıkıcı olan şey yağmur olabilirdi belki ama yağmuru bile sevdim ben Belgrad’da.

    İzmir’de yaşıyorum ama aslen Mersinliyim. Adana’nın kebabındaki o etin lezzetinden daha güzel lezzetler tattım ben orada. Bizim o övmeye doyamadığımız ancak turizmcilerin para açlığının arkasına sığınan misafirperverliğimizden, sıcaklığımızdan daha samimi ve artniyetsiz duygular tanıdım. Hiç bir zaman geçmişlerini inkar etmemekle beraber onca zorlu dönemin ardından hala gülümseyerek yemeklerimizin ortaklığından, şekere ‘şeker’ demekten, taze bir yiyeceğe ‘taze’ demekten, gülüp oynarken ‘haydee’ demekten ve bizlerle bu ortak noktaları paylaşmaktan sonuna kadar keyif alıyorlar. Hangi yürüyüş turuna katıldıysak ‘Aramızda Türk var mı? ‘ diye sorduklarında el kaldırmaktan mutluluk duydum çünkü cevapları hep ‘o zaman sizinle bugün çok eğleneceğiz’ oldu.

    Kalemeydan’da sadece bir su almak için uğradığım büfedeki yaşlı amcanın ‘Nereden geliyorsun’ sorusuna ‘Türkiye’ diye cevap verdiğimde ‘ooo my sister, The Great Sülümannn’ diye verdiği o tepkiyi ölüm döşeğine gelesiye kadar unutmayacağımdan adım gibi eminim. Kaldığımız hostelin sahibinin 3 gün boyunca rezervasyon olmadığı için ve bizi rahatsız etmemek adına ‘Kendi eviniz gibi rahat rahat kalın ben ara ara uğrarım rahatsız etmeyeyim sizi’ diyerek hissettirdiği güven duygusunu sabahları uğradığında bize yaptığı kahvelerin kokusunu asla unutmayacağım.

    Deliler gibi yağmur yağarken banketlerdeki su birikintileri insanları ıslatmasın diye 20km/s hızla giden, ayağımı yaya geçidine attığım anda onlara yeşil yansa da bana ısrarla yol vermeye çalışan sürücülere de saygım her zaman sonsuz. İngilizce bilmeseler de ne zaman soru sorsak bir şekilde yardım etmek için çabalayan o yerlileri, lezzetli şaraplarını ve yemeklerini, sımsıcak insanlarını, hem huzuru hem de hareketli gece hayatını sonuna kadar keyifle yaşatan bu şehri görmemek için hiç bir sebep bulamıyorum ben. Bizdeki gereksiz önyargının sebebini de…

    Kısacası ne Belgrad ne de Sırplar bizlerin dedikodularında yer aldığı gibi değil. Yine olsa yine giderim ki gideceğim de. Türk kahvesini, baklavasını size Türk yemeği olarak sunmanın gururunu yaşıyor onlar. Restoranlarında ‘Türkçe Menü’ diye gördüklerinde şaşırmayın onlar hala biz kardeşiz diyebiliyorlar. Onlarda hala ‘Dörtyol’ var kahve cezveleri hala bakırdan. Gezmek istiyorsanız, gitmek istiyorsanız gidin. Orayı yaşamamış, görmemiş insanlara inanarak değil; yaşanmışlıklara saygı duyarak gidin. Hayatınız boyunca asla pişman olmayacağınız bir gezi olacağından adım gibi eminim.

    • Yazınızı dikkatle okudum. Bizde Sırplara karşı gereksiz bir önyargı yok. Srebrenitsa’ya yolunuz düştüğünde ya da Saraybosna’nın herhangi bir yerine baktığınızda gördüğünüz mezar taşları cümlelerinizi bu kadar kolay kuramayağınızı hatırlatacak. Belgrad güzel bir şehirdir ona itirazım yok ama sevgi kelebeği olmanın da alemi yok.
      Gidilir, gezilir.. Ama geçmiş kolay unutulmaz

      • Geçmiş çok da güzel unutulur. Sırplar da kalkıp Osmanlı oraları ele geçirirken verdikleri ölülerin sayısını yazsa…? Tarihte geriye baktığınızda, sizin dediğiniz zamanın da bir öncesine gitmeniz gerek, o zamanın da daha daha öncesine. Dediğiniz gibi düşünülmeye kalkışıldığında dünya birbirine düşman insanların yaşadığı bir yer haline gelir.

        Sevgi kelebeği ne demektir bilmyorum ama, Belgrad güzeldir, gidilir, gezilir, hatta yaşanır orada. İnsanı da güzeldir. Benim işim de budur, deneyimlemek ve paylaşmak.

        • Evet dünya savaşların tarihidir. Ama yorumunuzda Osmanlıları kaç Sırp’ı öldürdü derken yakın geçmişte ve Avrupa’nın ortasında yaşanan Bosna vahşetine belki istemeden meşruluk kazandırmış oluyorsunuz. Ayrıca tüm Avrupa ve Balkanlarda bilir ki Osmanlı savaşta kadına ve çocuğa dokunmamıştır. Bu nedenle dikkatli yorum yapmanızı öneririm.

          • Osmanlı padişah eşleri nereden getiriliyordu? 🙂 Osmanlı savaşta kadına dokunmamıştır cümlesi tam bir safsata.
            Evet Osmanlı Avrupa’da pekbir katliamlar yaptı. Aynı şekilde Sırplar da katliamlar yaptı. Cümlelerim gerçekliği ifade ediyor, meşruluğu değil. Olaylara tek taraflı bakmayı bırakın.

            • Tarih bilgisi osmanlı padişah hatunları üzerine yoğunlaşan birinin Osmanlı’nın yapısal farkını ‘safsata’ olarak tanımlaması normal. Kemal Bey, gezip görmenin insana kattığı olumsuz bir şey var. O da gittiğiniz ülkelerin ruhunu çözdüğünüze inanmak. Halbuki bu, tıpkı puzzle gibi konunun diğer parçaları ile (çoğunlukla araştırma-bilgi-karşılaştırma gibi yöntemler) birleştirilince ortaya daha sağlıklı sonuçlar çıkıyor. Döneminin koşulları gereği hudut uzatan Osmanlı İmparatorluğu’nun Balkanlardaki gayet ideal devlet politikası ile Sırbistan’ ın kendi ırkını ve statüsünü korumak için pek çok sınır çiğneyerek saldırganlaşmasını aynı kefeye koymak, bir tutmak çok yersiz olmuş. Tabi ki Osmanlı’nın vilayetlerinde münferit olaylar olmuştur tabi ki. Ancak buraya dikkat edin, Dünya üzerindeki hiç bir yazılı belgede Osmanlı’nın devlet politikasında sistematik öldürme ve toplu katliam yer almaz -Bu kadar geniş topraklar fethetmesine rağmen-. Ermeniler bu kadar gayret etmesine rağmen bile hala Dünya toplumunun çoğunu ikna edememiştir bu konuda. Ancak, ne yazık ki Sırbistan’da bu yaşanmıştır. Ve de ne yazık ki Hırvatlar da Sırplara yapmıştır (Sırplar kadar şiddetli olmasa da) , ve de ne yazık ki Almanlar da Sırplara yapmıştır. İnanın bana, binlerce yıl süren bu kaosa bakıldığında yine de en ideal yönetim Osmanlı altında olmuş. Bu bağlamda “sevgi kelebeği olmaya gerek yok” fikrine katılıyorum ve O cinnet yıllarından kurtulan Sırbistanı ve halkını sevdiğimizi söylemek istiyorum. Tıpkı diğer tüm Balkan halklarını sevdiğimiz gibi …

            • Sitenizi geziyorken bu yoruma denk gelince bence siz “Deneyimleme ve gözlemleme” işinize devam edin. Arkadasın bahsettiği katliamdır, Oosmanlının yaptığı savaştır. İkisi harmanlanamaz. Balkanlarda müslüman halka neler yapıldığı (çeteler tarafından) tarihde mevcuttur. He siz ülke fethi, savaş kelimelerini katliam ile karıştırıyorsanız buyrun; tdk.gov.tr. Burası size yardımcı olcaktır.

  7. Kemal Bey, yazınızı okuduktan kısa bir süre sonra Belgrad’a gittik ve çok beğendik. Yazdığınız yerleri tek tek görmeye çalıştık. İzlenimlerimi blogumda paylaştım ben de. Özellikle Restaurant Reka muhteşemdi. Güzel önerileriniz ve Belgrad’ı görmemize vesile olduğunuz için teşekkürler!

  8. Antalya’ya gitmekten daha hesaplı sözü çok doğru. Çok doyurucu bilgiler vermişsiniz. Yola çıkmadan önce kesinlikle güvenle bakabileceğim bir site bulduğum için çok mutluyum. Yollarınız hiç bitmesin…

  9. Benzer gezi yazılarını okuduğumda da, aynı şekilde bu yazıyla ortak olan birşeyi çok net gördüm ki: çok farklı ve doğal mekanlar var. Lüksün ve gösterişin yerini, daha marjinal ve ilham verici mekanlar almış. Bir sanat galerisinin, geç saatlerde gece klübüne dönüşmesi gibi..

  10. Bir ülkeye giderken vizesiz gidebilmek, en cazip seçenek. Extra zaman kaybı yok, extra para vermek yok, extra emek harcamak yok her şeyden önce.

    Belgrad cidden görmek istediğim bir şehirdi ve çok güzel özetleyip anlatmışsınız. Umarım ilk fırsatta gidebilirim.

  11. Tabir-i caizse burnumuzun dibinde olan, vize istemeyen o kadar ülke varken hala bizler yaz tatillerimiz için Akdeniz ve Ege sahillerindeki, Kıbrıs’taki 5 yıldızlı otellere rezarvasyon yapıyoruz. Anneciğimle kararlaştırdık bu yıl mutlaka bir yurt dışı tatili yapmak istiyoruz. Belgrad neden olmasın!

  12. Balkanlar’da 2 aya yakın süre geçirmiş olmama rağmen Belgrad’da toplam 4 gün geçirebildim. Bunun sebebi 2. gidişimin daha kısa olması + Kosova’dan Sırbistan’a geçişin sorunlu olması ( zira uçakla Priştini’ye gitmiştim) + önceden belirlenmiş bir tarihte Zagrep’te bir arkadaşla buluşmuş olma gerekliliği ve öncesinde mutlaka Saraybosna’ya 2. ziyaret isteği… İşte bu nedenlerden dolayı 2. gidişimde ziyaret edemedim 🙁
    Bir de ilk ziyaretim Kasım sonuna doğru bir tarihe dek gelmişti. O yüzden nehir kenarının ve sokakların tam tadını çıkaramadım. Yazıda anlatılan bir çok yeri de es geçmek zorunda kalmışım. Mutlaka bir bahar ayında veya yazın gidip eksiklerimi tamamlayacağım.
    Bilgiler için teşekkürler

Yanıt yaz

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz