Hiç yurt dışına çıkmamış biri bana ‘İlk hangi ülkeye gideyim?’ diye sorduğunda cevabım çok net ‘İtalya‘. Seviyorum ben bu ülkeyi. İtalya, Avrupa’da gördüğüm ikinci ülkeydi ama her yönüyle gönlümde ilk sırada. Tarih kokan şehir başkent Roma’nın bunda büyük bir payı var elbette. Batı medeniyetinin kalbi Roma, ayrıca şehir tek kelimeyle tam bir açık hava müzesi.
Senelerce Kadim Roma İmparatorluğunun başkentliğini yapan kent, tıpkı İstanbul gibi yedi tepe üzerine kurulu. Güzel sokaklarını dolaşırken şehrin, tarihin tam olarak göbeğinde yer alıyorsun. Hangi köşesine gidersen git, neresinde kaybolursan kaybol, görkemli tarihi kalıntılar, kalabalık meydanlar, etkileyici yapılar, şahane heykeller ve çeşmeler çıkıyor karşına.
Şehrin harika bir planı var, ızgara şeklinde dizilmiş caddeleri bir yerde diğerleriyle kesişip, her biri insanın ağzını açık bırakacak güzellikte heykeller ve anıtlarla süslenmiş meydanlara açılıyor. Tarihin tam göbeğinde hissi yaşatıyor sokaklarında dolaşırken.
Yürüyerek keşfedilmesi kolay olan şehirleri seviyorum. Bir şehri keşfetmenin en güzel yolu yürümek, ben de öyle yaptım. Otelden kendimi sokağa attıktan sonra şehri yürüyerek keşfetmeye başladım. Hani kâh haritaya bakarak, kâh sadece hislerini dileyerek veya kalabalığı izleyerek tam da sokaklarında kaybolmalık bir şehir Roma.
Kanlı dövüşleri tanığı Kolezyum
Roma gezilecek yerler denince aklıma ilk gelen resim Colosseum (Kolezyum) benim. Belki de izlediğim filmlerin etkisinden dolayı. Roma’ya görmeden önce de Roma’a demek Kolezyum demekti benim için. Şehrin tam ortasında MS 70-72 arasında yapımına başlandı ve 10 yıl sonra Vespasion’un oğlu İmparator Titus döneminde 100 gün gece gündüz süren açılış oyunlarında 5 binin üzerinde hayvan ve yüzlerce insan kurban edildi.
Halkın ateşli tezahüratları ile yankılanan arenada köle, mahkûm ve savaşçılar arasından seçilen gladyatörler birbirleriyle ve vahşi havanlarla kıyasıya dövüştü. Kanlı ölümlerin yüzyıllarca sürdüğü 55 bin kişilik bu ihtişamlı yapı binlerce yıl sonra bile hala ayakta. Etkilenmemek mümkün değil, içine girip tarihi kokladım, fotoğraflar çektim.
Çıkınca Konstantin Kemeri‘nde kısa bir dinlenmeden sonra Palatine Tepesi’ne doğru yürüyün. Roma’nın kurulu olduğu yedi tepeden biri olan Palatino Tepesi üzerindeki Roma Forumu Kolezyum’a oldukça yakın. Binlerce yıllık tarihin şahidi olan kalıntıları görünce, Roma’nın neden açık hava müzesi olarak anıldığını anlaşılıyor.
Roma’nın neredeyse geçmişten buraya ışınlamış tarihi bölümü Antik Roma bir bölgede toplanmış. 900 yıldan fazla süre burası devletin ve şehir hayatının merkeziydi. Bu görkemli şehirde Roma İmparatorlarının izinden gidin. Romulus Tapınağı, Castor ve Pollux Tapınağı, Satürn Tapınağı, Vesta Tapınağı, Venus ve Roma Tapınağı, Aemilia Bazilikası, Julia Bazilikası, Titus Kemeri, Urbi Göbeği ve Sezar Tapınağı görmeniz gereken detaylar.
Antik Roma’nın vatandaşlarıyla Kolezyum, Roma Forumu ve Palatine Hill kestirme girişiyle yürüyüş turu yapın. Kutsal yol boyunca yürüyerek Roma tarihine kendinizi bırakın.
Ünlü Trevi çeşmesi
Fontana Di Trevi veya sade bizim tarafımızdan söylenen adıyla Aşk Çeşmesi, şehrin en ilgi çekici yerlerinden. Uzun yıllar süren tadilat döneminden sonra nihayet açıldı ve eski kalabalıklığına tekrar kavuştu. Her gelen arkasını dönerek bir dilek tutup cebindeki bozukluğu bu çeşmeye sallıyor.
Barok tarzı mimariye sahip bu çeşme, Roma Belediyesini zengin eden bir para kasası sanki. Her yıl atılan milyonlarca Euro belediyenin kasasına gidiyor. Dilek kabul oluyorsa ne ala!
Trevi Çeşmesi’ne çıkan sokakta aldığım dondurma veya İtalyanların deyişiyle galeteriomun keyfini çıkararak kalabalığın arasına karışmıştım, size de tavsiye ederim.
Roma açık hava müzesi gibi bir şehir ve bu yüzden kente girenlerden giriş ücreti alınıyor. Sokaklarında o kadar çok turist var ki, kimin İtalyan kimin turist olduğunu hakikaten anlamak çok güç.
Vatikan’ın görkemine şahit olun
Katoliklerin dini merkezi Vatikan’ın ünlü St. Pietro Meydanı hayatımda gördüğüm en görkemli meydanlardan. Bernini tarafından tasarlanan, 284 sütun, benim gibi fotoğraf çekmeyi sevenler için etkileyici. Kiliselerin ihtişamı, süslemeler, mistik dokusu ile sarmaladı beni burası. Meydanda yer alan, Hristiyan dünyasının en büyük bazilikası San Pietro Bazilikası’nda aynı anda 20.000 insan dua edebiliyor. Şaşırtıcı bir mimari, hayran kaldım.
Otobüsle gezmek de kolay, metroyla gezmek de, keza tramvayla da öyle. Metro, 2 hattan oluşuyor. A (Kırmızı Hat) ve B (Mavi Hat). Her iki hat da Termini İstasyonu’nda kesişiyor. Kolezyum’a gitmek dışında metroyu kullanmadım. Zaten diğer durakların çoğu tarihi olmayan bölgelerden geçiyor.
Biletini metroya binmeden önce okuturken, otobüsle gezdiğinde ise araca bindikten sonra makinelere kartını okutuyorsun. Otobüse istediğin kapında bin, fark etmiyor. Bileti okutmamanın cezası 100€, tabii çok sık olmayan kontrollere denk gelirsen. Avrupa’nın çoğu yerinde olduğu gibi Roma’da da Belediye halkına güveniyor.
İspanyol Merdivenlerinde dinlenin
Roma’ya gelen hemen her turistin yaptığı gibi, gidip İspanyol Merdivenleri’nin (Trinita dei Monti) basamaklarında oturdum. Altüstü bir merdiven, ama 1725’de yapılmış kelebek şeklinde mimariye sahip, üstelik burası dünyanın en ünlü meydanlarından biri. Roma’ya uğrayıp da bu merdivenlerde oturmamak olmaz.
Rönesans devrinde de çok ünlü olan merdivenlerde, İspanya’dan gelen, çoğu yirmi yaşlarının altında gençlerle tanıştım. Bizimkiler yan komşuya gönderse merak eder, bunlar bir haftadır Avrupa’nın altını üstüne getiriyorlarmış.
Aynı Romalıların yaptığı gibi şehrin her tarafında bulunan kafelerden bir panini ya da kave alın. Bir dilim pizzanın tadına bakın, nefis gelatoyu mutlaka deneyin ve en iyi İtalyan şaraplarını tadın. Ama sakın merdivenlerde yiyip içmeyin! Çok ciddi cezaları var.
Şehrin meydanlarını keşfedin
Senelerce kadim Roma İmparatorluğunun başkentliğini yapan Roma, oldukça düzenli ve kolay şehir planı sayesinde, dolaşırken hiç zorluk çekmiyorsunuz. Caddeleri birbirleriyle kesişerek heykeller ve anıtlarla donatılmış geniş meydanlara açılıyor.
Bunlardan Piazza Del Popolo, Fransız asıllı Romalı mimar Giuseppe Valadier tarafından 1809-1816 yılları arasında şekillendirilmiş müthiş bir meydan. Piazza Navona ise Roma’da hayatın en canlı olduğu yerlerden birisi.
Şimdilerde ressamlar, müzisyenler, karikatüristler sokağı şenlendiriyor, oysa geçmişte mızraklı atlıların dövüş gösterilerinin yapıldığı bir yermiş. Meydandaki Bernini’nin eseri olan Dört Nehir Çeşmesi (Fontana dei Quattro Fiumi) en az Trevi Çeşmesi kadar etkileyici.
Piazza della Rotonda’da yer alan, Roma’nın simge yapılarından ünlü Pantheon, Tanrıların Tapınağı olarak biliniyor. Yedinci yüzyıldan beri kilise olarak kullanılan tapınağın, tam 43 metrelik kubbesi mimari bir şaheser niteliğinde. Ayasofya yapılana kadar en büyük kubbeye sahip tapınakmış, tavan işlemelerindeki incelik eşsiz.
Pizza, pasta, şarap ve dondurma
Roma, yeme-içme konusunda damak zevkime tam olarak hitap eden bir şehir. Pizza, makarna, peynir, zeytinyağı ve sebze ağırlıklı mutfağıyla leziz menülere sahip. Dileyen de şahane kırmızı şarap eşliğinde biftek veya etli diğer yemekleri tercih edebilir. Buraya gidip de aç kaldım diyeni ıslak sopa ile dövmeli!
Roma İtalyan mutfağından bekleyeceğiniz her şeyi sunuyor. Hem yeme hem de pişirme konusunda İtalyanlar tam bir yemek aşığı. Burada bulunduğunuz sürece mutlaka ve mutlaka İtalyan pizzası, makarnası, kapuçinosu ve dondurmasını (gelato) deneyin.
Pizza için Pizzeria Bafetto veya Pizzaria da Remo; makarna için Pastaficio; meşhur Roma dondurmasını tatmak için Giolitti adları Foursquare’den not edilmeli. Trevi Çeşmesinin hemen çaprazındaki Bar Gelateria dondurmacısı ıskalanmayacak bir yer. Aklım gitti şimdi dondurmasının lezzetine.
İtalya’da alışveriş dendiğinde aklınıza Milano geliyor değil mi? Ancak Roma gibi bir şehir de size muhteşem alışveriş deneyimini yaşatmaktan geri kalmayacağını bilin. İspanyol Kaldırımlarından Via Dei Condotti’ye doğru yürüyün, dört bir yanda Gucci’den Prada’ya, Swarovski, Ermenegildo Zegna’dan Burberry’e kadar birçok ünlü marka sıralanıyor. Ben pek alışverişten anlamam ama alışveriş severleri baştan çıkarak bir adres olarak vereyim yine de.
Fiyatlar Londra ve Paris’e göre biraz daha ucuz, üstelik oralarda olan ürünlerin hemen hemen hepsini burada da bulabilirsiniz (deniyor). Antika alışverişi için ise insanların sıklıkla tercih ettiği Via del Governo Vecchio’ya uğrayın. Bir sürü ikinci el ve avant-garde butikler hizmetinizde olacak. Hem buralar popüler Roma gezilecek yerlerden biraz uzak olduğundan, kalabalık olmayan sokaklarında gezilmesi daha bir keyifli.
Roma’nın dünyaca bilinen bir diğer ismi ise tatlı hayat anlamına gelen La Dolce Vita. Hal böyle olunca şehrin kültürel havasından biraz sıyrılıp kafelerde espresso içmemek, alışveriş mekânlarını turlamamak ya da gece hayatına karışmamak olmaz.
Roma’nın fazlasıyla rahat ve tembel şehir olduğun imajını kafanızdan silin. Hareketli yerel yaşamı o heybetli eski yaşam tarzını aratmıyor. Gençleri ve ileri görüşlü sanat camiasını ağırlayan yerlerin başında Trastevere, Campo di Fiore ve Testaccio geliyor. Son moda mağazalar, restoranlar ve modern kültürel etkinlikler, Roma’nın geçmişin olduğu kadar bugünün ve yarının da metropolü olduğunu kanıtlıyor.
Roma’ya gelmeden önce Ben-Hur, Gladyatör ve Melekler ve Şeytanlar kitaplarını okumakla da iyi yapmışım. Size de tavsiye ederim.
Roma gezimde haritada belirtilen geniş ve bildik caddelerden değil de, ara sokaklardan yürümeyi tercih ettim. Hele bilmediğim sokaklarda, adını bilmediğim keşfettiğim küçük kafelerde verdiğim molaların keyfi bir başka. Bu yüzden uzak mesafeler arası yürüdüğümde bile sıkılamadan sokaklarında dolaşabildim şehrin. Yürüdükçe yürüyesim gelen bir şehir Roma.
Merhabalar Kemal bey. Ben ve eşim İtalya’ya 1 haftalık bir tatile gitmeyi düşünüyoruz. Otel rezervasyonu ve uçak biletinin alınmış olması ve belgelendirilmesi gerekir demiştiniz. Bunların parasını ödeyip de vize alamama durumu nedir acaba ?
Vize alamadığınızda elbette oteliniz ve uçak bileti paranız da boşa gider. Bunun yerine iptal edilebilir otellerden rezervasyonu yapın. Uçak biletinizi de almayın, rezerve edin. Onunla başvurun. Gerektiği durumda ilgili konsolosluk size uçak biletinizi satın almanızı ve vize almanız için son aşama olarak bileti kendinize ulaştırmanızı isteyebilirler. Vize almadan uçak bileti için ödeme yapmayın.
Kemal Bey merhaba İtalya için turla 10 gunluk vıze aldım fakat daha ilerı bir tarıhte turum. Vıze tarihinden sonra katılacagım tura. İtalya için ikince defa vize başvurusu yaptığımda ülkeye giriş çıkış yapmadığım için sorun yaşarmıyım, red alır mıyım ?
Roma ah Roma, ilk aşkım, ilk gördüğüm şehir. Meydanları, tarih kokan sarı sokakları, tapınakları, pizza ve makarnası, dondurması, sokak müzisyenleri… Büyülemişti beni. Yine gittim, yine giderim, gidin görün derim. En az 3 gün kalın, yoksa Roma’yı anlamanız güç olur benden söylemesi.
Roma ve Vatikan’ı 3,5 günde alt üst etmiş biri olarak; yazıyı okurken oralara gittim yine. Çok keyifli olmuş kaleminize, ayaklarınıza sağlık. Roma kesinlikle her canlının tadması gereken bir meyve 😉 😉
Eskiden çok güzeldi Roma, 10-15 yıl önce büyülerdi. Şimdi her yer pislik, kalabalık, gece sokaklarda göçmenler. Pek güven vermiyor. Eski günlerini bilmesem güzel değil derim ama tabi tarihine laf kondurulmaz. Müzeleri, Vatikan, Pantheon, Collesium eşsiz. Ama aklınızdaki romantik Roma’yı filmlerdeki gibi arıyorsanız sonra şaşırırsanız diye dedim. Ara sokaklarda güzel ve kalabalık olmayan cafeler bulmaya bakın. Yoksa her yer çok turist kalabalığı doluç