Ülkeleri ve şehirleri gezmek, kültürleri, doğal güzellikleri keşfetmek ve dünyayı gezmek ilk sıradaki hobim. Yazmak, fotoğraf, dalış, web tasarım başlıca hobilerim arasında yer alıyor. Son birkaç yıldır seyahat etmek benim için hobiden öte artık bir yaşam tarzı oldu. Bu gezilerimde sırt çantalı tarzı seyahati tercih ediyorum.
Sırt çantalı tarzındaki seyahatlerde gezgin sadece görmez, keşfeder de. Gezgin gittiği şehrin keşfedilmiş ve bildik yerlerden farklı olarak keşfedilmemiş yerleri keşfetmeye içinde kaybolmaya gider, görür ve hisseder. Gezgin için insan ve kültürü öğrenmek önceliklidir. Bu da tonlarca kitap okumaktan daha öğretici deneyimler kazandırır.
Bulunduğunuz ülkede eğer sadece önemli ziyaret edilesi yerleri görüp, batılılar için tasarlanmış otellerde kalıp, western tarzı yemek yapan yerlerde yiyorsanız siz orada turistsinizdir.
Öte yandan mahalle aralarında lokal ailelerin işlettiği guest houselarda konaklıyor, ülkenin yerel menülerini sunan lokantalarda veya lokal marketlerde (pazarlarda) ayak üstü lezzetlerin tadına varıyorsanız, sadece önemli spotları ziyaret etmeyi değil, şehrin, kasabanın sokaklarında kaybolmayı seviyorsanız gezginsinizdir.
İşte bu benim tarzım.
Aslında benim bir tarzım yoktu, yol ve süreç belirledi seyahat tarzımı. Hani, “Ben şu tarzda seyahat etmeyi seven biriyim, o yüzden gezimi böyle yapmayı planladım” diyemem. Ancak uzun süreli seyahatten sonra nasıl bir gezi tarzım oluştuğunu biliyorum.
Bu aslında süreci kontrol altında tutup kendinize uydurmak değil, değişen şartlara kendimin uyum sağlamasıydı. Yol biçimlendiriyor her şeyi.
Zaman zaman maceranın dibine kadar dalıveriyorum, zaman zaman münzevi bir yabancı gibi hiç kimselerle konuşmadan günlerimi geçirebiliyorum. Tekne turları ile adaları keşfetmeyi seviyorum, trekkingler ve tırmanışlar vazgeçilmez hobim.
Kimi zaman bisikletliyim, kimi zaman motosikletli. Kimi zaman ise saatlerce yürüdüğüm oluyor. Dalış, mağaralar, dağlar ve tropikal adalar her zaman ilgi odağımda.
Çoğunlukla lokal otobüsleri kullanıyorum, yani belediye otobüslerini. Zamanlamanın önemli olduğu yerlerde gezginler için organize edilen turist otobüslerini kullandım. Ucuz kraldır, kalite kraldır cümlesinden önce geliyor benim için gezilerimde. Fırsatını bulunca çadırda kalmak, kamp yapmak en keyif aldığım zamanlardan biri. Yalnız gezdiğim için bunu pek sık yapma şansı bulamadım.
Sadece şehirleri, kasabaları ve doğal güzellikleri görmek değil yaşamak ve hissetmek tercihim. Benim yollarda olduğum süreye rahatlıkla birkaç dünya turu sığdırılabilirdi. Sadece Okyanusya’da birkaç ülke ve Güney Asya değil, Dünyanın birçok ülkesine ayak basmam mümkündü.
Bense gittiğim birçok ülkede ya verilen vize süresi kadar kalıyorum veya daha fazla kalabilmek için vize süresini uzatıyorum. Endonezya, Filipinler, Tayland vize sürelerini uzattığım yerlerdi. Yeni Zelanda’da 7 ay, Tayland’da 4 ay kalmışım, Avustralya’da ise 3 ay. Sadece 20L olan küçük sırt çantamı alıp birkaç gün kalıp dönerim dediğim Tazmanya’da 3 hafta kalmıştım.
Bazen hızlı hareket etmeyi denediğimde oluyor, ancak sonrasın oluşmuş rutin tarzımı yaşarken buldum kendimi. Kaplumbağa gibiyim, ben ağır ağır hareket etmeyi seviyorum.
Bazen ekonomik fiyatlı konaklama şansım olan yerlerde rahatı, hijyeni, konforu ve güzel yemekleri bulduğum zaman 10 gün kaldığım olabiliyor. Bu sürenin çoğunu okuyarak, yazarak ve blog üzerinde çalışarak geçiriyorum.
Bazen de zamanım kasabalar şehirler arasında mekik dokuyarak geçiyor. Bir bakmışınız bulunduğum yerden 700 km uzağa giden bir otobüs veya trendeyim, gittiğim o uzak yerde birkaç gün kalıp bir bakmışsınız ki yüzlerce km uzaklıkta başka bir yerdeyim. Bu halimle de kaplumbağaya benzemiyorum değil mi?
İşte benim net bir tarzım yok, o yüzden yol belirliyor diyorum. Uzun süreli seyahat ettiğinizde eğer tarzınızı yola dayatmaz da kendi haline bırakırsanız o sizi değiştirir, geliştirir.
Esnek değilseniz size uyumu öğretir, farklılıklar sizi ürkütüyorsa bununla barışmanızı öğretir. Her şeyi yapıyorum, her şeyi deniyorum. Benim yaptığım sadece yola uymak.
Day 627: Kamboçya:21 Kep, 20 Nisan 2012
Gezi bloglarında en sık okuduğum olay bu. Sizin de başınıza geldi mi? Nelere dikkat edilmeli?
Şimdiye kadar hiçbir şeyim çalınmadı. Bu konuda zaman zaman çok titizken zaman zaman da çok umursamazdım. Yeni Zelanda, Fiji, Avustralya, Singapur’da hep hastellerde kaldım. Diğer birçok Asya ülkesinde de defalarca paylaşımlı yatakların olduğu hostellerdeydim. Bir çok gezgin arkadaşım gerek yollarda, çarşıda, pazarda ve ya istasyonlarda çantalarını veya eşyalarını çaldırdılar.
Bazı hostellerde size önemli eşyalarınızı koymanız için dolap (locker) verebiliyorlar. Kimi zaman isterseniz dolap kiralayabiliyorsunuz.. Kimi zaman kilidiyle verilir, kimi zaman da sizin yanınızda asma kilidiniz olması gerekir.
Dolabın olmadığı zamanlarda da eşyalarımız çoğunlukla çantalarımızda veya yatağımızın üzerinde olur. Öyle yerlerde kaldım ki herkesin her türlü eşyası ortalıktaydı; yataklarda laptoplar, cüzdanlar, ipodlar, pasaportlar…
Kimisi bu konularda hiç umursamaz iken ben genelde dikkatliydim. Çok da pimpirikli ve endişeli de değildim hani. Yine de dikkatli olmakta fayda var. Yanınıza çantanızın fermuarlarını kilitleyebileceğiniz birkaç asma kilit bulundurmanız birinci önemli adım.
Sıklıkla yerli halkın da arasına karışabiliyorsunuz ama zor bir şey olsa gerek. Kıtalar ötesinden bir yabancı gelmiş, dil, din, ırk, renk, kültür ve saire pek çok şey farklı.
Hal böyleyken evlerine alıp sofralarına oturtabiliyorlar sizi. Herkese karşı mı böyle kapılarını açıyorlar yoksa sizin bildikleriniz mi var? Belki bir iki hediye ile gelip, çocuklarına da bir şeyler vermek gibi. Buna bir cevap verebilirseniz sevinirim.
Aslında bu çok güzel bir soru. Blogda yer alan bir çok yazıda aslında aralarıma nasıl karıştığımı öğrenebilirsiniz. Bunun için Fiji, İran, Tayland yazılarıma göz atmanız gerek.
Yerel kültürle karışmanın en güzel yolu bence Couchsurfing. Gittiğiniz ülkedeki insanalrın evine misafir olarak onlarla iç içe yaşıyorsunuz, kültürlerini yakından keşfetme fırsatı buluyorsunuz.
https://yoldaolmak.com/couchsurfing-nedir.html
Diğeri ise HelpX. Bu uygulamada da insanlara için 4-5 saat çalıştığında, size onlar da yatacak yer ve 3 öğün yemek veriyor.
https://yoldaolmak.com/nedir-help-exchange-ve-helper.html
Ayrıca yerel halk pazarlarındaki satıcılarla sohbet ederek de onlarla etkileşime geçebilirsiniz. Özellikle Uzak Doğu’daki pazarla çok renkli ve keyiflidir.
Eğer hostellerde kalırsanız yine, hostel çalışanları da yeel halktan olabilir ve onlarla arkadaşlık kurabilir, bir şeyler içebilirsiniz.
Gittiğiniz ülkenin parklarında karşılaştığınız insanlara bir selam verin ve sohbet edin gerisi gelir. Bunun için İngilizce bilmeniz büyük avantaj sağlar.
Gezileri genelde Uzak Asya’da yaptınız. İngilizce konuşulan ülkeler de var pekala ama arada elbette başka diller de oluyordur. İletişim problemlerini nasıl aşıyorsunuz? Oralarda herkes İngilizce biliyor mu, yoksa başka çözüm yolları mı var?
Bulunduğum ülkeler içerisinde Yeni Zelanda, Avustralya, Fiji, Singapur ve Filipinler’de İngilizce aynı zamanda resmi dildir. Malezya yine İngilizce’nin yaygın konuşulduğu ülkelerden biri.
Güney Doğu Asya’da oldukça gelişmiş bir sırtçantalı turizmi var. Rotalar üzerindeki yerlerdeki halkın birçoğu yeteri kadar dil biliyor. Örneğin dünyanın en fakir ülkelerinden Laos’ta bile ücra rotalara gittiğinzde bile misafir evleri ve restoranlarda anlaşabileceğiniz kadar İngiliziceye sahip çalışanlara rastladım hep. Tayland ve Kamboçya’da da aynı durum söz konusu.
Ancak yoldan çevirdiğiniz bir taksi şöförü veya yolda rastgele birilerine adres sormak için döndüğünüzde İngilizce bilen birine rastlamak zordu. Aynı durum ülkemizde de söz konusu.
Yemeklerimde şeker istemediğimi belirtmem ve bunu bir türlü anlatamama/anlamamalarına rağmen bir dil sorunu yaşadığımı hatırlamıyorum.
Gerektiğinde Google translate veya google resimler ile anlatmak istediğimi göstermiş olduğum durumlar da oldu. Bazen bir resim bin kelimeye bedel.
Seyahat ederken size yardımcı olan programları yazar mısınız? Olmazsa olmazınız yada mutlaka gerekli diyebileceğiniz önerebileceğiniz programlar nelerdir?
Her zaman söylediğim gibi Iphone benim elim ayağım. Ekstra çok fazla program yüklenemeden yüklü gelen birçok program bile yeterliydi. Çok defa acil ve hızlıca çekim yapmam gerektiğinde, veya büyük cameramı yanıma almadığımda Camera uygulamasını kullandım. Gündüz fotoğraf ve video çekimlerinde inanılmaz kaliteli fotoğraflar çektim.
Google Maps uygulaması ile rotamı belirledim. Şehirlerin sokakalrında kaybolmaktan korkmadan, dil sorununa kafayı yormadan dilediğim yere gittim.
Music uygulaması ile uzun yolculuklarda IPod özelliği ile dilediğim müziği dinledim.
Clock uygulamasıyla uyanmam gereken saatleri ayarladım, ekstra bir alarm cihazı yanımda taşımaya gerek yoktu.
Icurrency Pad uygulamasıyla hem hesap makinesi özelliği hem de uluslararası para birimlerinin kur değerlerini kolaylıkla öğrendim.
Viber uygulaması ile aynı uygulamanın yüklü olduğu arkadaşlarımın telefonlarını ücretsiz uluslararası aradım, mesaj gönderdim.
Instagram ile çektiğim anlık fotoğrafları Facebook, Twitter ve kendi üzerinden takip eden arkadaşlarla paylaştım.
IM+ uygulaması ile MSN Messenger arkadaşlarımla mesajlaştım.
Facebook ve Twitter ile arkadaşlarım haberleştim, günceli takip ettim.
WhatsApp ile hem dostlarla hem yolda karşılaştığım diğer gezginlerle internet üzerinden ücretsiz haberleştim, fotoğraf alışverişi yaptım.
Foursquare uygulamasını Bloguma bağladığımda blogu takip eden arkadaşlar ve ailem anlık oalrak nerede olduğumu öğrenebiliyorlar.
Time to Go uygulaması ile her ülkede hali hazırda kaç gün geçirdiğimi geriye doğru takip edebiliyordum.
WordPress uygulaması ile blogumu takip edip, yorumlara cevap yazdığımı gibi, istersem yeni yazı da yayınlayabiliyordum.
Wirofon uygulaması ile ailemle saatlerce ev telefonalrını arayarak görüşebiliyordum. (5 Yıldız!)
Skype ile yine eşle dostla görüntülü konuştum.
Google translate ile derdimi İngilizce ile anlatamadığımda yerel dillere tercüme özelliğinden faydalandım.
Ibooks ile Iphone’a yüklediğim Lonely Planet PDF dosyalarını okuyabildim.
Weather uygulaması ile gittiğim veya gideceğim yerlerin hava durumunu takip ettim, rotamı veya aktivitelerimi ona göre planladım.
ITunes uygulaması ile indirdiğim gezi ve eğitim podcastlerini izledim, dinledim.
Türk Gazete aplikasyonalrını indirerek güncel Türkiye ve Dünya başlıklarını binlerce km uzaktan takip edebildim. NTV, Milliyet, iRadikal, iHürriyet, Haberturk, Star, CNN Turk, Cumhuriyet, iSabah, BBC News,..
Ekşi Sozluk, Mashable ile, Facebook, Twitter, Pinterest, Forsquare, Instagram sosyal medya uygulamalarını aktif kullandım.
Couchsurfing uygulaması ile konaklayacağım şehirlerde host aradım.
Compass uygulaması ile trrekkinglerde yönümü belirledim.
AirAsia uygulaması ile biletlerimi satın aldım.
Skyscanner ile ucuz uçak biletleri hakkında araştırmalar yapabiliyorum.
TripAdvisor ile şehirler, aktiviteler ve kalıncak yerler hakkında dieğr kullanıcıların yorumlarını okuyarak ne tür aktiviteler yapabileceğime karar evrdim.
Hostelworld ile rezervasyonalr yaptım.
Pano Camera ile Panoramic görüntüler çektim.
Dropbox, Box, SkyDrive ile önemli dosyalarımı internet ortamında sakladım (cloud)
StarTV, HaberturkTV, TRT TV, Kanal D, Show TV, atv, netTV, Radyo, uygulamaları ile memleket TVlerini izledim, radyo dinledim.
m-Devlet ile Edevlet kayıtlarımı takip ettim, bankacılık programları ile e banka işlemleri yaptım.
ve dahası..
Çok güzel bir felsefeniz var. Tatil yapmak isteyenlerde pek fazla paraya ihtiyaç duymadan yeni fikirler uyandırarak yeni ve farklı hayatın içinden gerçek keyifli bir gezi ve tatil yapılabilirliğini ispat ederek bir bakış açısı getiriyorsunuz. Selamlar.
Internet bankacılığı gibi şeyler için telefonunuza gelen SMS şifrelerine ihtiyaç oluyor. Tayland gibi ülkelerdeki seyahatinizde Türkcell hattınızı mı kullandınız? Türkiye hattınızı kullanırken sorun yaşadınız mı? Kapsama alanı olarak sorun var mıydı?
Türkcell hattımı sadece banka veya online alışverişlerde güvenlik SMS hizmetleri için kullandım. Gittiğim her ülkede o ülkenin yerel GSM şirketlerinden bir hat alıyorum. Tüm görüşmelerimi lokal hattan yapıyordum. Aile veya arkadaşlarla görüşmek için ise Türk Telekom Wirofon, MSN ve Skype kullanıyordum.
Bankacılık işlemleri için ise Türkcell hattı takıyor, işlemler sonrası çıkarıyordum. Hemen hemen herhangi bir sorun yaşamadım. bazen sms mesajalrı geç geliyor ve zaman aşımı olabiliyordu. Bazı ülkelerde ise uzak coğrafyalarda olduğumda sıkıntı olabiliyor. Ben de genelde bu tür işlerimi gittiğim ülkenin büyük şehirlerinde yapıyorum.
Çok ilginç geldi bana hayatınız. Seyahat ederken de yavaş hareket etmeniz ise bizim gibi dar vakitte tatile çıkanlar için çok lüks. İmrendim doğrusu.
Gezi tarzınız bana nedense hep belgesel programı sunan insanları anımsatıyor. Her hafta bir ülkeye seyahat edip, o ülkenin kültürünü, doğal güzellerini, insanlarını ve gezilip görülecek yerlerini anlatan insanlara benzetiyorum sizi.
Bu sebeple de başka bir yorumum da bahsettiğim gibi mutlaka tvde bir gezi programı yapmalısınız! Bunu fazlasıyla hak ediyorsunuz çünkü. Bu konuda herhangi bir girişiminiz oldu mu Kemal bey? Sizi TV’de program sunarken görmeyi şahsım adına çok arzu ederim. 🙂
Merhaba.. Ailemin, arkadaşlarımın ve toplumun “kendine bir yol seç ve o yoldan ayrılma” tarzındaki geleneksel öğütlerinin aksine, yaşam felsefemi “yolda olmak ve değişik yolları keşfetmek” üzerine kurmuş bir insan olarak geldiğim 54 yaşımda – bu seçimimden hiç pişman olmadım.. Pişman olunacak bir şey varsa, o da kısacık ömrün ve kısacık imkanların tüm dünyayı gezmeye yetmeyeceği.. Bir dünya vatandaşı olarak tek dileğim – özgürlüklerimizi kısıtlayan yasaların, vizelerin, sınırların bir gün kalkması.. Sizi keyifle izliyorum.. Yüreğinize sağlık..
Imreniyorum 🙂 Tebrikler…
Yurtdışı gezilerimde her ülkeden kadın gezgine rastladım. Türk kadın gezginler neden yok denecek kadar az merak ediyorum? Sizin gözünüzden kadın gezginlerin karşılaştığı sorunlar nelerdir?
Planlanmış tanışmaları saymazsak eğer, seyahatim boyunca ben de memleketen hiçbir gezgin le karşılaşmadım. Gezginlik ile turist faklı şeyler. Tatil amacıyla Tayland’ta bulunan biriyle tanışmıştım ama backpacking dediğimiz sırtçantalı tarzında uzun dönem seyahat eden hiş kimseyle karşılaşamadım.
Nüfusu 10 milyonun altındaki Belçikalı, İsrailli onlarca kişiyle tanışma fırsatı bulurken 80 milyonlara doğru giden ülkemizden gezigin olmaması üzücüydü.
Sanırım biz sırt çantalı tarzı uzun dönem seyahatleri beceremeyen, daha çok kısa dönemli tatilleri seven birileriyiz. Seyahatim boyunca bana en sık sorulan sorulardan biri parayı nerden buldun sorusuydu. Sırf buna cevap vermek için bir yazı bile yazdım. Buna rağmen hala bu tür sorualrı içeren sayfa yorumları ve mailler alıyorum. Seyahatin çok pahallı bir şey olduğunu düşünüyoruz.
Yeniliklere pek açık değiliz. Yurtdışı seyahate çıkarken valizlerine konserve, reçel, zeytin, ekmek koyan başka millet yoktur herhalde.
Tabi pasaport fiyatları ve seyahat özgürlüğünün önündeki engeller bir ölçüde mazeret olabilir. Yazlıklara binlerce TL harcayıp da hiç yurtdışına çıkmamış hali vakti yerinde milyonlarca insan var. Onların gözünde benim yaptığım savurganlık.
Yurtdışına çıkmak için İngilizce şart diye düşünenler var. Onlar da yanılıyorlar, ancak bu önyargı veya mazerete takılıp kalmışlar.
En büyük problem önyargılarımız. Hangi maazeret önümüze konursa konsun arkasında yanlış/eksik bilgiden kaynaklanan önyargı çıkacaktır. Bu konuda sayfalarca yazı yazılabilir.
***
Kadın gezginlerin çoğu da tek başına seyahate çıkamayacaklarını düşünüyorlar. Yolun zorluklarıyla yüzleşmeden, önyargılar ve endişelerle hareket edip kendi maazeretlerini yaratıyorlar. Benim gezdiğim Okyanusya ve Uzak Asya’da tek başına gezen çok ama çok sayıda gezginle tanıştım, karşılaştım. Sumatra’nın ormanlarında da, Filipinler’de Luzon Adası’nın dağlık bölgelerinde de. Hele Avustralya ev Yeni Zelanda’da yalnız seyahat eden 18-19 yaşında gençler görmek sıradan birşey.
***
Kadın gezginlerin karşılaştığı veya karşılaşabileceği zorluklar erkeklerden çok da farklı değil. Hatta yerel halkla iletişime geçmede kadınlar daha avantajlılar. Akla güvenlik sorunları gelebilir, ancak bu problemler aslında herkes için aynı sayılır.
Otostopla dünyayı gezenler de, tek başına seyahat edenler de var. Hatta uzak doğuda kadın gezginlerin sayısı gittiğim hemen her yerde erkeklerden fazlaydı, en azından bana öyle geliyordu.
Kemal Bey siteniz harika..
Cepten internete giriyorum, yorumlarim gitmiyor sanirim ama bu yorumum yayinlanir umarım.
Bayan gezginlere yada gezgin olmak isteyenleri cesaretlendirmek adina yaziyorum… 3 aydan fazla Tayland’da kaldim.. Uzunca bir sure de Avustralya’da ve simdi de Endonezya’ya gecicem..
Tam olarak gezgin sayilmam, ancak sitenize bayanlari cesaretlendirmek adina destek olmak isterim..
Selamlar…
Bu zamana kadar hep başkaları için seyahat düzenledik. Tekne turları vs. Bu yazınızı okuduktan sonra gezmenin gezdirmekten daha önce gelmesi gerektiğini hissettim.
Seyahat tarzınız ilginç, fazla lüks beklentiniz yok ve her şeye uyum sağlıyor görünüyorsunuz. Bu herkesin yapabileceği bir şey değil. Bir çoğumuz keşke sizin gibi esnek olabilsek keşke ama konfordan ödün vermek bize zor geliyor.
hayalimi siz yaşıyorsunuz.çok şanslısınız size imreniyorum.yazılarınızı sabırsızlıkla bekliyor sizi takip e devam diyorum.herşeyin istediğiniz gibi olması temennisiyle
Teşekkürler Kamil Bey. Şanslıyım ve hayalimi yaşıyorum. umarım siz de gönlünüzce yaşarsınız.
Kemal abi bende senin gibiydim ama artık bende hayallerimi gerçeğe dönüştürmenin çabasını vermeye başladım 🙂
Benim hayalim şöyle diyen insanlara artık Kemal abinin bana söylediğini söylüyorum: “HAYALLERİNİN PEŞİNDEN GİT!“