Batad, Filipinler’in oldukça dağlık ve serin bölgesi Ifugao ilindeki Banaue Kasabasına bağlı bir köy. UNESCO Dünya Mirası Alanı olarak kabul edilmiş, Cordilleras bölgesindeki beş Pirinç Tarlasının biri burada olduğundan bu kasabada iki gece konakladım. Muhteşem bir kültür ve inanılmaz enfes bir coğrafyaydı.
Köyün hemen önünde muhteşem bir amfi tiyatro benzeri pirinç terasları uzanıyor. Filipinler‘in başkenti Manila‘dan yine UNESCO listesine dahil pirinç tarlaları olan Banaue kasabasına oradan da Batad köyüne gelmiştim. Şimdi tekrar Banaue’ye gitmek zamanıydı. Planım oradan da maceraperestlerin durağı Sagada‘ya geçmek.
Batad Köyü – Bangan Köyü Trekking
🧭 Banau‘den bindiğim otobüsün beni bıraktığı kavşaktan Batad köyüne gitmek için 8 km yürümüştüm. Aynı yolu tekrar yürümeyi seven birisi değilim, alternatifi varsa ilk tercihim onu denemek. Batad Köyü, diğer köylerle arasında patikalar var. Benimle aynı otelde kalan İsrailli Talia, Bangaan Köyü rotasını yürüyerek ana ulaşım yoluna gitmeyi önerince cevabım hemen evet oldu.
Endişem ise benim çok keyifle, parmak arası terlikle gittiğim Tappiyah Şelalesi patikasını Talia’nın çok zor bulmuş olmasıydı. Neyse sırt çantalarımızı alıp çıktık yola. Batad köyü arkasında pirinç tarlaları arasından geçerek vadiye indik. Ayağımın önünden küçük bir yılan geçti. Hareket etmese fark etmesi zor olacaktı.
Nefis manzara ve doğa içerisinde yürüyerek pirinç tarlaları teraslarını oluşturan duvarları izleyerek aşağıdaki dereye ulaştık. Köyün bu tarafının manzarası da en az ön taraftaki manzara kadar heyecan verici. Patikayı takip edip önce ormanın içerisinden sonra daha da yukarılara çıktık. Zor değil ama yorucuydu.
Patikanın geçtiği yerlerde dağdan akıp gelen küçük şelaleler, çaylar var. Her zamanki gibi su şişemi bu sularla doldurdum. 5 kişilik bir trekking grubu bizi geçti. Talia ise yavaş yürüdüğünden sık sık onu beklemek zorunda kaldım. Beklemek sorun değil, manzara şahane ancak ana yola giden bu bağlantı patikasını eğer geç bitirirsek, Banaue’ye giden ulaşım aracı bulma sıkıntımız olacak.
Sadece öğlenden önce Banaue yönüne araçlar geçiyor. Üstelik bir de zaman zaman yağmur çiseliyordu. Gökyüzünde bulutlar hızlıca hareket ediyor. Önünüzde yükselen tepeyi son dönemeç olarak zannediyorsunuz ama tepenin ardından başka bir tepe, onun ardından başka bir tepe çıkıyor karşınıza.
Köylerin arasından geçip ulaştığımız en yüksek zirvedeyken şiddetli bir yağmur başladı. Bir süre orada beklemek zorunda kaldık. Neyse ki sonrasında pırıl pırıl bir hava vardı. Yoldayken iki defa daha yılanlarla karşılaştık. Son ikisi büyükçeydi. Kıvrıla kıvrıla aşağı inen patikayı takip edip, nihayet bizi Banaue’ye giden araçları bulabilmeyi umduğumuz ana yola ulaştık.
Batad köyünden Banaue kasabasına giden ana yol arasını tam 3 saat yürümüştük. Sadece ben yürüseydim muhtemelen 1 saatten sadece biraz daha fazla sürerdi, o kadar. Vardığımızda yol ölü gibiydi, herhangi bir araç geçmiyordu. Bu defa yol boyunca Banaue yönünde 1 saate yakın yürüyerek Bangaan köyüne ulaştık.
Banaue kasabasına nasıl gidebileceğimizi insanlara sorduk. Geç olduğunu, tek yol üç tekerli tuk-tuk kiralamamız gerektiğini ve ücretinin de 600 Peso olduğunu öğrendik! Biz de beklemeyi ve geçen araç olursa onu durdurmayı tercih ettik. Bir restoranda oturup siparişlerimizi verdik. Çok geçmeden gelen bir kamyon görünce hemen yola koşup durdurdum.
Banaue’ye gideceğimizi söyleyince ‘atla’ dedi şoför. Yemeklerimiz hazırlanmamıştı henüz, restoran sahibine 20 Peso verip atladık kamyonun ön koltuğuna. Kamyon diyince aklınıza bildiğiniz kamyonlar gelmesin hani. Külüstür bir şeydi. Zaten fena bozuk olan yolda hoplaya zıplaya gidiyorduk. Yol dar ve yapım çalışmaları sürüyordu.
Dar alanlarda eğer araçlar karşılaşırsa biri diğerine yol vermek için manevralar yapmak zorunda kalıyordu. İki aracın aynı anda yolu kullanabildiği çok az yer oldu güzergah boyunca. Sağ yanımız dağ, sol yanımızda derin bir vadi uzanıyordu. Kısaca tehlikeli, büyük bir bölümü seller tarafında götürülmüş bir yolu gittik.
Otostopla bizi alan kamyon şoförümüz şirket için günlüğü 300 Peso’ya çalışıyor. Yol yapım şirketinin bu kamyonuyla, başka bir yerden buralara taş ve kum taşıyor. Bir ay boyunca her gün istisnasız çalışıyor ve aldığı ücret 375 TL (2011). Zor yollarda kötü araçlar ile yapılan yorucu ve riskli bir iş. Talia şoföre hediye olarak kullanmadığı bir cüzdanı hediye etti, biraz da para verdik.
Otostop yaparak üç tekerlekli motosiklet yerine sarsıntılı olsa da yine de daha konforlu olduğunu düşündüğüm kamyonla Banaue kasabasına varmış olduk. 60 litrelik sırt çantamı Manila’daki otelde bırakmıştım. Batad köyüne giderken de 20 litrelik küçük sırt çantamı bıraktığım Uyami’s Green Viev Lodge’a yerleştim yine.
Banau kasabasından Batad Rice Terraces turu turistler için 1500-2000 Peso olarak satılıyor. Günübirlik yapılan turla gidilen yere ulaşım için ben sadece 30 Peso ödemiştim. Batad’a gidenler grupla, kalabalık ve aceleyle her yeri görürken ben 2 gün kalıp köylülerin arasına karışmış ve muhteşem yerler görmüştüm.
Akşam yemeğini Talia ile restoranda alırken yüzü ve sesi bana çok tanıdık gelen biri Batad Pirinç Tarlalarına nasıl gidebileceğini sordu. Bu kişi Romein’di. Hafızam bu konularda hiç de iyi değildir ama bu gezi sonrasında sanırım isimleri daha kolay hatırlar oldum. Malezya’nın Tioman Adası’nda tanıştığım, Singapur’da dairesinde 1 gece uyuduğum Fransız Romain’di.
Yine Fransız kalmıştı. İnsan daha 2 ay önce evinde misafir ettiği insanı tanımaz mı! Ya da değişik bir stili var diyeyim. O zaman da garip olduğunu düşünmüştüm, yine de garip. Masamıza davet edip bilgileri verdik. Atlamış gelmiş Banaue’ye gece otobüsüyle. Yanına yeteri kadar para almamış. Fazla zamanı da yokmuş.
Singapur Hava Yollarında çalıştığından bedava uçuşları var, her hafta sonu neredeyse bir yerlere kaçıyormuş. Benim Filipinler sonrası dönüşüm Singapur’a. Singapur’da o bana bir iyilik yapmıştı. Kendisine borç verebileceğimi söyledim. Kendisine 2.000 Peso verdim, 1.000 Peso yeterli olacağını söyledi. Singapur’a gittiğimde havalimanında beni karşılayacakmış.
Ertesi gün Banaue’den Bontoc ve oradan da Sagada’ya geçmeyi planlıyordum. Gün boyu nerdeyse hiç durmayan şiddetli yağmurlar yüzünden tembelliğim tuttu ve ayrılmadım Banaue’den. Akşama doğru Batad’da tanıştığım İsviçreli Melanie, Amerikalı Alexle benim otelin restoranında oturduk. Gece otobüsüyle Talia, Melanie ve Alex Manila’ya döndüler.
Ben ise salyangoz gibi hareket edenlerdendim galiba. Hep hareket ederim, bir yerden bir yere, ancak bazen 1 gün kalınması gereken yerde 3 gün kalırım. Ya iklimdir mazeret ya yağmurlar ya da rahatım veya keyfim yerindedir. Bir sonraki gideceğim yerde yeni şeyler görmenin heyecanı beni bekliyordur ama araya biraz ‘ara’ koymak gerekiyor. Yoksa üst üste heyecan verici yerleri görmek durmaksızın görmek heyecanı azaltabilir.
Day 459: Filipinler:6. Banaue, 5 Kasım 2011