Pers İmparatorluğunun ünlü başkenti Persepolis’e ev sahipliği yapan Şiraz, şiir, şarap ve güllerin şehri diye tarihin yapraklarında yer etmiş. Geçmişte dünyanın en romantik şehirlerinden biri olarak adı aşk ile anılan Şiraz’da, ne Paris’teki gibi büyük meydanlar, ışıklı caddeler var, ne de Venedik gibi süslü köprüler ve gondollar.

2000 yıldan fazladır Pers kültürünün kalbi olan bu sofistike şehirde aşk; Hafız ve Sa’di’nin şiirlerinin süzüldüğü dudaklarda, Şah-e Çerağ Camii’nde türbeye yüz sürerek ağlayan çarşaflı kadının gözyaşlarında, İrem bağlarında tedirginlik içinde el ele dolaşan gençlerin yüreğinde, nargilesinin dumanını çayıyla yudumlayan Şirazlıların nefesinde yaşanıyor.

Şah Çerağ Türbesi, Şiraz Şehri, İran
Şah Çerağ Türbesi, Şiraz Şehri, İran

Aşkın ve Şiirin Şehri: Şiraz

Tarih, kültür, sanat, aşk ve şiirin evi olan Şiraz, tarihte, Dar-ul-Elm (Öğrenmenin Şehri), Güller Şehri, Bahçeler Şehri olarak anılmış. Her devirde, eğitim, gül, bülbül, şiir ve şarabın kendisiyle özdeşleştiği şehir, günümüzde de İran kültürünün kalbinin attığı bir kent. İslam mimarisinin öne çıkan hazinelerine sahip olan şehrin sarı tuğlaları arasında dolaşıldığında ihtişamını bugün de koruduğu anlaşılıyor.

Güzel bir iklime sahip Şiraz kenti, Zağros Dağlarında, 1.600 metre yükseklikte kurulmuş ve Başkent Tahran’ın 919 km güneyinde yer alıyor. Fars Eyaletinin başkenti olan şehir, günümüz İran devletine, halka ve konuşulan dile ismini vermesiyle övünüyor. Şehir yerleşim alanı olarak o kadar eski ki, antik Persepolis kent kalıntıları arasındaki yazıtlarda bile adından söz ediliyor.

Malta

Şiraz, Ahameniş İmparatorluğu dönemine kurulmuş, Sasani Devleti devrinde de önemli bir merkez olmuş. 693’de Müslüman Araplar tarafından alınarak Bağdat’a bağlı bir vilayet yapılmış. Cengiz Han ve Timur ordularının yıkımlarından, haraç vererek, zarar görmeden atlatmayı başarabilmişse de depremlere yenik düşmüş.

Ortaçağ İslam dünyasının en önemli şehirlerinden biri olan Şiraz, Zend Hanedanlığı (MS 1747-1779) sırasında İran’ın başkenti olmuş. Kendisine Hz. Muhammed’in vekili unvanını layık gören Zend Hanedanı Kerim Han, İsfahan’a Şah Abbas’ın yaptığı gibi Şiraz’da gösterişli eserler yaptırma istemiş ve bu dönemde şehir yeni baştan inşa edilmiş. Bu dönemde Kerim Han Kalesi, Vekil Camii ve İran’ın en güzel kapalı çarşısı olan Vekil Pazarı yapılmış.

Bu parlak dönem de fazla sürmemiş, 1789’da şehri ele geçiren Kaçarlar, Kerim Han’dan kalan bir çok değerli eşyayı talan etmişler. Şehir önemli ticaret yolları üzerinde olması nedeniyle önemini koruyabilmeyi başarmış.

Kerim Han Kalesi
Kerim Han

Yer altı sularıyla hayat bulan şehir, üzüm bağlarıyla ünlü olan bereketli bir vadide kurulmuş. 7 bin yıllık orijinal kil kaplarıyla birlikte şaraba dair dünyanın en eski kalıntılıların keşfedilmiş olduğu bu şehirde, bir zamanlar uçsuz bucaksız üzüm bağları bulunuyordu. Dünyaca ünlü Şiraz şarabının vatanı olan.

Oysa şimdilerde Hafız’ın şiirlerinin büyüsüne kapılıp üzüm bağları izini sürenleri hayal kırıklığı bekliyor. İslam devrimi sonrası güller ve şiirler kalsa da, güzelim bağlar tahrip edilmiş, şarap üretimi yasaklanmış.

Şah zamanında, şarap üretiminde oldukça ünlü olan Şiraz’ın meşhur üzümlerinden yapılan şarapları tatmak için Avrupa’dan şarap turları yapılırmış. Bugünkü hükümet için şeriat her şeyin üstünde. Gayrimüslimler için şarap üretim izni olsa da bugün kendi şarabını gizlice yapan çok kimsenin olduğu söyleniyor.

Geçmiş ile günümüz arasında derin bir ayrılığın yaşandığı günümüz modern şehirlerinde, insan bedeniyle kurulan aktif bağ sanki bir şekilde kaybediyor. Şiraz’ın sokaklarında dolaşınca şehrin tarihle olan bağı hissedilebiliyor. Sarı tuğlalı daracık sokaklar arasında dolaşırken farklı hisler uyandırıyor Şiraz.

Iran-Siraz-Sehri
Şiraz sokakları tarih yüklü eserlerle dolu. Top oynayan çocuklar

Şehrin en eski merkezlerinden biri olan Bazar-ı Vekil, yani Vekil Çarşısı, tarihi dokunun en iyi hissedildiği bir kapalı çarşı. İran’ın bu en büyük kapalı çarşısında geleneksel el sanatları ürünleri, meşhur Şiraz halıları, rengârenk kumaşlar satılıyor. Çarşıda gümüşçüler, mineciler, kuyumcular ve baharatçılar da alışveriş için uygun.

Bir labirenti andıran çarşıda kaybolmak keyif verici. Yine hediyelik eşya dükkanlarıyla çarşının en renkli noktalarından biri olan Müşir Sarayı, 2 katlı ve iyi korunmuş haliyle günümüze gelmiş.

Vekil Çarşısı’ndan Vekil Camii’ne geçmek mümkün. İçindeki 48 sütunun tamamı tek parça taştan yontulmuş Vekil Camisi, yine Kerim Han tarafından yapılmış. Muhteşem taç kapısı ve üzerindeki alıcı çini desenleri, ince bir işçiliğin eseri. Çinilerle bezenmiş iç avlusu etkileyici.

Caminin bitişiğinde yer alan Kerim Han’ın özel hamamı Müşir Sarayı (Sarey-e Moshir) tavan ve kubbe işlemeleriyle dikkat çekiyor. Günümüzde geleneksel bir çay evi ve restoran haline dönüştürülmüş. Bu restoranda akşam yemekleri açık büfe olarak veriliyor ve klasik İran müziğini içeren canlı müzik sunumları yapılıyor.

Müşir Sarayı-Sarey-e-Moshir
Müşir Sarayı (Sarey-e-Moshir), Şiraz Kapalı Çarşısı
Ünlü İran halı ve kilimleri, Vekil Çarşısı, Şiraz
Ünlü İran halı ve kilimleri, Vekil Çarşısı, Şiraz

Şiraz haklı akşam serinliğinde dışarı çıkmayı seviyor. Gündüzün sakin olan sokaklar gece capcanlı. Akşam serinliğinin keyfini çıkarmak isteyenlerin sevdiği yerlerden biri de Kerim Han Kalesi. Şehrin önemli tarihi eserlerinden olan Kerim Han Kalesi, Zend Hanedanı Kerim Han Zend tarafından yaptırılmış 250 yıllık bir kale.

Dört burç kalenin burçlardan birisi ise Piza Kulesi gibi eğik duruyor. Sadece tuğladan yapılmış, yuvarlak çizgileriyle kale, şehri savunmaktan çok güzelliğine güzellik katmak için yapılmış gibi duruyor. Kale çevresinde bulunan dükkanlarda satılan ve sıcaktan bunalan bünyeleri serinletmek için hazırlanan Şiraz’a özgü Nişasta-buz-limon suyu ile yapılan tatlı “Feluda”, kavurucu sıcaklarda ferahlamak için birebir.

Yaz akşamlarının serinliğiyle birlikte insanların akın akın gittikleri bir yer de, çinili kubbesiyle gece dev bir şamdanmış gibi görünen minareleriyle gün batımı sonrası göz kamaştırıcı Şah-e Çerağ Türbesi. Şiiliğin en önemli kutsal ziyaret yerlerinden birisi olan türbe, mozaik şeklinde işlenmiş, milyonlarca küçük ayna ile süsleyen iç duvarları, farklı renklerde ışıkların yansımasıyla büyüleyici bir atmosfere sahip türbe.

Sah-Cerag-siraz
Şiilerin kutsal mekanlarından Şah-e Çerağ Türbesi, Şiraz

Türbe deyince bizdeki türbeler anlaşılmasın. Estetik açıdan etkileyici bir mimariye sahip büyük bir kompleks, bahçe ve meydan olarak tarif etmek daha doğru olur. Şah Çerağ “Işıkların şahı” anlamına geliyor. Aslında bu isim, Şiîlerin 8. İmamı olan İmam Rıza’nın kardeşi Seyyid Emir Ahmed’e, Şirazlıların verilmiş olduğu bir lakaptan geliyor.

Şiilerin bu kutsal mekanı, İran’ın her yanında gelmiş ziyaretçilerle dolup taşıyor. Milyonlarca mozaik ayna işlemeli türbeye girenler önce mezarın gümüşten parmaklıklarına dokunup kabrin sahibini selamlıyor, sonra dualar, ağıtlara, yakarışlara, göz yaşlarına karışıyor.

Türbenin atmosfer insanı kesinlikle etkiliyor. Binanın sahip olduğu altın kubbe, duvarlarda ve tavanlarda yer alan mükemmel çini ve mozaikler, incelik ve farkındalık yaratan usta işi mimari yanında insanların huşu içerisindeki tavırları ve ağıt sesleri… Geçmişten kopup gelmiş bu ambiyans karşısında etkilenmemek ne mümkün!

Dervaz-e Kur’an (Kuran Kapısı-Kuran Gate)
Dervaz-e Kur’an (Kuran Kapısı-Kuran Gate)

Bu topraklara yolu düşenlere önerim şehirleri gün batımından gezmeleridir. Gündüzün bunaltan sıcağı, egzoz gazı ve rahatsız edici gürültüsü yerini, akşam serinliğine, renkli insanların kalabalıklarının seslerine, çocukların oradan oraya koşuşturmasına bırakıyor. Aydınlatılan tarihi yerleri, camileri, türbeleri ve binalarıyla İran şehirleri, geceleri bambaşka bir karaktere bürünüyor.

Böylesi mekânlardan birisi de şehrin girişinde yer alan süslü kapı, Dervaz-e Kur’an (Kuran Kapısı), Şiraz’da gezilecek yerler arasında yer alıyor. Gece aydınlatmasıyla birlikte güzelliği daha bir ortaya çıkıyor. 1950’lerde yıkılan 1000 yıllık kapının yerine yapılmış. Mimarisi ile ödül almış Kapının üst katında yer alan odada kutsal kitaptan bazı bölümlerin bulunduğu için Kur’an Kapısı denmiş. Geçmişte Şiraz şehrine giriş için zorunlu olarak bu kapıdan geçilmesi gerekiyormuş.

Şiraz’ın gururla bağrında taşıdığı, İran şiirinin en güçlü 2 şairi Hafız ve Sadî, halkı tarafından çok büyük saygı görüyor. İran’ın diğer büyük şairleri Nesimî, Hayyam ve Firdevsî isimleri de eklenince Şiraz’ın neden şairler şehri ya da şiirler kenti olarak anıldığı anlaşılabiliyor.

Tomb of Hafez, Shiraz, İran
Tomb of Hafez, Shiraz, İran
Sadi-Turbesi-Siraz
İran şairi Sadi’nin Türbesi, Şiraz, İran

Sadece İran edebiyatının değil, İslam dünyasının da bu en büyük şairlerinin mezarları bugün de Şiraz’da en çok ziyaret edilen yerlerin başında geliyor. Fars dili ve edebiyatının büyük sanatçısı Hafız’ın, halk arasında “Hafıziye” olarak bilinen türbesi, geniş bir bahçe içinde iki havuzla süslü, çok sayıda ziyaretçisi olan bir yer.

Birçok kişinin ellerinde Hafız’ın fal kitabı, “Faal-e Hafiz” ile dolaştığını görebilirsiniz. İranlılar, bu şiirli fal kitabından rastgele bir sayfa seçerek orada yazılanların kendi gelecekleri hakkında işaretler taşıdığına inanıyor. Günbatımı saatlerinde türbe aydınlatılıyor ve hoparlörlerden kısık bir sesle Hafız’ın şiirleri okunuyor.

Sadi ise Hafız’ın aksine, 30 yıldan uzun bir süre bir derviş olarak, Anadolu’dan Hindistan’a, Lübnan’dan Etiyopya’ya kadar gezmiş ama hep ana vatanı Şiraz’a dönmüş. Kendi deyimiyle “ruhsal açlığını doyurmak için” açlık ve susuzluk içerisinde gezmiş, bir nevi nasihatname olan “Bostan” ve “Gülistan” eserlerini yazmış.

Hafız ve Sadi, İran’ın tüm katmanları ve renklerinin buluştuğu, devlet tarafından da okunması teşvik edilen iki dev şair. Sadî ve Hafız gibi İran’ın diğer büyük şairleri Rumi, Firdevsî, Nesimî ve Hayyam da İran halkı tarafından çok büyük saygı görüyor. Hemen her şehirde adlarına parklar, meydanlar ve sokaklar bulunuyor. İslamiyetin bir yaşam tarzı olduğu ülkede, şarap ve aşka bu kadar vurgu yapan bu şairlere ait heykel ve resimlerin karşımıza çıkması insanı şaşırtmıyor.

Persepolis-Antik-Kenti
Persepolis Antik Kenti

Şiraz’a gelen her gezginin mutlaka ziyaret etmesi gereken yerlerin başında, ilk dünya imparatorluğunu kuran Perslerin kendilerine yakışan başkenti Persepolis geliyor. MÖ 6. yüzyıl sonlarında Pers Kralı I. Darius (Dara) tarafından kurulan Pers İmparatorluğu’nun başkenti Persepolis, Farsça’da Taht-ı Cemşid yani Cemşid’in Tahtı anlamına geliyor.

Yüzlerce sütun ve onların üstüne oturtulmuş boğa, insan, kuş şeklinde sütun başı heykelleri, duvarlardaki çok sayıda kabartma heykelleriyle dikkate çeken zamanının ötesinde mimariye sahip Persepolis, Unesco Dünya Mirası Listesinde yer alıyor.



Tümüyle taştan dev boyutlardaki boğa figürleri ve sütunlar arasındaki Tüm Milletler Kapısı (Gate of All Nations) denen yerden geçilerek şehre giriliyordu. Şehrin giriş kapısı, Kserkses’in 100 sütunlu, 10.000 kişilik kapalı salonuna götürüyordu. İyonyalılar, Kapadokyalılar, Etiyopyalılar, Suriyeliler ve İskitlerden Hintlilere kadar, dönemin birçok uygarlığından gelen elçiler, Pers imparatoruna en seçkin hediyelerini sunuyorlardı.

70 milletten insanın, yerel kıyafetleriyle ve kendi yörelerine ait hediyelerle kralın huzuruna çıkarken temsil edildiği rölyeflerin her biri uzun uzun incelenmeyi hak edecek kadar detaylar barındırıyor. Her halkın görünüşü, kıyafetleri, ayakkabıları, aksesuarları, getirdikleri hediyeler en ince ayrıntısına kadar kabartmalara işlenmiş. Etiyopyalıların kıvırcık kısa saçları, yuvarlak yüz hatları, hediye olarak getirdikleri okapi, İskitlerin sivri uçlu kukuletaları, ellerindeki aslan başlı altın bilezikler…

Persepolis-Kral
Pers İmparatoru

Tarihi bundan 2500 yıl öncesine uzanan Persepolis, Büyük İskender tarafından tarihin tozlu sayfalarına gömülmeden önce, ihtişamın ve zenginliğin bir sembolüydü. Bugün gördüğünüz kalıntılar ise Persepolis’in sadece bir gölgesi. Bugünkü varlığını asırlar boyu toz ve kum ile kaplanmış olmasına borçlu olan antik kent, İran turizminin en önemli ören yerlerinden biri olarak, Şiraz’a 50 kilometre uzaklıkta yer alıyor.

Şiraz, masalsı atmosferini biraz da bu bahçelerine borçlu. Şiraz kent geleneğinde doğaya düşkünlüğün ne kadar köklü olduğunun bir kanıtı olan bahçelerin en ünlülerinden biri de İrem Bağı. Havuzlar, rengarenk çiçekler, çayhaneler, kameriyeler ve sadece Şiraz’da yetişen servi naz ağaçlarıyla İrem Bağı, geleneksel İran bahçe mimarisinin göz alıcı bir örneği.

İrem Bağı’nda bulunan, Kaçar Hanedanlarından Muhammed Ghori’nin mimar Üstad Muhammed Hassan’a yaptırdığı bir saray bulunuyor. Hafız ve Sa’di gibi şairlerin şiirleri, sarayın ön cephesini süslüyor. Lavanta çiçekleriyle dolu kameriyelerinde, gezinti yollarında, kuytu köşelerinde ve çayhane de ürkek sevgililere rastlamak mümkün.

irem-bahceleri-iram-garden
İrem bahçesi ve bahçede yer alan saray

Şiraz’daki Fars Müzesi, eski uygarlıklara ait çeşitli eşyalar ve ünlü İran halıları sergileniyor. UNESCO Dünya Mirası Listesi’ndeki Persepolis şehri ve 200’den fazla tarihi önemi olan gezilecek yerleri ile Şiraz’da hava, tüm yıl boyunca güzel. Şehirde, ağaçların çiçek açtığı ilkbahar sonu, yaz başı daha güzel olduğu söyleniyor.

Benim bulunduğum Haziran ortası ise, hava sıcaklığı açısından sorun yaratmadı. İmam Humeyni’nin ölüm yıldönümü nedeniyle tatil olduğu için, dışarıdan gelenlerin şehrin park ve boş yerlerin kurdukları çadırlarla şehir renkli ve canlı bir görünüme bürünmüştü. İran halkı çadırda kalmayı piknik yapmayı, park ve bahçelerde dolaşmayı çok seviyor.

Şiraz mutfağı ise her yönüyle beni fazlasıyla memnun etti. 2 yıl süren Okyanusya ve Asya gezimden sonra, özlediğim lezzetleri burada bulmuştum. Birlikte şehrin sokaklarında kaybolduğumuz, bana rehberlik eden arkadaşım Kiyan’ın önerdiği özgün yerel lezzetleri beni fazlasıyla memnun etti. İran’da yemek alışkanlıkları ve lezzet bize çok yabancı değil. Daha çok baharat kullanılıyor; safranlı pilavları, yağsız kebapları, sebzeli dönerleri ve naneli ayranları ile lezzetliydi.

Iran-Yemekleri
İran yemekleri, safranlı pilav, közlenmiş domates ve kebaplar.

Geçmiş ile günümüz arasında bir uçurumun olduğu, modern dünyanın birbirine benzeyen şehirlerindense, daha derin tarihsel kökenleri olduğu hissedilen Şiraz gibi şehirler beni heyecanlandırıyor. Şiraz, batı uygarlığının duyusal yoksunluktan uzakta sunduğu lüks mekanlar, restoranlar, alkol ve çılgın gece hayatı vadetmiyor.

Geçmiş ile günümüzü bir arada tutan eski taş yapıları, türbe ve camileri, dar sokakları ve avlularda oynayan çocuklarıyla insanları kendisine dokunmaya zorluyor. Şehrin modern yüzündeki bir alışveriş merkezinde arkadaşımla yemek yerken, Doğu’yu sevmem ile ilgili bunlardan daha geniş nedenlerimin olduğunu biliyordum.



19 Yorumlar

  1. İran, gördüğüm 40 ülke arasında en güzeli en etkileyicisi. Özellikle Şiraz daki türbeler muhteşem.
    Şah’ı Çerağ gördüğüm en muteşem yapı gece gördüm hayran oldum. İsfahan Cuma meydanı muhteşem Dünya nın 2. büyük meydanı. arabadan indim ve ilk cümlem ”işte meydan” oldu.Yezd,Kaşhan,Kum, Persopolis,Gülistan Sarayı,İrem Bağları,40 sütunlu saray hangi birini sayayım. Mutlaka gidilecek bir yer. Çok temiz

  2. Evet, Kemal Bey’in bu yazısını okudum. İran’ı hep merak etmişimdir. İran ile belgeselleri hep merakla izlemişimdir. Belgesellerden gördüğüm kadarıyla,İran’da Safevilerle başlayan ve Kaçar Hanedanı ile son bulan Türk Yönetimleri, İran’ın özellikle 2 şehrini öyle mamur hale getirmişler ki. Nasıl bir Avrupa şehri, gerek yapıları ile gerek, bahçe ve diğer sosyal yerleri ile insana resimsi bir tablo sunarsa, anlaşılan İsfahan, Şiraz gibi kentleri de öyle. Çok mistik bir hava hissettim TV ekranından bile. O yapılar nasıl korunmuş. Kendi ülkem adına da hayıflandım. Neden bizim bir şehrimiz de (İstanbul hariç) böyle mamur edilmemiş. Osmanlı gibi 600 yıldır tek bir yönetim altında olan bir ülkenin her yerinde yapıların olması gerekirdi. Ama yok! Görmeyi çok istiyorum. İran Halkına da ayrı bir sempatim var. Memleketim, İran-İstanbul yolu üzerinde bir ara durak olduğundan, özellikle dinlenme tesislerinde karşılaştığım İran’lıların kültür seviyelerinin yüksek olduğunu fark ettim. Şunu söyleyebilirim. İnsanları çok kitap okuyorlar. Bir kere medeniyet oluşturabilmiş birkaç milletten biri. Emeğinize sağlık. Ben de fırsat bulursam İsfahan ve Şiraz’a gitmek istiyorum.

  3. Iran’in her bir tarafı ayri ayri guzeliklere ve ozeliklere sahip, ama gercekten Şiraz bir baska güzel bir yer. Nisan’dan Mayisin sonuna kadar havasi cok guzel. Tum sehir cicek kokar. Camileri, baglari, tarihi binalari, İslamdan onceki ihtisamli yapilari ve bir daha cok seyi le sizi kendine asik edecek. Kendinizi hic yabanci hisetmiyeceksiniz bir yer. Eğer İran’in her yerini gormeye zamaniniz ve imkaniniz yoksa, sadece Şiraz’i gormeniz yeterli.

    THY’nin her gun Şiraz’a direk ucagi var, denemeye değer. İran ve Türkiye aslinda bir ulke; sicak kanlı, misafirperverlik, yardim severlik ve bir daha cok bakim dan sizi kendi ulkenizi keşf etmeye davet ediyoruz.

  4. İki günden gam yemem: biri dün biri yarın diyor Hayyam onun güzel dizelerinde de hayat bulan, aşkın ve şarabın yıldızlarda buluştuğu anlık bir varolmadır yaşam. Ne geçmişte ne de gelecekte. Sadece anın sonsuzluğa uzanan keyfinde. Şiraz’da, Tebriz’de, İranın o tarih ve yaşam kokan sokaklarında, kaybolmak gerek! Kendimizi bulana dek..

  5. İran çok eski çağlardan gelen, köklü bir kültüre sahip olmasının yanı sıra, diğer doğu ülkeleri gibi şiar ruhu olan bir medeniyet. Savaşlar, iktidar değişimleri burayı acının, inancın mabedi haline getirmiş.

  6. Birde size şunu önerebilir miyim? Fotarafların altında paylaşma yeri olsa da paylaşabilsek. Daha çok insanlara ulaştırabiliriz görsel olarak.

    • Her yazının başlığının altında ve yazının bittiği yerin altında paylaşma butonları var. Facebook like yaptığınızda paylaşma kutusu çıkıyor. Oraya bir şey yazıyorsunuz ve paylaşıyorsunuz profilinizde. Yine aynı şekilde Twitter’den de paylaşabilirsiniz, sadece 2 tıklama. Yine aynı sırada en sağda pembe bir boton var, onu tıklayınca da yüzlerce farklı sosyal medya hesabından paylaşım yapabiliyorsunuz. Pinterest, LinkedIn, Tmblr ve dahası…

  7. On yıl devamlı İran’da yaşadım. Eşim İranlı gerçekten İran’ı o kadar güzel anlatmışsınız ki, anlatıklarınız olduğu gibi orayı ve yaşantıları anlatıyor. Ben ne kadar İran’ı sizin gibi anlatsam da kimse inanmıyor. Onbir senedir Türkiye’deyim ara ara gittim İran’a, çok güzel anılarım var. Fırsat buldukca yazılarınızı okuyorum. Anlatma tarzınız çok güzel, insanı daha çok okumaya sürüklüyor. Güzel düşünceleriniz için teşekkürler.H er daim yolunuz açık olsun. Sevgilerimle.

  8. Kemal bey, dünyanın her köşesini maceracı ruhunuzla keşfetmeyi kendinize misyon edinmiş olmanıza hayranım. Neden bunu bir TV programıyla bütünleştir miyorsunuz? Bence gezi programı yapan kişilerden bir değil bir kaç adım öndesiniz ve mutlaka bunun üzerinde düşünmelisiniz. Hem iş, hem dünyayı gezmek. Üstelik üstüne para da veriyorlar. 🙂

  9. Tarih, kültür, sanat, aşk ve şiirin evi olan Şiraz, ifadesi çok yerinde olmuş. Doğu tutkunu birisi olarak gitmek istediğim yerler arasına girdi. İnşallah bir gün nasip olur…

  10. Bir ay önce İran’daydım. İran, Tahran çok güzel yer ama, İran’ın en güzel gülistanlık yeri Türkmenler bölgesi, yani Türkmen Sahra bölgesi. İran’ın en iyi toplumu Türkmenler, gerisi boş. Şiiler adam değil, hiç sıcak değiller başka insanlara karşı kim ne derse desin. İranlı’dan adam olmaz şialadan da…

    • İran’da 25 gün kadar seyahat ettim. Hem güneyde, hem kuzeyde hem de orta İran’da bulundum.

      Gayet güleryüzlü, dürüst, samimi, misafirperver ve sohbet etmeyi seven insanlardır. Taksicisi, satıcısı bile nezihti. İran halkı beni etkilemeyi başardı ve ben sıklıkla söz ettiğim gibi İran hakkındaki önyargılarınızı silin diyorum.

      Siz de İran’ı deneyimlemişsiniz; ancak … adam değil gibi bir yaklaşımı hak ettiklerini hiç düşünmüyorum. Komple İran’a genellemek, veya belli bir inanç kesimine genellenmiş böyle bir eleştiriyi sunmak bile abes diye düşünüyorum.

      İran benim 22 aylık Güney Asya, Okyanusya seyahatimin son ayağıydı ve beni hiç bir ülke ve millet bu kadar etkileyemedi.

  11. İran güzel bir ülke ama oradaki yönetim çok gerici ve baskıcıdır.Oradaki devlet yönetiminden şiddetle nefret ediyorum.ATATÜRK TÜRKİYESİNDE yaşamaktan ve bu havayı solumaktan büyük gurur duyuyorum.Oradaki vinçle insanların nasıl idam edildiklerini,kadınların nasıl taşlanarak idam edildiklerini görünce o ülkede yaşamadığıma milyarlarca şükür ediyorum.Saygılarımla…
    İRFAN GÜNGÖR
    EMEKLİ EDEBİYAT ÖĞRETMENİ
    AVUSTURALYA VE TÜRK VATANDAŞI

    • İran gezginler için olağanüstü güzel ve ilginç ülkelerden birisidir diyebilirim. Külürel zenginliği, sıcakkanlı insanları, köklü gelenekleri ve tarihi yapılarıyla etkileyici bir yer.

      Halkı, dışarıdan görünenin aksine İslami Devlet yapısından uzakta bir profil sergiliyor. Devler ise bir avuç molla denetiminde yönetiliyor. Radikal islamın hayatları mahvetmediği ülke yok zaten. Ortadoğu’da İslam adına başlamış hareketlerin olduğu her ülkede kan ve ölüm var. Tabi bunda batılı devletlrin etkisi de yadırganamaz.

    • Merhaba Bir Şiraz’lı olarak memleketimi bu kadar iyi tanıtığınız için moteşekkiram. Ayırca diğer yazılarınızı da çok beğeniyorum. İran’da ki Fars arkadaşlarıma da Farçası’nı çeviriyorum.

  12. İran’da böyle güzel yerler varmış gerçekten, çok güzel yerler, çok beğendim. Ünlü İran şairi Hafız’ın Şiraz şehrindeki türbesi. Baktığımda çok imrendim, o kadar güzel çiçekleri yerleştirmişler ki muhteşem. Ben bu yayınladıklarını okuyup gördükçe çok üzüldüm ne yazıkki Türkiye’de bunları göremiyorum.

    Konya gezisine katıldım, Mevlana’yı ziyarete 40 bayan gitik, namaz kılacağız, abdest alacak tuvalet yok, her yer pis, ayağını yıkıycak yer yok. Ki Mevlana dünyaca ünlü ve ziyarete açık bir yer. Ben gitiğime çok pişman oldum, keşke görmeseydim dedim.

    Kemal bey, senin her bir fotoğrafın çok güzel ve seve seve takip ediyorum. Gönlüne, yüreğine sağlık! Başarılar diliyorum, sevgiler.

Yanıt yaz

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz