Persepolis, etkileyici mimarisi ile Ahameniş İmparatorluğu’nun son başkentiydi. İran‘ın Şiraz şehrinin 70 km. Kuzeydoğusunda yer alan Persepolis, MÖ 6. yüzyılın sonlarında kurulmuş ve Pers İmparatorluğuna başkentlik etmiş, çağının gıpta edilen başkentiydi.
Ünlü Pers Kralı I. Darius tarafından yaptırılan Persepolis, görkemli saray kalıntıları, etkileyici duvar süslemeleri ve heykelleri ile Pers sanatını, gücünü gözler önüne seriyor. İran’ın tarihi dokusuna biraz olsun tanıklık etmek gerekiyorsa yolu bu ülkeye düşenlerin ilk görmesi gereken tarihi kalıntılardan biri, hatta birincisi hiç kuşkusuz Persepolis’teki antik kalıntılarıdır.
Kavurucu yaz sıcaklarında bu ülkeye gidenler bile sabahın ilk saatleri veya akşam serinliğinde, ülkenin Şii merkezi sayılan Şiraz kentinden bir arabaya binip 55 kilometre kuzeye giderek antik çağdaki bu görkemli sarayın kalıntılarıyla hasret gidermeli.
Geniş Şiraz Ovasına hâkim bir tepeye sırtını dayamış olan Persepolis’i ziyaret ederseniz sadece Pers kültürü ve kral Darius hakkında değil, sarayın görkemli sütunları arasında dolaşırken Makedonyalı Büyük İskender ve onun görkemli ordusunun da bıraktığı derin ve yıkıcı izleri de yakından göreceksiniz.
Persepolis Antik Kenti
Persepolis, MÖ 6. yüzyıl sonlarına doğru Pers Kralı I. Darius (Dara) tarafından kurulmuş. İran tarihinin en görkemli dönemi hiç kuşkusuz MÖ 6. yüzyılda yaşamış olan ünlü Pers Kralı Darius dönemidir. Anadolu’nun batısından Hindistan’a kadar uzanan geniş ve görkemli bir imparatorluk kuran I. Darius, birçok küçük krallıkları kendisine bağlamış.
Tarihin o vakte kadar gördüğü en büyük imparatorluğun kurucusu olan Pers kralı Büyük Darius, duvar yazılarında kendisini fethettiği ülkelerin adları üzerinden tanıtır. Perslerin, Medlerin, Sümerlerin, Akadların, Babil’in kralıdır o. Bu özelliğinden dolayı da Krallar Kralı unvanını alarak yedi düvele nam salmış.
Bu görkemli imparatorluğun başkenti efsanevi kent Persepolis‘tir. Böylesine bir görkem ve kudrete sahip bir kral olur da onun gücü ve görkemini simgeleyen büyük bir taht ya da sarayı olmaz mı? Olur elbet.
Kralı I. Darius, gücünün zirvesindeyken başkent Persepolis’te, bugün İranlıların Taht-ı Cemşid olarak adlandırdıkları büyük bir taht ile güç ve görkemini simgeleyen etkileyici saray kompleksi yaptırdı. Mezopotamya mimarisinden ilham alarak MÖ 518-516 yılları arasında yapılan saray, İran tarihinin en görkemli döneminin kalıntılarının izlerini taşıyordu.
Darius’tan sonra tahta çıkan diğer Pers imparatorları da bu sarayı kendilerine mekân olarak seçmiş ve her defasında biraz daha büyütüp genişletmiş. 150 yıl boyunca yapımı süren Persepolis, Darius’dan sonra tahta çıkan I. Serhas (Xerxes) ve Artakserkses (Ardaşir) tarafından büyütülmeye devam edilmiş.
UNESCO Dünya Mirası Listesinde yer alan Persepolis Antik Kentinde yer alan kralın sarayı, taşıma toprakla oluşturulmuş 13 metre yüksekliğindeki bir tepe üzerine inşa edilmiş. Tepesi 473 metre uzunlukta, 86 metre genişlikte olan sarayın bulunduğu taraçaya iki geniş merdivenle çıkılıyor.
Efsanevi antik kentin girişinde ziyaretçileri karşılayan dev heykeller bulunuyor. Sarayların bulunduğu taraçaya giden iki geniş yan duvarları kabartma heykellerle dolu Tüm Milletler Kapısı (Gate of All Nations) oldukça etkileyici.
Sarayın iki büyük sütunla tutturulan kapısının yüksekliği 11 metreyi buluyor. Kapıdaki sütunların önünde, yüzleri insan şeklinde olan iki boğa heykeli yer alıyor. Hazine sarayının geniş avlusuna açılan dört büyük ahşap kapısından bazıları yok olmak üzereyken renkli ve süslü alçılarla kaplanmış.
Büyük sütun kaideler üzerinde bulunan, iyilik sembolü olan yarı insan bir savaşçı ile kötülük sembolü olan bir canavarın mücadelesini ve iyilik sembolünün zaferini anlatan heykeller, Perslerin inançlarını yansıtıyor. Merdivenlerin yan duvarları, kral Darius’un rakiplerine gözdağı vermek ve gücünü göstermek için yaptırdığı devasa büyüklükteki kabartma heykellerle doldurulmuş.
Toprak altında kaldığı için bugüne kadar gelmiş olan, 10 bin kişilik tören salonu Apadama’nın duvarlarındaki kabartmalar Perslerin eriştiği gücü anlatıyor. Saray o kadar büyük inşa edilmişti ki o devirde böylesi büyük bir kapalı salon başka hiçbir sarayda yoktu. Bu kadar büyük bir kapalı salon günümüzde de dahil olmak üzere başka hiçbir sarayda bulunmuyor.
Mısır’daki ocaklardan getirilen blok taşlarla yapılmış Taht salonunda, her biri 20 metre yükseklikte olan ve üzerinde 2 metre yükseklikte boğa ve insan figürleri olan 100 sütun bulunuyordu. Sütundan şimdilerde sadece birkaç tanesi ayakta kalabilmiş. Antik şehrin duvarlarındaki etkileyici kabartmaların her biri başlı başına bir sanat eseri.
Nevruz kutlamalarında Hindistan’dan Afrika’ya 23 bölgeden gelmiş heyetlerin Pers Kralına sadakatlerini sunuşlarını anlatan kabartmalar günümüze kadar ulaşmış. Ayrıca iyilik sembolü olan yarı insan bir savaşçıyla kötülük sembolü olan bir canavarın mücadelesini anlatıyor. Bu mücadeleden her defasında zaferle çıkan ise tabii ki iyilik sembolü olan Darius oluyor.
Eee ne oldum demek kadar ne olacağım da demek gerekiyor. Görkemli tahtlar, saraylar yaptırsanız da gün gelir devran döner birileri o sarayı altınızdan çekiverir. Tarih sayfaları bu hikâyeleri yazmakla bitiremiyor.
Nitekim MÖ 331’de Büyük İskender Anadolu’dan başlayıp büyük doğu seferine çıktığında Orta Asya’yı da aşarak Hindistan’a kadar geçtiği tüm toprakları titretirken bu hışımdan en fazla nasibini alanlardan biri de Persler ve Darius olmuş.
Büyük İskender’in sayıca daha az olmasına rağmen dahiyane bir taktikle Pers ordusunu birkaç saat içinde bozguna uğratıp, Darius’u ortadan kaldırmasıyla birlikte saraya girdiğinde büyük bir şok yaşadığı söylenir. Gözünün gördüklerinin o güne dek hayal ettikleriyle dahi boy ölçüşemeyecek kadar güzel olduğunu fark ettiğinde, tedirgin olmaya başladı
Burnuna gelen kokuların, dokunduğu çiçeklerin, eğilip pınarlardan içtiği şarapların, ağaçların altında sere serpe yatan hurilerin ve gözünün gördüğü ne varsa hepsinin ilahi bir mükemmellikte olduğunu görünce ‘Cennet artık benim oldu’ dediği söylene gelir.
Ne var ki Hint Seferinden dönerken Persli bir kadınla ateşli geceler yaşadıktan sonra başına gelen zehirlenme faciasından sonra askerlerine biraz kıskançlıktan dolayı tarihteki bu en görkemli sarayı yağmalattığı ve sonunda da yakıp yıktırdığı söyleniyor.
Bu yağmalamanın asıl nedeninin Perslerin, İskender’inkilerden daha güzel bir kenti olmasından kaynaklandığını söyleyen tarihçilerin sayısı da hayli fazla.
Taht-ı Cemşid ve Nakş-ı Rüstem
Persepolis’in yakınındaki kayalık dağın yamaçlarında birbirinden 8-10 kilometre uzaklıkta, kayalar oyularak yapılan ve saray görünümlü iki kaya mezarı bulunuyor. Bizim Batı Anadolu’daki Frigya döneminden kalma yamaçlardaki büyük kayaların oyularak yapıldığı kral mezarlıklarına benzeyen bu mezarlar ‘Taht-ı Cemşid‘ ve ‘Nakş-ı Rüstem‘ olarak anılıyor. Bunlardan ilki Darius’a ait.
Toprakları Hindistan’dan Etiyopya’ya kadar uzanan Pers-Ahemeniş İmparatorluğu’nun bu görkemli şehri, Büyük İskender tarafından MÖ 330’da yakıp yıkana kadar ününü sürdürdü.
Persepolis’in yakın tarihteki İran siyasi hayatında çok önemli kırılmalara yol açan hikayesi var. Ekim 1971’de, Muhammed Rıza Pehlevi‘nin emri üzerine, Pers İmparatorluğu’nun kuruluşunun 2500. yılı kutlamaları burada yapılmaya karar verilir.
Akıl almaz bir bütçeye mal olan hazırlıklar aylar öncesinden başlar. Tüm organizasyon batılı uzmanlarca planlanır. Persepolis’in çöl toprağı üzerine geleneksel İran çadırları biçiminde olsa da lüksü sınırsız modern çadırlar kurulur. Çöl toprağı mavi halılarla döşenir.
Adeta Krallar Kralı Darius ilan eden Şah Rıza Pehlevi’nin tüm dünyada büyük yankı uyandıran görkemli kutlamalarına tüm ülkelerden davet edilen kral, devlet başkanları, prens ve prensesler ile dünya jet sosyetesi davet edilir. 250 kırmızı limuzin bu emperyal davetlilerin emrine verilir.
Büyük Darius’un anıt mezarı önünde 20. asrın bu en görkemli töreninin açılışını yapar. İran Şahı, hem batıya ve doğuya hem de kendi halkına Bir tür boy gösterisi yapar. Persepolis’in temsil ettiği monarşik değerleri ve uygarlık seviyesini sahiplenir.
Dünyanın en uzun yemeği olarak rekorlar kitabına geçen bir gala ziyafeti verilir. Pers ordusu dönemsel kıyafetleri içinde geçit resmi yapar. Onu İran tarihi boyunca hükmetmiş bütün hanedanların orduları izler. Törenin son günü Şah, bütün emperyal konuklarıyla birlikte babası Rıza Pehlevi’nin anıt mezarını ziyaret eder.
Ülkesi neredeyse batmak üzereyken, yapılan 100 milyon dolar bütçeli büyük israf İran halkının bilincine ciddi bir kırılma yaratır ve tepkiler büyümeye başlar. Gösterişli organizasyon, kendi halkının sefaletini görmeyen Pehlevi hanedanlığının sonunu hazırlar.
Bu durumun İran rejiminin değişikliği üzerinde ilk kıvılcımı başlattığı söylenir. Mollalar iktidara geldiklerinde Persepolis büyük bir sessizliğe gömülmüş, hatta bazı sütunların yüzleri bizzat tahrip edilmiş, gezilmesi yasaklanarak askeri bölge ilan edilmiş.
Muhammed Rıza Pehlevi ülkesinden çok uzakta ölürken Büyük Dairus’un anıt mezarı ve Persepolis, kendisini her dönemde bağrına basan İran toprağında sapasağlam ayakta duruyor.
Şiraz‘a Türkiye’den en kolay ulaşım yöntemi hava yolunu kullanmak. İstanbul Havalimanı’ndan Şiraz’a her gün Türk Hava Yolları’nın direkt uçak seferleri var. İstanbul-Şiraz uçuş süresi 3 saat 55 dakika.
Şiraz Havalimanı’ndan şehir merkezine ulaşım: Şiraz Şehit Destkayıb Havalimanı, Şiraz şehir merkezine 8 km uzaklıkta. Havalimanından şehir merkezine ulaşım için toplu ulaşım imkanı yok. Tek seçenek taksileri kullanmak. Taksi ile şehir merkezine yolculuk 15-20 dakika sürüyor.
İran’ın başkenti Tahran’a 932 km uzaklıktaki Şiraz’a özel araçla ulaşım 10 saat sürüyor. Tahran-Şiraz arasında düzenli otobüs seferleri var. Tahran’dan Şiraz’a uçakla ulaşım ise 1 saat 20 dakika sürüyor.
1938 yılında kazıldı bu muhteşem yer
Muaazzam bir antik kent!
selam, yarın sunum ödevim var ve seçtiğim konu Persepolis. İran asıllı olmama rağmen bütün önemli noktaları sizden öğrenmiş oldum ve sunumda kullanacağım. Bunun için size teşekkür ederim.h
Hayatınız hep güzel gezilerle geçsin dilerim. Bu arada AÜ DTCF Sanat Tarihi bölümü öğrencisiyim.
Kaleminize sağlık güzel bir yazı olmuş
Dünya üzerinde bu kadar güzel bir antik kent daha var mıdır emin değilim gerçekten. Büyüleyici bir yerdi. Sizin de ellerinize sağlık oldukça güzel anlatmışsınız her zamanki gibi.
Bu devasa sanat medeniyetin mimarisı ve kültürün o ferrah ve huzur vermesi beni gercekten büyülemiştir. Umarım ‘bir cehaletsaldırısına uğramadan dağanın izin verdiği sürece ayakta kalır.
Ha İran ha zindan
Görkemli antik kent. İyi de bakmışlar, gezilemsi görülmesi gereken bir yer.
Çok bilgilendirici bir yazı olmuş. Başka bir siteye yada kaynağa ihtiyaç olmadan gezi rehberi edindiğimi düşünüyorum. Teşekkür ederim.
Şahın devrilmesiyle İran’da ciddi bir rejim bunalımı yaşandı. Molla iktidarı halkı baskı altına alıp, adeta yüz yıllar öncesinin hayat tarzını benimsetmeye başladı. Bir yanda modern dünyanın etkileri, diğer yandan mevcut iktidarın dikte ettiği yaşam tarzı, İran’da postmodern bir dünya yarattı.
Bütün gezilerinizi çok beğendim. Çok katılmak isterdim. …
Müthiş bir uygarlik