Trulli evleri, 14. yüzyıla kadar uzayan bir geçmişe sahip. En çok Güney İtalya’da, çizmenin topuğuna kadar uzayan Bari ile Brindisi şehirleri arasındaki coğrafyada yer alıyorlar. Konik şekildeki çatıları, gri taş duvarlarıyla dikkat çeken Trulli Evleri, hiç harç kullanılmadan yapılıyor.
Tarımın altın çağı olarak bilinen 19. yüzyılda yapılan trullonun (trullinin çoğulu olarak kullanılıyor), işçiler tarafından geçici barınak ya da depo olarak yapıldığı biliniyor. Trulli evleri, dönemin feodal düzenindeki vergi sistemine karşı da büyük bir karşı duruş olarak görülüyor.
Puglia Trulli Evleri
Özellikle ‘Trulli Başkenti’ olarak kabul edilen Alberobello şehri, neredeyse tamamen bu evlerden oluşuyor. Burada bulunan 400’den fazla değişik dizaynlı ev, yalnızca gezginlerin dikkatini de çekmiyor. Bölgedeki Trulli evleri aynı zamanda UNESCO Dünya Mirası olarak da kabul ediliyor.
İtalya’nın dağlık olmasına rağmen en verimli ovalarının bulunduğu Puglia bölgesinde yaygın olarak görülen bu evler oldukça ilgimi çekmişti. Her ne kadar Anadolu coğrafyasında sık görülen kümbet veya Harran evleri mimarisine benzese de gerek yapılma tekniği gerekse kullanım açısından oldukça farklılar.
Tarımın altın çağı olarak bilinen 19. yüzyılda yapılan trullonun (trullinin çoğulu olarak kullanılıyor), işçiler tarafından geçici barınak ya da depo olarak yapıldığı biliniyor. Beyaz badanalı duvarları, göz kamaştırıcı gri renkli koni şeklindeki çatıları ile günümüzde hala kullanılmakta olan Trulli yapılarının yapılış amaçları oldukça ilginç.
İzinsiz yerleşim yeri kurmayı yasaklamak için evlere yüksek vergiler getiren II. Acquauia Dükü Girolamo’ya tepki olarak bu evler doğuyor. Dönemin vergi sisteminde harçsız, çatısız ve konik biçimli yapılar, konut olarak sayılmadığı için vergi ödeme zorunluluğuna dahil olmuyordu.
Çaresiz kalanhalk, harçsız olarak konik çatıya sahip Trulli evleri yapıyor. Spiral plan üzerinde yükselen duvarlar ve çatılar yine bu bölgeden çıkan küçük kireç taşlarının harç koymadan üst üste yerleştirilmesiyle yapılıyor. Karstik bir araziye kurulu bölge, binaların ana malzeme olan kireç taşıyla yapılmasına ve rahatlıkla yıkılıp yeniden inşa edilmesine olanak sağlıyor.
Evler, hem rahat bir barınak hem de olası bir durumda yıkımı ve yeniden yapımı kolay bir model oluşturuyor. Kralın vergi memurları geldiğini haber alan köylüler, yığma taş evlerin çatısı kolayca yıkıyorlardı. Vergi memurları sadece koni şeklinde çevrilmiş, çatısız yapıları bu yapıları ev sayamadığından vergi alamıyorlardı.
Böylece zaten fakir olan halk vergi ödemekten kurtulmuş.Kubbe anlamına gelen Yunanca kökenli ‘Truddu’ kelimesinden türeyen yapıların ismi zaman içerisinde ‘Trulli ya da Trullo’ olarak değişerek yöreye özgü bir hal alıyor. Başta yalnızca 40 kadar olan trulli evleri, tüm bölgede 1600’ü geçerek çok kullanılan bir yapı haline geliyor.
Aşınmaya karşı dirençsiz ve kolay eriyebilen karstik araziler üzerine kurulu bölge, kış yağmurlarıyla birlikte Adriyatik’e su yolları açmasıyla biliniyor. Bölge halkı bu değişik arazide suyla barışık bir yaşam tarzı bulmak zorunda kalarak çok sayıda sarnıç oluşturuyor. Her Trullo’nun içinde bulunan sarnıç, evin su kaynağını oluşturuyor. Aynı zamanda kazılardan çıkan kayalarla da dış duvarlar örülüyor.
Massera adı verilen geçmişte zengin ve soylu ailelerin yaşadığı bağ evi olarak da adlandırılabilecek çiftlik evleri yanında yapılmış olan sıra haldeki trulliler, bugün trulli deneyimi için butik otel olarak hizmet veriyor.
Son yıllarda gösterilen ilgiyle yapım oranı artan Trulli evleri, yabancılar tarafından satın alınarak, farklı tasarımlarla restore ediliyor. Oldukça farklı bir dizayna sahip bu evler, yapılan restorasyonlarla daha da çekici bir hale gelerek, konut ve tatil amaçlı kullanılmaya devam ediyor. Günden güne adını daha çok duyuran bu evler, kendi yaşam alanını yaratmak isteyenlerin vazgeçilmezleri arasına girmeye başlıyor.
Çatıları haç, astronomik bir işaret gibi farklı sembollerle süslenen, bitişik nizamdaki trulloların nefis bir görüntü sunuyor doğrusu. Bunların kapıları dışarıya açılıyor ve kimisi arasında bağlantılarla salon, yatak odası ve banyo şeklinde kullanılabiliyor. Kayadan oluşan duvarlarıyla kışın sıcak yazınsa serinler.
Itria Vadisi çevresinde görülecek kasabalardan Alberobello başta olmak üzere Cisternino, Locorotondo, Martina Franca, Ceglie Messapica, Ostuni ve civarında bolca bu evlerden görmek mümkün. Trulli evlerinin en çok bir arada görüldüğü yer olan Alberobello 1995’te UNESCO Dünya Mirası Listesine girdi. Bugün Puglia Bölgesinin en popüler turistik noktalarından birisi olan Alberobello, bu ilginç mimarinin getirdiği ün ve turizm geliriyle geçiniyor.
Günümüzde hala trulli mimarisi ile yeni evler inşa edilmeye devam ediliyor. Bir zamanlar Haçlı seferleriyle Anadolu’dan geçmiş ustaların Harran evlerini görmeleri Trulli evlerinin doğmasına ilham verdiği söyleniyor.
Benzer mimari yine Bolivya’nın Chipaya Köyünde, Marmaris’in Orhaniye kasabasında, Meksika’da Santa Monica’da, Suriye Şam’da, Afrika ülkesi Çad ve Kamerun’da da görülebiliyor. Ancak mimari detaylar açısından incelendiğinde, yuvarlak duvarlar ve konik çatı sadece ortak özellikler oluyor. Her biri kendine münhasır tekniklere sahip.
Bizim Harran Evleri zamana yenik düşüp yok olmak üzereyken, Trulli evleri küllerinden yeniden doğuyor. Geçmişte bir kralın getirdiği yüksek vergilerin sonucu, parlak zekaların yarattığı bu mimari bugün yöre turizminin en önemli pazarlama güçlerinden birisi.
Bizde Urfa ilimizin Harran ilçesindeki evlere benziyor
Ne kadar farklı yapılar, merak ettim!
Harran evlerine çok benziyorlar, tabi sadece biçimleri anladığım kadarıyla. Sizin gibi görmek kısmet olur umarım.
Bu evler çok şirin.