Singapur, Asya’nın önde gelen iş, eğlence ve tatil merkezlerinden birisi. Yüksek gökdelenlerin, devasa alışveriş merkezlerinin, lüks oteller ve plazaların her yandan yükseldiği bu ülke, bugün dünya genelinde en önemli ticaret, finans ve liman kentleri arasında yerini almayı başarabilmiş.
Küçük bir şehir devleti olmasına rağmen gerek yarattığı iş hacmi ve gerekse çektiği turist sayısı ile insanı şaşırtıyor. Düzenli ve gelişmiş şehir yapısıyla dikkat çeken Singapur, her sokağında temizlik ve düzen konusunda Singapurluların hassasiyetine şahit olabiliyorsunuz.
Hava durumu anormal Singapur’da, ne de olsa muson sezonundayız. Geldiğimden beri bazen geç yatmama rağmen sabah erken kalkıp dışarı çıkıp hava durumuna bakıyorum. Hava fena değil diye düşünüp de kendinizi dışarı attıktan sonra ıslanmamak için yine kendinizi bir alışveriş merkezine sığınırken bulabilirsiniz. Kendimi Singapur’un en büyük alışveriş merkezi Vivo City‘de işte böyle buldum. Singapur alışveriş açısından tam bir cennet.
Ben yoldayken başlayan yağmurdan dolayı kendimi alışveriş merkezinden dışarı atamadım. Bu alışveriş merkezi aynı zamanda Universal Stüdyolarının da üzerinde bulunduğu Sentosa Adasına ulaşım noktası. İster teleferik, ister monorail veya yürüyerek Sentosa’ya buradan geçebilirsiniz.
Tabi ben yağmur altında adaya gitmeyi düşünmediğimden bari alışveriş merkezini gezeyim dedim. Vivo City’i seviyorum. Singapur’daysanız, günü geçirmek için harika bir yer. Hele de şiddetli bir yağmur varsa.
VivoCity Singapore
VivoCity, Singapur’daki en büyük alışveriş merkezi. Bu 6 katlı alışveriş cenneti, alışveriş yapanlara bir alışveriş seçenekleri cenneti sunuyor. Vivo’yu ilk kez 2011’de ziyaret etmiştim. AVM’nin Bangkok’taki MBK’ye benzeyen bir yanı vardı.
Bu yılki son seyahatimde bu tanıdık yeri ve içinde barındırdığı tüm ünlü dükkanları gördüm, Guess, H&M, Monsoon, Giant… Aalışveriş insanı değilim ama eğer olsaydım beni heyecanlandırırdı. Daha yürüyen merdivenlerden ilk kata ulaşmıştım ki başımı sola çevirmemle gördüğüm şeyin bende heyecan yaratması bir oldu.
Karşımda, hayatımda ilk defa gördüğüm National Geographic Mağazası duruyordu. Bana ne oluyorsa artık, çocuk bahçesine düşmüş çocuk gibi heyecanlanmıştım. Heyecanıma değeceğini birazdan keşfedecektim.
Kocaman bir mağaza, NG’nin konfeksiyon marka ürünlerine dahi sahip olduğunu bilmiyordum. Bereden, çoraba, kazaklardan şort ve çantalara kadar bir çok şey bulabilmek mümkün. Tabi bunun için cüzdanınızın gayet şişkin olması gerek, çünkü 100 SGDye t-shirtler, 400SGDye ince hırka ve kazaklar bulunuyor.
Mont ve ceketlerin fiyatını ise hiç söylemeyeyim. Her tarafta çok sayıda LCD ekrandan NG belgeselleri sunuluyor. Duvarlarda dünyanın değişik ülkelerinden portre fotoğraflarından tutun da doğal harikaları gösteren göz kamaştırıcı çok sayıda sergi bulunuyor. Daha 6 önce gezdiğim Tazmanya ve Avustralya fotoğrafları sergisini izlemek güzeldi, içimden ‘ben oradaydım‘ derken.
Mağazanın ortasında dev ekrandan yine doğa belgeseli gösteriliyordu. Önünde yapılmış basit bir anfi tiyatro tarzındaki basamaklarda oturup, belgeseli merakla izleyenlere katılarak biraz dinlendim. Geriye doğru baktığımda özlediğim şeylerden birisi, evimde elimde dondurmam, kucağımda uyuyan kedimle, keyifle belgesel izlediğim zamanlardır, nostalji.
NG Shop’da ilginç bir şey dikkatimi çekti. Salonun ortasında bir bulunan, üzerinde size 1 dakikalık antarktik iklimi deneyimleme fırsatı sunacaklarını yazan, Olympos’un sponsor olduğu bir kabin vardı.
İçerideki termal kameralardan da LCD ekrandan vücudunuzdaki ısı değişimini görebiliyormuşuz. Gidip hemen kasiyerle görüştüm. Bugün bu hizmeti vermedikleri, ama yarından sonra dilediğim zaman gelip yapabileceğimi söylediler. Mutlaka yapmalıydım, not ettim.
Bu sıralar fotoğraf makinelerine taktım. Gezimin 500. Yıl dönümü yaklaşırken aklımda kendime bir hediye alma düşüncesi var, neden olmasın diye düşünüyorum. 365. Gün hediyesi olarak yine Singapur’dan kendime Samsung Tablet almıştım. Yine Singapur’un bu alışveriş iklimi de sanırım beni tetikliyor. Her yerde alışveriş merkezi, buraları hınca hınç dolduran insanlar…
VivoCity AVM’de ziyaret edebileceğiniz harika bir mağaza var; Giant. Bodrum katında tam bir bakkal ve ikinci katta tam teşekküllü bir mağaza. Singapurluların nasıl yaşadığına dair iyi bir fikir edinmek için harika bir mağaza.
Zamanımı mağazadaki Canon mağazasında kameraları denerken buldum, uzunca da bir vakit burada geçirdikten sonra en üst kattaki food korta geçip bir şeyler atıştırdım. Şunu diyebilirim ki hayatımda şu ana kadar gördüğüm en güzel food court.
VivoCity Food Republic yemek salonu, 1900’lerde Singapur’u anımsatması gereken nostaljik bir his veriyor. Neredeyse açık hava yemek tezgahlarının olduğu Lau Pat gibiydi. Yemekler burada harika. Kızarmış balık çorbası içtim, çıtır çıtır derin yağda kızartılmış balıkla harika bir çorba. Mutlaka deneyin. Ayrıca Singapur’un ünlü tavuklu pilavını da deneyin.
Şahane ahşap dizayn ve aydınlatmasıyla huzur verici bir ortam. Yolunuz düşerse mutlaka burada yemek yiyin. Oradayken tatlı dükkanından birine uğrayın. Asyalılar tatlıları sever. Dondurma, kekler, kekler, kurabiyeler, turtalar, kremalı puflar, çörekle… Çikolata için ise ölüyorlar.
Artık akşam olmuştu, mağazanın üç katındaki terasa çıktığımda dışarıda hala deli gibi yağmur yağıyordu. Burada dev gibi bir Noel ağacı ışıl ışıl yanıyordu. O arada, renkli geleneksel kıyafetler içerisinde bir kız elime bir not iliştirildi.
Kimsin, nesin, nedir diye sorduğumda Meksikalı olduğunu Logos Hope adlı gönüllü çalışan bir gemide çalıştığını ve yarım saate dışarıdaki tiyatroda dans ve müzik gösterileri sunacaklarını söyledi.
Beni daha çok çeken ise parmağıyla işaret ederek gösterdiği geminin dünyanın en büyük gezici kütüphanesi olduğunu ve gemide 50 farklı ülkeden insanın dostluk adına gönüllü çalıştığını, ülke ülke gezip sosyal sorumluluk projeleri paylaştıklarını anlattı. 15 dakika sonra ise gösteriyi izleyen yüzlerce kişinin arasındaydım.
Dans, şarkı ve barış, iyi niyet konuşmaları yanında Tanrı’ya oldukça vurgu yapıldı. Ne de olsa birkaç gün sonra Noel geliyordu. Gösterileri 1 saat sürdü.
Yağmurlu bir günü kendimce gayet iyi değerlendirmiş, mağazadan çok benim için müze tadında olan NG Shop’da bir saatten fazla vakit geçirmiş, Canon Mağazasında fotoğraf makineleri hakkında epeyce bilgi edinmiş, güzel bir food kortta güzel bir yemek yemiş, sonrasında 1 saat dans ve müzik gösterileri izlemiştim.
Günün sonu için fena bir gösteri sayılmazdı da daha ne isterdim.
Day 493: Singapur:4 Little India, 11 Aralık 2011