Almanya Gezilecek Yerler

Avrupa seyahati denildiğinde birçok kişinin aklına ilk olarak Fransa, İspanya, İtalya, Hollanda gibi ülkeler geliyor. Birçok kişi Almanya’nın ne denli muhteşem ve farklı bir ülke olduğunun farkında bile değil. Peri masallarını andıran şatoları, önemli tarihi yerleri, butik müzeler, romantik yürüyüş rotaları ve hiç bitmek bilmeyen eğlence hayatı da aslında kimliğini oluşturan farklı noktalar.

Avrupa’nın kalbinde bulunan Almanya, aynı zamanda kıtanın en güçlü ekonomisine sahip. Avrupa’nın hem yüzölçümü hem de nüfus açısından en büyük ülkelerinden Almanya, zengin tarihi ve kültürel mirasının yanı sıra doğal güzellikleri de cezbedici bir coğrafyada yer alıyor.

Almanya, diğer Avrupa ülkeleri ile karşılaştırıldığında daha az turistik bir destinasyonmuş gibi görünse de birçok Avrupa ülkesiyle yarışacak düzeyde doğal güzellik, tarihi ve turistik destinasyona sahip. Almanya, Berlin Duvarı’nın yıkılarak ülkenin yeniden birleşmesinin ardından, turizmde büyük gelişmeler kat etti. Almanya bir seyahat ülkesi olarak yabancı turistlerin gözünde giderek daha ilgi çekici hale geliyor.

Diğer birçok büyük şehri ve tarihi geçmişiyle çeşitlilik yaratan Almanya’nın turistik etkinlikleri ülkenin her bir köşesine dağılmış durumda. Berlin’de çok ciddi bir sanat ve müzik akımı, batıda muhteşem ormanlar, katedraller ve kaleler, güneyde Alpler ve hemen hemen ülkenin her yerinde de tarihi şehirler bulunuyor.

Almanya’nın kırsal bölgeleri de şehirler kadar ilgi çekici ve güzel. İlkbahar ve yaz ayları da köylere yapılacak kır gezintisi için ideal. Gökdelenlerden Bavyera Alplerine ve Jasmund Ulusal Parkından kalelere, göllere ve muhteşem doğal destinasyonlara varıncaya kadar yürüyüşçülerin, bisikletçilerin, kayıkçıların, motorcuların ve hatta paraşütçülerin dahi cennet diye tabir edebileceği yerlere sahip.

Almanya Gezilecek Yerler 📌

Almanya, Avrupa’nın görkemli şehirlerine, masalsı kalelerine, insanlık tarihine ışık tutan tarihi bölgelere ve sıra dışı eğlence mekanlarına ev sahipliği yapıyor. Köln, Münih ve Hamburg gibi şehirler de başkentin gerisinde kalmıyorlar. Tarih bakımından çok zengin olmaları, klasik müzik geçmişleri, güzel sanatları ya da orta çağ mimarileri gibi hemen göze çarpan muhteşem özellikleri.

Kentlerin yanı sıra doğa parkları ve biyosfer alanları da tercih edilen yerler arasında olan ülke 200’den fazla uzun bisiklet yollarına sahip. Üstelik bu yollar ana şehirlerden küçücük ve çok sevimli kasabalara dek uzanıyor. Bunlar arasında tartışmasız en güzeli 350 km uzunluğundaki Wurzburg’dan Avusturya sınırına kadar uzanan yol. Ve evet, iki kişi birlikte pedal çevrilebilen bisikletler de kiralanabiliyor.

1. Berlin

Almanya’nın başkenti Berlin, tam anlamıyla dinamizmin, yaratıcılığın ve sansasyonun sembolü gibi gözükse de geçmişinden izleri halen saklamayı başarabiliyor. Diğer Avrupa ülkeleri ile kıyaslandığında halen fazla bilinmeyen Almanya’nın en popüler destinasyonu Berlin, Avrupa’nın etkileyici başkentlerinden biri.

Berlin tam anlamıyla dinamizmin, yaratıcılığın ve sansasyonun sembolü gibi gözükse de geçmişinden izleri halen saklamayı başarabiliyor. Berlin, Soğuk Savaş Dönemi’nde ülkeyi batı ve doğu olarak ikiye ayıran Berlin Duvarı ile hatırlanıyor. Berlin birçok şehrin aksine engebesiz olduğu için yürüyerek veya bisikletle gezmesi kolay.

Soğuk Savaş’ın sona ermesinin ardından duvarın yıkılmasıyla birleşen Almanya’nın sembol kentine dönüşen Berlin, farklı kültürlerin bir arada yaşadığı, renkli gece hayatı ve zengin koleksiyona sahip müzeleriyle Avrupa’nın etkileyici şehirlerinden. Nüfusu 3 milyondan fazla olan Almanya’nın başkentinde 400 binden fazla Alman vatandaşlığı olmayan ve farklı etnik kökenlerden gelen insanın yaşıyor.

Bir yandan geçmişi yüzyıllar öncesine dayanan Brandenburg Kapısı, Charlottenburg Sarayı ve Reichstag gibi mimari eserleriyle Berlin’in tarihi oldukça zengin. Diğer yandan günümüzün ünlü mimarları tarafından yapılan modern binalarıyla, eski ile yeninin sıra dışı buluşmasına tanık olursunuz Berlin’de. Özellikle Führer’in Karargâhı ve Berlin Duvarı’nın kötü izleri, sokak sanatının renkleri, dans gösterilerinin en güzel örnekleri ve her yerde karşınıza çıkan yaratıcılığı ile modern Berlin, ziyaretçilerinin karşısında ışıldıyor.

Brandenburg, Doğu ve Batı Berlin’i sembolize ediyor. 18. yüzyılda yapılan kapı Unten den Linden adındaki bulvara açılıyor. Bu bulvar bir zamanlar Prusya monarşisinin sarayına giden ıhlamurlarla kaplı bir sokaktı. Berlin’in ünlü tarihi yapıları içinde özellikle saraylar (Schloss), belediye binaları (Rathaus) ve kiliseler büyük ilgi çekiyor.

Berlin Duvarı’nın artık bir sanat eserine dönen East Side Gallery kısmı en önemli yerler arasında. Spree Nehri’nin kolları arasında yer alan Müzeler Adası’nda gelen binlerce ziyaretçiyi ağırlayan Pergamonmuseum, Bergama’dan çıkarılıp getirilen eserler sergileniyor.

2. Münih

Almanya’nın sanayi bakımından en gelişmiş bölgesinde yer alan Münih, Şehir merkezi, tarihi kiliseler, Orta Çağ duvarları, tarihi kiliseleri ve Kraliyet Saraylarının yanı sıra alışveriş merkezleri, çeşit çeşit gece mekanları, klasik ve modern mimarisi etkileyici bir karışım sunuyor turistlere. Bavyera geleneklerine bağlı halkı, cıvıl cıvıl meydanları ve zengin mutfağıyla dikkat çekiyor. Münih, Ulusal Tiyatrosu ve birçok operasıyla kültürel sahnesi güçlü olan bir yer.

Avusturya sınırında doğal bir sınır oluşturan Bavyera Alpleri çarpıcı bir çekiciliğe sahip. Münih’ten kolaylıkla ulaşılabilen bölgede, adrenalin sporlarını sevenler için burada birçok kayak, yürüyüş ve kano seçenekleri bulunuyor. Huzur arayanlardansanız muhteşem SPA merkezlerinde dinlenip kendinizi şımartabilirsiniz.

Oktoberfest, Bavyera kültürünün en önemli parçalarından biri. 1810’da ilk olarak Münih’te kutlanan 16 günlük festival, her yıl 6 milyon ziyaretçisiyle dünyanın en büyük festivallerinden biri. Bavyera kültürünün önemli bir parçası olan festival 1810’den beri geleneksel olarak Hendl, Schweinebraten, Würstl, Knödel ve fıçılarca Alman biraları eşliğinde kutlanıyor. Muhteşem organizasyonla canlı müzik performansları sergilendiği festival, ismi Ekim olmasına rağmen çoğunlukla Eylül ayı içinde yapılıyor.

Bayern Munich’in stadyumu olan Allianz Arena’da futbol keyfi Almanlar için tam bir zirve noktası. Hamburg, Bayer Leverkusen, Hertha Berlin, Schalke 04 ya da Werder Bremen gibi büyük kulüplerin maçlarını yakalama şansınız varsa kesinlikle kaçırmayın! Stadyumların çok büyük bir kısmı yeni, zira 2006 Dünya Kupası için yapılmıştı.

3. Köln

Almanya’nın en çok ziyaret edilen kentlerinden biri olan Köln (Cologne), Ren Nehri’nin iki kıyısında kurulu. Katedralleri, gotik kiliseleri, alternatif kültür ve sanat akımının yanı sıra festival ve etkinlikleri ile de öne çıkan şehirde çok sayıda etnik kökenden binlerce insan yaşıyor.

Köln Katedrali, Almanya’nın en büyük katedrali. Yüzyıllardır Köln kentinin simgesi olarak öne çıkan ve yapımına 1248’de başlanan Köln Katedrali, inşaatın sürekli durmasıyla tam 600 yılda tamamlandı. Aziz Peter ve Mary ile Köln Katolik Başpiskoposluğuna adanmış.

Almanya’da Noel zamanı tüm şehir ve kasabalar geleneksel sokak pazarları ile çok canlı bir görüntüye sahip olsa da hiçbiri Köln’de ki kadar eğlenceli ve güzel değil. Oyuncaklar, zencefilli çörek ve el yapımı hediyelik eşyalar festivalin sayısız ürünlerinden yalnızca bazıları. Glühwein (sıcak şarap) ise bu muhteşem deneyimin en tatlı parçalarından birini oluşturuyor.

4. Dresden

Birinci Dünya Savaşı’nın adeta yetim bıraktığı Dresden, bugün sanatsal açıdan doyuma ulaşmış bir yer olarak karşımızda. Savaşta çok ağır bir yıkımla karşılaşan Dresden, savaşın yıkıcı izlerinin ortadan kaldırıldığı, savaş öncesi dönemdeki şehir planına göre yeniden inşa edilen bir şehir.

Paha biçilemez sanat ve mimari koleksiyona sahip olan Dresden, Saksonya eyaletinin başkenti. İkinci Dünya Savaşında ağır şekilde bombalanmadan önce, Dresden ‘Mücevher Kutusu’ olarak bilinirdi. Övündüklerinin arasında Frauenkirche Katedrali ve Semper Operası’nın da aralarında bulunduğu birçok kültürel kurum yer alıyor. Özellikle de Dresden Frauenkirche Kilisesi’nin mükemmel yapılan restorasyonu ile şehir muazzam bir çehreye sahip oldu.

Frauenkirche (Meryem Ana Kilisesi) II. Dünya Savaşında tamamen yok edilen bir Lüteriyen kilisesi. 1720’lerdeki planlarından yola çıkılarak tekrar inşa edildi ve 2005 yılında tekrar açıldı. Açıldığı günden bu yana Frauenkirche, Dresden’e gelen turistler arasında aşırı derecede popüler oldu ve hatta 2009 yılında dönemin Amerika Başkanı Barack Obama tarafından da ziyaret edildi.

5. Leipzig

Saksonya’nın en büyük şehri Leipzig, ülkenin müzik kültürünün en önemli temsilcisi. Bach, Mendelsshon ve Wagner gibi ünlü müzisyenlerin hayatının bir bölümünü yaşadığı kenti ziyaret edenler Bach’ın bir dönem koro şefliği yaptığı ve mezarının bulunduğu St. Thomas Kilisesi‘nde sanatçının müziklerini dinleyebiliyor. Avrupa’nın en büyük meydanlarından Augustusplatz, eski belediye binası ve Napoleonic Anıtı görmeye değer.

6. Heidelberg

Neckar Nehri’nin kıyısında, Orta Çağ izlerini taşıyan masalsı şehir Heidelberg, heybetli Rönesans kalesi, sevimli kafeleri, kitapçıları ve şiir etkinlikleri ile muhteşem bir görüntüye sahip. Tarihi köprüleri, şehrin en güzel manzarasına sahip tepesinde yer alan kalesi ve ülkenin en eski üniversitesiyle Almanya’nın en güzel şehirlerinden biri.

II. Dünya Savaşında neredeyse tamamen bombalanan Alman şehirlerinden sağ çıkmayı başaran ve bu sayede barok ihtişamını, dar sokaklarını, evlerini ve meşhur kalesini başarılı bir şekilde günümüze ulaştırabilmiş. Almanya’nın en eski üniversite kasabası olan Heidelberg, aynı zamanda Alman romantizminin de doğum yeri. Üstelik Filozofun Yolu’nun (Philosophenweg) muhteşem panoramik görüntüsüyle de meşhur.

Şehrin tarihi merkezi Hauptstrasse, restoran, kafe ve mağazaların sıralandığı ana cadde. Orta Çağ Old Bridge, Heidelberg Kalesi ve Holy Spirit Kilisesi ve St. George House Şövalyesi Heidelberg’in gezilecek en önemli yerleri.

7. Lindau

Konstanz Gölü‘nün doğusunda yer alan Lindau, Avusturya, Almanya ve İsviçre sınırlarının kesiştiği bölgede kurulu. Orta çağ izlerinin hakim olduğu ahşap yapıları ve göl üzerindeki ada bölümü ile turistik bir merkez olan Lindau’nun adası ana karaya tren yolu ve köprü ile bağlanıyor. Adada yaklaşık 3 bin kişi yaşıyor. Tamamen ortaçağ ve yarı ahşap binalar bulunan Lindau çok turistik bir bölge olarak öne çıkıyor.

8. Meersburg

Almanya’nın Konstanz Gölü kıyısındaki şehirlerinden Meersburg, ‘Gölün üzerindeki kasaba’ olarak anılıyor. Yaz aylarında hareketlenen şehrin sokakları, kafe ve restoranları cıvıl cıvıl bir görünümde.

Muhteşem göl manzarasına sahip olan tepelerde ise şaraplık üzüm bağları var. Meersburg Müzesi, Altes Schloss (Eski kale) ve şehrin ana meydanı Marktplatz’a uğramayı unutmayın.

9. Rügen Adası

Almanya’nın Baltık Denizi’nde yer alan Rügen Adası, ülkenin en büyük adası. Köprüyle ana karaya bağlanan Rügen, plajları, yazlık evleri, deniz kenarında sıralanan konaklama tesisleri ile önemli bir turizm merkezi. Kuzeydoğusundaki 161 metre yükseklikteki Jasmun Ulusal Parkı, adanın en etkileyici manzarasını sunuyor.

Baltık Denizi’nin hemen üzerinde bulunan Tebeşir Kayalıkları, sürekli olarak erozyon ile karşı karşıya. 118 metre yüksekliğe sahip olan Königsstuhl (Kral Tahtı) ise bu kayalıkların arasında en heybetlisi. Hemen arkasında bulunan balta girmemiş ormanlar ise ulusal parkın bir parçası. Adaya gittiğinizde eski feneri, Slav kalesi kalıntılarını ve büyüleyici balıkçı köyünü de gezmeyi unutmayın.

10. Neuschwanstein

Bavyera Alplerinin nefes kesen manzarasına sahip bir konumda, Fussen yakınında yer alan Neuschwanstein, Almanya’nın en çok fotoğraflanan mimari yapısı. Walt Disney’in Uyuyan Güzel eserine ilham kaynağı olan kale, 1800’lü yılların sonunda savunma amacıyla inşa edildi.

Kral Ludwig II’nin özenle donattırdığı kalelerden biri olan Neuschwanstein, 1886’da kale tamamlandığında kendisi için deli denmeye başlanmıştı ve kalenin tamamlanmasından birkaç gün sonra da hayata gözlerini yumdu. Eğer dışarıdan gördüğünüzde bile sizi etkilemeyi başarıyorsa, içerisine girdiğinizde dekor ve tasarımı ile başınızı döndüreceğine eminim.

11. Ren Vadisi

Romantik Rhine (Rhine Valley), Bingen ve Bonn şehirleri arasında uzanan, Rhine Geçidi adı verilen bir jeolojik oluşumla akıp giden bir nehir. Bu bölgede 40 Orta Çağ kalesi, muhteşem köyler ve üzüm bağları yer alıyor. Nehir üzerinde tekne ve konaklamalı turların yapıldığı bölge, Avrupa’nın gözde turizm rotalarından.

Bölgenin en güzel doğal özelliği ise Rhine Geçidi’nin en derin ve en dar bölgesi olan Lorelei. Lorelei, daha önce pek çok tekne kazasına yol açmış, oldukça tehlikeli bir taş oluşumuna sahip. Koblenz’den bir tekneye atlayın ve masalsı kaleler, sevimli kasabalar, azametli Lorelei Kayalığı ve balıkçıların baştan çıkardığına inanılan denizkızlarının olduğu yerleri hem görün hem de yaşayın!

12. Lubeck

Lübeck, Almanya’nın en kuzey noktası olan Schleswig-Holstein bölgesinde, deniz sporlarıyla öne çıkan bir kent. Hansa Birliği’nin başkenti olan şehir 1143’te kuruldu. İkinci Dünya Savaşı’nda Almanya’da bombaların ilk atıldığı yer olan şehir, etkileyici orta çağ mimarisinin izlerini taşıyan yapılarıyla turistik bir çekim merkezi.

Holesentor, Lübeck şehrinin geride kalan 2 şehir kapısından bir tanesi. 1464’de yapılan kapı günümüzde müze olarak hizmet veriyor. Muazzam iki yuvarlak kulesi ve kemerli girişi ile Lübeck’in sembolü olarak kabul ediliyor. Alstadt tarihi şehir merkezi ile birlikte Lübeck’in ve Almanya’nın en önemli turistik bölgelerinden biri.

13. Friedrichshafen

Friedrichshafen, Almanya’nın güneyinde, ülkenin İsviçre ve Avusturya sınırlarına yakın bir şehir. Heybetli dağlarla çevrili Konstanz Gölü’nün kuzey kıyılarında bir mücevher gibi ışıldıyor. Almanya’nın çok az yerinde buradaki kadar güneşli ve ılık bir havaya sahip.

Konstanz Gölü kenarındaki sahil yolu Friedrichshafen’ın en cazip turistik rotalarından biri. Zeppelin’in icat ettiği zeplin, ilk uçuşunu 1900’de Friedrichshafen’de, Konstanz Gölü semalarında gerçekleştirdi. Dünyanın uçak yapımına dair en geniş koleksiyonu şehirdeki Zeplin Müzesi’nde sergileniyor.

Almanya’nın ruhunuzu coşturan manzaralar, tarihi miraslarla harmanlanmış büyük şehirler, romantik şatolar, film karesini andıran ahşap kasabaları görebilceğiniz cezbedici pek çok ilginç yerlere sahip. Hepsini bir blog yazısına sığdırmak imkansız olur.

Hamburg, bir liman kenti olarak turistler için sınırsız olanaklar sunuyor. Rengârenk ve kozmopolit yapısıyla kalbi müzikle atan Hamburg Reeperbahn’da Beatles’ın izlerini takip edebilir; ateşli yaşamın tadını çıkarabilir ya da DJ’ler eşliğinde sabahlara dek dans edebilirsiniz. The Speicherstadt’ın neo-gotik kanallarını görmek için en güzel zaman ise kesinlikle gece.

Essen ise bir zamanlar basit bir maden kentiyken, endüstriyel altyapının nasıl sanatsal bir şölene dönüşebileceğinin en kusursuz örneği. 2010’da kültür başkenti olan kenti olmuştu. Zollverein Kömür Madeni’nde yer alan Shaft 12, günümüzde UNESCO listesinde bulunan bir tasarım müzesi olarak hizmet veriyor.

Frankfurt, parlak ofis binaları görüntüsüyle ülkenin finans merkezi olsa da kültürel açıdan turistleri kendisine çekebilecek birçok özelliği de yok değil. Orta Çağ dönemlerine dek uzanan kentin Old Town bölgesinde yerel içkilerinden tipple ve bir çeşit elma şarabı olan ebbelwoi’yi deneyin.

Bin yıllık bir şehir olan Weimar birçok yazar, müzisyen, besteci ve şaire ev sahipliği yapmış bir kent. Bu sanatçılar arasında Goethe, Luther, Bach, Liszt, Wagner ve Schiller gibi isimler yer alıyor. Kültür tutkunlarının mutlaka uğraması gereken Weimar, görsel açıdan da 18 ve 19’uncu yüzyıllarda yaşadığı altın çağından kalma mimarisi ile de göz dolduruyor.

Dünyaca ünlü Moselle Vadisi’nde şarap tadımı, kırsal Almanya’yı tanımanın en lezzetli yollarından biri. Moselle Nehri’nin dik kıyıları bir yana dursun, gelenekselliğini koruyan kültürü, yavaş akan hayatı ve baştan çıkartıcı güzellikteki doğası ile vadinin güzelliğine kendinizi bırakın. Özellikle de beyaz şaraplarını denemeyi sakın unutmayın!

Almanya’nın çok az kırsal bölgesi Kara Orman (Black Forest) kadar yoğun, yeşil, dağlık ve masalsı bir atmosfere sahip. Orman içerisinde yapılacak uzun bir yürüyüş bu fotojenik manzaraların tadını çıkarmak ve ulusal parkın muhteşem tepelerine çıkmak için en uygun yol. Kendi içinde küçük ama karakterli kasabalar olan Triberg im Schwarzwald gibi birçok şirin bölgeyi de ziyaret etmek için çok güzel bir sebebiniz olur. Ayrıca dünyanın en büyük guguklu saatinin burada olduğunu biliyor muydunuz?

Dağları, gelgitli kıyıları ve tabii ki görkemli ormanları ile Almanya, yürüyüş tutkunları için tam bir cennet. Rennsteig’in tarihi dokusu, ormanın içine doğru tam 170 km boyunca uzanıyor. Zengin kültürünü daha da zengin olan görselliğiyle harmanlayarak olağanüstü bir sentez ortaya çıkarıyor.

Gidilecek bir yer olarak düşünüldüğünde ziyaretçileri çok güzel şehirler, büyük porsiyonlarda yemekler ve o kadar güzel manzaralar karşılayacak ki gören herkes neden Almanya’nın turistler tarafından istila edilmediğini sorgulayacak.

Türkiye’den çok sayıda Alman şehrine direkt uçuşun olması, uygun uçak bileti seçenekleri ve fırsatlar da eklenince Almanya seyahat planını hareket geçirmek için hiçbir bahane kalmıyor.