Leipzig şehrinin Drallewatsch bölgesi leziz yemeklere, nefis kahveye ve şehir merkezinden eski pazar meydanına açılan kemerli dar yollarıyla sevilen bir sokak. Leipzig gece hayatının da kalbi olan bu sokağın aynı zamanda Ortadoğu ile de bağlantılı bir hikâyesi var. Avrupa’nın en eski kafelerinden biri olan Zum Arabischen Coffe Baum (Arap Kahve Ağacı), bu sokakta yer alıyor çünkü.
Zengin bir ticaret şehri olan, fuarlarıyla ve edebi kişileriyle övünen Leipzig şehri, gelip geçen tüccarlar ve eserlerini bastırmak isterken yıpranmış entelektüel zümresi için, şehrin kahve çekirdeği ile tanışmasından bir yıl sonra, Adam Heinrich Schütze’nin girişimiyle 1711’de açılmış.
Arap Kahve Ağacı, Leipzig
Barok döneminde, hem anın zevkini çıkarmak, hem de bu yaşamın geçiciliğinin farkındalığıyla, bir tiyatro sahnesi olarak tanımladıkları yaşamda kendilerine düşen rolü oynama davranışı yaygındı. Bu yaşam görüşü sonucunda müzik ve edebiyat hızla gelişti. Leipzig de bunun kök saldığı yerlerden biri oldu.
Genellikle fazla şişirilmiş ve abartılarla dolu Barok dönemi Alman edebi üslubu ve daha sonra dumanlı odaların sıcaklığında yapılan okul buluşmalarında ortaya çıkan Romantizm akımının, bu kafede doğduğu söylenir.
Museum Zum Arabischen Kaffeebaum, Leipzig geziniz sonrasında en güzel kahve molalarından birini verebileceğiniz bir yer. Fiyatların çok da makul olduğu söylenemez tabi. Yine de Goethe, Lessing, Liszt, Wagner, Schumann, Gellert ve Napolyon’un müdavimleri arasında olduğu kafede bir mola iyi gider.
Tarihi 16. yüzyılın ortalarına kadar giden müze binasının girişinin üstünde bir heykel bulunuyor. Sağlam bir görünüme sahip heykel, elinde tuttuğu kahve bardağını genç bir çocuğa uzatıyor. Heykel ve arkasındaki kahve ağacı, kahve çekirdeğinin kökeninin Arap yarımadasından geldiğini gösteriyor.
Eski Restoranın bir kısmı günümüzde yerel kahve geleneğinin ve tadının devamlılığını ispat etmek üzere müze olarak kullanılıyor.
Arap Kahve Ağacı Müzesi’nde çok sayıda tablo ve kafe oyunu bulunuyor. Kahve kültürü ve tarihine tanıklık edilebilen bölümlerde, kahve pişirimi eğitimi de veriliyor.
Burada kahveye dair beş yüzden fazla figür görmek mümkün. Çoğu porselenden yapılmış kahve bardakları koleksiyonu, geçmişte kullanılan kahve pişirme araçları ve kahvenin sosyal hayattaki yeriyle ilgili bilgiler sunuluyor.
Avrupa kıtasının en eski ikinci kafesi olan Zum Arabischen Coffe Baum’da kahveler daha çok koyu, sert ve tatlı kıvamlı içiliyor. Bu ilginç dükkânlardaki tanıtım afişlerinde şehrin kahve çekirdeği ile 1693’te tanıştığını görmek mümkün.
Lezzetli kekleri ve aromatik kahveleriyle Zum Arabischen Coffe Baum Müzesi, hem soluklanmak hem de lezzetli ve eğitici bir deneyim için tercih edilebilir. Türk Hava Yolları Leipzig’e direk uçuyor. Dresden ile birlikte Leipzig güzel bir rota olabilir.
Elinde tuttuğu kahve fincanını çocuğa sunan heykel bir Osmanlı Beyini andırıyor.
Almanya’yı baştan başa gezmek için en az 1 ay zaman ayırmak lazım. Lepizig’e daha sıra gelemedi maalesef.
Lepzig gezimde hiç dikkat etmeden önünden geçmişim demek. Demek ki okumak gerek önce 🙂