Nadi, 45 bin nüfusuyla Fiji’nin en büyük 3. şehri. Nandi diye teleffuz edilen Nadi, Fiji’nin ana adası Viti Levu’nun batı kıyılarına yakın bulunuyor. Kaldığım Viseisei Köyü, Nadi’nin batısında kalıyor. Güney yarımkürenin en büyük Hindu tapınaklarından biri olan Sri Siva Subramaniya Tapınağı Nadi’de bulunuyor. Bu Hindu tapınağı da Nadi şehrinin batısında bulunuyor.
Fiji‘nin en büyük ve en yoğun olan havalimanı Nadi Airpot ise şehrin 9 km uzağında yer alıyor. Tatil için Fiji’ye gelenlerin tercihi Nadi Airport olduğundan, burası Suva Havalimanından bile daha kalabalık oluyor.
Hint kökenli Fijililerin yoğun olarak yaşadığı Nadi, turizm ve şeker kamışı üretimi ekonominin temelini oluşturuyor. Batılıların misyonerlik faaliyetleri sonrası; bir zamanlar yamyam olan Fijililer şimdilerde koyu Hristiyanlar. Diğer yandan Hinduizm de en yaygın dinlerden. Hintli Müslümanlardan dolayı çevrede başörtülü Müslüman Fijilileri görmek de mümkün.
Sabah 07:00 gibi uyandım, kahvaltı sonrası tekrar Fi’ye gidip sonraki kalacağım yer için rezervasyon yaptırdım. The Beach House, bulunduğum Ana Fiji Adası’nın güneyinde Coral Cost olarak geçen yer, 2 gece orada kalma planım var. Saat 09:00 gibi yola geçip Nadi’ye giden otobüsü bekledim, 10 dakika sonra otobüsteydim ve sanırım 45 dakika sonra da Nadi’deydim.
Bir market bulup noodle, fasulye konservesi bisküvi ve reçel aldım. The Beach House’ta backpacker mutfağı var ve kendi yemeğimi kendim yapacağım. Gecelik 45$ bed and breakfast fiyatı, her şey dahil fiyatı ise sanırım 105$. Yemekler için 2 günlüğüne extra 120 dolar ödeyeceğime 9 dolarlık alışveriş yeterli gibiydi. İndiğim otobüs terminalinin yanında halk pazarı vardı, daldım içerisine.
Çok sayıda tezgahlarda bolca ham kava bitkisi, hazırlanmış ve poşetlere konmuş kava vardı ve havada kavanın o çamur kokusu keskince hissediliyordu. Gayet kalabalık ama herkesin sakince gezindiği, gürültüsüz bir pazarı var. Sebze, meyveden turun da her türlü el yapımı hediyelik eşyaları bulabilmeniz mümkün.
Meyve reyonlarında bolca papaya, muz ve ananas var. 1$’aa birkaç papaya veya 2 kiloya yakın muzların alabilirsiniz. 50 centlik aldığım ananas nefisti, sulu ve tatlı. Elma, muz ve taze 5 tane mısır koçanı aldım. Hani daha uzun bir backpacker serüvenim olsaydı, bolca patlıcan, ıspanak ve diğer meyve ve sebzelerden alırdım. Yeni Zelanda’da tanesi 3 NZ$’ı bulan fiyatı nedeniyle ancak birkaç defa alıp pişirdiğim patlıcanı burada bu fiyata görmek benim için tam bir ironiydi. Sevdiğim bir sebze, ucuz, bol ancak bu defa şartlar pek de alıp pişirmeye elvermiyor.
Pazara gelirken ellerinde pankartlarla 10 kişiye yakın bir grup Hıristiyanlık propagandası yapıyordu. Boyu yaklaşık ancak 1 metre civarında olan bir beyaz elinde megafonla ateşli ateşli propaganda yapıyordu. Pazarın diğer köşesindeki bir ise daha profesyonel bir organizasyon vardı. Bizdeki seçim dönemlerinde kurulan seçim büroları gibi bir yerde, kurulu ses düzeni ve hatta müzik grubu ile birlikte elinde mikrofonu olan bir Fijili yüksek, agresif bir sesle propaganda yapıyordu. Aynı pazarda başörtülü ve hatta peçeli Müslüman kadınlar görmeniz de mümkün.
Nadi şehir merkezi sanırım yine birkaç caddeden oluşuyor. Köşede internet cafeyi görünce hemen daldım ancak tüm masalar doluydu. Dışarı çıkıp bakınırken, az ilerideki oturan Fijililer selamlayıp konuşmaya başladılar benle. Klasik sorulardan sonra internet nerede bulabileceğimi sorunca, biraz düşündükten sonra Neden bizim dükkana gidip bir bakmıyorsun dediler. Ben de sandım ki dükkanlarında internet var, önümdeki adamı takip edince hediyelik eşya dükkanlarının önüne getirip içeri davet edince, teşekkür edip ayrıldım.
Yol üzerindeki birkaç kıyafet ve hediyelik eşya mağazalarına uğradım. Fiyatlar gayet ucuz görünüyor. Plajda kullanabileceğim ince, bizdeki yazmaya benzer ama büyükçe olan şeylerden aradım ama bulamadım. Hem taşıması kolay hem de kurutması. İkinci katta bulunan bir internet cafede 2 saate kadar vakit geçirdim. Biraz olsun internet krizimi aşmış, doyurmuş doldum.
Bu arada benim Fiji’de bulunduğum 4 gün 6.2 şiddetinde deprem olmuş. Zaten arkadaşlarımın bana sıklıkla söyledikleri gittiğin yeri sallıyorsun cümlesini tekrar hatırlamış oldum. Yeni Zelanda’ya ayak bastığım gün Christchurch şehrinde 7.1 şiddetinde deprem olmuştu, Christchurch şehrini ziyaretimden 20 gün sonra da çok sayıda insanın öldüğü 2. deprem olduu. İşin ilginci Christchurch İngilizce dil okulu tercihlerimde ilk sırada düşünüyordum, ancak havasının soğuk olmasından dolayı yerine Auckland’ı seçmiştim. Bu ikinci depremde dil okulundaki 90’dan fazla öğrenci ölmüştü. Kim bilir eğer seçseydim…
Otobüs terminalinde yaklaşık 2 saat bekledim. Saat üçte gelmesi gereken otobüs 4’te geldi. 9 FJ$’a aldığım biletle Nadi’den başkent Suva’ya giden otobüse bindim. Sigatoka şehrinde yolcuların büyük bir bölümü indi, toplamda 2 saate yakın bir yolculuktan sonra Coral Cost’ta The Beach House’un önünde indiğimde saat akşam 6’ya geliyordu.
Resepsiyonda kaydımı yaptırdım ve görevli çocuğu izleyerek muhteşem görünüşte ağaçlar ve yeşillikler içerisinde geçip odama geçtim. Köy hayatı ve Kuata Adasındaki dorm odasından sonra burası oldukça lüks ve havalı göründü gözüme. Ahşap ve oldukça yüksek İskandinav tarzı çatısında 2 vantilatör çalışıyordu, ikişer yataklı 3 ranzası olan 6 kişilik oda oldukça güzel. Pencerelerin tümü sineklikle kaplı ve içerisi serin.
Odamda bir Fransız ve bir İngiliz 2 erkekle kalıyorum. Fransız olanı sörf tahtasıyla tatile gelmiş. Laptopumu da alıp mutfağa geçtim. Ne mikrodalga ne, buzdolabı ne de yeteri kadar ekipman, ancak yine de iş görebilecek bir mutfak. Taze mısırları kaynattım ve yanına noodle yaptım.
Nihayet fotoğrafları düzenleme, Picasa ve Facebook’a yükleme fırsatı buldum. İnternet oldukça kötü. 256 Kbps, sanırım çevirmeli bağlantı, sıklıkla kopuyor ve bazen de bağlı olduğu halde hiç çalışmıyor. Türkiye için eski günlerde kalan dönemleri anımsattı bana.
Day 280: Fiji:12. Coral Cost, 10 Nisan 2011