Topkapı Sarayı, dünyada benzeri bulunmayacak zenginliğe ve derinliğe sahip bir müze. Devasa bir imparatorluğun, üç kıtayı dört asır boyunca yönettiği saray, sahip olduğu kültür ve inanç değerleri, mimarlık ve sanat öğeleri, devlet ve hükümdar hazineleri ile şehrin köklerine ışık tutan tarihi yarımadanın içinde tüm ihtişamıyla yükseliyor.
İstanbul siluetinin en güzel köşesine yerleşmiş olan saray, beş yüz yıllık geçmişi, göz kamaştıran hazineleri ve tarihî tanıklıklarıyla her devrin gözdesi. Fatih Sultan Mehmet’in 1478’de yaptırdığı saray, Abdülmecid’in Dolmabahçe Sarayını yaptırmasına kadar Osmanlı İmparatorluğunun 600 yıllık tarihinin 400 yılının idari merkezi ve Osmanlı padişahlarının resmi ikametgâhı oldu.
Topkapı Sarayı, İstanbul
Topkapı Sarayı, İstanbul‘un UNESCO Dünya Kültürel Mirası Listesinde yer alan Tarihi Yarımada bölgesinde, Sarayburnu’nda eski bir Bizans akropolü üzerinde kurulu. 700 bin metrekarelik bir alanda inşa edilmiş saray, paha biçilmez koleksiyonları, arşivi ve muazzam bir kitap külliyatına kütüphanesiyle ülkemizin ve dünyanın sayılı saray müzelerinden.
Fatih Sultan Mehmed’in 1453 yılında İstanbul’u fethetmesinin ardından 1460’lı yıllarda, Marmara Denizi, İstanbul Boğazı ve Haliç arasında kalan tarihi İstanbul yarımadasının ucunda, İstanbul’un en güzel köşesinde yapımına başlanmış. Fatih’in bizzat kendi karar verici rolü ile şekillendirdiği saray 1478’de tamamlanmış.
Fatih Sultan Mehmed’in İstanbul’un fethi sonrasında Osmanlı Devleti’ni bir imparatorluğa dönüştürme hayalinin parçası olarak hem konut hem de yönetim merkezi olarak planlanmış. Üç tarafı denizlerle çevrili sarayın muhteşem bir manzarası var.
Tarih belgelerde ‘Saray-ı Cedit’ olarak geçen Topkapı Sarayı, günümüzdeki adını I. Mahmut Döneminde yaptırılan Sahil Sarayı denilen yazlık bir sahil sarayından almış. Önündeki selam toplarından ismini alan ahşap saray, 1863’teki yangında tamamen yok olsa da ismini Topkapı Sarayı’na miras bırakmış.
Osmanlı’nın en parlak en muhteşem ve en görkemli günlerinin şahidi saray, ‘Saray-ı Amire’, ‘Südde-i Saadet’, ‘Saray-ı Hümayun’ ve ‘Der-i Devlet’ gibi isimlerle de anılmış. Fatih’ten itibaren Abdülmecid’e kadar yaklaşık 400 yıl süreyle Osmanlının yönetim merkezi, eğitim kurumu, aynı zamanda padişah ailesi ve saray halkının yaşam merkezi olmuş.
Her taşında tarihin başka bir izini taşıyan Topkapı Sarayı mütevazı bir mimariye sahip. Avrupa’nın gösterişli saraylarına benzemiyor. Her ne kadar güçlü bir imparatorluğun sarayı olsa da, esasında askeri bir merkez olduğundan İmparatorluğun en parlak dönemlerinde dahi büyük ve ihtişamlı yapılar saraya eklenmemiş.
Topkapı Sarayı’na sonradan gelen sultanlar tarafından da özgün planlama anlayışını ve hiyerarşik düzenini kaybetmeden ilaveler yapmış. Kanuni Sultan Süleyman, III. Murat ve IV. Mehmet Reşat dönemlerinde hem plan hem de işlev açısından geliştirilmiş ve yenilenmiş.
İstanbul’daki tarihsel mekânların en değerlisi Topkapı Sarayı, 19. yüzyıla kadar Saray-u Hümayun olarak adlandırılmış. Abdülmecid döneminde imparatorluğun modernleşmesinin bir yansıması olarak yönetimin, zamanın devlet protokol kuralları ve merasimlerine göre planlanmış Boğaziçi’ndeki Dolmabahçe’ye taşınmasından sonra da hizmet vermeye devam etmiş.
Bu dönemden sonra batılılaşma ile birlikte Topkapı Sarayı denmeye başlanmış. Cülus, cenaze, ‘Hırka-ı Saadet’ ziyareti gibi bazı saray gelenekleri için kullanılmaya devam edilmiş. Bu dönemde Topkapı Sarayı Hazinesindeki eski eserler yabancı misafirlerin ziyaretine açılmış.
Bu gelenek Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan kadar yaşatılmış. Topkapı Sarayı 3 Nisan 1924 tarihinde de Cumhuriyet’in ilk müzesi olarak ziyarete açılmış. 1985’te UNESCO Listesine giren İstanbul Tarihi Yarımada içerisinde yer alan Topkapı Sarayı Müzesi, gerek mimari yapıları herekse de koleksiyonları ve yaklaşık 300 bin arşivi ile dünyanın en büyük saray-müzelerinden biri.
Topkapı Sarayının Bölümleri
Topkapı Sarayı, bir eksen üstüne sıralanmış büyük avlular ve bunların çevresine yerleştirilmiş mekanlardan oluşuyor. Etrafı surlarla çevrili saraya Ayasofya’nın arkasında bulunan Bâb-ı Hümâyûn kapısından yapılıyor. Buradan sarayın birinci avlusuna, Bâb-ı Selam’dan da ikinci avlusuna giriliyor.
Sarayburnu’nda denize nazır, eşsiz bir yerde olan Topkapı Sarayı temelde Birun, devlete üst sınıf yöneticilerin yetiştirildiği okul olan Enderun ve Harem olmak üzere üç teşkilattan oluşuyor. Birinci ve ikinci avludaki hizmet yapılarından oluşan Birun yer alırken, iç örgütlenme ile ilgili yapılardan oluşan Enderûn üçüncü avluda yer alıyor.
➤ Surlarla Çevrili Saray-ı Hümayun’un Yapıları: Bab-ı Hümayun, Hasbahçe (Gülhane Parkı), Has Ahırlar, Soğukçeşme Kapısı, Otluk Kapısı, Odun Kapısı, Balıkhane Kapısı, Vükela Kapısı, Yalıköşkü Kapısı, Alay Köşkü, Sepetçiler Kasrı, Yalı Köşkü, İncili Köşk, Şevkiye Köşkü, Eski Kayıkhaneler, Yeni Darphane, Darphane Köşkü, Gülhane Kasrı, Gotlar Sütunu, Çinili Köşk, Revan Köşkü, Bağdat Köşkü, III. Osman Köşkü, Sofa Köşkü.
➤ İç Saraydaki Yapılar: Bâbüsselâm (Selam Kapısı), Saray Mutfakları, Babüssaade (Saadet Kapısı), Arz Odası, Fatih Köşkü, Hekimbaşı odası, Ağalar Camii, İç hazine, Raht Hazinesi, Has Ahır, Kubbealtı, III. Ahmet Kütüphanesi, Sünnet odası, III. Murat Köşkü.
1. Bab-ı Hümayun
Bab-ı Hümayun (Saltanat Kapısı), sarayın sekiz ana kapısından en büyüğü ve en görkemlisi. Osmanlı tarihinin en büyük sarayının girişi olarak da büyük bir değere sahip. Fatih Sultan Mehmet tarafından, Topkapı Sarayına şehirden girişlerin yapıldığı ana kapı olarak yaptırılmış. Saraya girmek buradan başlıyor.
Bâb-ı Hümâyûn, üzerinde en eski tarihli kitabe bulunan önemli bir yapı. Anıtsal kapının kitabesinde Saff Suresinin 13. ayeti olan “Allah’tan bir yardım ve yakında gerçekleşecek bir zafer! Mü’minlere bunları müjdele” ayeti yazılı. Osmanlının çıktığı savaşlarda mehter takımı hücumdan evvel bu ayeti okuyor.
Bab-ı Hümayun’un sağ ve solunda yer alan kitabelerde yazan ‘Sultan, Allah’ın yeryüzündeki gölgesidir’ ve ‘Tüm mazlumlar ona sığınır’ mesajları Osmanlı devlet anlayışını içeren simgesel bir değer. Kapının iki tarafında II. Mahmud ve Abdülaziz’in tuğraları yer alıyor.
Bab-ı Hümayun’un iki yanında, kapıcılara ayrılmış küçük odalar sıralanıyor. Kapının üstünde 1866 yılında yandığı için günümüze ulaşamayan, Fatih Sultan Mehmed’in kendisi için yaptırdığı köşk biçiminde küçük bir daire bulunuyordu. Bu kapıdan geçince I. Avluya giriyorsunuz.
2. I. Avlu: Alay Meydanı
I. Avlu (Saray Meydanı), sarayın en geniş meydanı. Meydan, halkın belirli günlerde girebildiği ve devletle olan ilişkilerini yürüttüğü bir merkez konumundaydı. Devlet görevlilerinin at ile girebildiği tek alan olan Saray Meydanındaki 300 metre uzunluğundaki ağaçlı yol, tarih boyunca sultanların cülus, sefer, cuma selamlıklarına ihtişamla geçtikleri yer olarak tanınıyor.
Meydanın çevresinde Osmanlı’nın önemli kurumları sınırlanıyor. Darphane-i Amire, sarayın dış hizmetlerine ait hastane, odun ambarı, fırın, dış karakol ve Aya İrini Kilisesi saray meydanında bulunan yapılar arasında. Darphane, Osmanlı sikkelerinin kesildiği, bugünkü manada para basılan yerdi. Darphane’den sonra Selam kapısı geliyor.
Aya İrini, Topkapı Sarayı Müzesi Birinci Avluda yer alıyor ve ‘Kutsal Barış’ anlamına geliyor. Doğu Roma İmparatorluğu döneminde İstanbul’un Ayasofya’dan sonra ikinci büyük kilisesi olan Aya İrini, 330’lu yıllarda eski bir tapınak üzerine ahşap olarak inşa edilmiş. Bugün atriumu ayakta olan tek örnek.
3. Bâbüsselâm
Bâbüsselâm (Selam Kapısı), Fatih Sultan Mehmed tarafından 1468 yılında yaptırılmış. İki kulesiyle Avrupa kale kapılarını andıran kapının I. Avlu’ya bakan cephesinde Kelime-i Tevhid, Sultan II. Mahmud tuğrası, yanlarda 1758 tarihli tamir kitabeleri ve Sultan III. Mustafa tuğraları bulunuyor.
Osmanlı Sultanı bu kapıdan at üzerinde girerdi. Padişah namaz için haremden çıktıktan sonra atına biner ve Bâbüs-Selam önünde kendini bekleyen devlet erkânı ile Ayasofya veya Sultan Ahmet Camii’ne yola çıkardı. Namaz sonrasında aynı düzenle saraya dönülürdü.
Kapı, 16. yüzyıl Osmanlı mimarisinin klasik unsurlarını yansıtıyor. Bâbüsselâm’dan geçtikten sonra II. Avlu’ya giriyorsunuz.
4. II. Avlu: Divan Avlusu
II. Avlu (Divan Meydanı), Fatih Sultan Mehmet döneminde 1465 yılında inşa edilmiş. Meydanın etrafında saray hastanesi, pastane, Yeniçeri kışlaları, Istabl-ı Âmire adlı Has Ahırlar ve Harem bulunuyor. Kuzeyde Divan-ı Hümayun toplantılarının yapıldığı Kubbealtı, güneyde saray mutfağı yer alıyor.
Solda, barok kemerli pencereler ve cumba şeklindeki minaresiyle dikkat çekici Beşir Ağa Camii ve padişahın ve saray halkının atlarının bakıldığı ‘has ahırlar’ yer alıyor. Has Ahırların ilerisinde de Harem yer alıyor.
Topkapı Sarayı ana girişinden sonra ikinci avlunun sağında, kubbe ve bacalarıyla saray mutfakları yer alıyor. Topkapı turu genellikle saray mutfaklarından başlayıp, buradan sırayla devam ediliyor.
5. Matbah-ı Amire: Saray Mutfakları
Matbah-ı Amire (Saray Mutfakları), Topkapı Sarayı’na yiyecek nereden gelirdi, nasıl saklanır, pişirilir, sofra kurulurdu, Padişah’ın yemeği nerede hazırlanırdı, hangi takımlarda ikram edilirdi merak ediyorsanız tüm sorularınızın cevabını bulabileceğiniz bölüm.
Marmara Denizi manzaralı, sekiz ayrı bölümden oluşan saray mutfağına üç ana kapıdan girilebiliyor. Yemeklerin pişirildiği üç bölümlük mutfak, kiler, saray bakırlarının kalaylandığı kalayhane, cami, hamam ve koğuşlarıyla beraber iki de helvahanesi ile büyük bir mahalleye benzerdi. Sayıları 800’e varan mutfak çalışanları yaklaşık 4 bin insana yemek sağlamaktan sorumluydu.
Edirne’deki saray mutfağından ilham alan saray mutfağı 15. yüzyılda inşa edilmiş, Saray nüfusunun artması nedeniyle Kanuni Sultan Süleyman tarafından genişletilmiş. 1574 yangınından sonra büyük hasar gören mutfaklar Mimar Sinan tarafından onarılarak yeniden düzenlenmiş.
Helvahane bölümü, mevcut yapıya Kanuni Sultan Süleyman döneminde, Mimar Sinan tarafından eklenmiş. Helvahanede her türlü tatlı, reçel, şurup, macunlar ve bir dönem Avrupa’yı etkisine şerbetler hazırlanırdı. İki bölümlü ve dört kubbeli helvahane, orijinal tezgâhları ve ocaklarıyla günümüze ulaşan tek bölüm olmuş.
Yemekler sadece saray halkına değil, yeniçerilere, dışarıdan Divan’a dilekçe vermeye gelen her din ve dilden tebaaya, davacı ve şahitlere de yemek ikram edilirdi. İmarethanelerin bir kısmı için de buradan yemek götürülürdü. Osmanlı saray kültürüne ait envanter bugün burada sergileniyor.
Topkapı Sarayı Porselen Koleksiyonu, sarayda korunan dünyaca ünlü geniş bir Çin porseleni koleksiyonuna ev sahipliği yapıyor. Padişahların ellerini yıkamak için kullandıkları tuğralı seladon leğenler, ibrik ve peşkir; padişahların klasik bir sofra düzeni canlandırması yanında sultanlar tarafından kullanılan zengin bir koleksiyon sergileniyor.
Sofra Gereçleri olarak temalandırılan vitrinlerde ise sayısı 10 bini aşan saray porselenleri yer alıyor. Porselenler, başta padişahlar olmak üzere hanedan, saray ve çevresinde kullanılmış. Zehirli gıda ile temas ettiğinde renk değiştiren ve 1354 parçadan oluşan ‘seladon koleksiyonu’ bu konudaki dünyanın en büyük sergisi.
6. Bâbüssaâde Kapısı
Bâbüssaâde Kapısı (Saadet Kapısı) ya da Ak Ağalar Kapısı, Dîvân-ı Hümâyûn’den sonra karşınıza çıkan II. Avludan III. Avluya geçiş kapısı. Divan Avlusunun sonunda yer alan kapı, sarayın ‘Birun’ denen dış kısmı ile ‘Enderun’ denen iç kısmını birbirinden ayırıyor.
Bâbüssaâde’den girdikten sonra Enderun bölümü başlıyor. Törenlerde padişahın bu kapının önünde oturması nedeniyle sarayda birinci derece önemli bir yerdi.
Osmanlı tarihi boyunca şehzadelerin tahta geçerken ihtişamlı cülûs törenlerinin yapıldığı, bayram tahtının konulduğu (Topkapı sarayı müzesi Hazine bölümünde sergileniyor), hünkâr tebriklerinin kabul edildiği, savaşa gidecek olan sadrazama Sancak-ı Hümâyûn’un törenle teslim edildiği, simgesel değeri yüksek bir kapı.
7. III. Avlu: Enderun Avlusu
III. Avlu, aynı zamanda Enderun Avlusu olarak da adlandırılıyor. Kârgir yapılarla çevrelenmiş avlunun kapıları kapatıldığında kale içindeki bir iç kale gibi. Padişah ve hizmetindekilerin dış dünyadan uzak, özel hayatını yaşadığı, saray eğitimlerinin yapıldığı koğuşların ve mekânların olduğu bölüm.
Enderun Osmanlı’da en yüksek eğitim kurumuydu. Devletin yönetici adayları burada yetiştirilirdi. III. Avlu’da padişaha ait Arz Odası, Enderun Hazinesi, Has Oda gibi yapıların yanı sıra Sultan II. Murat döneminde kurulan Saray Okuluna ait yapılar da yer alıyor.
8. Arz Odası
Arz Odası, Divan’da kararlaştırılan hususların sadrazam tarafından padişaha arz edildiği yerdi. 15. yüzyılda resmi kabuller için Fatih Sultan Mehmed’in emriyle yapılmış. 1509 yılındaki depremden sonra, Kanuni döneminde yeniden yaptırılmış. Tanzimat’a kadar padişahlar sadrazam, devlet büyükleri ve elçileri burada kabul etmiş.
Padişahların bayramlaşma törenlerinde kullandığı altın plakalarla kaplı Altın Taht, Arz Odası’nda sergileniyor. Osmanlı devlet kültürünü ve estetiğini yansıtan 18. yüzyıl bayram tahtı, 954 adet iri zebercet taşıyla süslü.
9. III. Ahmed Kütüphanesi
III. Ahmed Kütüphanesi, paha biçilmez koleksiyonuyla padişahların ilme verdiği değerin canlı göstergesi. Kütüphanedeki öğrenciler kütüphaneden istifade etmişler. Topkapı Sarayı Müzesi Enderun Avlusunda bulunan kütüphane, saray dışına hiçbir surette kitap çıkarılamayacağını belirten kitabesiyle benzersiz.
Enderun Avlusunun sol yanında ise Mukaddes Emanetlerin saklandığı dört kubbeli Has Oda (Hırka-i Saadet Dairesi) yer alıyor.
Hırka-i Saadet Dairesi, İslam dünyasında çok önemli bir yere sahip Kutsal Emanetlere ev sahipliği yapıyor. Fatih döneminde yapılan Has Oda’ya, Yavuz Sultan Selim’in Mısır’ı fethinden sonra ele geçirilen kutsal emanetler konmuş. Peygamberin hırkası, ok ve yayları, Kâbe’nin anahtarları, Sancak-ı Şerif, Davut Peygamber’in kılıcı emanetler arasında.
Mukaddes Emanetler Dairesi’nde 605 adet paha biçilemez kutsal emanet sergilenirken, kalanı da hazine, silâh, kumaş ve kütüphane bölümlerinde ziyarete açık. 500 yıl önce İstanbul’a getirilen emanetlerin bir çoğu yüzlerce yıl ipekli kumaşlara sarmalanarak korunmuş.
Revan Köşkü, Sultan IV. Murad tarafından Revan seferinin hatırasına 1635 yılında yaptırılmış. Sekizgen plan şemasına sahip olan köşkün kubbeli mekanına üç eyvan açılıyor. Osmanlı klasik köşk mimarisinin son güzel örneklerinden. Üst pencereleri çok zarif vitraylarla, kubbesi altın yaldızla süslü. Enderun Meydanından asma bahçelerin bulunduğu dördüncü avluya ve dış bahçeye çıkılıyor.
10. Divanhane: Kubbealtı
Kubbealtı,büyük kubbesinden dolayı bu adı almış. Osmanlı devlet erkanı sadrazam başkanlığında burada toplanır, devlet meseleleri görüşülür, önemli davalar ve elçi kabulleri yapılırdı. Padişah divana bizzat katılmayıp, vezir-i azamın oturduğu yerin hemen üstündeki Adalet Kulesi’nin kafesli penceresinden toplantıyı takip ederdi.
Adalet Kulesi, Fatih döneminde sarayı temsil eden bir kule-köşk olarak yaptırılmış. Osmanlı tarihi boyunca devletin gücünü adaletten aldığının mimari göstergesi sayılan bir sembol olmuş. Eski İstanbul’un her yerinden görülebilecek kadar yüksek inşa edilmiş. Ayasofya ve Sultanahmet gibi anıtvari yapıların minareleri ile boy ölçüşecek kadar yüksek.
Adalet Kulesi ile yarışan servi ağaçları cülus törenlerinin yapıldığı ikinci avluda yoğunlaşıyor. Osmanlı’da ‘elif’ karakteri ile sembolize edilen ve Allah’tan başka her şeyin fani olduğunu ifade eder serviler, padişaha güç ve iktidarın geçici olduğunu hatırlatma anlamını taşıyor. Divanın hemen yanında silah koleksiyonunun sergilendiği Dış Hazine binası yer alıyor.
11. Hazine-ı Âmire
Hazine-ı Âmire (Dîvân-ı Hümâyûn Hazinesi), 15. yüzyılın sonlarında Kanuni döneminde inşa edilen bir yapı. Dış hazine olarak da adlandırılan bu bölümde Hazine-ı Âmire’de imparatorluğun mali yönetimi yapılıyordu. Mali yöneticilerin vezirlere, elçilere ve saray sakinlerine verecekleri değerli kaftanlar, mücevherler ve diğer hediyeler hazine dairesinde tutuluyordu.
Yeniçerilerin üç ayda bir aldıkları ulufe adlı maaş da burada veriliyordu. 1937’de yapılan arkeolojik çalışmalarda ortaya çıkarılan binanın önünde görebileceğiniz 5. yüzyıldan kalma bir bazilika bulunuyor.
Topkapı Sarayı’nın müze hâline getirilmesinden 4 yıl sonra (1928) Topkapı Sarayı’nın silah ve zırh koleksiyonu bu binada sergilenmeye başladı. Topkapı Sarayının Dış Hazine bölümünde sergilenen Kaşıkçı Elması ve Topkapı Hançeri görülmesi gereken önemli eserler.
Topkapı Sarayı Silah Koleksiyonu, Hazine-ı Âmire’de yer alan, 1300 yıllık geniş bir zaman dilimini kapsayan eserleriyle alanında dünyanın en değerli koleksiyonlarından biri. Bu bölümde Padişahlara hediye edilmiş yahut bizzat padişahların siparişiyle özel yapılmış silahlar ve savaş aletleri yer alıyor.
Emevi ve Abbasi halifelerine ait 7 ve 13. yüzyıla tarihlenen kılıçlardan Fatih Sultan Mehmed, II. Bayezid, Yavuz Sultan Selim, Kanuni Sultan Süleyman, II. Selim, III. Mehmed, I. Ahmed’e kadar pek çok Osmanlı sultanı, sadrazam, paşa gibi üst düzey devlet adamlarına ait silahlar, ince işçilikleri ve bezemeleriyle görmeye değer.
Kaşıkçı Elması, ‘Tarihî elmasların en büyüğü ve en meşhuru’ olarak biliniyor. 86 karat’lık Elmas, sarayın silah koleksiyonunun sergilendiği Dış Hazine Bölümünde görülebilir.
Topkapı Hançeri, Dış Hazine Bölümü’nde görülmesi gereken diğer değerli bir eser. 1964 yapımı Oscar ödüllü Topkapı filmine de konu olmuş hançer, sanat ve estetiğiyle görenleri kendine hayran bırakıyor. Zümrüt ve elmas taşlarla süslü hançer, Sultan I. Mahmud tarafından İran’da Avşarlılar Hanedanılığının kurucusu Nadir Şah’a hediye edilmek üzere yaptırılmış.
Zengin silah koleksiyonunun benzersiz örneklerden biri de üstünde, ‘Şüphesiz biz sana apaçık bir fetih verdik. Ta ki Allah senin geçmiş ve gelecek günahlarını bağışlasın, seni doğru yola iletsin’ mealindeki Fetih Süresinin ayetleri yazılı Sultan II. Beyazıd’ın kılıcı.
12. Harem
Harem, Selam Kapısından girişte solda yer alıyor. Çoğu kez sarayda yaşayan sadece kadınlara özel bir bölüm olduğu sanılsa da bu doğru değil. Padişahın özel alanı olarak kabul edilen, Padişahın ailesinin, çocuklarının ve onlara bağlı çalışan hizmet sınıfının yani cariyelerin yaşadığı yer anlamına geliyor.
Harem ya da resmi adıyla Harem-i Hümayun, hanedan ailesi ve çalışanlara açık olması nedeni ile Osmanlı’nın en gizli kurumlarından birisi olmuş hep. Tarih boyunca Osmanlı dışında kalan uygarlıklar için tam bir ilgi ve merak öğesi olmuş.
Neredeyse hiçbirinin gerçeği yansıtmayan hayal ürünü harem figürleri Avrupalı sanatçıların resimlerine ve gravürlerine yansımış. Şu anda bile harem ve yaşantısı konusunda net sır perdesi aralanabilmiş değil. 250’den fazla odaya sahip şu anki harem bölümünü bizzat Mimar Sinan inşa etmiş.
Haremin idari yapısı bir piramit şeklinde düzenlenmiş, her tabakanın kendine özgü nitelikleri vardır. Bir üst tabakaya geçme eğitime, kişisel özelliklere ve ortama bağlı. Harem yönetimdeki padişahın annesi Valide Sultan tarafında idare edilir, padişah ölünce de yetkisini kaybederdi.
III. Murad Has Odası, Harem’in olduğu kadar Osmanlı mimarisinin de en önemli yapılarından. Padişah’ın isteği üzerine 1579’de, devrin baş mimarı Mimar Sinan’a yaptırılmış. Hünkâr Sofası ile I. Ahmed Has Odası arasında kalıyor. Sultan’ın Harem’de yaptırdığı bu odaya, duvarlarına boydan boya çiçekli vazoların ve meyve tabakların resmedilmiş olması sebebiyle Yemiş Odası adı verilmiş.
Hünkâr Sofası, Harem daireleriyle hamamların arasında yer alan, haremin en büyük kubbeli mekânı ve salonu. Burada bayramlaşma, düğün merasimleri ve sohbetler yapılırdı. Geleneksel el sanatının tüm zarafetini gösteren mavi beyaz çinileriyle inanılmaz etkileyici. Yazılı kaynaklardan ve resimlerden, III. Murad Has Odası’ndan sonra, 1580-90 yıllarında inşa edildiği anlaşılıyor. Bu sofayla birlikte Hünkâr Dairesi başlıyor.
Sofa-i Hümâyun, Has Oda’nın çift sıra sütunlu geniş revakının açıldığı yer. Mermer Sofa olarak da bilinen teras, çiçek bahçesi ve havuzlu mermer terastan oluşan, Topkapı Sarayı’nın gözde mekânlarından.
Sofa Köşkü (Kara Mustafa Paşa Köşkü), 18. yüzyıl sivil mimarisini, özellikle de Boğaz’daki yalıların planlarını önemli ölçüde etkilemiş, kendine özgü bir görünümü olan bi köşk. 1676-1683 yıllarında Kara Mustafa Paşa’nın sadrazamlığı sırasında yaptırılmasından dolayı bu adı almış.
Türk Rokokosu denilen yeni bir üslubun ilk örneği. Sofa-i Hümâyun’a ve alt bahçeye bakan iki cepheli yapı Has Oda gibi kullanılmış. Sofa Köşkü’nün Sultan III. Ahmed ve Sultan I. Mahmud dönemlerinde onarım gördüğünü belirten iki kitabesi var.
Topkapı Sarayı Harem Mescidi, Altın Yol koridorunda, padişah annesi valide sultan ve başkadınefendiler için 17. yüzyılda yapılmış. Duvarları Tekfur Sarayı’ndan sökülen çinileri ile kaplı Enderun avlusundaki Ağalar Camii’ne bitişik olan mescidin mihrabındaki kafesli pencere dikkat çekici.
Valide Sultan Dairesi, hayatta olduğu sürece Harem’de en yüksek konum sahip Valide Sultan’a ait dinlenme, yatma, ibadet, konuk kabulü gibi ihtiyaçların karşıladığı mekândı. Mabeyn-i Hümayun olarak da adlandırılan oda Harem’in en özenli ve geniş mekânlarından biri.
Hünkâr ve Valide Sultan Hamamları, 16. yüzyılın sonlarında çifte hamam olarak inşa edilmiş ve 18. yüzyılın ortalarında yenilenmiş. Benzer planlara göre inşa edilen, birer sanat eseri olan her iki hamam da soğukluk, ılıklık ve sıcaklık bölümlerinden oluşuyor.
Topkapı sarayında toplam 14 adet hamam var. Bunlara gusülhaneler dahil değil. Hamam kültürümüzün en seçkin örneklerinden. Hamamda loğusa, kırk, kına, gelin hamamı gibi özel adetlerin gerçekleştirildiği biliniyor.
Çifte Kasırlar veya diğer adıyla Şehzade Dairesi, III. Murad Has Odası’nın girişinin Mabeyn Taşlığı tarafında, 17. yüzyılda kademeli olarak inşa edilmiş. Bu odalar, 18. yüzyılın başından itibaren Şehzade Daireleri olarak kullanılmıştır. Oda duvarları 17. yüzyıl İznik çinileriyle süslü.
Cariye Taşlığı, Harem’in en küçük avlusu. Taşlığı sınırlayan cephelerin yüzeylerine uygulanmış farklı doku ve renkteki malzemeler, yüksek avlulu taşlığa enfes bir görsellik kazandırmış. Dar ve uzun avlunun ardından Harem’deki kadınların yaşadığı bölümü geliyor. Boşalan yemek tepsileri taşlıktaki taş platformlara koyulur, daha sonra hizmetçi cariyeler gelip tepsileri alırdı.
Cümle Kapısı (Saltanat Kapısı), Harem’in üç ana bölümünün birbirine bağlandığı nöbet yerine açılıyor. Burası, kubbeli ve kemerli, açık bir sahanlık.
Kuşhane adlı mutfak, saray mutfağının en önemli yeri. Has Oda’ya yakın bir yerde bulunan mutfakta imparatorluğun seçilmiş aşçılarının çalışır, padişaha leziz yemekler hazırlardı. Sadece aşçılar değil, elinin lezzetine güvenen becerikli Enderun ağaları da padişaha yemek hazırlardı.
13. IV. Avlu: Köşkler Bahçesi
IV. Avlu, padişaha ait köşkler ve asma bahçelerine ev sahipliği yapıyor. Bu bölümde Osmanlı klasik köşk mimarisinin en seçkin ve estetik açıdan en gelişkin örnekleri olan Bağdat ve Revan Köşkleri ile İftariye Kameriyesi de bu avluda. Dördüncü avlunun alt kısmında ise saraya ait son yapılar olan Mecidiye Köşkü ve Esvab Odası sıralanıyor.
Sultan IV. Murad tarafından Revan seferinin fethi ansına 1636’da yaptırılan, IV. Avluda yer alan Revan Köşkü’nün kubbesi inanılmaz güzel. Sekizgen plan şemasına göre düzenlenen köşk kubbesi, altın yaldızlarla bezeli kalem işleri benzersiz.
Bağdat Köşkü, Sultan IV. Murad, 1638 Nisan’ında Bağdat Seferine çıktığında yapımına başlanmış bir köşk. 1639 Haziran’ında Sultan İstanbul’a döndüğünde tamamlanamamış ve padişahın 1640’taki ölümünden sonra bitirilebilmiş.
Mecidiye Köşkü, Yeni Köşk olarak da adlandırılan, 1858 yılında inşa edilmiş saraya eklenen son bina. Padişahın dinlenme yeri ve yakın konuklarını ağırlaması için düşünülmüş olsa da neredeyse hiç kullanılmamış, Sultan Abdülmecid dahi burada sadece bir gece konaklamış.
Barok ve Rokoko süslemeleriyle mimaride Avrupalılaşma yöneliminin ilk eseri köşk, günümüzde Konyalı Restoranı olarak işletiliyor. İstanbul Boğazı‘na en hâkim noktadaki köşkün yıldız desenli parmaklıklarından Boğazı fotoğraflayarak Topkapı Müzesi gezisini sonlandırabilirsiniz.
Topkapı Sarayı giriş ücreti ve ziyaret saatleri
🗺 Adres: Cankurtaran Mahallesi, 34122 Fatih, İstanbul
📲 www.millisaraylar.org ☎️ 0 (212) 5120480
⏰ Topkapı Sarayı ziyaret saatleri: Topkapı Sarayı ziyaret saatleri 09.00-18.00. Saray, salı günleri hariç haftanın 6 günü ziyarete açık.
🔐 Topkapı Sarayı giriş ücreti: Topkapı Sarayı Müzesi giriş ücreti 100TL. Müze Kart geçerli. Harem Dairesi giriş ücreti 42TL, Müze Kart geçerli değil.
🔐 Aya İrini Kilisesi giriş ücreti ise 60TL ve Müze Kart geçerli. Online bilet almak için tıklayın.
🆓 Topkapı Sarayı ücretsiz giriş: Topkapı Sarayı Müzesi’ne ücretsiz girebilecek kişiler arasında; 18 yaş altındaki Türk vatandaşları, bu yaş grubundaki öğrenci gruplarına refakat eden öğretmenler, 65 yaş ve üstündeki Türk vatandaşları, gaziler ve refakatindeki anne, baba, eş ve çocukları ile şehit yakını kimlik kartı sahipleri, Türk ve yabancı engelliler ve bir refakatçisi, er ve erbaşlar ücretsiz girebiliyor.
Yerli ve yabancı basın kartı sahipleri, ICOM, ICOMOS ve UNESCO kart sahipleri, seyahat acentesi sahip veya sorumlu müdürleri, Kültür ve Turizm Bakanlığı personeli ve emeklileri ile refakatindeki anne, baba, eş ve çocukları, 12 yaş ve altındaki yabancı uyruklu çocuklar, biletli refakatçisi eşliğinde 6 yaş ve altındaki tüm çocuklar bulunuyor.
🎫 Topkapı Sarayı Bilet Matik: Müze bilet gişelerinde zaman kaybetmek istemeyenler için kolaylık sağlayan Topkapı Sarayı Bilet Matikler bilet gişeleri önünde, Sultanahmet Meydanı Hürrem Sultan Hamamı karşısında yer alıyor. Kredi kartı ile bilet satışı yapan biletmatiklerin kullanımı oldukça kolay.
Topkapı Sarayı Müzesinde, eserlerin flaştan etkilenmemesi ve ziyaretçi dolaşımının rahatlığını sağlamak amacıyla fotoğraf çekimi yasak. Harem, Divan-ı Hümayun, Bağdat Köşkü, Revan Köşkü, Sünnet Odası, Sofa Köşkü ve III. Ahmet Kütüphanesi’nde fotoğraf çekimi serbest.
Müzeye bebek arabasıyla giriş yapılmasına izin verilmiyor. Topkapı Sarayı Müzesi Kutsal Emanetler Dairesi ziyareti sırasında şort, mini etek, askılı ve straplez bluz giyilmesi yasak.
Topkapı Sarayına nasıl gidilir
Topkapı Sarayı, İstanbul’un en güzel tarihi yerleri arasındaki, Tarihi Yarımadada konumlanıyor. Saraya ulaşmak için toplu ulaşım alternatifleri mevcut. Kabataş-Bağcılar Tramvay hattının Sultanahmet durağı, saraya oldukça yakın. Ayrıca Marmaray’ın Sirkeci istasyonu da saraya 15 dakika yürüme mesafesinde.
Sirkeci İstasyonunda indikten sonra Cağaloğlu – Vilayet çıkışını takip ederek İstanbul Valiliği önüne çıkabilirsiniz. Buradan sola doğru kıvrılan yolu takip ederek Gülhane Parkı girişine ulaştıktan sonra tabelalar müzeye kadar götürüyor.
Topkapı Sarayı, sadece bir saray veya bir müze değil. Asırlarca hükümran olmuş bir devletin, yüzyılları kucaklayan bir mazisinin merkezi ve hafızası. Osmanlı tarihi ve imparatorluk yaşamına tanık olmak isteyenler için müthiş bir kaynak. İstanbul gezilecek yerler listenizde ilk 5 içerisinde yer almalı.
Rezalet vala rezalet yazıklar olsun tarihi görmek bize yasak gavurlara serbest ucuz.
Bize neden yasak olsun? Dileyen gidip ziyaret edebiliyor.
Bu ne yaaa Rezalet vala rezalet da topkapı sarayı miilet olarak bizim ama gezmeye hakkımız yok üstüne bide para vericen 60 lira oda yetmez bide üste para vericen ki adam akıllı gezebilesin ne güzel elin gavuru ucuz ucuz girsin bize uzaktan bakmak kalsın Haksızlık türk milletine haksızlık yanlı çok yanlış da ömründe bikere bile gidemeyen halkımız var topkapı saraı ama ne hiç gitmedik pahalı bu söz efsane halk arasında
isyan eden yorumcu arkadasa katiliyorum
tarihimizi kullanarak duygu sömürüsüyle torunlarini
kaziklamaya calisan serefsizlere bu sözlerim.
utanmiyorsunuz bu kadar giris parasi istemeye
tc vatandaslarinin tarihi ögrenmeye hakki yok.
yok derken zaten sizin gibi pezevenklerin istegi ve amacida bu.
ulan serefsiz türkün bir ayricaligi olmasi lagzim
ki tarihini yakindan görsün ve o heycani yasasin.
ama sizin gibi neydü belirsiz ermeni orosbu cocuklari.
ordayken bu sans zaten olmaz.
bunu fatih kalksada görse sizin gibi yahudi cocuklarini sülalecek dikili tasa otutturur.
son sözüm hepinizde kani bozuk orosbu cocuklarisiniz vesselammmmm.
yazan .66. YOZGAT
Şimdi benim anlamadığım olay şu;
Müzekart+ olsa dahi yine 40 lira ödeyecek miyiz Topkapı Sarayına girerken, yoksa ücretsiz mi?
Müzekart+ ücretsiz geçiş imkanı mı sağlıyor yoksa sadece müzelere birden fazla ziyaret hakkı mı?
Bunu bana biri açıklayabilir mi?
4 kişi gideceğiz ve 160 TL oldukça yüksek bir rakam. Bu 4 kişiden biri öğretmen birisi üniversite öğrencisi. Herhangi bir indirim de yok anladığım kadarıyla.
Öğrenci ve öğretmenlere indirim söz konusu. Alacağınız Müze Kart ile Türkiye’de Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı müze ve örenyerlerine 1 yıl boyunca ücretsiz giriş yapabilirsiniz.
Çüüüüüşş bu kadar pahalı olur mu şiddetle kınıyorum Katılıyorum size
Ben de Türk vatandası olarak bizden alınan parayı fazla buluyorum.
Aynen çok pahalı şiddetle kınıyorum
TC vatandaşı olarak ecdadımın yaşadığı yerleri, kendi vatanımda ve bu vatan için seve seve canını verecek bir vatandaş olarak tarihimi görmeye benden 40 TL isteyen zihniyete tükürüyorum. Nerede Türk vatandaşının ayrıcalığı soyguncular sizi!
Türkiye’nin önemli miraslarından.
Mükemmel bir yer
Yıllar önce görmüştüm, yeniden gitmeyi çok istiyorum 🙂
Evet bende gitmek istiyorum fakat çok pahalı