Gezilecek, görülecek, keşfedilecek ne çok yer var ve bunları ölmeden önce görmek için çok planım vardı oysa ki! Sahi neden döndüm ki dünya turumdan?

Her şey şu Vietnam yüzünden başladı sanki. Şu kapıları neredeyse Türk pasaportuna kapalı olan Vietnam’a gitmek için uğraştım ve sonunda bir yolunu da buldum, ancak karşıma çıkan 250$ yakın sırf vize parası ve üzerine ülkeye sadece uçakla giriş yapma zorunluluğu ve bunun da maliyetinin 300$’ı bulması nedeniyle gitmekten vazgeçtim. Daha bir ülkeye girmeden 500-600$ gibi bir ücreti harcamaya hiç niyetim yoktu.

Laos ve Kamboçya’yı ziyaret etmiştim, Vietnam’ı ileri bir tarihe erteleyip, Myanmar’a gitmeye karar verdim. Soluğu Bangkok’taki elçilik binasında aldım, ancak günlerden Pazartesi olmasına rağmen elçilik binası kapalıydı! Bari yarın gelirim, önce şu uçak biletini alayım dedim, ancak fiyatları almış yürümüştü.

Bangkok Hat Yai Train
Bangkok-Hat Yai Yataklı Tren Yolculuğu, 20 Saat

Malum bu yıl Myanmar (Burma) kapılarını yabancı turistlere ardına kadar açtığından müthiş bir akına uğrayacağı kesindi. Birçok büyük acente 2012 yılı Myanmar programlarının dolu olduğunu okumuştum. Yine de gitmeye niyetliydim. Uçak bileti için ödeme menüsü geldiğinde Akbank’tan Türkcell hatlı telefonuma gelmesi gereken şifre bir türlü gelmediğinden bileti alamadım.

Malta

Uçak biletini sonra alırım bari otel rezervasyonumu yapayım dedim ve fiyatları görünce de şaşırdım kaldım. Doğru dürüst otel olmadığı gibi olan otellerin fiyatları 100$’lardan başlıyordu. Myanmar’da yeteri kadar otel olmadığından girişte mutlaka en az birkaç günlük otel rezervasyonunuzun yapılması öneriliyor.

Benim gibi ekonomik seyahat etmeyi tercih eden birisi için hem uçak fiyatları hem de otel ücretleri abartılıydı. Mevsimleri çok önemsemesem de, hem Vietnam hem de Myanmar yağışlı muson mevsimine girdiklerinden bu maliyetlerle öylesi yağışlı mevsimde bu ülkeleri ziyaret etmeyi de istemedim.

Diğer yandan; gezimde 1. yılımı doldurduğumda kendime hediye olarak Singapur’da Samsung Galaxy 10.1 Tablet almıştım. Tabletimin tam orta yerinde boydan boya bir çizgi çıkınca garantisi olduğundan dolayı Bangkok’taki Samsung servisine uğradığımda cihazın uluslararası garantisinin olmadığını ve 400TL gibi bir fiyata istersem değişim yapabileceklerini söyleyince bana Singapur yolu görünüyordu.

Hala Tayland vizem vardı ve ben de trene atlayım önce Kuzeyde yer alan Chiang Mai’ye gidip birkaç gün kaldıktan sonra Bangkok’a geri döndüm. Birkaç gün sonra artık vizem bitiyordu ve yollara düşmek zorundaydım. Bangkok’tan ayrılıp 20 saatlik bir tren yolculuğuyla Malezya sınırına yakın Hat Yai’ye geçtim geçmesine de ne yapacağımı ve nereye gideceğimi bilmiyordum.

Bangkok Tren İstasyonu
Bangkok Tren İstasyonu

Otobüste birlikte seyahat ettiğim Fransız arkadaşla otobüs terminale geçtik. O da nereye gideceğini bilmiyordu ne hoş, yoksa peşine takılıp gidecektim.

Otobüs terminalinde trende görmüş olduğum yaşlı bir Alman ve yanında otuzlarında Güney Amerikalı kız arkadaşıyla karşılaşınca nereye gittiklerini sordum, Malezya’nın ünlü adalarından Langkawi Adası’na gidiyorlardı. Birkaç dakika sonra onlarla birlikte Langkawi’ye gitmek için feribota bineceğimiz sınır limanı Satun’a gidiyordum.

Langkawi Adası’nda 2 gün kaldıktan sonra yine ayrılmaya karar verip sırtçantamı sırtıma alıp yola çıktım. Yola çıktım çıkmasına ama yine nereye gideceğimi bilmiyordum. Karşımda nihai bir adres olarak Singapur duruyordu ama oraya direkt gitme planım hiç yoktu. Malezya ana karasındaki Kuala Perlis otobüs terminaline geçip nerelere otobüs olduğunu sordum, Ipoh, Kuala Lumpur, Melaka, Georgtown ve daha birçok yer…

Ipoh üzerinde gidilen Cameron Higlands’ın güzel olduğunu duymuştum ve Ipoh için bilet aldım. Plansız bir şekilde kendimi yollara vurduğumdan Ipoh’tan Cameron Highlands’e ancak ertesi gün gidebildim.

Ayrılması zor olan Cameron Highlands günlerinden sonra Singapur’a geçmek üzere kendimi Kuala Lumpur’da buldum gecenin bir yarısı. Otobüs yoktu, ben de terminalde uyurum ertesi gün giderim diye düşünürken aklıma tren olup olmadığını sorgulamak geldi. Şanslıydım, yarım saat sonrasında gece treninde Singapur’a doğru yol alıyordum.

Singapur’a bu 3. gelişimdi, bu pahalı şehir devletine ilk gelişimde 3 gün kalıp Borneo’ya geçmiştim. 2. gelişim ise pasaport yenileme nedeniyleydi ve bu yüzden 15 günden fazla zorunlu kalmıştım, şimdiyse yine başka bir zorunluluktan dolayı ordaydım.

Sabahın erken saatinde varan trenimden sırtımda 30 kg yaklaşan sırt çantamla ayrılıp Samsung Servisi buldum. Açılmasını bekledikten sonra Samsung problemimi onlara anlattım. Ertesi gün verebileceklerini söyleyince aslında sevinmiştim, 1 hafta deselerdi yine normal karşılayacaktım.

Yine de şansımı denemeye karar verip, uzun yolda geldiğimi, sırf ekran sorunu nedeniyle Bangkok’tan Singapur’a geldiğimi, bu yüzden bana zaman ve para kaybına yol açtığını ve Singapur’un da çok pahalı olduğunu, mümkünse daha erken vermelerini rica ettiğimde beklememi söyleyip içeri gidip geldikten sonra 3 saat sonra gelip alabileceğimi söyledi.

Çay bahçeleri, Cameron Highlands, Malezya

Son birkaç haftadır neredeyse yollarda kaybolmuştum. Bireylerde kalıyor, tamam ayrılmak zamanı geldi deyip sırtçantamı yükleyip plansız programsız kendimi yollara vuruyordum. Gezginin yolu önünde değil arkasındadır cümlesini nereden aklıma geldiyse bu süreçte bu cümle anlamını buluyordu.

Yol demek benim için artık sadece geride kalandı, önümde yol yok binlerce yol vardı, önümdeki her yol ve rota belirsiz olduğundan sadece ardımdaki yol netti. Bu kaybolmak değildi, sadece yepyeni bir deneyimdi ve ilginç de bir haz alma durumu söz konusuydu. Aşırı bir özgüven ile güvenli ülkelerde zamansız bir şekilde yollardaydım.

Otobüste ve trende olmak sabit bir mekânda olmaktan daha haz veriyordu. Yolda Olmak tutkusu bu olsa gerek!

Şu gezimde karmaşa yaşadığım –galiba- sadece 2 an oldu. Birisi pasaportumun süresinin bitmesi yaklaştığında başvurduğum Türk Elçiliklerinden aldığım olumsuz yanıtlardan sonra eve dönme zorunluluğu ihtimali karşısında yaşamıştım. Şimdi de ikincisini yaşıyordum. Samsung Tabletimin ekranı değiştirilmiş ve artık kendime şimdi nereye Kemal sorusunu sorarken aynı karmaşanın ikincisini yaşıyordum.

Son 3 aydır gezi dışında kalan zamanımın hemen hepsini laptop başında yazarak, blog için, dergiler için yazarak geçiriyordum. Aklımdaki bazı projeleri üzerinde de o zaman laptopum üzerinde çalışıyordum. Gezmek artık ikinci plandayken yazmak ve projeler birinci sıraya yerleşmişti.

Otellerde geçen zaman ve günlük masraflar bana aylık en az 1.000 TL’ye mal oluyordu ve ben zamanımı yavaş ve sorunlu internetli otel odalarında ve restoranlarda, laptop başında geçirir olmuştum. Hem yorucu hem de maliyetli olduğunun farkındaydım.

Son 1 aydır okuduğunuz bu blogu yenilemek için deli gibi gece gündüz çalışıyordum. Laos sonrası Bangkok ve devamına 1 aya yakın Kamboçya ve yine sonrasında Tayland ve Malezya gezilerimin günlüklerini de yazamamıştım. Iphone’daki günlük programına her türlü bilgiyi ve yaptıklarımı not alıyordum ancak bunları yazıya dönüştürmek için bir türlü zaman bulamıyordum. Kafamda çok şey birikmişti ve içimde durdurulmaz bir yazmak arzusu vardı.

Kuala Lumpur
Kuala Lumpur

Diğer yandan ben 2010 Ağustos’unda ülkeden ayrıldıktan sadece birkaç ay sonra bir kız yeğenim olmuş ve onu hiç görmemiştim. Şimdi onun bir kardeşi, ikinci yoldaydı ve rotama devam etseydim bir 2 yıl daha yolda olacağımdan onların bebekliklerini görememiş olacaktım.

Daha geçen Şubatta (2012) diğer abim evlenmişti ve düğününe katılamamıştım. Annem babam oldukça yaşlılar ve onların benim yolumu daha uzun süre gözlemelerini de istemedim. Bunlar aklımdan gelip geçerken o an dönmeye (!) karar verdim. Bana daha birkaç hafta önce dönecek misin diye sorsanız bu sorunuza gıcık olurdum hani.

Dönmek kavramına bile gıcık olduğumu şu an bile yine söyleyebilirim. Doha veya Dubai üzerinde abartılı uçak fiyatlarına bakındım, internet üzerinden biletimi satın alamaya çalışırken sevgili Akbank yine bana güvenlik şifresini gönderemeyince ne yapacağımı yine şaşırmıştım. Aklımdan direkt Singapur havalimanına geçip memlekete gelen ilk uçağın fiyatına bakmadan biletini almak düşüncesi gittikçe ağır basıyordu.

O arada yine Iphone’umda yer alan AisAsia havayoluna ait uygulamayı çalıştırınca her şey bir anda değişti. AirAsia’nın Kuala Lumpur’dan Tahran’a 190$’lık fiyatlarını gördükten yine birkaç dakika sonrasında biletim cebimdeydi, evet cebimde, yani cep telefonumdaydı.

AirAsia uygulamasıyla bilet alırken Akbank’ın cep telefonuma göndermesi güvenlik şifresine bu defa gerek yoktu. Artık yeni rotam belliydi; Kuala Lumpur. Hem iyi oldu, kendilerini, gezi tarlarını çok sevdiğim Melis-Emre çifti ile de Kuala Lumpur’da buluşma fırsatı bulabildim.

kemal kaya tahran
Tahran’da sokak tezgahında menemen ve çay

Kuala Lumpur’a geçip birkaç gün kaldıktan sonra artık yeni rotamda, İran’daydım. Çok ama çok keyif aldığım, etkilendiği 20 günlük İran gezisinden sonra ise karayoluyla Doğubeyazıt üzerinden sınırı kapısını geçip Van’a ulaştım. Memleketten ayrıldıktan 23 aydan fazla bir süre sonra; 685. gün nihayet ailemleydim.

Bu sürecin olgunlaşmasına sebep olan aslında birçok detay daha var ama hepsini yazmam zor. Güzel olan dönüş (mola) için herhangi bir zorunluluğun ve dayatmanın olmayıp gönüllü ve keyifli bir şekilde geri gelmiş olmamdı.



Yolları seviyordum ve yolda olmayı istediğimden yollardayım, bu sürecin sonunda ise evde olmayı istediğim için evimdeydim. Kendi evimi kiraya verdiğimden evime dönüş yapamadım, gerek de yoktu zaten, şu an büyük bir keyifle ailemle kalıyorum. Güzel yemeklerin, hızlı internetin, rahat ve konforlu ev ortamının keyfini çıkarıyorum, tekrar yola düşünceye kadar…

19 Yorumlar

    • Toplamda 685 gün yurtdışındaydım. Zamanımın neredeyse yarısı Okyanusya‘da diğer yarısı da Asya‘da geçti. Çoğu zaman rotasız ve plansız gezdim, gittiğim yerler, kalacak yer konsunda fikrim olamdan birçok yere vakitli vakitsiz gittim. Gece yolculukalrı yaptım, ıssız sokakklarda tekbaşına dolaştım.

      Laos’ta tanıştığım, dünyayı çokça gezmiş bir Kanadalı gezgine bir soru sormuşum. Güvenlik ve güvenligezi konusunda fikirlerini almıştım. sadece bir cümlesini aktaracağım: “Dünyanın bu tarafı (Güne Asya) en güvenli yer. Budist inancından kaynaklanıyor demişti. Kısaca çoğunlukla kendimi güvende hissettim.

      Aynı soru dün bana ablam tarafından da sorulmuştu. Tehlikenin beni bulmasından çok ben kendimi bilerek ve isteyerek tehlikeye attım. Yolda zaman içerisinde tüm korkularımdan arındığım gibi artan özgüvenle risk almak artık rutin bir davranış biçimi olmuştu. Bazen bu kendinizi ne tür bir tehlikeye attığınızın farkına varmanıza bile engel olabiliyor.

      Kendimi ölüm veya ciddi tehlikelerle yüzyüze bırakacak çok şey yaptım, bazılarını yazdım, bazılarını umursamadım. Yolda olmanın kendisi aslında ciddi bir risk almaktır. uzun süren uçak, tren, otobüs, feribot ve tekne yolculukları, yediğiniz herhangi bir yemekten zehirlenme, sıtma, sarı humma ve diğer bazı tropikal hastalıklar, üşümeler, güneşte yanmalar, zehirli böcekler ve hayvanlar tarafından sokulma riski, soyulma, darpedilme veya çoğunlukla aktivite ve maceralardan kaynaklı düşme, boğulma, kayma, sıkışma vs gibi riskler cidden risklidir.

      Attığım bir adımın kayması ve yanlış atmam sonucunda defalarca ölümle yüzyüzeydim, biliyordum ama bu benim bilinçli tercihimdi. Hayatımın en büyük macerasını okuyabilirsiniz, ben yazdıktan sonra hala okuyamıyorum bir daha! Karakola düştüğüm oldu. Karanlık sokaklarda tedirgin olduğum oldu. Akreplerle uyumuşum, zehrili örümceklerce ısırıldım, defalarca sivrisinek ve tahta kuruları tarafından ısırıldım, Malarya (sıtma) olmadığım için şanslıyım. Akşamın bir karanlığında az daha bir maymun saldırısına uğruyordum, cidden çok ama çok şanslıydım ve dahası …

      Bunların her biri birer yeni makale başlığı olacak, yazmaya fırsat buldukça… Riski ve tehlikesi ne olursa olsun gezmek bunların hepsine değer. macerasız, risksiz bir hayat neye benzer ki zaten!

  1. Uzun süren yolculukların tıkandığı veya yorgunlukların arttığı noktalar olması sanırım kaçınılmaz. Bazen de olaylar öyle bir gelişiyor ki ne yapsak ne etsek eve dönmek gerekiyor.
    Aslında bu bir dönüşten çok güzergah üstünde tanıdık, bildik yere uğramak gibi. Yol da zaman gibi sürekli ileriye doğru akıyor.

  2. Yollarda atan kalbininiz hiç durmasın. Ne mutlu slze gezebildiğiniz keşfedebildiğiniz için. Çok imrendim açıkçası. Bloğunuzu takip edecegım sabırsızlıkla, yolunuz açık keyfiniz bol olsun.

  3. Merhabalar, 2 sene uzuuuuun bir yolculuktan sonra yerleşik hayata geçmek kolay olmasa gerek,bundan sonra varmı bir plan proje?Ben sadece 3 ay gezdim Asya’da,dönüş yapalı 2 sene oldu ve hala aklımdaki tek hayalim sırt çantamı alıp uzaklara gitmek,virüs’ü kapmışım bende sizin gibi…

    • Merhaba,

      Aslında sanılanın aksine şu an (yarı) yerleşik hayatım çok keyifli geçiyor. Çünkü artık yerleşik hayata geçeceğim bir evim yok, zira eşyalarıyla birlikte kiraya vermiştim ve tek gelir kaynağım şu an için o ev. Ailemle kaldığım için oldukça da şımartılıyorum diyebilirim.

      Hani hostel hayatım, Asya yemekleri, yorucu otobüs ve tren yolculukaları, özlenmiş lezzetler ve aklımdaki binlerce data ile birlikte eve döndülten sonra güzel güzel kahvaltılar, özlenmiş lezzetlerle dolu sofralar, hızlı internet, hijyenik ve konforlu ev hayatı, eş dost, aile ve arkadaşlar derken.. oldukça mutluyum.

      Tabi şu anmemlekette olmam bir dönüş değil de ziyaret aslında. Aklımdaki projeleri ( en azından bir kısmını) hayata geçirdikten  sonra tekrar yola düşeceğim ve kaldığım yerden rotama devam edeceğim.Kendi blogum dışıdan züerinde çalıştığım ve gezginlere teknolojik olarak kılavuzlu yapacak gezginin teknoloji rehberi mottolu bir site üzerinde çalışıyorum.

      Yine yeni bir web sitesi üzerine çalışıyorum. Yineüzerinde yazrım yamalak çalışmaya başladığım bir kitap ve e-kitap üzerinde çalışıyorum.

      Aslında memlekete gelmeden bir tatile ihtiyacım var diyordum, oysa ki şu an oldukça yorgunum ve çok yoğun çalışıyorum. İşlerimi en azından birazını hallettikten sonra yine yollara düşeceğim.

      Siz de zaten biliyorsunuz sırtçantayı sırtlayıp yollara düşmenin keyfini. Yolda olmak güzel.

  4. Biraz gec fark ettim ama olsun, hos donmussun geri. Biraktigin gibi bulmadigina eminim, bulmani da beklemezdim zira giden kisi cok degisti ne yazikki dondugu yer gidildiginden beri geriye giderken. Ama yine de guzel, arkadaslara, aileye kavusmak, ozlem gidermek. Kendimizi yollarda iyi hissetsek bile insanin kendini en guvende ve mutlu hissettigi yer sevildigi yerde sevdiklerinin arasindadir. Az kaldi 1 ayligina bizde tekrar hem kisa sureli yola dusuyoruz yolun buyuk kismi Turkiye’de. Kim bilir yollar kesisir bir kosede.
    Selamlar olsun.

    • Aileye kavuşmak, sevdikleri görmek keyifli ve güzel. Değişen herşey arasında birçok şeyin değişmediğini görmek üzücü. Yolda olmak güzel, tekrar yola düşmek güzel. İyi yolculukler ve yollarımız kesişir birgün umarız bir yerlerde.

  5. Hayran kaldım!
    Böyle de giriş olur mu? Oldu! Şahane! Uzaktan bana şahane de size nasıldır bilemiyorum! Bu daha okuduğum ilk yazı. Zaten heyecandan hepsini de düzgün okumadım! Hızla geçtim üstünden.
    Blogunuzdan arkadaşım Nurdan Çakır Tezgin (ascifok.com) sayesinde haberdar oldum.
    Şu ara ne güzel insanlar keşfettim! Pek mutluyum! Tanrı size bol para versin! :)) Aslında hepimize! Hayat gezince güzel yahu!

  6. böyle kendiliğinden gelişen olaylar, dayatma olmadan devam etmek, akışı güzelce seyretmek çok keyifli gerçekten. Buradan okuması mutluluk verdiği gibi içten içe dürtüyor beni.. Çok güzel çok..

Yanıt yaz

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz