Güneşli başkent Lizbon, Avrupa’nın doğu kıyısında, Tagus Nehrinin Atlantik Okyanusu ile buluştuğu nefis bir yere kurulmuş. Portekiz‘in engin ruhunu çok güzel yansıtan bir şehir. Rahatlatıcı deniz havası, çinilerin süslediği Art Nouveau tarzı enfes binalar, Jakaranda ağaçlarının mora boyadığı sokaklar, antik dönem kalıntıları, geçmiş zaferlerin ve büyük kâşiflerinin gururlu anıtları şehrin güçlü kişiliğinin yansıması.
Avrupa‘nın pek çok şehrini gördüm, ancak Lizbon’un enerjisi bir başka, sokaklar yaşam dolu. Mozaik kaldırımları, yıkık dökük pastel renkli binaları, ikonik tramvayları, melankolik Fado müziğiyle Lizbon, dünyanın en güzel şehir ruhlarından birine sahip. Renkli geçmişinden kalan her şey şehrin tüm köşesine yayılmış durumda.
Şehri ikiye bölen Tagus Nehri, yedi tepeye kurulmuş kent mimarisi, asma köprüsüyle İstanbul’un hoş bir yansıması gibi. Tarihi yerleşim bölgesi Alfama’nın nostaljik sokaklarında yürürken Balat’taymış gibi hissediyorsunuz kendinizi. Yeryüzünde hiçbir yere benzemeyen ve her yere benzeyen belki de tek şehir. Bu nostaljik doku şehrin hemen her yerinde hissediliyor.
Batı Avrupa’nın en eski şehri Lizbon, ulaşım sistemini modernize etmiş olmasına rağmen o eski dokusunun büyüsünü hiç kaybetmemiş. Şehrin yeni kurulduğu dönemlerden kalma kendine münhasır mahalleler hala en özgün halleriyle duruyor. Graffiti ve sofistike duvar resimlerinin süslediği sokaklarda dolaşan tramvaylarıyla altmışlı yıllardan fırlamış gibi duruyor her yer.
Şehrin her köşesinde bir hareket var. Sokak müzisyenleri, radyolardan yükselen ezgiler, çıtırdayan kestane sesleri, işportacıların renkli tezgâhları, sokaklara taşmış mekanlar, birbirinden güzel graffitiler… Bir paket sıcak ve tuzlu Lizbon kestanesi alarak şehrin bu hareketli ruhuna ve gündelik yaşamın seslerine ayak uydurmak sadece 1 Euro.
Lizbon Gezilecek Yerler
Lizbon’un tepeleri İstanbul’a benzer ancak tepelerin varlığı İstanbul’da çok hissedilmezken, Lizbon’da daha bariz. Dik yokuşlu sokaklar gündelik yaşama tramvaylar ve asansörler ile bağlanmış. Metro da var ancak kırmızı ve sarı renkli tramvaylar tüm şehri yer üstünden örümcek ağı gibi dolaşıyor ve turistler metrodan ziyade kartpostallardaki 28 numaralı sarı tramvayı tercih ediyorlar.
Kendini Tajo Nehrinin sakin akışına bırakmış Lizbon, Boğazın ruhuna kendini kaptırmış İstanbul gibi birbirinden farklı çekici yerlere sahip bir şehir. Gezmeye başlamadan önce biraz okuyup anlamakta fayda var. Meşhur 28 numaralı tarihi tramvay ile Lizbon’un önemli birçok yerini gezebilirsiniz ancak bir şehri tanımanın en güzel yolu her zaman için onu adımlamaktan geçiyor.
Kıyıya yakın olan Praca do Comercio’yı merkez olarak alıp, Lizbon’un paralel sokaklarını dolaşarak kendinizi şehrin dokusuna kaptırın. Nereden başlayacağınızı bilemeyeceğin, nerede biteceğini kestiremeyeceğiniz bir şehir Lizbon. Bunun için öncesinde şehrin birbirine geçmiş bölgelerini tanımakta fayda var.
Baixa-Chiado, Alfama ve Bairro Alto bölgeleri birbirine komşu olan tarihi bölgeler. Tüm turist kalabalığı da bu bölgelere yığılmış durumda. Muhtemelen vaktinizin çoğunu geçireceğiniz yerler olacak.
Baixa, Lizbon’un şehir merkezindeki ticaret bölgesinin kalbi. Kelime anlamı düşük veya çukur anlamına geliyor. Kentin iki ana yüksek noktası olan Alfama ve Bairo Alto’nun arasında kaldığından böyle adlandırılmış. Baixa-Chiado metrosundan çıktığınızdaki yer burası.
Gençlerin ağırlıklı takıldığı mekanlar ile şık butiklerin, alışveriş merkezlerinin bir arada olduğu bölge. Görkemli meydanlar ve binalardan, dünya standartlarındaki müzelere, Michelin yıldızlı restoranlardan, antik dönem kalıntılarına kadar her şeyi bulabileceğiniz bir yer.
Chiado, Baixa-Chiado metro istasyonunun çıktığı meydanın alt tarafındaki bölge. Müzeler, tiyatrolar ve barları ile gece gündüz hareketli bir bölge olan Chiado, Baixa’nın hemen yanında yer alan alışveriş ve kültür merkezi. Lizbon’un tasarım ve sanat galeri, tarz cafeleri Chiado’da. Metro istasyonundan nehre kadar olan bölgeye kadar uzanıyor. Lizbon gezielcek yerler turunuza başlayacağınız Praca do Comercio meydanı da burada.
Bairo Alto, yan yana sıralanmış birçok lokantası ve eğlence mekanıyla şehrin en canlı bölgesi. Renk renk çiniler ile kaplanmış yan yana dizilmiş tarihi binalar ve sokak graffitileri ile sizi sarmalıyor, Lizbon’un gece hayatı burada hareketli. Her bütçeye uygun küçük lokal lokantalar, isteyene Rock isteyene Fado seçenekleri sunan çok renkli barlara ev sahipliği yapıyor. Kalenin yer aldığı tarihi mahalle Alfama ise Bairo Alto’nın karşısında yer alıyor.
Principe Real, Bairro Alto’nun tepesinde yer alan, sakin havasıyla şehrin en seçkin bölgesi. Principe Real caddesinde özel tasarım dükkanları ve antikacılar bulunuyor.
Alfama, daracık sokakları, herbiri fayans (Azulejos) kaplı binaları, kırmızı tuğla çatıları, küçücük balkonlardan sarkan rengarenk çamaşırları, kilise çanlarına karışan 28 Nolu Tramvayı ile zamanda geriye yolculuk yaptığınız bir bölge.
Graça, kendinizi daha çok Portekizli hissedeceğiniz, turistin az olduğu hareketli yerel bölge. Alfama’nın arka tarafında kalıyor.
Belem, şehir merkezine uzak ama günlük gezi için uğramanız gereken böge. Belem Kulesi, sömürgecilik ve baharat ticareti ile finanse edilerek inşa edilen Jeronimos Manastırı ve Kâşifler Anıtı’nın olduğu bölge.
Ben Lizbon’un gezmeye Praca do Comercio’dan (Ticaret Meydanı) başlamıştım. Burayı merkez alarak Lizbon gezilecek yerler rotasını blog için hazırladım. Aynı rotayı takip ederek siz de Lizbon gezilecek yerlerin önemli bir bölümünü yürüyerek gezebilirsiniz.
Konaklamanızı seçerken Baixa, Chiado ve Avenida da Liberdade bölgelerine yakın yerleri seçerseniz yürüyerek birçok noktaya rahatlıkla ulaşırsınız. Alfama Bölgesi de olur ama yokuş çıkıp inmek sizi yorabilir.
1. Praca do Comercio
Praca do Comercio, Tejo Nehri kenarında yer alan ve üç tarafını Portekiz’e özgü sarı renkli Pombalin mimarili binalarının çevrelediği, Zafer anıtına ev sahipliği yapan büyükçe bir meydan. Lizbon’un kraliyet sarayı olan Paço da Ribeira, 1755’teki yıkıcı depremle yerle bir olunca yerini Praça Comércio’ya bırakmış. Portekiz’in 18. yüzyıldaki zenginliğinin yansıması meydan önemli ticaret ve keşif yolculuklarının anlaşmalarının yapıldığı bir pazar yeriydi. Dünyanın deniz ticaretine yön veren bir alan burası.
Konser, sergi gibi kültürel etkinliklerin de yapıldığı meydan, özellikle akşam üzeri ve gün batımı vakitlerinde şehrin panoramasını izlemek için en ideal yerlerinden. Meydan çevresinde çok sayıda kaliteli restoran ve otantik kafeler var. Lizbon’daki en iyi sanat müzelerinden Story Center müzesi ziyaret edilebilir.
Zafer Takının (Arco da Rua Augusta) altından geçerek ulaştığınız Rua Augusta trafiğe kapalı nefis bir cadde. Rua Augusta trafiğe kapalı bir yaya caddesi, yan yana dizilmiş mağazalar ve sokağın ortasında yer alan lokal kafeler ile Beyoğlu caddesini andırıyor. En yakın metro istasyonu: Terreiro do Paço.
ⓘ Lizbon Otel Tavsiyesi: Lizbon’da SANA Malhoa Hotel‘de kaldım ✓ Şehir merkezine metro ile 15 dakika uzaklıkta kaliteli bir otel. Lost Inn Lisbon Hostel ve Host Bell Rooms&Suites de uygun fiyatlı beğeneceğiniz seçenekler. Lost Lisbon: Chiado House, Boho Guesthouse, Casas na Portuguesa de beğenebileceğiniz merkeze yakın Lizbon otelleri.
2. Santa Justa Asansörü
Lizbon’un 7 tepe üzerine kurulu olduğunu söylemiştim. İzmir’deki Tarihi Asansör gibi, kot farkı olan bölgeleri bağlayan asansörler Lizbon’da da var. Praca do Comercio’daki Zafer Takının altından geçip de girilen Rua Augusta caddesinde ilerlerken sola bakınca göreceğiniz Santa Justa Asansörü (Elvador de Santa Justa), şehri tepeden görmek isteyenlerin Lizbon yapılacak şeyler listesine alması gereken tarihi bir yer.
Asansör 1902’de Raul Mesnier tarafından Baixa ve Bairro Alto’yu birbirine bağlamak için inşa edilmiş. Neo-gotik tarzda, dökme demirden yapılmış olan asansör, ilhamını Gustav Eiffel’in Paris’teki meşhur Eyfel Kulesi‘nden almış. Ziyaretçilerini 1755’teki büyük depremde yıkılmış olan Carmo Gotik Kilisesine yürüme mesafesinde bulunan bir platforma çıkartıyor.
Asansör sırası çok yoğun olabiliyor. Asansöre binmek istemiyorsanız benim yaptığım gibi R. do Carmo caddesinden yokuşu yavaş yavaş çıkarak Largo do Carmo meydanına geçin. Cadde boyunca çok güzel tasarım butikler ve mekanlar sıralanıyor.
3. Largo do Carmo
Largo do Carmo, Lizbon’un küçük ama en sevdiğim meydanlardan biri. Güney Amerika’dan getirilen ve mayıs-haziran arasında mor renkli çiçekler saçan Jakaranda ağaçlarının süslediği meydanın ortasında 1796’dan kalma tarihi bir çeşme var.
Meydanın tam da karşısında yer alan (Quartel do Carmo) Portekiz siyasal tarihi için önemli olaylara sahne olmuş. Carmo Müzesi’nin bitişiğinde yer alan Guarda Nacional Republicana Museum da vaktiniz varsa ziyaret edebileceğiniz yerlerden biri.
ⓘ Lizbon gezinizde otel dışında konaklama seçeneği olan Airbnb’yi hiç denemediyseniz en az bir defa deneyin. İlk kez Airbnb kullanacaksanız burayı tıklayarak kaydolunca 22€ kazanırsınız. İlk defa booking.com kullanıyorsanız da buraya tıklayarak kaydolursanız da 15$ indiriminiz olur ✓
4. Carmo Rahibe Manastırı
Carmo Rahibe Manastırı (Igreja do Carmo), Karmelit mezhebinin koruyucusu Aziz Meryem’e adanmış bir manastır. 1755’teki büyük Lizbon depreminde oldukça zarar gören kilisenin çatısı çökmüş. Ayakta kalan sütunlar ve kemerlerleriyle gizemli bir havası var.
Kilisesinin ayakta kalmış kapalı bölümünü Carmo Arkeoloji Müzesi (Carmo Archaeological Museum) olarak hizmet veriyor. Müzede mumya ve lahitler, tarihi sikkeler, Pagan kültüründen taşlar, sütun başları ve arkeolojik buluntular sergileniyor. Manastır ve müzenin giriş ücreti 4€. Lizbon kartınız varsa 3,20 €. Pazar günleri hariç hergün 10.00–17.00 arası ziyarete açık.
5. Miradouro de São Pedro de Alcântara
Bario Alto’nun en güzel manzara izleme noktalarından biri burası. Hemen karşıda Lizbon’un en eski yerleşim yerlerinden Alfama ve Sao Jorge Kalesi duruyor. Geç saatlere kadar canlı olan izleme noktası gün batımı saatlerinde kalabalıklaşıyor. Yorulduysanız elinize bir sangria alıp Lizbon’un güzelliğine hayran kalabileceğiniz bir dinlenme noktası.
İki katlı bu izleme balkonunun alt katından yola açılan merdivenler sizi Elevador da Gloria fünikülerin varış noktasına götürüyor. Süslü graffitilerle boyalı sokak çok nostaljik bir havaya sahip. Füniküler yolunuz izleyip dümdüz aşağıya inerseniz Restauradores Meydanına ulaşıyorsunuz. Buradan ünlü Rossi Meydanına yürüyün.
6. Praça do Rossio
Praça do Rossio (Rossio Meydanı), Orta Çağdan bu yana şehrin en önemli buluşma noktası olmuş ve halen de bu geleneği sürdürüyor. Fıskiyeli havuzları, dikili taşı ve okyanus dalgaları gibi hareketli döşenmiş parke taşlarıyla, yerel atmosferi içinize çekebileceğiniz daha güzel bir yer yok sanırım.
Zemini Portekiz mozaikleriyle kaplı meydan, Nacional D. Maria II Tiyatro Binasına, Portekizli ünlü piyes yazarı Gil Vicente’nin heykeline, Dom Pedro IV’nun dev sütununa, bronz Fransız çeşmelerine ev sahipliği yapıyor. Dikdörtgen mimarideki Rossio Meydanının her iki yakası kafe, restoranlar ve mağazalarla şehrin en hareketli bölgelerinden.
Hemen yakınındaki Praça da Figueira meydanındaki, Dolls Hospital adında, dünyanın en eski oyuncak tamircisi ve müzesini ziyaret edin. Lizbon’un ulusal içeceği özel bir likörü Ginjiha içeceğini Rossi Meydanı yakınlarındaki Ginginha do Carmo veya Ginjinha Sem Rival mekanlarında deneyebilirsiniz.
Praça do Rossio meydanından yukarı doğru çıkan Avenida Liberdade ise lüks oteller ve büyük mağazaları ile şehrin en şık caddesi. Meydandan nehre doğru yürüdüğünüzde önce önce Santa Justa Asansörüne sonrasında ise Zafer takından geçip yine geziye başladığınız Praca do Comercio yani Ticaret Meydanı’na ulaşıyorsunuz. Praca do Comercio’ya dönmeyip, Santa Justa Asansörü yakınındaki dünyanın en eski kitapçısı Bertrand’ı ziyaret edin.
7. Bertrand Kitapçısı
Dünyadaki en eski kitabevinin Lizbon şehir merkezinin tam kalbinde yer aldığı nedense pek bilinmiyor. Bertrand Kitapçısı, Peter Faure tarafından şehrin kültür sanat merkezi olması için kapılarını ilk kez 1732’de açmış. 1755 depreminde büyük hasara görmesine rağmen kısa bir aradan sonra tekrar hizmet vermeye başlamış. O zamandan beri Baixa’da faaliyet gösteriyor.
Hem Portekizce hem de İngilizce satılık kitaplar var. Kitapçı, bir kafe ve küçük okuma köşeleri ile birkaç bölüme ayrılmış. Kitap kurtlarının bir veya iki saat boyunca kendilerini kaybedeceği şahane yer. Baixa-Chiado metro istasyonundan çok yakınında, Rua Garrett üzerinde yer alıyor.
8. The Pink Street
Karaköy’ü anımsatan evlerin ve nefis mekanların dizili olduğu Lizbon Pembe Sokak, İnstagram severlere nefis karelere verecek ilginç bir yer. Lizbon’daki Rua Nova do Carvalho sokağının zemini pembeye boyanınca, Lizbon görülmesi gereken yerler listelerinde yukarılara zıplamış birden.
Bir zamanlar şehrin kırmızı fenerli sokaklarından biri olarak denizcilerin, suçluların ve fahişelerin buluşma noktası olarak tatsız bir üne sahipken; 2011’de genelevlerin kapanıp yerine açılan mekanları, sanat eserlerine dönüşmüş binalarıyla şehrin insanları çeken havalı noktalarından biri. Bugün Bairro Alto’da başlayan hareketli gece hayatı çoğu zaman Pink Street’te bitiyor. Tarihi Mercado da Ribeira’nın köşesinde yer alıyor
9. Elevador da Bica
Elevador da Bica, Lizbon’un en pitoresk füniküleri olarak kabul ediliyor. Bu tarihi füniküler, sizi kentin en iyi manzaralarına götürüyor. Bu 19. yüzyıl füniküler ile Bairro Alto’dan diğer bir bölge olan Bica’ya birkaç dakikalık güzel bir yolculuk yapıyorsunuz.
Tagus Nehri’ne bakan sarp bir tepeye fünikiler ile çıkıp iniyorsunuz. 1892’de inşa edilen füniküler başlangıçta su dengeleme sistemiyle çalışmış. 1896’da buharla ve 1924’te de elektrikle çalışmaya başlamış. Fünikülere binmeseniz de yürüyerek tepeye çıkıp yol boyunca fünikileri fotoğraflayın. Lizbon’un simge fotoğrafları sık sık bu fünikiler fotoğraflarından oluşuyor.
10. Mercado Da Ribeira
Lizbon’d tarihi Mercado Da Ribeira binası içerisinde yer alan Time Out Market, gurmeler için bir cennet olsa gerek. Şehirlerin yeme içme kültürüyle çok da yakından ilgilenmem ama burası her Lizbon gezisi yapanın uğraması gereken bir yer olduğunu düşünüyorum.
Lizbon lezzetlerini ve en iyi şeflerinden bazılarını bir araya getirme düşüncesiyle 2014’te açılmış. Burada suşiden, hamburgere, deniz ürünlerinden geleneksel Portekiz yemeklerine kadar hemen hemen her çeşit lezzetin tadını çıkarabileceğiniz bir yer.
Lizbon’daki diğer bir gününüze de Gulbenkian Müzesinden başlayın. Sonrasında Lizbon Akvaryum’unu ziyaret edin. Lizbon merkeze dönüp 28 Nolu Tramvay ile Alfama’yı, Sao Jorge Kalesini gezin.
11. Gulbenkian Müzesi
Lizbon’da gezilecek yerler arasında bulunan Gulbenkian Müzesi, Lizbon Calouste Gulbenkian Vakfının ana merkezi olarak biliniyor. Gülbenkyan, Osmanlı İmparatorluğu zamanında yaşamış İstanbullu bir Ermeni. Petrol ticareti ile uğraşan Gölbenkyan kazandığı mirasın çoğunu Lizbon’da kurduğu bir vakfa bırakmış. Müzede Gulbenkian’ın özel sanat koleksiyonu ziyaretçiler için sergileniyor ve gerçekten görülmeye değer.
Monet, Renoir ve Rembrandt’ın eserleri koleksiyonlar arasında yer alıyor. Bunun dışında Lalique mücevherleri, İznik çini ve seramikleri, Çin ve Pers döneminden porselenler ile birlikte tarihin en önemli sanat eserlerine ev sahipliği yapıyor.
12. Lizbon Okyanus Akvaryumu
Lizbon Akvaryumu, Lizbon’un kuzey doğusunda, şehrin ultra modern bölgesi Parque das Nações‘te yer alıyor. Lizbon’un en modern yapılarından biri olan Oşinaryum, Avrupa’nın en büyük kapalı akvaryumu. 1998’te EXPO Dünya Sergisi çalışmaları kapsamında yapılmış. En yakın metro Estação do Oriente.
İçerisinde dört eşsiz ortama ayrılmış ve her biri ayrı bir okyanusu ekosistemini temsil eden bölümlerde inanılmaz çeşitlilikte canlılar sergileniyor. Köpekbalıkları, vatoslar, penguenler, su samurları daha birçok canlı hakkında yakında bilgi edinebiliyorsunuz. Çocuklu ailelerin zaten ilgisini çekecektir, ama tavsiyem hayatınızda hiç dev akvaryum görmediyseniz en az bir dafa burada gitmiş olun.
Oceanarium’u yakınında Lizbon Teleferiği var. Teleferiğe binip son istasyondan sonra Jardim do Passeio dos Heróis do Mar Parkı’na yürünebilir. Avrupa’nın en uzun köprülerinden biri olan Vasco da Gama Köprüsü (Ponte Vasco da Gama), nefis bir manzara sunuyor. 17 km uzunluğunda ve Avrupa’nın en uzun köprüsü. 1998’de açılan köprü, Vasco de Gama’nın Hindistan’a deniz yoluyla ulaşmasının 500. yıldönümüne ithafen yapılmış.
13. Alfama
Lizbon’un farklı bir yüzünü görmek istiyorsanız en az bir tam gününüzü Alfama bölgesine ayırın. Ülkeyi 1755’te yerle bir eden depremde sadece Alfama bölgesi ayakta kalabilmiş. Çinili evlerin ve dik dar sokakların labirent gibi yayıldığı bu güzel mahalleyi 28 Numaralı Tramvay ile gezmek Lizbon’un olmazsa olmazı. Çamaşır asılı balkonları, renkli evleri, sokaklarından yükselen çocuk sesleri ile Alfama Balat’ı anımsatıyor. Azulejo denilen rengarenk çinilere hayran kalmamak elde değil.
Alfama gezisi için Praça do Comércio Meydanı’nındaki Terreiro do Paço metro istasyonu başlangıç noktanız olabilir. Alfama gezilecek yerler listesinin başına şehrin en eski kilisesi Lizbon Katedrali‘ni koyun. Tarihi 1100’lü yıllara giden görkemli katedral, yaz sıcağından serin bir sığınak gibi.
Şehrin 7 tepesinden biri üzerine kurulmuş Alfama’nın çok şahane seyir terasları var. Miradouro de Santa Luzia ve Miradouro das Portas do Sol birbirine çok yakın teraslar. Lizbon Katedrali’nden tramvay yolunu takip ettiğinizde bu terasların olduğu yere kısa zamanda ulaşıyorsunuz. Soluklanmak ve manzaranın keyifini çıkarmak için ideal.
Lizbon’un en eski kalelerinden biri olan São Jorge Kalesi (10€), Alfama’nın zirvesinde yer alıyor. Kaleyi gezmek için 2 saatinizi ayırın. Surları boyunca yürüyerek panoramik olarak Lizbon’u seyretmek için ideal çok sayıda manzara noktasına sahip.
Meraklısı listesine São Vicente de Fora Manastırı’ ile Santa Engrácia Kilisesi‘ni, National Tile Museum’u (Çini müzesi), Feira da Ladra bit pazarını, diğer nefis bir seyir terası Miradouro da Senhora do Monte’yi ve Fado Müze’sini ekleyebilir.
Fado bar ve clublar için Largo do Charariz de Dento gidilmesi gereken bir yer. Burada geleneksel Portekiz halk müziklerinin en güzel tınılarını duyabilirsiniz.
14. Meşhur 28 Nolu Tramvay
Yıllar önce Lizbon’da yer almış olan eski troleybüsler bir zamanların tek taşıma aracıydı ve artık kalmadı ancak ziyaretçiler halen 28 Nolu Tramvay ile bu eski geleneği yaşayabiliyorlar. Martim Moniz ve Campo Ourique bölgelerini birbirine bağlayan tarihi ‘Eléctrico 28‘, yolcularını şehrin en eski ve en popüler noktaları Graca, Alfama, Baixa ve Estrela bölgelerinden geçiriyor.
Turistler genellikle bu tramvayı Sao Jorge Kalesi’nin tepesine çıkmak ve muhteşem manzarayı görmek için kullanıyorlar, ancak aynı zamanda yerel halk da günlük işleri için sürekli bu hattı kullanmaya devam ediyor. Bu tramvay hem şehir içinde ulaşım hem de yeni insanlarla tanışmak çok güzel bir yol. Meraklı gözlerle siz dışarıyı izlerken birilerinin eli cebinizde olabilir. Hırsızlık olayları için her zaman dikkat etmekte fayda var.
15. Belem
Belem, Lizbon gezilecek yerler listenizde olması gereken önemli bir yer. Lizbon merkezin 6 km batısında kalan semt, Portekiz’in ünlü keşifçilerinin denize açıldığı yer olarak biliniyor. Vaktinize göre 1 tam gün veya hızlıca gezerseniz yarım gün ayırmanız gereken bir yer. 15 Numaralı Tramvay (3€), Rossi Meydanı yanındaki Praça da Figueira meydanından kalkarak Baixa ve Belem arasında seferler yapıyor.
Praça do Comércio veya Mercado da Ribeira’nın karşısından da binebilirsiniz. 28, 714, 728, 729 ve 751 numaralı otobüslerle de ulaşımı sağlayabilirsiniz. Belem görülecek yerlerin hepsine yürüyerek gidebiiyorsunuz, birbirlerine oldukça yakınlar.
Belem’de görülecek hoş yerler var. Fas ve Gotik etkilerinin göze çarptığı, eşsiz Manueline mimarisinin hâkim olduğu Jeronimos Manastırı (10€), Belem’de görülmesi gereken en önemli yer. Vasco da Gama’nın Hindistan’dan dönüşünü anmak için 1501’de inşasına başlanmış ve 17. yüzyılda tamamlanmış. UNESCO Listesindeki manastırın yapılışında her yıl 70 kg altın kullanıldığı söyleniyor.
Manastır kompleksindeki Santa Maria Kilisesi görmeye değer. Hemen manastırın bitişiğindeki binada bulunan Arkeoloji Müzesi‘ni (5€) de görün. Bir seyahat klişesi olarak; Lizbon’un ünlü turtalarını yapan Belem Pastanesi‘nde (Pastéis de Belém) Pastel de Nata yemeden Belem’den ayrılmayın. Sıra gözünüzü korkutmasın.
Belem Kulesi (Torre de Belém), manastır sonrası görmeniz gereken yürüyerek gidebileceğiniz bir yer. Belem Kulesi, 1514-1520 arasında, Tagus Nehri’nin hemen kıyısına şehri savunmak amacıyla kurulmuş. Sonraları deniz feneri ve gümrük kontrol amacıyla kullanılmış. 1983’te UNESCO tarafından Dünya Mirası Listesine eklenmiş. Aşırı derecede kuyruktan dolayı içerisine girmedim (6€).
Belem Kâşifler Anıtı (Padrão dos Descobrimentos) ise Portekizli kâşiflerin keşiflerine adanmış bir anıt olarak 1960’ta yapılmış. 52 metre yüksekliğindeki anıt, gemi şeklinde tasarlanmış. Önde geminin lideri Navigator Prens Henry ve onun arkasında diğer pek çok ünlü Portekizli kâşif var.
Azor Adaları, Madeira ve Cape Verde’yi keşfeden Denizci Henry’nin ölümünün 5 yüzüncü yıldönümünü anmak için yapılmış. Belem’de ilgi gören yerler arasında (5€). Vaktiniz varsa asansörle en üst noktaya kadar çıkıp Belem’i yukarıdan görebiliyorsunuz. Para vermek istemeyenler oldukça yorucu olan merdivenlerden yürüyerek çıkabilir.
Belem de gezilecek yerler arasına, dünyadaki at arabalarının en büyük koleksiyonlarından birine ev sahipliği yapan The National Coach Museum (Museu Nacional dos Coches) da alınabilir. Belem’den Lizbona dönerken görkemli yapısıyla MAAT (Sanat, Mimari ve Teknoloji Müzesi), eski bir kumaş fabrikasından dönüştürülen hipsterlerin ilgi çekici mekanlarına ev sahipliği yapan LX Factory görülecek yerler arasında.
Hemen yakınındaki Village Underground Lisboa’yı da bir inceleyin. Hemen karşıda ise şehrin iki yakasını birbirine bağlayan iki köprüden biri olan Ponte 25 de Abril (25 Nisan Köprüsü) duruyor.
Lizbon çevresinde de gezilecek yerler var. Tarihi şehir merkezi ile Portekiz’in en turistik kentlerinden biri olan Sintra; yazlık evleri ve büyük bahçeleri ile şık bir banliyö kenti havası ile eski bir balıkçı köyü Cascais, James Bond Casino Royal gibi filmlere ev sahipliği yapmış olan casinoları ile ünlü Estoril; Avrupa kıtasının en batı ucu Cabo de Roca bunlardan bazıları.
Nefis şehir Lizbon’a İstanbul’dan Türk Hava Yolları‘nın günlük seferleri bulunuyor. Lizbon’a nasıl gidilir blog yazımda daha detayşı bilgiler paylaştım. Ben Lizbon gidişli Porto dönüşlü gezimde Lizbon’a 3 gün, Coimbra, Aveiro’ya 1 gün, Porto’ya 3 gün ayırıp Porto’dan dönmüştüm. Lizbon doyamadığım bir şehir oldu. Uygun bir zamanda tekrar gidip en az 4 gün kalmayı düşünüyorum. Seveceğinize eminim.
Lizbon hayalim. Bu yıl ucuz bilet bulursam gitmeyi planlıyorum. Kampanyaları takip ediyorum bakalım.
Ne yapıp edip gidin derim ben. Diğer Avrupa şehirleri gibi reklamı iyi yapılmadığından çok az kişi gidiyor benim gördüğüm. Hiçbir arkadaşım gitmemiş. Ben de İspanya gezimle birlikte gittim. Çok güzel bir şehir, çok sevdim ben.