Seyahat etmenin birçok türü var. Türkçe’de ‘sırtçantalı’ seyahat olarak çevrilen ‘backpacker’ tarzı gezmek, seyahat etmenin en ucuz yolu, belki de en keyiflisi. Bir sırtçantalı olup olmadığını merak ediyorsan öğrenmenin zamanı geldi. Bakalım aşağıdaki listedekilerden hangilerini yapmak sana cazip geliyor!
Eğer bir turist veya tatilci değil de sırt çantalı iseniz backpacker kelimesine aşinasınızdır. Bu kelime hem sırt çantalı kavramını tanımlamak için kullanılır hem de sırt çantalıların kaldıkları yeri de işaret eder. Günümüzde artık sırt çantalı kavramı backpacker kavramının yerini almışsa da birçok insan backpacker kelimesini kullanmayı tercih ediyor.
Backpacker veya sırtçantalı gezgin
Backpacker yada Türkçe anlamıyla sırt çantalı gezginleri birçoğumuz görmüştür. Ülkemiz vatandaşları arasında henüz popüler bir gezi tarzı olmasa da dünyada milyonlarca insan bu tarz geziyi bir yaşam felsefesine dönüştürmüş durumda.
Sırt çantalı gezi demek olan backpacking birçok gelişmiş Avrupa ülkesinde lise sonrası gençlerin mutlaka yapması gereken bir seremoni/gelenek gibidir neredeyse. Avustralya ve Yeni Zelanda gibi ülkelerde doğan çocuklar neredeyse sırt çantalı olarak doğuyor. Daha bebeklik çağlarındayken ya karavandalar, ya kampta ya da bir yurtdışı gezisinde.
Ülkemizdeyse sırt çantalı gezginlere bitli turist lakabı yakıştırılır. Aslında illa bir yakıştırma yapılacaksa tahta kurulu gezgin dense belki daha doğru olabilirdi.
Günümüzde artık öylesi hosteller var ki birçok backpacker için backpacker kavramından uzakta bir dekorasyona sahipler. LCD TV ve home sinema sistemi, çay kahve makineleri, konforlu koltuklar ve oturma alanları, LCD ekranlı bilgisayarlar, oyun konsolları, ferah aydınlatma sistemleri ile lüks ve konforlu konaklama fırsatı sunuyorlar.
Bu modernist dekorasyonlar, aşina olduğumuz backpacker ruhuna biraz tezat gibi görünse de kim hayır diyebilir ki! Hostel olarak adlandırılan bu ekonomik konaklama mekanları belki turist bakış açısıyla seyahat edenler için uygun yerler olmayabilir, ancak tur organizasyonlarına dahil olmaktansa bağımsız ve plansız gezenlerin en sık tercih ettikleri yer olduğu kesin.
Turist ve tatilcilerden farklı bir tarza sahip backpackerler; daha uzun süreli seyahat eden, seyahat etme dürtülerinin arkasında sadece yeni yerleri görmek değil, ülkelerin, şehirlerin, kasaba ve köylerin, gittikleri yerlerin ruhlarını hissetmek isteyen, kültürlere ve gelenekleri öğrenmeye meraklı bir gezi anlayışına sahiptirler. Bunların bir çoğu için kalınan yerin çok da önemi yoktur. Ekonomik ve temiz olması yeterlidir.
İşte bana göre backpakistan bu tür gezginlerin kaldıkları yerlerdir. Öylesi backpakistanlar vardır ki bırakın kalacak yeri, cafesinde oturulacak yeri dahi yoktur. Gezgin ruhlu sırtç antalı müşterileri ile dolup taşmışlardır, oysa yanı başında daha iyi kaliteye sahip olan oteller sessizlik içerisindedir.
Burası dünyanın farklı ülkelerinden gelmiş diğer backpackerlerle tanışmak, onların gezi maceralarını dinlemek, ilham almak için ideal yerlerdir. Böylesi yerde tanışılan gezginlerle yapılan sohbetler sonrası edinilen yeni ve heyecan verici bilgilerle meraklar artar, planlanan rotalar değişir, eski planların yerisini yenileri alır.
Bu sohbetler, sırt çantanızdaki Lonely Planet kitaplarını hostel raflarına veya yolda karşılaşılan diğer gezginlere hediye edilmesine sebep bile olabilir.
Backpackistan’da konuşulan dil kırık İngilizce’dir. Zamanla bu dile de alışılır, birisinden ‘I zink’ diye başlayan bir cümle duyduğunuzda o kişi çinko olduğunu değil başka bir şey söylüyordur. Birden çok kişinin olduğu ortamlarda, backpackistanlılar kendi aralarında ana dillerinde değil de ortak dil İngilizce ile konuşurlar.
Backpackistan’da en az sorulan sorulardan biri ne iş yaptığınızdır, çünkü kimsenin umurunda değildir sizin gerçek(!) dünyada ne iş yaptığınız. Nereli olduğunuzun da pek önemli değildir. Deneyimli backpackistanlılar aksanınızdan nereli olduğunuzu az çok tahmin edebiliyordur.
Backpackistan vatandaşlarının ortalama yaşı 20-25 arasındadır. 30’un üzerinde olanlar burada yaşlıdır ama saygıyla karşılanırlar. Uzun, kısa, hippi saçlı ve dazlak bulabilirsiniz. Çoğu gençlerin vücudunda dövmeler vardır. Eğer siz de deneyimli bir bacpackistanlıysanız, bu dövmelerin hangi ülkede yapıldığını bile anlayabilirsiniz.
Backpackistan’da konaklama maliyeti ucuzdur. Bağımsız ve ucuz maliyetli gezmeyi düstur edinen backpackerler için her bir kuruşun önemi olduğundan, birkaç dolar pahalı hosteller bile onlar için lüks kaçabilir. Tabi backpackistanlar ne kadar ucuzsa muhtemelen o kadar da kirli ve dağınıktır. Kokusundan bile ortamın temiz olup olmadığını rahatlıkla ayırt edebilmek mümkündür.
Backpackerler dünyanın hangi ülkesine giderse gitsin; ister İstanbul ister Bangkok, Nepal veya Çin neresi olduğu fark etmez, kendilerini aynı yerde hissederler: Backpackistan’da.
Backpacker olduğunuzu nasıl anlarsınız
Vize başvuru formları veya ülkelere girişte verilen imigration formlarını doldurdururken, adres hanesine ne yazacağın konusunda karmaşa yaşıyorsan; evinin adresini artık zor hatırlıyorsan. Yolda tanıştığın insanlar sana yaşadığın şehri sorduğunda, cevap verirken geçmiş bir anlatım dili kullanıyorsan.
Daha önce pazar alışverişlerine gitmez, evde yemek pişirmekle uğraşmazken, gittiğiniz ülkeden kendinizi yerel markette alışverişteyken buluyorsanız. Makarna ve noodle’ın en çok yediğiniz yemek olduğunu fark ediyorsanız.
Sırt çantanızda noodle yapmak, yumurta haşlamak veya kendi kahvenizi, çayınızı hazırlamak için küçük su ısıtıcısı taşıyorsanız. Kahvaltıyı dışarda yapmak yerine, ucuza getirmek için 7-Eleven mağazasından reçel, nutella ve ekmek alıyorsanız.
Suya para vermek zorunuza gidiyorsa, musluktan kana kana su içebiliyorsanız. Endişe etmeden trekkinglerde karşınıza çıkan doğal su kaynaklarından mataranıza su doldurabiliyorsanız.
Aynı t-shirtü veya şortu 1 haftadan daha uzun süre giydiğiniz oluyorsa; neredeyse kendinize ait bütün fotoğraflarınızda kıyafetlerinizin aynı olduğu söyleniyorsa.
Aylardır ayağınızda olan parmak arası terlik, artık cildinizde iz yapmışsa, aylardır eliniz ütüye değmemişse, aylardır parfüm kullanmıyorsanız.
Sırt çantanızdan çıkardığınız kırışık t-shirtü, umurunuza gelmeden giyip, henüz tanıştığınız ve sizin gibi kırışık t-şhirt giymiş gezgin arkadaşlarınızla eğlenmeye gidebiliyorsanız.
Sırt çantanızda deterjan ve sabun taşıyorsanız. Çamaşırlarınızı lavaboda veya duş aldığınızda fıskiyenin altında yıkıyorsanız. Uyuduğunuz ranzanın demirlerini çamaşırlarınızı kurutmak için kullanıyorsanız.
Sırt çantanızda tuvalet kâğıdı bulunduruyorsanız, gittiğiniz yerlerde tuvalet kâğıdı bulmak sizi şaşırtıyorsa.
Duşunuzu aylardır soğuk su ile alıyorsanız, sıcak suyla duşu lüksten sayıyorsanız. En konforlu duşun ise fıskiyesi baş üstü konumunda olanların olduğunu artık biliyorsanız. Etrafınızda örümcek, kertenkele ve envai çeşit böcek dolaşırken siz kovadan suyu doldurup şarkı söyleyerek duşunuzu alabiliyorsanız. Şampuanınızın bitmesini umursamıyor ve duş jelinin ne demek olduğunu zaten unutmuşsanız. Duşunuzu bazen nehirde, gölde veya şelalede alıyorsanız.
Kalacak yer ararken, hava sıcaklığının 30 derecenin üstünde olduğu yerlerde bile klimanın olup olmadığı sorularınız arasında yer almıyorsa, klimayı lüksten sayıyorsanız. Klimalı odaya 2$ fazla vermek yerine fanlı bir odayı tercih ediyorsanız.
Gecenin 5’inde odaya gürültüyle giren gezginlerin patırtılarına veya yanı başınızda uyuyan birinin horlamasını artık kafaya takmadan mışıl mışıl uyuyorsanız. Kulak tıkacı veya kulak içi kulaklıklarla haşır neşirseniz.
Uçakta, trende, havalimanında, teknede, feribotta, istasyonda, hostellerde; havada karada denizde kolayca yeni arkadaşlar edinebiliyorsanız.
Henüz yolda tanıştığınız birisiyle, birlikte bir oda kiralıyorsanız, hiç bilmediğiniz iskambil oyunlarından öğrendiyseniz, Facebook arkadaşlarınız günden güne artıyorsa.
İnsanların yüzlerinden bile neredeyse nereli olduklarını tahmin edebiliyorsanız. Aksanına bakarak nereli olduğunu öğrenmek için soru sormaya bile gerek duymuyorsanız. Çoğu zaman insanların nereli oldukları ve ne iş yaptıkları sorduğunuz son sorular oluyorsa.
Ucuz olsun her yerde yatarım diyebiliyorsanız. Bir odaya 5$ vermeyi sevinçle karşılarken 5$’lık yemeğe burun kıvırıp pahalı diyorsanız. Konaklama ücretinden tasarruf etmek için gece yolculukları yapmayı tercih ediyorsanız.
Daha pazarlık yapmak nedir bilmezken, 1$ daha indirim yapsın diye çarşıda pazarda, otelde, hostelde, takside, otobüste ve hatta restoranda kendinizi pazarlık yaparken buluyorsanız.
Gezilerinizi ulaşımı ve konaklamayı en ucuza getirecek şekilde planlıyorsanız. Havalimanına veya limana indiğinizde çevrenizden birilerine birlikte taksi kiralamayı öneriyorsanız. Otostop yapmanın en eğlenceli, ucuz ve çevreci taşımacılık olduğunu fark edip, yolda baş parmağınız yukarıda yürürken kendinizi buluyorsanız.
Sırtınızda 30 kg sırt çanası varken dahi, 2$ daha fazla ödememek için, 30 dakikalık yürüyüş mesafesinin sizin için yakın yer anlamına geliyorsa. Uzak yer tanımının ise, yürüyerek 1 saatten uzak yerler için kullanılması gerektiğini düşünüyorsanız.
Couchsurfing kelimesinin ne anlama geldiğini bilmezken, bilinmez bir diyarda tanımadığınız birinin evinde kendinizi couchsurfing yaparken bulabiliyorsanız.
Televizyon izlemenin hayatınızda yeri olmadığında hem fikir olup, zaman kaybı olarak görüyorsanız. Televizyonla yakınlığınız gittiğiniz hosteldeki TV odalarında denk geldiğiniz filmleri izlemekten öteye geçmiyorsa.
Vize almak kelimesi sizin için ürkütücü değil de, keşfedilecek yeni bir yer için heyecan verici bir ilk adım olduğunu düşünüyorsanız.
Bir zamanlar kendinize küçük geldiğini düşündüğünüz evin, aslında gayet lüks ve gereğinden fazla büyük olduğunu artık anlıyorsanız. Bir gün eve döndüğünüzde gardırobunuzda meğer ne çok kıyafetinizin olduğunu anlıyorsanız.
Yemek saatleri sizin için sıradan bir yaşam aktivitesi iken, artık annenizin, ablanızın veya eşinizin yemeklerini deliler gibi özlüyorsanız. Bildiğiniz lezzetleri bulduğunuzda oradan ayrılamayıp restorana yerleşiyorsanız.
‘Günaydın’, ‘merhaba’, ‘şerefe’, ‘teşekkür ederim’ gibi kelimeleri birkaç dilde kullanabiliyorsanız.
Zamanla olan ilişkiniz ancak aylardan ve yıllardan hangisinde olduğunuz kadarsa, günlerden ne olduğunu artık unuttuysanız.
Evet, öyleyse siz bir sırtçantalısınız.
Küçük bir Avrupa turu yaptıktan sonra (sırt çantası ve couchsurfing ile trenlerde uyuyarak); asıl hedefim olan Asya turuna çıkmaya karar verdim, ancak bir kaç sene para biriktirmem gerekiyor ki 4-5 ay Güney Asyay’ı ve Avustralya’yı güzelce gezeyim. Çok güzel bir yazı olmuş, imrendim size.
Yazılarınızla daha çok kişiye ilham kaynağı olursunuz inşallah.
Benzer bir yazi bilgisayarimda da kayitli. Blogumda paylasmayi dusuniyordum bir sekilde okursaniz sizden kopyaladim sanmayin. Ayni seyleri yasiyoruz neticede 🙂 Hep aman nasil sirtcantasi ile gidiyorsun, eşyaların yetiyor mu diye sorduklarindan yazmak zorunda hissediyorum kendimi. Aynen sizin gibi 🙂 Turist ve gezgin olmak farklidir diye diye yoruldum zira.
Gezi ve gezi kültürü ile ilgili içeriklerin artması iyidir. Böylece daha çok seyahat ederiz, ön yargılarımızdan ve korkularımızdan arınırız. Dediğiniz gibi sırt çantalı gezi kültürü hakkında deneyimler benzer olacaktır. Sorulara cevap verin yazın elbette 🙂
Bilimum kafe, barlardan tuvalet kağıdı, ufak paket şeker, tuz, hostellerdeki poşet çayları stoklamak.
Elde telefon veya laptop ile sokaklarda bedava WiFi noktası aramak.
Bulduğu her akan suda kıyafet ve hatta kendini yıkamak gibi alternatifler de sayılabilir.
Bence bir sırt çantalının en büyük özelliği her şart altında uyuyabilme gücüdür.
Bayildim bu yaziya, okurken kendi seyahatlerimden cok tanidik kareler canlandi gozumde, ne guzel anlatmissin, kalemine saglik 🙂
Sevgiler
Şilan
Çok teşekkürler Şilan, sayende ben de aylar önce yazdığım bu yazıyı tekrar gözden geçirip editleme fırsatı buldum. İnsan griye dönüp de yazdıklarına bakınca bazen şaşırıyor; yazım hataları, ifade eksikliği, kurgu, imla hataları… Sayende, makaleyi biraz daha düzenlemem gerektiğini fark ettim, daha iyi oldu sanırım. Umarım okuyucular beğenirler.
Sevgiler
Yurtiçinde sırt çantam ve çadırımla nerelere gidebilir nerelerde konaklayabilirim yardımcı olun bildiklerinizi paylaşın lütfen.
Sırtçantanız ve çadırınızla dilediğiniz yere gidebilrisiniz. Kamp alanlarının çoğu Ege ve Akdeniz kıyılarında yer alıyor. Assos, Kuşadası, Davutlar Milli Park, Çıralı, Olympos, Datça civarı en güzel kamp alanalrına sahip yerler olarak aklıma geliyor. Aşağıdaki linkten de inceleyebilirsiniz.
tr.camping.info/t%C3%BCrkiye/kamp-alanlari
Çok özeniyorum size backpackerlar. Bunların hepsini yaşamak istiyorum !
Neden olmasın, oldukça eğlenceli değil mi? 🙂
Backpacker yaşam bana uzak görünüyor, aklımdan dahi geçirmemişim. Ben sırtçantalıları bulunduğum yerden takip etmekle yetinenlerdenim. Siz her nerede olursanız olun biz yanınızda sizi izliyor olacağız. Bu da az bir şey sayılmaz öyle değil mi? 🙂
Sırtçantalı gezgi kendine göre kültürü olan bir gezi ve dolayısı ile yaşam tarzı. Toplum olarak henüz bu kavrama pek de yakın sayılmayız ama bu tarz gezi, gelişmiş ülkelerde maddi durumu neredeyse ne olursa olsun lise sonrası-üniversite öncesi bir zorunluluk, gelenek gibi gençler tarafından uygulanıyor.
Ceplerine biraz para konuluyor ve uçak biletleri alınıp çocukalr en az 6 aylığına çocğunlukla 1 yıllığına şutlanıyor. Anadili İngilizce olmayan ülke vatandaşlarının çoğu Avustralya, Yeni Zelanda, Kanada ve Avustralya gibi ülkeleri tercih ediyor, diğerleriyse yolları nereye düşerse.
Hem dünyayı, hem insnaları, hem de kültürleri, hayatın zorlukalrı ve güzlliklerini görüp dolu dolu yaşanmış hikayelerle geri dönüyorlar. Ne güzel.
Bir çoğumuz belki gideniyoruz ama en azından gidip gazip görenleri takip ederek de bilgilerine ortak olabiliriz. Takipte kalın 🙂
Siz her nerede olursanız olun, biz yanınızda sizi izliyor olacağız! Sizlerin gezdiği yerlerde, sizlerle! Sevgiler.
İlk kez yurt dışına Paris’e ve turla gittiğimde garda gördüğüm backpackerlardan sonra bir daha otel yüzü görmedim . Hem ucuza özgürce geziyorum daha ne isterim ki!
Avustralya e Yeni Zelanda gibi ülkelerde doğan çocuk neredeyse sırtçantalı olarak doğuyor 🙂 Daha bebeklik çağlarındayken ya karavandalar, ya kampta ya da bir yurtdışı gezisinde. Biz ise yurtdışı ile çok geç tanışıyoruz ve çoğunlukla ilk tanışmamız tur vasıtasıyla oluyor ki benim de öyle sayılırdı.
Oysa ki dile takılmadan da kendi başımıza gezebilecek kapasitedyiz, tek gereken biraz bilgi, biraz özgüven.
Bu şartlarda demek ki ben de Sırtçantalı olma adayıyım 🙂
Sen şu ana akdar gördüğüm en iyi gezgin/blog takipçisi kişilerden birisin. Sendeki bu heyecanla iyi bir gezgin olacağına eminim.
Sanırım ben de Backpacker oldum. Allah’ım bu bi rüya olmalı. Yeni rotamı çizdim Eylül’de yola çıkıyorum. Avustralya(Sydney-Melbourne), Yeni Zelanda (Auckland-Christchurch-Wellington), Fiji(Şehirler Belli Değil), Papua Yeni Gine(Şehirler Belli Değil), Endonezya(Şehirler Belli Değil), Malezya(Şehirler Belli Değil) ve İstanbul.
Harika bir rota çizmişsin Gökhan. Ben Papua Yeni Gine’yi atlamıştım, pişmanım. Çok pahalıydı ve yalnız gitmek için güvenli olmadığı söylenmişti. Şimdi oraya yakın olsam hiç düşünmeden giderim.
Avustralya’da vaktin varsa Tazmanya’ya gitmeyi de ihmal etme. Avustralya’nın en güzel yerlerinden biriydi. Rotayla ilgili fikirlere ve bilgilere ihtiyacın olursa seve seve yardımcı olurum.
Abi gerçekten mükemmel olur, tavsiyelerine her zaman ihtiyacım var. 9 aylık bir sürem var rotama bir kaç yer daha ekleyebilirim. Bölgelerle ilgili bilgileride senin blogundan alacağım. Bu arada uzak rota blogumda yayınlamak için gezi yazılarını alıntı yapabilir miyim?
“İyi bir gezgin nereye gittiğini bilmeyen, mükemmel gezgin ise nereden geldiğini bilmeyen gezgindir”
bu sözü bir yerlerde okumuş çok beğenmiştim.
like a backpacker
Turist gittiği yeri, gezgin gideceği yer bilmez derler bir de 🙂
Tam üstüne başmıssın. Ben de bayan gezgin olarak birşeyler eklemek isterim;
Sütyenin ne olduğunu unutuyorsa, 3 gün aynı pantolonu giyip, çıkartığında bacakların sahra çölü gibi kurusa da hala kozmetiklere başvurmak aklına gelmiyorsa, yollarda kot pantolon giyen insanlar görünce şaşırıyorsan, çantanda yer kaplamasın diye güneş kremini atıp sinek kovucuyu bırakıyorsan, eve dönüşte işlevsel olmayan herşeyi gardrobundan atıyorsan sırtçantalısın.
Listeyi uzatmak mümkün, sırtçantalı deneyimi olanlar bunları okuyup normal kabul edebilirler, ancak henüz böyle bir deneyimi olmayanlar, bunları okuduktan sonra “bu gezi değil işkence” diye düşünebilirler 🙂
Çok güzel anlatmışsınız.. Yolunuz her daim açık olsun.
Birazdan 9 saatlik gece otobüsü yolculuğu yapacaım 🙂 Çok teşekkürler
Bir tanesi hariç hepsine evet diyenler de sanırım backpacker sayılır artık? Ama hala sınırda vize alabildiğim ülkelere girerken bile ödüm patlıyor bir sorun çıkacak diye.
Vize konusu şimdiye kadar, sanırım benim en az endişe ettiğim konudur. Tabi ki bu Asya kıtası için geçerli.
Eh bu durumda tescilli backpacker olunuyor sanırım :-)…
Sen zaten tescilli sırt çantalısın 🙂