Bundan tam 2 yıl önceydi (3 Ağustos 2010), cebimde Bangkok biletim Atatürk Havalimanı’ndaydım. O yolculuğa başlarken hayatımın bu kadar kökten değişeceğini bilmiyordum. Aklımda bir sürü şey vardı, öncelikli amacım dil öğrenmekti ve bu nedenle pasaportumda Yeni Zelanda öğrenci vizem ile birlikte yola çıkıyordum, okul ücretini ise çoktan ödemiştim.
Dünyayı merak ediyorsanız, sınırlı bir dil çemberindeki bilgi akışı size yeterli ve güvenilir gelmiyorsa, filmleri alt yazısız izlemek istiyorsanız, haberler dinlemek için açtığınız kanallardaki içerik 3.sayfa haberlerinden ibaretse, bir kitabı okumak için Türkçe çevirisini beklemek zorundaysanız, internette yabancı sitelerde gördüklerinizi anlamıyorsanız, birkaç portal dışında size kaliteli ve güncel, özgün içerik sunan site yoksa… yapmanız gereken şey İngilizce öğrenmektir ve ben de imkan ve fırsat bulmuşken bunu yapmaya niyetliydim.
Pattaya‘da bir dil okuluyla görüşmüş ve oradaki Amerikalı biriyle anlaşmış, hem hayatımın en uzun kesintisiz tatilini yapmış hem de Yeni Zelanda öncesi pratik yapma imkanı bulmuştum. Sonrasında ise 7 aya yakın Yeni Zelanda macerası başlamıştı. Yeni Zelanda’da 1 ay kesintisiz süren sırt çantalı gezi (backpacking) sonrası tüm hayatımın değiştiğini anlamıştım.
Aslında beni buraya getiren süreçler adım adım yaşanmıştı ve bu ilk uzun süreli sırt çantalı gezimde o kadar çok şey öğrenmiştim ki, tüm dünyam, geleceğim değişmişti. Öğrenmenin getirdiği o heyecana daha fazla uzak kalamazdım ve okul bitince olmam gereken yerdeydim; yollarda.
İlk fotoğraf makinem Rus yapımı Zenith’ti. 1985’li yıllarda, maddi acıdan çok zor şartlarda almıştım. Arıların peşinde koşturur, çiçeklerin başında saatlerce bekler, onların fotoğraflarını çekerdim. Şimdiyse elimde afili bir kamera dünyayı dolaşıyordum (3 Ağustos 2012).
Hayatımda sadece bir defa, tıka basa yediğim bir yemek yüzünden kusmuştum, neydi biliyor musunuz? Makarna, backpacker yemeği! 🙂 Makarnayı çok severim ve Yeni Zelanda ve Avustralya gezilerimde hayatımda hiç yemediğim kadar makarna pişirdim.
Facebook profilimin notlar bölümünde yıllar önce eklediğim yazıların içeriğine bakınca gülümsüyorum. Ahmet Telli, büyük aşklar yolculuklarda başlar ve serüvenciler düşer yollara diyor. Oruç Aruoba ise özlemek ve gitmek ile ilgili şiiri vardı. Orhan Veli ise Hürriyete Doğru şiirinde Git gidebildiğin yere diyordu. Bunları ve bunun gibi gitmek ve yolda olmak, yolculuk ile ilgili şeyler paylaşmışım.
Atlas, National Geographic, Voyager dergileri abone olduğum tek dergilerdi, çünkü uzakları anlatıyordu.
Hayatımdaki birçok olay ve süreçlerin, beni nasıl yola düşmeye hazırladığını anlayabiliyorum. Kısmette hayalleri gerçekleştirmek varmış.
Halil Cibran‘ın aşağıdaki dizelerinde kendimi bulduğum gibi, bana sıklıkla sorulan ne zaman döneceksin? sorusuna da en güzel cevabı veriyordu:
Evim der ki, “Beni bırakma, çünkü burada senin geçmişin yaşıyor.”
Yolum der ki, “Gel ve beni izle, çünkü ben senin geleceğinim.”
Ve ben hem eve, hem de yola derim ki,
“Benim ne geçmişim, ne de geleceğim var. Eğer kalırsam, kalışımda bir ayrılış vardır; gidersem, ayrılışımda bir kalış.”
Yalnızca sevgi ve ölüm her şeyi değiştirebilir.
Halil Cibran
Cover Foto: Tioman Adası, Malezya
3 Ağustos 2012
Hayatın ne getirip ne götüreceği belli olmuyormuş. Kimisine güzel şeyler, kimisine acılar getiriyor. Sizin için hep güzel geçsin. Takipteyiz.
Demek paraşütle de atladınız Kemal bey. Kuzum siz hiç bir şeyden korkmaz mısınız? Her akşam yürek mi yiyorsunuz, nedir bu işin sırrı? Bu arada kırmızılar da çok yakışmış size. 🙂
Halil Cibran’ın bu dizelerini duymamıştım, nasıl güzelmiş.. Olmayan Ferrari’mi değilse de kendi çapımda kariyerimi satıp bilinmeze daldığım bu günlerde hem bu dizeler hem de başka türlü hayatın mümkün olduğunu gösteren siz, bana umut, ilham ve cesaret verdiniz. İyi ki varsınız …
Yazılarınızı mutlulukla takip ediyorum. Her şeyin böyle kolayca gerçekleşmesi kendi açımdan da çok umut verici. Çok teşekkürler.
Halil Cibran’in bu dizelerini hic duymamistim daha once, nasil guzeller. Ben de aliyorum kendi yazilarimda, hayatimda kullanmak uzere izninizle..
Halil Cibran’ı ilk yıllar yıllar önce Deli adlı kitabıyla keşfetmiştim ve birçok kitabını almıştım. Belki zamanında yuakrıda bahsettiğim dizelerini görmüş geçmişimdir, ancak ne zamanki yolda olmak kavramı artık benim için farklılaştı, belki o zaman algıda seçicilikle tekrar fark edebildim.
Selam,
Yerinizde olmayi cok isterdim,kutlarim candan. Eger Kasim itibari ile süd amerikaya gitmeyi isterseniz ben hazirim. Sadece bana yol arkadasi olmanizi dilerim. Bol yolcuklar dilegiyle, Almanya’dan Saadet.
Merhaba Saadet, Kasım gibi Nepal-Hindistan’da olma ihtimalim var. Rüzgar nereye savuracak bilmiyorum ama her an herhangi bir yerde olabilirim. Almanya’da neredesiniz? Güney Amerika’da ne kadar kalmayı planlıyorsunuz?
Selam,
simdi tesadüfen cevabinizi gördüm, direkt mail göndeririseniz cok iyi olur. Süd Amerika’da 3 ay ins,daha uzun olur. Vallahi sizin gibi seyhat delisi bir arkadsim olsa ömür boyu dünyayi gezerim, sizi hic rahatsiz etmem. Ben Düsseldorf yakinlarinda M.Gladbachtayim. Dün Latvia’dan döndüm,bekleri. Kontaktigi kaybetmiyelim, belki bi gün biyerde karsilasiriz. iyi yolculuklar size. Saadet
Mutlu yıl dönümleri.. 🙂
Çok teşekkürler 🙂