Dağların zirvesinde 3 bin metrede uzayıp giden bir bozkır düşünün, yanı başında zirvesi karlarla kaplı dağlar ve dağların arasında, zirvede parlak, kristal bir göl. Burası Kırgızistan‘ın ikinci en büyük gölü Song Kul Gölü. Hava muhtemelen insanın derisini kesiyormuşcasına soğuktur, ama etrafta hiçliğin getirdiği bir dinginlik, medeniyetten uzak bir ferahlık var. Çoğunluğu toprak yollardan geçilerek ulaşılan, yılın 8 ayı kapalı, kuş uçmaz, kervan geçmezmiş gibi duran bir yer. Cep telefonu çekmiyor, elektrik jeneratörden elde ediliyor. Deniz seviyesinden 3016 metre yüksekte tertemiz bir hava soluyorsunuz. Belki üşüyorsunuz ama üşeminin de güzel olduğunu hissediyorsunuz.
Son Göl ya da Kırgızca yazılışıyla ‘Song Kul’, 18 km genişliğinde 29 km uzunluğunda ve 13 metre derinliğinde ve doğayı koruma alanı ilan edilmiş bir bölgede yer alıyor. Göle erişim sadece Haziran-Eylül arası mümkün.
Göle araçla Koçkor veya Naryn üzerinden ulaşım var. A5365 numaralı çoğu toprak olan yolu takip edince sizi göle kadar ulaştırıyor. Öğrendiğim kadarıyla Koçkor’daki bazı acenteler, araç başına 80-100$ arası bir ücrete göle ulaşımı ve dönüşünüzü sağlıyorlar. Yine atlı geziyle göle çıkıp yurtlarda kalacağınız geziler de organize edebiliyorlar. Trekking rotasını takip edip göle gidiş ve oradan araçla geri dönüş aktiviteleri de var. Başkent Bişkek’ten bu bölgeye turlar düzenleyen çok sayıda seyahat acentesi var, onlar aracılığıyla da gidilebilir.
Ben haziranda gölü ziyaret ettim. Kırgızistan’ın aktiviteleriyle ünlü Karakol şehri sonrası, Song Kul gölünün güneyinden ilerleyerek ilginç kaya oluşumlarıyla Fairy Tale Kanyonu’nu gördük. Ülkenin çok değerli gölü Issık Gölü kıyısında yer alanAlmalı Yurt’da öğle yemeğimizi aldık. Kalmak için de gayet güzel bir yer. Airbnb üzerinden rezervasyon kabul ediyorlar. Ertesi gün Yurt çadırlarının nasıl yapıldığına dair bir gösteriyi izledikten sonra, devamında Kırgızların ünlü Kartal ile avlanma geleneği Salburun gösterisini izledik.
Rotamızı takip ederek Song Kul’a doğru devam ettik. Göle erişmek için biraz zahmet göstermeniz gerekiyor. Kockor’dan Song Kul’a giderken enfes coğrafyalardan geçiyorsunuz. Etrafı karlı dağların sarmaladığı uzun bozkırlar, büyük hayvan sürüleri, çorak topraklar, derin vadiler, nehirler… Sonrasında rakım yükseldikçe sis ve bazen de bazı noktalarda karla birlikte yolculuk yapıyorsunuz, haziranda bile! Göle yaklaştıkça tekrar yemyeşil meralar ve otlaklar önünüze seriliyor.
Zengin bir bitki örtüsüne sahip olan bölgedeki gür otlaklarda inek, koyun ve at sürüleri dolaşıyor. Kırgızistan kültüründe önemli yeri olan atlar her yerde özgürce dolaşıyor. Kırgızistan ekonomisinde tarım ve hayvancılık önemli bir yere sahip. Yüksek dağlarla kaplı Kırgızistan’da ülke yüzölçümünün %7’si tarıma uygun, ancak hayvancılığa elverişli otlak alanların oranı %44’ü geçiyor. Bu da birçok yerde otlaklarda otlayan hayvan sürüleriyle karşılaştığınızdan yol boyunca çok iyi fotoğraf kareleri yakalayabileceğiniz anlamına geliyor.
Kırgızistan’ın bu en büyük doğal tatlı su rezervinin yanı başında konaklayabileceğiniz bir yurt var. Doğanın çetinliğinine zıt oldukça modern ve konforlu. Telefon sinyalinin olmadığı bu ıssız topraklarda bile kısmen de olsa modernite uğramış. Jeneratör ile elektrik sağlanıyor. Kırgızistan’da gördüğüm en modern taşra tuvaletlerine sahip.
Yurt çadırları ise genelde 2 veya 3 kişilik. Yerden yüksekteki yataklarda uyku tulumları var. Bu soğukta yorgan fayda etmez çünkü. Yurt çadırında sadece 2 defa ücretsiz yakılabilen bir de soba var. Yanınca içerisi çok sıcak oluyor, hatta dayanılmaz sıcak ama elbette etkisi çok da uzun sürmüyor. Dışarısı ise gece fena soğuk bir hale geliyor. Hele rüzgâr da varsa insanın kemiklerini delen cinsten, en azından benim gibi kolay üşüyen biri için öyleydi. Haziran öncesinde ve Eylül sonrasında gölün yanıbaşına kurulmuş bu yurtta konaklama imkânı maalesef yok. İklim şartlarından dolayım ulaşım mümkün olmadığından yurt kapatılıyor ve sahipleri de şehre dönüyor.
Biz geldiğimizde ata binmeyi de planlıyorduk ama yağmurdan dolayı bunu gerçekleştiremedik. Hava kısmen güneşliyken Song Kul’a gidip dokundum. Beklediğim kadar soğuk gelmedi, oysa ki etrafında dev buz kütleleri vardı. Dingin ve yeşil coğrafyanın neresine bakarsanız bakın fotoğraflama veya uzun uzun izleme arzunuz kabarıyor. Daha uzun kalmak isterdim doğrusu.
Kırgızistan’da gezilecek ve görülecek çok yer var. Yeşil ve güvenli başkenti Bişkek, ülkenin turizm merkezi sayılan Issık Göl; Issık Gölün kuzey kıyısındaki turizm şehri Çolpan-Ata; ekoturizm açısından tam bir cennet Karakol; UNESCO listesindeki tarihi Balasagun Şehri ve Burana Kulesi; kırmızı kumtaşı kayaçlarının oluşturduğu ilginç renkleriyle Skazka Kanyonu; atların, sığırların, koyunların otladığı muazzam bir bozkırın zirvesinde karlı dağların arasında kristal gibi parıldayan Son-Kul Gölü ülkede gördüğüm etkileyici yerler oldu. Orta Asya’nın en eski halklarından Kırgızları da çok sevdim. Kırgızistan’a mutlaka tekrar gitmek istiyorum. Siz de fırsatını bulunca, kitlesel turizmin getirdiği bozulmanın henüz uğramadığı bu ülkeye gidin.
Bayıldım fotoğraflara Kemal abi. Kan çekiyor 🙂