UNESCO Mirası Ohri Gölü, Makedonya

Ohri Gölü, Makedonya’nın, manevi, kültürel ve turizm merkezi Ohrid şehrindeki aynı isimli enfes bir göl. Ülkenin olağanüstü bir geçmişi ve şaşırtıcı doğal güzelliklerinden sadece bir tanesi. Gölü sarmalayan dağların gölün yeşile çalan berrak sularında bıraktığı izlerin seyrine doyum olmuyor.

Balkanlar’ın kalbinde, Makedonya ve Arnavutluk arasında yer alan Ohrid Gölü, Avrupa’nın en eski gölü. Göl alanının yaklaşık üçte ikisi Makedonya’ya, üçte biri de Arnavutluk’a ait. UNESCO tarafından 1979’da Dünya Mirası ilan edildiğinde ve NASA’nın Titan’ın göllerinden birine Ohri’nin adını vermesinin ardından gölün önemi daha da vurgulanmış.

Makedonya’nın en popüler tatil beldesi olan Ohrid, Üsküp’ten yaklaşık 3,5 saat kadar uzaklıkta, güneyde, Ohrid Gölünün hemen kıyısında yer alıyor. Hem gölün hem de bu manastırın UNESCO Dünya Mirası Listesinde yer alması hiç de şaşırtıcı değil.

İddia edildiğine göre bir zamanlar Ohrid Gölünün çevresi boyunca, her biri yılın 1 gününü temsil eden 365 tane kilise varmış ve bu yüzden insanlar burayı Avrupa’daki Kudüs gibi görüyorlarmış. Dindar olsanız da olmasanız da bu gölü görüp kutsal bir tarafı olmadığına inanmak güç.

Tüm yıl boyunca doğal güzelliği görülebiliyor olsa da yaz ayları en fazla ziyaret edilen ve en kalabalık olduğu zaman. Aralık ayında sahil boyunca yürümek ve gün batımını izlemek adına biraz soğuk olsa da ben keyfini çıkardım.

Ohri Gölü, Makedonya

Ohri Gölü, 349 km kare büyüklüğüyle Makedonya’nın en büyük gölü. Dünyanın hem en eski hem de en derin göllerinden biri. Tam 2,6 milyon yaşında. Balkan coğrafyasının ise en büyük ikinci gölü. Avrupa kıtasındaki göller arasında ise büyüklük bakımından 36. sırada yer alıyor. Gölün uzunluğu 30,4 km, genişliği ise 14,8 km.

Dünyanın en eski göllerinden birisi olan Ohrid, 4 milyon yıl önce tektonik hareketler sonrası, kireçtaşı kayalıkları üzerinde oluşmuş. Baykal Gölü ve Tanganyika Gölü ile benzer doğal özelliklere sahip göl, 289 metre maksimum derinliği ile, tüm Balkan Yarımadasının da en derin gölü.

Göl, deniz seviyesinin 695 metre yükseklikte yer alıyor. UNESCO Listesine 1979’da giren göl, kenarına kurulu 3 şehirden Ohri ve Struga Makedonya içinde, Pogradec ise Arnavutluk sınırı içerisinde yer alıyor. Bu şehirlerin dışında birçok küçük balıkçı köyü göl çevresine serpilmiş.

Dağlık bir bölgede yer alan gölün etrafı da dağlarla çevrili. Ohri şehri, Ohri Gölünün doğu ucunda Struga ise batı ucunda yer alıyor. Her iki şirin Makedonya kenti, Ohri Gölünün hemen kuzeyinde bulunan görkemli Galiçya Dağları eteklerine kurulmuş.

Göl kıyısında 130 binden fazla insan yaşıyor. Bunların 88 bini Makedonya, 43 bini de Arnavutluk tarafında. Ohri Gölünün toplam 87,53 km olan kıyı uzunluğunun Makedonya 56,02 km’sini, Arnavutluk ise 31,51 km’sini almış. Göl üzerinde bir tane bile ada yok.

Makedonya’nın üç tektonik gölünün en büyüğü ve en güzel olanı olan Ohri Gölü 30 kilometre uzunluğunda ve 288 metre derinliğinde. Şaşırtıcı derecede temiz ve berrak suları, dağ ayarlarının sakin durgunluğu ile birlikte, tarih öncesi çağlardan beri ziyaretçileri büyülemeye devam ediyor.

Ohrid Gölü’nü bu kadar özel yapan şey ise hem yer altı hem de dağlardan gelen suyla beslenmesiyle kristal berraklığındaki sularının her 10 yılda bir tamamen yenilenmesi. Göl ortalama 2, 600 km karelik bir alanı suluyor. Sularının yaklaşık olarak yarısını doğu kıyılarındaki yeraltı kaynaklarından geliyor.

Suların %25’i yağış ve içine boşalan akarsular ile temin ediliyor. Suların %20’sinden fazlası 10 km uzaklıkta ve gölün kendi seviyesinden 150 metre daha yüksekte bulunan Prespa Gölü’nden geliyor. Yüksek irtifaya bağlı olarak Prespa’dan Ohri’ye gelen su Galiçya Dağlarının arasından bir çok yerden geçiyor.

Ohri Gölü suları, içinde yaşayan canlı türleriyle de ilgiyi ve incelenmeyi fazlasıyla hak ediyor. Gölün ekosisteminde bu yöreye özgü ve dünya çapında öneme sahip 200’den fazla tür var. Gölün bitki ve hayvan türlerinin çoğu endemik ve Ohri’ye özgü.

Bunlardan en ünlüsü letnica ve belvica adında iki tür Ohri alabalığı. Diğer benzersiz Ohri canlıları da iki tür yılan balığı ve Ohri incisi yapmak için kullanılan inci balığı. Bu değerli mücevher nesilden nesile aktarılmış gizli bir yöntemle üretiliyor.

Üçüncü dönemin (2-4 milyon yıl önce) benzersiz bitki örtüsü ve faunası ile Ohri, Avrupa’nın en büyük biyolojik rezervlerinden biri. Gölde 200’den fazla eşsiz ve endemik türler yaşıyor. Göl kıyısındaki sazlık ve sulak alanlar, yüzlerce tepeli pelikan, pasbaş ördek, kuğu, benekli kartal, ve imparator kartal gibi nadir ve tehdit altındaki türler olmak üzere, bir çok su kuşları için kritik yaşam alanı sağlıyor.

Kuzey Makedonya karayla çevrili olduğundan, yerel halk güneşlenmek ve gölde yüzmek için yaz aylarında Ohri Gölüne akın ediyor. Kasaba gerçekten turistik olsa da yerel havasını korumayı başarmış. Ohri’yi yaz aylarında ziyaret ediyorsanız, gölde yüzme fırsatını bir noktada kaçırmayın.

Şehir merkezinde göle girilebilecek birkaç yer olsa da bunlar kalabalık ve kum veya dinlenmek için uygun bir yer yok. En iyi plajlardan bazıları Sveti Naum‘un hemen yanında veya şehrin güneyindeki uzun sahil şeridinde yer alıyor. Ancak bu yerler yürüyerek ulaşılamayacak kadar uzak.

Labino Beach, Ohrid iskeleden güneye yürüyerek yaklaşık 20 dakika uzaklıkta yer alıyor. Kaneo Kilisesi‘ne yakın. Voena Beach de yürüyerek ulaşılabilecek bir noktada. En iyisi Sv. Naum tekne turuna katılıp, manastırı gezdikten sonra Sv. Naum’daki plajda gölde yüzmek.

Antonio Misafir Evi, biraz huzur ve sessizlik arayanları memnun edecek nitelikte. Merkezden yürüme mesafesinde ve Struga yada Üsküp’e giden otobüs terminaline çok yakın. Di Angolo Guesthouse diğer bir alternatif. Şehrin kalbinde, tek yatak, veya bir kaç yataklı oda kiralanabiliyor. Ohrid Gölü’ne çok yakın bu yerde 3 gün kaldım.

Misafir evinin resepsiyonu, alt kattaki nefis pizza salonunun içerisinde yer alıyor. Akşam yemekleri için burada pizza yemek doğru bir tercih olur. Kış aylarında giderseniz de şömine başında bir yer kapmaya bakın.

Ohri Gölü‘nün bulunduğu Makedonya’nın hiç kuşkusuz en güzel şehri Ohrid, iyi korunmuş eski şehir bölgesi, Orta çağ dönemine kadar uzanan hisarları, kiliseleri, manastırları ve eski camileri ile her yıl binlerce turisti kendine çekiyor.