Güney Asya’da yolda olmak gerçekten yolda olmaktır. Güney Asya’da yolda olmak sadece bir taşıma aracıyla yolları aşmak değil yolları yaşamaktır, ilginç bir deneyimdir. Deneyimi ilginç kılan hem taşıma araçlarının özellikleri hem de toplu taşıma olayına olan bakışlarıdır.
Laos’da altmışlı yıllardan kalma, pencereleri olmayan, traktör gürültüsünde çalışan otobüslerle 200-300 kmlik yolları aşmak 15 saatleri bulabiliyor. VIP olarak alınan biletle yapacağınız aracın bizim eski belediye otobüslerinden farklı olmadığını görünce şaşırmamak gerekir. Bu yolculuklarda araçların arıza veya lastik patlamasıyla yolda kalması ise sürpriz değildir.
Bozuk ve virajlı yollar nedeniyle planlanan yolculuk süresi tahmin edilenden çok daha uzun sürebiliyor. Bu uzun yolculuk süresince otobüs yol üzerine kurulmuş birçok küçük pazarda durur ve herkes atıştırmalık bir şeyler alır. Yine bir molada herkesin otobüsten bir anda inip yol kenarına çömeldiklerini görürsünüz, ihtiyaç molasıdır o.
Tayland, Malezya ve Singapur gibi gelişmiş ülkelerde gelişmiş bir toplu taşıma ağı varken, geri kalanında toplu taşıma daha çok turist taşımak anlamına geliyor.
Şehir içi ulaşımında kullanılan tuktuk (motosikletlerin çektiği karoserli araç) ve sürücülü motosiklet en sık kullanılan pratik ve hızlı toplu taşıma araçlarıdır. Çoğunlukla 1$ civarındaki bir parayla birçok yere kolaylıkla ulaşımınızı sağlar. Özellikle trafiğin yoğun olduğu saatlerde bu tür taşıma araçları bolca egzoz solumak anlamına geliyor. Kamboçya ve Endonezya’nın Bali Adası gibi yerlerde her köşe bu motosiklet sürücüleri tarafından tutulmuştur. Sokakta yürüdüğünüzde bu sürücüler transport transport diye size seslenir.
Malezya ve Tayland gibi yoğun turist ziyareti alan ülkelerde ise VIP olarak adlandırılan, içerisinde LCD TV’si ve tuvaleti olan otobüslerle uzun yollar konforlu olarak aşılabilmektedir. Tropikal iklime sahip bu ülkelerde, en yüksek seviyede çalıştırılan klimaları olan bu otobüslerin içleri, bildiğimiz tipik bir dondurucudan farklı değildir. Bunu aklında tutmak gerekiyor, kendinizi şortlu, askılı tişörtlü kış mevsiminde hayal edin, öyle bir şey. Bu otobüslerin bazılarında polar battaniye servis edilir. Böylesi yolculuklarda, giyilebilecek uzun kollu bir şeyler yoksa sarong türü şeyler kullanmak oldukça pratik olabilir.
Bangkok, Jakarta, Singapur, Manila ve Kuala Lumpur gibi devasa nüfusa sahip başkentlerde gelişmiş bir metro ağı bulunuyor. Manila ve Kuala Lumpur’da sadece kadınlara ayrılmış vagonlar vardır. Kuala Lumpur’daki dinsel nedenlerle haremlik selamlık olarak ayrılmışken, Manila’daki ise güvenlik için yapılır. Bangkok ve Singapur Metrosu ise oldukça lükstür. Herkesi başı öne eğik seyahat eder, çünkü ellerinde akıllı telefonlar vardır. Singapur gibi yerlerde bu başı önde olma durumu metro çıkışı da devam eder; ellerinde akıllı telefonlarıyla, özürlüler için yapılmış, kabarık hazırlanmış işaretli yolu takip edip, önüne bakmadan yürümek gibi yetenekler bile geliştirmişler.
Endonezya’da ise uzun yol için otobüse binmek hayati bir risk almakla eşdeğer anlamına geliyor. Hem yol hem trafik, hem de araç şartları düşükken, hayret verici bir şekilde o yolda akıp giden aracın rallide olduğunu hissedersiniz. Bir PC oyunun içerisindesinizdir, karşıdan gelen araçla kafa kafaya girmeyi beklerken ilginç bir iletişim frekansı oluşturmuş sürücüler son saniyelerde anlaşıp birbirine yol verirler.
Hani o son saniyede ne olur? diye tahmin sorsak çoğunuzun cevabı ölücez olur, evet ciddiyim, abartmıyorum. O sıcaklarda dirseğinizin bile otobüsten dışarı sarkmasından ürkersiniz, öyle bir şey işte. Uyumak mı? Uykunuz varsa da kaçar zaten, Hele yanınızda birlikte yolculuk ettiğiniz arkadaşınız varsa yol boyunca şoförünüzün aldığı riskleri ölçmek ve konuşmakla geçer tüm yolculuk.
Endonezya’da yolların tümü yerleşim yerlerinin içerisinden geçer, diğer bir bakış açısıyla tüm yerleşim yerleri yollar boyunca dizilir. İstanbul’dan aracınızla yola çıkıp Ankara’ya kadar olan tüm yolların tipik bir şehir içi trafiğine sahip olduğunu düşünün, üzerine bu yola tabi binlerce motosiklet sürücüsünü serpiştirmeyi unutmayın. Tabi evlerin önünden geçiyor olacağınızdan, bu yolu kullanan yayaları, inekleri, tavukları unutmamak gerek. O nedenle böylesi yerlerde birkaç saatlik yolları, saatlerle değil de günle aşılıyor.
Dünyanın bu coğrafyasında saat kavramı bildiğimiz saat gibi işlemiyor olmalı ki kimse verilen hareket saatine uymaz. Biletinizin üzerinde sabah 8 yazıyor olabilir, ancak aslında saat 10 anlamına geliyor olabilir. Feribotunuzun biletinde sabah 09 yazıyordur ama feribotunuzun öğleden sonra ancak 3’te gidebildiğine şahit olabilirsiniz. Buna güvenerek zamanlama planı yaptıysanız, hele de bağlantılı uçuşunuz varsa yandığınızın resmidir. O yüzden Asya’da yolda olmak uçağınızı kaçıracağınız anlamına gelmesini istemiyorsanız, uçuş tarihinizden 1 gün önce orada olmakta fayda vardır.
Çok da kafaya takmamak gerekiyor, trafik çoğu yerde size deli akıyor gibi gelse de yaşam yavaştır burada, keyfini çıkarın.
Güvenli yolculuklar.
Aslinda sorum cok farkli, belki sizinkisi gibi bir rotada yolculuk benim gibi bir anne icin uzak, fakat ben yolculuktan ote, diger kulturleri ogrenmek adina bir anneye klavuz olabilecek soru sormak istedim fakat uygun bir kategori bulamadim. Bu yuzden gelenek gorenek diye bir baslik sectim. Bu siteyi illaki yola cikacaklar veya yoldakiler icin degil ama kendisini yolda hissedenlerinde okuduklarini animsatmak adina
Geleyim soruma; ulkemizde cocuklarin aksam yataga yatma saatleri simdilerde bir kampanya ile aksam 9.30’a alindigini duydum. TV de onemli adamlar cocuklari yataklarinda olmalari konusunda uyariyor. Oysa biz 2 yasindaki oglumuza yaz veya kis olmasina bakmaksizin aksam 7`de uyumasi icin ortam yaratiyoruz (banyosu, kitap okuma isi bitmis oluyor), oglumun bu duzeni cevre ve komsularca hep elestiri konusu oldu. Kimbilir oglumun babasi bir Turk olsaydi belki bende aksam 9`a kadar bizimle delirmiscesine salonda kostururken, birbirinden beter haberler ile ulke ve gundemimizi ogrenmesine izin verirdim (ASLA)
Ya senin bulundugun aile ortamlarinda durum nasil di? cocuklar nasil yetistiriliyor, neler onemseniyor, ogretiliyor ve disipline ediliyor du? Yolculugun cok disinda ama yolundakilere dair bir soru, yatma saat degil aslinda asil ogrenmek sitedigim, birey olarak cocuklarin nasil yetistirildigi sorum. Bu sonraki yolcularin kimlerle karsilasagina dair on bilgi
Tesekkurler okudugunuz icin.
Bu soruya kendimden emin yeterli cevapalrı verebilecek kadar gözleme sahip olamadım ne yazık ki. Yeni Zelanda ve Avustralya gibi ülkelerde çocuklar sakin, sanki enerjileri alınmış gibi. öyle delicesine bağırıp çağırmalar, oradan oraya koşuşturmalar yok, sanırısınız her biri birer erişkin gibi.
Ancak Asya’ya adım attığınızda zaten her şey değişiyor, herşey! Tatlar, renkler, kokular, sesler, doğa ve tabi insanlar. Asya’da çocuk olmak demek sokakta olmak demek. Üstü başı toz toprak kir içerisinde olmak demek, aç kalmak demek, çalışmak demek… Ancak nerede olursam olayım; ister metropolde, ister kasabada, ister uzak bir köyde, ormanda.. çocuklar hep gülmesini, gülümsemesini biliyor. Öyle çocuklar üzerinde katı bir kural yok, doğrusu zaten hayatlarında bizim bildiğimiz kurallar yok. diledikleri zaman uyuyorlar.
Köy gibi yerlerde hayat yorucu, tüm köy erkenden uykuya dalıyor ve sabahaın ilk ışıklarında çocukalr da ebeveynleri gibi uyanıyor. Her zaman onların dayapması gereken bir iş mutlaka vardır. Asya’da çocuk olmak hem çok eğlenceli hem çok zordur. eğlencelidir çünkü modern dünyanın dayattığı yaşam tarzı ve kurallar yoktur. Kendi eğlencelerini kendilerini yaratacak kapasitedeler, onlar için biraz çamur, bir çomak, bir hayvan veya yağmur eğlence kaynağı olabilir. Zordur, çünkü yaşam şartları zordur, yoksulluk zordur, aç kalmak zordur, taciz edilmek, çalıştırılmak, bazen yok sayılmak zordur.
Ancak kesin diyebileceğim şu var ki Asya insana gülümsemesini öğretir, Asyanın çocuklarından yükselen kahkahanın rengi bizim bildiğimiz kahkahanın renginde bir sorun olduğunu düşündürtür.
Çocuklar için hangi kuralalr mı doğru? 7’de veya 9’da yatmaları mı? Doğrusu hiçbir fikrim yok. Belki de diledikleri zaman uyumalı, diledikleri zaman uyanmalılar. İnsanın insana müdahalesi yüzyılın sorunudur ve bu sorunu daha bebeklikten itibaren yaşıyoruz.
Siz bildiğiniz gibi yapın Dünyanın düzeni bu galiba. benim fikirlerim düzene uymaz gibi. Asya’nınkiler ise dünyanın bu tarafına hiç mi hiç uymaz.
Gūzelliklerle hayatımıza renk katıyorsunuz.
Sizi seviyoruz…. 🙂
Sevgili Kemal, sadece fotoğraf çekmek yetmiyor, sadece yazmak da yetmiyor… Gönülden çekilen fotoğrafa yürekten dizeler eklemek gerekiyor ki bu fotoğraflarda da bu var… Fotoğrafı çektiğin sıradaki o muhteşem hisler izleyiciye her pikseli ile ulaşıyor…Emeğine sağlık…
Ne güzel anlatmışsınız! Tatilini nerede kalacağı belli olmadan çadırıyla yola çıkan biri olaraktan, Güney Asya’da yolda olmayı, bu anlattığınız heyecanları yaşamayı nasıl da isterdim. Farklı kültürler, farklı tatlar, farklı lisanlar… Ne kadar da cezbediyor insanı! Uzun süren yolculuklar kimin umrunda? Yeni heyecanlar tatmak bi başka.
Bir şeyi açık yüreklilikle belirtmek isterim ki; yazılarınızı ve deneyimlerinizi okurken cesaretim ve yolda olmaya olan tutkum, bin kez daha arttı. Arada talihsizlikler de yaşansa, bütünsel anlamda yolda olmanın verdiği hazdan, kendimi alıkoymanın haksızlık olacağı fikri, daha da sağlamlaştı.
Güneydoğu Asya çok sıcak samimi insanların ve harika bir tabiatın olduğu bambaşka bir yermiş. Bu güzellikleri ve paylaşımları gördükçe harekete geçme zamanının geldiğini anladım. Dediğiniz gibi biraz cesaret.
ilginç bır deneyım olacak. En cok gıtmek ıstedigim yerlerden.
Ne işle ugrasiyorsunuz? Dünyayı gezecek parayı nereden kazandınız?
İşsiz, güçsüz ve özgürüm Hakkında
Parayı nasıl kazandım CV
Finansmanı Nasıl Sağlıyorum? Para Para Para
Expensive and unreliable in Auckland, but walking is free…….. 🙂
The best way is biking and walking, yes right, free too.
Japan has women only train carriages as well. It’s to protect them from unwanted male attention! 😉 Also, in Japan public transport runs exactly on time. If you are 30 seconds late, you will have missed your ride, it is that reliable! I’ve never experienced anything like it anywhere else in the world, they care so much about running on time.
In Australia and your country New Zealand have nice on time public transport as well Charlotte, but expensive