Fatih Camii, Fatih Sultan Mehmet tarafından, İstanbul‘un 7 tepesinden biri üzerine, 1463 ile 1470 yılları arasında inşa edilmiş ve 1470’te ibadete açılmış, kentin en değerli yapılarından biri. Bizans’ın Ayasofya’dan sonraki 2. kutsal tapınağı olan Havariyun Kilisesi kalıntıları üzerine yapılan bir yapılar topluluğu olan Fatih Camii Külliyesi 16 medrese, darüşşifa, tabhane, imarethane, kütüphane ve hamamdan oluşuyor.
Tarihçiler, İstanbul’un fethi ile bir imparatorluk haline gelen Osmanlı İmparatorluğu’nu Yeni Roma olarak da adlandırıyorlar. Fatih zaman zaman yazışmalarında kendinden ‘Yeni Roma İmparatoru’ ya da ‘Roma’nın Yeni İmparatoru’ olarak bahsederdi. Fatih’in camiinin yapılmasını istediği yer aslında Roma İmparatorlarının nekropolü, yani mezar alanıydı.
Kendisini Yeni Roma’nın İmparatoru olarak gören Fatih’in de bu nedenle camisinin oraya yapılmasını ve diğer Roma İmparatorlarının yattığı yerde mezarının olmasını istediği söyleniyor. 1509, 1557 ve 1754 depremlerinde ciddi zarar gören yapının günümüzdeki hali 18.yüzyıldan kalma.
Fatih Camii, İstanbul
Fatih Camii, Osmanlı padişahları ve ailesi tarafından yaptırılan ve ‘sultan camileri’ anlamına gelen ‘selatin camileri’nin, İstanbul’daki ilk örneği. Çoğunlukla seferlerden elde edilen ganimetlerle yapılan selatin camilerinden Fatih Camii, İstanbul’un dördüncü tepesinde, günümüzün Fatih ilçesinde bulunuyor.
Bugün yine Fatih’te yer alan Şehzadebaşı Camii ile aynı hizada bulunan camiinin mimarı ise Atik Sinan olarak bilinen Sinaüddin Yusuf bin Abdullah. Plan olarak anıtsal bir biçimde yapılan, merkezi kubbesi iki fil ayağı ile iki sütun üzerine oturtulan caminin 26 metre çapındaki kubbesi, bir yüzyıl boyunca en büyük kubbe niteliğini korudu.
Depremlerden gördüğü hasar nedeniyle II. Beyazıt, III. Mustafa tarafından inşa edilen ve II. Mahmut tarafından da havuzu yaptırılan Fatih Camii, en son 17 Ağustos 1999 Marmara depreminde de büyük hasar gördü. Zemininde kaymalar nedeniyle 2008’de Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından, zemin güçlendirme ve restorasyon çalışmaları ile bugün kısmi olarak ibadete açık bulunuyor.
Caminin 19. yüzyıla kadar tek şerefeli olan iki minaresine, bu yüzyılda birer şerefe daha eklenerek minareleri yükseltildi. 29 Ocak 1932‘de ilk Türkçe ezanın okunduğu Fatih Camii’nin bezemelerinde barok tarzının etkileri görülüyor.
Caminin ilk inşasından bugüne, sadece şadırvan avlusunun 3 duvarı, şadırvan, tac kapı, mihrap, birinci şerefeye kadar minareler ve çevre duvarının bir kısmı kalmış olsa da camii içindeki avizenin üzerinde asılı seramik toplar halen duruyor.
Öyle ki bunlardan bazıları eskiden olduğu gibi kurutulmuş deve kuşu yumurtaları. Bu yumurtalar, insanların alamadığı ama çeşitli böceklerin alabilecekleri şekilde bir koku yayarak örümcek, örümcek ağları ve diğer zararlı böcekleri camiden uzak tutuyor.
Başta Fatih Sultan Mehmet’in türbesi olmak üzere, Osmanlı tarihinin birçok önemli isminin mezarının bulunduğu külliyede, Fatih’in eşi ve II. Bayezid’in annesi Gülbahar Valide Sultan’ın mezarı yer alıyor.
Sadrazamlar, şeyhülislamlar, müşirler, pek çok ilim adamının mezarları ile bir Osmanlı protokolü mezarlığı görünümündeki külliyede, pek çok devlet adamı ve ilmiye mensubunun da naaşı yer alıyor.
Fatih Camii nasıl gidilir
Fatih ilçesinde, Fevzi Paşa Caddesinin Haliç yönünde uzanan cami ve külliyeye ulaşım için Eminönü yönünde çalışan ve Yavuzselim durağından geçen otobüsleri kullanabilirsiniz. Bunun için önce Eminönü’ne gelip buradan hareket eden otobüsleri kullanarak kısa sürede camiye ulaşmanız mümkün.
Özel aracınızla gelmeyi düşünüyorsanız da Karaköy yönünden Galata Köprüsünü geçip, Haliç kıyısından Atatürk Bulvarı’na bağlanıp buradan Fevzi Paşa Caddesi’ne çıkmanız gerekiyor. Tabelaları takip ettiğinizde yapıya kolayca ulaşabilirsiniz.
Fatih Camii Külliyesi’nin önemli elemanları olan medreselerden, günümüze ulaşan 8’i bugün öğrenci yurdu olarak hizmet veriyor. İstanbul’un bu değerli tarihi dokusu, zamana meydan okumaya devam ediyor.