Bir kanyonda gizlenmiş Antik Petra Kenti, Ürdün‘ün dünyaca ünlü tarihi turizm merkezi. El-Deir Manastırı, Petra’da MÖ 1. yüzyılda kayalara oyularak inşa edilen en görkemli yapı. 50 metre genişliğinde, 45 metre yükseliğindeki manastır, geçmişte bölgede yaşayan putperestlerin tapınağıydı.
MÖ 1. yüzyılda bir Nebati mezarı olarak inşa edilen manastır adını Bizans Döneminde kilise olarak kullanıldığı zamandaki iç duvarlarına oyulan haçlardan alıyor. Manastır Petra’daki en büyük anıtlardan ve ayrıca ana kapıya en uzak noktalardan biri. Deir Hermit’in Hücresi olarak bilinen mağaradan bu ismi alıyor ve kimse bu ismin nereden geldiğini tam olarak bilmiyor.
Petra merkezin kuzeyindeki El-Deir Manastırı’na ulaşmak için 800 basamaklı bir merdiveni çıkmak gerekiyor. Yaklaşık 1 saatlik tırmanışla ulaşılan El-Deir Manastırı, Petra’nın en ünlü tapınağı olan El Hazne‘ye (Hazine) göre çok daha az süslü olmasına rağmen, el işçiliği ile oyulan etkileyici görünümü ve büyüklüğü ile kendine hayran bırakan bir güzelliğe sahip.
El-Deir Manastırı, Petra
Yüksek tepelere saklı bir konumda yer alan manastır Petra’nın efsanevi anıtlarından biri. MÖ 1. yüzyılda hüküm süren tanrısal Nebati Kralı Obodas’a ithaf edildiği tahmin ediliyor. Manastır inşa edildiği dönemde daha sonraları bir kilise ve hatta bir inziva yeri olarak kullanılmasına rağmen muhtemelen bir tapınaktı.
Tasarımı Petra’daki El Hazne tapınağı yapısına benzeyen manastır, 50 metrelik genişliği ve 45 metre yüksekliği ile Petra’nın en heybetlisi. Manastır Hazine’ye göre çok daha az süslü olmasına rağmen güzelce oyulmuş ve hatta öylesine büyük ki kapısı bile birkaç katlı bir bina boyunda.
Manastırın cephesinin alt katı düz, üst katı ise özenle oyulmuş. İç mekân aynı Qasr el-Bint ve Kanatlı Aslan Tapınağı’ndaki gibi bir nişe çıkan çift merdivenli tek bir odadan oluşuyor. Orijinalinde sıra halindeki kolonlarla çevriliydi.
Cephenin sol tarafında anıtın ve ziyaretçilerin güvenliği için turistlerin genellikle tırmanmasına izin verilmeyen ve cephe üzerinde ölülerin yerleştirildiği urnaya çıkan çok dik bir yol var. Yerel çocuklar urnada oynayarak hava atıyor, hatta bazıları tepeye kadar tırmanıyor.
Ürdün’deki bilinen en eski tapınma yerlerinden biri olan ve benzersiz mozaiklerle bezeli manastır, bir dönem Bizans kilisesi olarak kullanılmış. Manastırın önündeki düz alan kalabalıkları dini törenlerde buluşturmak için kayadan oyulmuş.
Bizans Döneminde Petra’daki yaşam hakkında ayrıntılı bilgiler veren 152 tomardan oluşan yığın El-Deir Manastırı’nda bulunmuştu.
El-Deir Manastırının inşa edildiği dönemle ilgili bilgiler sınırlı. Tarihçiler manastırın bölgede MÖ 1. yüzyılda hüküm süren Nebati Kralı Obodos’a ithaf edildiğini düşünüyor. Nebatiler, köken olarak Kuzeybatı Arabistan’da yaşayan göçebe bir kavimdi.
Ticaret yollarını kontrol etmeleriyle tanınan Nebatiler, baharat, tütsü, yağ ve parfüm ticaretinde ustalaşarak zenginleştirler. Görkemli Petra’yı kurdular ve onu geniş bir ticaret krallığının merkezi yaptılar.
Tapınağın tam karşısında yer alan mağarada oturup, bu etkileyici anıtı hayranlıkla seyredebileceğiniz gölgeli bir kafe bulunuyor. Kafenin arkasındaki kayalıklara tırmandığınızda bakmaya doyum olmayan bir manzara ile karşılaşılıyor. Manastıra yorucu bir yol aşılarak ulaşılsa da yol boyunca dinlenebileceğiniz çok sayıda yer var. Yürümeyi göze alamayanlar için kiralık eşekler var.
El-Deir Manastırına tırmanmak için en uygun zaman yolun genellikle gölgede olduğu ve güneşin manastır cephesinde parladığı öğleden sonra. Öğleden önce güneş yolun üstünde olduğundan sıcakla mücadele etmek gerekiyor.
Mimarlık harikası bir el işçiliği ile inşa edilen El Deir Manastırı, Petra’nın efsanevi anıtlarından biri. Tasarımı ve el işçiliği ile hala birçok sırrı barındıran yapı, insanlık tarihinin en özgün yapıları arasında gösteriliyor.
Büyüleyici bir yer. Ben de kesinlikle gitmek istiyorum.