Gözümü açtığımda iri siyah çekik gözleriyle çok güzel bir kız bana bakıp gülümsüyor ve koltuğumu düzeltmemi söylüyordu. Bangkok’tan kalkan Malezya havayollarına ait uçağım ile Kuala Lumpur aktarmasından sonra 12 saatlik bir uçuşla yelkenler şehri olarak anılan Yeni Zelanda’nın en büyük şehrininin, Auckland’ın semalarındaydım.

Hayatımda hiç böyle bir havalimanı kontrolünden geçmemiştim. Ülkeye herhangi bir meyve, tohum, özel izin alınmamış canlı hayvan girişi ve çıkışı yasak. Ellerinde özel yetiştirilmiş köpeklerle bagaj kontrolü, çizmeniz, dağ ayakkabınız var mı soruları yanında, çantanızda herhangi bir meyve, tohum veya hayvan olup olmadığı soruları, biyolojik kontrol için geliştirilmiş X-Ray cihazlarından geçiş, bazılarının açılan bavullarını inceleyen görevliler derken kendimi sanki bir askeri üsse giriyormuş gibi hissettim. Pasaport kontrolünden geçip havalimanından çıktıktan sonra, hayallerimizde hep dünya cenneti olarak düşündüğümüz Yeni Zelanda’da, Türkiye’ye 17.000 km uzaklıkta Auckland şehrindeydim. Kia Ora Auckland!

Auckland, Yeni Zelanda
Auckland, Yeni Zelanda

Kısa kesilmiş kır saçları ve üniforması ile kadın mı erkek mi olduğunu anlamakta güçlük çektiğim 60’lı yılların sonunda bir teyzemizin kullandığı shuttle bus ile havalimanından şehre doğru yol alıyordum. Birleşmiş Milletler tarafından yayınlanan ülkelerin yaşam standartları ve refah düzeyini gösteren İnsani Yaşam İndeksi listesinde her yıl ilk beşte yer alan şehirde yaşlılar gündelik hayatın bir parçası olarak işlerine ve üretmeye devam ediyorlar.

Yüzölçümü İngiltere veya Japonya kadar olan Yeni Zelanda’nın nüfusu buna göre olağanüstü az sayıda, sadece 4 milyon. 1841-1865 yılları arasında Yeni Zelanda’nın başkenti olup daha sonra bu pozisyonu hem Güney hem de Kuzey Adaya yakınlığıyla avantajlı olan Wellington’a devreden Auckland’ın nüfusu ise sadece 1,5 milyon civarında olmasına rağmen kapladığı alan Londra’dan daha büyük. Sadece 170 yıllık modern tarihi olan bu gelişmiş yenidünya şehrinde hayatın yavaş aktığı ilk hissettiğim şeylerden biri oldu, atmosfer huzur verici.

Malta

Auckland sokakları
Hemen hemen hergün önünden geçtiğim bir bina

Otobüsten şehir merkezindeki en büyük cadde olan Queen Street’in kıyıya yakın olan kısmında inip bir taksiye atladım. Müslüman Hintli olan taksi şöförü Kamal ile sohbet etmeye başladım. Aslında sosyal hizmetleri uzmanı olan Kamal, bir süre devlet işinde çalışmış ama sonrasında taksicilik yapmaya karar vermiş. Böyle hem daha çok kazanıyorum hem de daha çok özgürüm diyordu.

Haftasonu olmasından dolayı trafiğin yoğun olmasını beklerken oldukça sakindi. Bin kişiye düşen 578 araç ortalamasıyla Yeni Zelanda dünyanın kişi başı en fazla araca sahip ikinci ülkesi durumunda.

Ana caddei Queen Street’ten sonra gelen The Waterfront olarak bilinen liman kısmından taksiyle geçerken, karşımda yeşile çalan rengiyle şahane deniz manzarası göründü. Dünyada kişi başına düşen en çok tekneye sahip olan bu şehre neden Yelkenler Şehri dedikleri bu manzarayı görünce anlaşılıyordu. Rengi yeşile çalan denizde binlerce yelkenlinin bağlı olduğu marina karşımdaydı.

Waterfront, Auckland
Waterfront, Auckland

1600 kilometre uzunluğundaki tertemiz sahilleri ile Auckland’da 1870’den beri yelken yarışları düzenleniyormuş. Şehir dünyanın en ünlü yelken yarışı olan Amerikan Kupası’na çok defa ev sahipliği yapmış. 1859 yılında kurulan Yeni Zelanda’nın en prestijli yat kulüplerinden olan The Royal New Zealand Yacht Squadron da bu şehirde bulunuyor.

Yelkenli ile dolaşmak Aucklandlıların en sevdiği haftasonu aktivitelerinden. Zaten şehir Kuzey Adasının en dar yerinde kurulduğundan hem doğusunda da hem de batısında da denize kıyısı bulunuyor. Dolayısıyla su sporları ve kültürüyle iç içe olan bir şehir.

Yelkenler şehri Auckland
Yelkenler şehri Auckland

Doğanın zarif yeşilliğinin içerisine serpilmiş tek katlı bahçeli evler arasından uzanan yollardan geçip gidiyorduk. Daha 10 dakika önce şehirdeki yüksek binalardan oluşan kentsel alanda iş merkezlerinin arasındayken şimdi neredeyse vahşi görünümünde bir doğada yemyeşil doğal bir güzellik ile yan yana uzanan bir yolda yol alıyorduk.

Hani buralarda isteyen arka bahçesinde at bile yetiştirebilir. Bu soğuk havada kısa kollu t-shirt ve şortlarını giyinmiş yaşlı, genç, bebekli aileler yol kenarlarındaki yürüyüş alanlarında ya da geçtiğimiz yolların yakınında yemyeşil parkalarda ya spor yapıyorlar, ya köpeklerini gezdiriyorlardı.

Glenfild, Auckland
3 aydan fazla yaşadığım Glenfild, Auckland

Yeni Zelanda’nın güney yarımkürede olduğu için burada mevsimler bizim bildiğimizin tersi anlamına geliyor. Hava sıcaklığının 25 °C ortalamalarında olduğu Ekim-Nisan arası Auckland’ı ziyaret etmek için en uygun zaman iken 30 °C ulaşan sıcaklığıyla Şubat ayı en sıcak sıcak ve nemli ay.

Mevsimler arasındaki belirgin bir farklılık olmamasına rağmen kış ayları olan Haziran, Temmuz ve Ağustos ayları 14 °C civarındaki sıcaklık ortalamalarıyla daha soğuk. Sub-tropikal iklimin görüldüğü Kuzey Adada yer alan Auckland’da aynı gün içerisinde her türlü iklimin görülebileceği söyleniyor. Havasına güven olmaz denilecek bir şehir varsa Auckland tam bunu hak ediyormuş. Benim Auckland’a ayak bastığım Eylül ayı ise havaların yavaş yavaş ısınmaya başladığı İlkbahar ayının başlangıcı oluyor.

Yeni Zelanda’nın yerli halkı Maori’lerin dilinde Tāmaki-makau-rau yani Yüz kişi tarafından sevilen güzel kız anlamına gelen Auckland dünyanın en kalabalık Polinezyalı nüfusuna sahip. Şehir irili ufaklı yaklaşık elli tane volkan üzerine kurulmuş olduğundan inişli ve çıkışlı yollardan geçip bir süre yaşayacağım Glendfield’e ulaştık. Hintli taksi şoförü Kamal ile telefon numaraları değiş tokuşu yaptıktan sonra vedalaştık. Muhakkak aramamı ve bir akşam yemeğine kendisine ziyarete gelmemi sıkı sıkı tembihledi, ne hoş.

Auckland Night

Yeni Zelandalıların, Güney Ada’daki Christchuch şehrinde meydana gelen ilk deprem sabahına uyandıkları gün, ben de bir anne ve bir kızdan oluşan ailenin yanına, homestay olarak yerleştim. Dünyada güneşi ilk karşılayan şehirlerden birinde yeni deneyimler beni bekliyordu.

Yeni Zelandalıların yerlileri olan Maorilerin dilinde Kia Ora merhaba demektir. Kia Ora Auckland! Kia Ora Yeni Zelanda!

Day 30: Yeni Zelanda:1 , 30 Eylül 2011

6 Yorumlar

Yanıt yaz

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz