İnsan hayatı boyunca bir yerlere doğru hareket eder. Hareket etmek de, yaşamak da yolda olmak demektir. Yaşıyorsanız zaten bir yoldasınız; çünkü sevinçlerle, hüzünlerle dolu hayatımızın kendisi zaten bir yolculuktur değil midir?

Yolda olmak yaşamın tam içinde olmak halidir, tutkuyla süren bir yürüyüştür. Burada önemli olan harekettir, heedefin önemi yoktur, çünkü hedefe ulaşmak yolu bitirir, yolun bitmesi de yaşamı bitirir. Varacağımız nihai bir noktamız, durağımız olmasa da yolda olmanın kendisi, felsefenin de kendisidir.

Felsefe yolda olmaktır (Karl Jaspers)

Sorsaniz birilerine “Yol nedir?” diye; cevap “Yol yoldur işte” olacaktır. Entelektüel bir seyyah için ise yol, gizemler barındıran gidilecek yerdir, hayatın anlamıdır. Yolda olmak ruhen, fikren ve bedenen pozitif bir değişim, gelişim ve yenilenmedir. Seyyah, yolda yeni bilgiler yüklenir, eski bilgiler boşaltılır, bilgiler sınırlar ötesine taşınır.

Yol öğretir, evirir, her adımda bir tuğla daha eklenir bilgi evrenine. Bambaşka kültürlerin değerlerini tanıyarak, edinilen yeni deneyimler hayata yeni bir pencereden bakmayı sağlar, bu yenilenmenin ta kendisidir. Edinilen tecrübeler hayatı kolaylaştırıp, sadeleştirirken insanı başka bir boyuta taşır; bilgeliğin somut ustalığına eriştirir.

Malta

Serbia

Bir kişi hangi yolculuğu benimserse benimsesin, ister efsanelerce olsun, ister metafiziksel, hangi kurtuluş mücadelesine girerse girsin, ister gerçek olsun, ister imgesel, hepsi bir tek hedefe yönelir: Kendini bilmek! Kendini bilmek seni hem kendinin hem de dünyanın efendisi yapacaktır (Stefano Elio D’Anna ).

Aidiyet hissettiğimiz yere veya kimselere yabancılaşmak ürkütür bizi. Oysaki bir rutin içerisinde akıp giden hayatın aslında bunun ötesinde olduğunu ancak o çemberin dışına çıkınca fark edilir. Aidiyet duygusu belki de özgürlüğün önünde kendi yarattığımız bir engel değil midir? Bir yerlere aidiyet hissederken Dünya’ya yabancılaşmış olduğunuzu gösterir bize yolda olmak. Yollar bizi çemberin dışına çıkarınca atacağınız adımlar bile artık farklıdır.

Yepyeni bir biz yaratır; yenilenmiş, esnek, bilgilenmiş ve değişmiş. Yolda olmak tutkusuna derinden baş konulunca vücudun, ruhunu, zihnini alışkanlıklardan, bağımlılıklardan temizleme yolunda bir adım atılmış olur ve bu da insanı gerçeğe bir adım daha yaklaştırır, özgürleştirir.

İnsan olmanın gereği bir çaba gerektirir. İnsanı farklı kılan, onun kendisini çevreleyen dünyayı, içinde yaşadığı toplumu, geçmişini ve bizzat kendisini tanımak ve bilmek yolunda gösterdiği çabadır. Yolda olmak, kendinizi sorgulama, tanıma sürecidir. İnsanlar doğal olarak bilmek isterler (Aristoteles).

Yolda Olmak üzerine
İran Çölleri, Mesr

Gezginin yolu önünde değil arkasındadır. Gidilmiş yollar geride kalmıştır, gelecek ise sürprizdir. Huzurun olmadığı bir yerde yaşıyorsak onu bulmak için yollara düşmeli. En güzel yollar ise bizi nereye ulaştırdığı bilinmeyen yollardır. Rutin hayatı geride bırakıp, yeni deneyimlere kapıyı açmanın zamanı gelmedi mi?

Haydi birlikte yola düşelim!

Bu yazı Dipnot Tablet’de yayınlanmıştır.

Yolda olmak yaşamın tam içinde olmak halidir, tutkuyla süren bir yürüyüştür. Burada önemli olan harekettir, heedefin önemi yoktur, çünkü hedefe ulaşmak yolu bitirir, yolun bitmesi de yaşamı bitirir. Varacağımız nihai bir noktamız, durağımız olmasa da yolda olmanın kendisi, felsefenin de kendisidir.

Felsefe yolda olmaktır (Karl Jaspers)

Sorsaniz birilerine “Yol nedir?” diye; cevap “Yol yoldur işte” olacaktır. Entelektüel bir seyyah için ise yol, gizemler barındıran gidilecek yerdir, hayatın anlamıdır. Yolda olmak ruhen, fikren ve bedenen pozitif bir değişim, gelişim ve yenilenmedir. Seyyah, yolda yeni bilgiler yüklenir, eski bilgiler boşaltılır, bilgiler sınırlar ötesine taşınır.

Yol öğretir, evirir, her adımda bir tuğla daha eklenir bilgi evrenine. Bambaşka kültürlerin değerlerini tanıyarak, edinilen yeni deneyimler hayata yeni bir pencereden bakmayı sağlar, bu yenilenmenin ta kendisidir. Edinilen tecrübeler hayatı kolaylaştırıp, sadeleştirirken insanı başka bir boyuta taşır; bilgeliğin somut ustalığına eriştirir.

Bir kişi hangi yolculuğu benimserse benimsesin, ister efsanelerce olsun, ister metafiziksel, hangi kurtuluş mücadelesine girerse girsin, ister gerçek olsun, ister imgesel, hepsi bir tek hedefe yönelir: Kendini bilmek! Kendini bilmek seni hem kendinin hem de dünyanın efendisi yapacaktır (Stefano Elio D’Anna ).

Aidiyet hissettiğimiz yere veya kimselere yabancılaşmak ürkütür bizi. Oysaki bir rutin içerisinde akıp giden hayatın aslında bunun ötesinde olduğunu ancak o çemberin dışına çıkınca fark edilir. Aidiyet duygusu belki de özgürlüğün önünde kendi yarattığımız bir engel değil midir? Bir yerlere aidiyet hissederken Dünya’ya yabancılaşmış olduğunuzu gösterir bize yolda olmak. Yollar bizi çemberin dışına çıkarınca atacağınız adımlar bile artık farklıdır.

Yepyeni bir biz yaratır; yenilenmiş, esnek, bilgilenmiş ve değişmiş. Yolda olmak tutkusuna derinden baş konulunca vücudun, ruhunu, zihnini alışkanlıklardan, bağımlılıklardan temizleme yolunda bir adım atılmış olur ve bu da insanı gerçeğe bir adım daha yaklaştırır, özgürleştirir.

İnsan olmanın gereği bir çaba gerektirir. İnsanı farklı kılan, onun kendisini çevreleyen dünyayı, içinde yaşadığı toplumu, geçmişini ve bizzat kendisini tanımak ve bilmek yolunda gösterdiği çabadır. Yolda olmak, kendinizi sorgulama, tanıma sürecidir. İnsanlar doğal olarak bilmek isterler (Aristoteles).

Yolda Olmak üzerine
İran Çölleri, Mesr

Gezginin yolu önünde değil arkasındadır. Gidilmiş yollar geride kalmıştır, gelecek ise sürprizdir. Huzurun olmadığı bir yerde yaşıyorsak onu bulmak için yollara düşmeli. En güzel yollar ise bizi nereye ulaştırdığı bilinmeyen yollardır. Rutin hayatı geride bırakıp, yeni deneyimlere kapıyı açmanın zamanı gelmedi mi?

Haydi birlikte yola düşelim!

Bu yazı Dipnot Tablet’de yayınlanmıştır.

Serbia

9 Yorumlar

  1. Yolda olmak bir kendini gerçekleştirme, tanıma ve bilme yolculuğudur… Kadim zamanlardan beri de en nadide tekamül araçlarından da biridir, ilerleyen ve dışarıda içeridekinin yansımasını bulup onu entegre eden, her şeyi bilir. Bu nedenledir ki sanırım çok gezen daha çok bilir, çünkü deneyimlemeden hiç bir bilgiyi bilince taşıyamazsınız.

    Önemli olan o ilk adımı atabilmek yavaşlasak da düşe kalka yürüyebilmektir, niteliği ne olursa olsun her yol bir rehberdir ve nihayetinde tüm yollar bir ve bütüne varır onu arar, yol da biziz yolculuk da… Yolda olmak aşk dolu bir savaşçının kutlu hikayesidir. Muhteşem kapsamlı, coşku yaratan ve çok özenli bir blog henüz keşfettim gönlünüze sağlık… Yolunuz ışık olsun…

  2. Senin gibi ilk kez o topraklara basan diger yolcular olur yoldasin. Ayni dili konusmak da cok onemli degil yoldaolmak varsa, ki evrenselsindir artik.

  3. Yolda olmanın hazzını o kadar güzel ifade ediyor ki… İşte bu diyorum. Varılacak nokta kadar yolda olmak benim için önemli.
    Keyifli yollara…

  4. Yazını okurken kendi yazdığım bir şey geldi aklıma…”Neylersin bazen otomatik pilot iyidir. Bangır bangır bağırırken birileri sana düşeceksin diye, neylersinki otomatik pilot daha iyidir. O konuşanlarla ilgilenir. Sen arkada bir yerlerde kendini onarmaya çalışırsın. Yürüdüğün yol daha da incelmeye başlamıştır. Yolun sonuna da arkana da aşağı da baksan düşeceksindir. İşin sırrı bakmamaktadır. İşin sırrı yolda olmakla yetinebilmektedir. Bu şekliyle daha azı ya da fazlası yoktur ne mutluluğun, ne de hayatın…”

    Elbette yolda olma halini basit bir kilometre hesabı gibi görmek mümkün değil. İşi zaten gelecekteki bilinmeyen olayları yorumlayabilme ve öğrenilecekleri öğrenme diye tanımladığında, dört duvar arasında yaşasan da bir ömür, en mühim yolculuğun yolcusu oluveriyorsun. Bu yolculukta olduğunun farkında olmaktan daha büyük bir zenginlik olmasa gerek hayatta…
    Allah gönlüne göre versin.

    • Yolda olma hali hos bir hal. Kimisi icin bir eziyettir bir yere ulasma cabasi, yolculuk; kimisi icin keyiftir, eglencedir, kesiftir. Gonlu uzaklari kesfetmekten yana olanlar yolda olmanin tadini bilir.
      Gonlumuze gore olsun.

Yanıt yaz

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz