“Kimlik kimlik” diye sesleniyordu bana, Kuala Lumpur-Tahran uçağıyla İran’a gelen tek turist olarak önünde durduğum pasaport kontrol memuru. “Kimlik yok, pasaport var” dedim. İnatla yine bana “kimlik kimlik!” demeye devam edince, çıkarıp nüfus cüzdanımı uzattım.
Türk Konsolosluklarında Pasaport yenileme başvurularım dışında, seyahatimde ilk defa nüfus cüzdanını kullanıyordum. Evirip çevirdi.. sonra da pasaportumun boş olan ilk sayfaları yerine gidip son sayfasına İran vizesi mührünü vurup “hoş gelmişsin” dedi.
Egzotik ve renkli Uzak Doğu ülkelerine veda edip; uzun yıllar bir arada yaşadığımız ve birbirine yakın kültüre sahip olduğumuz bir ülkedeydim. Dünya turu seyahatimin 664. günü, Asya’da geçirdiğim 321. günün ardından, Albroz Dağı‘na sırtını dayamış İran’ın başkenti Tahran’daydım.
Uçakta tanıştığım, Kuala Lumpur’da okuyan, genç bir üniversite öğrencisi ve arabasıyla onu alamaya gelen arkadaşıyla birlikte Tahran şehir merkezine doğru gidiyorduk. Çalan yabancı pop müziğin eşliğinde, arabanın camından güçlü sarı aydınlatma ışığı altında altın sarısı görünen binalara bakıyordum.
Daha önce sınır geçişlerinin hiç birinde hissetmediğim farklı bir psikoloji içerisindeydim. 2 yıllık seyahatim sonrasında sonrasında memlekete daha çok yaklaşmaktan mıydı, yoksa Ortadoğu’nun bu anlaşılmamış veya yanlış anlaşılmış ülkesinde olmaktan mıydı bilmiyordum.
İran’ın en büyük havalimanı olan Uluslararası İmam Humeyni Havalimanı, Tahran’ın 40 km güneyinde yer alıyor. Havalimanından şehir merkezine giden taksiler 30$ istiyordu ve benim de bu parayı vermeye niyetim yoktu, oysa saat gece yarısına geliyordu ve fazla seçeneğim de yoktu.
Uçakta tanıştığım gence otobüs bulabilir miyim diye sormuştum. Atla, seni de götürelim dedi. Şehir merkezine yakın bir yerde bana başka bir taksi ayarladı, onlar şehrin faklı yerine gidiyordu, bense farklı bir yerine gidecektim. Sıkı pazarlığın ardından ben bir taksiye bindirdi ve taksiciye misafirime kusur etmeyesin dedi.
Kuala Lumpur’da iken Tahran’da kalacağım yeri Couchsurfing ile ayarlamıştım. Bana davet gönderen Hossein’in evini Tahran sokaklarında kaybolarak bulmaya çalıştık. Tahran’da hemen herkesin ikinci işi de taksicilik. Aracıyla işinden çıkıp evine gidenler, yada bir yere gidecekler yol üstünde yolcu toplayan bir dolmuş gibi çalışıyor.
Benim taksici de gecenin geç bir vaktinde yolcu bulur muyum acaba diye şehrin kalabalık bir yerinde müşterisini bekleyen sıradan biriydi. Gideceğim yer şehrin zengin tarafı diye tabir edilen yerdeydi ve o yüzden taksi şoförü o tarafı hiç bilmiyordu. Bu belki 1 saatlik kaybolma sürecince şehrin bir çok yerini gezmiş oldum.
Ayağındaki terlik, ağzında sigarası ile 60 yaşlarındaki taksici, her 3-5 dakikalık sürüşten sonra duruyor ve kime rastlıyorsa soruyordu. Hemen herkes o kadar yardımcı oluyordu ki! Kadın olsun, erkek olsun, şoförün adres sorusuna yardımcı olan herkesin ahenkli bir müzik parçasını andıran konuşmasını duyanlar, yol tarifi yapmıyor da, 2 arkadaş yol ortasında sohbet ediyorlar izlenimine kapılabilirdi. İran’daki seyahatimde bu manzaralara daha çok şahit olacak ve bu durumu kanıksayacaktım.
Yaklaşık 3 ay, İran asıllı Hollandalı bir arkadaşımla Asya’da seyahat etmiştim; o nedenle İranlıları az çok tanıyor olmama rağmen İranlıların ruh hali beni şaşırtıyordu. Asık suratlı değiller, sıcak ve içtenler. Seyahatim boyunca da o kadar çok misafirperverlik gördüğüm ki, şu ana kadar gördüğüm en konuksever millet İranlılar diyebilirim.
Yakınınızdaki herhangi birine “İran’a gitmek istiyorum” dediğimizde, muhtemelen karşılaşacağımız ilk soru “orada ne işin var!” olacaktır. Deneyin! Zaten seyahat etmeyen bir toplum olarak, tatil anlayışımız deniz, güneş, kum üçlüsüyle sınırlı. Hele İslami hükümete ve şeriat yasaları ile yönetilen bir ülkeye seyahat pek kimsenin aklına gelmez.
Uzun yıllardır İran hakkında maruz kaldığımız dezenformasyon, ülke hakkında önyargılara yol açtı. Oysa ki müthiş kültürü ve harika halkı ile komşumuz İran, görülmesi gereken ülkelerin başında geliyor. Son yıllarda İstanbul ve Antalya’yı ziyaret eden İranlı sayısında ciddi artışlar var. Gerek ticaret, gerekse turizm amaçlı bu ziyaretlerle hem bilgisizliğimiz hem de ilgisizliğimiz bir ölçüde değişime uğramasını ümit ediyorum.
Oysa zaman zaman kendilerini Araplarla karıştırdığımız İranlıların bu sıcak ve samimi davranışlarıyla karşılaşmak, aklımızdaki önyargıları atomdan daha iyi parçalamaya yetecektir.
Evinde konaklayacağım Hossein ile tam da bu konuyu konuşuyorduk, önümde kahve, fındık, fıstık, badem ve meyve tabağı varken… Kendisi de sıkı sırtçantalı gezgin olan Hossein henüz Afganistan gezisinden dönmüştü. O bana Asya’yı bense Afganistan maceralarını soruyordum. Kendisi bir işadamıydı, Türklerle de iş yapmıştı ve yakın zamanda ciddi bir dolandırıcılık yaşadığını anlattı, ama bunun Türklere olan bakış açısını değiştirmeyeceğini de ifade ediyordu.
Hossein, evinde başka bir Couchsurfer daha ağırlıyacaktı; Pakistan’nın Karaçi şehrinden gelmiş Zeeshan. İran’ın kuzeyini gezmekten dönen Zeeshan, bu CS evine ikinci gelişiydi. Onun da sohbete katılmasıyla geç saate kadar oturduk. Gerek Hossein, gerekse Zeeshan çok iyi İngilizce konuşuyorlardı.
Alborz Dağları eteğinde, oldukça geniş bir araziye yayılmış şehir Tahran’da, 3 faklı milletten olmasına rağmen, birbirine çok yakın ülke vatandaşları olarak geçmişten, gelecekten, gezilerimizden konuşup sonra da uykuya daldık.
Merhaba, bu yaz Iran’ a seyahat planlıyoruz. Yazılarınız ön hazırlık icin cok verimli oldu. Pek çok konuda ücretleri belirtmiş olmanızda çok güzel olmuş. Fakat konaklama ücretleri hakkinda bilgi vermemisiniz. Üzerinden epey zaman geçmiş olsada Tahran’da konaklama durumu nasıl, intetnette konaklama yeri bulmak pek mümkün görünmüyor.
İran’da otel konusu gerçekten sorunlu. İyi oteller genelde 3-4 ay dolu olabiliyorlar. Fiyatlar da pek ucuz sayılmaz. Couchsurfing öneririm.
Merhaba Kemal Bey ,İran hakkındaki düşüncelerinize tamamen katılıyorum. Sınır komşumuz olan İran’la ilgili halkımızda bilgi eksikliği had safhada. Ben de İran’da bulunmuş ve bazı bölgelerini görmüş biri olarak yanıbaşımızdaki komşumuzun gezilip görülerek oradaki kültürü tanımanın çok yerinde olacağını belirtmek isterim. Bir çok kişi de bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olup boş önyargılarla kendilerini ve çevresindekileri yanıltıyorlar. Bu bağlamda; bilgi edinmek isteyenlere yardımcı oluyorsunuz. Yazılarınızı zevkle okuyor ve çok yararlanıyorum. Hoşça ve sevgiyle kalın.
İran ömrü hayatım boyunca en merak ettiğim yerler arasındaydı.
Plansız programsız gerçekleştirdiğim seyahatimle merakımı gerçekleştirdim. Seyahati yapıp kıyıya çekilmedim. Ben de kendi web sitemde yazdım: http://www.anlikbirikimlerintoplami.com/tahrana-yolculuk/
Kemal bey, bayramda Tahran’da olacağım. Tahran dışında görmeye değer bir vilayet var mıdır? Bir de İngilizce İran’da işe yarıyor mu? 🙂
İran’ın her köşesi görmeye değer. İsfahan, Şiraz, Yazd bunların balında geliyor.
İran’da gençler gayet güzel İngilizce konuluyor. Yine Türkçe ile de şansınızı deneyebilirsiniz.