İstanbul otelleri, belki de dünyanın bir çok ülkesindeki otellere göre çok daha zengin konaklama seçenekleri sunuyor. Dileyene 5 yıldızlıdan tek yıldızlıya, dileyene her bir odası farklı bir karaktere sahip butik otel, dileyene ise farklı konseptlerde dizayn veya SPA otel seçenekleri sunuyor.
İstanbul’da Sultanahmet Camii’ne sadece 400 metre uzaklıktaki Nowy Efendi Hotel, Ayasofya ve, Topkapı Sarayı ve Kapalı Çarşı’ya da yaklaşık 8 dakikalık yürüme mesafesinde olan nefis bir butik otel.
Odalar oldukça rahat ve konforlu. Sakin bir otel arıyorsanız aradığınız yer burası. Halı döşeli odalarda klima, minibar ve LCD uydu TV bulunuyor, ayrıca Wi-Fi ücretsiz. Otelin banyosunda bulunan malzemeler bile her bir odaya özel tasarlanmış.
Butik otellerin en sevdiğim özelliği, kanakladığınızda hissettirdiği o nefis atmosfer. Evinizin konforunun belki de daha ötesini, hiç tanımadığınız bir mekanda size yaşatıyorlar. Nowy Efendi Otel de işte aynen öyle keyifli ve huzurlu bir atmosfer sunuyor, sıcak ve samimi. İnsan burasını sadece bir konaklama mekanı veya otel olarak değil, sanki sizinmişi rahatlığlığını hissettiriyor.
Çalışanların hepsi de çok samimi ve sıcak. Ne fazla ilgi gösterip insanı boğuyorlar, ne de sizi ihmal ediyorlar. Resepsiyonunda görev alan arkadaşlardan, tersta kahvaltı hizmetini sağlayanlara kadar hepsi de öyle.
Sabah kahvaltısının sunulduğu teras ise olağanüstü. İstanbul’un en sevdiğim yeri olan Sultanahmet’e ve Ayasofya’ya nazır panoramik bir manzara sunuyor. Her sabah Ayasofya manzaralı çatı terasında açık büfe tarzında servis edilen kahvaltılıklar oldukça leziz ve zengin.
Demleme çay, simit, bal benim favorimdi. Konakladığım Ocak ayında yağmurlu havada terastan Ayasofya’yı izleyerek kahvaltı yapmanın keyfine diyecek yok.
Sultanahmet tramvay durağına yürüme mesafesinde ve çok yakın çevrede İstanbul gezilecek yerler listesinin belli başlılarının bir çoğu bulunuyor. Sultanahmet Camii, Ayasofya, Kapalı Çarşı gibi yerlere kolaylıkla ulaşılabiliyor.
Sevgililer günü için hazırlanacak odalar özenle süsleniyor. Sevgililer gününe özel çiftlere hediyeler sunulan pakette ayrıca 1 karaf şarap ikramı yanında zengin peynir tabağı da sunuluyor.
Fiyatlar: Ekonomik double:74 €, Standart double/İki ayrı yataklı oda:84 €, Klasik triple:109 €, Standart triple:99 €, Family suite:149 €. Fiyatlar ve rezervasyon bilgileri için tıklayın.
Adres: Alemder mah. Hoca Rüstem Mektebi Sokak 9/11 Sultanahmet, Fatih, İstanbul. Telefon: +90 212 6383600 www.efendihotel.com.tr | ulas@efendihotel.com.tr
Sevgililer günü için plan yapanlar, dilerlerse Otelin Facebook sayfası üzerinden mesaj atıp, rezervasyon yaptıranlar %20 indirim hakkı kazanabilirler. Hadi bakalım yorumları alayım sizden. İstanbul’un nerelerini gezdiniz ve gezilmesini tavsiye ediyorsunuz? Favori yerleriniz nereler?
İstanbul’u turist gibi yaşamak bir başka güzel oluyor. Ayasofya’ya bin kere gitsem bıkmam. Kariye’de döne döne freskleri izlemek gibisi yok. Büyük Saray Mozaikleri’ne dokunmak beni Bizans zamanlarına götürüyor. Topkapı Sarayı’nı her gezdiğimde yaşadığım o tatlı yorgunluğa bayılıyorum. Cağaloğlu Hamamı’nda kendimi sultan gibi hissediyorum. Arkeoloji Müzesi’nin hala görmediğim kısımlarının olması beni heveslendiriyor. Yerebatan’da aklıma türlü türlü efsanelerin gelmesiyle hafiften geriliyorum. Bu tür anlarda kocamı yanımda hissetmekse bana ayrı huzur veriyor.
Istanbul anlatmakla bitmeyen bir romandir aslinda. Okurken hayal edersiniz ama yasayinca cok daha iyi oldugunu gorursunuz. Dogdugum buyudugum ve hala yasiyor olmaktan inanilmaz mutlu oldugum sehirdir Istanbul. Her bolgesi ayri guzeldir ama bogazici bambaskadir. Vapurla karsiya gecerken o 30 dakikada bile dunyadan soyutlanir insan bi nevi nirvanaya ulasir en azindan benim hissiyatim boyledir. Her seferinde tum dertlerimden arindiran yuzumde tatli bir tebessumdur Bogazici.
İstanbul tarihten beri tüm medeniyetlerin almak istediği gizemli şehir olmuştur. Gizemli diyorum çünkü yaşayan için inanılmaz zorlukları olan ama şehrin dışına çıkıldığında her zaman özlenen bir yer olma özelliğine sahip olmuştur. Nedendir bilinmez. Gezmekle bitmeyen şehrin saymakla bitmeyen çilesi bu şehirde yaşayanlar için cabasıdır.
Ee tabii gülü seven dikenine katlanmalıdır misali.Benim en çok sevdiğim ve her zaman gitmeye doyamadığım yer Ortaköy’dür. Orayı sevmemde ki en önemli neden kumpiri ve boğaz manzarasıdır…
Efendi Oteli biliyorum gerçekten çok keyifli bir yer.
Ah istanbul eşşiz güzel istanbul’um, mutluluğun seninle bir ilgisi olmalı…
Yerli yersiz fırsat yaratıp kaçtığım en dolu, en güzel şehir. İstanbul; şehir gibi şehir
İstanbul deyince aklıma martı gelir
Yarısı gümüş, yarısı köpük
Yarısı balık, yarısı kuş
İstanbul deyince aklıma bir masal gelir
Bir varmış, bir yokmuş””diyen Bedri Rahmi’ye katılmamak mümkün mü?
İstanbul, hem cok uzak hem cok yakin. Hem cok samimi hem de bir o kadar ciddi.
İstanbul sevgisini anlayabilmek icin, bu sehirde yasamak ya da gelip bu sehri koklamak gerekir.
İstanbul demek; vapur, simit, cay, marti, bogaz, begonvil demek…
İstanbul demek; tarih, kultur ve aktivite demek…
İstanbul demek ask demek…
Sevgiler…
Eminönü’nde balık ekmek…tabi yanında bir de şalgam suyu ıslak mendilinizi istemeyi unutmayın. Kim bilmez ki turistlerin en uğrak yeri İstanbul’un kalbi Sultanahmet’i.. Ya arkasındaki Gülhane Parkı’na ne demeli eline patlamış mısırını aldıktan sonra kavak ağaçlarının arasından hiç acelen yokmuşçasına yürümek, sonundaki çay bahçesinde bir semaver çay söylemek ve boğazı seyretmek.. İstanbul’u izlemek…
İstiklal Caddesi’ni baştan aşağı yürüyün.Duydunuz mu? ne güzel de çalıyorlar değil mi müziklerini.. insanları izleyin ve gözlemleyin buradaki hissi başka hiçbir caddede hissedemezsiniz bu doğru. Hiç çıktınız mı Galata Kulesi’ne? Çıkanlar bilirler aşağıdaki kuyrukta beklemenin buna kat kat değdiğini.. Şu taraf mı ? Orası Galata Köprüsü oltalarıyla balık tutuyormuş gibi yapıp vapur trafiğini kontrol ederler. Şaka yahu! Onlar hayattan tat almasını bilenlerden. Bakın karşıya Çamlıca Tepesi o gördüğünüz tepe İstanbul’un en yüksek tepelerinden.
Kışın bol tarçınlı salebinizi yudumlarken eşsiz manzaranın tadını çıkarabilirsiniz. Bakın sağ tarafa heh orası! Orası Balat fotoğraf makinesini alan oraya koşar.. Fotoğraflanması lazım çünkü orası bizim tarihimizin anılarla dolu canlı varisi.. Hadi Beşiktaş’a gidelim sahilde bir kumru yeriz. Hayret buradaki insanlar birbirlerine selam verip duruyor, üstüne üstlük hal hatır soruyor ve muhabbet ediyoruz. Ne iyi insanlar bunlar.
İstanbul’un her yeri böyle esasında sadece şu sıralar biraz yorgun.. Vapura binelim mi? Bir parça simit için birbirleriyle kıyasıya mücadele eden martılara bol bol simit atalım. O martılar İstanbul’un simgelerinden. Üsküdar’a geldik nihayetinde oturalım mı Kız Kulesi karşısında minderlerimize çaylarımızı hüpletelim. Hadi sonra da Kadıköy yapalım ne dersiniz ? Çınaraltı ve Beykoz’a da yarın gidelim he olmaz mı? Sonraki gün Hisarlar mı? Adalar mı? Unuttum mu? Elbette hayır İstanbul dünyaya sığmıyor bir paragrafa nasıl sığdarayım…
İlk gidişimde kendimi yurt dışına çıkmış zannetmeme sebep olan şehir. 🙂 Türkiye güzel ülke. Güzel olan ne varsa tüketiliyor, tüketmek yerine olduğu gibi korumayı da öğreniriz inşallah.
Bir şehir düşünün… Her mevsimi ayrı güzel. Her mevsiminde fotoğraflarının, içinize hoş duygular serpiştirdiği. Öyle bir şehir ki; çağlar boyu insanoğlunun uğruna sayısız can feda ettiği… Tüm dünyanın gözünün üstünde olduğu bir şehirdir İstanbul.Burada yaşamaksa bir lütuf… Tarihimizin bize bahşettiği güzellikleriyle nadir bulunan bir çiçek gibidir İstanbul.
Yarışmayı düzenleyen herkese Teşekkürler…
Pek güler yüzlü çalışanları ile dolu iç ısıtan bir butik hotel. Konforu ve konumu itibari ile harika. Terasında Ayasofya’ya karşı kahve içmek paha biçilemez. Akşam ki canlı müzik ve atmosfer harikaydı. Ayrıca güne özel (14 Şubat) sürpriz çok ince düşünülmüştü. Otel sahibi de dahil herkes bizimle çok güzel ilgilendi. Ayrıca sohbet edilesi insanlar. Çok memnun ve mutlu ayrıldık. Herkese gönül rahatlığı ile tavsiye ederim.
Ahhhhh Istanbul diyorum….Ne onunla ne onsuz.
İstanbul’da yaşayanlar için İstanbul artık turistik bir yer olmaktan çıkıp, kaosun merkezi haline geliyor maalesef. Bu yüzden İstanbul içinde gezmek istediğimde bile daha az insanın olduğu yerleri tercih ediyorum.
Sultanahmet’teki mimari kısımları es geçersek yaz sıcağında gölgesinde serinleyebileceğiniz ve yoğunluktan kaçabileceğiniz bir yerden bahsedebiliriz. Topkapı Sarayı’nın girişinin sol tarafında kalan, fakat insanların nedense girmeyi pek tercih etmediği bir sokak vardır, Soğukçeşme Sokağı. Bu yokuş sokak sizi Gülhane Parkının girişine kadar götürüyor. Sokak eski konaklarla kaplı, bir tane de gizli ve ortaçağdan kalma izlenimi veren bir restaurant var.
Sultanahmet civarındaki en huzur verici yer benim için orasıdır.
Beyoğlu’nun gezilmesini gerçekten tavsiye etmiyorum, bütün dönüşümlerden sonra artık bir önemi kalmadı, oraya götürdüğüm pek çok insan ise yoğunluktan dolayı neredeyse panik atak krizi geçirdiler.
Tarihsel ve mimarı önemi olan yapıları bir kenara bıraktığımızda Kadıköy, Kuzguncuk ve Selimiye sanırım öncelikli yerler oluyor.
Efendi Otel’in şahane tasarlanmış mekanindan bir zamanlar şahane tasarlanmış şehri seyretmek! Hem de özel bir günde sizin için özel birisiyle. 🙂
İstanbul, her şeyden önce kendisiyle var olan, pek çok farklı uygarlığa ev sahipliği yapmış ve büyüsüyle insanın kanına giren bir şehir. Bir defa Istanbul’a gelip yerleştiniz mi, yaşadınız mı sizi kendisine bağlayan, başka yerde rahat ettirmeyen bir şehir.
Taksim’den Kadıköy’e geçerken köprüde manzarasıyla büyüleyen, Çengelköy’de yediğiniz balıkla, Topkapı Sarayı ile, Haliç’de yediğiniz balıkla sizin içinize giren bir daha da çıkmayan bir büyülü şehir….Ders- saadet dense de aslında, saadetin ta kendisi olan büyülü şehir….