11 gün gibi uzun süre aynı hostelde kaldıktan sonra bugün yeniden birkaç günlüğüne HelpX işi için bir ailenin yanına geçmek üzere hostelden ayrılıyorum. Verilen adrese akşam saat 4’ten sonra gideceğimden olan zamanımı yine şehir kütüphanesinde geçirdim. Akşam 4 gibi sırt çantalarımı alıp otobüse atladım.
Anladığım kadarıyla burada tüm şehir içi otobüslerinde tek bir fiyat uygulaması var, 2$. Otobüsün geçtiği yollar boyunca dışarıya baktığınızda çoğunlukla göreceğiniz şey orman. Hani orman deyince bol ağaç diye düşünmemek lazım sadece. İçerisinde vahşi bir hayatın olduğu hayvanları, bataklıkları, bolca sivrisinek ve böcekleriyle hayal etmeli. Genelde vahşi kelimesi bize vahşet ve korkuyu çağrıştırması gerekir. Aslında belki doğal yaşam demek daha makul, ancak biraz ötede timsahlar yaşıyor olduğundan kısmen de olsa vahşi hayat da tanımlayabiliriz.
Yarım saatlik sonra bana verilen adresteydim. Kate, Michael ve onların sevimli köpeği Moses. Tropikal iklime sahip bir coğrafyada tropikal bir ev ve bahçe. Bahçede muzdan, papaya ağacına kadar birçok meyve ağaçları var. Kate bana tek tek göstererek tanıttı ama hadi şimdi sen de bize anlat deseniz hiçbir şey diyemem yani. Yine bahçelerinde 9 tane tavukları var ve ihtiyaçları olan yumurtaları buradan sağlıyorlar. Evlerindeki mutfağı yenileme çalışmaları sürdüğünden şu an mutfak alanı olarak bahçeyi kullanıyorlar. Açık hava mutfağı yani.
Buzdolabından, çamaşır makinesine, fırın ve ocak, kap kacak dışarıdaki bahçede. Ayrıca bahçede muz ağaçlarının altında bir de açık hava küvet ve banyoları var. Michael benle tanıştıktan sonra bu açık hava duşunda duşunu aldıktan sonra işe gitti. Her ikisi de yemek yapmaya ve yemeye düşkünlermiş. Aklınıza hemen şişman bir çift gelmesin hani. Anhouk adında 2 yaşında kızları ve henüz 6 aylık Michel adında bir bebekleri var. Sanırım yaşları 30 civarında.
Michael devlet işinde çalışıyor, anladığım kadarıyla fotoğrafçı. Kaza veya önemli şeyler olduğunda gidip fotoğraflayıp kayda geçiriyor. Kate ise Darwin’de ücretsiz dağıtılan bir derginin grafik editörlüğünü yapıyor. Her ikisi de evden işlerini yürütüyorlar. Köpekleri Moses’in gezdirilmesi gerekiyor, bebekleri hasta olduğunda Kate yapamayacağını söyleyince ben gönüllü oldum. Eve gelirken kullandığım, otobüsün geçtiği yolun karşısına geçtiğinizde, sizi kilometrelerce büyüklükte orman ve park alanı karşılıyor.
Yolun hemen yanındaki kocaman Rugby sahasında Moses ile biraz oyalandıktan sonra Darwin Üniversitesi’nin yanından geçen ve denize kadar uzanan yoldan yürümeye devam ettik. Yol yer yer çay ve nehirlerin üzerinden geçiyor. Bu alanlarda yürüyüş için patikalar olduğu gibi, bisiklet sürmek için de asfaltlanmış dar yolları da var.
Onlarca bisikletli, yürüyüşe çıkan veya koşan gençler ve yaşlılar, köpeğini gezdirmeye çıkmış insanlar vardı. Bu yürüyüş yolundan sapıp dere kenarına geçtiğimde elinde 2 kocaman balıkla geçen 2 çocuk gördüm. Hani aklıma gelen şey burada ne güzel kamp yapılabileceğiydi. Balığınızı tutup, ateşinizi yakıp pişirip, çadırınızda uyuyabilirsiniz. Nehir kenarındaki yürüyüşten sonra sahile doğru yürüdüm. Deniz çok çekilmiş, denizin çekilmesiyle ortaya çıkan kumluk alan hoş bir manzara sergiliyor ve üzerinde yürüdüğünüzden ayaklarınız bu ıslak kumlara gömülüyor.
Çocuklarını veya köpeklerini alıp akşam gezmesine ve sporuna çıkmış çok sayıda insan bu alanda dolaşıyor. İki küçük kızı ile buraya dolaşmaya gelmiş olan, Kate’in bir arkadaşıyla orada tanıştık. Moses’i gezdiren yabancı biri olduğumu görünce benim bir Helper olduğumu anladı. Biraz benim seyahatim, helpx ve Avustralya hakkında konuştuk. Tanıştığım hemen herkes gibi bu da Türkiye’yi ziyaret etmek istiyormuş. 3 yaşındaki küçük kızı denize karışan çayda oynarken ona seslenip geri gelmesini söyledi. Küçük bir ihtimal de olsa timsah tehlikesine karşı kızının çayın içerisinde oynamasını istemiyordu. Ona sorduğumda bunun çok küçük bir ihtimal olduğunu ama onun için bu ihtimalin bile büyük olduğunu söyledi. Öyle ya binde birlik bir ihtimal size denk geldiğinde bu olay artık yüzde yüz ihtimaldir.
Şu an Avustralya kış sezonunda ve denizde yüzmek için olabilecek en uygun zamanlardan biri. Bolca yağışlı geçen yaz sezonunda bu denizlerde çokca deniz anası olduğundan hiç yüzülemiyor. Yine timsahları da unutmamak lazım. Şu an yüzülebilir ancak deniz anaları yine de tehlike arz ediyorlar. Her plaj girişinde ciddi ciddi uyarı tabelaları bulunuyor. Gün batımında harika bir görüntü yine ortaya çıktı. Daha önce de yazdığım gibi gerek Yeni Zelanda, Fiji ve gerekse Avustralya’da hemen hemen her gün batımı muazzam güzellikler sunuyor. Hele gökyüzünde bulutlar da varsa manzara daha bir büyüleyici oluyor.
Önce koyulaşan mavi renk, sonrasında pembe rengin kızıla ve sonrada koyu mavi ve nihayet karanlığa dönüşmesi inanılmaz güzel. Gün batımı sonrası geldiğimiz yolda Moses ile eve döndüğümüzde bir buçuk saatlik bir zaman harcamıştık. Akşam yemeğinde kabak kızartması, yanında soya ve balık sosuyla tavada hafifçe kızartılmış çeşitli sebzeler ve somon vardı. Kullanılan tüm sebzeler kendi bahçelerindendi. Sonrasında ise bitki çayı. Odamda duble yatağım var. Hosteldeki boyuma göre kısa olan yataklara göre oldukça konforlu. Ülkeden ayrılmadan önce bu son helpx host evinde uyuduğumuzda saat 11’i gösteriyordu.
Day 339: Avustralya:84, Darwin, 8 Temmuz 2011