Uluru-Kata Tjuta National Park‘taki çadırmızda uyandığımızda her yer ıslaktı, uyku tulumumun dışı, çadırımın içi bile. Gece soğuktu, sabahın 7’sinde uyandığımız da yine soğuk vardı, oysa dün fena değildi. Dün gece yaktığımızı büyükçe ateş bizi ısıtmak için yeterliydi, ancak şimdi acilen toparlanıp aracımızda ısınmamız gerekiyor.
Çadırı, uyku tulumu ve eşyalarımızı toparlarken parmaklarımız donuyordu. Dün yaktığımız ateşin közlerini karıştırdık ancak tamamen sönmüştü. Oysa önceki günkü kamp ateşimizin közleri, etrafını ve üzerini toprakla tamamen kapatmamıza rağmen ilginç bir şekilde 24 saattir sönmeden duruyordu.
Kiraladığımız aracı Ben kullanıyordu. Kilometrelerce uzunluktaki bu çölde benzin almak için Curtin Springs noktasına doğru yol alırken, aracımızın benzini bitti ve yolda kaldık. Oysa Benjamin’e, Yulara’da market alışverişi yaparken hemen yandaki istasyondan almasını söylemiştim.
Benjamin, yeterli benzinimiz olduğunu ve yolda alabileceğimizi söylemişti. Şanslıydık, sabahın bu erken saatinde bizim gibi Uluru’dan Alice Springs yönüne giden araçlardan birini Benjamin durdurup benzin getirmeye gitti. Şanslıydık aslında, dün gece kamp alanımıza giderken benzinimiz bitebilir ve öylece gecenin karanlığında yol üstünde kalabilirdik. O saatlerde araç bulup benzin getirmeye gitmek imkansız olurdu.
Güneş yükselmiş olduğundan hava da ısınmaya başlamıştı. Yabani develerin, kanguruların, wallabylerin ve Aborjinlerin yaşadığı bu alabildiğine sonsuz görünümlü kırmızı çölde, yol üstünde benzin beklerken, arabamızın bagajını açıp Yeni Zelandalı arkadaşım Laurie ile kahvaltımızı yaptık. Çok geçmeden Ben, elinde büyükçe bir benzin bidonuyla geldi. Benzin istasyonuna çok da uzakta değilmişiz. Curtin Springs benzinliğine geçip aracımızın deposunu doldurduk. Aynı zamanda küçük bir hayvanat bahçesi olan bu yol üstü dinlenme istasyonunda emular araçların arasında dolaşıyordu. Papağanların olduğu kafesi yanına gittiğimde bir papağan hello diyerek beni selamladı.
Fazla vaktimiz olmadığından acele bir şekilde Alice Springs’e doğru yola düştük. Eğer aracı saat 13:00’ ten önce teslim edemezsek ekstra 25$ ödememiz gerekiyordu. Yol düz ve hız yapmaya müsait ve günün bu saatinde yolda herhangi bir kanguruya çarpma ihtimalimiz düşük olsa da istemediğim halde aracı biraz süratli kullanıp Alice Springs’e vardık. Önce Ben’i onun kaldığı yere bırakıp, sonra da Budget araç kiralama şirketine geçip aracı teslim ettiğimde saat 13:30’du. Geç kalmış olmamıza rağmen herhangi bir ücret talep etmediler.
Böylelikle Uluru turumu yapılabilecek en ucuz şekilde bitirip hostelime geri dönmüştüm. Turizm acenteleri iki günlük Uluru gezisi için 330$ istiyordu. Oysa biz kişi başı 135$ harcayıp gönlümüze gere her yeri gezmiştik. Hem Uluru hem Kata Tjuta’nın toplamda 20 kmyi geçen yürüyüş parkurlarını da yürümüş olduk. Tur şirketiyle geldiğinizde sadece kısa olan parkurları yürüyebiliyorsunuz ve bazıları da sadece fotoğraf çekmeniz için durup sonra da geri dönüyorlar.
Harikulade iki günlük kampımız sonrası kendimi sıcak duşa atmak diğer bir harikuladeydi. Alice Springs’ten Darwin’e gidiş için karavan kiralamıştım. Bize katılmak isteyen 2 Alman kız ile Uluru’da iken mesajlaşmıştık. Yemek sonrası da biraz dinlendikten sonra sonra onlarla buluşmaya gittim. Çarşı içinde yolda buluşup ayak üstü birbirimizi ölçüp tarttıktan sonra hepimiz gönül rahatlığıyla birlikte seyahat etmeye karar verdik. Yarın motorhomu aldıktan sonra Benjamin’i kaldığı arkadaşının evinden ve kızları da kaldıkları resorttan alacağım.
Akşam bize katılmak isteyen Avustralyalı diğer biriyle kaldığımız hostelde görüştük. Elli üzerindeki bir yaşta olan bu kadın tam anlamıyla bir çatlaktı. Garip konuşması ve tavırları vardı. İşin ilginci Hobit arkadaşım Laurie’yi isminden dolayı kız sanıp devesiyle birlikte yola çıkan biri olarak anlamış. Oysaki gerek internete ve gerekse hostellerin panosuna astığımız ilanda karavanla yola çıkacağımızı ve detayları yazmıştım. Laurie’nin ve kendi ismimi ve yanına da telefon numaralarını yazmıştım. Kemal ismini nedense İngilizce deve anlamına gelen camel olarak anlamış! 🙂
Yarın iki Alman kız, bir Yeni Zelandalı Hobit ve bir Ozi ile 6 kişilik karavanla Alice Springs’ten Kuzey’e, 1.550 km uzaklıktaki Darwin’e doğru karavanla yola çıkacağız. Yolda Kakadu National Park’ı ziyaret edeceğimiz farklı bir yoldan Darwin’e gideceğimiz için yol 2.000 kmye kadar uzayacak. Gündüzleri sıcak, geceleri soğuk olan bu kızıl topraklardan, tropikal iklimin olduğu, timsahların yaşadığı Darwin’e varışımız 4 günü bulacak.
Day 324: Avustralya:69, Alice Springs, 23 Haziran 2011
Kardeşim, son zamanlarda nete pek gelemiyorum ve bu nedenlede seni takip edemiyorum. Kamp alanınıdaki kızıl toprak kaşta da var, … sana bir iki satır şeyler yazayım derkeen kızım yanıma geldi her zamnki gibi klavyeye merak ve ilgiylbeybbbbbbbbbbbbbbbbbnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnn bunlar onun yazdıkları hhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhha213m
yazdırmıyor.