Harput, Doğu Anadolu‘da yer alan Elazığ şehrimizin, tarihi dokusuyla açık hava müzesini andıran tarihi kent bölümü. Ovada boyunca uzanan yeni şehrin 6 km kuzeyinde, sarp yamacın başına kurulmuş. Antik çağlarda bu yana gerek kültürel gerek ekonomik açıdan yörenin en önemli yerleşimlerinden olmuş.
Harput Kalesi ve Ulu Camii çevresinde yerleşmiş tarihi şehrin geçmişi günümüzden 4 bin yıl öncesine uzanıyor. Her medeniyet, Harput’a maddi ve manevi izler bıraktığından kent kültürel açıdan çok zengin değerlere sahip. Kendine münhasır mutfağı, musikisi ve halk oyunları, örf ve gelenekleri var.
Yakın zamanda Fırat Kalkınma Ajansının davetiyle Elazığ, Bingöl, Tuncel ve Malatya’yı kapsayan geziyle coğrafyanın etrafını dört döndük. Yıllar sonra tekrar uğradığım Harput’taki değişim beni sevindirdi.
Harput, şehrin tarihi merkezinin çekirdeğini oluşturan etrafı derin uçurumlarla çevrili Harput Kalesinin çevresine kurulmuş. Asurlara ait çivi yazısı tabletlerde kentten ‘Karpata’ olarak söz ediliyor. ‘Taş kale’ anlamına gelen, korunaklı ve savunmaya elverişli kaya bloklarının üzerinde kurulan Harput şehrinin ilk sakinleri Hurriler olmuş.
Sonrasında Hititlerin hakimiyetine giren kent İşuva adıyla anılmış. Asur ve Urartu mücadelesine de sahne olan Harput, Urartular döneminde Supani olarak adlandırılmış. İran ve Roma medeniyetleri de Harput’tan geçmiş. Harput ve havzasına Emeviler, Abbasiler, Hamdaniler, Büveyhoğulları, Mervaniler sahip olmuş.
Sonrasında da Türk beylikleri, Çubukoğulları, Artuklular, Akkoyunlular, Harezmliler, Eyyubiler, Dulkadiroğulları, Akkoyunlular ve Safaviler’in hâkimiyetinde kalmış ve nihayetinde Osmanlı. Ortadoğu’dan batıya giden ticaret yollarının kavşağında bulunan kent, en hızlı sosyo-ekonomik ve kültürel gelişme sürecini Osmanlı’da yaşamış.
Bu dönemde Harput esnaflarının namı tüm dünyaya yayılmış. Harput tüccarları Diyarbakır, Van, Adana, Bitlis, Erzincan gibi vilayetlere mal satmışlar. Hatta Rusya, İran, Fransa, Amerika gibi ülkelere de deri, buğday, şarap, halı, kuru meyve ihraç etmişler.
Harput’da Yemeniciler çarşısı, semerciler çarşısı, kuyumcular çarşısı, deri imalathaneleri, dabakhaneler, ipek böcekçiliği, halı dokumacılığı gibi meslek guruplarına mahsus özel çarşılar oluşmuş. Basra ve Bağdat’tan Diyarbakır’a gelip Malatya ve Sivas istikametinde devam eden ticaret yolunun üzerinde bulunan şehirde çok sayıda tarihi yapı var. Tarihi kayıtlarda Harput’ta 90 tane hamam, 2670 ev, 843 dükkan, 10 cami, 10 medrese, 8 kütüphane, 8 kilise ve 12 adet han bulunduğu yazılı.
Yüzyıllarca İslam hoşgörüsüyle sürekli kabaran demografisinde Türk, Kürt, Arap, Ermeni, Süryani ve Rumlar bir arada yaşamış. Harput, geçmişte yörenin önemli bir eğitim merkezi olmuş. Harput’un Şehroz Mahallesinde 1878’de Harput Amerikan Koleji açılmış. 1800’lü yılların ortalarında kentteki Amerikan, Fransız ve Alman kolejlerinin sayısının 7 olduğu biliniyor.
UNESCO Dünya Mirası Listesine girmesi için Elazığ Belediyesi ve Elazığ Kültür ve Tanıtma Vakfı tarafından hummalı bir çalışma yürütülüyor. Tarihi miraslar restore edilerek turizme kazandırılmaya çalışılıyor.
Harput, Elazığ’da en çok vakit geçireceğiniz bölge olacak. Harput’ta görülecek çok sayıda tarihi yapı var. Açık hava müzesi gibi olan Harput’un, listelediğim önemli yerlerini gezilecek yerler listenize eklemeye çalışın.
Harput Gezilecek Yerler
1. Harput Kalesi
Harput Kalesi, geçmişi Urartular dönemine kadar uzayan, dik kayalıklar üzerindeki konumuyla, her devirde korunaklı ve savunmaya elverişli olmuş Elazığ’ın simge kalesi. MÖ 8. yüzyılda inşa edilen kale, Harput’un günümüze ulaşan en eski tarihi kalıntısı. Taş Kale manasına gelen ‘Kharpete’ adıyla anılan kale Harput adının da kaynağı olmuş.
Kadim Harput şehrinin güneydoğusunda, Elazığ Ovasına egemen bir konumda bulunan Harput Kalesi tarih boyunca Roma, Bizans ve Arapların yönetimine geçmiş. Farklı dönemlerde onarılan kale, günümüzdeki halini almış. Harput Kalesi’nin özgün bir yapı olarak günümüze kadar korunabilmesinde, Artuklu döneminde yapılan restorasyonun büyük katkısı olmuş.
Horasan harcı ile karılmış Harput Kalesi, halk arasında ‘Süt Kalesi’ olarak da anılıyor. Kalenin yapımı sırasında kuraklıktan dolayı, harcın hazırlanmasında su yerine günlük sağılan süt ve yumurta kullanıldığı rivayet ediliyor. Kalede yapılan kurtarma kazılarında mahalle mektebi, Kale Cami ve çevresindeki ticarethaneler, konutlar, atölyeler, tüneller ve 36 metre derinliğinde 100 basamaklı taş merdivenli su sarnıcı gün yüzüne çıkarılmış.
Dikdörtgen planlı kale, iç kale ve dış kale olmak üzere iki bölümden oluşuyor. Görkemli burçları halen ayakta. Tarihi Harput şehrini surlarla çevreleyen, kuzeyde Meteris ve batıda Dağ kapı olmak üzere iki ayrı kapısı bulunan dış surlardan sadece küçük kalıntı izleri günümüze ulaşmış. Geçmiş yıllarda yıkık dökük duran kale restore edilerek epey toparlanmış, ziyaret ettiğimde çalışmalar halen devam ediyordu.
Kale Hamamı, kalenin kuzeybatısında, Dabakhane yolunun üzerinde yer alıyor. Dikdörtgen planlı hamamın duvarları moloz ve kesme taşlarla, kemer ve kubbe tuğla ile örülü. Yıkık bir durumda olan hamam, klasik Osmanlı hamamı tipinde. Soyunma, ılıklık ve sıcaklık kısımları bulunan hamamın kemerli giriş kapısından soyunma odasına geçiliyor. Kaleden Dabakhane’ye doğru gittiğinizde sağ yanınızda Süryani Kadim Meryem Ana Kilisesi yer alıyor.
2. Süryani Kadim Meryem Ana Kilisesi
Süryani Kadim Meryem Ana Kilisesi, MS 179 yılında büyük bir manastır olarak inşa edilmiş. Anadolu’nun en eski kiliselerinden. Kalenin kuzeydoğu köşesine yakın yüksek bir kayanın üzerinde yer alıyor. Geçmişte bir Pagan tapınağı olan yer Süryaniler tarafından kiliseye çevrilmiş. Süryani Kilisesi Metropolitlik ve Patriklik merkezi de olmuş.
Kızıl Kilise, Süryani Kilisesi ve Yakubi Kilisesi adlarıyla da anılıyor. Krallık kilisesi olarak kullanılmış. Kiliseyle ilgili bir rivayete göre, ‘Kaledeki hükümdar bir putperestmiş, kalede bulunan sarayından gizli bir geçitle burada bulunan puthaneye gelip putlara tapıp ibadet edermiş.’ İçinde Harput kralının kızına ait olduğu söylenen bir de mezar var. Kilise şu anda da aktif olarak kullanıyor.
Anadolu’daki üçüncü büyük Süryani kilisesi olma özelliğine sahip. Harput kalesinin sol tarafında yer alan Meryem Ana Kilisesinin arka duvarları ve zemini kayalardan oluştuğundan, kilise kale içerisinde gömülmüş izlenimi yaratıyor. Manastırın önemli bir kısmı depremlerle yıkılmış, ana bölüm hala ayakta. Akıl ve sinir hastalıklarına şifa veren mucizevi bir kilise olduğuna inanılıyor.
Asırlardan beri Meryem Ananın ölüm günü sayılan 15 Ağustos’ta ziyaret edilme geleneği var. Adıyaman, Mardin, Diyarbakır, İstanbul, Antakya ve diğer çevre illerden buraya gelinip, üzümler üzerine bereket duaları okunuyor, Meryem Ana Bayramı kutlanıyor. Bu bayrama kadar üzüm yenmiyor, bayram sonrasında üzüm yeniyor. Bu kutlama Meryem Ana adını taşıyan tüm kiliselerde yapılıyor.
Kendisine ait, günümüze kadar gelmiş 80 kadar ilahisi var, Türk Sanat ve Halk müziği makamlarında, hatta Urfa makamları ile yakınlık gösteriyor. Dualar Süryanice ve Türkçe yapılıyor. Kilise ziyaretine maalesef izin verilmiyor, ziyaret için özel izin almanız gerekiyor.
3. Dabakhane
Dabakhane, Harput Kalesinden aşağıya doğru inen yol üzerinde, dere içinde yer alan, zengin minerallere sahip termal özellikli sularıyla ünlü bir şifahane. Kadınlar için ayrı erkekler için ayrı iki bölümden oluşuyor. Her bir hamam içerisinde yer alan üç göz kurnadaki soğuk suya, hiç ara vermeden girip çıkanlar derdine derman bulurmuş.
İstanbul’dan ve diğer şehirlerden şifa için sırf buraya gelen insanlar oluyor. Gençken ben de kurnalara girip çıkmıştım. O zamanlar sadece yan yana sıralanan 3 gözden oluşuyordu. Şimdi restore edilmiş, soyunma kabinleri konmuş.
Dabakhane’nin 50 metre kadar yakınında da 450 yıllık tarihe sahip Dabakhane Mescidi var. Geçmişte harabe haldeydi, tamamen yenilenmiş. Yine Dabakhane’de yer alan aile çay bahçesi çok güzel, yemyeşil. İnsanı yağmur ormanlarında hissettiren bir ambiyansı var. Harput gezisine bir çay içimi ara vermek için çok keyifli bir ortam.
4. Fatih Ahmet Baba Türbesi
Fatih Ahmet Baba Türbesi, özellikle çocuğu olmayan kişilerin veya hamile kadınların çocukları sağlıklı olsun diye gittikleri, Elazığ’da çok ünlü bir türbe. Halk arasında Fetahmet Baba ya da Fethi Ahmet Baba gibi isimlerle anılan türbede günün her saati dua eden, dileği kabul olsun diye hayır dağıtan birçok kişi ile karşılaşmak mümkün.
Gittiği her yerde büyük evliyaların türbelerini ziyaret eden Evliya Çelebi, Harput seyahatinde Feth Ahmet Baba türbesini de ziyaret etmiş ve seyahatnamesinde ‘Kaleden dışarı Feth -i Bab Tekkesi, ulu asitandır’ diye bahsetmiş. Önünde devasa bir Çınara ağacı yükseliyor. Vaktiniz varsa ziyaret edebilirsiniz. Dabakhane yolundan devam edince buraya ulaşıyorsunuz.
5. Harput Ulucamii
Harput Ulucamii, Anadolu’nun en eski camilerinden. Artuklu Hükümdarı Fahreddin Karaarslan tarafından 12. yüzyılda yaptırılmış. Caminin tuğladan yapılmış minaresi Pisa Kulesi gibi eğri, tam 7,2 derecelik bir eğime sahip. 865 yıllık caminin çok kalın duvarları, kemerleri ve kubbesi görmeye değer. İran Selçuklu camilerinin mimari özelliklerini taşıyor.
Bahçesinde yer alan secdeye eğilmiş gibi duran yaşlı dut ağacıyla ilgili değişik efsaneler anlatılıyor. Evliya Çelebi Seyahatnamesinde, ‘(Ulu Cami) hepsinden büyük ve güzel camidir eski olup duası kabul olunur yerdir. Sanatlı eski tarzda bir minaresi var’ diye söz etmiş.
Caminin, abanoz ağacından kündekârî tekniğiyle yapılan benzersiz özellikteki minberi Kurşunlu Camii’nde görebilirsiniz. Caminin bahçesinde Anadolu velilerinden Seyyid Ahmed Çapakçuri’nin mezarı da bulunuyor. Ulucamii’ni ziyaret ettiğimde, caminin hemen karşısına Harput Diyanet Eğitim Merkezi inşası sürüyordu.
Harput’un tarihi ve kültürel dokusuna uygun olduğu, Selçuklu ve Osmanlı motif ve mimarisinden esinlenildiği söylense de gerçekte dokuyla hiçbir uyumu olmadığı bariz bir şekilde görülüyor. Şehrin tarihi dokusuyla alakası olmayan bu merkez başka yere yapılabilirdi.
6. Şefik Gül Kültür Evi
Şefik Gül Kültür Evi, Ulu Camii yakınında yer alan 175 yıllık tarihi bir konak. Harput’ta 175 yıllık Mimarisinde taş ve ahşap kullanıldığı 3 katlı bir konağın onarılmasıyla 2005’te ziyarete açılmış bir müze ev. Harput’un geleneksel ev mimarisini görmek için otantik binayı mutlaka ziyaret edin.
Elazığlı iş insanı Şefik Gül’ün kendi adına yaptırdığı Şefik Gül Kültür Evi, geleneksel Harput evinin tüm özelliklerini taşıyor. Konağın odaları, içindeki otantik ve antika eşyalarıyla insanı geçmişe götürüp nostaljik bir yolculuğa çıkarıyor. Üst katta yer alan misafirlerin ağırlandığı, ahşaptan yapılan çıkmalı oda şahane. Kültürel mirası gözler önüne seren çok özel bir yer.
Çiçeklerle bezeli bahçesi ve havuzbaşı da nefis. Ulu Caminin bitişiğinde halkın ziyaretine ücretsiz olarak açık. Şefik Gül Kültür Evi ziyaret saatleri çarşamba, cuma, cumartesi ve pazar günleri 08.00-16.00. Kültür evi, pazartesi, salı ve perşembe günleri ziyarete kapalı.
Mansur Baba Türbesi, Şefik Gül Kültür Evi’ne oldukça yakın. İçerisinde Mansur Baba ve ailesine ait olduğu bilinen dört sanduka var. Rivayete göre bir kadının gördüğü rüya üzerine bir kazı yapılıp, çıkan lahitte bozulmamış bir erkek bedeni ve bir kadın, iki de çocuk mezarının bulunmuş. Üzerine bir türbe yaptırılmış.
7. Sarahatun Camii
Sara Hatun Camii, 15. yüzyılda Akkoyunlu Sultanı Uzun Hasan’ın annesi Sara Hatun tarafından ahşap bir mescit olarak yaptırmış, 1843’te yeni baştan yapılarak bugünkü halini almış. Minberi taş işçiliğinin güzel örneklerinden, kubbede geometrik ve bitkisel bezemeler var. Renkli kesme taş işçiliğinin görüldüğü minaresiyle görülmeye değer olan cami ibadete açık.
Cemşit Bey Hamamı caminin bitişiğinde bulunuyor. Hamam, Yavuz Sultan Selim Han’ın sipahi beylerinden Cemşit Bey tarafından 16. yüzyılın ilk yarısında yaptırılmış. Evliya Çelebi 17. yüzyıldaki Harput seyahatinde ‘Kale Hamamı, Cemşid Hamamı bunlar has olan hamamlardır. 120 adet hanedan hamamları dahi vardır’ diye bahsetmiş. Günümüzde şehrin en gözde yöresel yemekler sunan restoranlarından Ensar Restoranı olarak hizmet veriyor. Öğle yemeği için burası Harput’ta en ideal yer.
El Emeği Göz Nuru Çarşısı ise caminin karşısında, hediyelik eşya satışının yapıldığı bir yer. Dantelden iğne oyasına, örgüden nakış işlerine, takıdan taş işlemeciliğine ve rengârenk sabun çeşitlerine kadar geniş bir el emeği göz nuru ürün yelpazesiyle karşılaşıyorsunuz. Ev hanımlarının ürettiği çeyizlikler ve hediyelik ürünler bu çarşıda satışa sunarak ev ekonomilerine katkı sağlıyor.
8. Arap Baba Türbesi
Arap Baba Türbesi, kayalar üzerinde küçük bir kapıdan girilen, içeride başı olmayan ve mumyalanmış gibi duran bir bedenin yer aldığı bir türbe. Arabistan’dan Harput’a gelerek orada çobanlık yapan ermiş olduğu söyleniyor. Hakkında net bir bilgi yok ama düzinelerce efsanesi var. Zaten Elazığ kültürü efsaneler yönünden çok zengin.
Arap Baba hakkında halk arasında söylenen efsane ise şöyle: Harput ve dolaylarında bir yıl yağmur yağmamış. Kuraklık yüzünden kıtlık olacak diye halk sıkıntıdaymış. İşte tam bu sırada, Arap Baba türbesine yakın olan evlerde oturan yaşlı bir kadın rüyasında Arap Baba’nın başı kesilip bir dereye atılırsa derhal yağmurların yağacağını görmüş.
Kadın buna aldırmamış. Her gece evi taşlanınca Arap Baba’nın başını kesmek zorunda kalmış ve ardından yağmur başlamış. Kırk gün, kırk gece devam eden yağmurlar, tufana dönüşmüş. O sıra yine bu kadın rüyasında Arap Baba’yı görmüş. Arap Baba, ‘Benim başımı nereye attınsa hemen bana getir, yoksa halin haraptır’ demiş. Ertesi sabah kadın attığı başını derenin kıyısında bulmuş. Başı alıp türbeye koymuş ve yağmur kesilmiş.
9. Ağa Camii
Ağa Camii, 1559 yılında Pervane Ağa tarafından inşa edilmiş. Camiden günümüze ulaşmayı başaran tek yapı zarif minaresi. 1889’da yeniden yapılan cami, klasik Osmanlı mimarisi üslubunun izlerini taşıyor. Üzerini örten kubbenin çökmesinin ardından restore edilen ve üzeri çatıyla örülen caminin orijinal minaresi kesme taştan yapılmış. Cami 1996 yılında yapılan yenileme çalışmalarının ardından ibadete yeniden açılmış.
10. Kurşunlu Camii
Kurşunlu Camii, Harput’ta Osmanlı dönemi camilerinin en güzel örneklerinden biri. 1738 yılında inşa edilen camide yer alan minber Ulucamii’nden buraya getirilmiş. Çivi veya tutkal kullanılmaksızın küçücük geometrik parçaların birleştirilmesi (kündekari) tekniği ile yapılan nadide minberi mutlaka görün. Caminin avlusunda kendisiyle yaşıt devasa bir çınar ağacı var.
11. Alacalı Camii
Alacalı Camii, Balak Gazi parkı içinde yer alan, 800 yıldan daha yaşlı bir Artuklu eseri. Cami, 1203-1204 yıllarında Nurettin Artuk Şah’ın babası Hızır zamanında yaptırılmış. Duvarlar kesme taştan yapılmış caminin iki renkli taş mimarisi ilginç. Geometrik örgü ve yıldız motifleriyle bezeli tavanda al, kara, lacivert renkler kullanılmış. Giriş kapısı üzerinde ise minare yükseliyor. Artukoğulları döneminde inşa edilen cami küçük ebatta dikdörtgen planlı.
12. Harput Okuma Evi
Harput Okuma Evi, UNESCO Somut Olmayan Kültürel Miras temsili listesine dâhil edilmiş Kürsübaşı geleneği ve Harput kültürünün yaşatılabileceği bir mekan olarak 2014’te yapılmış. Kürsübaşı kültürü, Eski Harput evlerinde kış mevsimi boyunca soba görevi gören kömür ateşli kürsü etrafında ısınmak ve sohbet etmek amacıyla ortaya çıkmış bir gelenek.
Klasik enstrümanlarla çok sesli icra edilen ‘Harput Senfonisi’ Elazığ’ın kültürel değerleri arasında. Harput türküleri ve uzun havaların büyük bir çoğunluğu Fuzuli, Nedim, Nevres gibi ünlü şairlerin eserlerinden alınmış ve bestelenmiş. Atatürk, Elazığ ziyaretinde Harput müziğin icra edildiği bir geceye katılmış, çok büyük bir sevgi ve hayranlık duyduğunu ifade etmiş.
Kürsübaşı Okuma ve Kültür Evinde, Kürsübaşı Odası, zengin kütüphanesi ve okuma salonları yer alıyor. Zeki Müren’in bazı şarkılarında klarnetiyle yer alan Mehmet Şerif Çaça Klarnet Salonu, Elazığlı halk müziği sanatçısı Enver Demirbağ Musiki Odası gibi bölümlerde de Harput müziğine dikkat çekilmeye çalışılmış.
13. Balak Gazi Anıtı
Balak Gazi Tesisleri, Elazığ Ovasını kuşbakışı gören Harput’un en manzaralı noktası. Ulu Camii’nin avlusuna 1965 yılında dikilen devasa at heykelinin üzerindeki kılıç kuşanmış kişi, Harput Emiri ve Türk orduları Başkumandanı Belek Gazi’ye ait. Halk arasında Balak Gazi diye anılan Belek Gazi Haçlılar’a karşı zaferler kazanmış.
Malazgirt savaşının ünlü komutanlarından Artuk Bey’in torunu. Balakgazi Parkında havuzlar, kameriyeler, çocuk ayak alanları ve kafe-restoran olarak hizmet veren bir tesis bulunuyor.
14. Buzluk Mağarası, Harput
Elazığ Buzluk Mağarası, Harput’un önemli turistik duraklarından biri. Tarihi Harput’un 11 km kuzeydoğusunda yer alan, 220 metre uzunluğundaki mağarada, sıcak yaz aylarında mağaranın özel yapısı nedeniyle buz kristalleri oluşuyor. Dünyada bu çeşit mağaraların sayısı çok az. Kışları sıcak, yazları ise üşüyecek derecede soğuk.
Eskiden yöre halkı, yazın bu mağaradan çıkardıkları buzları hayvan sırtında Harput’a getirip satarmış. Buzluk kayalıklarından kuzeye bakıldığınızda karşınızda harika bir manzara görüyorsunuz. Keban Baraj Gölü’nün masmavi güzelliği, Pertek İlçesinin yeşilliği ile bütünleşerek nefis bir görüntü sunuyor. 1990 yılında merdiven basamakları ve aydınlatılması yapılan mağara, Türkiye’de gezilebilen mağaralar arasında yer alıyor.
Harput’ta ne yenir
Harput, ülkemizin en zengin mutfak kültürüne sahip yörelerden. Elazığ’ın kendine has ve kendi ismiyle anılan pek çok yemeği var. Bu yemekler ülkemizin birçok yöresinde Elazığ yemeği olarak tanınıyor. Elazığ’ın yerel yemekleri arasında Harput köfte, kellecoş, işgene, taş ekmeği, peynir ekmek, fodula, gömme, ufalama, söğürtme, ışkın, pirpirim, hesüde, gaygana ve pestilli yumurta bulunuyor.
Harput’a gelmişken şehrin en iyi lokantaları arasında gösterilen Ensar Lokantasına da uğrayın. Cemşit Bey Hamamının bahçesinde misafirlerini ağırlayan lokanta ızgara, mangal ve yöresel yemeklerden oluşan iştah kabartan bir menü sunuyor. Ağaçların altında, tarihi bir atmosferi olan lokantanın en popüler yemeği soslu bonfile. Közlenmiş kırmızı biber ve domates, salça ile karıştırılıp özel bir sos hazırlanıyor. Izgarada pişirilen etler bu sosla karıştırılıp servis ediliyor.
Ensar’da tadabileceğiniz Patlıcan söğürTme de en az soslu bonfile kadar lezzetli ve doyurucu. Elazığ’ın yöresel yemeklerinden olan patlıcan söğürtme közlenmiş patlıcan ve tereyağından yapılıyor. Ezilmiş patlıcanların üstüne dökülen tereyağının kokusu ile helvaya benzeyen söğürtme her damak tadına uygun nefis bir aperitif.
Başlangıç olarak masalara getirilen sıcak pide ve Şavak tulumu da benim favorlilerimden. Yörenin özgün lezzetlerinden Şavak tulumu aromatik tadı ve pide ikilisi tek başına bir öğün gibi ve tabi ki yanında çayla. Bugüne kadar yediğim en iyi tulum peynirlerindendi.
Dolanger ise Elazığ’ın meşhur tatlısı. İçine ceviz ya da fıstık konulan el açması yufkalar oklavaya sarılarak yapılan dolanger aslında çok zahmetli. Şerbetli bir tatlı ve görüntüsü baklavaya benziyor. Şerbetli tatlı olmasına rağmen şekeri yoğun değil ve çok hafif. Tatlıyla arası iyi olmayanların bile çok seveceğine eminim. Cevizlisi nefisti.
Harput’a kadar gelmişken yöreye ait üzüm ve cevizden yapılan orcik ve pestil, dut unu, çedene kahvesi, Harput kahvesi ya da leziz Buzbağ şaraplarından alabilirsiniz.
Harput’a nasıl gidilir
Harput, Doğu Anadolu Bölgesinin en önemli ulaşım koridorlarından biri olan Elazığ’da bulunuyor. Harput’a ulaşmak için en kolay yöntem Elazığ uçak bileti almak. Ankara, İstanbul, İzmir ve Bursa’dan Elazığ’a düzenli uçak seferleri var. Elazığ Havalimanı, şehir merkezine 12 km uzaklıkta.
Elazığ’a Türkiye’nin dört bir yanından direkt otobüs seferleri bulunuyor. Batıdan D300 ve D885 karayolu ile diğer şehirlerle bağlantısı bulunan Elazığ’ın Ankara’ya uzaklığı 770 km, İstanbul’a 1.221 km, İzmir’e uzaklığı ise 1.285 km. Elazığ ile Tunceli’nin Pertek ilçesi arasında düzenli feribot seferleri yapılıyor. Her iki şehir arasındaki ulaşım feribotla karayoluna göre daha kısa sürede yapılıyor.
Malatya’dan gelen ve Maden ve Ergani ilçeleri üzerinden Diyarbakır’a bağlanan demiryolu Elazığ’dan geçerek Van’ın Tatvan ilçesine ulaşıyor. Fırat Ekspresi ile Adana-Elazığ arasında her gün, Van Gölü Ekspresi ile Elazığ’dan Ankara ve İstanbul’a haftada iki gün tren seferleri yapılıyor. Elazığ’a nasıl gidilir blog yazımda Elazığ ulaşımı hakkında detaylı bilgiler paylaştım, göz atın.
Kıymetini bilemediğimiz bir coğrafya. Senin sayende ben de adım adım gezmiş, keşfetmiş oldum. Ayağına sağlık.
Memleketim Harput antik bir şehir ve açık hava müzesi gibi. Müzesine, kalesine, camilerine gitmeyi unutmayın. Buzluk Mağarası da görülmeye değer. Kahvelerde Harputlularla sohbet etmeden dönmeyin, Harput’un kendine minhasır aksanını dinleyin.
Bu tarz yerleri 360 derece tanıtmak şart.
Çok güzel bir yere benziyor. Mutlaka gidip gezeceğim
Harput gerçekten bir müze ama kıymetinin bilinmediği çarpık bir turizm anlayışıyla yönetildiği düşüncesindeyim.
2010 seyrü seferinden;