Elazığ, Doğu Anadolu Bölgemizin Yukarı Fırat Havzasında yer alan, Anadolu kültürüyle yoğrulmuş, kendine münhasır bir kent. Anadolu tarihi içinde, coğrafi konumu, kültürü, sanatı, müzik ahengi ve edebiyatı ile farklı zenginliklere sahip nadide illerimizden. Giyim kuşamından, halk oyunlarına, özgün musikisinden yöresel yemeklerine ve konuşma ağzına kadar kültürel açıdan tam bir Anadolulu.
Onlarca medeniyete ev sahipliği yapmış olmanın birikimi ve tarihi şehir bölgesi Harput’un birçok ticaret ve seyahat yolunun önemli bir durağı olması, şehrin kültürel ve sanatsal açıdan zenginleşmesini sağlamış. Farklı etnik kimliklerle bir arada yaşamanın getirdiği etkileşimin doğal sonucu kendine has, renkli ve hoş motifleri olan benzersiz bir kültür oluşmuş.
Anadolu’nun kültür miraslarından Elazığ’ın nesi meşhur? Doğrusu hayatının 20 yılından fazla zamanını orada geçirmiş biri olarak saysam bitmez. Dünyaca ünlü nadir bulunan vişne rengi mermeri, her bir yanından tarihi eser fışkıran eski şehir bölgesi Harput’u, Türkiye’nin ilk büyük yatırımlarından Keban Barajı, giderek azalan ustaların el emeği sekiz köşe şapkası, meşhur öküzgözü üzümü ilk aklıma gelenler.
Doğuda hemen her düğünün ve kına gecesinin vazgeçilmezi çayda çıra oyunu, eski Harput evlerinde halen sürdürülen kürsübaşı geleneği, orciği, çedene kahvesi, Şavak tulum peyniri, Ağın leblebisi, badem şekerini de sayabilirim. Mutfağı ise tam bir gizli hazine.
Tüm bu kültürel ve sanatsal zenginliğinin arkasında uzun yıllar yerleşim olmasının getirdiği zengin çok kültürlü yapısının ciddi katkısı var. Anadolu’da Elazığ’ın yeri ayrı; hem Doğulu hem Batılı karakterini çok iyi harmanlamış. Elazığ’ın Doğuya göre Batılı, Batı’ya göre Doğulu olduğu söylenir.
Elazığ Gezi Rehberi
Mezopotamya’nın bereketli toprağına can suyu veren Fırat ve Dicle nehirlerinin anayurdu olan Elazığ, üç tarafı sularla çevrili bir yarım ada aslında. Kuzeyini Keban Barajı çevrelemiş, onun ötesinde Tunceli var. Batı ve güneyinin batısında ise Karakaya Barajı ve Malatya şehri yer alıyor. Doğu’da Bingöl, güney de ise Diyarbakır ile komşu.
Doğu Anadolu’nın diğer şehirlerine göre ortalama yükseltisinin daha düşük ve nispeten daha az engebeli bir coğrafya. Ticaret yolları için bu yüzden sık kullanılan bir güzergah olmuş. Fırat ırmağının çizdiği büyük yay içinde, sulak ve verimli bir ovası var, toprağı semereli. Elazığ’da hemen hemen her şey yetişiyor. Üzüm bağları, meyve ve sebze bahçeleriyle kendi kendine yeten bir şehir.
Elazığ’ın en eski yerleşimi olan Harput şu anki şehir merkezinin 6 km kuzeyinde yer alan tepede yer alıyor. Anadolu’nun en eski yerleşimlerinden Harput’un hikayesine baktığımızda dönem dönem, hem vilayet hem de sancak olmuş özel bir yerleşim yeri olduğunu görüyoruz. Osmanlı döneminde Malatya, Adıyaman, Bingöl ve Tunceli gibi farklı kültür ve inanca sahip bölgeleri kendi sancağı altında barındırmış.
Anadolu’yu Mezopotamya’ya bağlayan kervan yolları üzerinde bulunduğundan oldukça gelişmiş, çevresinin sanayi merkezi olmuş. Dönemin önemli sanayi kolları dericilik, demircilik ve bakırcılığın çok geliştiği Harput’a gelmiş olan Evliya Çelebi kentte 600’den fazla dükkân olduğunu söyler.
Osmanlı Padişahı Sultan Abdulaziz’in tahta çıkışının 5. yılında, 1867’de Harput adı değiştirilerek şehre, ‘Aziz’in mamur ettiği yer’ anlamına gelen ‘Mamurat ül-Aziz’ adı verilmiş. Söylenmesi güç olduğundan halk arasında kısaca ‘El Aziz’ olmuş ismi.
Şehirleşme anlayışının 19. yüzyılın başlarında değişmesi ve tabiat şartlarının zorluğu nedeniyle Harput, günümüzde Elazığ’ın kurulu olduğu ovaya taşınmış. I. Dünya Savaşı döneminde şehrin Ermeni nüfusu başka yerlere nakledilince Müslümanlar aşağıdaki El Aziz’e göçmüş, Harput terk edilen bir şehre dönüşmüş.
Atatürk’ün 1937’de şehre ziyareti sırasında ‘azık ili’ anlamına gelen ‘Elazık’ adı verilmiş, bu isim ise TBMM kararıyla Elazığ’a dönüştürülmüş.
Bir zamanlar kültür ve siyasi merkez olan şehrin tarihi miraslarının büyük bir bölümü zaman içerisinde yıkılıp yok olmasına rağmen bir bölümü zamana kafa tutarcasına halen ayakta. ‘Tarihi-Kentsel Sit Alanı’ ilan edilen Elazığ’ın eski şehir merkezi Harput, bugün bir açık hava müzesi konumunda. Her köşesi zengin geçmişinin canlı izleriyle dolu.
Elazığ Gezilecek Yerler
Elazığ’ın ana arterini şehrin kalbi sayılan İzzetpaşa Camii önünden batıya doğru uzanan Gazi Caddesi oluşturuyor. Cadde boyunca birçok pasaj ve çeşitli küçük çarşılar, mağazalar sıralanıyor. Şehir merkezinin Harput’tan düzlüğe taşınmasıyla 1896’da Hükümet Konağı bu cadde üzerinde inşa edilmiş. Şimdilerde öğretmen evi olarak hizmet veren Elazığ Halkevi yine bu cadde üzerinde yer alıyor.
Şehrin bu en hareketli caddesine yakın konumdaki Tarihi Kapalı Çarşı şehrin en ilginç köşelerinden biri. Yörenin verimli toprağından fışkıran her ürün burada tüketici ile buluşuyor.
1. İzzet Paşa Camii ve Tarihi Hükümet Konağı
İzzet Paşa Camii, Elazığ’ın çarşı merkezini oluşturan, 1866’da kerpiçten yaptırılmış bir cami yıkılarak yerine 1966’da inşasına başlanılmış. Türkiye’de ilk asansörlü minareye sahip camisi olarak 1972’de ibadete açılmış. 20 metrelik devasa ana kubbesi dışında 25 adet küçük kubbeye sahip.
Cami çevresi şehrin en kalabalık noktasını oluşturuyor. Caminin altında yer alan ve Kuyumcular Çarşısı adıyla bilinen pasajda çok sayıda kuyumcu ve döviz büroları yer alıyor.
Tarihi Hükümet Konağı, İzzet Paşa Camii’nin karşısında yer alan 1896’da yılında inşa edilmiş Osmanlı sivil mimarisi eserlerinden. Yuvarlak kemerli pencereli bina restorasyonun ardından bir müddet sergi ve galeri salonu, ayrıca geçici olarak da valilik olarak kullanılmış.
Karşıda yer alan Postane binası ile birlikte, günlük yaşamın hareketliliğinin hissedildiği, yeni adı ’15 Temmuz Demokrasi Meydanı’ olarak değiştirilen eski Postane Meydanına bakıyor. 40 yıl önce burası şehrin ulaşım hizmeti veren otobüslerin kalktığı yerdi.
Şehrin 8 km dışında kalan ama şimdi şehirle tamamen birleşmiş olan Abdullah Paşa Mahallesindeki evimizden, Elazığ merkezde okuduğum Sanat Okuluna buradan kalkan otobüslerle gidip gelirdim. PTT Binasının hemen arkasında ise Tarihi Kapalı Çarşı yer alıyor.
3. Harun Sanat Galerisi
Harun Sanat Galerisi, rölyef sanatına kazandırdığı benzersiz teknikleri kullanarak enfes bakır tablolar yapan Harun Taşdemir’e ait küçücük bir galeri. İzzetpaşa Camii’nin 50 metre kadar yukarısında kalıyor. Sanatının yurtiçinde ve yurtdışında yaygınlaşması için sarf ettiği çaba ile TBMM tarafından ‘Rölyef sanatının Türkiye’de yaşayan en önemli ustası’ olarak tanımlanmış.
Unutulmaya yüz tutmuş mesleğini yarım asırdır sürdürüyor. 3 boyutlu bakır rölyef yapan Türkiye’deki tek sanatçı. Ağırlıklı olarak Osmanlı, eski İstanbul ve Anadolu kültürü temalı çalışmaları var. Bakır rölyef eserler, sanatçının aldığı plaket ve taktir beratları bu küçücük atölyenin duvarlarını süslüyor. Zaman zaman da kendi yapımı uduyla hem çalıyor hem de söylüyor.
4. Tarihi Kapalı Çarşı
Tarihi Kapalı Çarşı, Elazığ gezilecek yerler listenizde olması gereken önemli bir alışveriş noktası. Çarşıda ne ararsanız var; baharatçılar, peynirciler, pestilciler, kadayıfçılar, kuru meyveler, kasaplar, fırıncılar ve bakırcılar… neler neler… Kent yaşamının aynası çarşı her yönüyle ‘farklı bir yerdeyim’ dedirtiyor.
Çarşının iki adet kuzey-güney, dört adet doğu-batı giriş ve çıkışı var, çok da büyük sayılmaz. 1928’den bu yana burası Elazığ’ın ticari kalbi konumunda. Her türlü taptaze yöresel ürün alışverişinizi burada yapabilirsiniz. Tarihi mekanın içinde aynı zamanda Balıkçılar Çarşısı, Kasaplar Çarşısı ile bakırcı ve kalaycı dükkanlarının bulunduğu Bakırcılar Çarşısı da yer alıyor.
Geçmişte buradan yayılan koku burnumun direğini sızlatırdı hep. Şimdiyse bu kokular benim için nostalji anlamına geliyor. Yenilenerek daha nezih bir yere dönüştürülen çarşıda yer alan, özel pişirme saclarında taze olarak üretilen tel kadayıf üretimini izlemek bir illüzyon gibiydi. Evimizin kuzineli sobasında pişen kadayıf evimizde hiç eksik olmazdı.
5. Şapkacılar Çarşısı
Şapkacılar Çarşısı, Elazığ yöresel aksesuarlarından ünlü sekiz köşeli gakgo şapkasının üretildiği birkaç dükkanın yer aldığı dar, kıvrımlı bir sokak. Anadolu kültürüyle yoğrulmuş aziz şehirde kulağınıza en sık çalınacak gelime ‘gakkoş’ olacak sanırım. Kelime kökeni ‘garındaş’, yani gardaş, kardeş anlamına gelen bu hitap, şehre ‘Gakkoş Diyarı’ denmesinin de sebebi.
Çarşı Saray Camii yakınında yer alıyor. Birçok kültürel değer gibi unutulmaya yüz tutan, sekiz köşeli şapka zanaatını ayakta tutmaya çalışan sadece 4 usta kaldı. Sekiz köşe şapkalar, bugün daha çok kırsal bölgelerde yaşayanlar tarafından tercih ediliyor ya da kültürel etkinliklerde yöresel kıyafet amaçlı kullanılıyor.
Özel kumaşı, astarı, teli, siperi, kayışı, yan düğmeleri ve örgüleri ile özgün bir tarzı olan şapkalar geçmişte erkek yöresel giyiminin en önemli parçalarından olmuş. Tamamı el işi olduğundan üretimi bayağı bir zahmetli ve sabır istiyor.
Şöhretli şapkanın her köşesinin de bir anlamı var; ‘Yiğitlik, mertlik, cömertlik, misafirperverlik, alçak gönüllülük, çalışkanlık, dürüstlük ve vatanperverlik’. Her bir köşe Elazığlıların erdemini ifade ediyor. Terziler sokakta yer alan Elazığ Şapka Atölyesi’ne, Fethi abiye uğrayıp sevdiklerinize hediyelik şapka alın.
6. Köfteciler Sokağı
Köfteciler sokağı, özellikle uğramanızı istediğim bir yer. Gazi Caddesinde yer alan bir ara sokak olan Horasan sokağı, ekmek arası köfte satan onlarca köfteci dükkanı nedeniyle köfteciler sokağı olarak adlandırılıyor.
İnsanların fakir, etin pahalı olduğu zamanlarda köfte-ayran karın doyurmanın en ucuz yoluydu. Fazla malzeme kullanmak mümkün olmadığından somun ekmeğin içindeki puf bölümü boşaltılıp salça sürülüp, içerisine birkaç köfte konup tost makinesinde bastırılarak hazırlanırdı.
Son 40 yılda bu damak tadı Elazığlılarca iyice benimsenmiş gördüğüm kadarıyla. Git gide yeme kültürünün bir parçası olmuş. Şehir dışında yaşayan Elazığlıların eve gitmeden ilk olarak buraya gelip köfte ekmek yediklerini çok duydum.
7. Kazım Efendi Sokak
Kazım Efendi Sokak, Gazi caddesinin yakınında tarihi evlerin sıralandığı bir ara sokak. Restorasyonu yapılmış eski Elazığ evlerinden bazı örnekleri burada görebiliyorsunuz. Harput’tan ovaya göçlerin başladığı 19. yüzyılın sonlarında doğmuş. Eski Harput evleri, kerpiç duvarların ahşap hatıllarla desteklendiği hımış yapı tekniğiyle yapılmış, yer yer de taş kullanılmış.
Üç tarafı görebilen ve güneş alabilen cumba benzeri kapalı balkonlu ferah evlerin en karakteristik özelliği. Bu sokakta oturmuş, Harput Numune Okuluna Fransızca öğretmenliği de yapmış olan Harputlu tasavvuf âlimi Musa Kâzım Efendi’nin adı sokağa verilmiş. Sokakta yer alan birkaç restore edilmiş ev geçmişin mimarisi hakkında fikir vermesi adına pek tatmin edici olmasa da çarşıdaki binaların yanında daha otantik duruyor.
8. Elazığ Arkeoloji ve Etnografya Müzesi
Elazığ Arkeoloji ve Etnografya Müzesi, Fırat havzası ve Keban Barajı Göl Sahası içerisinde kalan yerlerdeki bilimsel kazılardan elde edilen buluntular ve bölgenin etnografik zenginliğini sergileyen bir müze. Fırat Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Kampüsü içerisinde yer alıyor.
Arkeolojik Eserler ve Sikke Salonu, Halı Kilim ve Etnografya Salonu olmak üzere iki salondan ve çeşitli eserlerin saklandığı depo bölümlerinden oluşuyor. Aleolitik, Neolotik, Kalkolitik, Tunç (Protto Hurri-Hitit), Demir, Hellenistik, Roma, Bizans, Selçuklu, Osmanlı dönemlerine ait çok sayıda ve çeşitli eserler sergileniyor.
Anadolu’da herhangi bir benzeri bulunmayan, 4 ton ağırlığındaki 2 bin 700 yıllık taş rölyef Harput Kabartması, müzenin önemli eserleri arasında. Halı-Kilim ve Etnografik Eser Salonu’nda ise, bölgeye ait özgün el ürünü halı ve kilimler ile yöre kültürünü tanıtıcı nitelikte etnografik eserler sergileniyor.
Çok zengin bir sergisi olmasa da yöresel arkeoloji ve kültürü hakkında bilgi almak için gidilebilir. Müze pazartesileri kapalı diğer günler ise 08.00–17.00 saatleri arasında ziyarete açık, giriş ücretsiz.
9. Harput
Harput, şehrin tarihi merkezinin çekirdeğini oluşturan etrafı derin uçurumlarla çevrili Harput Kalesinin çevresine kurulmuş, en çok vakit geçireceğiniz bölge. Elazığ merkeze 6 km uzaklıkta, şehrin eteğine kurulduğu yamacın zirvesinde yer alıyor. Basra ve Bağdat’tan Diyarbakır’a gelip Malatya ve Sivas istikametinde devam eden ticaret yolunun üzerinde bulunan kentte çok sayıda tarihi yapı var.
Tarihi kayıtlarda Harput’ta 90 tane hamam, 2670 ev, 843 dükkan, 10 cami, 10 medrese, 8 kütüphane, 8 kilise ve 12 adet han bulunduğu yazılı. Harput, geçmişte yörenin önemli bir eğitim merkezi olmuş. 1800’lü yılların ortalarında kentteki Amerikan, Fransız ve Alman kolejlerinin sayısının 7 olduğu biliniyor.
UNESCO Dünya Mirası Listesine girmesi için Elazığ Belediyesi ve Elazığ Kültür ve Tanıtma Vakfı tarafından hummalı bir çalışma yürütülüyor. Tarihi miraslar restore edilerek turizme kazandırılmaya çalışılıyor. Açık hava müzesi gibi olan Harput’ta görülecek çok sayıda tarihi yapı var. Gezmesi kolay, hemen hepsi de yürüme mesafesinde.
Harput Kalesi, geçmişi Urartular dönemine kadar uzayan, dik kayalıklar üzerindeki konumuyla, her devirde korunaklı ve savunmaya elverişli olmuş Elazığ’ın simge kalesi. Kale, halk arasında ‘Süt Kalesi’ olarak da anılıyor. Kalenin yapımı sırasında kuraklıktan dolayı, harcın hazırlanmasında su yerine günlük sağılan süt ve yumurta kullanıldığı rivayet ediliyor.
Anadolu’nun en eski kiliselerinden Süryani Kadim Meryem Ana Kilisesi, kalenin üzerine yükseldiği kayanın hemen eteğinde kurulu. Ziyaret etmek istemiştim ama dışarıdan gelenlerin kabul edilmediği bilgisini aldım. Kaleden aşağıya inen yoldan devam ettiğinizde ünlü bir şifahane Dabakhane‘ye ulaşıyorsunuz. Üç göz kurnadaki soğuk suya, hiç ara vermeden girip çıkanlar derdine derman bulurmuş.
Harput Ulucamii, Anadolu’nun en eski camilerinden. Tuğladan yapılmış minaresi Pisa Kulesi gibi eğri, 7,2 derecelik bir eğime sahip. 865 yıllık caminin çok kalın duvarları, kemerleri ve kubbesi görmeye değer. Ulucamii’ne yakın Mansur Baba Türbesi, Harput Kalesine giden yolun solunda yer alıyor. İçerisinde Mansur Baba ve ailesine ait olduğu bilinen dört sanduka var. Elazığ’da nereye dokunsan orayla ilgili bir hikaye mutlaka var.
Şefik Gül Kültür Evi, Ulu Camii yakınında yer alan 175 yıllık tarihi bir konak. Harput’un geleneksel ev mimarisini görmek için otantik binayı mutlaka ziyaret edin. Şimdiye kadar gördüğüm en güzel ve en gerçek yöresel ev oldu. Harput kültürü ve kürsübaşı geleneğini yaşatılabileceği bir mekan olarak açılmış Harput Okuma Evi de gezilecek yerler arasında.
Akkoyunlu Sultanı Uzun Hasan’ın annesi Sara Hatun tarafından yaptırmış Sara Hatun Camii, Harput’ta görmeniz gereken yerlerden, günümüzde halen ibadete açık. Caminin karşısında ise hediyelik eşya satışının yapıldığı El Emeği-Göz Nuru Çarşısı yer alıyor. Caminin bitişiğinde yer alan Cimşit Bey Hamamı, günümüzde kentin en rağbet gören restoranlarından Ensar Lokantasına ev sahipliği yapıyor.
Balak Gazi Tesisleri, Elazığ Ovasını kuşbakışı gören Harput’un en manzaralı noktası. Ulu Camii’nin avlusuna 1965’te dikilen devasa at heykelinin üzerindeki kılıç kuşanmış kişi, Harput Emiri Belek Gazi’ye ait. Balak Gazi parkı içinde yer alan Alacalı Camii, 800 yıldan daha yaşlı bir Artuklu eseri. Duvarlar kesme taştan yapılmış caminin iki renkli taş mimarisi ilginç.
10. Buzluk Mağarası, Harput
Elazığ Buzluk Mağarası, Harput’un önemli turistik duraklarından biri. 150-220 metre uzunluğundan, sadece yaz aylarında doğal olarak buz oluşan bir mağara. Dünyada bu çeşit mağaraların sayısı çok az. Kışları sıcak, yazları ise üşüyecek derecede soğuk.
Eskiden yöre halkı, yazın bu mağaradan çıkardıkları buzları hayvan sırtında Harput’a getirip satarmış. Buzluk kayalıklarından kuzeye bakıldığınızda karşınızda harika bir manzara görüyorsunuz. Keban Baraj Gölü’nün masmavi güzelliği, Pertek İlçesinin yeşilliği ile bütünleşerek nefis bir görüntü sunuyor.
11. Hazar Gölü ve Hazar Vadisi
Hazar Gölü, Elazığ merkeze 26 km uzaklıkta, Diyarbakır yolu üzerinde yer alan bir tektonik göl. Göl kenarındaki Sivrice kasabası nedeniyle Sivrice Gölü olarak daha sık anılıyor. Tüm göl ve etrafı Doğal Sit alanı. Uzunluğu 22 km, genişliği ise 4 km, suyu berrak, tuzsuz ve sodalı. Manzarası nefistir.
Zaman zaman geçmişte gidip burada denize, pardon göle girerdik. Göl çevresinde dinlenme tesisleri, irili ufaklı balık lokantaları ve küçük koylar yer alıyor. Göl içerisinde bulunan, Kilise Adası, Batık Kent ve Adatepe Arkeolojik Sit alanı olarak tescillenmiş.
Hazar Gölü üzerinde yer alan 50-60 haneli Batık Kent’in, 19. yüzyıl başlarına kadar varlığını sürdürdüğü tarihi yazmalarda geçiyor. 19. yüzyılda su seviyesinin yükselmesiyle yerleşim alanı suların altına gömülmüş. Adanın en yüksek yerine yapılmış olan kilise, adayı suların kaplamasından sonra da bir müddet göl ortasında kalmış ve sonradan harabe hale gelerek yıkılmış.
Yaz döneminde Sivrice’den kalkan teknelerle Hazar Gölünde turlar yapılıyor. Su seviyesi düşük olduğunda batık kenti görebiliyorsunuz.
Eskibağlar Vineyard de Hazar Vadisinde uğramanız hatta kalmanız gereken enfes bir bağ evi. Elazığlı elektronik mühendisi Fırat Aral, memleketine de bir şeyler yapma isteği ile Hazar Gölü yakınında yer alan köyüne dönüp öküzgözü ve boğazkere üzümü yetiştirmeye başlamış. Uzun emeklerin ardından şahane butik şarap üretmeyi başarmış.
Fırat Bey, işini ticari kaygıdan uzak, aşkla yapıyor. Şarap üretiminde istenilen başarıyı elde ettikten sonra, bağ evine 13 odadan oluşan otel, havuz, hamam, restoran, tadım odası ve yöresel ürünler satış merkezi ile hizmet veren oteli yaptırmış. Odalarını tek tek gezdim, her detay ince bir ruhla nakış gibi işlenmiş.
Sivrice gölü ve bağ manzarasına nazır, kendiniz İzmir Urla’da hissedebileceğiniz nefis taş binanın kusursuz şekilde dekore edilmiş. Doğunun en güzel butik otellerinden birini yaratmış. Öküzgözü-Boğazkere üzerine harcanan emeği görmek ve şahane odalarında Ege’yi hissetmek için uğrayın.
12. Hazar Baba Kayak Merkezi
Hazar Baba Kayak Merkezi, bölgenin en önemli kayak merkezlerinden. Hazar Gölü kenarındaki Sivrice ilçe merkezine 6 km uzaklıkta, 2347 metre yüksekliğinde olan Hazar Baba Dağının 1850 metre rakımında 1999’da açılmış. Buradan Hazar Gölünün şahane manzarası var.
Hazar Baba Kayak Merkezinde kayak evi ve kafeterya olmak üzere iki bina var. Aralık – Mart döneminde kayak sporuna elverişli pistlere sahip. Kayak evinde kayak ekipmanları kiralanıyor ve satılıyor. 2000 yılında mevcut teleski tesisi 1700 metreye çıkarılmış, kayak pisti geliştirilerek amatör ve profesyonel kayakçılara rahat bir şekilde kayma imkanı sağlanmış.
Türkiye’nin en uzun zipline hattı yine burada. Hazarbaba Kayak Merkezinden 1800 metre aşağıdaki platforma kadar inen hatta Sivrice manzarasını izleyerek adrenalin dolu anlar geçirebiliyorsunuz. Zipline’ın bittiği nokta ise Hazarbaba Macera Parkı olarak hizmet veriyor. Burada Sivrice Gölüne bakan dev bir salıncak, ağaçlar arasına gerilmiş yerden yüksekte yürüyüş parkurları gibi eğlenceli aktivite seçenekleri var.
13. Palu
Palu, dönemin en önemli şehirlerinden biriyken şimdilerde yeni yapılan yolların uzağında kalması nedeniyle gözlerden ırak kalmış, aslında çok sayıda zengin mirasa sahip bir ilçe. Elazığ merkeze 45 dakikalık mesafede, Tunceli/Bingöl yolu üzerinde yer alan 7000 yıllık kadim yerleşim yeri Palu, Murat Nehri kıyısında kurulu, etrafı yüksek tepelerle çevrili.
Bağdat ve Basra’dan gelip Harput ve oradan da ticaret yolunu takip ederek İstanbul’a giden kervanlar, Murat nehrini buradaki köprü vasıtasıyla geçebilmişler. Fırat turu rotanızda 1 günlük ziyareti hak ediyor. Elazığ’dan Tunceli’ye veya Yüzen Adaları görmek için Bingöl’e giderken Palu’yu ziyaret edebilirsiniz. Palu Kalesi, Urartu kaya kitabesi, kaya mezarları, kiliseleri, Ulu Cami ve Alacalı Cami gibi önemli görülecek yerlere sahip.
Tarihi Palu Köprüsü, Murat Nehri üzerinde bulunan oldukça eski bir köprü. Güney-kuzey bağlantısını sağlayan tek geçiş yeri olması nedeniyle tarihi kaynaklarda Bağdat’ı İstanbul’a bağlayan eski köprüden geçerek Palu Kalesine gidiliyor. Yol üstünde göreceğiniz kubbesi ve bazı duvarları yıkılmış Surp Lusavoric Kilisesi Bizans dönemine ait.
Yolun devamında 275 yıllık Osmanlı eseri Palu Ulucamii geliyor. Geçirdiği yangın sonrası uzun süre kullanılmayan cami Fırat Kalkınma Ajansı’nın desteğiyle restore edilip hizmete açılmış. Palu Cimşit Paşa Külliyesi ve Türbesi, Eski Hamam ve Küçük Camii‘ni ziyaret edebilirsiniz.
Palu Kalesi, ünlü gezginimiz Evliya Çelebi’nin ifadesi ile ‘Göğe baş uzatmış bir kale’, Urartu Dönemi’ne ait ama birçok medeniyetin de izlerini taşıyor. Kaleden, aşağıda Murat nehrinin kıvrılarak uzayan kollarının manzarası harika. Gün batımında şahane fotoğraflar çektik biz.
Eski Palu Kalesi’nde Urartu Dönemine ait kaya mezarları, tüneller, tapınaklar ve su sarnıçları günümüze kadar ulaşmış. Kalenin kuzeydoğu cephesinde yer alan Palu Urartu Yazıtı olarak bilinen dev kitabe çivi yazısı ile yazılmış. Bölgede bir başka örneği yok. Taş yazıt Urartuların batı seferleri hakkında bilgi veriliyor.
14. Karaleylek Kanyonu
Karaleylek Kanyonu, Baskil ilçe merkezinden 45 km uzaklıktaki Kumlutarla köyünden yaklaşık 15–20 dakika yürüyerek ulaşılan yeni keşfedilen bir kanyon. Karadan kanyonun üst sırtına ulaşılıyorsunuz. Uzayıp giden bir kanyondan çok ilginç kaya oluşumlarının olduğu bir kaya kütlesi burası.
Karaleylek Kanyonundaki oyukların en ünlüsü ise Tepesidelik Oyuğu. Doğal nedenlerle alt kısımdan aşınmış kireçtaşı kayalıklarının bir kısmı çökerek kocaman bir oyuk oluşturmuş. Oyuğun Fırat nehrine bakan tarafında ise doğal bir köprü oluşmuş.
Kanyona ulaşım Fırat Nehri üzerinden teknelerle sağlanıyor. Denizden izlemesi karadan izlenmesine göre daha keyifli. Kanyonun içine kadar giren tekneden baktığınızda gökyüzüne açılan kocaman yuvarlak bir pencere görüyorsunuz.
Kanyon adını bu bölgede yaşayan Kara Leyleklerden almış. Kanyonda çok sayıda doğal mağara oluşumları var. Birçok kuş türü kanyondaki oyukları ev bellemiş. Henüz düzenli tekne turları başlamadı ama ileride hem Karaleylek Kanyonu hem de Saklıkapı Kanyonuna gidecek tekne turları çok ilgi görecek eminim.
15. Saklıkapı Kanyonu
Saklıkapı Kanyonu, Keban ve Baskil ilçesi arasında, Karakaya ile Keban barajlarının bağlantı kolu olan bölgede yer alan şahane bir kanyon. Kumlutarla köyünün 2 km kuzeyinden başlayan kanyon, Fırat Nehri boyunca yaklaşık 3 km boyunca uzanıyor.
Elazığ’dan önce Baskil’e gidip yolu devam edip tabelaları izleyerek kanyonun denize açıldığı kapının sol yamacındaki şahane kaya oluşumlarına kadar yol var. Yollar güzel, az bir kısmı stabilize. Kaya oluşumlarından kanyona inen patikayı takip ederek kanyonun orta giriş kısmına ulaşıyorsunuz. Yürüyüş yolu zorlayıcı değil, ama henüz işaretlenmemiş.
Patikanın kanyona ulaştığı yerden hem sağa hem de sola doğru kanyon 1,5 km uzuyor. Sola doğru giden kısmını yürüdük, şimdiye kadar gördüğüm en bakir en güzel kanyonlardan biri. Petra’da gördüğü The Sig geçit yolunu anımsatırcasına şahane kıvrılan kayalıklar arasında yürüyorsunuz.
Her yanda kıvrım kıvrım yükselen kayalıklar, kayalıklar arasına sıkışmış dev kayalar, ilginç kaya kütleleri ve oluşumları, yer yer de dar kanyonun yamacında büyümüş ağaçlarla karşılaşıyorsunuz. 1 saatlik bir yürüyüş sonrasında da çeşitli kaya oluşumlarının arkasına saklı gibi görünen, Fırat nehrine açılan çıkışa ulaşıyorsunuz.
Yürüyüş yolu yürüdüğümüz haziran ayında güvenliydi. Yağışlı sezonda olası ani su baskınları için dikkatli olmak gerekiyor. Yağış olduğunda kanyona girmeyin. Kanyona doğru yönelen sular kanyon içerisinde yağışlı sezonda bir nehir oluşturuyor. Elazığ’da sadece bir doğal harika görmek istiyorum, neresi diye sorarsanız burasını gösterebilirim.
16. Keban
Keban, Elazığ merkeze 45 dakika uzaklıkla bir ilçe. Elazığ gezinizde kalkıp özellikle gezmeye gitmenizi gerektirecek kadar öne çıkan yerleri yok. Fırat turu rota tavsiyelerime uyacaksanız, Elazığ’dan Malatya’nın Arapgir ilçesine geçerken Keban’dan geçeceksiniz. Keban Barajını fotoğraflayıp ve Çırçır Şelalesini ziyaret edin.
Keban Barajı, 1965-1975 yılları arasında inşa edilmiş, ülkemizin ilk en büyük yatırımı. Ülkemizde üretilen elektriğin tek başına %20’sini karşılıyor. Elazığ’ın kuzeyini kaplayan, Murat nehri vadisi boyunca 125 km uzunluğunda bir coğrafyaya yayılıyor.
Çırçır Şelalesi, Keban ilçe merkezinin hemen girişinde solda yer alan güzel bir şelale. Keban Barajı yapıldıktan sonra ortaya çıkmış. Baraj’dan değil, kaynak sularından besleniyor. Şelalenin üzerine kurulu restoran sadece balık çeşitlerinden oluşan menü sunuyor.
Elazığ’dan ne alınır 🛍
Alışveriş yapmayı seviyorsanız, Elazığ Kapalı Çarşı’ya adım attığınızda muhtemelen gördüğünüz hemen her şeyi almaya çalışacağınıza eminim. Tüm coğrafyanın en güzel ve en taze ürünlerini burada bulabilirsiniz. Elazığ’da ne alınır diye benden tavsiye istiyorsanız işte size kısa bir liste:
Elazığ’ın yüksek rakımlı, bitki zengini yaylarında beslenen koyunlardan elden edilen sütten yapılan tam yağlı meşhur Şavak tulum peyniri, leziz mi leziz dut ve üzüm pestili, içerisinde taptaze cevizin olduğu, diğer yörelerimizde cevizli sucuk olarak bilinen orcik almanız gereken şeylerin başında geliyor.
Elazığ’a has, toz şekerin suda kaynatılarak belli bir kaynama derecesinde özel bir işlemle içine ceviz konulmasıyla hazırlanan orcik şekeri, ev yapımı salça, karakovan balı, Menengiç olarak da bilinen, sakız ağacı cinsinden yabani Antep Fıstığı ağacının meyvesinin özel yöntemlerle kavrulmasıyla elde edilen çedene kahvesini de heybenize atın.
Elazığ’da hemen her türlü meyve dilimlenerek güneşte kurutuluyor. ‘Kağ’ denilen bu meyve kurularından en lezizi ayva ve armut kurusu. Elazığ’ın Ağın ilçesinde elle hasat edilen nohutun evlerde meşe külüyle haşlanıp, odun ateşinde yöreye has kumda kavrulmasıyla imal edilen Ağın leblebisi nefistir.
Yine Elazığ’ın kendine has tırnak ekmeği meşhur. Güz mevsiminde yapılan ve bütün bir kış hiç bozulmadan kalabilen tandır ekmeği de oldukça leziz.
Elazığ mutfağı 🥘
Elazığ mutfağı, benim gibi yeme içmeye çok düşük olmayan bir bloggeri bile baştan çıkarabilecek oldukça zengin yemek çeşitlerine sahip. Bunun için fırsat olursa başka bir blog yazısı yazmam daha iyi olur. 154’e yakın yemek çeşidi ile ülkemizin en zengin ikinci mutfağına sahip Elazığ yöresel yemekleri bunu hak ediyor çünkü.
Yörenin verimli topraklarından elde edilen malzemeler, yemeklerdeki lezzetin asıl sırrı. Yemeklerde salça ve soğaraç (salçada kavrulmuş soğan) sıklıkla kullanılıyor. Menü çok zengin olunca seçim yapmak da pek kolay olmuyor.
Harput köftenin Elazığ mutfağında önemli bir yeri var. Dilimleniş kuru soğan, maydanoz, toz biber, tuz, yağsız kıyma, ufak bulgur biraz suyla bir leğende iyice yoğrularak cevizden daha küçük şekilde yuvarlatılıyor. Harput köfteyi diğer köftelerden ayıran en önemli özelliklerden biri de reyhan eklenmesi. Tekerlek şekillene getirilen köfte kaynayan yağlı ve salçalı suya katılarak pişiriliyor.
Elazığ’ın üç tarafı nehirle çevrili, ortada bir de kocaman Hazar Gölü var, bu sayede son yıllarda balık da sofralarda yerini almaya başladı. Yine Karadeniz’den getirilen hamsi ve diğer balık çeşitleri de deniz ürünleri severlerle Tarihi kapalı Çarşıda buluşuyor.
Elazığ’ın yemeklerinin tadına bakabileceğiniz mekanların çoğu çarşı merkezde ve Harput’ta. Tüm yöresel yemekleri bir arada bulmak biraz zor ama bu öneriler Elazığ gezinizi yeme-içme konusunda kolaylaştıracak.
Ensar Lokantası, Harput’da Elazığ’ın et yemeklerini en iyi yapan restoranlardan. Ünü Elazığ sınırlarını aşan Ensar hem yöresel yemekleri deneyebileceğiniz hem de et yemeklerini tadabilirsiniz. Tarihi bir hamamın bahçesindeki çınar ağaçlarının altındaki gölgeli mekanı yemek yeme süresini biraz daha uzatıyor.
Ensar’ın en afili yemeği Soslu Bonfile, közlenmiş domates ve kırmızı biberden yapılmış özel bir sos mangalda pişen bonfileyle hazırlanıyor. Yöresel bir lezzet olan Harput Kebabı, şerbetli tatlı kategorisinde ama çok hafif bir tatlı olan dolanger ve yemek öncesi masayı şenlendiren şavak tulumu benim Ensar’daki favorilerim. Ensar’a mutlaka uğrayın.
Koçoğlu Restoran, çarşı merkezinde yöresel yemeklerin tadabileceğiniz, üst katında terası olan hoş bir mekan. Harput köftesinden, haşlanmış içli köfteye, sırından gömmeye kadar zengin bir yöresel yemek menüsü var. Yemeğe başlamadan önce gelen aperitiflerin ufak ufak tadına bakınca neredeyse doyduğunuz için sabırla ana yemekleri beklemenizi tavsiye ederim. Mümkünse birkaç kişi gidip her şeyin tadına bakın. Yemek sonrası gelen kızarmış künefesi ve tavşankanı çayı da mekanı tekrar ziyaret etmek için haklı bir neden.
Karadaban, Elazığ’da bağımlılık yapan bir fırın. Elazığ’a adım atar atmaz rota ister istemez Karadaban’a çevriliyor. Sürsürü mahallesinde salaş bir mekan. Dışarıdan bakıldığında tipik bir Anadolu fırını gibi duruyor, peynirli pidesini yiyip ikinci hatta üçüncü peynirli pideyi sipariş verene kadar.
Fırındaki peynirli pide aslında Elazığ’da geçmişten bugüne gelene yöresel bir lezzet. Peynirle şeker yoğrulup çiğ pide hamurunun üstüne serilip fırına veriliyor. Karadaban’daki peynirli pidenin farkı ise hamurunun milföye bezeyen daha gevrek bir hamurdan yapılmış olması. Kesinlikle denenmesi gereken bir lezzet, hatta coğrafi işaret almak için başvurusu bile yapılmış. Karadaban’ı yeme-içme listenize mutlaka ekleyin.
Köfteciler Sokağı Amca’nın Yeri, Elazığ’daki köfte-ekmek kültürünün yaşadığı, çok sayıda köftecinin sıralandığı bir sokak. Amca’nın Yeri’de burada köfte-ekmek yapan en eski mekan. Çarşının merkezindeki sokak günün her saati hareketli ve dükkanlar dolu. Burada köfte-ekmek biraz daha farklı yapılıyor. Izgarada pişen köfteler salça sürülmüş ekmeğin arasına dizilip maydanoz ve soğan salatası da eklenerek tost makinasının arasında ısıtılıyor.
Kızaran ekmeklerin üzerine isteğe göre kekikli yanmış salça sürülüyor. Salçası yanmış ve salçası boydan yanmış olmak üzere iki seçenek var. Elazığlıların popüler sokak lezzetlerinden olan köfte-ekmek bakır taslara konmuş soğuk yayık ayranıyla ikram ediliyor. Ben Elazığ’ı gezerken birkaç kez uğramıştım. Siz de köfteciler sokağına gidip bir porsiyon salçası yanmış köfte sipariş verin mutlaka seveceğinize eminim.
Şehirde üç öğün yemek dışında ‘kuşluk yemeği’ veya ‘yatsılık’ denilen pestil, ceviz, orcik gibi yiyeceklerin tüketilmesi kültürü var. Elazığ’da baklavadan çok, en kuvvetli rakibi ‘dolanger‘ ve kadayıf tüketiliyor. İçerisinde dövülmüş ceviz olan yuvarlatılmış hamurlar iki tarafından biraz da sıkıştırılarak fırına atılıp, piştikten sonra üzerine şerbet dökülüyor.
Elazığ’a nasıl gidilir ✈️
Elazığ Havalimanı, şehir merkezine 12 km uzaklıkta. Elazığ’a İstanbul, Ankara, Bursa ve İzmir’den direkt uçak seferleri yapılıyor. Elazığ’ın Ankara’ya uzaklığı 770 km, İstanbul’a 1.221 km, İzmir’e uzaklığı ise 1.285 km.
Malatya’dan gelen ve Maden ve Ergani ilçeleri üzerinden Diyarbakır’a bağlanan demiryolu Elazığ’dan geçerek Van’ın Tatvan ilçesine ulaşıyor. Fırat Ekspresi ile Adana-Elazığ arasında her gün, Van Gölü Ekspresi ile Elazığ’dan Ankara ve İstanbul’a haftada iki gün tren seferleri yapılıyor.
Elazığ, son yıllarda hızlı değişim ve gelişim gösterdi. 15 yıllık aradan sonra ziyaret ettiğimde neresini ziyaret ettiysem keyif aldım. Geçmişi yeşili az, yolları dar şehrinin her yanını çınar ağaçlarıyla kaplı yeşil bulvarlardan oluşuyor şimdilerde. Gezmesi kolay, yemekleri leziz, insanı misafirperver. Yemeklerinden tatsanız bağımlısı olacağınız kesin. Tunceli, Malatya ile birlikte nefis bir rota olur. Aklınızda olsun.
Güzel memleketimi çok güzel yazmışsınız Kemal Bey! Elinize sağlık. Bilmediğim yerleri öğrendim, Allah razı olsun.