Belçika‘nın Flaman bölgesi Doğu Flandre’nin merkezinde yer alan Ghent, Schelde ve Lys Nehirlerinin buluştuğu noktada kurulu, Orta çağdan bu yana kuzey Avrupa‘nın en büyük ve en zengin şehirlerinden biri. Günümüzde ise önemli liman kenti olan Ghent, ismini, Kelt dilinde ‘iki nehrin kesiştiği yer’ anlamında kullanılan ‘Ganda’ kelimesinden alıyor.
Ghent, kenti boydan boya kuşatan Romantik mimarisiyle, görkemli tarihi yapıları, şirin taş sokakları, nehrin iki yakasını süsleyen kartpostal gibi evleriyle tam bir açık hava müzesi görünümünde. Ghent, Avrupa şehirleri arasında en çok yaya yolunun bulunduğu kent unvanına sahip. Bu da kenti yürüyerek keşfetmek için harika bir fırsat.
GHENT NASIL GİDİLİR
Ghent’e Türkiye’den direkt uçuş bulunmasa da aktarmasız ulaşabileceğiniz Brüksel Havalimanından Ghent’e kara yoluyla veya trenle ulaşabilirsiniz. Brüksel’e 75 km uzaklıkta bulunan Ghent’e gitmek için, havalimanından 25 dakikada bir hareket eden Brüksel Tren İstasyonuna ulaşabilir, buradan aktarmayla yaklaşık 50 dakikada Gent-Sint-Pieters İstasyonunda olabilirsiniz.
Ghent Gezilecek Yerler
Gezginlerin Belçika’daki en sevdiği rota olan Brüksel–Antwerp–Ghent–Brugge dörtgeninde Antwerp’ten trenle de şehre ulaşılabilir. Bu enfes kentte mutlaka görülmesi gereken yerler, St. Bavo Katedrali, St. Nicholas Katedrali, St. Michael Kilisesi, Gravensteen Kalesi, Stadeljik Müzesi ve Ghent Tasarım Müzesi.
Hava karardığında ise Grasberg Köprüsü üzerinden St. Michael Kilisesi’nin ışıklandırılmış siluetini izlemeyi unutmayın. St. Bavo ve St. Nicholas Katedralleri, kontların şatosu olarak bilinen Gravensteen Kalesi ve şehrin simgesi olan Çan Kulesi Ghent’te görülmesi gereken ilk adresler.
St. Michael Kilisesi ve önündeki St. Michael Köprüsü ise fotoğraf severlerin kanal manzaraları yakalamak için güzel seçeneklerinden. Yine en hoş kanal görüntüleri için Zuivel Brug Köprüsü’nden geçmeyi ihmal etmeyin.
1. Gravensteen Kalesi
Leie Nehri’nin kıyısında, 11. yüzyılda inşa edilen ve 19. yüzyılda yenilenen Gravensteen Kalesi (Gravensteen/Kontlar Kalesi), 14. yüzyıla dek Flaman Kontları tarafından kullanılan tarihi bir kale. Tarihte adliye, cezaevi ve fabrika olarak kullanılan yapı günümüzde müze olarak hizmet veriyor.
Hapishane bölümünde işkence ve idam için kullanılan aletleri, diğer bölümlerinde ise kontlar döneminden kalma eşyaları görebileceğiniz Gravensteen, bir dönem BBC kanalında yayınlanan The White Queen dizisine de ev sahipliği yaptı.
2. St. Bavo Katedrali
Romanesk mimari tarza sahip St. Bavo Katedrali (St. Bavo Cathedral), Ghent’in simgesi konumundaki en önemli tarihi doku. İncil ile birlikte pek çok aziz resimleriyle bezeli Gent Altar Panosu (Ghent Altarpiece) ile ünlü olan katedraldeki bu pano, erken Rönesans döneminin Belçika’daki başyapıtı olarak gösteriliyor. 1432’de Hubert van Eyck ve Jan van Eyck tarafından tamamlanan panoyu gördüğünüzde hayranlığınızı gizleyemeyeceksiniz.
3. St. Nicholas Katedrali
Gent gezilecek yerler listesindeki St. Nicholas Katedrali (St. Nicholas’ Church), şehrin olduğu kadar ülkenin de en eski kiliselerinden biri. Saint Bavo Katedralinin kuleleriyle birlikte, kentin Orta çağ siluetini oluşturan St. Nicholas Katedrali Romanesk ve Gotik mimari izleri taşıyor. Tarihi Buğday Pazarı’nın hemen yanında bulunan kilise, 13. yüzyıl tarihli.
4. Korenmarkt
Korenmarkt, kentin 10 ve 11. yüzyıllarda tahıl ticaretinin yapıldığı bölge. Buğday Pazarı (Wheat Market) olarak da bilinen Korenmarkt, Leie Nehri ile Aziz Nikola Kilisesi arasında yer alıyor. Ghent’in tarihi merkezindeki kare meydan günümüzde kafe, bar, restoran ve çeşitli tarihi binalarla çevrili. Her yıl düzenlenen Gent Festivali’nin (Gentse Feesten) de merkezi.
5. Ghent Çağdaş Sanatlar Müzesi
Ghent Çağdaş Sanatlar Müzesi (City Museum for Contemporary Art/Stedelijk Museum voor Actuele Kunst, SMAK), koleksiyonu sanatın 1945 sonrası uluslararası gelişmelerine ağırlık veriyor. Süreli sergilerin de yer aldığı müzenin zengin koleksiyonunun bir bölümü Belçika içerisindeki ve yurt dışındaki diğer müzelerde sergileniyor. Müze hafta sonları 9.30-17.30, hafta içi ise 10.00-18.00 saatleri arası ziyarete açık.
6. Graslei ve Korenlei
Leie Nehrinin sağ kıyısında yer alan Graslei ve onun tam karşısındaki Korenlei, Orta çağda Ghent Limanının birer parçasıydı. Günümüzde ise kentin kültürel ve turistik bölgesi haline gelen Graslei ve Korenlei, benzersiz tarihi yapıların çevrelediği, her yaştan ve kültürden ziyaretçinin buluştuğu şehrin gelişen kalbi. Scheldt ağzına yakın, Leie Nehri boyunca uzanan ve Ghent’in en eski bölgelerinden olan Graslei ve Korenlei, tarihte buğday ticaretinin de merkeziydi.
7. Gent Tasarım Müzesi
Art Nouveau’dan modern sanata dek pek çok eserin sergilendiği Gent Tasarım Müzesi (Design Museum Gent), 18. yüzyıl mimarisi olan zarif binasında ziyaretçilerini bekliyor. Başlıca koleksiyonu 17, 18 ve 20. yüzyıla ait çalışmalardan oluşan müze, Çarşamba günleri hariç, cuma ve cumartesi günleri 10.00-18.00, diğer günler ise 09.30-17.30 saatleri arasında ziyarete açık.
8. St. Peter Manastırı
Üzüm bağları ve manastır kalıntılarının bulunduğu görkemli bir bahçeye sahip olan St. Peter Manastırı (St Peter’s Abbey) şehrin kalbinde yeşil bir vaha gibi. Eskiden mutfak olarak kullanılan manastır bölümümün düzenlenmesiyle yeniden yaratılan yapı, günümüzde her yıl düzenlenen uluslararası sergilere ev sahipliği yapıyor. 7. Yüzyıl tarihli yapı, Avrupa Konseyi toplantıları dahil olmakla birlikte müze ve sergi salonu olarak kullanılıyor.
9. St. Michael Kilisesi
Geç Gotik mimari stili ile yapılan St. Michael Kilisesi (St. Michaels’ Church), Neo-Gotik iç dekorasyonu, tabloları ve işlemeleri ile harika bir yapı. Geniş bir zaman diliminde, kademeli olarak inşa edilen kilisede, Michelangelo’nun bir eseri de yer alıyor. Kilisenin gümüş ve altından yapılmış eşyalardan oluşan koleksiyonunu da ziyaret edebilirsiniz.
10. Bourgoyen-Ossemeersen Doğal Koruma Alanı
Ghent’in eteklerinde, Mariakerke’de yer alan Bourgoyen-Ossemeersen Doğal Koruma Alanı (Bourgoyen-Ossemeersen Nature Reserve), 230 hektarlık bir alanı kaplayan, eşsiz bir bölge. Çayırlarla kaplı sulak bir alan olan Bourgoyen-Ossemeersen su kuşları için önemli bir yuva görevi görüyor. On binlerce kuş türünün her yıl yumurtlamak için geldiği bölgeyi ziyarete giderken dürbününüzü unutmayın!
Belçika, her ne kadar Avrupa’nın bürokratik ülkesi olarak bilinse de aslında sahip olduğu yağlıboya tabloları andıran şehirleriyle çok güzel bir ülke. Scheldt ve Lys Nehirlerinin buluştuğu yere kurulu Ghent’i keşfetmek için çok sebep var.
Daha önce yurtdışına hep turla gittim ama artık özgürce adım atmak istiyorum. Hem kadın olmanin verdigi bir tedirginli, hem tek gidecek olmanin verdigi bir gerginlik var.
Ekim ayinda yeşil pasaportuma kavusucam. İlk seyehatimi Amsterdam, Bruksel, Bruge, Volendam, Luksemburg ve vaktim kalirsa Paris olarak düşündüm. Ögretmen oldugum icin Ocak ayında gitmeyi planlıyorum okullar kapaninca.
İlk sorum Ocak sonu Şubat basi bu ulkeler icin uygun mudur? Rahatca gezebilir miyim? Değilse Avrupa’da olmak kaydiyla ne onerirsiniz?
Diger sorum; yesil pasaport alinca seyahat sigortasi, yurtdisi çıkış harci yine yatirmak zorunda miyim?
Üçüncüsü birkac yerde girdigin ulkeden cikmak konusunda bazi seyler okumuştum. Ben Amsterdam’dan girip Paris’ten donmeyi düşündüm. Bu konu sıkıntı yaratir mi?
Diger bir konu couchsurfing kullanmayi dusunuyorum. Ülkeye girişte otel rezervasyonum olmayisi bir sorun yaratır mi? Çok iyi bir ingilizceye sahip degilim. Derdimi anlatamayip sap gibi kalmaktan cekiniyorum 🙂 Cevaplar icin simdiden teşekkürler.
Kış aylarında Avrupa soğuk olur, Kuzey Avrupa daha da soğuk olur. Ama soğuğun olması oraların gezilemeyecek ve keyif alınamayacak olması anlamına gelmiyor. İyi giyindikten sonra, kış aylarında Avrupa gezisi de güzeldir, neden olmasın. Seyahat etmeyi sadece yaz aylarına hapsetmemek gerekiyor.
Soğukta ben gezemem ama Avrupa olsun diyorsan, güneye inmen gerekiyor, Akdeniz sınırında olan ülkelere, İspanya, Güney Fransa ve İtalya ve bir de balkanlar alternatif tabi.
Yeşil pasaportun sadece vize alman gerekmediği anlamına geliyor. Seyahat sigortası şart değildir, ama başına bir şey gelirse Avrupa’dda tedavi maliyetleri oldukça yüksektir. yaptırmakta fayda var. Yurtdışı çıkış harcı da yatırmak zorundasın.
Elinde Amsterdam gidiş ve Paris dönüş biletinin olması durumunda bir sıkıntı yok. Yine Amsterdam için booking.com’dan yapılmış göstermelik bir rezervasyon çıktısı da iyi olur. Amsterdam’da otelde kalacaksan eğer onu print et ve sorduklarında göster. Couchsurfing’den bahsetme görevlilere, genelde hiç soru sormazlar.
İngilizce bilmemek sorun değil, Couchsurfing ile kalabilirsen dene ama çoğu şehir dışındaki evlerdir muhtemelen bulacakların. Avrupa’da ulaşım maliyetleri yüksek. O nedenle bazen şehir merkezindeki hostellerde kalmak CS’den daha ekonomik. Ancak elbette yerel insanalrla tanışayım dersen mutlaka dene.
Tek bir kadın olarak seyahat etmekte bir sıkıntı yok. Dünyanın neresi olursa olsun temel güvenlik kurallarını da her zaman akılda tutmak lazım o kadar.