İtalya‘nın güney batısında yer alan Campania Bölgesinin önemli kentlerinden biri olan Napoli, ülkenin en büyük üçüncü şehri. Zengin tarihi boyunca İspanyol ve Yunan kültürlerinden kalan eşsiz antik dokularıyla UNESCO Dünya Tarih Mirası Listesinde yer alıyor. Napoli her ne kadar bizim ülkemiz turistleri tarafından pek tercih edilmese de ben hemen her köşesiyle sevdim bu şehri.

Napoli’nin bir karakteri, duruşu, canlılığı ve lezzeti var. Şehrin her bir yanına serpilmiş görülmeye değere tarihi ve kültürel zenginlikler var. Bunlardan biri de Akdeniz’in en garip adalarından biri olan Gaiola Adası. Minnacık ada Isola La Gaiola, Napoli’nin Posilipo bölgesinin sadece birkaç metre açıklarında yer alıyor. Çevresi kristal berraklığında, ama çoğunlukla da dalgalı sularla çevrili.

Gaiola Adası, Napoli
Lanetli adanın ünvanı ise 1920’lere kadar uzanıyor

Gaiola Adası, Napoli

Gaiola Adası, İtalya’nın güneybatısında, Napoli Metropolitan Şehri ve Campania bölgesinde, iki büyük kayanın çok ince bir taş kemerle birbirine bağlandığı bir çift küçük ada. Napoli’nin en ünlü semtlerinden biri olan Posillipo’nun güneydinde yer alan ada, Napoli’nin küçük adalarından biri.

Körfez zengin su altı yaşamı ve yine su altındaki antik Roma kalıntılarını da kapsayan Gaiola Underwater Park‘ın bir parçası. Denizden bakıldığında olağanüstü tuhaf bir manzara ama yine de bu tuhaf köprü Gaiola Adasındaki tek sıra dışı şey değil. Bu büyülü görünümlü ada, çeşitli sahiplerinin uğradığı talihsizliklerle ünlü.

Malta

Bu terk edilmiş adanın lanetli ünü, 19. yüzyılın başlarında, ‘Büyücü’ olarak bilinen bir keşişin yaşadığı zaman başlar. Daha sonra, 1871’de ada, önemli bir balıkçılık şirketinin sahibi olan Luigi Negri tarafından satın alınır. Bu süre zarfında adada bir villa inşa edilir, ancak Negri şirketi iflas edince mallarını satmak zorunda kalır.

1911’de Kaptan Gaspare Albenga, gemisinden adayı görür ve onu satın almayı düşünürken gemisiyle kayalara çarpıp boğulur. Bazı hikayelerde ise geminin batmadığını, ancak aslında kaptanın kendisi ile birlikte ortadan kaybolduğunu söyler. Gaiola, 20. yüzyıl boyunca, hepsi çeşitli talihsizliklere maruz kalan ve adanın kötü şöhretini artıran birçok farklı kişi arasında el değiştirir.

Adaya ilk yerleşenlerden İsviçreli Hans Braun’ın kaderi pek iyi gitmez. Adanın sahibi Hans Braun 1920’lerde bir halıya sarılı olarak ölü bulunur. Birkaç ay sonra ise karısı açıkta yüzerken denizde boğularak ölür.

Adadaki ölümler tabi ki bu isimlerle sınırlı kalmaz. Gizemli adanın bir sonraki Alman sahibi Otto Grunback ise ani bir kalp krizi sonucu adadaki evde hayatını kaybeder. Bir sonraki sahibi, yazar ve ilaç sanayicisi Maurice-Yves Sandoz, 1958’de İsviçre’de bir akıl hastanesine kapatılır ve orada intihar eder

Adanın bir diğer talihlisizi ise Baron Karl Paul Langheim olur. Çok zengin olan bu baron ise ekonomik iflasın eşiğine gelir. Adayı, ailesinde birçok trajik ölüm yaşayan Fiat’ın (İtalya’nın en önemli otomobil üreticisi) sahibi Gianni Agnelli’ye satar. Gianni Agnelli adanın yeni sahibi olmasıyla akrabaları birer birer ölmeye başlar.

İtalyan şirketini küresel bir markaya dönüştüren ve bu süreçte İtalya’nın en zengin adamı olan Fiat’ın başkanı Gianni Agnelli, başarısına rağmen hayatında pek çok kişisel zorluk yaşar. Oğlunun cesedi bir intihar sonucu bir köprünün altında bulunur. Yeğeni 33 yaşında nadir görülen bir kanser türünden ölür

Gaiola Adası’nın bir diğer sahibi de Amerikalı sanayici milyarder Jean Paul Getty’ydi. En büyük oğlunun intiharı, en küçük oğlunun ölümü ve bir torununun mafya tarafından kaçırılması gibi talihsizliklerden payını alır. ‘Ndrangheta’ olarak bilinen Calabria mafyası 1973’te torununu kaçırır. Kaçıranlar çocuğun kesik kulağını postayla gönderir ve yaklaşık 3 milyon dolar ister.

Adanın son sahibi cezaevine giren ve karısı bir trafik kazasında ölen Gianpasquale Grappone olur. Öldürdüğü iki kişi ise adanın karşısında kıyıda bulunan komşularıdır. Yıllar boyu bu kötü haberler turistlerin bu güzel adaya akınını durduramaz tabi.

Nihayet, Gaiola Adası, 1978’de yakındaki deniz koruma alanı olan Gaiola Sualtı Parkı (Parco Sommerso di Gaiola) ile birlikte hükümetin mülkü olur. Ada 40 yıldır ıssız kalır ama laneti durmaz. 2009’da adanın karşısındaki villanın sahipleri öldürülür.

Villanın modern sakinlerinin yaşadığı talihsizlikler doğru olsa da İtalyanların biraz batıl inançlı bir toplum olduğunu ve bu yüzden ada ile ilgili hikayeleri zamanla biraz abartılmış olması her zaman mümkün.

Avrupa’nın en lanetli yerlerinden biri ve dünyanın enleri arasına giren Gaiola Adası bugün doğal güzelliğiyle hala göz kamaştıran bir cennet parçası. Yolunuz Napoli’ye düşerse, Pausilypon Archaeological Park‘a uğrayın.

Tarihi milattan öncesine kadar uzayan, 770 metre uzunluğundaki The Seiano’s Cave tünelinden geçip Roma döneminden kalmış, bazı kısımları ayakta olan bir antik ulaşın (5€). Hemen karşıda da Gaiola Adası gözlerinizin önünde olacak.

Türk Hava Yolları haftanın her günü İstanbul’dan Napoli’ye direkt seferler düzenliyor. Diğer Napoli’de gezilecek yerler için de listeye göz atın.

2 Yorumlar

Yanıt yaz

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz