Royal Chundu, Zambiya’nın ünlü nehri Zambezi kenarında nerdeyse el değmemiş bir doğaya nazır kurulmuş enfes bir otel. Her biri şahane nehir manzarasına bakan geniş pencerelere ve terasa sahip ahşap villalarda zaman bir başka akıyor sanki.
Bir yanda envai çeşit yankılanan doğanın sesi, diğer yandan gün batımlarında renkten renge bürünen bir nehir, şahane misafirperverlik, nefis ve özel yemekler, içecekler ve huzurlu atmosfer. Tek kelimeyle insanın arınacağı, kendini bulacağı bir sığınma noktası Royal Chundu’ya 2 gün misafir oldum.
Royal Chundu River Lodge
Zambiya’nın ünlü Victoria Şelalesine ev sahipliği yapan Livingstone şehrine 40 km uzaklıktaki Royal Chundu, Afrika’nın çekici yüzünü ve dokusunu yansıtan 14 çok güzel villaya sahip.
Bu villaların 10 tanesi Zambezi nehri kenarına kurulmuşken; diğer 4 adet villa ise hayalleri süsleyen atmosfere sahip mimarileri ve baş döndürücü güzellikleriyle Katomboro Adası üzerine kurulu.
Kendilerine ait lounge, restoran ve havuzuyla bu nefis villalar ana otelden 4 km uzaklıkta, bir burun gibi Zambezi Nehrine uzayan kara üzerine kurulu.
Rodezya tik ağacından yapılmış süitler, nehre doğru uzayan kocaman kazıklar üzerinde kurulu. Tamamı ahşap, çok yüksek tavanlı süitler doğanın kalbinde doğayla uyumlu bir hava sergiliyor. Ana mekandan her bir süite kazıklar üzerinde duran ahşap yoldan gidiliyor.
Dev ağaçlar ve sazlıkların arasında saklı gibi duran villalar Afrika deneyimini en keyifli şekilde sunan lükse bir o kadar da sadeliğe sahip. Kocaman yatağın etrafını dörtbir yandan kaplayan cibinlik, girer girmez insanı etkileyen bir ambiyansa sahip.
Doğanın kalbinde olduğunuzdan dolayı, dışarıdan gelecek olası istenmeyen misafirler için bu önlem düşünülmüş. Olurda odanın içerisinde böcek görürseniz (ki ben kaldığım 2 günde birkaç tane ancak görebildim), doğanın kalbinde olduğunuzu anımsayın.
Normal karşılayın, zararsızlar. Odalar sivrisinek ve böcekler için düzenli olarak ilaçlanıyor. Yine ayrıca sinek koruyucu losyon, böceksavar oda spreyi de her odada yer alıyor.
Villanın kocaman terasın önünde dev sazlıklardan yükselen kurbağa ve cırcır böcekleri sesi dinmiyor. Oturun, ayağınızı uzatın, nehre dalın, kitabınızı okuyun. Dürbününüz varsa karşıdaki Zimbabwe kıyılarında dolaşan hayvanları ve nehir hayatını gözleyin.
Gün batımından sonra artan uçan kanatlılar ve sivrisineklerden dolayı teras oturmak için pek uygun değil. En güzeli sabah uyandığınızda çayınızı veya kahvenizi terasta içmek.
Yatağın hemen karşısında tamamen açılır şekilde katlanır bir pencere sitemi var. Sabah ilk uyandığınızda kapıyı sonuna kadar açın. Tertemiz nehir ve orman havası, serinlikle birlikte odaya dolsun.
Her sabah dilediğiniz saatte isteğiniz olan çay veya kahve, özel hazırlanmış kabinden odanıza servis yapılıyor. Zili duyduğunuzda çayınız hazır demek. Ayrıca odada çay veya kahve yapabileceğiniz ekipmanlar bulunuyor.
Banyoda ise 2 kişinin aynı anda duşa alabileceği iki farklı duş fıskiyesi bulunuyor. Oldukça geniş bir alana sahip banyo dahi pencereden nehri görebiliyor.
Süitlerin hepsi aynı mimariye ve dekorasyona sahip. İçeri girince insanın dışarı çıkası gelmese de hayat ve keşif dışarda. Otelin resepsiyon alanı da pek keyifli, Afrika ambiyansını her dokunuşta görebiliyorsunuz. Hemen önünüzde nehre uzuyormuş gibi duran sonsuzluk havuzu var. Onun yanında da uçuşan tüller içerisinde, dileyene günün yorgunluğunu unutturacak masaj hizmeti veriliyor.
Kahvaltı hava şartları uygun olduğunda resepsiyonun önündeki ahşap verandada veriliyor. Tropikal meyveler, ilginç lezzete sahip marmelatları deneyin. Yağmurlu havalarda ayı kahvaltı içerideki mekandan veriliyor.
Akşam yemekleri ise dillere destan desem yeridir. Dünyada başka hiçbir yerde bulamayacağınız kendine münhasır bir menüye sahip. Bunun da nedeni usta şefleri.
Kendi yarattığı lezzetleri misafirlerin onayına uzun uzun anlatımlarla sunuyorlar. Tek tek anlatıyorlar, nedir, ne var, nasıl hazırlanmış hepsini öğreniyorsunuz.
Benim gibi yeme içme kültürü zayıf birini bile her lokmada mutlu etmeyi başardılar. Bütün yemek takımlarının gümüş olduğunu da ileteyim.
Katombora Adası Lodge
Şimdiye kadar gördüğüm en güzel ambiyansa sahip süitler, nefis bir ambiyansa sahip. Ada üzerinde kurulu 4 süit, görünce aklıma işte ben burada yaşarım, kitap yazarım dedirtti. Uzun uzun anlatmak yerinde fotoğrafları ilginize sunayım daha iyi olur.
Exclusive ve luxurious kavramları bu süitlerde tam anlamıyla hayat buluyor. Kocaman yatak odası alanı ve buna bağlı açık oturma grupları, her ikisi de şahane nehir manzarasına bakıyor. Sürgülü katlanır pencereleri açtığınızda doğayla önünüzde hiçbir engel kalmıyor.
Karşı kıyıların Zimbabwe olduğunu da anımsatayım. Arada hipopotam sesi duyarsanız korkmayın, şaşırmayın. Kuş seslerine dalın siz. Bu odalarda 2 erişkin 2 çocukla birlikte kalabiliyor.
Terasında yer alan küvet ise köpüklü bir banyoyu hayal edenleri mutlu edecek benzersiz bir tasarım sanki. Otel dekorasyonlarının bu kadar özgün ve keyifli olması insanı dışarı çıkmaktan ve keşfetmekten alıkoyabilir.
Royal Chundu aktiviteleri
1. Malambo Köyü
Royal Chundu’nun desteklediği hemen yakındaki Mukuni köyüne de uğrayın. Hala geleneksel yaşamı sürdüren köylüler, mümkün olduğunda organik yollarla yetiştirdikleri sebze ve meyveleri de otele satıyorlar. Fazlası ise şehir pazarlarına iletiliyor.
Kaldığım Royal Chundu otelin hemen yakınında yer alan köy kollektif işbirliği yapıyor. Ben otelin ayarladığı tekne ile nehirden bu köye gittim. Suyunu nehirden temin eden köylülere timsahlar saldırınca, otel köye dev bir su tankı yaptırmış. Ayrıca köyde güneş enerji panelleriyle elektrik elde ediliyor. Küçük bir hediyelik eşya bölümü de var ayrıca.
Köyden Edith bana etrafı gezdirdi. Otelin çalışanlarının çoğu köyden olduğu gibi, köyde üretilen sebzeler de otele satılıyor. Zambezi nehrinde su içmeye giden çocukları timsah saldırılarına maruz kaldığından, otel köye bir de su tankı yaptırmış.
Elektrik olmayan köyde bazı evler güneş enerjisi panelleri ile aydınlatılıyor. Gelecekte bir gün kalmaya da gideceğim. Yolunuz düşerse Malambo bu ilginç köyüne uğrayın.
2. The Royal Chundu Foundation School
Tamamen Royal Chundu’nun desteklediği The Royal Chundu Foundation School‘u da ziyaret edin. Pırıl pırıl ilkokul çocuklarının arasına karışın. Yanınızda kalem ve defter almayı unutmayın gitmeden. Her biri gerçekten çok tatlı. Ana okulundan üçüncü sınıfa kadar eğitim veren okulun tüm masraflarını Royal Chundu Vakfı karşılıyor.
3. Livingstone ve Victoria Falls
Zambiya turizminin başkenti Livingstone küçük ve sade bir kasaba. Her geçen yıl daha da adını duyurmayı başaran kasabanın en çekici yönü dünyanın en büyük şelalelerinden Victoria Falls’a ev sahipliği yapması. Kasabadan birkaç km uzaklıkta içerisinde fillerin ve vahşi yaşamın dolaştığı milli parklar ve şelaleler var.
Kendisinden beklenenden fazlasını sunan Livingstone Mosi-oa-Tunya Müzesi görmeye değer. Afrika yerel hayatı, kabileler ve kültürleri ve kolonyal dönem hakkında güzel bilgiler sunuyor.
Victoria Şelalesinde en yoğun su seviyesi Şubat-Nisan arası görülüyor. Şelaleyi gezerken yanınıza yağmurluklarınızı ve şemsiyenizi almayı unutmayın. Benim ziyaret ettiğim Kasım ortasında şelalenin ünlü görkeminden pek eser yoktu. Bu dönemim avantajını da ünlü Devil’s Pools’da yüzerek elde ediyorsunuz.
4. Sunset Cruise ve Kano Gezisi, Piknik
🗺 Adres: Livingstone, Zambiya ☎️ +260 21 3327060
Rezervasyon için: Booking Sayfası 📱 www.royalchundu.com
Royal Chundu’ya nasıl gidilir
Royal Chundu, Livingstone International Airport’a 50 km, Victoria Şelalesine ise 50 km uzaklıkta, Namibya yönünde yer alıyor. Otelin havalimanı ve Livingstone transfer hizmeti de var.
Namibya’dan aracıyla Zambiya’ya Kazangula’dan giriş yapıp Livingstone kasabasına yöneldikten 10 km sonra görünen tabeladan sağa sapıyorsunuz. İleride sola kıvrılan toprak yolu 11 km takip ederek otele varıyorsunuz.
Livingstone’dan geliyorsanız Katima Mililo (nakatindi Road) yolunu 50 km takip edin ve otelin işaretini görünce sola sapıp devam edin. Zimbabwe’den aracınızla Victoria Falls sınırı kapısından geliyorsanız Mosi-oa-Tunnya yolundan 8 km devam edip Livingstone kasabasına gelin ve oradan otele yönelin.
Royal Chundun’un geceligi £1200. Ya cok zenginiz ya da burada bedava kaldiniz ve otelin reklamini yapiyorsunuz. “Royal Chundu’ya 2 gün misafir oldum” Ne zaman bir seyleri bedaya getiriyorsunuz o zaman uzun uzun butun detaylariyla yaziyorsunuz. Biktik artik sizin gibi sponsorlu “gezginlerin” yazilarindan. Azicik gidin kendi paranizla gezin cunku biz oyle yapiyoruz.
Ben orada misafir olduğumu belirtmişim ve otel hakkında verdiğim tüm bilgiler doğru. Bu otelde paramla da kalsaydım 50.000 dolar da harcasaydım, yazacağım yazılar aynı olurdu. Benim bir şeyleri sizin tabirinizle “bedavaya getirmem” sizi rahatsız ediyor. Bu bedavaya getirmek değil, öyle olsa buyrun siz de yapın
Bugün sevdiğiniz sanatçı jilet, şampuan, ev, araba, dondurma reklamına çıkıp sırıtarak “şunu kullan” diyor ve üzerine milyon dolar alırken onlara da aynı nefretle kusuyor musunuz? Onlara da “bedavaya getirmiş” diyor musunuz? Sizin şu okuduğunuz blog için yıllık harcadığım emeğin karşılığı yüzbinlerce TL’ye eşdeğerken siz burada hem bedava bilgi alıyorsunuz hem de çemkiriyorsunuz. Neden?
Bir bloggerin dünyayı “bedava” gezmesi mi sizi rahatsız ediyor? Bedava yattığı oteli yazması mı? Sizin bakış açınız ise “sponsorlu gezginleri” sihirli değnekle yok ettiğinizde elinizde hangi blog, hangi site, hangi instagram hesabı kalır acaba? Kimisi çektiği fotoğrafı, yazdığı yazıyı gazeteye, dergiye satar onunla gezer. Ben arada alış satışın olmadığı, para kullanamdan bir otelde “bedava” yatıyorsam bu sizi enden rahatsız eder. Sizin geceliği £1200 otelde kalacak durumunuz olsaydı böyle “çemkirir miydiniz? Yoksa “aa sevgilim, bak dünyanın en özel otellerinden birini keşfettim” mi derdiniz?
Her şey bir yana ben bloggerim; her türlü deneyimimi yazarım, yazıyorum. Bu ister sizin tabirinizle “sponsorlu” olsun ister olmasın. Bedava kaldığım yer reklam oluyor da bedava kalmadığım, para harcadığım zaman reklam olmuyor mu olacak? Gazetelerde, TV’de çalışan herkes sponsorlu o zaman, herkes karşılığında para alıyor. Ben sadece 2 gece uyudum ve bunu yazdım, aynı deneyimi yaşamak siteyen için.
Şu yaftalamaları ne zaman bırakacaksınız? “ne zaman bedavaya getiriyorsunuz uzun detaylarıyla yazıyorsunuz” cümlesi. Ne kadar iğrenç bir yaftalama. Ne kadar kibir dolu. Sanki bloggerlerin işi/varlığı size her şeyi uzun uzun anlatacak içerikler hazırlamak. Yemezler, içmezler, kiraları yok, geçindirmeye çalıştıkları aileleri yok… Tek amaçları zaten bedava yemek içmek, yatmak… O zaman detaya yazıyorlar da diğer zamanlar kuş kadar yazıyorlar… Öyle mi?
Yoksa Zambiya hakkında başka bilgileri blogumda aradınız bulamadınız ondan mı çemkiriyorsunuz? Adama bak, oteli yazmış, diğer yerleri yazmamış diyin. Oysa adamın koluna serum bağlayıp ölünceye kadar yazacaksın desen ömür biter yazacaklarım bitmez. Ne zaman ne yazacağımı parmaklarım bilir. Mesela 1 haftadır evet tam 1 haftadır günde 15 saat çalışarak, araştırarak hazırladığım yazıya göz at:
https://yoldaolmak.com/vizesiz-ulkeler-vize-istemeyen-ulkeler-guncel-liste.html
Kaç bin kelime? Hayatınız boyunca paylaştıkaları bilgilerini kullandığınız bloggerlere kaç defa teşekkür ettiniz?
Bu blogda günde 5$ harcayacak sırt çantalı için de bilgi var, binlerce doları savuracak insanlar için de bilgi var. Ve sizin Google’da birkaç saniye edindiğiniz o bilgiyi edinmek hiç kolay değil, ve ne kadar maliyetli olduğu konusunda hiçbir fikriniz yok. 8 yıldır yazıyorum. “Sizin gibilerle” az da olsa karşılaşıyorum. Bu eleştiriler beni demotive etmez, ama ilk defa birine yanıt veriyorum, genelde cevabım şu olur “:)” geçerim.
Özetle şunu anlayın: Sponsorlu gezgin kavramı hiçbir zaman yoktur. Hiçbir gezginin de sponsoru yoktur. Eğer birileri, bir marka, bir otel, bir havayolu bir şeyi sizin tabirinizle “bedava” veriyorsa” bu o gezginin o “deneyimi” yaşaması ve yazması içindir. Deneyimlemezsem yazamam, yazamazsam bilemezsiniz. Bilemezseniz hayal edemezsiniz. Şimdiyse her şey parmağınızın ucunda.
Siz bu blogu okurken alacağınız bilgiye bakın gerisini geçin. Topu topu en fazla 1-2 dakikanızı alır. Adam daha ikinci paragrafta otele misafir olduğunu yazmış. İçeriğe değer vermiyorsanız atlar geçersiniz, toplamda 10 saniyenizi almış olur.
Ama eğer para derdiniz yok, hayatınızın en ilginç deneyimlerini yaşıyor olma amacında olsaydınız o zaman bu içerik sizin için altın değerindeydi. Tersini de düşünü. Bedava kaldığım bir hosteli yazsam uzun uzun, “zenginin biri” görese sizin gibi çemkirir miydi. Böylesi ucuz yerleri neden yazıyorsunuz 5$ der miydi???
Bırakın insanlar dilediği gibi gezsin, dilediği gibi yazsın. Toplum olarak her türlü bilgiye ihtiyacımız var. İşinize yaramıyorsa kapatın, başka sitelerde arayın. Blogda binden fazla yazı var, her birini ne şartlarda yazdığımı bir ben bilirim. Bilseydiniz eğer…
Abi yurt dışındayken telefona kontör nasıl yüklenir? Lütfen cevap ver.
Kullandığın GSM firmasının uygulamasını indir akıllı telefon kullanıyorsan. Uygulama üzerinden kredi kartıyla yükleyebilirsin. Ya da bir arkadaşına mesaj gönder o yüklesin. GSM firmalarının internet sayfalarından da yükleniyor olması lazım. İnternet bankacılığı kullanıyorsan oradan da yüklenebilir.
Çok güzel, tam balayı yeri ama fiyatlar da ona göre gördüğüm kadarıyla.
Ben de gitmek istiyorum Mayıs’ta ama giderseniz sizden bilgi almak isterim.