Avrupa’nın en batısında konumlanan Portekiz, yıl boyu güneş gören, sımsıcak rengarenk bir destinasyon. Portekiz 92,100 km2 lik yüzölçümü ile harika bir doğaya sahip. Uzun bembeyaz kumsallar ve koylar, engin dağlar ve tepeler, Yıldız Dağları olarak bilinen Serra de Estrela, sayısız nehirler ve güneyinde bulunan mantar meşesi ile zeytinliklerin süslediği dev Alentejo kırsalı ve dahası.
Kuzeyinde yemyeşil dağlar ve şaraplık üzüm bağları ile bezeli Portekiz, tarihi bir yolculuk hissi yaşatan orta çağ kasabaları, güneyinde ise cıvıl cıvıl plajlar ve deniz kokan şehirlere sahip. Atlas Okyanusu’nda Portekiz’e bağlı Azorlar ve Madeira yemyeşil bitki örtüsü ve çiçek bahçeleriyle biliniyor.
Portekiz Gezilecek Yerler
Portekiz modern kentleri, kırsal bölgeleri ve orta çağ esintili hoş mimariye sahip kasabalarıyla farklılıkları bir arada sunan bir ülke. Başkent Lizbon, ülkenin en popüler turizm merkezi. Sarı tramvayları, inişli çıkışlı labirenti andıran kentin daracık sokakları büyüleyici.
Başkent Lizbon ile birlikte ülkenin en gözde kenti olan Porto, Duoro Nehri üzerindeki Ribeira Bölgesi ile orta çağ atmosferine yolculuk vaat ediyor. Portekiz’i gerçekten keşfetmek isteyenler ülkenin kırsal bölgelerine seyahat ediyor. Alentejo Ormanı, Peneda-Geres Ulusal Parkı, Serra da Estrela Dağı benzersiz manzaralara sahip.
1. Lizbon
Tagus Nehri kıyısında yer alan Portekiz’in başkenti Lizbon, ülkenin en büyük ve en gelişmiş kenti. Atlas Okyanusu’nun kıyılarında harika bir iklime sahip olan şehrin insanı mutlu eden sokakları, dekoratif dükkanları, Gotik katedralleri, etkileyici köprüleri ve renkli yaşam tarzının yanında ülkenin vazgeçilmez tutkusu olan Fado müziği her yıl yüzbinlerce turisti kendisine bağımlı hale getiriyor.
Şehrin en eski yerleşim bölgesi Alfama’da, daracık sokakları, herbiri fayans (Azulejos) kaplı binaları, kırmızı tuğla çatıları, küçücük balkonlardan sarkan rengarenk çamaşırları, kilise çanlarına karışan 28 nolu tramvayın çanı ile gerçekten zamanda geriye yolculuk yaptığınız bir bölge. Fas tarzı mimarinin hâkim olduğu bölgede örme taştan sokaklar ve St. George Kalesi bulunuyor.
Bairro Alto renk renk çiniler ile kaplanmış yanyana dizilmiş tarihi binalar ve sokak grafitileri ile sizi sarmalıyor, Lizbon’un gece hayatı burada hareketli. Lizbon’u tanımak için en iyi yol, meşhur 28 no’lu tramvaya binip tarihi bölgelerin, bahçelerin ve tüm etkinliklerin yapıldığı en yoğun mekanların arasında turlamak.
San Jorge Kalesi, Lizbon’un en ünlü turist destinasyonlarından biri ve şehrin her yerinden görünebiliyor. Roma zamanlarına kadar uzanan tarihi oldukça çalkantılı denebilir. Mağripliler tarafından 10. yüzyılda yeniden yapılan surlar 1147’de Kral III. Alfonso’nun istilasına dayanamadı ve uzun yıllar krala hizmet etti. Günümüze kadar defalarca yıkılıp tekrar yapılan kale şimdilerde ziyaretçilerin çıkabildiği 18 kulesi ile harika bir tarihsel deneyim sunuyor.
Belem Kulesi aynı zamanda St. Vincent Kulesi olarak da biliniyor ve bir zamanlar Tagus Nehrinde ada olan bir yerin üzerinde bulunuyor. 1515’de dönecek olursak bu kule Lizbon’u düşmanlardan koruyor ve şehrin dostlarına kucağını açıyordu. Dört katlı kireçtaşından yapılan kalenin tepesinde bir kale burcu da bulunuyor ve burada tam 17 uzun mesafeli top yer alıyor. Kutsal Meryem anıtı da denizcileri korumak adına yüzü nehire dönük şekilde bulunuyor.
2. Sintra
Lizbon’un batısında Atlas Okyanusu kıyısında, Sintra Dağı’nın çevresinde kurulu Sintra, Lizbon’dan günübirlik gidip gelinebilecek, yemyeşil dokusu, tarihi yapıları ve lüks mağazalarıyla turistik bir şehir. 1854’te inşa edilen Pena Sarayı, şehrin en popüler gezi noktası.
Pena Ulusal Sarayı sanki bir masaldan çıkmışçasına bulutların üzerinde duruyor. Sintra’da ki bir tepede bulunan saray açık bir günde Lizbon’dan da görünebiliyor. Kral Ferdinand II tarafından yaptırılan saray 19. yüzyıl romantizminin en efsanevi örneği. Sadece Portekiz de değil tüm dünyada bu böyle kabul ediliyor.
Mağribi ve Manueline mimarisinin muhteşem bileşimi olunca karşınıza böyle bir efsane çıkıyor. Ortaçağ dönemlerinde bir şapel olarak hizmete girmiş ancak günümüzde devlet törenleri için kullanılmakta.
3. Porto
Portekiz’in kuzeyinde, Douro Nehri’ne yüksekten bakan tepelerin arasında bulunan Porto, dünyaca ünlü şaraplarıyla meşhur. Porto’nun tam kalbindeki Ribeira ise sadece yayalara ayrılmış bölgesiyle hem çok büyüleyici hem de canlı müzik sunan kafeleri, restoranları ve sokak satıcıları ile harika bir atmosfere sahip. Bölgenin en meşhur yeri Porto’yu Vila Nova de Gaia’ya bağlayan Ponte Dom Luis adındaki demir köprü.
Ülkenin şarap üretiminde hatırı sayılır bir yere sahip Porto’da şehir merkezinde çok sayıda şarap mahzeni bulunuyor. Yerel şarapları deneyimleyebileceğiniz bu mahzenlerden bazıları restoran olarak da hizmet veriyor. Douro Nehri Vadisini görmenin en güzel yollarından biri de bir nehir turu.
Cais da Ribeira, Porto’nun en büyülü yerlerinden biri ve bu yüzden bazen ‘Porto’nun ruhu’ olarak da adlandırılıyor. Douro Nehrinin kıyısında bir meydana ulaşan birçok Orta Çağ caddelerinden oluşmuş.
Riberira özellikle festival zamanında çok popüler bir destinasyon oluyor ve tüm kasaba halkı havai fişekleri izlemek için buraya toplanıyor. Meydanın tam ortasında bulunan bronz bir küpün hemen yanında 1394’te doğan denizci Prens Henry’nin hayata gözlerini açtığı ev bulunuyor. Ribeira yeme içme konusunda oldukça fazla imkânlar ve seçenekler sunan bir yer haline gelmiş.
4. Coimbra
Avrupa’nın en eski üniversitelerinden birine sahip olan Coimbra, bu özelliği ile ülkenin üniversiteler şehri olarak anılıyor. Başkent Lizbon’un 200 km kuzeyinde, Porto’nun ise 100 km güneyinde konumlanan kent, Mondego Nehri’nin kıyısında kurulu.
Üniversite öğrencileri nedeniyle yıl boyu hareketli bir kent merkezine sahip olan Coimbra, katedralleri, tarihi yapıları, daracık sokakları ve üniversite kütüphaneleri ile etkileyici bir şehir. Vaktiniz varsa Joanina Kütüphanesi’ne mutlaka uğrayın.
1290’de kurulan üniversite halen hizmet vermekte olan Avrupa’nın en eski üniversitelerinden biri. Portekiz’deki en büyük üniversite olmasının yanında tam 20,000 öğrenciye sahip. 18. yüzyılda Kral V. Joao‘nun önerisiyle yapılan Joanina Kütüphanesi Barok mimarisinin en muhteşem örneklerinden biri.
5. Obidos
Obidos, çevresi surlarla çevrili, Portekiz’in batısında yer alan tarihi bir şehir. Orta çağ izleri taşıyan kalesi ve kentin buluşma noktası olan meydanıyla Obidos, yürüyerek keşfetmenin kolay olduğu bir yapıya sahip. Yerel halkın ev pansiyonculuğu yaptığı Obidos’ta çok sayıda hoş butik otel de var.
Obidos Kalesi, Obidos adında Roma dönemine kadar uzanan bir kasabada ki bir tepenin üzerinde bulunuyor ve çarpıcı görüntüsüyle dikkat çekiyor. Mağripliler 8. yüzyıl zamanlarında bu kaleyi inşa etmişler ancak 14. yüzyılda tekrar restore edildi ve bir iç kale de eklenmiş. Günümüzde kale lüks bir otel olarak hizmet veriyor ve geleneksel ortaçağ pazarı her Temmuz burada sergileniyor.
6. Algarve
Sıcak Akdeniz iklimi, nefis plajları, ilginç kasabaları, tarihi bölgeleri, enfes yemekleri ve cep dostu bütçesiyle Algarve, ülkenin en güney kıyısında Akdeniz ve Atlas Okyanusu’nun kesiştiği noktada yer alıyor. Adını Arapça’da Batı Endülüs anlamına gelen ‘el Garb el Endülüs’ten alan şehir tam anlamıyla bir tatil merkezi.
Yemyeşil zeytinlikler, beyaz badanalı evleriyle şirin köyler ve etkileyici bir sahile sahip Algarve’nin başkenti ise Faro. Canlı bir gece hayatına sahip olan Lagos da Algarve’de yer alıyor. Kırmızı renkli kalesi, tarihi yapıları ve meydanlarıyla Silves bu bölgede görülebilecek bir başka kasaba.
Praira da Marinha, Portekiz’de ki en güzel plajlardan biri olarak kabul ediliyor. Algarve’nin Atlantik kıyısında bulunan plaj bir yanında masmavi okyanus diğer tarafta dağların eteklerinde altın kumsallara sahip. Çok küçük bir koy olmasına rağmen seyahat broşürlerinde çoğunlukla buranın fotoğrafını göreceksinizdir. Berrak suları şnorkel ile yüzmek için birebir. Bu muhteşem plaj Albuferia’dan sadece 30 dakika uzaklıkta.
7. Madeira
Madeira, Portekiz ile Kuzey Afrika arasında, Atlas Okyanusu üzerinde yer alan bir ada. Atlantik’in Yüzen Bahçesi olarak anılan ada, yemyeşil bitki örtüsü, şaraplık üzüm bağları, çiçek ve meyve bahçeleri ile cennetten bir köşe.
Madeira’da görülecek yerler arasında Orkid Bahçesi, dünyanın en büyük defne ağacı bölgesine sahip olan Laurissilva Ormanı ve adanın başkenti Funchal bulunuyor. Adanın okyanus manzaralı sahil şeridinde tarihi kiliseler, kaleler, oteller, restoran ve kafeler sıralanıyor.
Cabo Girao, Madeira’nın güney kıyısında bulunuyor. 570 metre yükseklikteki tepe Avrupa’nın denize en yüksek tepesi olarak biliniyor ancak ondan daha uzun yaklaşık üç tepe daha Avrupa’da bulunuyor. Yukarıdan aşağıya bakmak oldukça korkutucu onu söyleyebiliriz. 2012’de kurulan cam platform bu korkunç deneyimi daha da uç noktalara taşıdı.
8. Evora
Portekiz’in güneyinde, başkent Lizbon’un 137 km doğusunda yer alan Evora, 2 bin yıllık tarihi geçmişe sahip bir kent. Roma İmparatorluğu Dönemi’nde bölgenin en gelişmiş kentleri arasında yer alan Evora, Alentejo Bölgesi’nin başkenti.
Çok iyi korunan eski şehir merkezinde 4 binden fazla tarihi yapıya sahip olan Evora’da eski şehir merkezi ile birlikte gezilecek yerler arasında 13. yüzyıldan kalan Evora Katedrali ve Evora Müzesi bulunuyor.
9. Aveiro
Porto’nun güneyinde, Orta Portekiz’in Atlas Okyanusu kıyısında yer alan kenti Averio, şehir merkezinde çok sayıda kanal ve bu kanalların üzerinde yer alan köprüleriyle meşhur. Bu özelliğinden dolayı Portekiz’in Venedik’i yakıştırması yapılan kentte renkli gondollar ve botlar şehrin sembollerinden.
Averio’yu popüler yapan bir diğer özellik de kentin zengin yemek kültürü. Portekiz mutfağını temsil eden lezzetleri en iyi yapan ve sunan ünlü yerel restoranların birçoğu bu kentte bulunuyor. Kentte mutlaka görülmesi gereken yapılar arasında Aveiro Katedrali, Sao Gonçalinho Şapeli ve Convento de Jesus bulunuyor.
10. Azorlar
Atlas Okyanusu üzerinde, 9 volkanik adadan meydana gelen Azor Takımadaları, başkent Lizbon’un 1,500 km açığında konumlanıyor. Balina izleme turları ile meşhur adalar, volkanik sıcak su kaynakları ile sağlık turizmine de hizmet ediyor. Yaz aylarında ziyaretçi akınına uğrayan Azorlar, ülkenin en hareketli turizm merkezlerinden.
Alcobaça, Roman Katolik Manastırı orta Portekizde Alcobaça isimli bir kasabada bulunuyor. İlk Portekiz kralı Alfonso Henriques tarafından 1153 yılında bulunmuş ve Portekiz’in sonradan gelen tüm kralları ile yakın ilişki içinde bulunmuştur. Kilis ve manastır Portekiz’in ilk Gotik yapıdaki binasıydı ve Coimbra’da ki Santa Cruz Manastırı ile birlikte ülkenin en önemli ortaçağ manastırlarının başında geliyor.
Portekiz, İber yarımadasında Atlantik okyanusuna bakan küçük bir ülke. Harika kıyı şeridi ve tarihi mirası sayesinde Avrupa’nın en çok ziyaret edilen ülkelerinden biri oldu. Küçük boyutları ülkeyi keşfetmek isteyenler ve kısa zamanda daha çok yer görmek isteyenler için büyük bir avantaj. İspanya’nın hemen yanıbaşında olması da bu avantajını daha da üst seviyeye taşıyor. Yıl boyunca iklimin genellikle ılıman olması Portekiz’i çok tutulan bir turist destinasyonu yapmaya yetiyor.
