Yunanistan‘ın kuzeyinde, Batı Trakya’da yer alan İskeçe, bölgede Türk nüfusunun en yoğun olduğu şehirlerden biri. Yunanların Xanthi olarak telaffuz ettiği kent, tarihi taş evlerin sıralandığı dar sokakları, Osmanlı izlerini taşıyan yapıları, sırtını yasladığı yemyeşil dağları, temiz havası ve bozulmamış doğasıyla keyifli bir seyahat rotası.
Türkçe isminin ‘eskice’ kelimesinden türediği düşünülen İskeçe’ye, Osmanlı kaynaklarında İsketye ve İskete olarak rastlanıyor. Yunanca’da Xanthi olarak isimlendirilen şehrin kökeni ise antik kent Xantheia.
Dedeağaç (Aleksandropolis) ve Gümülcine (Komotini) ile birlikte Batı Trakya’da en çok Türk nüfusunun bulunduğu şehirlerden biri olan İskeçe’nin tarihi MÖ 870’li yıllara dayanıyor. 1371’de itibaren Türklerin yerleştiği kent, Balkan Savaşları sırasında Bulgaristan egemenliğine girmiş.
Birinci Dünya Savaşı’nın ardından yaşanan istikrarsız dönemde, 1920 yılında halk oylaması ile Yunanistan’a bırakılan Xanthi, Lozan Antlaşmasında karara bağlanan nüfus mübadelesi kapsamına alınmayan şehirler arasında.
Köklü tarihi geçmişi, insanı yormayan modern şehir yaşamı, etkileyici doğal güzellikleri ve yaşatılan gelenekleriyle yılın her dönemi çok sayıda yerli ve yabancı ziyaretçi ağırlayan kent, İstanbul-Dedeağaç-Kavala-Selanik güzergahında önemli bir geçiş noktası.
Her yıl şubat sonu ya da mart ayının başında düzenlenen İskeçe Karnavalı ile eylül ayında gerçekleşen Kasaba Festivali, şehirdeki hareketliliği artırıyor. Ege Denizi’nin kuzeyinde, el değmemiş birçok plaj ve Thasos (Taşöz) Adası’na yakın konumuyla, İskeçe özellikle yaz aylarında cıvıl cıvıl oluyor.
Osmanlı mimarisinin en güzel örneklerinin görülebildiği, Anadolu kasabalarındaymış hissi yaşatan Ahiriyan Mahallesi (Palia Ksanthi), dar sokakları ile zamanda yolculuğa çıkarıyor. Türk müftülüğünün bulunduğu mahallede yaşayanlar arasında Yunanların sayısı oldukça az.
Her cumartesi kurulan İskeçe Pazarı, yerel lezzetler, yöresel ürünler, çevre köylerde üretilen taze sebze ve meyveler ile kültürel yaşamı deneyimlemek için iyi bir fırsat. Şehrin çevresinden bu ünlü pazarı görmek isteyenler günübirlik ziyaretler gerçekleştiriyor.
İskeçe şehir meydanını süsleyen ve sembolleşen saat kulesinin tarihi 1870 yılına dayanıyor. Hacı Emin ağa tarafından yaptırılan İskeçe Saat Kulesi, şehirdeki en önemli Türk-Osmanlı eserlerinden biri.
İskeçe’ye nasıl gidilir
İstanbul’dan 398, İpsala Sınır Kapısı’ndan ise 141 km mesafede bulunan İskeçe’ye otobüs ve özel araçla gidilebiliyor. Metro Turizm, Ulusoy Turizm, Zorpidis Turizm, Derya Tur ve Alpar Turizm’in İstanbul-Selanik seferi yapan otobüsleri İskeçe’den geçiyor. Seferler her gün karşılıklı olarak düzenleniyor. Otobüs yolculuğu 5-6 saat sürüyor.
İskeçe’ye nasıl gidilir sorusu için alternatiflerden biri de özel araçla yolculuk. İstanbul-Tekirdağ-İpsala (E-84 karayolu) üzerinden sınırı geçerek E-90 karayolundan İskeçe’ye yaklaşık 4-5 saatte ulaşılıyor.
Tarih kokan sokakları, etkileyici mimari yapıları ile yabancılık hissettirmeyen İskeçe, son yıllarda yeni keşfedilen tatil rotalarından biri. İskeçe, çevresinde bulunan Kavala, Gümülcine ve Dedeağaç gibi şehirlerle birlikte planlanarak Batı Trakya’yı keşfetmek mümkün.
Teşekkürler, kimse yazılarında bahsetmemiş ancak İskeçe’de, Kavala’da, Selanik’te ve Atina’da araçla gidenler için otopark durumları nasıldır? Yol kenarlarına bıraksak, araçları kaptırır mıyız? Otoparklarda saat ücreti nedir vb. kimse bahsetmemiş. Bunlardan da bahsedilse eksik tamamlanacak sanki..
Otopark sıkıntısı çekmezsiniz ücretsiz otopark yeri bulabilirsiniz hiç otopark ücreti ödemedim o konu hakkında bilgim yok bu bilgiler İskeçe ve Gümülcine için verilmiştir.
Yazılarınız çok güzel olmuş gerçekten, bilgilendirici yazılar. Ellerinize sağlık.