Fiji Adaları‘ndan Kuata Adası’nda, Kuata Natural Resort’ta kalıyorum. Adı resort ama, otel küçük ahşap bungalowlardan oluşuyor. Bense uzun ve yaklaşık 20 kişilik dorm odasında kalıyorum.
Kartpostal güzelliğindeki manzaraya sahip olmak yetiyor. yatacak yerin çok lüks olmasına kim bakar ki! beyaz kumlar, şahane deniz, yemyeşil orman ve cıvıl cıvıl kuş sesleri. Hem buranın kuşlarının rengi de oldukça farklı, yemyeşil, kıpkırmızı…
Kuata Natural Resort’ta kahvaltı vasat genelde, bazen bir muz, iki tane küçük, içlerinde erimiş peynir olan mini gözleme veya buna benzer şekerli çörek ve çay. İlk servisten bir müddet sonra eğer hala yiyecek kalmışsa gidip tekrar alabiliyorsunuz. Tabağınıza servisi kendileri yapıyorlar.
Bulunduğum sezon Fiji yağışlı sezonun sonunda denk geliyor. Kumlar ve çimenler ıslak, gece yağmur yağmıştı. Dorm odasından kitabımı, suyumu, güneş kremi ve Avustralya hakkındaki gezilecek yerleri anlatan kitapcıklar kaptığım gibi kendimi bir hamağa attım. Eat, Pray, Love kitabımı da yanıma almıştım. Hayatımda İngilizce okuduğum ilk kitabım olacak.
Kuata Adası’nda 20-30 arası misafir var gibi görünüyor, ancak görebildiğim hamak sayısı 5 ve oldukça da yetersiz. Hem hamaklar çok eski ve bazıları yırtılmış durumda.
Hindistan cevizi ağaçları arasında gerilmiş olan hamaklar çok rahat. Karşımda masmavi deniz, yemyeşil kokonat ağaçları yaprakları ardında gördüğüm masmavi gökyüzü ve kuş sesleri.
Günümü hamakta uyuyarak, kitap okuyup, müzik ve iphoneun en güzel hizmetlerinden biri olan podcast yayınlarından gezi ile ilgili olanları dinleyerek, yüzerek, tekrar uyuyarak ve güneşlenerek geçirdim.
Gün boyu kaşınıp durdum tabi. Gece onlarca tahtakurusu tarafından ısırılmıştım. Sprey kullanmıştım ama kol altlarım, ensem ve sırt kısmına ulaşamamıştım demek ki.
Fiji Time dedikleri bu olsa gerek. Gün bana çok uzun gibi geldi. Akşam yemeği öncesi bir grup başlarında rehberle tepeye tırmanmaya gittiler, muhteşem bir manzara olmalı.
Day 272: Fiji:4, Kuata Natural Resort, 2 Nisan 2011 Cumartesi
Hamak neden boş? En çok bu hamakta ve bu güzelim atmosferde ayaklarınızın fotoğrafını çekmeliydiniz Kemal bey! Sayfada bir aşağı bir yukarı çıktım kesin vardır diye, hakikaten yok. 🙂
Yeryüzündeki cennet köşelerden biri olmalı burası. Eskiden kartpostallarda, şimdilerde bilgisayarlarda duvar kağıdı olarak görmeye alıştığımız cinsten. Sadece 1 saatliğine sırf şu hamakta olabilmek için şimdi, şu an ışınlanmak istiyorum oraya…
Diğer fotoğraflarda ayaklarım var. 🙂 Fiji, kartpostallarda gördüğümüz bir ülkeydi ve orada olmak, o tropikal iklimi yaşamak ve gün batımalrına adada şahit olmak büyüleyiciydi.
Toplum ve değer yargılarının günümüz dünyasında insanı ‘BÜYÜK HIRSLARLA’ kuşatmış olması, geçip giden tüm güzelliklere kayıtsız kalmamızı nasıl sağlayabiliyor. Neoliberal sistemde insan tamamen kaybolan bir benlik mi olacak! İş hayatımızda hayat kalitemizi yükleseltebilmemiz için çalışırken, insan olma olgusuna ne kadar yakın ya da ne kadar uzağız. Çok geç olmadan, bazı dünya güzelliklerini henüz yitirmemişken YOLCULUK SERÜVENİNE bir yerden başlamak gerek.
Insanin cani tembellik cekiyor bu sade anlatimdaki hamak keyfinde resimler zaten tembelligin dayanilmaz cazibesini artirmaga birebir. hele ayakparmaklarin nasil da umarsiz:) bu resim de “tatildeki ayaklar” da oylanacak guzellikte.
Fiji Time; Tembelliğin, aylaklığın, uykunun ve hamak keyfinin adı Fiji’de. Zaman zaten yavaş akıyor, acelesi olan kimse yok, Birşey yapmasanız da can sıkıntısı yaşanmayacak bir atmosfer.