Buddha Park, Laos‘un başkenti Vientiane şehrinin 25 km güneydoğusunda yer alan ilginç bir heykel parkı. Xieng Khuan olarak da bilinen Buda Parkı, Mekong Nehri kıyısındaki bir çayırda kurulmuş. Tarifi zor beton heykelleri barındıran eşsiz heykel parkı, günübirlik kolay bir gezi izle ziyaret edilebilir.
Parka ilk geldiğinizde kendinizi sanki antik bir keşfin içerisinde dolaşıyor hissine kapılacaksınız, ancak Luang Pu adında bir Budist rahibin henüz 1958 yılında inşa ettiği park, bildiğiniz betondan yapılma. Şiva, Vişnu ve Arcuna ve Buda tasvirleri parkı süslüyor.
Buddha Park, Laos
Buddha Park, Laos’ta ziyaret ettiğimiz hiçbir yere benzemeyen kutsal bir heykel parkı. Vientiane’deki Merkez Otogarda (Talat Sao Sabah Pazarının karşısında) Buda Parkı’na giden 14 numaralı otobüse binerek gidebilirsiniz. Bazıları sadece Dostluk Köprüsü/Tay sınırına gidiyor. Bu yüzden mutlaka şoförden teyit edin.
Japonlar tarafından Vientiane’e bağışlanan büyük yeşil ve beyaz şehir otobüslerinin tek yön kişi başı ücreti 6.000 kip (0.75 ABD Doları). Klima ve rahat koltuklarla saatlerce süren keyifli bir yolculuk yapacaksınız.
Buddha Parka gitmek için tuk-tuk da kiralayabilirsiniz ama bu size 25-40 ABD Doları civarına mal olur. Hem otobüs kadar da rahat bir yolculuk sağlayamıyor. Otobüsler tüm gün boyunca yaklaşık her 20 dakikada bir hareket ediyor. otobüsle gidin.
Buddha Park giriş ücreti 5.000 Kip (0.60 $) . Eğer kameranız varsa fazladan 3.000 Kip ödemeniz gerekiyor. Sadece cep telefonuyla çekim yaparsanız ücret yok.
Her merdiven cennete giden yolu tasvir ediyor. Buradan parkta yer alan 2 yüzden fazla heykel ve figürlerin şahane görüntüsü izlenebiliyor. Parktaki ilgi çeken diğer bir heykel ise 120 metre uzunluğuyla yatan Buddha.
Laos dağlarında, ormanlarda, yollarda ve kasabalarda çok gezip çok aktivitelere katılıp çok da yorulunca Vientiane’ye geri döndükten sonra biraz tembelliği hak etmiştim. Aslında burada birkaç gün dinlenip güney yollarına düşme planım vardı. Fazla zamanım yoktu ama biraz hızlı hareket edersem görülmesi gereken yerleri görüp oradan Kamboçya’ya geçebilirdim. Ama görünen o ki yerimden kıpırdayacağım yok.
Hele ki o dağlarda, köylerde trekkinglerle geçen ve doğru dürüst beslenememekten dolayı zayıf düşmüş bedenime hak ettiği ilgiyi göstermek için de bir fırsat yakalamıştım. Saç tıraşı olmak için gittiğim bir kuaförde işyeri sahibi kızla konuştuğumda memleketimin Türkiye olduğunu öğrenmesi ile bana İstanbul Restoranı tarif etmesi planlarımın birçoğunun değişmesine neden oldu.
Ben sonraki bir hafta günümün neredeyse tamamını burada geçiriyor oldum. Sabah kahvaltısında başlayan restoran ziyaretim otele uyumaya gidinceye kadar sürüyordu. Hatta otelimi değiştirip restorana çok yakın bir otele bile geçtim.
Songül abla turist sandığı beni hello ile selamlarken ben ona ‘lahmacun varsa yerim?‘ dememle tanışmamız başlamış oldu. Derken önümde kocaman bir patlıcanlı kebap ve neredeyse iki yıldır içmemiş olduğum ayran vardı.
Sonra İdris abiyle tanıştım, Songül ablanın eşi. Laos’un ilk ve tek Türk restoranının sahipleri ile çok keyifli ve güzel sohbetlerimiz oldu. Birlikte çok güzel kahvaltılar yaptık. Çok ama çok lezzetli, uzağımda kalmış yemekler birer birer önüme geldi. Sanki restoranda değildim de evimdeydim, annem ve ablam yemekler getiriyordu.
Günlerimi İstanbul Restoranı‘nda geçirir olmuştum. Restoranın sahipleri İdris abi ve Songül abla, Sedat’ı ve beni pikniğe Budha Park’a götürdüler. Şehre bu kadar yakın olmasına ve çokça ziyaret alıyor olmasına rağmen, Budha Park’a giden yolun büyük bir kısmı bozuk ve topraktan oluşuyordu.
Sepetimize doldurduğumuz güzel kahvaltılık peynir, zeytin, haşanmış yumurta ve sebzelerle çok güzel bir kahvaltı sofrası kurduk. Parkın hemen yanı başındaki büyük bir ağacın gölgesindeki masada çok keyifli ve güzel bir kahvaltı keyfi yaptık.
Şehrin 25 kilometre güneydoğusunda yer alan Buda Parkı, başkent Vientiane’nin en çok ilgi gören yerlerinden diğer biri. Park, süslü, estetik olduğu kadar, garip, ilginç insan, hayvan, tanrı ve şeytan figürleri ile dolu dev heykellerden oluşuyor.
O sıcaklığı bana da hissettirdiler. Yemeklerin lezzetini ve aldığım keyfi aslında buydu artıran. Laos’a yolu düşen İstanbul Restoranın lezzetlerinden mutlaka tatmalı, vakti olmayanlar en azından burada bir çay molası vermeli. Mekong Nehrine yakın.
İstanbul’dan iki gezgin Osman ve Tuğba ile tanıştım, şimdilik yazışmadan bir yerde karşılaştığım ilk sırt çantalı gezginler olarak kayda geçtiler, ancak tesadüfi bir yerlerde memleketten bir gezginle hala tanışamadım.
Serdar abimle tanıştım yine orada. Galatasaray mezunu, Laos’ta bir işadamı, yatırımcı. Beni Fransız Kültür Merkezine götürdü. Birlikte çok güzel kırmızı şaraplar içtik, uzun uzun sohbetler ettik birkaç gün boyunca. Sedat ile tanıştım. Aslında kendisi benim bir arkadaşımın arkadaşıydı ve kendisiyle birkaç defadır yazışıyorduk.
Yolum Vietnam’a düşerse kendisiyle tanışmamı istemişti. Sedat, Vietnam’da yaşayan ama birçok ülkedeki yatırımlarından dolayı bir nevi çok uluslu yaşayan bir işadamı. Kendisiyle Vietnam’da tanışmayı umarken kısmet yine bu şirin başkent Vientiane’ye nasip oldu.
Bu küçük, huzurlu başkentte ben lezzetlerin, yeni dostlukların, hoş sohbetlerin ve kırmızı şarabın keyfini çıkarttım. Uzun süren yolculuklar, aktivitelerden sonra böylesi bir tembelliği hak etmiştim.
Milyonlarca ton bombanın düştüğü bu topraklar daha yeni yeni yabancı gezginleri ağırlıyor. Akşamla birlikte havanın serinlemesiyle sokaklar turistlerle dolup taşıyor. Şehrin kalbi Mekong Nehri çevresinde atıyor.
Gün batımına doğru işlerini bitiren veya okuldan çıkan Laoslu gençler, Mekong boyunca uzanan yürüyüş yoluna veya parklara akıyor. Laos’taki son günüm de ben de o kalabalığın arasına karışıp Mekong Nehri üzerinden gün batımını izliyordum.
Day 591: Laos:23, Vientiane. 15 Mart 2012
Resimdeki renk uyumu şahane…
What an intriguing-looking park! It has atmosphere. Cool.