Sabah 8 de kalkıp kahvaltı sonrası yola çıktık. 3,5 saat sonra Elliot’da petrol aldıktan sonra Mataranka’ya doğru yola devam ettik. Öğleden sonra Homestead Road’dan sağa saptıktan sonra 7 km içeride Elsey National Park’ta bulunan Mataranka Hot Springs’deydik. Burada, palmiye ağaçlarıyla çevrelenmiş, günde 30.5 milyon metre küp 34 santigrat derece sıcaklığında sıcak su akıntısı bulunuyor. Aracımızı park edip, yüzme kıyafetlerimizi giydikten sonra kendimizi bu sıcak suya bıraktık. 7’den 70’e insanlar havuzu doldurmuştu. Havuz dediysem de yapay bir şey düşünmeyin. El değmemiş orman gibi bir yerde palmiye ağaçlarının altında, derinliği 1-2 metre arası değişen dere gibi bir yer.
Bu sıcak su akıntısında bir saat kadar yüzüp dinlendikten sonra kısa bir yürüyüşle National parkın içerisinden geçen nehre geçtim. Nehir kıyısındaki bir ağacın üzerinde 2 tane çok da büyük olmayan timsah vardı. Yüzdüğümü sıcak su akıntısının suyu bu dereye karışıyor ve karışım yerinde metal kafesler var. Bir çok yerde yüzmenin tehlikeli ve yasak olduğunu belirten üzerinde timsah resimlerin olduğu bilgilendirme işaretleri var.
Bu akşam için 3 km gerideki Jalmurark kamp alanında gecelemeye karar verdik. Kamp alanına giderken önümden çok defa kanguru ve wallabyler geçti. Bu bölge tamamen bataklık gibi, yol kenarları ve zaman zaman yolun üzerinde sulak alanları geçip kamp alanına vardı. Kamp girişinde kamp ücretinin ödenmesi için bilgilendirici yazı ve zarflar var. Zarfın içerisine kişi başı 6.5$ koyu kapatıp kutuya atıyorsunuz. Zarfın bir kopyasını da alıp arabanızın camına yapıştırıyorsunuz. Park bekçileri olan rangerler gelip kontrol ediyorlar, eğer ödeme yapmamışsanız ceza kesiliyor.
Yine kamp girişinde ateş yakmanız için kesilmiş hazır kütük ve odunlar var, ihtiyacınız olanı oradan alabiliyorsunuz. Kamp alanında piknik yapmak için masalar ve ateş yapmak için hazırlanmış ızgaralı ocaklardan birini seçip ateşimizi yaktık. Dışarıya milyonlarca sivrisinek uçuşuyor. İlk 5 dakikada sinek koruyucu sprey kullanmadığım için çokça ısırıldım. Koruyucu spreysiz dışarı çıkılmaması gereken bir yer, ateşimizi yakıp yine patates ve soğanları közleyip kendime akşam yemeği hazırladım.
Bu arada Hobit Alman kızları delirtmek için yine hareket halindeydi. Bankta oturduğumuzda kızlar sivrisineklerden kendilerini korumak için kullanılan bir çeşit tütsü yakmışlardı. Bizim Hobit hiç onlara sormadan, onların oturduğu yerin arasında buluna tütsüyü alıp kırıp, masanın üzerine koydu. Tabi her zaman bir şeyler yaparken de kendi kendine konuşarak yaptı bunları. Hepsi birbirine bakınırken ben gülüp geçip kızlara takıldım. Sizi benciller Hobit gibi paylaşımcı olun diye. Kızların Laurie’ye karşı sabrı gittikçe azalıyor gibi görünüyor. Susmak bilmiyor, konuşmayı çok seven 15 yaşındaki çocuklardan farkı yok, doğrusu ben çok sorun etmiyorum ama bu güzelim ortamda sessizliği, kurbağa ve kuşların sesini duymak hepimizin tercihi.
Day 326: Avustralya:71. Mataranka, 25 Haziran 2011