Yalnızca doğal güzellikleriyle değil, zarif mimarisi ve Orta Çağ kaleleriyle de oldukça etkileyici bir ülke olan Lüksemburg, gurme restoranlarıyla da Avrupa’da öne çıkan bir destinasyon. Şarap tüketimi ve zenginlik bakımından dünyanın ilk üç ülkesi arasında bulunan, hayat standartlarının çok yüksek olduğu, banka merkezlerinin evi sayılan bu ülke, Batı Avrupa’nın en çekici yerlerinden.
Parkları ve yeşil alanlarıyla huzur dolu bir atmosferi olan ve ülke ile aynı adı taşıyan başkent Lüksemburg, yüksek olmayan nüfusuyla da sakin bir yaşam sunuyor. Alzette ve Pétruse nehirlerinin güzel görüntüsü tüm şehri etkisi altına almışken, güzel evleri, tarihi yapıları ve gurme restoranlarıyla ‘zenginliğin başkenti’ unvanını alması şaşırtıcı değil.
Zengin bir kültür ve sanat atmosferine sahip olan Lüksemburg’da etkileyici güzellikte tarihî yapıların yanı sıra, yemyeşil modern şehir yaşantısı ve eğlenceli turistik gezi durakları yer alıyor. Lüksemburg’un Avrupa’nın tarihi açıdan en önemli şehirlerinden biri olduğunu göz ardı etseniz bile, yine de tüm kıtada görülmesi gereken en önemli şehirlerinden biri olduğunu kentin müzelerini gezdiğinizde kabul etmek zorunda kalıyorsunuz.
Lüksemburg Hakkında Bilgiler
Lüksemburg (Lucilinburhuc) adı ilk kez 963’te Kont Siegfried’in Trier’deki Sankt Maximin Manastırı’ndan, Alzette Vadisi üzerinde Bock Kayalığı olarak tanınan sarp kayalığında küçük bir kale aldığı bir takas belgesinde geçiyor. Bu tahkimat yapısı Lüksemburglu kontların 11., 12. ve 13. yüzyıllarda çeşitli bölgeleri üniter ülke toprakları olarak birleştirmelerinin çıkış noktası olmuş. 13. yüzyılın sonunda Lüksemburg Kontluğu, Meuse ve Moselle arasındaki geniş bölgeyi kapsıyordu.
Lüksemburg, Avrupa Birliğinin kurucu ülkelerinden. Brüksel ile Strazburg’a taşınmadan öncesine kadar da Avrupa Parlamentosuna ev sahipliği yapıyordu. Şimdilerde ise sadece Avrupa Parlamentosu sekreterliği bulunuyor. Ayrıca Avrupa Birliği’nin mali işleri, genişlemesi, sosyal idare ve göçmenlik gibi hususların yönetildiği merkez konumunda. Ayrıca Euro para birimine de ilk geçen ülkelerden biri.
Lüksemburg Tarihi
963’de kurulan Lüksemburg, stratejik önemi nedeniyle sırasıyla İspanya, Fransa, Avusturya, Hollanda ve Prusya egemenliğine girmiş. 1815 Viyana Kongresi sonrası Hollanda Kralı aynı zamanda Lüksemburg Büyük Dükü olmuş. 1839 Londra Antlaşması ile ülke bugünkü sınırlarına kavuşmuş.
İsmi Lüksemburg Büyük Dükalığı olarak değişmesine rağmen esasen halen Belçika’nın Luxembourg Bölgesine tekabül eden ve Fransızca konuşan halkın yaşadığı toprakları elinden alınmış ve yüzölçümü yarı yarıya azalmış. 1867’de III. Napolyon’un Hollanda Kralı’ndan Lüksemburg’u satın almak istemesi üzerine, buna karşı çıkan Prusya Şansölyesi Bismarck ile yapılan müzakereler sonucu Lüksemburg 1867 Londra Antlaşması’yla tarafsız ve silahsızlandırılmış statüde bağımsız bir ülke olmuş.
Böylece Almanca baskın dil haline gelmiş, Prusya’nın Gümrük Birliği içinde olduğu Lüksemburg’da etkisi giderek artmış. Büyük Düşes Marie-Adélaide, 2 Ağustos 1914’de Lüksemburg’un tarafsızlık statüsünü ihlal ederek ülkeyi işgal eden Almanya ile savaş boyunca yürüttüğü ilişkilerin neden olduğu yoğun eleştiriler nedeniyle savaş sonrası görevinden ayrılmak zorunda kaldı.
Lüksemburg ile Belçika, 1921’de (2002’de yenilenen) Belçika-Lüksemburg Ekonomik Birliği’ni oluşturdu. II. Dünya Savaşı’nda tekrar Alman işgaline uğrayan ülke, ABD birlikleri tarafından kurtarıldı. Lüksemburg 1948’de Benelüks işbirliğini yürürlüğe koydu; 1949’da NATO’ya, 1951’de Avrupa Kömür Çelik Topluluğu’na, 1957’de de Avrupa Ekonomik Topluluğu’na kurucu üye oldu. Schengen Antlaşması 1985’te Lüksemburg’un aynı adı taşıyan sınır kasabasında imzalandı. Lüksemburg 1999’da Euro’ya geçerek bu para birimini kullanan ilk ülkelerden biri oldu.
Lüksemburg Yaşam
Lüksemburg şehri, bir Avrupa başkentinin sunabileceği canlı, kozmopolit bir atmosfer sunuyor. Ancak uçsuz bucaksız ormanlar, muazzam manzaralar ve tablo gibi tarihi alanlardan da sadece birkaç dakika uzaklıkta yer alıyor. Avrupa’nın Yeşil Kalbi olarak da bilinen büyük dükalık, doğasının güzelliğiyle biliniyor.
Her biri farklı kırsal alanda bulunan dört turistik mekanı keşfedin ve tadını çıkarın: Ardenler’in ormanlık sırtları veya Moselle Nehri’nin kıvrımlarında hafif dalgalar halinde duran sarmaşıklar veya ülkenin endüstriyel ve mimari mirası ile zıtlıklar oluşturan güneydeki ‘Kırmızı Kayaların Diyarı’ Müllerthal’ın kaya oluşumları. Bu benzersiz, korumalı doğal ortamda dilediğiniz sayısız etkinliğe ulaşabiliyorsunuz.
Kültürel düzeyde Lüksemburg, birinci sınıf tiyatro, müzik ve sinema programları sunuyor. Neumünster Abbey, Philharmonic Hall, Centre for Amplified music (rockhal) ve kirchberg’de bulunan sports and Cultural Centre, kültürel ve sosyal aktiviteler için yeni inşa edilen modern altyapılar arasında. Ulusal Tarih ve sanat müzesi, Lüksemburg Şehir Tarihi müzesi, Ulusal Doğa Tarihi Müzesi, Kent Sanat Galerisi ve Modern Sanat Müzesi gibi çok sayıda yüksek kalitede müzeye sahip.
Lüksemburg Kültür
Lüksemburg tarihi ve coğrafi konumu nedeniyle orta çağdan beri iki büyük kültür olan Fransız ve Alman kültürleri tarafından şekillenmiş olmasına rağmen, yerli kültür kendi özelliğini ve kimliğini koruyabilmiş. 160’dan fazla milleti barındıran bir nüfusla, Avrupa’nın kalbinde bulunan Lüksemburg tam bir kültürler kavşağı konumunda. Buna göre saygı, hoşgörü ve açıklık çok kültürlü çevresi ile birçok olanak sunan ve aynı şekilde birçok dilin özelliğine sahip Lüksemburg’daki kültürü tanımlıyor.
Zengin ve yüksek kaliteli sunumu, çok kültürlülüğü ve çok dilliliği ile dışarıdan gelen herkesi şaşırtmak Lüksemburg kültürünün özelliği. Günlük yaşama damgasını vuran ve Lüksemburg kültür yaşamının hızlı ve sürekli gelişimini belirleyen bu kıpır kıpır kültürel hareketlilik ziyaretçiyi beraberinde sürüklüyor.
Lüksemburg Dili
Lüksemburg’da dil durumu üç dil olan Lüksemburgca, Fransızca ve Almanca’nın kullanılması ve yasal tanınması ile belirlenmiş durumda.
Lüksemburg’da çok dillilik tarihsel olarak bir arada yaşayan biri Roman diğeri Cermen iki dil ve kültür topluluğundan meydana geldi. 14. yüzyılda bölge iki büyük kesimden oluşuyordu. Almanca konuşulan kesim Lüksemburgca lehçesi kullanılırken; Fransızca konuşulan kısımda Valonca konuşuluyordu.
Yazı ve idare dilleri o zamanki Fransızca ve Almanca idi. Lüksemburg şehri bir istisna teşkil ediyordu, çünkü şehir Almanca konuşulan kısımda olmasına rağmen, orada kullanılan dil Fransızcaydı.
Almanca 17. yüzyılda Fransız işgali altında önemini yitirdikten sonra, 18. yüzyıl sonlarında Fransız birliklerinin geri dönüşü Fransızcanın yaygınlaşmasını kolaylaştırmış ve sonunda Almanca konuşulan kısmın yerel yönetimlerinde de Fransızca kullanılmaya başlanmıştı. 1804’de bugün de geçerli olan ‘Code Napoléon’ (Fransız Medeni Kanunu) getirildi. Fransızca hala tek yasama dili.
Lüksemburg Nüfus
1870’lerde başlayan sanayileşmeden sonra Lüksemburg’da hızlı bir nüfus artışı yaşandı. Bunun temel nedeni 19. yüzyılın sonundan beri devam eden göç oldu. 1910’da Lüksemburg’un nüfusu 260 bin kadardı; 2018’de 602 bin kişi ile bu sayı bir yüzyıl içinde iki katını aştı.
Günümüzde ülke nüfusunun hemen hemen yarısı Lüksemburglu olmayanlardan oluşuyor: 248 bin 900 kişi yabancı. Bu da toplam nüfusun yüzde 45.3’üne denk düşüyor. Lüksemburg’da yaşayan yabancıların yüzde 86’sı 28 Avrupa Birliği üye ülkelerinden. En büyük yabancı toplum Portekizliler (%36) ve Fransızlar (%15), onları İtalyanlar (%8) ve Belçikalılar (%7) izliyor. Lüksemburg’da toplamda 160’tan fazla ulusa ait insan yaşıyor.
Ülkede 19. yüzyılın ikinci yarısında sürekli bir istihdam artışı kaydedildi. Son 10 yılda Fransa, Belçika ve Almanya’dan sınırlar arası gidip gelenlerin sayısı ikiye katlandı ve 2013’te 160 binin üzerine çıktı. Lüksemburg’da serbest olmayan işlerde çalışan sınırlar arası gidip gelenler (%45) ile Lüksemburg’da yaşayan yabancılar (%26) nüfusun %71’ini oluşturuyor.
Lüksemburg Nerede
Lüksemburg Din
Ülkede nüfusun din ve mezhep yapısına ilişkin olarak resmi veri bulunmuyor. Diğer yandan nüfusun %87’sinin Katolik, %13’ünün ise Protestan, Müslüman ve Yahudiler’den oluştuğu tahmin ediliyor. Etnik Lüksemburgluların neredeyse tamamı Katolik Kilisesi’ne mensup.
Müslümanlar, Almanya ve Belçika’da olduğu gibi 1960’lı yıllarda Lüksemburg’a göç etmeye başlamış. 1960’lı yıllardan sonra Lüksemburg’daki Müslüman nüfusu artış göstermiş, 90’lı yıllarda Balkanlar’daki savaşlarla birlikte eski Yugoslavya coğrafyasından çok sayıda Müslüman ülkeye mülteci olarak gelmiş.
Lüksemburg’da hali hazırda, vatandaş olan ya da olmayan, çoğunluğu Balkan ülkeleri kökenli 6 bin ile 12 bin arasında Müslüman’ın yaşadığı tahmin ediliyor. Mamer, Bonnevoie, Esch-sur-Alzette, Niederkon ve Wiltz kentlerinde beş cami bulunuyor. 1999’dan bu yana Mamer’de bir İslam Kültür Merkezi faaliyet gösteriyor.
Lüksemburg Mutfağı
Lüksemburg kozmopolit bir şehir olduğundan buradaki restoranlarda neredeyse tüm dünya mutfaklarını deneme imkânına sahip olabilirsiniz. Bir füzyon mutfağı olan Lüksemburg mutfağı Belçika, Alman, Fransız, İtalyan ve Portekiz kültürlerinden izler taşıyor.
Bira, beyaz şarap, şampanya, yerel aromatik likörler, erik ve kiraz rakısı şehrin en meşhur alkollü içeceklerinden. Yerel üretim şarap çeşitleri arasından Riesling, Pinot Gris, Pinot Blanc, Rivaner ve Elbling’i mutlaka tadın. Sıcak çikolata, elma şırası ve kahve ise tadılması gereken alkolsüz içeceklerden.
Bakla eşliğinde tütsülenmiş domuz boynu yemeği olan Judd mat gaardebounen, beyaz şarap soslu kızarmış tatlı su balığı spesiyali Friture de la Moselle, soğan, maydanoz ve patates rendesinden oluşan kızarmış patates köftesi Gromperekichelcher ve şarap soslu sebzeli tavuk yahnisi Hong am Rèisleck, Lüksemburg mutfağın en ünlü yerel lezzetlerini oluşturuyor.
Tatlılardan ise Cancoillotte peynirini, şeker kaplı donut Verwurelter’i, erikli tart Quetscheflued’i ve çok özel şifalı bir bal türü olan Miel luxembourgeois de marque nationale’i tatmadan dönmeyin.
Akşam yemeği ve şarap için en güzel yer şehrin büyüleyici meydanı Place d’Armes ziyaret edilebilir. Bu meydan aynı zamanda Grund olarak da biliniyor. Alzette nehri kıyısında birçok restoran ve canlı kafeler sahip. Antik taşın bulunduğu yerden asansör ile kolayca gidilebiliyor.
Lüksemburg’da Michelin yıldızlı birçok prestijli restoran bulunuyor. Keyifli bir yemek için ziyaret edebileceğiniz dikkate değer adresler arasında La Cristallerie, Ma Langue Sourit, Le Bouquet Garni-Salon Saint Michel ve Le Sud yer alıyor.
Lüksemburg Alışveriş
Lüksemburg’dan satın alınabilecek şehre ve ülkeye özgü ürünler arasında Knippecher adı verilen çikolatalar, Villeroy & Boch markalı seramik eşyalar, péckvillchen adı verilen topraktan yapılmış el boyaması kuş figürleri başta geliyor. Aynı şekilde Nospelt yöresinde üretilmiş el yapımı çanak ve çömlekler, beyaz şarap ve şampanya da Lüksemburg’dan götürebileceğiniz hediyelikler arasında.
La Belle Etoile, City Concorde Shopping Centre ve The Auchan da ziyaret edilebilecek diğer popüler alışveriş merkezleri. Lüksemburg’da daha otantik bir alışveriş deneyimi için ise her cumartesi günü Place d’Armes Meydanı’nda kurulan Antika Pazarı’nı ziyaret edebilirsiniz.
Lüksemburg’a Nasıl Gidilir
Lüksemburg’da hava durumu sonbahar ve kış aylarında soğuk ve oldukça yağışlı olduğundan kentin birbirinden eğlenceli açık hava gezi duraklarını keyifli bir şekilde gezmek için şehri yağışsız ve güneşli bir havanın hâkim olduğu ilkbahar ve yaz mevsimlerinde ziyaret etmeniz en uygunu.
Türkiye’den Lüksemburg’a Türk Hava Yolları aracılığı ile aktarmasız olarak 3 saat 20 dakikalık bir uçuşla ulaşabilirsiniz. Ayrıca KLM, Swiss, Lufthansa, Austrian ve British Airways’in Avrupa aktarmalı uçuşları ile Lüksemburg’a ulaşım mümkün. Hâlihazırda Avrupa’daysanız Paris’ten ve Brüksel’den trenle Lüksemburg’a gidebilirsiniz.
Şehir merkezine 6 km mesafede yer alan Lüksemburg Findel Havalimanı, dünyanın dört bir yanıyla bağlantı sağlayan ülkenin önemli uluslararası hava ulaşım merkezi. Son derece lüks ve modern bir tesise sahip havalimanının çıkış bölümündeki otobüs duraklarından 16 No’lu otobüse binerek şehir merkezine 20 dakikada ulaşım mümkün. Şehir merkezine ulaşımın bir diğer yolu ise taksileri kullanmak.