Afrika’nın güneybatısında yer alan Namibya, hemen her köşesiyle oldukça şaşırtıcı bir ülke. İsmini tüm Atlantik kıyısı boyunca uzanan antik Namib Çölü’nden alan ülke, karşısında nutkunuz tutulacak güzelliklere sahip. Kuzeyinde yerel kabilelerin olduğu Kunene, güneyde Turuncu Nehir ve Güney Afrika, doğuda dünyanın en sıcak çölü Kalahari, batıda ise alabildiğine uzayan Atlantik Okyanusu ve buna paralel uzanan dünyanın en eski çölleri arasında bambaşka bir dünya burası.
Windhoek, Namibya’nın başkenti ve neredeyse ülkenin tam da ortasında yer alıyor. Swakopmund, Namibya’nın en çekici kenti ve Namibyalıların deniz tatili için gittikleri yer. Bir sahil kenti olarak, çölde karşınıza çıkan bir vaha gibi. Atlas Okyanusu boyunca uzanan dünyanın en eski çölü Namib Çölü, 50.000 km²’lik bir alana yayılıyor.
Namibya’nın kuzey batısında bulunan ve Kaokoland olarak da bilinen bölge göçebe hayatı yaşamayı seçmiş ve kendi geleneklerine bağlı olan Himbalar‘a ev sahipliği yapıyor. Sesriem-Sossusvlei yolu üzerindeki çok sayıda devasa kum tepeleri yükseliyor. Sadece Namibya’nın değil dünyanın en çok fotoğraflanan bölgesi olan Deadvlei, çevresi devasa kırmızı kum tepeleriyle sarılı benzersiz bir killi katman bölgesi ve Namib Naukluft Ulusal Park’ta Namib Çölünde yer alıyor.
Hakkettiği kötü ismine rağmen Skeleton Coast, çarpıcı şekilde ilginç ve benzersiz. Issız oluşu, harika bir ekolojiye sahip oluşu ve korkutucu gemi enkazları ile tüm dünyada bilinen sahilin çok önemli bir diğer özelliği de Fria burnundaki fok kolonileri. Afrika’nın en büyük üçüncü vahşi yaşam parkı olan Etosha Ulusal Parkı sayısız fillere, zebralara, zürafalara, antiloplara ve hatta sırtlan ile diğer büyük kedilere ev sahipliği yapıyor.