Havana: Bir Uçuşla Zamanda Yolculuk Mümkün!

Aklımızda her zaman diğerlerinden farklı olan, gitmek için fırsat kolladığımız ve tutkuyla beklediğimiz yerler vardır. Küba benim için her zaman öyleydi. Fidel’in Küba’sını görmek, hala Devrim’in izlerini taşırken orada bulunabilmek en büyük hayallerimden biriydi. Sonunda ani bir kararla işi gücü bırakarak; Havana’ya uçak biletimi ayarlayıp sırt çantamla yollara düştüm.

Orta Amerika’da Karayip Denizi’nde, dünyanın en büyük 7. Adası unvanını taşıyan; puro cenneti, sıcakkanlı insanların ev sahipliği yaptığı bu güzel ülkenin başkenti olan Havana’ya uzun bir uçuş sonrası iniş yaptım. Türkiye’den direkt uçuş olmadığından nispeten ucuz olabilecek Kanada ya da Rusya havayolu şirketlerinden birini seçebilirsiniz.

İniş yapar yapmaz ilk iş havaalanındaki döviz bürosuna veya Küba’da dendiği gibi CADECA’ya (Casa de Cambio) gitmeniz size ilk ve en şiddetli tavsiyem. Daha önce muhakkak duyduğunuz üzere burada iki tip para birimi bulunuyor. Yerli halkın kullandığı peso olan CUP ve turistlerin kullandığı Convertible peso denen CUC. 1 Euro 1.31 CUC iken, bozdurduğunuz Amerikan doları üzerinden yaklaşık %17 komisyon kesiliyor, o nedenle para birimini minimum zarar yaratacak şekilde ayarlamanız benden size bir diğer tavsiye.

Ayrıca sadece CUC değil, paranızın bir kısmını da yerli peso olan CUP’a çevirmeniz hem taksiler hem de bazı yerel lokantalar için iyi olacaktır. En önemli konu ise Küba’nın hiçbir yerinde Master Card kullanamıyor oluşunuz. Zaten kredi kartı çok yaygın değil nakit parayla gelmeye çalışın, banka kartlarınız da muhakkak VISA olsun.

Kalacak yer için otel tercih edebilirsiniz. Ayrıca Casa Particular denen; yerli halkın evlerinin odalarını devlet gözetiminde, otellere oranla çok daha ucuz bir şekilde kiraladığı bir konaklama seçeneği de mevcut. Ben bu Casa Particular denen evlerde kaldım, siz de Havana atmosferinin içinde yer almak ve yerli halkın yaşantısını yakından görmek isterseniz mutlaka bu evlerde kalın derim. Kahvaltıda tropikal meyvelerinizi yerken ev sahibinizle Küba hakkında sohbet etmenin yerini hiçbir yıldızlı otelin tutamayacağına emin olabilirsiniz.

Filmlerde, belgesellerde gördüğünüz ve abartı diye düşündüğünüz her şey emin olun Havana’da fazlasıyla gerçek. O eski Amerikan arabaları burada yaşamın bir parçası, kimisi yenilenmiş gıcır gıcır geziyor kimisi ise eski ve her yerinden sesler gelirken taksi olarak kullanılıyor. Yüksek sesli Küba müziği ve hoş sohbet bir Kübalı ile hayatınızın en keyifli taksi yolculuğunu bu araçlarla yapabilirsiniz.

Zamanda yolculuk hissi içinse Eski Havana’nın sokaklarında yürümeniz yeterli. Eski Havana’da özellikle Obispo Caddesi’ni keşfe çıkmanız şiddetle tavsiye. Siz sokaklarda yürürken fonda hiç eksik olmayan muhteşem yerli müziklerle dans etmenizde ise hiçbir sakınca yok. Çok susarsanız, Ernest Hemingway’in sürekli takıldığı meşhur El Floridita Bar’da Mojito içmek de bir turist geleneği.

Eski Havana’nın alt tarafında bulunan, Basilica Menor de San Francisco de Asis katedralinin de bulunduğu, birçok meydandan oluşan; Eski Havana’nın boyasız, eski binalarının aksine restore edilmiş, yenilenmiş ve harika yapıların bulunduğu Plaza Vieja, Plaza de Armas ve Katedral meydanları hayran bırakacak güzellikte.

Tabii ki hepimizin merakını cezbeden, buraya gelme sebebimiz Devrim tarihini yakından görmek için Museo de la Revolucion muhakkak ziyaret edilmeli. Devrim müzesinin hemen yanında yer alan, sanata değer veren Kübalılar için önem arz eden Güzel Sanatlar (Bellas Artes) Müzesini de pas geçmeyin derim. Sokaklarda devrim ile ilgili grafitiler, Fidel Castro fotoğrafları, Kübalılar için özel bir yere sahip Jose Marti’nin özlü sözlerini ve Küba’ya olan yardımları nedeniyle çok sevilen Hugo Chavez’i bolca görebilirsiniz.

Yemek konusunda ise size tavsiyem deniz ürünlerini tercih etmeniz. Hem deniz ürünleri gerçekten çok lezzetli hem de kırmızı etleri saklama koşulları bizim hijyen kurallarımıza pek uymuyor. Zaten kocaman leziz ıstakoz, karides, balık tabağını kırmızı ete tercih edeceğinize eminim.

Küba’ya kadar gidip Karayip Denizi’nde yüzmemek ise ayıp olur. Havana’nın, internette fotoğraflarını görüp içimizin gittiği turkuaz renkte bir denizi, palmiyelerle ve beyaz kumlarla kaplı olağanüstü plajları var. Santa Maria Playa ve Playa del Este ise en güzelleri.

Havana’yı en iyi sokaklarında anlarsınız, bol bol yürüyün, dolaşın, fotoğraf çekin. Kendinizi bambaşka bir zamanda, bir filmin içindeymişsiniz gibi hissettirecek şehir sayısı çok fazla değil. Küba da belli ki önümüzdeki yıllarda çok büyük bir değişime sahne olacak. O yüzden size tavsiyem henüz bu kadar kendine özgüyken bu harika ülkeyi ziyaret etmeniz ve orayı bizzat yaşamanız. Anlatmak gerçekten çok zor, dediğim gibi filmlerde, belgesellerde, internette ne görüyorsanız, ne bekliyorsanız Küba size çok daha fazlasını verecek.

Yazı ve Fotoğraflar: Seda Şener