Bedeviler için deve büyük bir nimet. Tarih boyunca göçebe toplumlarda bir zenginlik ve hayat kaynağıydı. Onların gücü ve dayanıklılığı sayesinde uzak diyarlara ulaşım sağlanıyordu. Develer, 40-50 derece sıcaklıkta yaklaşık olarak 7 ile 10 gün arasında aç ve susuz kalabiliyorlar. Bu da onları çölün zor şartlarında eşsiz bir canlı yapıyor. Ağırlığı yaklaşık 700 kg’ı bulan bir deve, bir defada 80-90 litre su içebiliyor ve bunu 15 dakikada becerebiliyor.
Ortadoğu’daki develerin çoğu tek hörgüçlü. Çift hörgüçlü develer ise daha çok Orta Asya’da yaşıyor. Her türlü araziye uygun ayaklar, tozdan gözleri koruyan uzun kirpikler, çok sıcağa ve çok soğuğa dayanıklı kalın deri, burun ve kulaklardaki uzun kıllar, açlık ve susuzluğa günler boyu dayanabilen bir fizyoloji ve dahası… Tüm bu özellikleriyle develerden kurdukları ticaret kervanları ile Bedeviler, binlerce yıldır çölleri aşıp uzak diyarlara ulaşabiliyorlardı.
Ürdün ve çevresinde deveye binme ilgi gören turistik bir aktivite. Önceki gün Wadi Rum’un rüzgarlı çöllerinde deve safarisi yapma fırsatı bulmuştum. Son zamanlarda ise deve yarışları Arap Yarımadasının popüler sporlarından birisi olmaya aday. Geçmişte olduğu gibi günümüzde de develer arası geleneksel yarışmalar yapılıyor.
Çöl iklimine uyum sağlamış bu olağanüstü hayvanların eti, sütü, derisi ve gücü Bedevilerin çok işine yarıyor. Ancak yarış için kullanılan develer tamamen bu iş için yetiştiriliyor. Tam olgunlaşmış (4 yaş+) develer sıkı bir eğitimden geçirilerek yarışa hazırlanıyor.
Petra gezisi sırasında böylesi bir yarışın olduğunu rehberimden öğrenince antik kent Petra’dan Wadi Rum’a geçtim. Şimdi de deve yarışlarını izleme zamanıydı.
Ürdün’ün UNESCO Dünya Mirası Listesindeki Wadi Rum çölünde, yılda 6 defa deve yarışları düzenleniyormuş. Bu ilginç otantik deneyim için ise 35-60$ gibi bir ücret ödemek gerekiyor. Wadi Rum ve deve yarışlarını izlemek isteyenler Akabe şehrine uçabilir. Türk Havayolları haftada 3 defa karşılıklı seferler düzenliyor.
